İşyeri hekimliği ile ilgili Yargıtay kararları
…İşyeri hekimi olarak çalışan davacı işçi ile işveren arasında, davaya konu işçilik alacaklarına hak kazanma konusu ve hesaplama usulü ile ilgili uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşyeri Hekimliği 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci maddesinde düzenlenmiştir. İşyeri hekimi çalıştırma zorunluluğunun doğması için işyerinde sürekli olarak elli veya daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşveren, çalışan işçi sayısı ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.
İşyeri hekimleri, Sosyal Güvenlik Kurumunca üstlenilmiş olan tedavi hizmetleri dışında kalan koruyucu sağlık hizmetleri ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, ilk yardım ve acil tedavi hizmetlerini yürütürler.
İşyeri hekimleri İş Kanununa tabi işçi olarak istihdam edilirler. Uygulamada genellikle kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırma yoluna gidilmektedir. Çalışma koşulları ve ücret taraflarca serbestçe belirlenebilir. Ancak, uygulamada Türk Tabipler Birliğinin hazırladığı tip sözleşmelerin yapıldığı görülmektedir. Türk Tabipler Birliğinin işyeri hekimleri ile işveren arasında yapılacak olan iş sözleşmelerinde ücreti belirleme yetkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikle, iş sözleşmesinde anılan birliğin periyodik olarak açıkladığı ücretlerin ödeneceği şeklinde açık bir kurala yer verilmesi halinde, söz konusu düzenleme taraflar için bağlayıcıdır.
İşyeri hekimliği görevlerinin sürekli olması vc işveren yönünden ise, elli işçi sayısının aşılması durumunda, sürekli bir yükümlülüğün bulunması sebebiyle, işyeri hekimi ile yapılan sözleşme belirsiz süreli sayılmalıdır (Yargıtay 9.HD. 11.3.2009 gün 2007/38580 E, 2009/6613 K.).
İş Kanununun 5763 sayılı Yasayla değişik 81 inci maddesinin ikinci fıkrasında, işverenin işyeri sağlık birimi oluşturmak ve işyeri hekimi çalıştırmakla ilgili yükümlülüğünün, hizmet alımı yoluyla da yerine getirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıdaki ilkeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.02.2005 tarih 2005/9-753 Esas, 2005/12 Karar sayılı kararına göre; davacı ile davalı arasında akdedilen 11.06.1999, 16.01.2006, 23.01.2007 ve 09.02.2008 tarihli iş sözleşmelerinden sadece 23.01.2007 ve 09.02.2008 tarihli sözleşmelerde ücretin Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen asgari ücretten aşağı olamayacağı kararlaştırıldığından sadece bu sözleşme dönemleri için işyeri hekimliği fark ücreti bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2011/30741 E. 2013/24614 K. 30.09.2013
Taraflar arasında imzalanan ilk sözleşme 20/07/2006 tarihli olup 3. maddesinde Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında ücret ödenemeyeceği kurala bağlanmıştır. Sözleşmenin 9. maddesinde 2006 yılı ikinci altı aylık dönem aylık ücreti 5.075,00TL olarak belirlenmiştir. Ücretin belirlenmesine yönelik sözü edilen sözleşme hükmü taraflar için bağlayıcıdır. Sözleşmenin imzalandığı tarihte tam gün esasına göre çalışmakta olan işyeri hekimi için meslek odasının belirlediği aylık ücret 5.075,00TL net iken davalı işverence 3.700,00 TL bürüt ücret ödemesi yapılmıştır. Bu itibarla davacı işçiye bir dönem için eksik ücret ödendiği anlaşılmaktadır.
