Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

İcra mahkemelerinde görülen davalarda avukatlık ücretine ilişkin Yargıtay kararları

İcra mahkemelerinde görülen davalarda avukatlık ücretine ilişkin Yargıtay kararları

Kendisini vekille temsil ettirmeyen borçlu lehine vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir. (Y. 12. HD. 24.12.2014, 2014/25015-2014/31449)

Alacaklı tarafından bir adet çeke dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde; borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda takip dayanağı çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürerek borca itiraz ettiği, mahkemece itirazın kabulü ile takibin ve takip dayanağı çekin iptaline ve davalı aleyhine 8.800,00 TL nispi vekalet ücretine hükmedildiği görülmektedir.
Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 2014 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11/3 maddesinde “İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa tarife gereğince ayrıca avukatlık ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara ilişkin olup, tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra numaralarında yazılı miktarları geçemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu nedenle icra mahkemesinde görülen dava ve işlerde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir iken nispi vekâlet ücreti tayini isabetsizdir.
Ayrıca, Borçlunun icra mahkemesine başvurusu İİK’nun 169. maddesine dayalı borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK’nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken; takibin ve takip dayanağı çekin iptali yönünde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir. (Y. 12. HD. 18.6.2014, 2014/15703-2014/17878)

Borçlunun temyiz istemi vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin olup, İİK.nun 4949 Sayılı Kanunla değiştirilen 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı kanunun ek 1. maddesinin 1.fıkrası uyarınca 1.1.2014 tarihinden itibaren artırılan miktarı dikkate alındığında uyuşmazlık konusu değerin 5.440,00 TL.yi geçmediği anlaşıldığından mahkeme kararının temyiz kabiliyeti olmadığından temyiz isteminin reddine karar verildi. (Y. 12. HD. 9.12.2014, 2014/23369-2014/29927)

Temyiz vekalet ücretine ilişkindir. İİK.nun 4949 Sayılı Kanunla değiştirilen 363/1. maddesinin son cümlesindeki kesinlik sınırının aynı kanunun ek 1. maddesinin 1 .fıkrası uyarınca 1.1.2013 tarihinden itibaren artırılan miktarı dikkate alındığında uyuşmazlık konusu değerin 5.240,00 TL.yi geçmediği anlaşıldığından mahkeme kararının temyiz kabiliyeti yoktur. (Y. 12. HD. 28.1.2014, 2013/36350 – 2014/2177)

HMK’nun 326. maddesi gereğince, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
Davada haklı çıkan tarafın davasını vekille takip etmesi durumunda, lehine hükmedilen vekalet ücreti de, bir tür yargılama gideri olup, sorumlusu yine HMK’nun 326. maddesine ve yukarıda açıklanan kurala göre belirlenecektir.
Somut olayda, şikayetçi, bono metni ve senet miktarında tahrifat yapıldığını ve dolayısıyla senedin kambiyo vasfını yitirdiğini ileri sürerek borcun tamamına itiraz edip takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece, senet miktarına yönelik tahrifat iddiasının kabulü ile takibin, asıl alacağın 10.000 TL’lik kısmı yönünden durdurulmasına, 7.500TL asıl alacak ve fer’ileri yönünden devamına, yargılama gideri ile vekalet ücretinden alacaklı tarafın sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, itiraz dilekçesi içeriği itibariyle istem kısmen kabul edildiğine göre, itirazın kısmen kabulü şeklinde hüküm kurularak, yargılama giderinin taraflar arasında paylaştırılmasına ve kendisini vekil ile temsil ettiren alacaklı lehine de vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, tüm yargılama giderlerinden alacaklının sorumlu tutulması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. (Y. 12. HD. 23.12.2014, 2014/25826 – 2014/31303)

Somut olayda ihalenin feshi istemi ile açılan dava sonunda nisbi vekalet ücreti ve nisbi harca karar verildiği görülmüştür.
İhalenin feshi istemi şikayet niteliğinde olup, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11/3. maddesinde; icra mahkemesindeki duruşmalı işlerde tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünün üçüncü sırasındaki miktar nazara alınarak maktu avukatlık ücretine hükmedileceği açıklanmıştır. Ayrıca İcra ve İflâs Kanunu kapsamındaki şikayetler hakkında karar verildiğinde, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun Yargı Harçları ile ilgili (I) Sayılı Tarifesinin, Karar ve İlam harcı başlıklı 111 nolu bölümünün, maktu harçlarla ilgili 2/a maddesine göre maktu harç alınması gerekmektedir.
O halde mahkemece, ihalenin feshine ilişkin şikayette maktu harca ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile nisbi harca ve nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir. (Y. 12. HD. 11.11.2014, 2014/23838 – 2014/26843)

