Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası Nasıl Açılır?

Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası Nasıl Açılır?

(4721 sayılı TMK. madde 2,3,23,24,25, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde
49,51,54,56,58,61,62,64,66,72,74 5187 s. Basın kanunu m. 13, 14, 6100 s. Hukuk Muha-
kemeleri Kanunu m. 16)

Görevli Mahkeme

Asliye Hukuk Mahkemesi

Yetkili Mahkeme

1-Zarar görenin yerleşim yeri veya davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi

2-Haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yer mahkemesi

3-Maddi ve manevi tazminat davası açılarak, hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın talep edilmesi durumunda davacının kendi yerleşim yeri veya davalı­nın yerleşim yeri mahkemesi

4-Yayının dağıtıldığı yer mahkemesi

Davacı

Kişilik hakları saldırıya uğrayan veya haksız fiilden zarar gören kişi, kurum ve kuruluşlar.

Davalı

1-Basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur.

Bu hüküm, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sa­hibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanır. Tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.

2-Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne surette olursa olsun dev­redilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin her­hangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alan, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde üst yönetici, bu fiil nedeniyle hükmedilecek tazminattan birinci ve ikinci fıkrada sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur, (m. 13)

Zamanaşımı

1-Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle za­manaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 72/1)

2-Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bir haksız eylem olduğundan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 72. Maddesindeki zamanaşımı uygulanacaktır.

Açıklamalar

Manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir. Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar.

Manevi tazminatın miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik du­rumları dikkate alınarak hâkim tarafından takdir ve tayin edilir.

Manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın kar­şılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşananın acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmın açılacak kısmi dava ile kalanının açılacak başka bir davada talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşer. Manevi tazminat miktarı ıslah yoluyla da artırılamaz.

Hâkim, tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebile­ceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.

Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zara­ra karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

Kişilik hakkı; sağlık, namus, haysiyet (itibar-şeref), özgürlük, yaşam, beden bütünlü­ğü, isim, mesleki onur ve saygınlık, mektuplar, resim ve portreler vs. gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklardır. Bu haklarına hukuka aykırı olarak saldırılan kimse, hâkimden, saldırı­da bulunanlara karşı korunmasını, yani saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırı­lığının tespitini isteyebilir. Gerekiyorsa, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilme­si, yayımlanması isteminde de bulunabileceği gibi maddi ve manevi tazminat talebinde ve hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümleri uyarınca kendisine verilmesi talebinde de bulunabilecektir.

Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez, miras bı­rakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. (4721 s TMK m.24)

Bu hükme göre, manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredi­lemeyecek ve miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmeyecektir.

Kişilik haklarına yönelen saldırıdan doğan maddi ve manevi tazminat davaları, basın yoluyla yapılan saldırıları kapsadığı gibi, TMK m. 24 de bahsedilen kişilik haklarına saldı­rıyı, 6098 sayılı TBK. m. 49 de bahsedilen haksız fiilleri ve TBK. m. 58 de belirtilen kişisel yararları da kapsamaktadır. Ancak, kişilik haklarına basın yoluyla yapılan saldırılardan dolayı açılacak tazminat davalarında basın yasası hükümlerinin de nazara alınması gere­kecektir.

Basın yoluyla yapılan haksız saldırılardan dolayı açılan tazminat davalarında bilirkişi incelemesi yapılmayacaktır.(Yargıtay kararları bu yolda olduğundan) Manevi tazminat isteğinde tazminat miktarı mahkemece takdir olunacaktır.

Basın yoluyla işlenen suçlarda, tazminat miktarı belirlenirken yayındaki isnadın ağırlığı dikkate alınmalıdır.

Haberin gerçeğe uygun olduğunu ispat davalıya aittir.

Yayınlanmasında kamu yararı bulunan bir haber gerçek ve güncelse ve eleştiride sı­nırlar aşılmamışsa tazminat sorumluluğu doğmaz. Gerçek bir habere gerçek dışı eklemeler yapmak yazıyı hukuka aykırı duruma sokar.

