Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Avukatın azlinin haklı olup olmadığının tespitinde ceza davasının etkisine ilişkin Yargıtay kararları

Avukatın azlinin haklı olup olmadığının tespitinde ceza davasının etkisine ilişkin Yargıtay kararları

Dava, vekalet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı, davalı vekilin, davayı %100 kazanacağını, aksi halde 250.000-TL cezai şart ödeyeceğini taahhüt ettiğini, gönderdiği e- mailler ve imzaladığı diğer belgelerle de bu borcu kabullendiğini, bakiye borcun 246.250 TL olduğuna dair belge imzaladığını ancak bakiye borcu ödemediğini, tahsili için başlatılan icra takibine de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini istemiştir. Davalı, davaya dayanak yapılan sözleşmenin, belgelerin, e-maillerin sahte olduğunu, imzaların kendisine ait olmadığını, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/848 sayılı dosyası ile davacı hakkında şikayette bulunduğunu, bekletici mesele yapılması gerekliğini savunmuştur. Mahkemece, taahhütte bulunanın avukat olduğu, neyi taahhüt ettiğini bilecek bir konumda bulunduğu, adi yazılı belgelerdeki imzaların davalıya ait olduğunun tespit edildiği ve sözleşme içeriğinin özgürce belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalının, davacı hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/848 sayılı dosyası ile sahtecilik suçundan şikayette bulunduğu ve soruşturmanın devam ettiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki. Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 sayılı BK.nun 74. maddesi) uyarınca hukuk mahkemesi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, ceza mahkemesince verilecek mahkumiyet kararı ve ceza mahkemesinde kabul edilen maddi vakıalar hukuk mahkemesini bağlar. Bu nedenle açılmış bir soruşturma ya da ceza davası var ise sonucunun beklenmesi gerekir. O halde mahkemece ceza soruşturması neticesi beklenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 5.3.2015,2014/15543 – 2015/6712)

Dosya içinde yer alan davalının bildirdiği soruşturmaya ilişkin olarak Ankara 11.Ağır Ceza mahkemesinin 2012/28 esas sayılı dava dosyasına esas iddianamede, davacı avukatta sanık olarak yer almış, şirket ve kooperatif yetkililerinin kendisine usulsüz ödemeler yaptığı hatta şirket kasasından çekilen paraların aklanması için davacı avukata avukatlık ücreti adı altında ödeme yapıldığı, davacının diğer sanıklarla el ve işbirliği içinde olduğu ve bu suretle K. Şeker Fabrikası AŞ’yi zarara uğrattığı iddiası ile dava açılmıştır. İddianamede yer alan sanıklar arasında diğer sözleşmeli avukatlarda yer alıp K. Şeker Fabrikası AŞ tüm sözleşmeli avukatların sözleşmelerini bu arada davacı avukatın sözleşmesini de feshetmiştir. Sözkonusu dava dosyası halen derdesttir. Davalı tarafın azil ve fesih için yaptığı bu savunma ve dosya kapsamındaki delillere göre, davalının büyük ortağı olduğu dava dışı şirketle ilgili davacı avukatın da katıldığı iddia olunan soruşturma konusu eylemler nedeniyle güveninin sarsılarak artık birlikte çalışmak istememesi haklı azil sebebidir. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcuttur. Azil ve feshin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil ve fesih halinde ancak fesih tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil ve fesih, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder.
Dava konusu somut olayda, azil ve feshin haklı sebeple yapılıp yapılmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerekir. Bu hususta devam eden ceza yargılaması bulunmakta olup, ceza mahkemesinde verilecek karar eldeki davayı da doğrudan etkileyecek niteliktedir. Zira hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, maddi vakıaya ilişkin tesbitle bağlıdır. Bu itibarla davacı avukatın da sanık olarak yargılandığı ceza davası dosyasının sonucu beklenip, ceza mahkemesindeki deliller ve maddi vakıanın ortaya konulmasına ilişkin tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 13.2.2014,2013/23356 – 2014/3786)

Davacı eldeki dava ile taraflar arasında gerçekleşen sulh anlaşması nedeni ile kendisinin vekalet ücretinin ödenmediğini ve azledildiğini, ödenmeyen vekalet ücreti nedeni ile davalıların birlikte sorumlu bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılar ise aralarında bir anlaşma bulunmadığını, davacının vekalet ilişkisinde bulunmaması gereken davranışları nedeni ile azledildiğini, bu davranışlar nedeni ile davacı avukat hakkında Baro’ya ve C.savcılığına şikayette bulunulduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
İncelenen dosya içeriğine göre; davalılar Canip, Vedat ve Ercan tarafından yapılan şikayet üzerine, davacı avukat hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Gn.Md. tarafından “soruşturma izninin verilmesine yer olmadığına dair” kararlar ile İstanbul Barosu tarafından “disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına dair” karar aleyhine davalılar Canip, Vedat ve Ercan tarafından itiraz ve idare mahkemesinde dava yoluna müracaat edildiği, idare mahkemesinde açılan dava dosyalarının ise derdest olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, idari davaların neticeleri ile Barolar Birliğine yapılan itirazların sonuçlarının beklenerek bunlarla beraber tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle hüküm tesisi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunup, BOZMA nedenidir. (Y. 13. HD. 28.4.2014, 2013/22619 – 2014/13470)

