Ceza Davalarında Kimler Tanıklık Yapabilir? Tanık Nasıl Dinlenir?
Tanık, olayın taraflarından olmayan ve olay ile ilgili olarak beş duyu organıyla edindiği bilgileri açıklayan kimsedir. Tanık beyanı, ceza muhakemesindeki en önemli delil kaynaklarından biridir. Kanun, tanığın dinlenmesinden söz ettiği için tanık beyanının sözlü olması gerekir. İşte bu nedenle tanık, yazdıklarını okuyamaz; sadece hatırlatma babında notlarına bakabilir.
Tanık, olayı bizzat görmemiş, bir başkasından da duymuş olabilir. Bu kişi dahi tanık olarak dinlenir. Çünkü bir kimsenin tanık olması başka, beyanının ispat değerinin olup olmaması başkadır. Ancak bizzat kendisinin doğrudan doğruya edindiği bilgi dolaylı olarak edindiği bilgiye nazaran tabi ki daha değerli olacaktır. Tanık beyanı, ispat konusu olayı yansıttığı oranda değerli addedilir.
Tanıklık Yapabilecek Kişiler
Kural olarak herkes tanık olabilir; ancak şüpheli veya sanık tanık olamaz. Bu nedenle; çocuklar, akıl hastaları, sanığın yakınları, suç ortakları (bu kişiler CMK m. 50/1-c uyarınca yeminsiz dinlenir), düşmanı, hatta tanıklıktan hüküm giymiş olanlar bile tanık olabilir. Bu kişilerin beyanlarının ispat değerinin olup olmaması ise yukarıda belirttiğimiz üzere, aynı bir durumdur.
Tanıklık hâkimlikten önce gelir. Çünkü hâkim bulunur ama tanık her zaman bulunamaz. İşte bu gerekçeyle, aynı davada tanık olarak dinlenen bir kimse hâkimlik görevi yapamaz (CMK m. 22/1-h)
Savcının olaya tanık olması durumunda iddia makamından çekilmesi ve tanıklık yapması gerekir.
Katılan da (bize göre) tanık olabilir. Zira CMK m. 236/1 ’de mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Aynı şekilde 52. maddede mağdur çocukların tanıklığından bahsedilmektedir. Katılan vekilinin tanık olarak dinlenmesi ihtiyacı hâsıl olduğunda ise kendisinin vekillikten çekilmesi uygun olur. Müdafi için de aynı durum ileri sürülmektedir.
Tanıklık bilirkişi olmaya engeldir. Dolayısıyla böyle bir durumda kişinin tanıklık yapması, bilirkişilik yapmasına tercih edilmelidir.
Tanığın Yükümlülükleri
Hazır Bulunma
Bir kimsenin tanıklık yapması kuraldır. Yani Kanun’da öngörülen tanıklıktan çekinme hâllerinden biri mevcut olmadıkça bir kişi tanıklık görevini icra etmek zorundadır. Zira her dinlenen tanık, aslında bir kamu tanığıdır ve kamusal bir görev icra etmektedir.
Tanıkların kural olarak çağrı kağıdı ile çağrılmaları gerekir. Bu husus, Kanun’un 43/1. maddesinde ‘‘Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır.’’ denilmek suretiyle açıkça vurgulanmıştır. Ancak CMK m. 43/3 uyarınca, mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli görülen tanıkları belirtileceği gün ve saatte hazır bulundurmaları için görevlilere yazılı olarak emredebilecektir. İşte bu durumda kuraldan sapılır ve bu kişiler için artık çağrı kağıdı ile çağrılma kuralı işlemez. Ayrıca yine CMK m. 43/1 uyarınca da tutuklu işlerde zorla getirme kararı verilebileceği belirtildiğinden, bu durumda da çağrı kağıdı ile çağrılma kuralından sapılmıştır. Bahsi geçen hükme göre, “Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır.” Ayrıca tanıklar telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de çağrılabilir. Ancak, bu durumda çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar uygulanmaz.
Tanığın tanıklıktan çekinme hakkının olduğu hâllerde dahi hazır bulunma yükümlülüğü vardır.
Usulüne uygun çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu giderler kendilerinden alınır. Gerek şüpheli gerek tanık ifadelerine başvurulmak için çağrılır ve ilgili kimse bu çağrıya icabet etmez ise kendisi zorla getirilir. Ancak bunun için çağrı kağıdının usulüne uygun olması; gelmezse zorla getirileceği ihtarının çağrı kağıdında kendisine yapılmış olması gerekir. İfade için zorla getirmeye karar verme yetkisi, soruşturma evresinde savcıya, kovuşturma evresinde ise mahkemeye aittir. Dolayısıyla bir kişinin tanık olarak polise gitme zorunluluğu da bulunmamaktadır. Hatta kolluğun tanık dinleme yetkisi de bulunmamaktadır. Tanığın faaliyeti ancak olsa olsa “bilgi alma” olarak değerlendirilebilir ve bu durumda tanıklığa ilişkin hükümler uygulanamaz.
