Ceza Yargılamasında Duruşma Evresi ve Duruşmaya Hakim Olan İlkeler
Duruşma devresi, mahkeme önünde gerçekleşen ve esas olarak delillerin tartışıldığı en önemli devredir. Yargılama makamı, bu tartışma sonunda bir kanaate ulaşarak ceza uyuşmazlığını çözer. Temeldeki amaç, delillerin tartışılması neticesinde, hâkimde (ya da hâkimlerde) failin suçluluğu veya suçsuzluğu hususunda bir kanaat oluşmasını sağlamaktır.
Duruşmaya Hâkim Olan İlkeler
Alenilik
Duruşmanın en önemli özelliklerinden biri aleni yani herkese açık olarak yapılmasıdır. Bu, adil yargılanma hakkının en temel gereklerinden biridir ve 182/1. maddede de açıkça vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasa’nın 141/1. maddesinde ve AİHS’nin 6. maddesinde de buna dikkat çekilmektedir.
Açıklık ilkesinden, her isteyenin mutlaka duruşma salonunda hazır bulunabileceği anlamının çıkmayacağı açıktır. Zira mahkeme salonunun elverdiği ölçüde bu mümkün olabilecektir. Ayrıca bu ilke yalnızca duruşma salonu için değil, örneğin keşif mahallinde de geçerli olan bir ilkedir. Tarafların bu ilkeden vazgeçebilmeleri mümkün değildir.
Alenilik kural olmakla birlikte bu mutlak bir kural değildir. Bu kuralın ihtiyari kapalılık ve zorunlu kapalılık olmak üzere iki grup istisnası mevcuttur. Ayrıca Kanun’un 183. maddesi uyarınca ve kural olarak, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
İhtiyari Kapalılık
Kanun’un 182/2. maddesine göre, “Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.” Ancak ihtiyari kapalılık hâlinde, duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır (CMK m. 182/3). Açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma ise 184. madde hükmü nedeniyle istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.
Zorunlu Kapalılık
Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı duruşmada açıklanır (CMK m. 185). Burada özellikle çok katı bir kapalılık kuralının olduğuna ve ihtiyari kapalılıktan farklı olarak hükmün de kapalı duruşmada açıklanacağına dikkat edilmelidir. Eğer sanık duruşma devresinde 18 yaşını doldurursa kapalılık da kendiliğinden kalkar. Ancak tabi ki bu durumda yukarıdaki koşulların varlığı hâlinde mahkeme, duruşmanın kapalı yapılmasına karar verebilir.
Onsekiz yaşını doldurmamış bir çocuk ister çocuk mahkemelerinden birisi önünde ister davaların birleştirilmesi nedeniyle diğer mahkemeler önünde yargılanıyor olsun, kanun koyucu hem duruşmanın kapalı yapılması hem de hükmün kapalı duruşmada açıklanması zorunluluğunu getirmiştir.
Kapalılık Kararı ve Sonuçları
İster ihtiyari ister zorunlu kapalılık söz konusu olsun kapalı duruşmada mahkeme, bazı kişilerin hazır bulunmasına izin verebilir. Bu hâlde adı geçenler, duruşmanın kapalı olmasını gerektiren hususları açıklamamaları bakımından uyarılırlar ve bu husus tutanağa yazılır (CMK m. 187/1). Ayrıca aleni duruşmanın yapılması için hazır bulunmaları zorunlu olanlar hâliyle kapalı duruşmada da hazır bulunacaklardır. Bunlar; hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibi ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafidir (CMK m. 188/1). Tabi aynı koşullarda sanık, katılan ve vekili de hazır bulunabilmelidir. Herhangi bir nedenle duruşmaya katılabilecek yedek üye de duruşmaya katılabilir. Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir.
Kapalı duruşmanın içeriğinin hiçbir iletişim aracıyla yayımlanması mümkün değildir (CMK m. 187/2). Ayrıca duruşma açık yapılmış olsa dahi duruşmanın içeriği, millî güvenliğe veya genel ahlâka veya kişilerin saygınlık, onur ve haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkırtacak nitelikte ise; mahkeme, bunları önlemek amacı ile ve gerektiği ölçüde duruşmanın içeriğinin kısmen veya tamamen yayımlanmasını yasaklayabilir ve bu kararını açık duruşmada açıklar (CMK m. 187/3).
İhtiyari kapalılık sebepleri ile açık duruşmanın içeriğinin açıklanmasının yasaklanması sebeplerini birbiri ile karıştırmamak gerekir. Her ikisinde de ortak sebep genel ahlak olup, genel ahlaka ilave olarak kamu güvenliği ihtiyari kapalılık sebepleridir. Açık duruşmanın içeriğinin açıklanmasının yasaklanması sebeplerinde ise genel ahlaka milli güvenlik ve ayrıca kişilerin saygınlık, onur ve hakları ile suç işlemeye kışkırtılması ilave olur.