Alacaklı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, yapılan ihalenin usulsüz olduğunu belirterek feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin reddine ve para cezasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK’nun 134/8. maddesinde; “İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, ihale konusu taşınmazın takdir edilen 26.655,00 TL bedel ile satışa çıkarıldığı ve 90.500,00 TL üzerinden ihale edildiği görülmektedir. Dolayısıyla zarar unsuru gerçekleşmemiş olup, borçlu, İİK.nun 134/8. maddesi kapsamında kendi menfaatinin muhtel olduğunu ispatlayamadığmdan ihalenin feshini istemekte hukuki yararı yoktur.
O halde, mahkemece, ihalenin feshi isteminin İİK.nun 134/8. maddesi gereğince zarar unsuru bulunmadığından reddi ile işin esasına girilmemiş olacağından para cezasına hükmedilmemesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi ve para cezasına hükmedilmesi isabetsizdir.
Diğer yandan;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi hükmüne göre;
Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.
Şikayete konu olayda, ihalenin feshi isteminde bulunulan taşınmaz, Samsun 3. İcra Müdürlüğünün 2012/12 Talimat sayılı dosyası ile satışı yapılan yerdir. Şikayetin niteliği itibariyle takip alacaklısı ve ihale alıcısı hasım gösterilmek suretiyle yargılama yapılmıştır. Yukarıda belirtildiği şekilde zarar unsuru bulunmadığından adı geçenler yönünden ihalenin feshi isteminin reddi aynı hukuksal nedene dayandırılmıştır. Bu durumda, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin uygulanması gereken 3/2. maddesi gereğince, ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti takdiri gerekirken, şikayetçinin, davalı olan ihale alıcısı ve alacaklı için ayrı ayrı avukatlık ücreti ile sorumlu tutulması doğru değildir.
Mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerekir ise de, ihalenin feshi istemi reddedildiğinden sonucu doğru olup, para cezası ve vekalet ücretine ilişkin yanlışlığın giderilmesi de yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir. (Y. 12. HD. 3.6.2014, 2014/13030 – 2014/15927)

HMK’nun 326. maddesi gereğince, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
Maddenin birinci fıkrası, hukuki korunma isteğinde haklı çıkmanın doğal bir sonucudur. Kural olarak, haksız dava açan veya haksız olarak aleyhine dava açılmasına sebebiyet veren kişi bütün yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır. Ancak, kusuru olmaksızın aleyhine dava açılan ve yine aleyhine hüküm verilen tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulması doğru değildir.
Davada haklı çıkan tarafın davasını vekille takip etmesi durumunda, lehine hükmedilen tutar olan vekalet ücreti de, bir tür yargılama gideridir ve sorumlusu yine HMK’nun 326. maddesine ve yukarıda açıklanan kurala göre belirlenecektir.
Somut olayda, her ne kadar takip, alacaklı tarafından tedbir kararından sonra 6.2.2014 tarihinde başlatılmış ise de; tedbir kararının alacaklıya tebliğ edildiği veya takipten önce tedbir kararının varlığından haberdar olduğu hususunda belge ve delil de sunulmamıştır. Bu durumda, icra takibinin tedbir kararı içeriğine aykırılığı sonucunun oluşmasında alacaklıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Ticaret Mahkeme¬since verilen tedbir kararının Ticaret Sicili Gazetesi ve Basın İlan Kurumu marifeti ile yayınlanmasına karar verilmiş ise de, icra takibinin tedbir kararı tarihine göre henüz üçüncü gün olan 6.2.2014 tarihinde başlatıldığı nazara alındığında bu ilanların yapıldı¬ğına ilişkin yazılı bir belge de bulunmamaktadır.
O halde mahkemece, haksız olarak aleyhine şikayet yoluna başvurulmasına sebebiyet vermeyen alacaklı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi de isabetsiz olup, kararın bu nedenle de bozulması gerekir ise de, söz konusu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. (Y. 12. HD. 30.5.2014, 2014/12897 – 2014/15610)

