Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Vergi uyuşmazlıklarının Yargısal çözümü Nasıl Yapılır?

Vergi uyuşmazlıklarının Yargısal çözümü Nasıl Yapılır?

Vergi yükümlüsü ya da vergi sorumluları ile ver­gi idaresi arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümü için barışçıl çözüm yolları bazen yeterli olamamak­tadır. Uyuşmazlıklar, idari aşamada çözüme kavuş- turulamadığı zaman, yargı kuruluşlarına başvuru­larak giderilmeye çalışılır. Vergi yargılaması, vergi idaresi ile mükellef arasında çıkan uyuşmazlıkların, bağımsız mahkemeler önünde yargılama yapılmak suretiyle çözümlenmesidir.

Vergi Yargılamasında Görevli Mahkemeler

Vergi Mahkemeleri

Vergi mahkemeleri, vergi uyuşmazlıklarına iliş­kin olarak Danıştay’ın ilk derece mahkeme sıfatıyla baktığı davaların dışında kalan davalarda genel ve ilk derece mahkemesi olarak görev yapan bir yargı kuruluşudur. Bu mahkemeler, bölgelerin coğrafi durumları ve iş hacimleri dikkate alınarak Adalet Bakanlığı tarafından kurulur.

Vergi mahkemelerinin görevleri şunlardır (Böl­ge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun md 6):

  1. Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlülükler, bunların zam ve ceza­ları ile tarifelere ilişkin davaları,
  2. Birinci bentte belirtilen konularda 6183 sa­yılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hak­kında Kanun’ nin uygulanmasına ilişkin davaları,
  • Diğer kanunlarla verilen işleri çözümler.

Vergi mahkemeleri, kural olarak kurul hâlinde çalışmaktadır. Ancak genel bütçeye, il özel idarele­ri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülükler ve bunlardan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’ nin uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıklardan kaynakla­nan ve toplam değeri bir milyar lirayı (2018 yılı için T36.000) aşmayan davalar tek hâkimle karara bağlanır (Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahke­meleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Gö­revleri Hakkında Kanun md 7).

Bölge İdare Mahkemeleri

Bölge idare mahkemelerinin görevleri şunlardır:

  1. İstinaf başvurularını inceleyip karara bağla­mak. (2018 yılı için 5.000 TL’yi aşan vergi davaları).
  2. Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemele­ri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlık­larını kesin karara bağlamak.
  3. Diğer kanunlarla verilen görevleri yapmak. (Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahke­meleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun md 3/A).

Bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin kuruluş ve yargı çevrelerinin tespitinde, İçişleri, Maliye Bakanlıkları ile Gümrük ve Tekel Bakanlığının görüşleri alınır.

  1. Bölge idare mahkemeleri, başkanlık, başkan­lar kurulu, daireler, bölge idare mahkemesi adalet komisyonu ve müdürlüklerden olu­şur.
  2. Bölge idare mahkemelerinde biri idare diğeri vergi olmak üzere en az iki daire bulunur. Gerekli hâllerde dairelerin sayısı, Adalet Ba­kanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Sav­cılar Yüksek Kurulunca artırılıp azaltılabilir.
  3. Dairelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. (Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Ku­ruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun md 3).

Danıştay

Danıştay, Anayasa’da yerini almış yüksek idare mahkemesi, danışma ve inceleme merciidir. Vergi yargılamasında, bazı hâllerde ilk yargı mercii ola­rak görev yaparken asıl önemli görevi, Bölge İdare Mahkemelerinin belirli tutarları aşan vergi davaları için (2018 yılı için 117.000 TL) verdiği kararları temyiz mercii olarak incelemesidir.

Danıştay biri idari daire olarak dokuz tanesi de dava dairesi olarak görev yapan on daireden oluşur. Her daire bir başkan ve en az dört üyeden kurulur. Görüşme için gereken sayı dörttür. Vergi ve İdari Dava Daireleri yanında İçtihadı Birleştirme Ge­nel Kurulu, Başkanlık Kurulu ve Yüksek Disiplin Kurulu’ndan oluşur.

