Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Yol yardımı – Yargıtay kararları

Yol yardımı – Yargıtay kararları

…Davacının servis ücreti talebi vardır. 4857 sayılı İş Kanunu’nda işçilere yol yardımı yapılmasını öngören bir hüküm olmadığı gibi, işyerinde uygulanan ve yol yardımını hükme bağlayan bir toplu iş sözleşmesi de bulunmamaktadır. Davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki bir kısım hizmet alım sözleşmelerinde, sözleşme bedeline dahil giderler arasında ulaşım ve nakliye giderlerinin sayıldığı görülmekle beraber bu husus, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki sözleşme bedelinde dikkate alman bir durum olup, davacıya servis ücreti ödendiğini ispatlar nitelikte değildir. Servis ücreti alacağı davacı tarafından ispatlanamamıştır. Bu sebeple sözkonusu talebin reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi de isabetsizdir.
22. HD. 2014/10344 E. 2014/11599 K. 06.05.2014

…Davacı işçi; kendisine ulaşım yardımı yapılması amacıyla toplu taşıma araçlarında geçerli olan ve ücretsiz biniş hakkı veren kart verildiğini fakat bu kartın oturduğu evin konumu açısından her hangi bir işe yaramadığını, işyeri ile evi arasında bu kartı kullanamadığını, bu yüzden de ulaşım için serbest biniş kartının geçerli olmadığı ulaşım vasıtalarının kullanmak zorunda kaldığını, ödemek zorunda kaldığı ulaşım bedelleri ile faizlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ise ulaşım yardımının sağlanması amacı ile davacıya toplu taşıma araçlarında kullanabileceği ve ücretsiz biniş hakkı tanıyan kart tahsis edildiğini, kaldı ki şehrin birçok yerine toplu taşıma araçları ile ulaşımın sağlandığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında geçerli TÎS’e göre davacı işçiye ulaşım yardımının sağlanacağı her iki tarafın da kabulündedir. Yine davacıya serbest geçiş hakkı tanıyan ulaşım kartı verildiği hususunda da taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlık; davacının ikametgâhı ile işyeri arasındaki ulaşımı serbest kartını kullanabilip kullanamadığı, ulaşıma ilişkin ücreti kendisinin karşılamak zorunda kalıp kalmadığı konularında toplanmaktadır.
Davacı ulaşımını halk otobüsü ile sağladığını, her gün için dört adet bilet kullandığını iddia etmektedir. Mahkemece davacının çalışma süresi boyunca ikametgâh adresleri ve davalı işyeri adresi açık olarak ortaya konmalı, davacının belirlenen adreslerinden işyerine geliş gidişte kullandığı güzergâh, bu güzergâhta hangi ulaşım araçlarının kullanılabildiği, davacının ikametgâhından hangi ulaşım vasıtalarını kullanarak gelip gidebileceği tespit edilmeli, oluşacak sonuca göre davacının hak ve alacak talebi değerlendirilmelidir. Mahkemece eksik araştırma ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/12783 E. 2014/17279 K. 28.05.2014