Cumhurbaşkam’nın tanıklığıyla ilgili ise CMK m. 43/4 özel bir hükme yer vermiştir. Buna göre, Cumhurbaşkam’nın tanık olarak çağrılmaması esas kuraldır. Tanıklık yapmayı istemesi hâlinde ise beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak beyanını gönderebilir.
Beyanda Bulunma
Tanıklar beyanda bulunmakla yükümlüdürler. Zira tanıklık esasen bir kamu görevidir; maddi gerçeğe ulaşma yolunda tanık beyanı çok önemlidir.
Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir (CMK m. 60/4 bu karara karşı itiraz edilebileceğini öngörmüştür). Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır (CMK m. 60/1). Bahsi geçen müeyyideler ancak hâkim veya mahkeme tarafından uygulanabilir.
Beyanda Bulunma Yükümlülüğünün İstisnaları (Tanıklıktan Çekinme Hâlleri)
Tanıklıktan çekinme hakkına sahip olanlar, sorulduğunda çekinme sebeplerini bildirmek ve bu hususu yeminle desteklemek zorundadır.
Mutlak Olarak Tanıklıktan Çekinme (CMK m. 45)
Akrabalık ilişkisine dayanan tanıklıktan çekinme hâlleridir. Buna göre, aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir.
Şüpheli veya sanığın nişanlısı
Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi
Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu
Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları
Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar
Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.
Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar ise ancak kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.
Meslek ve Sürekli Uğraşları Sebebiyle Tanıklıktan Çekinme (CMK m. 46)
Maddede sayılan kişiler ancak bu nitelikleri dolayısıyla öğrendikleri bilgilerle ilgili olarak tanıklıktan çekinebilirler. Buna göre, aşağıdaki kimselerin, aşağıdaki konularla ilgili tanıklıktan çekinme hakları vardır:
Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler
Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler
Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler
Öte yandan, avukatlar ve stajyerleri, ilgilinin tanıklık yapılmasına rızası olsa tanıklıktan çekinebilecekler, diğer kişiler ise, ilgilisi tanıklık yapılmasına rıza gösteriyor ise tanıklıktan çekinemeyeceklerdir.
Devlet Sırrı Niteliğindeki Bilgilerle İlgili Tanıklık (CMK m. 47)
Ceza Muhakemesi Kanunu ile birlikte CMUK’tan farklı olarak, bu konuda çok radikal bir adım atılmış ve bir suç olgusuna ilişkin bilgilerin, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca nelerin devlet sırrı olarak kabul edileceği de yine 47. maddede sayılmıştır. Buna göre, “Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır. ”
Ancak Kanunumuz, devlet sırrına ilişkin bilgileri tamamen korumasız da bırakmamıştır. Nitekim bu korumaya ilişkin olarak, “Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zabıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir.” hükmünü sevk etmiştir. Ayrıca maddenin üçüncü fıkrasında da bu madde hükmünün hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanabileceği düzenlenmiştir.
Öte yandan Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir edecektir.
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme (CMK m. 48)
Aslında kısmi bir çekinmedir. Zira hükümde, tanığın kendisi veya 45. maddenin birinci fıkrasında belirtilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilmesi gerekir. Bu hüküm, Anayasa’nın 38. maddesinde ifade edilmiş olan hiç kimsenin kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı kuralının bir sonucudur.
Doğru Beyanda Bulunma
Yukarıda aktardığımız koşullarda beyanda bulunma yükümlüğü bulunan tanığın, aynı zamanda bu yükümlülüğünü gerçeğe uygun bir şekilde yerine getirmesi icap eder. Aksi takdirde kendisinin TCK m. 272’de düzenlenen “Yalan Tanıklık” suçundan sorumluluğu gündeme gelebilir.
Tanığa dinlenmeden önce gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağının hatırlatılması gerekli ise de (CMK m. 53/1-b) bunun hatırlatılmamış olması, tanığın bu suçu işlememesi durumunda cezalandırılması engel değildir.
Yemin Etme
Kural, tanıkların beyanlarının alınmadan önce yemin ettirilmesidir. Bu hususta CMK m. 54, “Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler. Gerektiğinde veya bir kimsenin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin uygun olun olmadığında tereddüt varsa yemin, tanıklığından sonraya bırakılabilir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları da tanıklara yemin verirler.” hükmünü amirdir. Kolluğun ise yemin ettirme yetkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki yukarıda da izah ettiğimiz üzere, esasen kolluğun tanık dinleme yetkisi de bulunmamaktadır.
Yemin ile dinlenen tanığın aynı soruşturma veya kovuşturma evresinde tekrar dinlenmesi gerektiğinde, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla yetinilebilir (CMK m. 57).
