Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 210 Resmi Belge Hükmünde Belgeler Nelerdir?

TCK m 210 Resmi Belge Hükmünde Belgeler Nelerdir?

MADDE 210.- (1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hü­kümler uygulanır.

(2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandı­rılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belge­de sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

YTCK’nun 210.maddesinin birinci fıkrasında; 765 sayılı ETCK’nun 349/2.fıkrasında da sayılan bazı özel belgelerin ve bunlara ek olarak her türlü “tah­viller” vc “vasiyetnamelerin” resmi belge hükmünde sayıldığı ve bu belgelerde sahtecilik halinde resmi belgede sahtecilik suçuna (204.md.) ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Burada sözü edilen “vasiyetname”, noter huzurunda yapılmış olan ve resmi bir belge olan vasiyetname değil, ölen kişinin meydana ge­tirdiği el yazısı ile yapılmış veya onun beycini üzerine özel kişilerce saptanmış vasi­yetnamelerdir.

210.maddenin ikinci fıkrasında ise, 765 sayılı ETCK’nun 354.maddesine benzer bir düzenleme ile, kamu görevlisi sıfatıyla çahşmasalar bile, tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlemesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Burada sayı­lanlar, serbest meslek sahipleridir. Eski madde metninden farklı olarak yeni metin­de, suçun oluşabilmesi için belgenin, resmi mercilere sunulmak üzere düzenlenmesi şeklinde bir koşul aranmamıştır. Ancak, düzenlenen belgenin kişiye haksız bir men­faat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır.

Resmi Belge Hükmündeki Belgeler (210/1.FIKRA)

21O.maddenin 1.fıkrası hükmü ile, aslında nitelik olarak özel belge olmalarına karşılık ticari hayatta büyük yer tutan ve basit bir ciro ile veya buna bile gerek gö­rü İmeksizin tedavül eden bazı evrakı (bunlar; emre veya hamiline yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetnamedir.) daha ciddi bir şekilde korumak maksadına yönelik olarak, sayılan bu özel belgelerde sahtecilik yapılması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Burada söz konusu olan, sadece resmi belgede sah­tecilik suçuna ilişkin cezanın uygulanması değildir. Sayılan belgelerde sahtecilik yapılması durumunda, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler bir bütün halinde yani tüm yönleri itibariyle uygulanacaktır.

Maddede sayılan bu belgelerin resmi belge hükmünde sayılabilmesi için, ka­nunda öngörülen tüm şartların yerine getirilmiş olması gerekir. Aksi takdirde sahteciliğin yapıldığı belge resmi belge hükmünde sayılmaz, özel belge olarak kabul edilir, kullanma unsuru gerçekleştiği takdirde eylem özel belgede sahtecilik suçunu oluşturur. Ancak, fail tarafından zorunlu unsurlarından bir veya bir kaçı eksik ola­rak düzenlenen resmi belge hükmünde sayılan sahte belgelerdeki unsur eksiklikle­rinin failin iradesi dışında üçüncü bir kişi tarafından tamamlanması halinde fail, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlere göre değil, özel belgede sahtecilik suçundan sorumlu tutulur.

210/1.fıkrada sayılan belgeler üzerinde sahteciliğin resim belgede sahtecilik su­çuna ilişkin hükümler uyarınca cezalandırılabilmesi için sahte olarak düzenlenen bu belgelerin ayrıca kullanılmış olması aranmaz. Suç, sahteciliğin yapıldığı anda oluşur. Zira, bu sayılan belgeleri kabul eden kimse, bir çok kere örneğin poliçedeki veya bonodaki keşideciyi, cirantayı tanımaz, bir isme veya imzaya güvenmek zo­runda kalır. Nitekim, bu ticari senetlere icra yoluyla tahsilleri bakımından da üstün­lük tanınmış, özel takip yöntemine tabi kılınmışlardır. Bu nedenle ticari hayattaki güveni sağlamlaştırmak amacıyla kanun bu senetlere resmi belgeye eşit belge sıfatı tanımıştır.