…Mahkemece; servis uygulanmasının işverenin takdirine bırakılmış bir uygulama olmadığı, açık ve net olarak “işverence öncelikle merkez işyerlerine gidiş gelişlerde kullanılmak üzere kesinlikle servis arabası sağlanır.” hükmünün getirildiği, TİS den yararlanma hakkını elde eden ve sendika üyeliği devam eden her işçinin bu servis düzenlemesinden faydalanması gerektiği, her ne kadar T İS de servis sağlanmadığı takdirde servis ücreti nakit olarak ödenir şeklinde bir düzenleme olmasa da işverence işçilerin taşınması uygulamasına gidilsin ya da gidilmesin TIS de servis hizmeti sağlama ile ilgili bir hüküm bulunduğu müddetçe vasıta yardımının, tazminat hesaplarında dikkate alınması gerektiği, servis ücreti talebinde bulunmak için TİS’dc illa ki “servis sağlanmadığı takdirde servis ücreti nakit olarak ödenir” şeklinde bir düzenlemenin bulunması da gerekmediği. Borçlar Kanununun 323.maddesine göre; işverenin sözleşmede belirlenen ya da adet olan veya TİS’de belirlenen ücreti ödemekle yükümlü olduğu, davacının talep etmiş olduğu yol ücretinin ücretin eki olduğu, TİS’den doğduğu, para ile ölçülmesinin mümkün olduğu ve devamlı nitelikte olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı taraf temyiz etmiştir.
Dosya içeriğini göre; Yol-İş Federasyonu ile Y.Gcnel Müdürlüğü arasında akdedilen 1974-1976 dönemine ilişkin TİS’te “ Merkez işyerlerine gidiş vc gelişlerde kullanılmak üzere olanaklar ölçüsünde işverence öncelikle servis arabası sağlanır. “ hükmü yer almış, 1978-1980 dönemine ilişkin TİS’te; “İşverence öncelikle merkez işyerine gidiş vc gelişlerde kullanılmak üzere servis arabası sağlanır. “ hükmüne yer verilmiş, YSE-İş Sendikası ile Y.Genel Müdürlüğü arasında akdedilen 01.10.1979-28.02.1982 yürürlük süreli İşyeri Toplu İş Sözleşmesinde; “işverence öncelikle merkez işyerine gidiş ve gelişlerde kullanılmak üzere kesinlikle servis arabası sağlanır. “ Denilerek önceki TİS’den farklı olarak maddeye “”kesinlikle” ibaresi eklenmiş, Yüksek Hakem Kurulunun sözleşmenin süresini 01.03.1982-28.02.1985 tarihine kadar uzatan kararında ise; “İşçilerin işyerlerine götürülmelerinde mevcut uygulamaya aynen devam edilir. “ Maddesine yer verilmiş, Yol-İş Sendikası (Türkiye Yol. Yapı İnşaat İşçileri Sendikası) ile YSE’nin hak ve yetkilerini devralarak yerine kurulan K.Hizmetleri Genel Müdürlüğü ‘arasında işletme düzeyinden imzalanan 01.03.1985-28.02.1987 yürürlük süreli I. Dönem TİS’te ise madde; “işçilerin, işyerlerine getirilip götürülmelerinde mevcut uygulamaya aynen devam edilir ve bu getirilip, götürülmeler Trafik Kanununa uygun araçlarla sağlanır. “ şeklinde kabul edilmiş ve bu güne kadarda maddenin I. Fıkrası bu şekilde kabul edile gelmiştir.
Somut olayda, davalı işveren işyerlerinde işçilere servis hizmeti verilmediği anlaşılmaktadır. Zira, davalı taraf, bu şekilde bir hizmetin hiçbir zaman verilmediğini kabul etmiş, davacı da işyerinde servisin bulunduğu uygulamanın bu yönde olduğu noktasında bir iddia da bulunmamıştır. Buna göre işyerinde servisin bulunmadığı ihtilaf dışıdır.
İşyerinde servisin bulunması gerektiğine dair hükümler Yol-İş Federasyonu ile YSE-İş Sendikası tarafından 1974- 28.02.1982 döneminde imzalanan TİS>ler ile Yüksek Hakem Kurulunca yürürlüğe konulan 01.03.1982- 28.02.1985 dönemine ilişkin TİSte yer almaktadır.
Bundan sonra imzalanan tüm TİS’lerde ise mevcut uygulamaya devam edileceği düzenlenmiştir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere, işyerinde günümüze kadar işveren tarafından (gece nöbetine kalanlar ile fazla mesai yapanlar hariç) bir servis uygulamasının yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mevcut uygulamanın ise “servisin konulmaması, bu konuda işveren tarafından her hangi biryükümlülük üstlcnilmemesi” şeklinde oluştuğu da ortadadır. Zira, her yenilenen sözleşmede mevcut uygulamanın devam edeceği belirtilmiş olup, servisin olmadığı anlaşılan davalı işyerinde bu durumun devam edeceğinin sendika ve işveren tarafından kabul edildiği sonucuna varılmıştır. Bir başka ifade ile sendika ve işveren, servis uygulaması olmadığını kabul etmişler ve taraflar servisin olmayacağı üzerinden uzlaşmışlar ve uygulama bu şekilde süregelmiştir. Diğer yandan işçinin 25 seneyi geçen bir zaman sonrasında işyerinde servisin olması gerektiği iddiası ile talepte bulunmasının da iyi niyetle bağdaşmadığı ve hakkın kötüniyetli kullanılması mahiyetinde olduğu açıktır. Buna göre dava konusu isteğin reddi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2010/36573 E. 2012/44359 K. 26.12.2012

Her iki tarafın da kabulünde olduğu üzere TİS ile öngörülen vasıta yardımı davalı tarafından ödenmiştir.
Davacı ikametgahının Ankara’da olup işyerinin bulunduğu Elmadağ İlçesine gidiş geliş ücretinin daha fazla olması nedeniyle fark vasıta yardımı isteğinde bulunmaktadır.
Toplu iş sözleşmesinin vasıta yardımını düzenleyen 50. maddesinde akçalı değerlendirme yapılmış, işçilerin oturdukları yer ile çalıştıkları yerin farklı olması ayrımı yapılmamıştır.
Ayrıca işverenin belirleyeceği güzergahta servis sağlanma olasılığından bahsedilmiştir.
Bu nedenle TİS gereği ödeme yapıldığı da tartışmasız olduğuna göre davacının bunun dışında ayrıca fark vasıta yardımı ödenmesi talebi haklı değildir.
Saptanan bu durum karşısında yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davanın reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
9. HD. 2009/22864 E. 2011/37903 K. 17.10.2011

