YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI ASGARİ ÜCRET DÜZEYİNDE MAAŞ ALMANIN ETKİSİ
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/11957
KARAR NO : 2017/13613
Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile 20/12/2001 tarihinde boşandıklarını, boşanma davası ile davalı lehine aylık 100,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, nafaka miktarının 2008 yılında açılan dava neticesinde aylık 250,00 TL’ye yükseltildiğini, davalının işe başladığını, ve miras nedeniyle kendisine kalan taşınmazlar nedeniyle ekonomik durumunun iyileştiğini, kendisinin ise evli ve iki çocuğu olduğundan ve hastalıkları sebebiyle de masraflarının geçen zaman içerisinde arttığını, nafaka yükümlülüğünün kendisini maddi açıdan zor duruma düşürdüğünü ileri sürerek, aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, aylık 989,00 TL ücretle işe başladığını, 2014 yılı Eylül ayı itibariyle aylık 300,00 TL kira ödediğini, 243,00 TL ve 429,29 TL tutarında aylık ödemeleri devam eden iki adet kredisi olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Yasa 176/3.maddesine göre; “sözleşme veya hüküm ile kendisine maddi tazminat veya nafaka olarak bir irat tahsis edilmiş eşin yoksulluğunun zail olması, haysiyetsiz hayat sürmesi, bir evlenme akti olmadan fiilen karı koca gibi yaşaması yeniden evlenmesi veya eşlerden birinin ölmesi halinde, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça bu irat kesilir. İrat şeklinde maddi tazminat veya nafakayı gerektiren sebep ortadan kalkar ya da önemli ölçüde azalır veya borçlunun mali gücü önemli ölçüde eksilirse iradın indirilmesine veya kaldırılmasına karar verilebileceği gibi değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa iradın arttırılması da istenebilir.”
Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki, bilimsel öğretide; evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olduğu belirtilmektedir. Yargıtay’ın Yerleşik Kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak da kabul edilmemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; davalının asgari ücret düzeyinde maaş aldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi azaltılması istemini de kapsadığından, maaş almasının ekonomik durumunda olumlu yönde değişiklik sayılarak yoksulluğu tamamen ortadan kalkmamış olan davalının yoksulluk nafakasının indirilmesinin düşünülmemesi isabetli bulunmamıştır.
Öyle ise mahkemece; anılan ilke ve esaslar gözetilerek “çoğun içinde azda bulunur” kuralı gereğince yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılması yerine davacının gelir ve malvarlığı durumu ile davalının önceki ve şimdiki gelir ve malvarlığı durumu nazara alınarak, davalının asgari ücret düzeyinde gelire sahip olmasının, onun yoksulluk durumunu ortadan kaldırmadığı bu haliyle yoksulluk nafakasının indirilmesine karar verilmesi de olanaklı iken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi..
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/725
KARAR NO: 2018/2092
KARAR TARİHİ: 19.2.2018
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından; tazminatlar ve iştirak nafakalarının miktarı ile reddedilen yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-)Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Türk Borçlar Kanununun 52. ve 58. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3-)Mahkemece, davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası (TMK m.175) talebinin reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının tekstil işinde asgari ücretle çalıştığı ve aylık 400.00 TL konut kira giderinin bulunduğu buna karşılık davalı erkeğin ise yurt dışında işçi olarak çalıştığı aylık 1.600.00 USD gelirinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Asgari ücret seviyesindeki gelir kişiyi yoksulluktan kurtarmaz (HGK m. 2009/3-165-186). Yoksulluk nafakası koşulları davacı kadın yararına gerçekleşmiş olup, kadın lehine uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı gerekçe ile bu talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19.02.2018
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/15757
KARAR NO. 2018/4912
KARAR TARİHİ. 12.4.2018
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından; yoksulluk nafakasının reddi ve iştirak nafakasının miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadının asgari ücretle geçici işçi olarak çalışmakta iken 29.04.2016 tarihinde işten ayrıldığı, sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunmadığı, davacı-karşı davalı erkeğin ise sosyal inceleme raporunda uzmana verdiği kendi beyanına göre tarım işi ile ilgilendiği ve yıllık ortalama 35.000 TL geliri olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki asgari ücret seviyesindeki gelir kişiyi yoksulluktan kurtarmaz ( HGK m.2009/3-165-186 ). Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre davalı-karşı davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı gerekçe ile isteğin reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.