210/l.fıkrada sayılan belgeler üzerinde işlenen sahtecilik, kamu görevlisi olma­yanın resmi belgede sahteciliği (204/1 .fıkra) olarak cezalandırılır. Bu sayılan belgele­rin yok edilmesi, gizlenmesi ya da değiştirilmesi halinde 205.madde hükmü uygu­lanacaktır.

  • Kambiyo senetleri; poliçe, bono ve çek olarak Türk Ticaret Kanununda dü­zenlenmiştir. Ancak bunların resmi belgeye eşit sayılması için, nama yazılı olmama­ları “emre ya da hamile yazılı” bulunmaları, yani ciro yolu ile nakli kabil olmaları şarttır.
  • Poliçe; bu kelimeyi açıkça ihtiva eden, nitelik ve miktarı, ödeme zamanı ve ye­rini gösteren ve alacaklının adını, borcu ödeyecek şahsın ismini, senedin keşide yer ve tarihi ile borç altına giren şahsın imzasını taşıyan bir kıymetli evraktır (TTK 583.md.). Niteliği itibariyle ise, poliçenin kayıtsız şartsız belirli bir meblağ ödenmesi için havaleyi ihtiva etmesi gerekir. TTK’nun 584.maddesi hükmüne göre, yukarıda­ki (583üncü) maddede yazılı hususların birini ihtiva etmeyen senet, aşağıdaki haller dışında poliçe sayılmaz;

Vadesi gösterilmeyen poliçenin görüldüğünde ödenmesi meşrut sayılır. Ayrıca tasrih edilmiş olmadıkça muhatabın soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda da muhatabın ikametgahı sayılır. Keşide yeri gösterilmeyen poliçe, keşidecinin soyadı yanında gösterilen yerde keşide edilmiş sayılır. Poliçe ya nama ya da emre yazılı olabilir, hamiline yazılı olarak düzenlenemez. Nama yazılı poliçe 210/l.fıkra kapsamına girmez. Poliçenin ikinci ve diğer nüshaları aynen poliçe hükmündedir ve resmi evraka eşittirler.

Bu şekil şartlarından biri yoksa senet poliçe niteliği kazanamaz ve böyle bir se­nette yapılan sahtecilik özel belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır. Örneğin, zorunlu trafik sigorta poliçeleri TTK’nun 583.maddesi bağlamında resmi belge hükmünde olmadığından bunlar üzerinde yapılan sahtecilik fiilleri özel bel­gede sahtecilik suçunu oluşturur.

Bono (emre muharrer senet); TTK’nun 688.maddesine göre, emre muharrer senet veya bono kelimesini açıkça ihtiva eden, alacaklının ismini, borç altına giren kişinin imzasını taşıyan, bononun tanzim yer ve tarihini gösteren, mahiyet ve mik­tarı, ödeme zaman ve yeri senette gösterilen belirli bir borcun kayıtsız ve şartsız ödeneceğine ilişkin vaattir.

TTK’nun 689.maddesinde ise, bononun yasal unsurları ile ilgili olarak;

“Aşağıdaki fıkralarda yazılı haller mahfuz kalmak üzere, bundan önceki (688.) maddede gösterilen unsurlardan birini ihtiva etmeyen bir senet, bono sayılmaz.

Vadesi gösterilmemiş olan bono, görüldüğünde ödenmesi şart olein bir bono sa­yılır, sarahat bulunmadığı takdirde, senedin tanzim edildiği yer, ödeme yeri ve aynı zamanda tanzim edenin ikametgahı sayılır.

Tanzim edildiği yer gösterilmeyen bir bono, tanzim edenin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde tanzim edilmiş sayılır” hükmüne yer verilmiştir.

