Ceza Hukukunda Sıkça Sorulan Sorular
Delillerin Toplanması ve Muhafazası Nasıl Olur?
Olay yeri incelemesi bittikten sonra, bulunan delillerin toplanmasına geçilir. Deliller toplanırken, bozulmalarına, değişmelerine, kaybolmalarına, meydan verilmeyecek tedbirler alınır. (Kenarlarından tutma, eldiven takma, kıskaç kullanma) .. gibi) Bu şekilde toplanan deliller geçici ve basit ambalajlarına konur. Delillerin muhafazası, suç sayılan olayın meydana geldiği andan itibaren başlar. Olay yerinin açık veya kapalı saha oluşu, hava durumu, delillerin kimyasal ve fiziksel özellikleri göz önünde bulundurularak gerekli koruyucu tedbirler alınır. Olay yerinde kalması zaruri görülen deliller, soruşturma veya inceleme sonuçlanıncaya kadar görevlendirilecek nöbetçilerle korunur. Diğer deliller, ilgili yerlere gönderilmek üzere soruşturmayı yapan emniyet biriminde, kilitli ve mahsus odalarında veya çelik dolaplarda muhafaza edilir. İlgililerden başkasının herhangi bir sebeple bu yerlere girmelerine veya dolapları açmalarına müsaade edilmez. Polis laboratuarlarına gönderilen delillerin muhafazası, laboratuar görevlilerince sağlanır.
Delillerin paketlenmesi, tutanak düzenlenmesi ve Cumhuriyet savcılığına iletme hususlarında Suç Eşyası Yönetmeliği uygulanır.
Suç Eşyası Yönetmeliği m.5’e göre; Elkoyma tutanağına; elkonulan eşyanın cinsi, miktarı, üzerindeki işaret, yazı ve numaraları, tür, marka, model ve ölçü gibi benzerlerinden ayırt etmeye elverişli bütün nitelikleri, takdir ettirilen değeri, hangi suçtan dolayı kimden, nereden ve ne suretle alınmış olduğu, soruşturma evrakı numarası, hazır olan mağdur, suçtan zarar gören, şüpheli veya sanık ile bunların vekil ya da müdafiinin, bilirkişi ve tanıklar ile huzurda bulunan diğer kişilerin ve elkoyma işlemini yapan kolluk görevlilerinin açık kimlikleri, işlemin yeri, tarihi ve saati yazılır; ilgililerin imzası, imza bilmeyenlerin parmak izi alınır; okuma ve yazma bilen şahısların ad, soyad ve adresleri kendi el yazıları ile yazdırılır, bu şekilde düzenlenen tutanak, soruşturma evrakına eklenir.
Elkonulan eşya, uygun şekilde ambalajlandıktan sonra, ambalajın ebadına, delillerin mahiyetine göre, tel, sicim, ip veya uygun görülen benzerleri ile bağlanıp, açıldığında yeniden kullanılamayacak derecede bozulan ve açıldığı belli olan mühür bandı, kendinden yapışkanlı güvenlik poşeti, üzerinde seri numarası bulunan tek kullanımlık hazır mühür, kurşun veya mum ile mühürlenir; ayrıca, suç eşyasına bağlanan etiket üzerine eşyanın cinsi, miktarı, kimden alındığı ve soruşturma evrakının numarası yazılmak suretiyle Cumhuriyet başsavcılığına tevdi edilir.
Bu şekilde adli kolluk tarafında Cumhuriyet savcılığına tevdi edilen suç eşyası adli emanet memuruna teslim edilir. Teslim alınan suç eşyası, emanet makbuzu tanzim edildikten sonra, etiketi üzerine, soruşturma veya esas defterinin sıra numarası yazılmak suretiyle suç eşyası esas defterine kaydedilir.
Elkonulan suç eşyasına mahsus makbuz dört nüsha olarak düzenlenir. Bir nüshası soruşturma evrakına bağlanmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir, bir nüsha ilgili kolluk birimine verilir ve diğer nüshaları kartonunda saklanır.
Eşyasına elkonulanın talebi hâlinde makbuzun bir örneği kendisine verilir.
Emanet memuru, Suç Eşyası Yönetmeliği 5 inci maddedeki usule göre ambalajlanmamış veya mühürlenmemiş olan suç eşyasını teslim alamaz.
İfade ve Sorgu Nasıl Yapılır?