Derginin sorumlu müdürü varken yazı işleri müdürüne husumet düşmez.

Gazete sahibi hakkındaki davada ceza zamanaşımı uygulanmaz. Zira gazete sahibinin ceza sorumluluğu yoktur. Onun sorumluluğu 6098 sayılı TBK.’nun 66. maddesinden kay­naklanır ve aynı yasanın 72/1 maddesi uyarınca zamanaşımı uygulanır.

Haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığının saptanması hu­susu hukuksal bir konudur. Hukuksal konularda bilirkişi dinlenmez. Kanıtların ve davanın kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi hâkime aittir.

6098 sayılı TBK. madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar ve­ren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 49. maddesi gerekçesi:818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 49 uncu maddesinde, haksız fiil sorumluluğunda, zarar verenin tazminat yükümlülüğüne ilişkin kural düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununda, 41 inci maddeyle başlayan “İkinci Fasıl/ Haksız muamele­lerden doğan borçlar” seklindeki üst baslık, burada hukuki işlemden (muameleden) doğan borçların değil, haksız fiilden doğan borçların söz konusu olduğu göz önünde tutularak, Tasa­nda “İkinci Ayırım / Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri” sekline dönüştürülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci maddesinin kenar baslığında kullanılan “A. Umumî kaideler /1. Mesuliyetin şartları” seklindeki ibareler, Tasanda “A. Sorumluluk /1. Genel olarak”seklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasına

göre, kasten veya ihmal sonucunda, “haksız bir surette”, diğer bir kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararı tazmin etmek zorundadır. Tasanda ise, kast ve ihmalin, kusurun çeşitlerinden o/duğu göz önünde tutularak, söz konusu fıkra, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişinin, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu sekline dönüştü­rülmüştür.

Ayrıca, 818 sayılı Borçlar Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrasından farklı ola­rak, Tasarının 49 uncu maddesinin ikinci fıkrasının basma “Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile” seklinde bir ibare eklenmiştir. Ay m fıkrada, 818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, ahlâka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren kişinin de, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilerek, bu kural açıklığa kavuşturulmuştur.

Tasarının 49 uncu ve devamındaki maddelerinde, 818 sayılı Borçlar

Kanunundan farklı olan diğer bir düzenleme de, haksız fiil unsurlarının

her birinin ayn ayn belirtilmiş olmasıdır.

Metninde yapılan düzeltme ve anlaştırmalar dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Ka­nununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

818 sayılı BK. nu madde 41- Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbir­sizlik He haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mec­burdur.

Ahlâka mugayir bir fiil He başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet ve­ren şahıs, kezaiik o zararı tazmine mecburdur.

6098 sayılı TBK. madde 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, du­rumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.

Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yü­kümlüdür.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 51. Madde gerekçesi:818 sayılı Borçlar Ka­nununun 43 üncü maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 51 inci maddesinde, tazminatın kapsamının ve ödenme biçiminin hâkim tarafından belirlenmesi düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 43 üncü maddesinin kenar baslığında kullanılan “III. Tazminat miktarının tayini”seklindeki ibare, Tasarının 51 inci maddesinde, “III. Tazminat/ I. Belirlenmesi” seklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 43 üncü maddesinde “hâkimin, tazminatın suretini ve şümulünün derecesini, hâl ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tayin eyleyeceği” öngörüldüğü hâlde, Tasanda, hâkimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği öngörülmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 43 üncü maddesinde yer verilmediği hâlde, Tasarının 51 inci maddesinin birinci fıkrasında, haksız fiil sorumluluğunda kusurun özel bir önem taşıdığının belirtilmesi amacıyla, “özellikle”sözcüğü kullanılmıştır.

818 sayılı BK. madde 43 -Hâkim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesine tâyin eyler.