Bu şekil şartlardan biri yoksa senet bono (kambiyo senedi) niteliği kazanamaz. Böyle bir senette yapılan sahtecilik özel belgede yapılmış sayılır711. Unsur eksiklikle­rinin sonradan fail tarafından tamamlanması halinde, örneğin, düzenleme yeri ve tarihinin, lehtar adının sonradan fail tarafından tamamlanması durumunda fail, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır. Örneğin, “sonradan sanık tarafından miktarı değiştirilip bononun tüm öğeleri tamamlanarak icraya konulması”, “Sanığın suça konu olan bonoyu yasal unsurlarını taşıyacak şekilde doldurup, yakınanın imzasını taşıyan başka bir belgedeki pulu bono altına naklederek, pul dışına taşan kısımlarını da tamamlamak şeklinde oluşan eylemi”, “Kayıtsız şartsız belli bir ödeme vaadini ve bu nedenle bono niteliğini taşımayan senedin arka yüzünde bulunan teminat olarak verildiğine ilişkin yazıyı pullar ve kağıtla kapatıp bonoya dönüştürdükten sonra icra takibine konu yapan sanığın eylemi” resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlere (204/1.md.) göre ceza­landırılır. Bu durumlarda senetteki unsur eksikliklerinin sanık tarafından bizzat tamamlanması şart olmayıp, senedin sahte olarak sanığın lehine düzenlenmiş ve örneğin icraya verilmek suretiyle kullanılmış olması suçun sübutu için yeterlidir. Suça konu olan senetteki düzenleme tarihinin kaşe ile basılmış olması halinde, bu­nun belgenin düzenlenmesinden sonra basılmış olup olmadığının araştırılması, keza bononun zorunlu öğelerinden lehtar adının sonradan sanık dışında bir başka (üçüncü kişi) tarafından yazılıp yazılmadığının araştırılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir. Belirtilen bu durumlarda unsur eksik­liklerinin failin iradesi dışında üçüncü bir kişi tarafından tamamlandığının belir­lenmesi halinde fail özel belgede sahtecilik suçundan sorumlu tutulacaktır.

Bonoda emrine ödenecek kişi, gerçek kişi değilse tüzel kişiliğe haiz kuruluş ol­ması gerekir. Nitekim Yargıtay “suça konu senette alacaklı gösterilen Koç Ticaret”in gerçek kişi olmaması ve tüzel kişi olduğu da belirtilmemiş bulunmasına göre TTK’nun da belirtilen şekil şartlarını taşımadığından emre yazılı senet (bono) niteli­ğinde bulunmadığına, sanığın eyleminin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturdu­ğuna”, “Suça konu senetlerin alacaklısı (Çetmen Mobilya)nın tüzel kişiliği olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre senetlerin resmi belge niteliğinde bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve tartışılması gerektiğine” karar vermiştir. Bono­daki bedelin ödenmesi herhangi bir şarta bağlanamaz. Suça konu bonoda birden fazla vade tarihi bulunması halinde TTK’nun 616.maddesinin açık hükmü uyarınca bu belge kambiyo senedi niteliği taşımadığından eylem özel belgede sahtecilik su­çunu oluşturur. Yargıtay kararlarında yinelenerek belirtilen ve süreklilik kazanan görüşe göre, TTK’nun 688. ve 689.maddelerinde öngörülen zorunlu öğelerden dü­zenleme yerinin (kent, ilçe, köy) yönetim adından birisinin yazılması suretiyle belir­tilmesi yeterlidir. Örneğin, “suça konu senette yazılı bulunan ESKİHİSAR” köyü­nün zorunlu öğelerden düzenleme yerini belirtmesi karşısında”, sanığın resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılması gerekir. Düzen­leme yerinin kısaltılmış olarak yazılması halinde, senedin nerede düzenlendiği açık olarak anlaşılıyorsa bu unsurun varlığı kabul edilir. Yargıtay, suça konu senette bulunan “Edr” harflerinin; “B.Evler” şeklindeki kısaltmanın duraksamaya yer bırakmayacak şekilde TTK’nun öngördüğü düzenleme yeri niteliğinde bulunmadı­ğı, bu nedenle de kambiyo senedi, dolayısıyla resmi belge niteliği taşımadığına, bu durumlarda resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre değil, özel belgede sahteci­lik hükümleri uyarınca hüküm kurulması gerektiğine karar vermiştir. Bononun yasal unsurlarından olan imzanın elle atılmış olması zorunludur.