Vergi Yargılaması Usulü

Vergi Davasının Açılması

Hangi işlemlerin vergi davasına konu olabilece­ği yasada düzenlenmiştir (Vergi Usul Kanunu md 378). Bunlar, verginin tarh edilmesi, cezanın kesil­mesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının teb­liğ edilmiş olması, kesinti yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve verginin kesilmiş olması durumlarıdır. Vergi davaları tarh aşamasında açılabileceği gibi tahsil aşamasında da açılabilir. Vergi alacağını güvence altına almak için yapılan işlemler de vergi davasına konu olabilir.

açabilirler. Bunun dışında, arsa ve arazi metre kare değer tespitine ilişkin kararlara karşı, kendilerine karar tebliğ edilen kamu kurum ve kuruluşları ile menfaati ihlal edilen vergi yükümlüleri de dava açabilmektedir. Örneğin, belediyeler, ticaret odala­rı, o mahallede arsası olan mükellefler gibi.

Verginin Kaynakta Kesinti Yöntemiyle Alınması

Kaynakta kesilen vergilerin davaya konu edile­bilmesi için, istihkak sahiplerine ödemenin yapıl­mış ve verginin kesilmiş olması gerekir. Bu iki şart gerçekleşmedikçe vergi davası açılamaz.

Vergi Tarhının Davaya Konu Olması

Verginin tarhı, beyanname verme suretiyle ya­pılmış ise vergi davasına iki hâl dışında vergi da­vasına konu olmaz. Çünkü yükümlü kendi beyan etmiş olduğu matrahlara karşı dava açamaz. Vergi davasına konu olan hâllerden biri, ihtirazi kayıt­la beyanname verilmesi; diğeri ise vergi hatasında düzeltme talebi ilgili vergi dairesince düzeltme ta­lebinin reddi veya şikâyet yoluyla bir üst merciye yapılan hata düzeltme isteğinin Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından reddedilmesi hâlinde vergi da­vası açılabilir. Dava vergi mahkemesinde görülür.

Vergi davasına konu olan tarhiyat, ikmalen, re­sen ve idarece yapılan tarhiyatlardır. Bu tarhiyat- larda mükellefin katılımı söz konusu olmadığı için vergi davasına konu edilebilir. Zira bu tarhiyatlar yükümlüye vergi ihbarnamesi ile tebliğ edilir.

Vergi Cezasının Kesilmiş Olması

Vergi davasına konu edilen ceza kesme işlemi, vergi dairesi tarafından kesilen idari cezalardır. Bu işlemler idari olması nedeniyle vergi davasına konu edilebilir. Vergi davasına konu edilebilecek idari vergi cezaları, vergi zıyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarıdır. Kesilen cezanın vergi dava­sına konu edilebilmesi için, tebliğ edilmiş olması da şarttır.

Takdir Komisyonu Kararlarının Tebliğ Edilmiş Olması

Takdir komisyonun kararlarına karşı yükümlü­ler doğrudan dava açamazlar. Yükümlüler sadece, emsal bedel tespitine ilişkin kararlara karşı dava

Tahsil Aşamasına İlişkin İşlemler

Tahsil aşamasında dava konusu edilebilecek iş­lemler, teminat istenilmesi, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve ödeme emrinin tebliğ edilmesidir. İh­tiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk kararlarının alın­ması veya uygulamaya konulması, ödeme emrinde ise ödeme emrinin tebliğ edilmesi ile vergi davası açılabilecektir.

Yetkili ve Görevli Mahkeme

Genel bütçe, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve benzeri mali yükümlülükler ve bunlara ilişkin zam ve cezaların tarhiyat ve tahsilat işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar vergi mahkemele­rinde görülür.

Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden oldu­ğu için yargılamanın her safhasında ileri sürülebile­ceği gibi mahkeme tarafından kendiliğinden de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme;

  1. Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükleri tarh ve tahak­kuk ettiren, zam ve cezaları kesen,
  2. Şikâyet yoluyla hata düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,
  • Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkın­da Kanun’ nin uygulanmasında, ihtiyati ha­ciz ve ihtiyat tahakkuk kararını alan, ödeme emrini düzenleyen,
  1. Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan vergi dairesinin yargı alanı içerisinde yer aldığı vergi mahkemesidir (İdari Yargıla­ma Usulü Kanunu md 37).