Zarar ve ziyan irad şeklinde tâyin olunduğu takdirde borçludan icabeden teminat alınır.

6098 sayılı TBK. madde 54- Bedensel zararlar özellikle şunlardır:

  1. Tedavi giderleri.
  2. Kazanç kaybı.
  3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 54. Madde gerekçesi: 818 sayılı Borçlar Ka­nununun 46 net maddesinin birinci fıkrasını karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkraya bağlı dört bentten oluşan 54 üncü maddesinde, bedensel zarar­lar düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçiar Kanununun 46 net maddesinde kullanılan “b. Cismanî zarar hâlinde lâzım ge/en zarar ve ziyan”seklindeki kenar baslık, Tasanda “b. Bedense! zarar” sekline dönüştürülmüş ve bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda uğranılan zararlar, dört bent hâlinde sayılmıştır.

818 sayılı Borçlar Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrası, Tasarının 74 üncü maddesinde düzenlendiği için, bu maddeye alınmamıştır.

Sistematik yapısı He metninde yapılan değişiklik, düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

818 sayılı BK. madde 46-Cismanî bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir.

 

Eğer hükmün suduru esnasında, kâfi derecede kanaat He cismanî zararın neticelerini tâyin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hâki­min, tetkik salâhiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.

6098 sayılı TBK. madde 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zede­lenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da ma­nevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 56. Madde gerekçesi:818 sayılı Borçlar Ka­nununun 47 nci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 55 inci maddesinde, bedense/ bütünlüğün zedelenmesi ve ölüm hâlinde manevî tazminatın belirlenmesi düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 47 nci maddesinde, hâkimin, bir kimsenin hukuka aykırı olarak cismanî zarara uğraması veya ölmesi durumunda, zarar görene ya da ölenin ailesi­ne “adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebileceği” öngörülmüştür. Tasarının 55 inci maddesinin birinci fıkrasında ise, bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda, hâ­kimin, “uygun bir miktar paranın manevî tazminat olarak ödenmesine karar verebileceği” belirtilmiştir.

Tasarının 55 inci maddesinin ikinci fıkrası, bedensel zararlara ilişkin olmak üzere, 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, yeni bir hükümdür.

Öğreti ve uygulamadaki çağdaş gelişmeler göz önünde tutularak, hâkimin sadece ölüm hâlinde değil, ağır bedensel zararlarda da zarar görenin yakınlarına, manevî tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca, 818 sayılı Borçlar Kanununda, ölüm hâlinde, “ölünün ailesi” yararına olmak üzere manevî tazminata karar verilebileceği öngörüldüğü hâlde, Tasanda “ölenin yakınları” yararına olmak üzere manevî tazminata karar verilebileceği belirtilerek, hükmün kapsamı genişletilmiştir.

818 sayılı BK. madde 47-Hâkim, hususi halleri nazara alarak cismanî, zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.

6098 sayılı TBK. madde 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayım­lanmasına hükmedebilir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 58. Madde gerekçesi: 818 sayılı Borçlar Ka­nununun 49 uncu maddesini kısmen karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 57 nci maddesinde, kişilik hakkının zedelenmesinde ma­nevî tazminat düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 49 uncu maddesinin kenar baslığında kullanılan “3. Şahsî menfaatlerin haleldar olması” seklindeki ibare, Tasarının 57 nci maddesinde, “3. Kişilik hakkının zedelenmesi hâlinde”seklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 49 uncu maddesine, 4/5/1988 tarih ve 3444 sayılı Kanunla eklenen ikinci fıkrası gereksiz görülerek, Tasarının 57 nci maddesine alınmamıştır. Gerçekten, 818 sayılı Borçlar Kanununun 43 üncü ve Tasarının 51 inci maddeleri uyarınca, hâkim tazmi­nat miktarını belirlerken, “hâl ve mevkiin icabını / durumun gereğini”, yani saldırının kişilik hakkı zedelenen kişinin manevî kişilik değerlerinde sebep olduğu eksilmeyi göz önünde tutma­lıdır. Bu eksilmenin ise, sıfatı ve makamı daha yüksek ve ekonomik durumu daha iyi olan taraf bakımından çok, diğer taraf için az olduğu seklinde bir kurala bağlanması yanlış olur.