Çek, TTK’nun 692.maddesindeki tanımına göre; “çek” kelimesini açıkça ihtiva eden kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödemesi için havaleyi, ödeyecek kim­senin ad ve soyadını, ödeme yerini, keşide yeri ve gününü ve keşidecinin imzasını taşıyan havaledir. Üzerinde “bu çek ciro edilemez” kaydı bulunan çekin ciro kabili­yetinin bulunmaması nedeniyle TTK hükümleri uyarınca çek sayılmaz ve özel belge olarak kabulü gerekir. Keza, çekin hamili tarafından muhatap banka şubesi lehine ciro edilmesi durumunda, suça konu olan bu çekin TTK’nun 701/4.maddesi hük­müne göre dolaşım yeteneği bulunmadığı, dolayısıyla da kıymetli evrak niteliğini yitirerek özel belgeye dönüştüğünden, eylem özel belgede sahtecilik suçunu oluştu­rur.

TTK’nun 693.maddesinde ise, “yukarıdaki (692.)maddede gösterilen hususlar­dan birini ihtiva etmeyen bir senet aşağıdaki fıkralarda yazılı haller dışında, çek sayılmaz.

Çekte açıklık yoksa muhatabın ad ve soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri sayılır. Muhatabın ad ve soyadının yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir sarahat ve başka bir kayıt da mevcut de­ğilse çek muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde ödenir.

Keşide yeri gösterilmemiş olan çek, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde çekilmiş sayılır” hükmü ile bir çek ve dolayısıyla kıymetli evrak sayılması için gerekli olan unsurlara açıklık getirilmiştir.

  • Emtiayı temsil eden evrak; konşimento (TTK 1097.md.), umumi mağazalar tarafından düzenlenen ve depo edilen malları temsil eden makbuz ve rehin senedi (TTK 774.md.), taşıma senedi (TTK -769.md.), varant, makbuz senedi, banka tasarruf cüzdanları, cari hesaplar, posta çekleri, seyahat (traveller’s) çekler, nakliye poliçeleridir. Ancak, bunların resmi evraka eşit sayılması için, nama yazılı olmama­ları, emre ya da hamile yazılı bulunmaları, yani ciro ile nakli kabil olmaları şarttır.

Kambiyo senedi veya emtiayı temsil eden evrak, imzalı ve boş olarak faile tevdi edilmiş olup da, fail, bunu tevdi maksadından farklı bir şekilde doldurmuşsa, o takdirde açığa atılan imzanın kötüye kullanılmasına ilişkin (YTCK 209.md.) hüküm uygulanacaktır. Çünkü, bu durumda, tevdi edilen kağıt, imzalı ve fakat boş olarak verildiği için, henüz belge niteliğini kazanmamıştır.

  • Hisse senetleri; ortaklık veya alacaklılık sağlayarak belli bir meblağı temsil ederler ve hamiline yazılı olmak koşuluyla resmi evraka eşit kıymetli evrak niteli- ğindedirler. Komandit (TTK 243.md.) ve anonim (TTK.269.md.) şirketlerin TTK’nun 399. ve 419.maddesine göre çıkardıkları hisse senetleri, aynı Kanunun 571.- 573.maddelerinden belirtilen hamile yazılı senetler ve faiz kuponları bu kapsamda­dır. Anonim şirketler tarafından çıkarılan hisse senetleri TTK’nun 409.maddesi hükmüne göre hamiline veya nama yazılı olabilir. Nama yazlı hisse senetleri ciro yoluyla devir olunabilir ise de, buradaki ciro, aslında alacağın devri beyanından ibarettir. Nama yazılı hisse senetleri ancak alacığın devri (temliki) yoluyla elden ele geçebileceğinden resmi belge hükmünde değildirler. Hisse senetlerinin YTCK’nun 210/1.fıkrası anlamında resmi belge hükmünde sayılabilmesi için hamile yazılı ol­maları gerekir.
  • Tahviller, anonim şirketlerin ödünç para bulmak için itibari kıymetleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetleridir (TTK 420.md.). Son zaman­larda tahvillerde sahtecilik fiillerinin geniş ölçüde gerçekleştirilmesi ve bu nedenle güvenliğin çok zarara uğraması nedeni ile “her türlü tahviller” de 210/1.fıkra hük­müyle özel himaye altına alınmıştır. Tahviller, emre veya yazılı olmaları koşuluyla resmi belge hükmünde sayılırlar.
  • Vasiyetnameler; 210/1.fıkrada el yazılı vasiyetnamelerde gerçekleştirilen sah­tecilik dolayısıyla, resmi belgede sahtecilik hükümlerinin uygulanacağı açıklanmış­tır. Burada söz konusu olan vasiyetnameden anlaşılması gereken, noter huzurunda yapılmamış olan el yazılı vasiyetnamedir. Çünkü, noterin talep üzerine düzenlediği vasiyetname, zaten resmi bir belge hükmünde olup 210/1.fıkra kapsamında zikre­dilmesine gerek yoktur. Burada geçen vasiyetname, ölen kişinin meydana getirdiği el yazısı ile yapılmış veya onun beyanı üzerine özel kişilerce saptanmış vasiyetna­melerdir.

