TAAHHÜDÜ İHLAL CEZA ŞİKAYET DİLEKÇESİ
İCRA MÜDÜRLÜĞÜNE VERİLEN ÖDEME TAAHHÜDÜ İHLALİ VE SONUÇLARI
İcra müdürlüklerince başlatılan takiplerdeki dosya borcunun ödenmesi farklı şekillerde gerçekleştirilebilmektedir. Ödeme tercihlerinden biri de dosyaya taahhüt verilmesidir. Taahhüt, taahhüdün ihlali sonucunda borçlunun icrai sorumluluğu yanında cezai sorumluluğu da almasını gerektiren, dosya borcunu belli aralıklarla ve belli miktarla ödeyeceği sözüdür.
Taahhüt muhakkak ki borçlunun rızası dahilinde icra müdürlüğü dosyasına kesinleşen takipler için verilmelidir. Takip kesinleşmeden ya da ihtiyati haciz aşamasında yapılan taahhüdün geçerliliği yoktur.
Borçlu tarafından dosya borcunun ödenmesine ilişkin taahhüt verilmek isteniyorsa borçlu bilmelidir ki bu durumda alacaklı ya da vekilinin de rızası gerekecektir. Kısaca borçlu taahhüdü kendi istediği tutar ya da sürelerle oluşturamaz, alacaklı taraf ya da vekili ile anlaşma dahilinde taahhüt verilmelidir.
Taahhüt verilirken dikkat edilmesi gereken diğer hususlar;
Taahhüt içeriğinde toplam borç tutarının ayrıntılı dökümünün olması,
Taahhüt ödeme tutarlarının ve tarihlerinin açıkça belirtilmesi, Aksi durumda borçlu ceza almaz. (İİK.madde 340).
Alacaklı taraf veya vekilinin ve borçlunun imzasının olması,
Taahhüt avukat değil de katip aracılığı ile alınmış ise taahhüdü kabul muhtırasının ilk taksitten önce borçluya tebliğ edilmesi,
Asıl alacağın asgari ücretten az olmamasıdır. Bu hususlar dikkate alınmadan yapılan taahhüt geçersiz sayılacaktır.
Şayet taahhüt, dosyadan haciz uygulanmadan verilmiş ise taahhüt ödemelerine uyulduğu sürece dosyadan herhangi bir mal varlığınıza haciz konulmaz, evinize ya da işyerinize haciz için gelinmez. Çünkü borçlu hacizden önce taahhüt vererek mevcut tüm haciz sürelerini ve işlemlerini durdurmuş olur. Taahhüt, dosyadan haciz uygulandıktan sonra verilmiş ise borçlu gelen haciz ile birlikte dosya harcının yüksek olması sebebi ile borcun da artacağı gerçeğini hesaba katmalı ve verilen taahhüdün de uygulanan hacizleri kaldırmayacağını bilmelidir. Sadece taahhüde uyulduğu zaman zarfı içinde herhangi bir işlem yapılmayacağını bilmelidir. Tabi borçlu ile alacaklı taraf arasında yapılacak anlaşma ile taahhüt verilmesi halinde alacaklı uygulanan hacizlerin kaldırılmasını daireden talep edebilir.
Taahhüt ödemelerine uyulmadığı zaman alacaklı taraf haciz işlemlerinin yapılması için talepte bulunabilir, hatta borçlunun cezalandırılmasını isteyerek icra ceza mahkemesinde taahhüdü ihlal davası açabilir. Borçlu, taahhüt ettiği ödemeleri zamanında yapmaz ise geriye dönük bakıldığında alacaklı tarafça en geç 3 ay öncesi ödeme için şikayet davası açılabilmektedir. 3 aylık süreyi aşan ödemeler için şikayet davası açılamaz. Açılmış olsa dahi mahkemece davanın düşmesine karar verilecektir. Ceza oluşması için taahhüdün de davanın da geçerli sebeplerinin oluşması gerekir.
