Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Avukat ile müvekkil arasındaki ödemelerin ispatına ilişkin Yargıtay kararları

Avukat ile müvekkil arasındaki ödemelerin ispatına ilişkin Yargıtay kararları

Davacılar, davalı avukatın icra dosyasından tahsil ettiği 882.262, 00 TL den 600.000 TL sini ödediği halde bakiye bedeli ödemediğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Davalı, bakiye kalan 288.262, 00 TL nin davacılara elden ödendiği savunmasında bulunmuştur. Davalının bu savunmasını yazılı delil ile ispat etmesi gerekir. Miktar itibariyle HUMK.288- 289 maddeleri uyarınca tanık dinlenemez. Davalı bu savunmasını yazılı bir belge ibraz ederek ispat edememiştir. Ancak davalı 8.2.2006 tarihli cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmıştır. Mahkemece, davalıya savunmalarını ispat için, davacılara yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 18.1.2012,2011/7379 – 2012/435)

Davacı, davalı ile avukatlık hizmeti verilmesi karşılığında anlaştığını, vekâlet ücreti olarak 4000 Euro avans, 2.000 Euro havale olmak üzere toplam 6.000 Euro ödeme yaptığı halde davalının sadece bir dava dilekçesi yazdığını, dava açmadığını, görevini yerine getirmediğini ileri sürerek, 6.000 Euro’nun tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacının dava açmak için gerekli evrakları getirmemesi nedeniyle dava açılamadığını, davacının başka ihtilaflar nedeniyle de danışmanlık hizmetlerinden yararlandığını, davacının sadece 4.000 Euro ödeme yaptığını, 2000 Euro havalenin 4000 Euro’nun içinde olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalının bir hukuki hizmet sunduğuna dair delil ve belge sunamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne 6.000 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacının 22.8.2007 tarihinde “Belgedir” başlıklı belge ile davalıya vekâlet ücreti olarak 4.000 Euro verdiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacının davalıya 2.000 Euro havale gönderdiği de dosya içindeki havale makbuzundan anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf, havale ile gönderilen bu meblağın ödeme yapılan 4.000 Euro’nun içinde bulunup bulunmadığı noktasındadır. Mahkemece, davalının bu savunması üzerinde durulmamış ve bir araştırma yapılmamıştır. Davacı, 26.2.2008 tarihinde davalıya gönderdiği ihtarnamede; vekâlet akdini feshettiğini, vekâlet ücreti olarak 4000 Euro avans verdiğini, davalının yerine getirdiği hiz-metler için bir hesabın açılarak kalan paraların 20.3.2008 tarihine kadar banka hesabına yatırılmasını istemiştir. Davacı, 22.8.2007 tarihli belgenin düzenlenmesinden sonra davalıya çektiği bu ihtarnamede havaleden hiç söz etmemiş, sadece 4.000 Euro avans verdiğini belirtmiştir. Bu durumda havale, 4.000 Euro’nun verildiği 22.8.2007 tarihinden önce gönderilmiş ise havale edilen meblağın 4.000 Euro’nun içinde olduğunun, aksi halde 4.000 Euro dışında ayrı bir ödeme olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, havale tarihinin Bankadan sorulmak suretiyle araştırılarak, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde 6.000 Euro’nun davalıdan tahsili-ne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 5.5.2011, 2010/14465-2011/7239)

Davalı avukatın davacıdan 8.9.1998 tarihinde aldığı vekaletle davacı adına trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat davası açıp takip ettiği, 24.1.2002 tarihinde kesinleşen ilam ile icra takibi yaptığı, 8.8.2002 tarihli protokol ile takip borçlusu ile anlaşmaya vararak 47.000 TL. nakit ile büronun 1/3 hissesinin davacı adına tescili ve nakdin son ödemesinin yapılması halinde takipten dolayı borçlunun ibra edileceğinin kararlaştırıldığı ve taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı hususu dosyadaki bilgi ve belgelerle tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davalı avukat tarafından takip borçlusundan söz konusu anlaşma protokolü gereğince tahsil edilen paraların bakiyesinin ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile 38.500 TL asıl alacak ile anlaşma protokolündeki ödeme tarihlerinden itibaren işleyen faizi toplamı üzerinden dava kabul edilmiştir. Davalı avukat takip ettiği dava ve icra dosyası için yaptığı masraflar ile vekalet ücretlerinin tahsil ettiği alacaktan mahsup ederek bakiyesini davacıya ödediğini savunmuş ve bu konuda davacıya yemin teklif etmiştir. Davacı da yemininde, davalı avukat ile avukatlık ücretinin hangi oran üzerinden kararlaştırdıklarını hatırlamadığını, kendisine harç ve giderler için 2.000 TL. ödeme yaptığını, tahsil edilen paralardan da 8.500 TL. dışında davalı tarafından ödeme yapılmadığını açıklamıştır. Mahkemece, davalı avukatın savunması üzerinde durulmamış, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. O halde, mahkemece, bu savunma üzerinde durularak, davalı avukatın davacı adına takip ettiği dava ve takip dosyası için isteyebileceği vekalet ücreti hesaplanmalı, yaptığını ileri sürdüğü masraflar için de ispat imkanı tanınarak, tahsil ettiği bedelden mahsup edilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 16.12.2010, 2010/4031 -2010/16922)