Davetiye İle Çağırma Nasıl Olur?
İfadesinin alınması veya sorgusunun yapılması için, şüpheli veya sanığın kural olarak davetiye ile çağrılması gerekir. Ancak madde, çağrılma nedeninin ve kişi gelmezse zorla getirilebileceğinin davetiyeye yazılmasını öngörmektedir.m.145
Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır. M.43
Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir. M.44
Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır. M.236
Zorla Getirme Kararı Nedir? Nasıl Çıkartılır?
m.146
Hakkında tutuklama kararı verilebilmesi ya da yakalama müzekkeresi kesilebilmesi için yeterli nedenler bulunan şüphelinin veya sanığın; Kendisine usulüne uygun olarak davetiye tebliğine rağmen gelmeyen sanığın veya şüphelinin zorla getirilmesine karar verilebilecektir, m.146/1
Zorla getirme kararında şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğu, kendisi ile ilgili suçu, gerekiyorsa eşkali (fiziğini belirleyen özellikleri) belirlenecek ve asıl önemlisi, zorla getirilmesine neden olan hususlar belirtilecektir. Bu kararın bir örneği şüpheli veya sanığa verilecektir. Bu nedenle zorla getirme kararları iki nüsha halinde adli kolluk görevlisine gönderilmesi yerinde olacaktır.
Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir. M.44
Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır. M.236
İfade Alma Usulü Nasıldır? İfade Nasıl Alınır?
(m.147-148)
İfade CMK m.2/g bendi ile Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği 4. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre “soruşturma konusu suç ile ilgili olarak şüphelinin kolluk veya Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmesi ifade almadır.” CMK’na göre artık şüpheliden kişisel delil elde etmenin özellikle şüpheli veya sanığın ikrarının önemi kalmamıştır.
İfade ve Sorguda Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
Önce şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık kimliği ile ilgili sorulara doğru cevap vermek zorundadır. Burada susma hakkından ayrı bir durum söz konusudur. Susma hakkı şüpheli veya sanığın kendisine isnat olunan suç ile ilgili açıklama yapmama hakkıdır. Kimliğine ilişkin bilgileri vermeme hakkı değildir.
Uygulamada kolluk tarafından alınan şüpheli ifadelerinde bazen “İfademi Cumhuriyet savcılığında vereceğim” şeklinde tek cümlelik beyanlara rastlanmaktadır. Kanaatim o ki şüphelinin böyle bir hakkı yoktur. Şüpheli ya savunma yapacak ya da susma hakkını kullanacaktır. Yoksa şüpheli kolluğa “ben size ifade vermiyorum, sadece Cumhuriyet savcısına ifade veririm” tarzında bir beyanda bulunamaz. Ancak böyle bir beyan şüphelinin o anda “Susma hakkını” kullandığı şeklinde anlaşılabilir. Zira şüpheli bu beyanı ile o suç hakkında açıklama yapmayacağını belirtmiştir.
Şüphelinin Kimliğini Açıklamaması veya Yanlış Beyan Etmesi Nasıl Olur?
Şüpheli veya sanığın kimliğine ilişkin bilgi vermemesi veya yanlış bilgi vermesi ayrı bir ceza soruşturması konusu olabilir. Savunma esnasında kimliği ile ilgili sorulara yanlış cevap veren şüpheli veya sanığın eylemi; eğer gerçek hayatta o kimlikte biri yok ise TCK m.206 Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu, gerçek hayatta böyle bir kişi mevcut değilse bu durumda da TCK m.268’deki başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçları oluşabilir.
Şüphelinin kimliği hakkında herhangi bir bilgi vermemesinin yaptırımı 5237 sayılı TCK Adliyeye karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş değildir. Kabahatler Kanunu m.32 ye aykırılık oluşturabilir.
Kişinin nüfusa kayıtlı olmaması ya da kimliğini açıklamaması veya açıklayacak durumda bulunmaması gibi nedenlerle kişinin kimliğinin saptanamaması durumunda da 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 3233 sayılı Kanunla değişik 17. maddesine göre kişinin 24 saate kadar gözaltına alınması söz konusudur. Bu sürede polis kişinin eşgali, parmak izi fotoğrafı gibi hususları kullanarak kişinin kimliğini belirleyecektir.