…Davacı vekilinin temyizine gelince; Davacı işçi sendikaya üye olduğu tarihten itibaren Toplu İş Sözleşmesinin 56. Maddesi uyarınca vasıta yardım alacağının ödenmediğini belirterek istekte bulunmuş, bilirkişi dava dışı muvazaalı olarak davalı ile sözleşme imzalayan A. şirketinin imzaladığı servis sözleşmesi dikkate alınarak servis yardımının ayni yapıldığı ve davacıya 29.05.2009 tarihinden bordrolarla vasıta yardım ücretinin ödendiği gerekçesi ile hesaplama yapılmadığı belirtilmiş, mahkemece de gerekçe de davacının vasıta yardım alacağına dava ve ıslah tarihinden faiz, yürütülmesi gerektiği belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında vasıta yardım alacağının reddine karar verilmiştir.
Öncelikle dava dışı A. şirketinin başka bir servis firması ile imzaladığı servis hizmeti sözleşmesinden davacının fiilen yararlandığı saptanmadığı gibi sunulan bordrolarda davacı imzası bulunmamaktadır. Ayrıca bu alacak konusunda gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki vardır. Emsal davalarda sendikaya üye olan aynı konumdaki işçilerin Toplu İş Sözleşmesinin 56. Maddesinden düzenlenen vasıta yardım alacağından yararlanmasına karar verilmiştir. Öncelikle, çelişkiler giderilmeli, TİS hükümlerine göre davacının talepte bulunduğu dönem için vasıta yardım alacağı belirlenmeli, imzasız bordroda yer alan vasıta yardım alacağının ödenip ödenmediği, taraf delileri de dikkate alınarak araştırılmalı, ödenmiş ise fark olup olmadığı belirlenerek ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde vasıta yardım alacağının reddi hatalıdır.
9. HD. 2010/51572 E. 2011/21875 K. 04.07.2011

…Davalı vekili, davacı işçinin fiilen izin ve rapor kullandığı dönemlerde de hesaplama yapıldığını ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.
Davanın dayanağı toplu iş sözleşmesinin 57. maddesi hükmüdür. Anılan kurala göre, belediyelerce toplu taşıma vasıtası işletilen veya belediyelerin gözetim ve denetiminde özel toplu taşıma vasıtası işletilen mahallerde bulunan işyerlerinde çalışan üyelere işbaşı yaptıkları her gün için yine sözleşmede belirtilen ölçüde gidiş dönüş ücreti ödeneceği hükme bağlanmıştır. Davalı işveren 2.1.2008 tarihine kadar bu ödemeyi yaptığı halde servis hizmeti sağlamaya başladığı gerekçesiyle 3.1.2008 tarihinden vasıta ücreti ödemesini durdurmuştur. Davacının ikamet ettiği yer itibarıyla servis hizmeti sağlanmadığı anlaşılmakla, davacı işçi toplu iş sözleşmesi hükmü uyarınca vasıta ücretine hak kazanmış olup, mahkemece bu yönde verilen karar yerindedir. Bununla birlikte, davalı vekilin taralından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulan belgeler yeterince değerlendirilmemiş, bu
yönde denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu alınmamıştır. Belirtmek gerekir ki, davacı işçinin istek konusu dönem içinde yıllık izin ve mazeret izni kullandığı yine istirahat raporu aldığına dair itirazlar üzerinde yeterince durulmamış, bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda sözü edilen kayıtların ücret bordroları ile çeliştiği gerekçesiyle yeniden hesaplama yapılmamıştır.
Toplu iş sözleşmesinin 57. maddesinde açık biçimde vasıta ücretinin işçinin fiilen çalıştığı günler için ödeneceği hükme bağlanmıştır. Şu hale göre istek konusu dönem içinde davacı işçinin fiilen hangi günler çalıştığı konusundaki tartışma üzerinde durulmalı ve konuyla ilgili işveren belgeleri bir değerlendirmeye tabi tutularak gerçek durumun tespitine gidilmelidir. Aylık ücret bordrolarında işçinin izin kullandığı ya da rapor aldığı günlerin gösterilmemiş oluşu, işveren aleyhine yorumlanmamalı ve gerekirse konuya dair işveren belgelerinin tamamı getirtilerek, vasıta ücretine esas olmak üzere davaya konu dönem içinde fiilen çalışılan günler tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle ve davalının rapora karşı itirazları yeterince değerlendirilmeden bir karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/34213 E. 2009/30242 K. 03.11.2009