Bu nedenle, Tasarının 57 nci maddesinde, hâkimin manevî tazminat miktarını belirler­ken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikka­te alması gerektiğinin belirtilmesinde bir zorunluluk yoktur. Ayrıca, bunların maddede gerek­siz yere tekrar edilmesi, herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesine de aykırı görülmüştür

818 sayılı BK. madde 49-(Değişik: 3444 – 04.05.1988) Şahsiyet hakkı hukuka ay­kırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dâva edebilir.

Hâkim, manevi tazminatın miktarını tâyin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave ede­bileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu He ilanına da hükmedebilir.

6098 sayılı TBK. madde 61- Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müte­selsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 61. Madde gerekçesi:818 sayılı Borçlar Ka­nununun 50 nci maddesi He 51 inci maddesinin birinci fıkrasını karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 60 inci maddesinde, müteselsil sorumluluğun dış ilişki bakımından hükümleri düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 50 nci maddesinin kenar baslığında kullanılan “VI. Mü­teselsil mesuliyet/1. Haksız fiil hâlinde”seklindeki ibareler, Tasarının 60 inci maddesinde, “2. Müteselsil sorumluluk/ a. Dış ilişkide”seklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasındaki hâl için “eksik te­selsül”, ay m Kanunun 50 nci maddesindeki hâl için de “tam teselsül” seklinde yapılan ayı­rımın öğretide eleştirildiği göz önünde tutulmuş ve Tasanda bu ayırıma yer verilmemiştir. Buna bağlı olarak, 818 sayılı Borçlar Kanununun ikili teselsül sistemi terkedilmiş ve her iki teselsül durumu bir bütün olarak değerlendirilip, ay m hükümlere tâbi tutulmuştur.

818 sayılı Borçlar Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasında kullanılan “müşevvik He asıl fail ve fer’an methali olanlar, tefrik edilmeksizin”seklindeki ibare, ceza hukuku kavramlarını içermesi nedeniyle, Tasarının 60 inci maddesine alınmamış; birden çok kişinin bir zarara birlikte sebep oldukları veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu bulundukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

Müteselsil sorumluların birbirlerine rücu haklarına ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, müteselsil sorumlular arasındaki iç ilişkiyi ilgilendiren bir hüküm olup, 61 inci maddede ayrıca düzenlendiği için, Tasarının 60 inci maddesine alınmamıştır. Aynı şekilde, yeni düzenleme karsısında gereksiz görülerek, ya­taklık eden kimsenin sorumluluğuna ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanununun 50 nci maddesinin ikinci fıkrasına, Tasanda yer verilmemiştir.

Müteselsil sorumluların yükümlü tutulacakları tazminat miktarının üst sınırına ilişkin Tasarının 60 inci maddesinin ikinci fıkrası, 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen yeni bir hükümdür. Söz konusu hükme göre, her bir müteselsil sorumlunun yükümlü tutu­lacağı tazminat miktarı, tek basma sorumlu olması durumunda yükümlü tutulacağı tazmi­nat miktarından fazla olamaz. Bu yeni düzenlemeyle, müteselsil sorumlulardan her birinin, kendisi yönünden tazminatın azaltılmasını gerektiren nedenlerin, dış ilişkide göz önünde tutulmasının hakkaniyete uygun olacağı kabul edilmiştir. Böylece, her bir müteselsil sorum­lunun kendisi yönünden tazminatın azaltılmasını gerektiren nedenleri, sadece iç ilişkide diğer sorumlulara karsı Heri sürmesi yerine, bunu dış ilişkide zarar görene karsı da Heri sürme olanağı sağlanmıştır.