Yapılan icra takibinden önce 5.6.2006 tarihli davacı tarafından düzenlenen serbest meslek makbuzuna göre 1.250.00.TL’nm vekalet ücretine mahsuben davacıya ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından bu ödemenin başka bir dosya için yapıldığı kanıtlanamamıştı. Hal böyle olunca icra takibinden önce yapılan 1.250.00.TL ödemenin vekalet ücreti alacağından mahsubu gerekirken mahkemece bu yönden inceleme yapılmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir. (Y. 13. HD. 14.12.2010,2010/8872-2010/16935)

Davacı avukat, davalıların vekili sıfatıyla dava dışı 3.kişi aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açıp takip ettiğini, yargılama sonucunda maddi ve manevi tazminata hükmedildiğini, hükmedilen tazminatın icra takibi sonucunda 139.000 YTL olarak tahsilatının sağlandığını, davalılara makbuz mukabilinde 122.000 YTL ödemede bulunduğunu, aradaki farkın 5.000.YTL’sinin karşı taraf vekiline dava ile ilgili vekalet ücreti ödemesi, 2.920.YTL’nin tazminat davası dosyasında davalıya yüklenen vekalet ücreti alacağı, 9.379.YTL’nin de icra takip dosyasında takip borçlusuna yüklenen vekalet ücreti olduğunu, böylelikle davalılara yaptığı ödeme sırasında hak ettiği avukatlık ücretinin kesintisini yapmadığını, sözlü anlaşmaya göre dava ve icra takibi sonucu tahsil edilecek meblağın %15’inin vekalet ücreti olacağı hususunda aralarında sözlü olarak anlaşma yapıldığından bahisle vekalet ücretinin tahsili istemli eldeki davayı açmış; mahkemece, davacının talep edebileceği vekalet ücreti, 2000 yılında açılan tazminat davası için tarifeye göre 107,62 YTL, icra takibi nedeni ile %I0 oranında 12.999 YTL, toplamda 13.106,62 YTL olarak hesap ve takdir edilerek bu bedel üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalılar, davacıya makbuz karşılığında 10.000 YTL ödemede bulunduklarını savunmuşlardır. Nitekim, bu ödeme davacının defterinde kayıtlı olup, makbuz da bu husus da doğrulatmaktadır. Öte yandan davacı, tazminat davasında aleyhlerine hükmedilen 5.000 YTL vekalet ücretini de karşı tarafa ödediğini iddia etmiş ise de bu iddiasını da kanıtlayamamıştır. Bu durumda davacı avukatın hesap olunan vekalet ücreti olan 13.102.62 YTL olduğunun anlaşılmasına göre davalılar hakkında açılan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tahsisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 1.3.2010, 2009/7275 – 2010/2447)

Davacı, 5.2.2002 tarihli sözleşmeye dayanarak 300,00 TL hukuk danışmanlığı aylık ücretinin 53 aydır ödenmediğini, ayrıca takip ettiği davalardaki avukatlık ücretlerinin de verilmediğini ileri sürerek danışmanlık ücretlerinin faizlerini de gözeterek tüm alacağının tahsili için eldeki davayı açmıştır. Mahkemece bilirkişi tarafından asgari ücret tarifesine göre danışmanlık ücretinin hesaplanması sureti ile bulunan miktara itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de; davacının aylık danışmanlık ücretini 300,00 TL olduğunu kabul ederek talepte bulunduğu, ayrıca davalı tarafından dosyaya sunulan 10.7.2006 tarihli belgede davacının tahsil ettiği paradan 300,00 TL danışmanlık ücretini düşerek bakiye 2.275,00 TL yi davalıya ödediği, aynı tarihli serbest meslek makbuzu ile de (10.7.2006 tarihinde) 300,00 TL danışmanlık ücretini aldığı sabittir. BK 88. maddesi gereğince “.. ihtirazi bir kayıt dermeyan etmeksizin bir taksit için makbuz veren alacaklı ondan evvelki taksitleri de tahsil etmiş sayılır.” Bu durumda 10.7.2006 tarihinden önceki danışmanlık ücretlerini tahsil etmediğini ispat yükü davacıya geçmiştir. Davacının bunun aksi yöndeki yemini de davalı aleyhine hukuki sonuç doğurmamaktadır. Hal böyle olunca 10.7.2006 tarihine kadar olan danışmanlık ücretlerinin davacıya ödendiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davacı ancak 10.7.2006 tarihinden sonraki danışmanlık ücretini isteyebilir. Mahkemece davacının 10.7.2006 tarihinden sonraki aylık 300,00 TL den hesaplanacak danışmanlık ücretleri ile faizini isteyebileceği gözetilerek bu miktara hükmedilmesi gerekirken bu kalem istemle ilgili yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. (Y. 13. HD. 11.2.2010, 2009/7661 – 2010/1497)