İİK’nun 82/1. maddesinin 12. bendi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı, adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. Mahkemece, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise, satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirtilen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.
Somut olayda, mahkemece, İİK’nun 82/1. maddesinin 12. bendi gereği, “evin kıy¬metinin fazla olması nedeni ile borçlunun haline münasip ev bedeli olan 50.000 TL borçluya bırakılmak suretiyle ve satış bedelinin 50.000 TL den az olmamak üzere satışının yapılmasına, satış bedelinden 50.000 TL nin borçluya arta kalanın alacaklıya ödenmesine” karar verildiğine ve bu haliyle şikayet kısmen yerinde görüldüğüne göre, “şikayetin kısmen kabulü” yönünde hüküm kurulması ve şikayet kısmen kabul edildiğinden borçlu lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. (Y. 12. HD. 9.12.2014, 2014/23349 – 2014/29905)

HMK. nun 326. maddesi gereğince, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise, mahkeme, yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
Maddenin birinci fıkrası, hukuki korunma isteğinde haklı çıkmanın doğal bir sonucudur. Kural olarak, haksız dava açan veya haksız olarak aleyhine dava açılmasına sebebiyet veren kişi bütün yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır. Ancak, kusuru olmaksızın aleyhine dava açılan ve yine aleyhine hüküm verilen tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulması doğru değildir.
Davada haklı çıkan tarafın davasını vekille takip etmesi durumunda, lehine hükmedilen tutar olan vekalet ücreti de, bir tür yargılama gideri olup, sorumlusu yine HMK.nun 326. maddesine ve yukarıda açıklanan kurala göre belirlenecektir.
Somut olayda, Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/756 E. sayılı dosyasında görülen iflasın ertelenmesine ilişkin dava nedeniyle verilen 22/07/2013 tarihli ara kararının 2/g bendinde “…. icra takibi….yapılamamasına…,” karar verildiği görülmektedir. Her ne kadar takip, alacaklı tarafından bu tedbir kararından sonra 06/02/2014 tarihinde başlatılmış ise de, tedbir kararının alacaklıya tebliğ edildiği veya alacaklının, takipten önce tedbir kararının varlığından haberdar olduğu iddia edilmediği gibi, bu hu-susta belge ve delil de sunulmamıştır. Bu durumda, icra takibinin, tedbir kararı içeriğine aykırılığı sonucunun oluşmasında alacaklıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır.
O halde mahkemece, haksız olarak aleyhine şikayet yoluna başvurulmasına sebebiyet vermeyen alacaklı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, söz konusu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. (Y. 12. HD. 18.12.2014, 2014/23037 – 2014/30828)

Somut olayda alacaklının icra mahkemesine başvurusu, İstanbul 9. İcra Müdürlü-ğü’nün 2009/21634 E. sayılı icra takip dosyasında üçüncü kişi İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri AŞ. ile İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme AŞ’ye gönderilen haciz ihbarnamelerine yapılan itiraz üzerine İİK’nun 89/4. maddesi uyarmca açılan tazminat davasıdır.
Alacaklı tarafın haciz ihbarnamesine itiraz eden 3.kişiler ile ilgili ayrı açtığı tazminat davasının 11.7.2012 tarihinde birleştirilerek Mahkeme’nin 2010/1577 esas sayılı dosyası üzerinden devamına karar verildiği ve 16.4.2014 tarihinde asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, kararda tek bir alacak olduğu kabul edilerek nisbi vekalet ücretinin asıl ve birleşen dosyadaki alacak toplamı üzerinden tek verildiği anlaşılmıştır.
Her dava birleşse bile bağımsız varlıklarını koruduğundan harç ve vekalet ücretinin her dava için ayrı ayrı hüküm altına alınması gerektiği halde, mahkemece bu gerekliliğin yerine getirilmemiş olması doğru değildir. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 8. maddesinde de bu husus açıkça düzenlenmiştir.
O halde; mahkemece davacı alacaklının açmış olduğu her iki dosya yönünden davanın reddine karar verilmiş olması sebebiyle, 3.kişi olarak haciz ihbarnamesine itiraz eden davalılar yararına eldeki dosya ile birleşen dosyadan ayrı ayrı vekalet ücreti hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde vekalet ücretine karar verilmesi doğru değildir. (Y. 12. HD. 11.11.2014, 2014/19793 – 2014/26821)