818 sayılı BK. Madde 50 -Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri tak­dirde müşevvik He asıl fail ve fer’an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar. Hâkim, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şümulünün derecesine tâyin eyler.

Yataklık eden kimse, vaki olan kârdan hisse almadıkça yahut iştirakiyle bir zarara se­bebiyet vermedikçe mesul olmaz.

6098 sayılı TBK. madde 62-Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yükle­nebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.

Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, di­ğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 62. Madde gerekçesi: 818 sayılı Borçlar Ka­nununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi He 51 inci maddesinin ikinci fıkrasını kısmen karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 61 inci maddesinde, müteselsil sorumluluğun iç ilişki ba­kımından hükümleri düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 51 inci maddesinin kenar baslığında kullanılan “2. Muh­telif sebeplerin içtimai hâlinde” seklindeki ibare, Tasarının 61 inci maddesinde, “b. iç ilişki­de” seklinde değiştirilmiştir.

Tasarının 61 inci maddesinin birinci fıkrasında, tazminatın aynı zarardan sorumlu olan müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşulların, özellikle onlar­dan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulması öngörülmektedir.

Maddenin ikinci fıkrasında, aynı zarardan sorumlu olan bir müteselsil borçlunun, taz­minatın birinci fıkraya göre belirlenecek olan kendi payına düşeninden fazlasını ödemesi durumunda, bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karsı, zarar görenin hakla­rına halef olan kişi sıfatıyla rücu hakkının bulunduğu belirtilmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 51 inci maddesinin birinci fıkrasında, aynı zarardan de­ğişik hukukî sebeplerle (haksız fiil, sözleşme, kanun) sorumlu tutulan kişilerin sorumluluk­larının, aynı zarara birden çok kişinin birlikte sebep olmasına ilişkin hükümlere göre belir­leneceği düzenlenmiştir.

Ancak, aynı düzenleme, Tasarının 60 inci maddesinin birinci fıkrasında yapıldığı için, söz konusu fıkra, Tasarının 61 inci maddesine alınmamıştır.

818 sayılı Borçlar Kanununun 51 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise, aynı zarardan değişik hukukî sebeplerle sorumlu olan kişilerin, birbirlerine hangi sıraya göre rücu edebi­lecekleri düzenlenmiştir. Tasarının 61 inci maddesinin birinci fıkrasında, aynı zarara birlikte sebep olanlar veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu bulunanlar arasında, tazminatın nasıl ve hangi esaslara göre paylaştırılacağı; müteselsil sorumluların birbirlerine ne zaman ve hangi ölçüde başvurma hakkına sahip olacakları düzenlendiği için, rücu sıra­sına ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanununun 51 inci maddesinin ikinci fıkrası da, Tasarının 61 inci maddesine aynen alınmamıştır.

818 sayılı BK.nun 50 nci maddesi —Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde müşevvik He asıl fail ve fer’an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar. Hâkim, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şümulünün derecesine tâyin eyler.

Yataklık eden kimse, vaki olan kârdan hisse almadıkça yahut iştirakiyle bir zarara se­bebiyet vermedikçe mesul olmaz.

818 sayılı BK.nun 51 nci maddesi -Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (hak­sız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkmdaki hükümlere göre muamele olunur.

Kaideten haksız bir fiili ile zarara sebebiyet vermiş olan kimse en evvel, tarafından hata vaki olmamış ve üzerine borç alınmamış olduğu halde kanunen mesul olan kimse en sonra, zaman He mükellef olur.

6098 sayılı TBK. madde 64- Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.

Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sıra­da kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 64. Madde gerekçesi: 818 sayılı Borçlar Ka­nununun 52 nci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının üç fıkradan oluşan 63 üncü maddesinde, hukuka aykırılığı kaldıran hâllerde sorumluluk düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 52 nci maddesinin kenar baslığında kullanılan “VII. Meşru müdafaa, ıztırar ve kendi hakkını vikaye için kuvvet kullanılması” ibaresi Tasanda “3. Sorumluluk”sekline dönüştürülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanununun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “kendisini veya diğe­rini zarardan yahut derhâl vukubulacak bir tehlikeden vikaye için”seklindeki ibare, Tasan­da “kendisini veya bir başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için…” seklinde ifade edilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 52 nci maddesinin üçüncü fıkrasında kullanılan “hükü­metin müdahalesi” seklindeki ibare, Tasarının 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “kol­luk gücünün yardımını”seklinde değiştirilmiştir.

Sistematik yapısı ile metninde yapılan düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

818 sayılı BK. nun 52 nci maddesi -Meşru müdafaa halinde mütecavizin şahsına veya mallarına yapılan zarardan dolayı tazminat lazım gelmez.

Kendisini veya diğerini zarardan yahut derhal vukubulacak bir tehlikeden vikaye için başkasının mallarına halel iras eden kimsenin borçlu olduğu tazminat miktarını hâkim, hakkaniyete tevfikan tâyin eder.

Kendi hakkını vikaye için cebrî kuvvete müracaat eden kimse hal ve mevkia nazaran zamanında hükümetin müdahalesi temin edilemediği yahut hakkının ziyaa uğramasını yahut hakkının kullanılması hususunun pek çok müşkül olmasını meni için başka vasıtalar mevcut olmadığı takdirde, bir gûna tazminat itasiy/e mükellef olmaz.

6098 sayılı TBK. madde 66- Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin ya­pılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.

Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetim­de bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.

Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önle­meye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.

Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat so­rumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 66. Madde gerekçesi: 818 sayılı Borçlar Ka­nununun 55 inci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının dört fıkradan oluşan 65 inci maddesinde, adam çalıştıranın sorumluluğu dü­zenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 55 inci maddesinin kenar baslığında kullanılan “C. İs­tihdam edenlerin mesuliyeti” ibaresi, Tasanda “II. Özen sorumluluğu /1. Adam çalıştıranın sorumluluğu “sekline dönüştürülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanununun 55 inci maddesinde kullanılan “istihdam eden”seklin­deki ibare yerine, Tasanda “adam çalıştıran”; “maiyetinde istihdam ettiği kimseler ve ame­le” seklindeki ibare yerine de, “çalışan”terimi kullanılmıştır.

Kusursuz sorumluluk türlerinden biri olan olağan sebep sorumluluğuna ilişkin 818 sa­yılı Borçlar Kanununun 55 inci maddesi iki fıkra, Tasarının 65 inci maddesi ise, dört fıkra hâlinde düzenlenmiştir.

Gözetimleri altındaki kişiler üzerinde, objektif özen gösterme borcuna aykırılıktan doğan sorumluluğa ilişkin Tasarının 65 inci maddesinin ikinci fıkrasında da, 818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, sorumluluktan kurtuluş kanıtına yer verilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, ayrı bir kurtuluş kanıtı olarak düzenlenmiş görünen “yahut bu dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mâni olamayacağını ispat ederse mesul olmaz. “Seklindeki hüküm, nedensellik bağının kesilmesi He ilgili olduğu göz önünde tutularak, madde metnine alınmamıştır.

818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen üçüncü fıkrasında ise, sahibi olduğu is­letmede adam çalıştıranın, isletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elve­rişli olduğunu ispat edemezse, o isletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlü olduğu öngörülmüştür. Böylece, isletmesinde zararın doğmasını ön­lemeye elverişli bir çalışma düzeni kurduğunu ispat edemeyen adam çalıştıranların, Tasarı­nın 65 inci maddesinin ikinci fıkrasından yararlanamayacakları kabul edilmiş olmaktadır. Bu yeni düzenleme, uygulama ve öğretide savunulan görüsü yansıtmış olmaktadır.