Tanığın, yeminden sebepsiz çekinmesi durumunda ise tıpkı tanıklıktan sebepsiz çekinmede olduğu gibi Kanun’un 60. maddesinin uygulanması icap eder. Buna göre: a) Yemin etmekten çekinmeden doğan giderlere hükmedilir, b) Yemine zorlamak için disiplin hapsi uygulanabilir. Disiplin hapsi, dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçemez. Ancak kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır. Söz konusu müeyyideler ancak mahkemeler veya hâkimler
tarafından uygulanabilir. Disiplin hapsi kararına itiraz mümkündür.
Tanık, yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder. Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler yemin biçimini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler işaretlerinden anlayan bir tercüman aracılığıyla ve işaretle yemin ederler.
Yemin Verilmeyen Tanıklar
Bu kişileri kesinlikle tanıklıktan çekinebilecek kişilerle ya da dinlenme sırasında görüntü veya seslerinin kayda alınmasının zorunlu olduğu kişilerle karıştırmamak gerekiyor. Zira tanıklıktan çekinebilecek kişilerin kimler olduğunu yukarıda inceledik; burada tanıklık yapması zorunlu olmakla birlikte tanıklığı esnasında yemin verilemeyecek kişileri inceliyoruz. Aşağıda ise hem tanıklık yapması zorunlu hem de tanıklığını yemin vererek yapmak zorunda olmakla birlikte (istisnası CMK m. 52/3-a) tanıklığı esnasında görüntü veya seslerinin kayda alınması zorunlu olan kişileri inceleyeceğiz.
Bütün tanıkların yemin etmesi zorunlu olmakla beraber, Kanunumuz bazı kimselerin yemin verilmeksizin dinleneceğini hükme bağlamıştır. CMK m. 50’ye göre şu kişiler yeminsiz dinlenir:
Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar
Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar
Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.
Ayrıca 51. maddeye göre, “45 inci Madde gereğince tanıklıktan çekinebileceklere yemin verip vermemek hâkim veya mahkemenin takdirine bağlıdır. Ancak, tanık yemin etmekten çekinebilir Bu hususun kendisine bildirilmesi gereklidir.” Dolayısıyla tanıklıktan çekinme hakkı olan tanıkların yemin etmekten de çekinme hakları vardır.
Tanıkların Dinlenmesi (CMK m. 52, 53)
CMK m. 53 hükmüne göre tanığa; a) Dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi, b) Gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı, c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği, d) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği, anlatılır.
Sanığın, tanık dinletme talebini duruşma gününden en az 5 gün önce, tanığın beyanının hangi olayla ilgili olacağını da bildirmek suretiyle mahkeme başkanına veya hâkime sunması gerekir. Ancak bu beş günlük süre kanaatimizce düzenleyici süredir. Zira sanığın ya da katılanın tanık dinlenmesine ilişkin talebi reddedilirse, o kişi doğrudan duruşmaya getirilebilir ve bu durumda CMK m. 206/2’de sayılan sebeplerden biri yok ise bu kişi duruşmada dinlenmek zorundadır.
Tanığın dinlenmesine geçmeden önce ilk yapılacak iş, tanığın kimlik tespitini yapmaktır. Akabinde hâkim, tanığa iddiaları anlatır, hazır ise sanığı gösterir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.
Tanıkların dinlenmesi usulü esasen aynı başlıklı 52. maddede düzenlenmiştir. Buna göre: “Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir.” Kanun’un burada amaçladığı, sonra dinlenecek tanığın önce dinlenen tanığın beyanlarından etkilenmesinin önlenmesidir. Bunun istisnası ise tanıkların yüzleştirilme- sidir.
Öte yandan tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesleri kayda da alınabilir. Ancak; a) MAĞDUR ÇOCUKLARIN, b) DURUŞMAYA GETİRİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN VE TANIKLIĞI MADDÎ GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKARILMASI AÇISINDAN ZORUNLU OLAN KİŞİLERİN, tanıklığında bu kayıt zorunludur. Bu şekilde
elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.
Tanığın dinlenmesinden sonra, katılana, vekiline, Cumhuriyet savcısına sanığa ve müdafiine sorulur. Ayrıca tanıklar dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hâkimin izniyle duruşma salonundan ayrılabilir (CMK m. 208).
Tanığın Korunması
Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcımı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir (CMK m. 58/2).
Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.
Ayrıca bu hususta özel olarak 5726 sayılı olarak 2007 yılında Tanık Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Buna göre, bu kanun, a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile b) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.
Eşin yalan olmayan olayı olmuş gibi gösteren eşine iftira atan kadın şikayeti üzerine açılan kamu davası kadın eş duruşmaya katılmıyor.Bunun üzerine bağlı olduğu adresim mahkemesine müşteki yerine tanık olarak tebligat çıkarılıyor.Müşteki, Şikayetçi, Mağdur olan taraf ayını zamanda tanık olarak dinlenmesi ne kadar doğru bir yaklaşım olabiliyor.