İlaveten, kanunda da açıkça belirtildiği gibi borçlunun ödemeyi ihlal etmesinin haklı bir nedeni olmalıdır. Haksız bir nedenden ötürü yapılan her ihlal kişiyi yine ceza davasına maruz bırakacaktır. Bu nedenle kişi savunmasını yaparken bu hususu dikkate alarak ve ihlal sebebini kanıtlayarak yaparsa davanın düşmesini sağlayabilir.
Borçlu, uyamayacağı miktarlardaki tutarlardan ve sürelerden kaçınarak kendisine uyacak şekilde taahhüt vermeli, taahhüdü ihlal etmiş ise mutlaka bunun gerekçesini bildirmeli ve alacaklı tarafla da bu konuyu görüşmelidir.
İhlal edilen taahhüt neticesinde borçlu hakkında alacaklının şikayeti üzerine borçlunun 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasını kapsayan taahhüdü ihlal davasında, borçlunun haklı bir sebebi yoksa ilgili mahkemece hapis cezası verilir, hapsin tatbikine (cezaya karar verilmesi, cezanın infaz edilerek borçlu hakkında yakalama çıkartılması) başlandıktan sonra eğer borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar (şikayet tarihine) yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse ceza ortadan kalkar, tahliye gerçekleşir ve tamamı ödenmemiş ise taksitler kaldığı yerden devam eder. Ödeme yeniden kesilirse, borçlu hakkında yeni bir şikayet davası açılabilir ve tazyik hapsine karar verilebilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez. İhlal edilen her taksit için ayrı ayrı 3 ay değil, taahhüt süresi boyunca ihlal edilen ödeme ya da ödemeler için toplamda 3 ay hapis cezası verilmektedir. Burada bilinmesi gereken en önemli husus şudur; borçlu hapis yatar ise şikayet edilen tutar ya da dosya borcu silinmez, ayrıyeten ceza çıkan davadan alacaklı tarafa doğan vekalet ücretini de ödemekle yükümlü hale gelir.
Mahkeme borçlu sanığın cezalandırılması kararı vermiş ise, şüphesiz ki icra dosyasını, taahhüdün şartlarını ve dava dosyasını ayrıntılı inceleyerek karar vermiş olduğundan yetkili mahkemedir ve verilen karar da kesindir. Bu nedenle çıkan cezaya karşı borçlunun yapması gereken ya cezayı çekmek ya da ödemesi gereken tutarı ödemesi olacaktır.
1-Taahhüdü ihlal sucundan sadece bir kereye mahsuz 3 ay hapis cezası veril bilmektedir.
2-Her taksit ayrı ayrı suc oluşturmamaktadır.
3-Mesela taahhüdü 7 taksit yaptınız, şahıs 2 taksidi ödedi diğerlerinin ödemesini kesti 3. taksitten şikayet ettiniz 3 ay hapis cıktı eyer bu hapisi yatar cıkarsa artık diğer taksitler icinde ceza verilmemekte ve taahüt bozulmaktadır.
Yanlız bir taksitte ceza 1 ay cıktı şahıs bunu yattı cıktı geriye 2 ayhapis durmaktadır diğer taksitleri ihlal edrse ozaman bu 2 ayıda ceza olarak vere bilmektedir. Burada izah etmek istediğim yani taahhüt boyunca sadece 3 ay hapis verile bilmektedir.Yani her taksit ihlal ettiği icin üst üste 3 ay değil.
4-Zaten aşahıdaki yerel mahkeme kararındada sanık önceden bir 3 ay hapis yemiş bunu yatmış,sonraki taksiti ihlal icin dava acmış mahkemede kararında önceden bir ceza vermişiz bu şahıs bu cezayı yemiş şimdi tekrardan bir 3 ay daha veremeyiz demiş.Yani burada önceden verilen 3. ay cezayı cekmesi gerekiyor. yoksa cezayı cekmemişse yani ceza cıkınca korkudan gidip aksayan taksidi yatırdıysa ceza cektirilmiyor, böyle olursa yine ceza verile biliyor. yani ceza verilsede o iceriye girip cekmesse yine verile biliyor yatmışs tekrar birdaha 3 ay yok.