Davacı işçi ve davalı işveren arasında 07/08/2006 tarihinde ikinci bir iş sözleşmesi daha imzalanmış ve çalışma şartları ilk sözleşme hükümleri ile aynı şekilde belirlenmiştir. İkinci iş sözleşmesinde ücretin miktarı belirlenmediği gibi Tabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında ücret ödenemeyeceği kuralına da yer verilmemiştir. Tarafların iş ilişkisinin devamı sırasında imzaladıkları ikinci sözleşme ilk sözleşmenin tadili niteliğindedir, işverence ikinci sözleşme ile aylık ücretinde tarife hükümlerinin uygulanacağı açıkça öngörülmediğine göre sözleşme serbestisi kuralı gereği bordrolarda yapılan ödemenin kararlaştırıldığı kabul edilmelidir. Davacıya yapılan ödeme 2006 Yılı için 3.700,00 TL brüt, 2007 Yılı için 4.000,00 TL brüt, 2008 ve 2009 Yıllarında 5.750,00 TL brüt olarak gerçekleşmiş ve davacı işyeri hekimi itiraz etmeksizin bu ücretleri almaya devam etmiştir. Bu durum, iş ilişkisinin kurulmasından kısa süre sonra tarafların çalışma koşullarında İş Kanunu’nun 22. maddesine uygun olarak değişikliğe gittiklerini ve ücreti tabipler birliğinin belirlediği tarifeyle bağlı olmaksızın yeniden belirlediklerini ortaya koymaktadır.
Yapılan açıklamalara göre davacının ücreti, ilk sözleşmesinin imzalandığı tarih ile ikinci sözleşmenin imzalandığı tarih arasında kalan süre bakımından tabipler birliğinin belirlediği tarifenin altında olamaz. İşverence davacı işçinin ücreti her iki sözleşme arasında kalan dönem için ücreti eksik ödenmiş olmakla, davacı işçi tarafından yapılan fesih, İş Kanunu’nun 24/11 e maddesine göre haklı nedene dayanmaktadır. Davacının kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü bu gerekçeyle yerinde olup, kıdem tazminatı tavan sınırlamasıyla yapılan hesaba göre isteğin kabulü isabetlidir.
Ancak ikinci sözleşmenin imzalandığı 07/08/2006 tarihinden sonrası için fark ücret hesabı hatalıdır.
Yine diğer işçilik alacakları hesabında tadil edilen sözleşme hükümleri yerine ilk sözleşmenin dikkate alınması isabetsizdir.
Mahkemece gerekirse bu yönlerden bilirkişiden ek hesap raporu alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Taraflar arasında sonradan imzalanan sözleşmenin, ilk sözleşmeyi tadil ettiği hususu dikkate alınmaksızın karar verilmesi hatalı olup, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
9.HD. 2014/3214 E. 2014/5934 K. 25.02.2014
…Davacı, davalıya ait işyerinde işyeri hekimi olarak çalıştığını ve taraflar arasında düzenlenen yazılı hizmet akdine rağmen Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari Ücret Tarifesinin altında ücret ödendiğini iddia ederek ücret farkı alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Dosya içinde ki bilgi ve belgelere göre taraflar arasında 2.7.2002 tarihinde hizmet akdi imzalanmış ve bir yıl süreli anılan sözleşmenin 3. maddesinde taraflarca tespit edilen ücretin hiçbir şekilde Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında olamayacağı kurala bağlanmıştır.
İşyerinde çalışan işçi sayısına göre ilk yıl için kararlaştırılan ücret Türk Tabipler Birliğinin Tarifesi ile uyumludur.
Taraflar arasında 2.7.2002 başlangıç tarihli bu yazılı hizmet akdi dışında yazılı olarak yapılmış başka bir iş sözleşmesi bulunmamaktadır.
Davacı işçi sözleşmenin süresinin bitiminde çalışmaya devam ettiğine göre Borçlar Kanununun 339. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin sessiz kalınmakla aynı şartlarla bir yıl için yenilendiğinin kabulü gerekir.
02.07.2003-02.07.2004 tarihleri arasında geçerli olan öncelikli iş sözleşmesinin 3. maddesinde kararlaştırılan ücretin Türk Tabipler Birliğinin belirlediği ücretin altında olamayacağının kabulü gerekir.
Böyle olunca davacının ücretinin işyerinde fiilen çalışmakta olan işçi sayısına göre Türk Tabipler Birliğinin Tarifesi dikkate alınarak ödenmesi gerekir.