Alacaklı tarafından borçlular aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatılmış, örnek 7 ödeme emri borçlulara tebliğ edilmiş, borçlunun süresi içerisinde borca, faiz oranına ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuştur. Alacaklı tarafından itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda itirazın kesin kaldırılması isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2014 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11/3 maddesinde; “İcra mahkemelerinde duruşma yapılırsa tarife gereğince ayrıca avukatlık ücreti hükmedilir. Şu kadar ki bu ücret, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün iki ve üç sıra numaralarında gösterilen iş ve davalarla ilgili hukuki yardımlara ilişkin olup, tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek avukatlık ücreti bu sıra numaralarında yazılı miktarları geçemez” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenle mahkemece, borçlular lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda olumlu olumsuz karar verilmemesi ve yargılama giderlerinin borçlu üzerinde bırakılması isabetsizdir. (Y. 12. HD. 20.11.2014, 2014/20048 – 2014/27709)

Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ettiği, mahkemece yetki itirazının kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Borçlunun yetki itirazı kabul edildiğine ve borçlu icra mahkemesinde kendisini vekil ile temsil ettirdiğine göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 2014 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre borçlu lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda olumlu olumsuz karar verilmemesi ve yargılama giderlerinin borçlu üzerinde bırakılması isabetsizdir. (Y. 12. HD. 30.9.2014, 2014/23708 – 2014/22948)

Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun süresinde icra mahkemesine başvurarak, icra müdürlüğünün yetkisine ilişkin itirazı ile birlikte imzaya ve borca itirazlarını ileri sürdüğü; mahkemece, öncelikle yetki itirazının değerlendirilerek icra müdürlüğünün yetkisine ilişkin itirazın kabulü ile Mardin İcra Dairelerinin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde takip dosyasının yetkili Kızıltepe İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verildiği görülmektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. maddesinin 2. fıkrasında; “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder” düzenlemesi yer almaktadır. Anılan düzenleme mahkemelerin görev veya yetkisi kapsamında verilen kararlara ilişkin olup, somut olaydaki gibi icra müdürlüğünün yetkisine ilişkin itirazların incelenmesinde uygulanma yeri yoktur. Zira icra müdürlüğünün yetkisizliğine ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip, talep halinde icra dosyasının gönderileceği yer, yetkili icra müdürlüğüdür.
O halde, mahkemece yetki itirazı kabul edilen borçlu lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yargılama giderlerinin yetkili mahkemeye bırakılması şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir. (Y. 12. HD. 9.5.2014, 2014/11175 – 2014/13893)

İhalenin feshi davasının vekil ile takip edilmesi durumunda mahkemece maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekâlet ücreti tayini de doğru değildir. (Y. 12. HD. 25.11.2014, 2014/29611-2014/28269)

Borçlu icra mahkemesine başvurusunda çek tazminatının iptalini talep ettiği ve bu itirazında haksız olduğu mahkemece belirlendiğine göre, bu istemin reddedilerek, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren alacaklı yararına avukatlık ücret tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesi  doğru görülmemiştir. (Y. 12. HD.
30.9.2014, 2014/17591 – 2014/22917)

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takip üzerine borçlunun icra mahkemesine itirazda bulunduğu, mahkemece itirazın reddine karar verildiği, ancak kendisini vekille temsil ettiren alacaklı lehine, 28.12.2013 tarih ve 28865 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “İcra ve İflas Daireleri ile İcra Mahkemelerinde Ücret” başlıklı 11/3. maddesi gere¬ğince duruşmalı işler için öngörülen 500,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece bu miktarı aşar şekilde 8.290.-TL vekalet ücretine hükmolunması isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. (Y. 12. HD. 9.5.2014, 2014/10672-2014/13860)

T. Mobilya Ltd.Şti. vekili duruşmaya gelmediği gibi, davaya da cevap vermediği, dolayısıyla davada bir emek ve mesaisi bulunmadığı halde lehine vekalet ücreti takdiri isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. (Y. 12. HD. 3.6.2014,2014/13719 – 2014/15993)