…Dosya içeriğine göre davacıya işe girdiği tarihten Ocak 2006 tarihine kadar personel yönetmeliği hükümlerine uygun olarak her ay 100 abonman bileli yol yardımının işverence yapıldığı. Şubat 2006 ayından itibaren yol yardımı verilmesi uygulamasına son verildiği ve fesih tarihi 30.11.2010 tarihine kadar da verilmediği anlaşılmaktadır.
Dava konusu yapılan “yol yardımı” ücretin eki niteliğinde olup ücret gibi değerlendirilmelidir. Ücret ve eklerinin ödenmesi işveren için iş akdinin asli edimlerinden biridir.
Dosya kapsamından; davalı işverenin ücretin eki niteliğinde olan yol yardımını tek taraflı bir işlemle ve davacıya bildirim yapmadan kaldırdığı anlaşılmaktadır. Yol yardımının kaldırılması yukarıda ilke kararımızda belirtildiği gibi 4857 sayılı İş Kanununun 22. Maddesi uyarınca çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik olup, değişiklik işçiye yazılı olarak bildirilmek ve işçinin kabulü suretiyle yapılabilir. Bu şekilde yapılmayan ve işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. Davacı uygulamadan kaldırılan yol yardımı ücretlerini talep edebilir. 4857 Sayılı İş Yasa’sının 22. Maddesi hükmü karşısında davacının uzun süre sessiz kalması zımnen kabul anlamına gelmez. Bu nedenle, dava konusu isteğin yazılı gerekçe ile reddedilmesi hatalıdır.
9. HD. 2012/2229 E. 2014/5874 K. 25.02.2014

…Davacı, davalı işveren tarafından kendine servis ücreti ödenmediğini belirterek bu alacağını talep etmiştir. Davalı taraf bu talebin haksız olduğunu belirtmiştir. Davacı tanıkları işyerinde 1997 veya 1998 yılında bir dönem kötü şartlardaki bir araç ile servis hizmeti verildiğini ve daha sonra bu hizmetin kaldırıldığını belirtmiştir.
Davalı işyerinde uygulanan bir toplu iş sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalı işverenin çalışanlara ücretsiz servis hizmeti verdiği de ispatlanamamıştır. Kaldı ki bu şekilde bir hizmet verilse dahi bu husus iş sözleşmesi ile düzenlenmediğinden davacı işçiye bu hizmetten yararlandırılmaması halinde bunu parasal olarak talep etme hakkı vermez. Ayrıca tanık beyanlarına göre servis hizmeti 1997 veya 1998 yılında verilmiş ve bu tarihte kaldırılmıştır.
Bu tarih itibariyle 1475 sayılı İş Kanunu yürürlükte olup bu kanunda iş şartlarında değişikliğin işçinin yazılı kabulüne bağlı olduğuna ilişkin bir düzenleme de bulunmadığından servis hizmetinin kaldırılması aradan geçen süre dikkate alındığında iş koşulu haline dönüşmüştür.
Davacının servis ücreti talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
9. HD. 2011/8575 E. 2011/18853 K. 21.06.2011

…Davacı işçi dava dilekçesinde herhangi bir gerekçe belirtmeden servis ücreti isteğinde bulunmuştur.
Davalı işverenler cevap dilekçelerinde bu istekle ilgili somut beyanda bulunmayarak davanın reddini talep etmişlerdir.
Hükme esas alınana bilirkişi raporunda davacının servis ücretine hak kazanacağına ilişkin delil olmadığı ancak iş yerinde servis varsa iş yeri uygulaması olarak servise hak kazanılacağı düşüncesi ile son beş yıllık servis ücreti hesabı yapmıştır.
Mahkemece davacıya servis sağlanmadığı gerekçesiyle hesaplanan miktarın kabulüne karar verilmiştir.
Davacının iş sözleşmesinde ve iki davalı arasındaki hizmet alım sözleşmesinde servis sağlanacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Tanıklara da iş yerinde servis olup olmadığı sorulmamıştır.
Böyle olunca; hizmet alım sözleşmesinin ekleri olan idari şartnameler dosyaya getirtilerek servis sağlanmasına ya da ücretinin uygulanmasına ilişkin bir hüküm olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı, böyle bir hüküm olmadığı taktirde hastaneye yazı yazılarak hastane ve alt işveren çalışanları için servis sağlanıp sağlanmadığı veya ücretinin ödenip ödenmediği ayrı ayrı sorulmalı, bu şekilde belirlenecek duruma ve beş senedir servisten yararlanmamış veya yol ücretini almamış olduğu da gözetilerek mevcut durumun iş yeri uygulaması oluşturup oluşturmadığı değerlendirilerek ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile servis ücreti bedelinin yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2011/48190 E. 2012/28019 K. 10.09.2012