İşverence 2003 yılı Temmuz ayından sonra davacı işyeri hekimine yapılan ücret ödemelerinin Türk Tabipler Birliğinin Tarifesi altında kaldığı anlaşılmakla 2.7.2004 tarihine kadar Türk Tabipler Birliği Tarifesine göre iicret farkının hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde davanın reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir 9. HD. 2006/13249 E. 2006/31596 K. 04.12.2006
…Somut olayda yerel mahkemece ücret farkı alacağı talebinin reddi kararı verilmiş ise de taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesi gereğince iş yerinde çalışan işçi sayısının 50’nin altına düştüğü zamanlarda Türk Tabipler Birliği asgari ücret tarifesine göre ücret ödenmesi kararlaştırıldığından davacının ücreti tespit edilirken işçi sayısının 50’nin altına düştüğü dönemler için tarifenin altında ücret belirlenmesi mümkün değildir. Bu husus 13.09.2010 tarihli bilirkişi raporunun ikinci sayfasında da açıkça vurgulanarak ücrete ilişkin sözleşme hükmünün bağlayıcılık kazandığı belirtilip buna göre hesaplama yapıldığı halde bilirkişinin 30.03.2011 tarihli ek raporundaki hatalı değerlendirmesine itibar edilerek ücret farkı alacağı talebinin reddi isabetsiz olup hükmün açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2011/29980 E. 2013/13132 K. 02/05/2013
…Davacı vekili, davalıya ait işyerinde iş yeri hekimi olarak çalışan davacıya imzalanan sözleşme ile ücret ödendiğini, sözleşmede ödenecek ücretin 25 yıl hizmeti olan bir uzman hekimin ek gösterge ve ek ödemesinin kıstas alındığım, sözleşme hükmüne göre ödeme yapılırken, 15.06.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasa ile hekimlerin ek ödeme çizelgesinin yeniden düzenlendiğini, tam gün çalışan kadrolu hekimin ek ödeme oranının 120 den 550’yc çıkarılmasına rağmen bu artışın davacının saat ücretine yansıtılmadığını, başvurularının sonuçsuz kaldığını belirterek, fark ücret alacağının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmeye göre ücret ödendiğini, davacının iddia ettiği cetvelin kurumda kadrolu çalışan Sağlık Hizmetleri Sınıfında olanları kapsadığını, kanunun 4 nolu cetvelinde sözleşmeli personele yer verildiğini ve bu cetvelde uzman tabip hanesinde 120 puan bulunduğunu, kadrolu uzman hekim ile sözleşmeli uzman hekimin ayrıldığını, karışıklığa meydan vermemek için cetvellerin ayrı ayrı yayınlandığını, bu esasın daha sonra imzalanan sözleşmede de yer aldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda alman hesap raporuna itibar edilerek, 5510 Sayılı Yasa ile kadrolu uzman hekimlere uygulanmak üzere tespit edilen 550 ek ödeme oranının sözleşme hükmü gereği 15.06.2006 tarihinden sözleşmenin son bulduğu 30.04.2007 tarihine kadar uygulanması gerektiği, davacının bu nedenle fark ücret alacağının bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı hekim ile davalıya devredilen Sağlık Yardım Sandığı arasında ilki 2003. İkincisi 15.07.2005 ve sonuncusu 01.05.2007 tarihli olan ve part-time çalışmayı gerektiren işyeri hekimi sözleşmeleri imzalanmıştır. Davacı işyeri hekimi 15.07.2005 tarihli sözleşmenin 6. Maddesi uyarınca 15.06.2006 tarihinden sonra kadrolu hekime uygulanan ve saat ücretini belirleyen ek ödemeden yararlanması gerekliğini ileri sürerek fark ücret alacağı isteğinde bulunmuştur. 15.07.2005 tarihinde bir yıl olarak imzalanan ve bir yıl sonra yenilenen sözleşmenin 6. Maddesine göre davacıya ödenecek saat ücreti, Yönetim Kurulunca aksine bir karar alınmadığı müddetçe, “Kurumda kadrolu olarak görev yapan I inci derecenin 4 üncü kademesinden (Ek gösterge ve ek ödeme dahil) ve 25 yiI hizmet üzerinden hesaplanacak bir uzman hekimin alacağı brüt maaşın net olarak çalışma saatine bölünerek bulunacak ücretin %50 fazlası” olarak belirleneceği öngörülmüştür. Sözleşmenin bu hükmü Sandık Yönetim Kurulunun 24.11.2004 günlü kararma uygundur.