- Şüpheli veya sanığa yüklenen suç anlatılır. (İsnadı öğrenme hakkı)
Burada şüpheli veya sanığa maddi eyleminin ne olduğunun söylenmesi Yalnızca TCK’nun hangi maddesi ile itham edildiğinin söylenmesi yeterli değildir. - Müdafii seçme hakkının olduğu ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği kişiye bildirilir. Müdafii yardımından faydalanmak istediği ve müdafi seçecek durumda olmadığı takdirde kendisine baro tarafından bir müdafii görevlendirilir.
- Yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhal bildirilir.
- Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.
- Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhinde var olan şüphe nedenleri ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
- İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
- İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında teknik imkanlardan yararlanılır.
- İfade veya sorgu bir tutanağa geçirilir. Bu tutanakta:
- İfade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği
- İfade alma veya sorguya çekilme işleminin yapıldığı yer ve tarih
- İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim, sıfat ve imzaları
- İfade alma veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği bu işlemler yerine getirilmemişse bunun nedenleri
- Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.
- İmzadan çekinme halinde bunun nedenleri
İfade Alma veya Sorguda Yasak Usuller Nelerdir?
CMK m.148
Delil yasaklarının ifade ve sorgu aşamasındaki yansıması yasak ifade ve sorgu yöntemleridir. Esasen delil yasakları buna göre daha geniş bir anlam içerir.
Buna göre;
- Şüpheli veya sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır.
- Özgür iradesini engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir ve tehditte bulunma, bazı araçlar kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
- Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
- Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
- Şüphelinin ve sanığın ifadesi müdafii olmaksızın kolluk tarafından alınmış ise ve bu ifade hakim veya mahkeme huzurunda doğrulanmamış ise bu ifade hükme esas alınamaz. Bu durumda Kolluk ifadesinin hükme esas alınabilmesi için; ya şüpheli veya sanığın ifadesinin müdafii huzurunda alınmış olması ya da kolluğun müdafi olmadan aldığı ifadenin hakim veya mahkeme huzurunda ifadesi alınan şüpheli veya sanığın bu ifadeyi doğrulaması gerekecektir (m.148/4).
- Sanığın duruşma sırasındaki ifadesi ile safahat ifadelerinin çelişmesi durumunda Cumhuriyet savcısı tarafından veya müdafii hazır bulunmak suretiyle kolluk tarafından alınan ifadeleri okunabilir. Kolluk görevlilerinin müdafii olmaksızın aldığı ifade duruşmada okunamayacaktır. (m.213) Ayrıca m.217’ye göre hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabileceğinden duruşmada okunamayan müdafii olmaksızın alınan kolluk beyanındaki ikrara dayanarak mahkumiyet kararı verilemeyecektir.
- Cumhuriyet savcısının zorunlu müdafilik hariç olmak üzere şüphelinin ifadesini müdafi olmaksızın alması halinde, sanık bunu kovuşturma evresinde kabul etmese farklı bir ifade verse dahi soruşturmada verdiği bu ifade kovuşturma aşamasında hükme esas alınabilecektir.
- İfadesi alınmış olan şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması gerektiğinde ikinci kez ifade alma işlemi ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilecektir Adli kolluk aynı konu ile ilgili yeni delil veya şüpheli ortaya çıksa bile ikince kez o şüphelinin ifadesini alamayacaktır.(m.148/5).
Başarılı bir ifade almanın esasları nelerdir?
1-) En temel kural, sanığın ruhi durumunu tespit etmek ve sonra ona, onun seviyesinde yaklaşmak, yani sanığı kendine çekmektir.
2-) İfade alan, sanık ile devamlı olarak bakışları ile bağlantı kurmak zorundadır.
3-) Belki de en önemli koşul, ifade almadaki güven unsurunu harekete geçirici bir atmosfer yaratılmasıdır.
4-) İfade alma, acele ile bitirilmek zorunda olmadan,sakin gerçekleştirilmeli ve sinirlenilmemelidir. Sorular sanık tarafından değil ifade alan memur tarafından sorulmalıdır.
5-) İfade alan, sanık karşısında ihtiyatlı olmak zorundadır. O, bütün gerçekleri bilmeden ve tanımadan, sanığın ifadesini acele bir şekilde özetlemekten kaçınmalıdır.
6-) Başarılı bir ifade alma için diğer bir ilke ise, ifade alanın ifade almayı iyi bir şekilde sevk ve kullanılan dilde açıklıktır.