Maddenin son fıkrasında, çalıştıranın zararı vermiş olan çalışana rücu hakkı düzen­lenmektedir. Ancak, rücu hakkının kapsamı zararı vermiş olan çalışanın bizzat sorumlu tutulacağı miktarla sınırlandırılmıştır.

818 sayılı BK. nun 55 nci maddesi -Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve ama leşin in hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. Şu kadar ki böyle bir zararın vukubulmaması için ha! ve maslahatın icabettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada butunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamayacağını ispat ederse mesul olmaz. İstihdam eden kimsenin, zâmin olduğu şey He zararı ika eden şahsa karşı rücu hakkı vardır.

6098 sayılı TBK. madde 72 – Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yü­kümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlaya­rak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.

Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 72. Madde gerekçesi:818 sayılı Borçlar Ka­nununun 60 ma maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 71 inci maddesinde, haksız fiilden doğan tazminat iste­minin zamanaşımı süresi düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun söz konusu maddesinin kenar baslığında kullanılan “F. Müruruzaman”seklindeki ibare, Tasarının 71 inci maddesinde, “C. Zamanaşımı /1. Kura/” seklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 60 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü, Tasarının 71 inci maddesinin birinci fıkrasıyla birleştirildiği için, 818 sayılı Borçlar Kanununda üç fıkradan ol usan madde, Tasanda iki fıkraya dönüştürülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanununun 60 inci maddesinin birinci fıkrasında kullanılan “Zarar ve ziyan yahut manevî zarar namiyle nakdîdir meblâğ tediyesine müteallik dava” seklinde­ki ibare yerine, Tasarının 71 inci maddesinin birinci fıkrasında, kısaca “Tazminat istemi” ibaresi kullanılmıştır.

Gerçekten, tazminat isteminin mutlaka bir dava açılarak Heri sürülmesi şart olmayıp, bu istem dava dışında da Heri sürülebilir. Haksız fiil tazminatı için, 818 sayılı Borçlar Kanununda öngörülen bir yıllık kısa zamanaşımı süresinin, yetersiz bulunması nedeniyle, Tasanda iki yıla çıkarılması öngörülmüştür. Nitekim, motorlu taşıt isletenlerin sebep oldukları maddî zararlar da, niteliği itibarıyla bir haksız fiii oluşturduğu hâlde, bu tür zararlardan doğan sorumluluk, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda iki yıllık zamanaşımı süresine tâbi tutulmuştur.

Ayrıca, 818 sayılı Borçlar Kanununda on yıllık uzun zamanaşımı süresi için kullanılan “zararı müste/zim fiilin vukuundan itibaren”seklindeki ibarenin, haksız fiilin “zarar” unsuru gerçekleşmedikçe, fiilin islendiği tarihten itibaren kaç yıl geçerse geçsin, haksız fiil nedeniyle tazminat isteminin zamanaşımına uğramayacağı seklinde yorumlan-masını önlemek amacıy­la, bu ibare “her hâlde, fiilin islendiği tarihten başlayarak” seklinde değiştirilmiş ve 818 sayılı Borçlar Kanunundaki on yıllık uzun zamanaşımı süresinin de, bu değişiklik göz önünde tutula­rak yirmi yıla çıkarılması öngörülmüştür. Nitekim, haksız fiil zamanaşımı süreleri o/arakA/man Medenî Kanununun (BGB) 852 nci maddesinde on ve otuz yıllık süreler öngörülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanununun 60 inci maddesinin ikinci fıkrasında kullanılan “Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa” seklindeki ibare, “Haksız fiii dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa” seklinde değiştirilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 60 inci maddesinin ikinci fıkrasında kullanılan “mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman He sakıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir” seklindeki hüküm ise, Tasarının 71 inci maddesinde “zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir, “seklinde ifade edilmiştir.

818 sayılı BK. nun 60 nci maddesi -Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblâğ tediyesine müteallik dâva, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müste/zim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.

Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun mü­ruru zamana tabi cezayı müste/zim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur.

Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa, mu­tazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman He sâkıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir.

