Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Sigortalının Sözleşmede İmzasının Bulunmaması

Sigortalının Sözleşmede İmzasının Bulunmaması

T.C YARGITAY

11.Hukuk Dairesi

Esas: 1999 / 1255

Karar: 2000 / 2207

Karar Tarihi: 01.01.2000

ÖZET: Sigortalının sözleşmede imzasının bulunmaması sözleşmenin gerçekleşmediği anlamında değerlendirilemez. Öte yandan, davacı zorunlu mali mesuliyet sigortasının aynı tarihler için başka bir sigorta şirketine yaptırdığını da ileri sürmemektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davanın reddine karar verilmek gerekirken, davanın kabulü bozmayı gerektirmiştir.

(818 S. K. m. 5)

Dava: Taraflar arasındaki davanın Tokat 2.Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 19.07.1999 tarih ve 1998/466 – 1999/234 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşüldü düşünüldü:

Sigortalının Sözleşmede İmzasının Bulunmamasının Sözleşmenin Gerçekleşmediği Anlamında Değerlendirilemeyeceği 

Karar: Davacı vekili, 239.420.000.- lira prim alacağının tahsili için davalı tarafından müvekkili aliyhine başlatılan icra takibinde borç sebebi olarak gösterilen iki adet “dolu sigorta poliçesi” ile bir adet zorunlu mali sorumluluk poliçesinin davalı tarafından tek taraflı tanzim edildiğini poliçelerde müvekkilinin imzasının bulunmadığını dolayısıyla müvekkilinin herhangi borcu olmadığını, takip nedeniyle müvekkilinin aracına haciz ve muhafaza işlemi yapıldığından mağduriyetinin giderilmesi için takip borcunun icra dosyasına ödendiğini ileri sürerek müvekkilinin borcu olmadığının tesbitine, yatırılan paranın müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, teklifnamede davacının imzasının bulunduğunu, poliçelerde davacı imzasının mutlaka bulunmasının gerekmediğini, sözlü beyan üzerine poliçe düzenlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlar doğrultusunda icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir kararı verildiğinden davanın icra takibinden sonra açılmış bir menfi tesbit davası olduğu, davacı sigortalıyla davalı acentanın imzalarının bulunduğu teklifnameye göre sigorta şirketinin teklifi kabul etmesi halinde sigorta poliçesinin düzenleneceği ve karşılıklı olarak imzalanacağı,

sigortanın imzalayacağı teklifin taahhütlü olarak postaya verildiği tarihten itibaren poliçe hükümlerinin uygulanmaya başlayacağı, oysa poliçelerin sadece davalı acenta tarafından imzalandığı, sözleşmenin kurulması ve başlaması için teklifnamede sigorta şirketinin kabulünün şart koşulduğu, poliçelerin davacıya tebliğ edildiğinin davalı tarafından kanıtlanamadığı, BK.nun 5 inci maddesi uyarınca kabul beyanının makul sürede gönderilmesi gerektiği halde davalı kabul beyanının davacıya ulaştırdığını,

kanıtlayamadığı, dolayısıyla takibe konu dolu poliçeleriyle ilgili sigorta sözleşmesinin kurulduğunun kanıtlanamadığı, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi için düzenlenmiş teklifname olmadığı, sigorta sözleşmelerinde yasal bir şekil şartı öngörülmediği, sadece davalının düzenlediği bir poliçenin davacı bakımından ispat aracı olarak kullanılabileceği gerekçeleriyle davanın kabulüne, takip dayanağı olan sigorta poliçelerinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tesbitine, icra dosyasına davacı tarafından yatırılan 285.300.000.- lira’nın ve yargılama dosyasına yatırdığı 43.000.000.- lira davacıya iadesine karar verilmiştir.

Davanın Reddine Karar Verilmek Gereği 

Davacı, aleyhine takibe konularak ödenen 2719064 ve 2719063 sayılı dolu ve 148626 nolu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçelerin davalı tarafından düzenlendiğini bu poliçelerde imzasının bulunmadığını belirterek icra yoluyla tahsil olunan 285.270.000.- lira’nın borcu olmadığını ve istirdadını dava etmiştir.

Davacı tarafından 18.05.1998 tarihinde davalı sigorta temsilcisine yollanan sigorta teklifnamesinde iki adet taşınmazında bulunan çeşitli meyva ağaçlarının dolu sigorta poliçesi ile 18.05.1998 ile 30.10.1998 tarihleri arasında sigortalanmasını talep etmiştir. Aynı teklifnameye göre düzenlenen sigorta poliçesinde ise prim toptan 01.10.1998 tarihinde ödenmesi kararlaştırılmıştır. Poliçe 31.05.1998 tarihinde tanzim edilmesine rağmen davacı 01.10.1998 tarihinde ödemesi gereken prim borcunu ödememesi üzerine, hakkında 20.10.1998 tarihinde takibe geçilip borcu ödedikten sonra 30.11.1998’de bu davayı açmıştır. Açıklandığı gibi poliçe teminatının 01.10.1998 tarihinde sona ermesinden sonra aynı tarihte sigorta primlerini ödemesi gereken davacının prim borcunu ödemek yerine bu davayı açması iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.

Hükmün Bozulması

Davacı davalı sigortalıya dolu sigorta poliçelerini tanzim etmek üzere 18.05.1998 tarihinde dolu sigorta teklifnamesini vermiştir. Bu teklifname sigorta akdinin yapılması için bir icaptır. Sigorta poliçesi de 31.05.1998 tarihinde bu teklifnamede yer alan bilgilere göre tanzim edildiğine göre bu icap kabul edilerek sigorta sözleşmesi gerçekleşmiş bulunmaktadır. Dairemizin 06.04.1962 gün ve 3150-1570 sayılı ve bu yönde kararlılıkla uygulanmakta olan kararlarında da değinildiği üzere sigorta sözleşmesinin in’ikadı için tarafların iradelerinin birleşmesi kafidir. Sigorta poliçesi, sözleşmenin in’ikadı için sıhhat şartı olmayıp ancak sözleşmenin akdedildiğini ve muhtevasını ispata yarayan bir belgedir. Bu sebeplede, sigortalının sözleşmede imzasının bulunmaması sözleşmenin gerçekleşmediği anlamında değerlendirilemez. Öte yandan, davacı zorunlu mali mesuliyet sigortasının aynı tarihler için başka bir sigorta şirketine yaptırdığını da ileri sürmemektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davanın reddine karar verilmek gerekirken, davanın yazılı nedenlerle kabulü bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.03.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.