7-) İfade alanın, sanığın kişiliği ve fiil konusunda, mümkün olduğu kadar çok bilgi sağlanmasının ayrıca önemi vardır.
Ceza Davalarında Avukatın Görevlendirilmesi Nasıl Olur?
Şüpheli ve sanık soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fala müdafi yardımından yararlanabilir. Ancak soruşturma aşamasında ifade alma sırasında müdafi sayısı üçten fazla olamaz. Şüphelinin kanuni temsilcisi var ise bu kanuni temsilci de şüpheli için müdafi seçebilir.
Avukat Bulunmasının Zorunlu Olduğu Haller Nelerdir? Avukat Tutmak zorunda mıyım?
- Şüpheli veya sanık müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse istemi halinde,
- Şüpheli veya sanık 18 yaşından küçükse m.150/2
- Şüpheli veya sanık sağır veya dilsizse m.150/2
- Şüpheli veya sanık kendisini savunamayacak derecede malulse m.150/2
- Şüpheli veya sanığa isnat oluna suç için kanunda öngörülen cezanın üst 5 yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiriyorsa (yani ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçların tamamında soruşturma ve kovuşturma aşamalarında zorunlu müdafii sistemi getirilmiştir. M.150/3
- Şüpheli veya sanık tutuklanma istemiyle sorguya sevk edilmişse, m.101/3
- Yukarıdaki sebeplerden birinin varlığı nedeniyle görevlendirilen müdafi duruşmada hazır bulunmaz, vakitsiz olarak duruşmadan çekilirse veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa,
Bu sayılan durumlarda şüpheli veya sanığın müdafii yoksa resen bir müdafii görevlendirilir.
Ceza Davalarında Avukatın Yetkileri ve Görevleri Nelerdir?
Soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında müdafiinin şüpheli veya sanıkla görüşme,
İfade alma veya sorgu sürecinde şüphelinin yanında bulunma,
Hukuki yardımda bulunma hakları vardır.
Bu haklarının engellenemeyeceği ve kısıtlanamayacağı kabul edilmiştir.
Sanığın veya şüphelinin müdafii yok ise; istemi üzerine veya zorunlu müdaf ilik durumlarında ifadeyi alan merci veya sorguyu yapan hakim tarafından kovuşturma aşamasında davayı gören mahkeme tarafından istenmesi üzerine soruşturmanın ya da kovuşturmanın yapıldığı yerde bulunan Baro tarafından görevlendirme yapılır. Şüpheli veya sanık sonradan kendisi bir müdafi seçerse Baronun görevlendirdiği müdafiin görevi sona erer.
Kişi kendisi müdafi tayin edemeyecek durumda olduğunu beyan ederse istemi halinde kendisine bir müdafi görevlendirilir.
Şüpheli veya sanığın birden fazla olması durumunda bunların yararları birbirine aykırı ise (menfaatleri çatışan) bu durumda her birine ayrı müdafi tayin edilir. Menfaatleri aynı yönde ise tek müdafii hepsini savunabilir.
Ceza davasının, hakkaniyete uygun tarzda adil yargılama ilkesine uygun olarak yürütülebilmesi için, savunma yönünden çok önemli olan bir ilkeyi belirtmektedir: Avukatın, aynı davada birden fazla sanığı veya soruşturmada birden fazla şüpheliyi savunma görevi alabileceği kabul edilmiştir. Ancak bunun koşulu, bu kişilerin davanın savunulmasındaki yararlarının çelişkili olmaması yani birbirine uygun bulunması olarak saptanmıştır.
Bu yetki ve görevler:
- Sanık veya şüpheliye hukuki yardımda bulunma: Müdafii şüpheli veya sanığa hukuki yardımda bulunabilir. Buradaki hukuki yardım suçun niteliğini ve kanundaki cezasını açıklama, ifade esnasında şüphelinin açıklamada bulunmasının sonuçları, şüphelinin kanundaki haklarının yeniden hatırlatılması, şüphelinin bu hakları kullandığında veya kullanmadığında oluşabilecek hukuki sonuçların neler olduğudur,
- Sanık veya şüpheli ile görüşme; müdafii vekaletname aranmaksızın her zaman, konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bunların müdafii ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.