6098 sayılı TBK. madde 74 – Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumluluk­la ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. Madde gerekçesi: 818 sayılı Borçlar Ka­nununun 53 üncü maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 73 üncü maddesinde, sorumlu kişi hakkında ceza yargı­laması sonucunda verilen kararların, tazminat davasına ilişkin medenî yargılama üzerindeki etkisi düzenlenmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 53 üncü maddesi, tek fıkradan oluşmaktadır.

818 sayılı Borçlar Kanununun 53 üncü maddesinin “VIII. Ceza hukuku He medenî hu­kuk arasında münasebet” seklindeki ibare, Tasanda “D. Yargılama / I. Ceza hukuku He ilişkisi” seklinde değiştirH-mistir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 53 üncü maddesinde kullanılan “ceza mahkemesi” söz­cükleri yerine, Tasarının 73 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında “ceza hâkimi” sözcükleri kullanılmıştır.

Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

818 sayılı BK. nun 53 nci maddesi -Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkâmiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariy/e de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi karan, kusurun takdiri ve zararın miktarını tâyin hususunda dahi hukuk hâkimi takyit etmez.

Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİNE

DAVACI :……………………….. (TC Kimlik No:……………….. )

Adres            :………………………………..

VEKİLİ : Av…………………………………………

Adres            :…………………………..

DAVALILAR : 1-…………………………………………..

Adres : …………………………………………..

Adres : ………………………………………..

KONU : Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat talebi- mizdir.

DAVA DEĞERİ :……………………. TL

AÇIKLAMALAR :1-Davalı şirkete ait……………………. isimli günlük mevkutenin …/…/………..

tarihli nüshasının … sayfasında müvekkille ilgili bir haber yapılmış ve müvekkil işlemediği bir suçun sanığı olarak takdim edilmiştir. (EK-1)

2-Basının görevi, halkı aydınlatıp bilinçlendirmek ve toplumsal ilgi ve güncellik şartla­rıyla topluma doğru bilgi vermektir.

3-Oysa davalı gazetede yayınlanan haberde, henüz soruşturma aşamasında bulunan bir olayla ilgili olarak ifadesine başvurulan müvekkil suçlu ilan edilmiş, olayla ilgili haberin yan tarafında müvekkile ait bir fotoğrafın üzerinde “İşte 0 Adam” yazılmış ve altında da “Polis, olaydan sonra …’yi saklandığı arkadaşının evinde kıskıvrak yakaladı.” denilmiştir. Oysa bilindiği üzere herkes, suçluluğu Mahkemece tespit edilinceye kadar masumdur. Davalı gazetenin …/…/………………. günlü sayısında müvekkil, olayla hiçbir ilgisi bulunmadığı halde

suçlu ilan edilmiş ve toplum nezdinde itibarı ciddi şekilde sarsılmış, kimsenin yüzüne ba- kamaz hale gelmiştir.(EK-2) ve (EK-3)

4-Bu sebeple … TL manevi tazminatın davalı gazeteden tahsili ile müvekkile ödetil- mesi için mahkemenize başvurmak zorunluluğu doğmuştur.

DELİLLER : İlgili gazete nüshası, polis tutanakları, Tanıklar, Yemin ve sair deliller.

HUKUKİ SEBEPLER : 4721 sayılı TMK. m. 24,25, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 58, 5187 sayılı Basın Kanunu m. 13,14, 6100 sayılı HMK. m.16 ve ilgili mevzuat

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlere ve duruşma sırasında arz edile­cek nedenlerle;

1-Davamızın kabulü ile … TL manevi tazminatın haksız yayının yapıldığı tarihten itiba­ren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

2-Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

Karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederiz……… /.

Davacı Vekili

Av……………..

EKLER :

Ek-1……….. isimli günlük mevkutenin ………………. tarihli nüshası

Ek-2 Tanık isim ve adresleri

Ek-3 Polis tutanakları

Ek-4 Onanmış Vekâletname