Davacı, davalı avukatı haklı olarak azlettiklerini, davalının, uhdesinde bulunan paraları kendilerine vermediğini ileri sürerek, ödenmeyen alacağın tahsili istemiyle eldeki davayı açmış, davalı, karşı davasında ödenmeyen masraf, danışmanlık ücreti ve vekalet ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir. Mahkemece davacı müvekkilin davalı vekili haksız olarak azlettiği kabul edilerek alınan bilirkişi raporu doğrultusunda asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının ileri sürdüğü azil nedenlerinin davalı avukatın yargılandığı Kadıköy 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/8 esas ve Ankara 9.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/373 esas sayılı dosyalarında yargılama konusu olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. B.K.nun 53. (6098 sayılı kanun 74.)  maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de, mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlıdır. Davalı hakkında açılan ceza davalarının sonucu eldeki davayı etkileyecek niteliktedir. Öyle olunca mahkemece yukarıda anılan ceza davalarına ilişkin dosyalar getirtilerek incelenip değerlendirilmesi, gerektiğinde sonuçlanmaları beklenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. Hl). 30.5.2013, 2012/18307-2013/14448)

Dava, taraflar arasındaki avukatlık sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı, daha önce 1.5.2007 tarihli belge ile kendisine vekalet ücreti olarak ödenen 200.000 Dolarlık ücrete ilişkin düzenlemiş olduğu serbest meslek makbuzu gereğince 60.174,00 TL KDV ve 66.860,00 TL gelir vergisi kesintisinin davalıdan tahsilini istemiş, davalı ise,
200.0 Dolarlık ödemenin, vekalet ücretine ilişkin olmayıp, davacı avukata borç olarak verildiğini, 1.5.2007 tarihli belge içeriğinin doğru olmadığını, kaldı ki söz konusu belgenin geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde dahi, serbest meslek makbuzu düzenlenmesi için aynı belgede öngörülen şartların da oluşmadığını, bu nedenle dava konusu edilen KDV ve gelir vergisini ödemekle yükümlü olmadığını savunmuştur.
Her ne kadar aynı taraflar arasında, İzmir 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/350 esas ve 2008/343 karar sayılı dosyası ile görülen davada mahkemece, dava konusu serbest meslek makbuzuna konu olan 200.000,00 Dolarlık ödemenin, vekalet ücreti olarak ödendiği kabul edilmiş ve bu hususa ilişkin temyiz itirazları da reddedilmişse de, davalı şirketin, “1.5.2007 tarihli belgenin hile ile alındığı, koşulları oluşmadığı halde serbest meslek makbuzu düzenlediği” yönündeki şikayeti üzerine yapılan soruşturma sonucunda, az yukarıda değinilen 200.000 Dolarlık ödeme ile ilgili verilen mahkeme karan ve buna ilişkin temyiz itirazlarının reddedilmesinden sonra, davacı avukat hakkında, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/283 esas sayılı dosyasında “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” “görevi kötüye kullanma” ve “görevi ihmal” suçlarından cezalandınlması istemiyle kamu davası açıldığı, açılan bu davanın sonucunun eldeki davayı etkileyecek nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Borçlar Kanununun 53. maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olduğundan, bu dava yönünden ceza mahkemesinde açılan kamu davasının sonucunun beklenmesi zorunludur. O halde mahkemece değinilen bu yön gözetilerek adı geçen ceza davası “bekletici sorun” yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 25.9.2012, 2012/5686 – 2010/20964)

Davalının eksik ödendiğini iddia ettiği parayı kabul etmeyerek hakkını yasal yollardan araması gerektiği, bu durumda davacının müdahalesinin yerinde olduğu, davalının azlinin ise yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve basit yaralama suçlarından dolayı açılan ceza davasının Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinde halen derdest olup, yargılamanın devam ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Borçlar Kanununun 53. maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat karan ile bağlı değilse de, mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olduğundan, ceza mahkemesinde açılan söz konusu kamu davasının sonucunun, eldeki davayı doğrudan etkileyecek nitelikte olduğu, davacı avukatın azlinin haklı olup olmadığı hususlarının belirlenmesi için söz konusu ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece değinilen bu yön gözetilerek söz konusu ceza davasının kesinleşmesi, “bekletici sorun” yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 16.5.2012, 2012/4198-2012/12568)

Keşidecisi davalı Havva , lehdarı dava dışı Halil  olan 20.1.2006 vade ve 19.10.2005 tanzim tarihli bononun, ciro yoluyla hamili görünen davalı Gülhan’a vekaleten davacı avukat tarafından 254.800,00 YTL asıl alacak üzerinden 22.3.2006 tarihinde başlatılan takip üzerine, borçlu Havva’nın Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı Gülhan ve dava dışı Asiye’ye yönelik olarak 10.8.2006 tarihinde açmış olduğu menfi tespit davasından 3.10.2006 tarihinde feragat ettiği, yine aynı tarihte “54.800,00 YTL’lik senedin, tahrifatla 254.800,00 YTL’lik senet haline getirildiği” iddiası ile Cumhuriyet savcılığına yapmış olduğu şikayetten de vazgeçtiği anlaşıldığı gibi, açıklanan hususlar davalı Havva tarafından eldeki davanın yargılaması sırasında da kabul edilmiştir. Davalı Gülhan, savunmasında bildirmiş olduğu nedenlerle alacağını tahsil edemediği gibi, vekalet ücreti adı altında borçlu çıkarılmak suretiyle davacı avukat ve dava dışı Asiye tarafmdan dolandırıldığını iddia ederek, Cumhuriyet savcılığına şikayetçi olduğundan, mahkemece bu hususta Ankara Cumhuriyet Savcılığının 2007/43172 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden başlatılan soruşturmanın ve gerektiğinde açılacak ceza davasının sonuçlanması beklenmek suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 23.2.2009, 2008/16281 – 2009/2163)