Part-time işyeri hekimi sözleşmesi ile çalışan davacıya 15.06.2006 tarihine kadar anılan sözleşme hükmüne ücretinin ödendiği uyuşmazlık dışıdır. Bu tarihe kadar Kurumda kadrolu olarak görev yapan 1 inci derecenin 4 üncü kademesinden (Ek gösterge ve ek ödeme dahil) ve 25 yıl hizmet üzerinden hesaplanacak bir uzman hekimin ek ödeme oranı % 120 olarak belirlenmiştir.
15.06.2006 tarihinden sonra 5510 sayılı ve 5502 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi üzerine sağlık çalışanlarının ek ödeme oranları yeniden tespit edilmiştir. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 28/2 maddesi uyarınca “Sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına dahil kadrolarda çalışan personel ile genel idare hizmetleri sınıfına asaleten veya vekaleten atanan ve Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan doktor, diş hekimi ve eczacılara yapılacak ek ödemenin tavanı % 700 olarak uygulanır. Ancak, serbest çalışan sağlık personeline ödenecek ek ödeme oranı % 200’ü geçemez. Yapılacak ek ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi kesintisi yapılmaz. Görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi, serbest çalışıp çalışmadığı, personelin performansı, kullanılan izin ve istirahat raporları ve disiplin cezaları gibi kriterler göz önünde bulundurularak yapılacak ek ödeme tutarları ile ödemeye ilişkin diğer usûl ve esaslar, Yönetim Kurulunun teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Bakan tarafından belirlenir”. Anılan yasa hükmü ile çalışan sağlık personeline yapılacak ek ödeme oranlarının üst tavanı belirlenmiş, buna göre kurumda kadrolu olarak görev yapan ve Devlet Memurları Kanununa tabi sağlık personeli için tavan sınır %700, serbest çalışan sağlık personeli için %200 olarak belirlenmiştir. Yasa hükmü gereği Yönetim Kurulu’nun teklifi ve Bakanlık onayı ile de davalı kurumda kadrolu çalışan ve 25 yılını dolduran uzman hekim için ek ödeme oranı %550 olarak, sözleşmeli çalışan uzman hekimi için ise ek ödeme oranı % 120 olarak tespit edilmiş ve cetvele bağlanmıştır.
Somut olayda yasa hükmü ile tavanı belirlenen ve kadrolu uzman hekim için belirlenen ek ödemenin daha önce imzalanan sözleşme hükmüne göre davacıya uygulanıp uygulanmayacağı uyuşmazlık konusudur.