Kesintisizlik (Duruşmanın Yoğunluğu)
Kanun’un 190/1. maddesinde de belirtildiği üzere, duruşmaya kural olarak ara vermeksizin devam edilerek hüküm kurulur. Bu ilke adil yargılanma hakkı ve duruşmanın doğrudan doğruya- lığı ilkesi ile de çok sıkı bağlantılıdır. Zira hâkim, duruşmadan edineceği fikre göre kararını verecektir. Lakin duruşmaya ara verildiğinde ve birçok oturum yapıldığında, aradan geçen zaman zarfında olayı unutarak adeta ikinci elden, dosya üzerinden karar vermeye çaba sarf edecektir. Bu durumda ise ceza yargılaması yazılı yargılama hâline dönüşmüş olacaktır.
Ancak sanık, tanık yahut bilirkişinin sayıca çok olmasından veya sanığın sorgusunun uzaması ihtimalinden dolayı duruşmanın tek oturumda bitmeyeceği anlaşılırsa, davanın yine de makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak şekilde, bunlardan bir kısmının dinlenmesi sonraki oturumlara bırakılabilir. Bu hâlde duruşma devresi oturumlardan meydana gelmiş olur.
Sözlülük
Duruşmada kural olarak Türkçe dile getirilmiş ve tartışılmış hususların hükme esas alınmasını ifade eder. Bir delil, tarafların bilgisi dahilinde olsa ve dosyadan varlığı anlaşılsa dahi duruşmada dile getirilip tartışılmadıkça, hüküm verilirken dikkate alınamaz; alınmamalıdır. Zira sözlü mahkeme, aynı zamanda hâkimlerin delillerle doğrudan doğruya temasa geçtiği mahkeme demektir. İşte bu nedenle aşağıda, doğrudan doğruyalık ilkesiyle de bağlantılı olarak, duruşmada okunması zorunlu olan belgeleri, duruşmada okunama- yacak belgeleri ve duruşmada okunmasıyla ye- tinilebilecek belgeleri ayrıntısıyla inceleyeceğiz.
Doğrudan Doğruyalık (Şahsen Dinlenme)
Duruşmanın doğrudan doğruyalığı, hüküm verecek olan hâkim veya mahkeme üyelerinin sanık, tanık ve olayın diğer tüm delilleriyle birebir
karşı karşıya gelmeleri, onlarla doğrudan temas etmelerini ve delil ikamesinin başka hâkime bırakılmamasını ifade eder. Delillerin ortaya konulması, tartışılması ve dolayısıyla kanaat oluşumu, ağırlıklı olarak duruşmada gerçekleşmelidir. Hâkim, Cumhuriyet savcısının iddianamede ileri sürdüğü hususları kontrol etmeksizin benimseyemez. Bu, “silahların eşitliği” ilkesine de aykırılık teşkil eder. Dosya üzerinden değil, duruşmada ortaya konan delillerin sonucuna göre karar verilmelidir.
210/1. maddede “Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.” denilmek suretiyle bu ilke açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Kanun’un 217/1. maddesi hükmüne göre de “Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir.” Nitekim 188/3. maddede de bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üyenin bulundurulabileceği öngörülmüştür.
Zorunlu hâllerde şüpheli ile tanığın soruşturma evresindeki beyanlarını içeren tutanakların duruşmada okunması (CMK m. 211-213), soruşturma evresinde veya kovuşturma evresinin duruşma hazırlığında yapılan keşif işlemi tutanaklarının duruşmada okunması (CMK m. 209), duruşma esnasında istinabe veya naip hâkim aracılığıyla yapılan işlemlere ait tutanakların duruşmada okunması (CMK m. 83, 209) bu ilkenin istisnalarını oluşturur. Bu hususlara ileride ayrıntılı olarak değinilecektir.
Öte yandan tanıkların, söyleyeceklerini yazılı bir kağıttan okumaları bu ilke ile bağdaşmaz. Zira bu, tanığın, hâkim ile arasına bir vasıta koyması anlamına gelir.
Doğrudan doğruyalık ilkesi bilirkişiler için de geçerli bir ilke olup, bilirkişinin raporunu hazırlarken inceleme konusu yapacağı obje ile arasına bir vasıta koymadan, doğrudan temas etmesi gerekir.
Maddi Gerçeğin Resen Araştırılması
Ceza muhakemesinin amacı, olayın NASIL gerçekleştiğini bulmaktır. Ceza muhakemesinde istisnalar dışında, HİÇBİR SÜJENİN BELLİ BİR OLAYI KANITLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ BULUNMAMAKTADIR.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bu ilke açıkça belirtilmemiş olsa da 63, 69, 83, 181, 332. maddelerde olduğu gibi bu ilkeye paralel düzenlemeler yapıldığına şahit olmaktayız.
Ayrıca sanığın ikrarı hâkimi bağlamayacaktır. Hâkim, kararını duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayanarak vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edecektir. Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte razı olursa, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilirse de bu hususun mahkeme için bağlayıcı olmadığını kabul gerekir. Zira aksi bir durum ceza muhakemesinin amacıyla da bağdaşmayacaktır.
Tarafların da duruşma devresinde iddianamede yer almayan yeni delillerin araştırılmasına katkıda bulunması mümkündür. Uygulamada, duruşma devresinde iddianamede yer verilmeyen yeni delillerin araştırılması ve tartışılmasına tevsii tahkikat adı verilmektedir.