…………………..İCRA CEZA SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO : ../../20… İcra Müdürlüğü …/…….
ŞİKAYETÇİ (ALACAKLI) : Adı ve Soyadı,TC.N,Adresi.
SANIK (BORÇLU) : Adı veSoyadı.TC.N,Adresi.
SUÇ : Taahhüdü ihlal.
SUÇ TARİHİ : …../…/20…
TALEP KONUSU : Taahhüdü ihlal suçunu işleyen sanık Borçlunun hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi talebinden ibarettir.
OLAYLAR :
1. Sanık borçlunun, Tarafıma olan borcundan dolayı …….. …İcra Müdürlüğünün …../…… Esas sayılı dosyası ile aleyhinde icra takibi yapılmış, ödeme emri usulüne uygun olarak sanık borçluya tebliğ edilmiştir.
2. Sanık borçlu, daha sonra dosya borcunu ödemek üzere İcra Müdürlüğü nezdinde yazılı taahhütte bulunmuş, fakat gereğini ifa etmeyerek taahhüdünü ihlal etmiştir. Bu suretle taahhüdü ihlal suçunu işleyen sanık borçlu …………….. un cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmek zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ SEBEPLER : İ İ K m. 340 ve ilgili diğer hükümleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili sair mevzuat.
SUBUT DELİLLER : ../../20….İcra Müdürlüğü’nün …../…… E sayılı takip dosyası ve gerektiğinde her türlü hukuki deliller.
SONUÇ ve TALEP : Yukarıda açıklanan nedenlerle, taahhüdü ihlal suçunu işleyen sanık borçlunun İcra İflas Kanununun m. 340 ve ilgili diğer hükümleri gereğince hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
……/……/20….
Alacaklı
Adı ve Soyadı
İmza
T.C.
BURSA .. İCRA CEZAMAHKEMESİ
DOSYA NO : 2012/
KARAR NO : 2012
Bursa17. İcra
GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
HAKİM: KATİP:
MÜŞTEKİ:
VEKİLİ:
SANIK:
SUÇ: Borçlunun ödeme Şartini ihlali.
SUÇTARİHİ : 28/01/2012
KARARTARİHİ : 27/06/2012
Müşteki vekilinin şikayet dilekçesi üzerine mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Her ne kadar sanık hakkında ödeme şartını ihlali suçundan dava açılmışsa da ödeme şartını ihlal suçunun ilk ihlal edilen taksitle oluşacağı aynı taahhüde dayalı sonraki ihlallerin suç oluşturmayacağı,aynı zamanda aynı taahhütten doğan ihlaller sebebiyle sanık hakkında 3 aydan fazla tazyik hapsi verilemeyeceği, ayrıca Bursa …İcra Müdürlüğünün 2011/ takip sayılı dosyasının celp edilip incelenmesi sonucunda buna göre söz konusu takip dosyasından sanık hakkında Mahkememizin 30.05.2012 tarih ve 2012/ Esas,2012/ Karar sayılı ilamıyla sanık hakkında 3 ay tazyik hapsi cezası verildiğinden mevcut şikayetle ilgili suçtan sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Her ne kadar sanık hakkında taahhüdü ihlal suçundan İİK 340/1.maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile dava açılmış ise de tüm dosya kapsamından sanığın yasal unsurları bakımından oluşmayan atılı suçtan BERAATİNE.
Yargılama masraflarının müşteki üzerinde bırakılmasına.
Sanık dava açılmasına sebebiyet vermediğinden müşteki tarafça yapılan yargılama giderlerinin müşteki üzerinde bırakılmasına.