Davacının saat ücretine esas sözleşme hükmünde açıkça “Yönetim Kurulu aksine bir karar alınmadığı sürece, saat ücretinin kadrolu uzman hekime ödenen ek ödeme oranına göre belirleneceği” öngörülmüştür. Sözleşme devam ederken, ek ödeme oranları yasal tavanla belirlenmiş ve kadrolu sağlık çalışanları için tam gün çalışma esası nedeni ile daha yüksek bir oran, sözleşmeli part-time çalışan için ise daha düşük bir oran tespit edilmiştir. Yasal bu düzenlemeden sonra Kurumda kadrolu hekimler için öngörülen %550 ek ödemenin sözleşmeli uzman hekime uygulanması olanağı yoktur. Sözleşme hükmü yasal düzenleme ile tadil edilmiştir. Zira yasa hükmüne kadar kadrolu ve sözleşmeli arasında bir ayrıma gidilmemiştir. Yasa hükmü Yönetim Kurulu’nu bağlar ve Yönetim Kurulu kararı yerine geçer. Kaldı ki yasa hükmü gereği ek ödeme oranları tavan sınırı geçmemek koşulu ile Yönetim Kurulu Kararı ve Bakanlık onayı cetvelle ile kadrolu ve 25 yıl çalışan uzman hekim için %550, sözleşmeli serbest çalışan uzman hekim için % 120 olarak tespit edilmiştir. Sözleşmeli part-time çalışan davacı işyeri hekimine % 120 ek ödeme oranı üzerinden belirlenen ücretleri ödenmiştir. Davalı işverenin uygulaması yasal düzenlemeye ve sözleşmeye uygundur. Davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2010/18222 E. 2011/21838 K. 04.07.2011
…Davacı işçi, davalıya ait işyerinde işyeri hekimi olarak çalıştığını ve taraflar arasında düzenlenen yazılı iş sözleşmesinin hükmüne rağmen Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari Ücret Tarifesinin altında ücret ödendiğini ileri sürerek, ücret farkı ile ihbar ve kıdem tazminatı farkı isteklerinde bulunmuştur. Mahkemece isteklerin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında 1.1.1998 yılında yazılı iş sözleşmesi imzalanmış ve bir yıl süreli anılan sözleşmenin 3. maddesinde taraflarca tespit edilen ücretin hiçbirşekildcTürkTabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında olamayacağı kurala bağlanmıştır. Sözleşmenin 10. maddesinde çalışan sayısı 422 olarak belirtilmiş ve 11. maddede ise ilk altı ay için ücreti 152.000.000 TL, ikinci altı ay için de 214.000.000 TL net olarak belirlenmiştir. İşyerinde çalışan 422 işçi sayısına göre ilk yıl için taraflarca kararlaştırılan ücret Türk Tabipler Birliğinin Tarifesi ile uyumludur. Yargılama sırasında 1998 yılında çalışan işçi sayısının 434 olduğu ortaya çıkmış ve bu sayıya göre Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen ücret daha yüksek ise de, ilk yıl için tarafların sözleşmede belirledikleri 422 işçi sayısı ile bağlı olduklarının kabulü gerekir. Buna göre, 1998 yılı için davacı işyeri hekimine Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarifenin altında bir ödeme yapılmadığının kabulü gerekir.
Taraflar arasında 1.1.1998 başlangıç tarihli ve I yıl süreli sözleşmenin dışında yazılı olarak yapılmış başka bir iş sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı işçi, sözleşmenin süresinin bitiminde çalışmaya devam ettiğine göre Borçlar Kanununun 339. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin, aynı şartlarla ve bir yıl için yenilendiğinin kabulü gerekir. 1.1.1999-1.1.2000 tarihleri arasında geçerli olan bu yazılı iş sözleşmesinin 3. “maddesinde kararlaştırılan ücretin Türk Tabipler Birliğinin belirlediği ücretin altında olamayacağı belirtildiğinden, davacının ücretinin, işyerinde fiilen çalışmakla olan işçi sayısına göre ve Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife dikkate alınarak ödenmesi gerekir. Davalı işverence 1999 yılı için davacı işyeri hekimine yapılan ücret ödemelerinin Türk Tabipler Birliğinin belirlediği ücretin altında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla aradaki farkın davacıya ödenmesi gerekir.
Borçlar Kanununun anılan hükmü uyarınca iş sözleşmesinin yenilenmesi en fazla bir yıl için söz konusu olabileceğinden, davacının daha sonraki çalışmaları, ilk olarak taraflar arasında düzenlenmiş olan 1.1.1998 tarihli iş sözleşmesi kapsamında değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, 1.1.2000 tarihinden sonraki çalışmaları belirsiz süreli iş sözleşmesine dayanmakta ve daha önce uygulanan yazılı iş sözleşmesinin 3. maddesinin bu tarihten sonra bir geçerliliği bulunmamaktadır. Böyle olunca, 1.1.2000 tarihinden sonra davacı işyeri hekimine Türk Tabipler Birliğinin belirlediği asgari Ücret Tarifesinin uygulanması zorunluluğundan söz edilemez. Gerçekten, 6023 Sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun 28. maddesinde hekim tedavi ücretlerinin belirlenmesine dair bir hüküm bulunmakta ise de, anılan kurala göre Türk Tabipler Birliğinin hasta ile hekim arasındaki ilişkide ücreti belirleme yetkisi verilmiştir. Bu konuda iş sözleşmesinde tarafların serbestçe belirlediği ücretin geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davacı işçiye 1.1.2000 tarihinden sonra yazılı olmayan belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışmalarından dolayı ücretleri ödenmiş ve ihtirazı kayıt ileri sürülmemiştir. Bu durumda 1.1.2000 tarihinden sonraki dönem için Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife ile ödenen ücretler arasındaki farkın talebi mümkün değildir.