Sağlık Mesleği Mensuplarının Belgede Sahtecilik Suçla­rı (210/2.FIKRA)

Maddenin 2.fıkrasında, kamu görevlisi sıfatıyla çalışmayan tabip, diş tabibi, ec­zacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlenmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişi­lerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır.

Suçla Korunan Hukuksal Değer

Bu suçla korunmak istenilen hukuksal yarar, kamu güvenidir. Böylece maddede meslek ve sıfatları belirtilen kişilerin görevlerinin gereği olarak düzenledikleri her türlü belgelerdir. Örneğin, gerçeğe aykırı sağlam raporu verilmesi, bulaşıcı hastalık­lar veya ölüm olayları ile ilgili olarak verilen belgeler veya sayılan kişilerin görevleri gereği düzenledikleri her türlü belge bu suçun konusunu oluşturabilir. Bu belgele­rin, özel kişilere ya da resim makamlara verilmesi arasında suçun oluşumu bakı­mından bir fark bulunmamaktadır.

Suçun Faili

Suçun faili, gerçeğe aykırı belge düzenleyen ve kamu görevlisi sıfatıyla çalışma­yan tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensuplarıdır. Belirtilen kişiler kamu görevlisi ise esasen bu kişilerin görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykın biçimde düzenledikleri belge, resmi belgede sahtecilik suçuna konu olabilir. “Diğer sağlık mesleği mensubu” deyiminin, maddede sayılanlar dışında sağlık hizmeti veren diğer kişiler (örneğin, bir tıbbi tahlil laboratuarında veya kan merkezinde görev yapan kişiler) olarak anlaşılması gerekir.

Suçun Maddi Unsuru

Suçun maddi unsuru, kamu görevlisi sıfatıyla çalışmayan tabip, diş tabibi, ecza­cı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak “gerçeğe aykırı belge düzenlenmesi”dir.

Örneğin, özel bir sağlık kuruluşunda muayene edilmeden ve tedavi görmeden kişiye belge, rapor verilmesi, gerçeğe aykırı sakatlık veya sağlam raporu verilmesi, kurslara devam edebilmesi için, okula gitmemelerini sağlamak için öğrencilere sağlık raporu verilmesi hallerinde bu suçun maddi unsurunun oluştuğunun kabulü gerekir. Suç, belgenin düzenlenmesi ile tamamlanır. Belgenin ayrıca ilgilisine veril­mesi suçun oluşması için şart değildir. Burada öze, içeriğe ilişkin fikirli sahtecilik söz konusudur. Biçimlere ve merasime uyarak görünüşte gerçek bir belge düzen­lenmesine karşın içeriği ve özü gerçek ve doğru değildir.