Dair müşteki vekilinin yüzüne karşı sanığın yokluğunda, müşteki vekilinin tefhimden itibaren 7 gün içinde Bursa …İcra Ceza Mahkemesinde itiraz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/06/2012
T.C.
İSTANBUL
ANADOLU 2. İCRA CEZA MAHKEMESİ
ESAS NO : 2012/…
KARAR NO : 2013/…
İCRA NO : 2013/…
HAKİM : S Ç
KATİP : S G
MÜŞTEKİ :
SANIK :
SUÇ : Taahhüdü ihlal
DAVA TARİHİ: 12/04/2012
KARAR TARİHİ: 22/05/2013
Müşteki vekili tarafından yukarıda açık kimliği ve atılı suçu yazılı sanık hakkında açılan davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Müşteki vekili, icra takibinin kesinleşmesinden sonra sanığın borcunu taksitle ödemeyi taahhüt etmesine karşın haklı bir neden olmaksızın bu taahhüdüne uymadığını belirterek İIK’nun 340. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Sanık meşruhatlı davetiye tebliğine karşın duruşmaya gelmemiş, savunma dilekçesi vermiştir. Savunma dilekçesinde taahhüdüne uymamasının makbul sebebe dayandığını, ekonomik durumunun bozuk olması nedeni ile acz içinde bulunduğunu, suç işleme kastının bulunmadığını, cezalandırmadan beklenen amacın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını belirterek beraatine karar verilmesini istediğini bildirmiştir.
İstanbul Anadolu 23. İcra Müdürlüğünün 2013/…. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklı tarafından borçlu sanık aleyhine kambiyo takibi yapıldığı, borçlu sanığın 8.059,53 TL olan borcunu 07/04/2012 tarihinde ödemeyi taahhüt ettiği anlaşılmıştır.
Geyve Jandarma Komutanlığına yazılan yazı cevabında, sanığın serbest meslek ile uğraştığı, üzerine kayıtlı taşınmazının ve motorlu taşıtının olmadığı, herhangi bir kira gelirinin olmadığı, geçiminin eşi tarafından sağlandığı, ikametlerinde kayın pederi, kayın validesi ve kızı ile beraber yaşadıkları bildirilmiş olup, sanığın tespit edilen mali ve sosyal durumuna göre 07/04/2012 tarihinde ödemesi gereken 8.059,53 TL’yi ödemesinin fiilen imkansız olduğu, borçlunun taahhüdüne uymamasında İİK’nun 340. maddesinde öngörülen makbul sebebin mevcut olduğu anlaşılmakla sanığın beraatine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere,
Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle müsnet suçtan beraatine,
Müşteki tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Kararın tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde istanbul Anadolu 3. İcra Ceza Mahkemesi nezdinde itirazı kabil olmak üzere müşteki vekilinin yüzüne karsı, sanığın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/05/2013
Katip ………. Hakim ……..
………….6. İCRA CEZA MAHKEMESİ
ESAS NO : 20…./…
KARAR NO : 20…./…
İCRA NO : 20…./…
HAKİM :…………….
KATİP :………………
MÜŞTEKİ :………….
SANIK :……………..
SUÇ: Borçlunun Ödeme Şartını İhlali (Teşebbüs)
DAVA TARİHİ: ../../20…..
KARAR TARİHİ: 10/12/2015
Kanun:2004-Madde:340
Tüm dosya ve icra dosyası kapsamına göre; taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için borçlunun ödeyeceği tüm miktarın ferileriyle birlikte hesaplanıp borçluya bildirilmesi, borçlunun taahhüt teklifinde bulunması, alacaklının teklifi kabul etmesi bunun üzerine borçluya taahhüdü ihlalin müeyyidelerin anlatılmasının ve taahhüdün icra dairesinde yapılması gerektiği; taahhütname incelendİğinde, borcun tüm miktarı ferileri ile birlikte belirtildiği, borçlunun taaahhüd teklifinde bulunduğu, alacaklının teklifi kabul ettiği, borçluya taahhdüdü ihlal müeyyidelerinin anlatıldığı, tutanakta alacaklı vekili, borçlu ve icra memurunun imzasını taşıdığı, hususu tespit edilmiştir. Bununla beraber taahhüd icra dairesinde verilmeyip, haciz sırasında verilmiş olup borçlunun iradesinin etkilenip etkilenmeyeceği hususunun araştırılması gerekliliği hasıl olmuştur.