Mahkemece, davacının çalıştığı tüm süre için fark ücretleri hesaplanarak hüküm tesisi hatalı olmuştur. Aynı şekilde ihbar ve kıdem tazminatları işçiye fiilen ödenen ücrete göre hesaplanarak ödenmiş olmakla, bu tazminatlarla ilgili olarak fark isteklerinin de reddine karar verilmelidir. Gerekirse bilirkişiden ck rapor alınarak 1.1.1999-1.1.2000 arasında kalan dönem için davacıya ödenen ücretler ile Türk Tabipler Birliğinin belirlediği tarife arasındaki farkın hesaplanarak hüküm altına alınması gerekir.
9. HD. 2004/7476 E. 2005/2741 K. 01.02.2005
…Davacı, 01.07.1993 yılından itibaren 2485,35 net ücret ile işyeri hekimi olarak çalıştığını, hak ettiği aylıklarının ödenmemesi sebebi ile ihtarname çektiğini, alacaklarının ödenmediğini, iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatını, yıllık iznini, ikramiye alacağı hafta ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacı ile birer yıl süreli olmak üzere istisna sözleşmesi yaptıklarını, sözleşmeye göre davacının tam gün çalışmasının olmadığını, belli saatler için kısmi sürelerde hizmet kararlaştırıldığını, davacının vergi mükellefi ve Bağ- Kur sigortalısı olduğunu, serbest meslek makbuzu ile dışarıdan hekimlik hizmeti verdiğini, aynı anda birden çok firmaya ve (i.Belediye Başkanlığı’na da hizmet verdiğini; bağımlı olarak çalışmadığını ve iş görmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının davalıya kestiği serbest meslek makbuzları, vergi kayıtları, davacının davalı nezdinde Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi kayıtlı çalışmasının bulunmadığı; davalı şirkette çalıştığı dönemde aynı anda (î.Belediyesinde ve K.Kontraplak Fabrikasında da çalıştığının anlaşıldığı, .serbest meslek makbuzu kestiği dönemlere ait kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkı olmayacağı, taraflar arasındaki iş ilişkisinin İş Kanununda düzenlenen hizmet akdi ilişkisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
İşyeri hekimi olarak çalışan davacı ile işveren arasında, davaya konu işçilik alacaklarına hak kazanma konusu ile ilgili uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşyeri hekimliği 4857 sayılı İş Kanunumun 81. maddesinde düzenlenmiştir.
İşyeri hekimi çalıştırma zorunluluğunun doğması için işyerinde sürekli olarak elli veya daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşveren, çalışan işçi sayısı ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.
İşyeri hekimleri, Sosyal Güvenlik Kurumunca üstlenilmiş olan tedavi hizmetleri dışında kalan koruyucu sağlık hizmetleri ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, ilk yardım ve acil tedavi hizmetlerini yürütürler.
İşyeri hekimleri İş Kanununa tabi işçi olarak istihdam edilirler. Uygulamada genellikle kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırma yoluna gidilmektedir. Çalışma koşulları ve ücret taraflarca serbestçe belirlenebilir. Ancak, uygulamada Türk Tabipler Birliğinin hazırladığı tip sözleşmelerin yapıldığı görülmektedir. Türk Tabipler Birliğinin işyeri hekimleri ile işveren arasında yapılacak olan iş sözleşmelerinde ücreti belirleme yetkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, iş sözleşmesinde anılan birliğin periyodik olarak açıkladığı ücretlerin ödeneceği şeklinde açık bir kurala yer verilmesi halinde, söz konusu düzenleme taraflar için bağlayıcıdır.
