Alan Adlarının Kullanımında Hukuka Uygunluk Nedenleri
Tescilli olan bir markanın sahibine, internet gibi geniş bir ortamda gerçekleşen kullanımların tamamını önleme yetkisi verilmesinin beraberinde farklı sorunların doğmasına sebep olacağı unutulmamalıdır. Tescilli bir markanın, internet ortamında kullanılmasının öncelikle ticari amaçlarının olması ve bu sayede markayı kullanan kişi/kişilerin haksız bir kazanç elde etmesi gerekmektedir. Nitekim 556 Sayılı KHK.’nın 12. Maddesinde; “Dürüstçe ve ticari veya sanayi konularıyla ilgili olarak kullanılmaları koşuluyla üçüncü kişilerin, ad ve adreslerini, mal veya hizmetleri ile ilgili cins, kalite, miktar, kullanım amacı, değer, coğrafi kaynak, üretim veya sunuluş zamanı veya diğer niteliklere ilişkin açıklamaları kullanmaları marka sahibi tarafından engellenemez” hükmü yer almaktadır. Bu bağlamda, marka hakkı sahibinin, engelleme hakkının istisnaları bulunduğu ve “dürüstçe” gerçekleşen kullanımların engellenemeyeceği dikkate alındığında, internet ortamında gerçekleşen alan adı kullanımlarının da bazı durumlarda haklı görülebileceği söylenebilir.
Yine markanın internet ortamında kişilerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kullanımının da engellenemeyeceği söylenebilir. Bu kullanım internet ortamında genellikle oluşturulan siteler üzerinden kullanıcılar tarafıindan yorumların yapıldığı ve ilgili marka ile ilgili düşüncelerin ifade edildiği kullanım şeklidir. Burada kullanıcıların, ticari amaç kaygısı olmaksızın, marka ile ilgili olumlu yahut olumsuz görüşlerinin yansıtıldığı bir durum söz konusu olmaktadır. Bu sayede marka sahibinin, tüketiciler tarafından, sunmuş olduğu mal veya hizmetler ile ilgili düşünceleri öğrenilebilmektedir. Bu bir anlamda, tüketiciler açısından olumlu bir gelişme olarak kabul edilmelidir. Çünkü internet gibi geniş kitleler tarafından kullanılan sanal ortamla, eğer aynı konu ile tüketicilerin olumsuz görüşleri yansıtılıyorsa bu takdirde marka sahibinin, bu görüşleri dikkate alması ve sunmuş olduğu mal veya hizmetin kalitesi ile ilgili gerekli önlemleri alması sağlanabilir. Ancak bu olumlu etkisinin yanında, marka sahibinin ticari itibarını etkileyen ve çoğu zaman firmanın rakipleri tarafından tüketicileri aldatmaya yönelik olarak internet ortamında gerçekleşen ve aslında gerçekte hiç var olmayan bir durumun yaşanmış gibi aktarılması tehlikesi de bulunmaktadır. İşte bu gibi durumlarda marka hakkı sahibinin, internet ortamında gerçekleşen fillere karşı ticari itibarını koruması zorlaşmaktadır. Bu taktirde marka hakkı sahibi, ticari itibarını haksız ve hukuka aykırı şekilde zedeleyenler aleyhine yasal yollara müracaat edebilir. Mahkemeler ise önlerine gelen olayda, hem kişilerin ifade özgürlüğünü hem de marka hakkı sahibinin ticari itibarını dikkate alarak bir çözüm bulacaktır. Bu itibarla bir tarafta marka hakkı sahibinin itilan korunurken, diğer tarafta tüketicilerin düşünce ve ifade özgürlüğü korunacaktır.