İcra ve İflas Kanunumuzun 340 maddesi taahhüdün, icra dairesinde verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu ifade yasa koyunun bilinçli bir tercihi olup olmadığını günümüz modern hukuk ilkeleri ışığında değerlendirilmelidir.
“Borçlar hukukuna egemen olan sözleşme özgürlüğü ilkesi, bireylerin irade özerkliğinin bir gereğidir. Bunun sonucu olarak her bireyin, bir başkasıyla kuracağı sözleşmeye dayalı iradi ilişkinin kurallarını, kendi iradesiyle ve karşı tarafla anlaşarak belirleyebileceği kabul edilir. Borçlar Kanunu’muzun sözleşme ilişkisini düzenleyen hükümleri, bireysel sözleşmeleri esas alan bir sistematiğe sahiptir. Kanun’un esasını oluşturan bu sistemde, sözleşmelerin ekonomik ve sosyal statü bakımından aşağı yukarı eşit kişiler arasında, eşit şartlar altında kurulduğu varsayılmıştır. Ancak bu kabul, ekonomik ilişkilerin seyri içinde hiç de adil olmayan ve öyle görünse de gerçek anlamda bir irade özerkliğinden bahsedilemeyecek sonuçların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Daha doğru ifadeyle, sözleşme serbestîsi ilkesi, kapitalist ekonomik işleyişte, güçlü sermaye gruplarının hâkimiyeti karşısında iradesini sağlıklı şekilde ortaya koyamayan, hatta içinde bulunduğu koşullar gereği sağlıklı bir irade oluşturamayan bireyleri koruyamamıştır. Bu önemli toplumsal sorun, “herkesin sözleşme özgürlüğü vardır” denilerek çözülememiştir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi özellikle, tüketici hukukunda tüketiciler yararına törpülenmeye başlanmış, bugün gelinen noktada sözleşmeye, tüketiciler yararına olmak üzere hâkimin, hatta önleyici olarak idarenin müdahalesi yaygın olarak kabul görmüştür. Ancak, kanun yoluyla sözleşmelere müdahalenin, sadece tüketici hukukunda ve tüketiciler yararına öngörülmesi de yeterli olmamıştır. Büyük sermaye grupları karşısında küçük ve orta ölçekli işletmeler lehine sözleşmelere müdahale etme, bir denetim mekanizması kurma ihtiyacı da gün geçtikçe kendisini göstermiştir. Kapitalist sistem, kendisini koruyabilmek için bu müdahalenin kaçınılmaz olduğunu fark etmiştir.” Nitekim Türkiye’de de hem tüketici hukuku alanında tüketiciler lehine hem de ticaret hukukunda küçük ve orta ölçekli işletmeler lehine sözleşmelere müdahale edilmesini sağlayacak mevzuat gelişmeleri, geç de olsa yaşanmaya başlamıştır. Bu gelişmelerden sonuncusu, yeni Borçlar Kanunu’na genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin girmesi olmuştur. Bu hususta yeni Ticaret Kanunu’nda da önemli yenilikler vardır.