Davacı, davalının kredi kartı borçlarını ödediğini ayrıca davalının vekili olarak icra takibi yaptığını belirterek ücret alacağı doğduğunu bu alacaklarının ödenmediği gerekçesi ile yapılan icra takibine vaki itirazının iptali ile eldeki bu davayı açmıştır. Davalı davacıya olan vekalet ücretinden ve kredi kartı borçlarından doğan borçlarını ödediğini savunmuştur. Davalının bu savunması bağlantılı bileşik ikrardır. Hal böyle olunca ödemeyi ispat yükü davalıdadır. Her ne kadar davacı davalının kendisine ödeme yapmadığına dair davalıya yemin teklif etmiş ve davalı tarafça eda edilen yemin nedeni ile dava red edilmiş ise de dairemizin uygulamaları gereğince kendisine ispat yükü düşmeyen tarafın yemin teklif etmesi ve karşı tarafça da eda edilmesi hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece ödemeyi ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilerek buna ilişkin tüm deliller toplanıp sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken ispat yükünün ters çevrilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 17.6.2009,2009/2338 – 2009/8312)

Davacının, davalının avukatı olarak kira alacağı ve tahliye davaları ve icra takipleri ile bunlarla bağlantılı ancak tek bir iş sayılamayacak diğer dava ve takipler açtığı hususu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalı tahliyenin sağlanması nedeniyle davacı avukata 2000 Dolar ödediğini, kalan işlerin tamamlanmaması nedeniyle başka ödeme yapmadığını bildirmiş, davacı bu iddia karşısında 2000 Dolar almadığını, tahsilatlardan davalının 3000 YTL ödediğini beyan etmiştir. Davalı 2000 Doların alınmadığına ilişkin davacı beyanı karşısında yemin deliline başvurarak davacıya yemin teklifinde bulunmuştur. Mahkemece davacı tarafa yemin teklifini kabul ve eda edip etmeyeceği konusunda beyanı alınıp sonucuna göre işlem yapılması gerekirken yazılı şekilde yemin teklifi hususu değerlendirilmeyerek davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 7.5.2009,2008/13055 – 2009/6272)

Davalı, davacı avukata vekalet ücretini ödediğini savunmuş ve davacı da, davalının banka havalesi ile gönderdiği toplam 7.500 YTL.nin masraf avansı olarak ödendiğini bildirmiştir. Mahkemece vekalet ücreti alacağı hesaplanırken bu ödemelerin masraf avansı ödemesi olduğu, vekalet ücretine ilişkin bulunmadığı kabul edilerek, 7500 YTL.lik ödeme toplam alacaktan mahsup edilmeden karar verilmiştir. Ancak davalı tarafından davacıya gönderilen banka dekontlarında, “vekalet ücreti ödemesi” şerhi bulunduğu gibi, masraf avansı olduğu kabul edilse bile, davacı avukatın takip dosyaları nedeni ile ne gibi masraf yaptığı da araştırılıp incelenmemiştir. Mahkemece, davacı avukat tarafından davalı adına takip edilen icra dosyalarında bir masraf ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, masraf yaptı ise miktan belirlenmeli ve davalı tarafından ödenen 7500 YTL tutar gözetilerek iadesi gereken bedel kalırsa ücret alacağından mahsup edilmelidir. Yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 5.3.2009, 2008/12106-2009/2839)

Dava, vekalet ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. Davacı avukat, görevini özenle yerine getirdiği halde haksız azledildiğini ileri sürmüş; davalı ise azlin haklı olduğunu, davacıya 6.000,00-TL ödeme yaptığını savunmuştur. Davanın niteliği ve miktarı dikkate alındığında davalının ödeme iddiasının yasal delillerle ispatlaması gerekir. Ne var ki, davalının dosyaya sunduğu deliller ile bu iddiasını ispat edemediği görülmektedir. Ancak davalının cevap dilekçesinde “her türlü yasal delil” demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece ödeme iddiası yönünden davalıya yemin delili hatırlatılarak hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendinne ile bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 18.9.2014,2014/12281 – 2014/27517)