- İfade alma veya sorgu sırasında şüpheli veya sanığın yanında bulunma
- Müdafii şüpheli veya sanığa sadece hukuki yardımda bulunabilir. İfade alınırken sorulan sorulara doğrudan doğruya cevap veremez. Şüphelinin yerini aldığı izlenimini veren herhangi bir müdahalede bulunamaz. Maddi olayı karartabilecek davranışlarda bulunamaz. Müdafinin her türlü müdahalesi tutanağa geçirilir.
- Dosyayı inceleme; müdafii soruşturma evresinde dosyayı inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız alabilir. Müdafiinin dosyayı incelemesi soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecekse Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
Şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında müdafiinin incelemesi engelleyecek gizlilik kararı verilemez.
Soruşturma evrakı hakkında gizlilik kararı verilerek müdafiinin inceleme yetkisi kısıtlanmış olsa dahi iddianamenin mahkemeye verildiği andan itibaren müdafii dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir, bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız alabilir.
Müdafiinin bu düzenlemelere aksi yöndeki davranışları yetkiyi kötüye kullanma sayılabilir. CMK da buna bir yaptırım öngörülmemiştir. Ancak disiplin ve görevi ihmal veya kötüye kullanma açısından düşünülebilir.
Müdafiinin sahip olduğu bu yetkilerin tamamına zarar görenin vekili de sahiptir. M.153/5
Ceza Davalarında Avukatlık Görevinden Yasaklama Nedir?
CMK. m. 151’e eklenen dört fıkra ile müdafinin görevinden yasaklanması düzenlemiştir.
150 nci madde gereğince atanan müdafii duruşmaları noksansız izleyecek, görevinin gereklerini yerine getirecektir. Görevini gereğince yerine getirmeyerek duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilecek olursa hâkim veya mahkeme hemen başka bir müdafii atayacaktır. Bu hâl duruşmanın ertelenmesi nedeni de olabilecektir. Bu hâl avukatın savunmasını hazırlamak üzere yeterli zaman olmadığını açıklamasıdır.
Bu madde hükmü yalnızca duruşmaya ilişkin olarak düzenlenmiştir. Kıyasen soruşturma evresinde de uygulanabilir. Zira kişi hürriyetlerini sınırlamamak şartıyla Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hüküm olmayan durumlarda kıyas yapılarak bu boşluk doldurulabilir.
Müdafiinin görevden yasaklanmasının şartları:
149 uncu maddeye göre seçilen veya 150 nci maddeye göre görevlendirilen bir müdafi olmalıdır. Burada bu iki maddeden bahsedilmesi madde ile uyuşmamaktadır. Zira 3. fıkrada müdafiden başka hükümlü vekili avukattan da aynı cümle içinde söz edilmektedir ki bu kişinin seçilmesinin 149 ve 150. maddelerle ilgisi yoktur. Ayrıca CMK.’da 150. madde dışında da çeşitli hükümlerde müdafiin görevlendirilmesi düzenlenmiştir: Örneğin, m. 74/f. 2, 101/f. 3 gibi.
Avukatın, TCK m. 220, 314 ve terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafiiliğini/vekilliğini üstlenmiş olmasıdır.
Aynı suçlar (TCK m. 220, 314 ve terör suçları) nedeniyle müdafi hakkında kovuşturma açılmasıdır. Buna göre müdafiin, tutuklu şüpheli veya sanığa isnat olunan sözü geçen suçlara iştirak etmesi veya örgüt suçları açısından o örgüte üye olması nedeniyle hakkında kovuşturmanın açılmış bulunması (iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmiş olması) şarttır. Sadece ceza soruşturmasının başlamış bulunması yeterli değildir.
Görevden yasaklamaya ilişkin Cumhuriyet savcısının talebi ve müdafi hakkında kovuşturmanın yapıldığı mahkemenin kararının olmasıdır. Bu koşul gereği, müdafiin görevden yasaklanması mahkeme kararı güvencesine
bağlanmış olmaktadır. Tüm bu şartlar var olsa dahi mahkeme yasaklama karan verme konusunda takdir yetkisine sahiptir.
Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.
Görevden Yasaklamanın Sonuçları:
Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Böylece tutuklunun yeni bir müdafi seçmesi, baronun yeni bir müdafi görevlendirmesi ve bu şekilde savunma kurumunun boş kalmaması imkanı sağlanmış olmaktadır.
Müdafi veya vekil görevden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde ziyaret edemez.