Dava Dilekçesi ve Dava Açma Süresi

Vergi davası, ilgili mahkeme başkanlığına yazı­lı ve imzalı olarak verilen bir dilekçe ile açılabilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 3). Dava dilek­çesinin, İdari Yargılama Usulü Kanunu’ da öngörü­len bazı unsurları taşıması gerekir.

Dava dilekçesinde bulunması gerekli hususular şunlardır:

  1. Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsil­cilerinin ad ve soyadları, unvanları ve adres­leri,
  2. Davanın konusu, sebepleri ve dayandığı de­liller,
  • Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildi­rim tarihi,
  1. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlü­lüklerin ve bunların zam ve cezalarına iliş­kin davalarda uyuşmazlık konusu,
  2. Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya cezanın nevi ve yılı, tebliğ edi­len ihbarnamenin tarihi, numarası ve mü­kellefin hesap numarasıdır (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 3).

Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahke­me başkanlarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk hâkimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk Konsolosluklarına verilebilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 4).

Vergi mahkemelerinde dava açma süresi, özel kanunlarda aksine bir hüküm olmadıkça Danıştay’da altmış; vergi mahkemelerinde 30 gün­dür (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 7). Ancak kanunlardaki özel süreler, bu genel sürelerin dışın­da kalmaktadır.

Vergi uyuşmazlıklarına özgü olarak, vergi ka­nunlarında farklı sürelere yer verildiği hâller de bulunmaktadır. Özel dava açma süreleri şunlardır:

  1. Bina metre kare normal inşaat maliyet be­dellerinin tespitine karşı Resmi Gazete’de ilan edildiği tarihten itibaren 15 gün içe­risinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da dava açılabilir.
  2. Uzlaşmanın temin edilememesi hâlinde, kalan süre 15 günden az ise 15 gün içerisin­de, 15 günden fazla ise kalan süre içerisin­de,
  • Tahsilat işlemleri olan ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk, ödeme emri ve ödemeye davet­te (teminatın paraya çevrilmesinde) dava açma süresi 15 gündür.

Süreler, tebliğ, yayın veya ilân tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar. Tatil günleri süre­lere dâhildir. Ancak, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma günü­nün bitimine kadar uzar. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yazılı sürelerin bitmesi, çalışmaya ara verme (20 Temmuz -31 Ağustos) yedi gün ve mali tatil zamanına (1-20 Temmuz) rastlarsa bu süreler beş gün tatilin sona erdiği günü izleyen tarihten iti­baren belirtilen süreler kadar uzamış sayılır (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 8).

Vergi Davasının Görülmesi

Vergi mahkemelerinde davanın açılması ile tahsilat ilke olarak kendiliğinden durur. İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinden tarh edilen vergilerle tahsilat işlemlerinde yürütme kendiliğin­den durmaz. Vergi mahkemesinden yürütmenin durdurulması kararı alınması gerekir.

Dava dilekçesi esas defterine kayıt edilmesi ile birlikte dava açılmış olur. Vergi mahkemelerinde başkan, Danıştayda ise daire başkanın görevlen­direceği üye veya tetkik hâkimleri dava dilekçesini inceler ve ilk inceleme sonucunu raporla mahkeme başkanına bildirir.

İlk inceleme, görev ve yetki, idari merci teca­vüzü, ehliyet, davaya konu işlemin kesin ve yürü­tülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, husumet, süre aşımı ve dava dilekçesinin düzeni, tek dilekçe ile dava açılmasının kanuna uygun olup olmadığı yönlerinden incelenir.

İlk inceleme sonucunda kanuna aykırılık görü­lürse;

  1. Adli yargının görevli olduğu konularda açı­lan dava reddedilir. İdari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın, gö­rev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
  2. Dava ehliyetinin yokluğu, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin bulunmaması, davanın süre­sinde açılmamış olması hâllerinde davanın reddine,
  • