Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri Nelerdir?
765 sayılı Kanunun 46, 47 ve 48. maddelerinde düzenlenen ve kusurluluğu etkileyen nedenlerden bulunan akıl hastalığı 5237 sayılı Kanunun 32. maddesinde hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddenin 1. fıkrasında tam akıl hastalığının, 2. fıkrasında ise kısmi akıl hastalığının cezai sorumluluk üzerindeki etkisini düzenlemektedir.
Yeni Türk Ceza Kanunu akıl hastalığının kusur yeteneğine etkisi bakımından karma sistemi kabul etmiştir. Bu sisteme göre failde hem patolojik – biyolojik bir durumun varlığı aranmakta, hem de bunun kişinin irade serbestisini etkileyip etkilemediğinin araştırılması gerekir.
Kusur yeteneğini etkileyen bir neden olan akıl hastalığının varlığı durumunda, kişi işlemiş bulunduğu fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamamakta veya işlediği fiille ilgili olarak irade yeteneği önemli ölçüde etkilenmektedir. Kişi bu durumda kusurlu olamayacağından, hakkında cezaya hükmedilemeyecektir. Ancak, fiili hukuka aykırı niteliğe sahip olduğundan, kişi hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine başvurulacaktır.
Ayrıca işaret etmek gerekir ki, akıl hastalığı kişinin işlediği her fiil açısından algılama veya irade yeteneği üzerinde etkili olmayabilir. Örneğin, kleptomani akıl hastası olan kişinin hafif değerdeki şeylere yönelik olarak işlediği hırsızlık suçu açısından irade yeteneğinin olmadığı söylenebilir. Ancak, bu kişinin kasten adam öldürme suçunu işlemesi durumunda, malûl olduğu akıl hastalığı bu fiille ilgili olarak algılama ya da irade yeteneğini etkilemez.
Kişinin akıl hastası olup olmadığının tespiti ile, hastalığının algılama ve irade yeteneği üzerinde ne gibi etkilerinin olabileceğini, davranışlarını ne surette etkilediğini genel olarak belirleme, tıbbî bir konudur. Uzman bilirkişi bu hususu ortaya koyduktan sonra, akıl hastası olan kişinin somut olay açısından algılama veya irade yeteneğinin olup olmadığını, akıl hastalığının somut olay açısından kişinin bu yeteneklerini ne ölçüde etkilediğini normatif olarak belirleme görevi, hâkime aittir.
5237 sayılı Kanunun 32. maddesinin 1. fıkrasında “işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi” demekle, failde suçun işlendiği anda hem patolojik ya da biyolojik (akıl hastalığı) bir halin varlığını hem de bunun isnat yeteğini kısmen veya tamamen kaldırılmış bulunmasını aramaktadır. Bu sistemde failin içinde bulunduğu patolojik durumla, kusur yeteğininin kaybı arasında nedensellik bağının tespiti şarttır.
Karma sistemi kabul eden yeni Türk Ceza Kanunu, akıl hastalığını tam ve kısmi akıl hastalığı olmak üzere ikiye ayırmıştır:
Tam Akıl Hastalığı
Tam akıl hastalığının düzenlendiği 5237 sayılı Kanunun 32. maddesinin I. fıkrasına göre akıl hastalık nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
Tam akıl hastası olan kişinin cezai sorumluluğunun ortadan kalkması için şu şartların gerçekleşmesi gerekir:
- Hastalık fiilin işlendiği zamanda mevcut olması gerekir. Akıl hastalığının soruşturmadan önce veya soruşturma sırasında gerçekleşmesi kamu davasının açılmasına, dava açılmış ise devamına engel teşkil eder. Fail kamu davasının açılmasından sonra akıl hastalığına uğramış ise, 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinin 8. fıkrasına göre, mahkeme akıl hastasının iyileşmesine kadar davanın durmasına karar verir. Akıl hastalığının iyileşmeyeceği anlaşılırsa davanın düşmesine karar verilir. (CMK. 223/8f- lcümle): Bu haldede karar verilmeden CMK.nun 74. maddesi gereğince sanığın gözlem altına alınmasına karar verilmesi gerekir. (CMK. m. 74/5).
- Hastalık failin işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamasına veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olması şarttır.
5237 sayılı Kanunun 32/1. maddesi uyarınca bir hüküm oluşturmadan önce CMK.nun 74. maddesi gereğince sanığın veya şüphelinin akıl hastası olup olmadığı, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiinin dinlenmesinden sonra resmi bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir (CMK. m. 74/1). Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hakim veya mahkemenin istemi üzerine baro tarafından bir müdafii görevlendirilir. (CMK. m. 74/2). Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmi sağlık kuruntunun istemi üzerine her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak bu sürelerin toplamı üç ayı geçemez. (CMK. m. 74/3). Gözlem altına alınma kararma karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.
Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanık hakkında yukarıda belirtilen CMK.nun 74.madde gereğince alınan raporda sanığın 5237 sayılı Kanunun 32/1.maddesinden yararlanabileceği raporla belirlendikten sonra, suçun sabit olması halinde faile ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında 5237 sayılı Kanunun 57. maddesinde hükme bağlanan akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Bu hükme göre fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir. Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbî kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir. Tıbbî kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri sağlanır. Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır. İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
Kısmi Akıl Hastalığı
765 sayılı Kanunun 47.maddesine karşılık gelen, 5237 sayılı Kanunun 32. maddesinin 2. fıkrası ile suçun işlendiği sırada işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltan bir akıl hastalığına sahip bulunan fail hakkında verilen cezada belirtilen miktarda indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre tam akıl hastalığındaki derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
Failin cezai sorumluluğunun teshili açısından CMK.nun 74. maddesi gereğince inceleme yaptırılması gerekir. Ayrıca yukarıda açıklanan akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri açıklamaları bu şahıslar açısında da geçerlidir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 12. maddesine göre suça sürüklenen çocuğun aynı zamanda akıl hastası olması halinde, 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 31. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları kapsamına giren çocuklar hakkında, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri daha önce açıklandığı için tekrardan kaçınmak amacıyla o kısma atıf yapılmakla yetinilmiştir.42
Akıl hastalığına özgü güvenlik tedbirlerinin nasıl infaz edileceği hususu ileride inceleme konusu yapılacağından tekrardan kaçınmak amacıyla o kısma atıf yapmakla yetiniyorum.