Mahkemece, şikayetin evrak üzerinde inceleme yapılmak suretiyle sonuçlandırıldığı, alacaklı vekilinin ise bir emek ve mesaisinin bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, alacaklı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir. (Y. 12. HD.
14.5.2014, 2014/11828 – 2014/14385)

Somut olayla emekli maaşı üzerine haciz konulduğu gerekçesiyle haczin kaldırılması şikayetinde bulunan Leyla Ş.’in, icra takibinde alacaklı ya da borçlu sıfatı bulunmadığından adı geçenin davada aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.
Bu nedenle mahkemece takip dosyasında taraf sıfatı olmayan Leyla Ş. tarafından yapılan şikayetin aktif husumetten reddine ve kendisini vekil ile temsil ettiren alacaklı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ilgili kişi yönünden hüküm tesis edilmemesi isabetsizdir. (Y. 12. HD. 11.11.2014, 2014/20944-2014/26809)

Somut olaya şikayetçi üçüncü kişinin dilekçesinde İÎK.’nun 97. maddesi gereğince istihkak davası açması yönünde dava hakkı tanınmasına ilişkin şikayet hakkını saklı tuttuğunu belirtmiş olması karşısında, mahkemece istemin istihkak iddiası olarak nitelendirilip, talebi aşar şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Mahkemece, icra takibinin tarafı olmayan üçüncü kişi, icra mahkemesinden şikayet yoluyla haczin kaldırılmasını isteyemeyeceğinden şikayetçi isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekirken, istihkak davası açılmış gibi değerlendirilerek sonuca gidilmesi ve nisbî vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmayıp mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekir ise de, sonuç olarak istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının bu gerekçe ile onanması gerekmiştir.
Ayrıca şikayetçi üçüncü kişinin istemi şikayet niteliğinde olup, mahkemece, istihkak davası açılmış gibi, şikayeti reddedilen üçüncü kişi aleyhine vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 11/3. maddesi gereğince maktu olarak hesaplanması yerine nispi olarak tayini isabetsiz olup hükmün bu nedenle de bozulması gerekirdiyse de; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından mahkeme kararının düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir. (Y. 12. HD. 27.11.2014, 2014/21045-2014/28629)

Şikayetçinin icra mahkemesine başvurusu, taşınmaz üzerinde bulunan binanın kendisine ait olması nedeniyle satış dışı bırakılmasına ilişkin olup, İİK’nun 363. maddesi uyarınca temyizi kabil kararlardandır. Bu nedenle Dairemizin 25.4.2014 tarih ve 2014/9373 Esas-2014/12277 Karar sayılı kararının oybirliği ile kaldırılmasına karar verildikten sonra şikayetçinin anılan icra mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
Taşınmaz üzerinde bulunan bina taşınmazın mütemmim cüzü olup, haciz, mütemmim cüzü de kapsar. Bu nedenle istemin reddi sonucu itibariyle doğru olup sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Şikayetçinin icra mahkemesine başvurusu, taşınmaz üzerindeki yapının kendisine ait olduğu nedenine dayalı olup, bu hali ile İİK’nun 16. maddesi kapsamında şikayet niteliğindedir. İcra mahkemesinde şikayet olarak incelenen işlerde ise, maktu harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.
O halde mahkemece, maktu harç ve vekalet ücretine hükmolunması gerekirken, başvurunun istihkak davası olarak vasıflandırılıp şikayetçi aleyhine nispi harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir. (Y. 12. HD. 22.9.2014, 2014/18598 – 2014/21919)

İİK.nun 89/4. maddesi koşullarında açılan tazminat davaları, genel hükümler dairesinde incelenip sonuçlandırılır. Bu nedenle kendisini vekil ile temsil ettiren ve davasında haklı çıkan taraf lehine avukatlık ücret tarifesi uyarınca nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.
Bu durumda alacaklı tarafından açılan tazminat davası reddedildiğine ve davalı 3. kişi kendisini vekil ile temsil ettirdiğine göre yararına avukatlık ücret tarifesi uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu avukatlık ücreti tayini isabetsizdir. (Y. 12. HD. 7.4.2014, 2014/7567-2014/10068)