İşyeri hekimliği görevlerinin sürekli olması ve işveren yönünden ise, elli işçi sayısının aşılması durumunda, sürekli bir yükümlülüğün bulunması sebebiyle, işyeri hekimi ile yapılan sözleşme belirsiz süreli sayılmalıdır 4857 sayılı Kanun’un 5763 sayılı Kanun’la değişik 81. maddesinin ikinci fıkrasında, işverenin işyeri sağlık birimi oluşturmak ve işyeri hekimi çalıştırmakla ilgili yükümlülüğünün, hizmet alımı yoluyla da yerine getirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, davacı memur statüsünde devlet hastanesinde çalışması sebebiyle Emekli Sandığına tabi olduğundan, ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında sigortalı olarak gösterilmemiştir. Dosya içeriğine göre tanıklar davacının her gün sabah 08.00- 08.30 saatleri arasında işyerine gelip bir ya da bir buçuk saat kalarak görevini yaptığını bildirmiştir. Ayrıca taraflar arasında her yıl yenilenen yazılı sözleşme yapılmıştır. Gerek tanık anlatımları gerekse yazılı sözleşme birlikte değerlendirildiğinde iş sözleşmesinin iş görme, ücret ve bağımlılık unsurlarının oluştuğu ortadadır. Davacının aynı zamanda devlet memuru olması taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesine dayanmadığını göstermez. Buna göre davacı davalıya ait işyerinde işyeri hekimi olarak iş sözleşmesi ile çalışmıştır. Davacının işyeri hekimi olarak çalıştığı tartışmasızdır. 4857 sayılı Kanun’un 11. ve 12. maddeleri gereğince belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektirir objektif koşullar olmadığından iş sözleşmesinin baştan beri belirsiz süreli olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı kanundan kaynaklanan hizmet akdi olduğu gözetilmeden davanın reddine dair verilen karar hatalıdır.
22. HD. 2012/3652 E. 2012/24202 K. 02.11.2012
…Somut olayda davacı davalı işyerinde ilk olarak 3.8.2000 tarihli 1 yıllık iş sözleşmesi ile kısmi süreli olarak çalışmaya başlamış, 15.11.2000, 3.8.2001 ve 04.07.2002 tarihlerinde de yeni sözleşmeler imzalanmış 29.01.2004
tarihinde de davalı yanca iş akdine son verilerek davalı işyerinden ayrılmıştır. Davacı bu çalışma süresi içerisinde 03.08.2000- 12.07.2001 arası SGK ile irtibatlandırılmış daha sonra hem davalı işyerinde, hem de memur statüsünde devlet hastanesinde çalışması sebebiyle Emekli Sandığına tabi olarak çalışmış, SSK.lı gösterilmemiştir.
Davacının davalı işyerinde imzaladığı sözleşmeler uyarınca haftanın belli günleri ve saatlerinde işyeri hekimi olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Kamu görevlisi olarak çalışan doktorun aynı zamanda iş kanuna tabi işyeri hekimi olarak başka bir işyerinde çalışmasında yasal bir engel olmadığı için davacı davalı işyerinde çalışmaya başladığı 30.08.2000 tarihinden akdin feshedildiği tarihe kadar olan süre itibariyle işçi sıfatıyla şartları mevcut ise kıdem tazminatına hak kazanacaktır.
Bu nedenle, mahkemenin 288 gün sigortalı çalıştığı diğer günler Emekli Sandığına tabi olduğu gerekçesiyle kıdem tazminatına hak kazanamayacağı yönündeki kabulü hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş davacının iş akdinin sona eriş şeklinin kıdem tazminatına hak kazandıracak nitelikte olup olmadığını tespit ederek sonucuna göre kıdem tazminatı isteği hakkında karar vermekten ibarettir. Çalışma süresinin 1 yılın altında olduğunu kabul ederek anılan isteğin reddi hatalıdır.
9. HD. 2010/13068 E. 2012/18281 K. 24.05.2012