Suçun Manevi Unsuru

Suçun manevi unsurunun oluşması için genel ve doğrudan kast gerekli ve yeter- lidir. Sağlık mesleği mensubu olan failin amacı ve saik önemli değildir. Failin, göre­vi gereği olarak düzenlediği belgenin özü ve içeriği itibariyle gerçeğe aykırı oldu­ğunu bilmesi ve bu belgeyi düzenlemeyi istemesi gerekli ve yeterlidir. Suçun taksir­le işlenmesi mümkün değildir.

Daha az cezayı gerektiren haller

YTCK’nun 211.maddesinde öngörülen daha az cezayı gerektiren hal, bu suç için de uygulanabilir. Örneğin, gerçek bir durumun belgelenmesi elmacıyla bu suçun işlenmesi halinde faile verilecek ceza 211/1.madde uyarınca yarısı oranında indirile­cektir.

Cezayı artıran nitelikli hal

210/2.fıkranın ikinci cümlesi uyarınca, düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kanunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, fail hakkında, resmi belgede sahtecilik (204/1.md.) hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır. Bu bakımdan, kişiye sağlanan haksız yararın ya da kamunun veya kişilerin uğradığı zararın miktarının az veya çok olması suçun olu­şumu bakımından önem taşımaz.

Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağladığı ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıdığı hususlarının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi ve bu hükmün uygulanmasında dikkatli davranıl- ması gerekir. Örneğin bir kişiyi sorumluluktan kurtarmak için verilen sağılık rapo­runun gerçekleri yansıtmaması kamuya zarar verici nitelikte olduğundan suçun bu nitelikli hali oluşabilir. Buna karşılık, örneğin beden eğitimi dersine girmemesi için, kişiye rapor verilmesi, raporu verenin bundan haksız bir menfaat sağlaması söz konusu değilse, kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıma­sı söz konusu olmadığından bu suçu oluşturmaz.

Teşebbüs

Bu suç gerçeğe aykırı belgenin düzenlenmesiyle tamamlanır. Bu itibarla, icra hareketlerinin kısımlara bölünebildiği istisnai durumlarda bu suça teşebbüs teorik olarak mümkün olmakla birlikte, uygulamada teşebbüs halinin gerçekleşmesi pek mümkün görünmemektedir.

İştirak

Ekip halinde çalışan birden fazla sağlık mesleği mensubunun bu suçu müşterek fail sıfatıyla işlemleri mümkündür. Sağlık mesleği mensubu olmayan kişiler bu suça ancak şerik (azmettiren veya yardım eden) sıfatıyla iştirak edebilirler (YTCK 40/2.md.)

İçtima

Bu suçun konusunu oluşturan gerçeğe aykırı belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem 210/2.fıkradaki suçtan ve hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur (212.md.). Bu suçun zincirleme suç (43.md.) biçiminde işlenmesi mümkündür. Ancak, farklı kişiler veya olaylar bakı­mından düzenlenen gerçeğe aykırı belgeler birbirinden bağımsız suçları oluşturur ve fail gerçek içtima kuralları uyarınca cezalandırılır.

Kovuşturma

Suçun soruşturma ve kovuşturması C.Başsavcılığınca genel hü­kümlere göre re’sen yapılır.

Görevli Mahkeme

210.maddenin 2.fıkrasmın ilk cümlesinde tanımlanan suç dolayısıyla açılan davaya 5235 sayılı Kanunun 10.maddesi uyarınca sulh ceza mah­kemesinde bakılır. Maddenin 1.fıkrası ile 2.fıkrasınm ikinci cümlesinde yapılan yollama nedeniyle 204/l.fıkra hükmü uygulanacağından bu suçlara bakma görevi 5235 sayılı Kanunun 11.maddesi uyarınca asliye ceza mahkemesidir.

Suçun Yaptırımı

210/2.fıkranın ilk cümlesindeki suçun yaptırımı, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır.maddenin 1.fıkrası ile 2.fıkrasınm ikinci cümlesinde yer alan suçlarda yapılan yollama nedeniyle 204/1.fıkra hükmü uyarınca suçun yaptırımı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.

Dava Zamanaşımı

Maddede tanımlanan suçların dava zamanaşımı süresi 66/1-e bendi uyarınca sekiz yıldır.