Standart sözleşme, tip sözleşme, formüler sözleşme gibi adlarla anılan genel işlem şartlarına ilişkin düzenlemedir. Sözleşmeyi hazırlayan ve hakim durumda olan tarafın, sözleşme içeriğini önceden tek başına belirlemek suretiyle tek tip bir akit halinde karşı tarafın kabulüne sunduğu sözleşme maddeleridir. Standart sözleşmelerin işbu tek taraf hakimiyetinde oluşan görünümü irade serbestisi ilkesi ile çelişmektedir. Çünkü sözleşme hukuku bağlamında irade serbestisi, kişilerin diledikleri kişi ya da kişiler ile sözleşme yapabilmeleri, sözleşmenin konusunu belirleyebilmeleri ve içeriğini düzenleyebilmelerini ifade eder. Oysa standart sözleşmelerde sözleşmenin kuvvetli tarafı, kendi menfaat ve risklerini akde dilediği şekilde geçirebilmekteyken, diğer taraf mevzubahis genel işlem şartlarının varlığından dahi habersiz, sözleşme içeriğini ve genel işlem şartlarını tam olarak algılayıp olası sonuçlarını değerlendiremeden akdi kabul etmek zorunda kalmaktadır.
14.03.2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir değişiklik ile 4077 sy. Kanun’a eklenen 6ıncı maddede, satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, iyi niyet kurallarına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları “Haksız Şart” olarak ifade edilmiştir. İlgili madde uyarınca, haksız şartların tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilmiştir.
Borçlar Kanunun 21. Maddesi ise şu şekildedir: Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme olanağı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. “
Sözleşme irade özerkliğini sakatlayan bir başka uygulamada işcilerin iş akti devam ederken yapmış ldukları ibra sözleşmeleridir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersiz sayılmaktadır. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumda ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olduğundan, Dairece kararlılık kazanmış uygulama gereği bu sözleşmeler geçersiz sayılmaktadır.
Ortada bir sözleşme var ise bu sözleşmenin Türk Borçlar Kanununun sözleşme ile ilgili hükümlerine bakarak tarafların serbest iradesi ile iradelerinin herhangi bir fesata uğramadan , ya da kişilerin iradesi hilafına bir durumun meydana gelmeden yapılmış olması gerekir.TBK 1. Madde : “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur”
Yüksek mahkeme borçlu ve alacaklı arasında yapılan taahhüdün bir sözleşme olup icap ve kabul şartlarının gerçekleşmesi gerektiğini belirtmiştir.
Haciz sırasında verilen taahhüdün geçerli olup olmadığına dönecek olursak; haciz baskısı altında, o an için haciz yapılacak korkusu ile, iradesini dış dünyaya tam olarak ve istediği gibi yansıtılamadan, başka çaresinin bulunmadığını düşüncesiyle verilen taahhüt, kişinin iradesini serbest şekilde yansıtmayacağı, haciz baskısı olmasa belki de bu taahhüdü ya hiç vermeyeceği ya da bu taksit sayısınca vermeyeceği, borçlunun sözleşmeyi kurmak için öne sürdüğü iradesini ortaya koyduğu an, borçlunun iradesinin serbest olmayacağı anlaşılmıştır.
Bu hususlar bir kül olarak değerlendirildiğinde ,taahhüdü ihlal suçundan ceza verilebilmesi için öncelikle ortada geçerli bir taahhüd olması gerekir. Yukarıda da gerekçelendirdiğimiz şekilde ortada geçerli bir taahhüdden bahsetmemiz mümkün değildir. Bu takdirde geçerli olmayan bir tahhüdden kişiye ceza verilmesi hukuken mümkün olmayıp, sanık hakkında aşağıdaki şekilde beraat kararı verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklanacağı üzere;
Sanığın üzerine atılı taahhüdü ihlal suçunun unsur ve vasıfları oluşmadığından müsnet suçtan BERAATİNE ;
Müştekinin yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına ,
Dair, 5358 Sayılı Kanunun 21. Maddesiyle değişik İ.İ.K’nun 353/1 Maddesi uyarınca tefhim veya tebliğden itibaren 6217 Sayılı kanunun 5. Maddesi gereğince İstanbul 6. İcra Ceza Mahkemesi nezdinde 7 gün içerisinde itirazı kabil olmak üzere müşteki vekilinin ve sanığın yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/12/2015