Dava, avukatlık ücret sözleşmesine dayalı vekalet ücreti alacağının tahsili talebine ilişkin olup, davacı vekalet ücretinin ödenmediğini ileri sürerek tahsilini talep etmiş, davalı ise dava konusu alacağı davacıya ödediğini savunmuştur. Davalı bu savunmasını yasal delillerle ispat edememişse de, cevap dilekçesinde açıkça “yemin” deliline de dayanmış olduğundan, bu savunması konusunda davacıya yemin yöneltmeye hakkı bulunduğu hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y.13.HD. 15.1.2014, 2013/23214 – 2014/649)

Dava, vekalet ücreti alacağına ilişkindir. Davalı, ücret alacağının tamamının davacıya ödendiğini ileri sürmüş ise de, bu savunmasını yasal deliller ile ispatlayamanuştır. Ne var ki, davalı, cevap dilekçesinde her türlü delil demekle yemin deliline de dayanmıştır. Öyle olunca mahkemece davalıya, vekalet ücretini tümüyle ödediği yönündeki savunmasını ispat açısından davacıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 11.10.2012,2012/15601 – 2012/22829)

Dava, hukuki niteliği bakımından Borçlar Kanununun 392 maddesine dayanan vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. BK.nun 392. maddesi, vekilin vekaleti ifa için veya ifa dolayısıyla aldığı şeyleri müvekkile verme borcu ile borç para borcu ise zamanında yerine getirilmemesi yüzünden faiz ödeme borcunu düzenlemiştir. Geniş anlamda hesap verme yükümlülüğünün diğer bir görüntüsü de vekilin vekaleti dolayısıyla üçüncü kişilerden müvekkil nam ve hesabına para tahsil ettiği hallerde sözkonusu olur. Vekil, müvekkilden veya üçüncü kişilerden aldığı değerler ve kendi ücret, masraf ve tazminat alacakları hakkında hesap vermek zorunluluğundadır. Hesap verme borcu hukuksal nitelikçe bir yapma borcudur.

Davacı avukatın, davalıların murisi olan Şevket’in vekili olduğu 5.2.2009 tarihinde vefat eden müvekkilin ödenmeyen vekalet ücretleri için bu davanın açıldığı, dosyadaki delillerden anlaşılmış olup, davalı taraf; murislerinin ölümünden önce vekalet ücretine mahsuben ödemeler yaptığını savunmuştur. Davalılar bu savunmalarım ispatlamak için, davacı avukatın defter ve kayıtlarına dayandıklarına göre; mahkemece, defter ve kayıtlar ile davacının vergi dairesine verdiği beyannameler üzerinde, konusunda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 4.6.2012, 2012/12035 – 2012/14366)

Dava, taraflar arasındaki avukatlık sözleşmesi gereğince, masraf ve vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davacının, sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği kabul edilerek, fesih tarihi itibariyle 1.9.2010 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan ücret alacaklarının tahsiline karar verilmiştir. Ne var ki davalı tarafından, söz konusu bilirkişi raporu ibraz edildikten sonra, “bilirkişi raporuna itirazların bildirildiği” 7.10.2010 tarihli dilekçe ile, davacının imzasını taşıyan, vekalet ücreti ödemelerine ilişkin Ek 1 den Ek 17’ye kadar numaralandırılan bir kısım yazılı belgeler dosyaya ibraz edilerek, bu ödemelerin dikkate alınması talep edilmişse de, mahkemece “davacının, savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediği” gerekçesiyle söz konusu bu belgeler delil olarak dikkate alınmamıştır. Oysa ki borcu söndüren ödeme defi, savunmanın genişletilmesi niteliğinde olmadığı gibi, davanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden, davalı tarafından ibraz edilen ödeme belgelerinin değerlendirilmesi zorunludur. O halde, mahkemece taraflar arasındaki vekalet sözleşmesi kapsamında davacıya yapılan ücret ödemeleriyle ilgili, davalı tarafından dosyaya ibraz edilmiş olan ve davacı avukatın imzasını taşıyan söz konusu belgelerle ilgili, davacının beyanı alınarak, dava konusu alacağa mahsuben davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılıp, değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, söz konusu belgelerin dikkate alınmamış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 21.2.2012, 2011/7592 – 2012/3427)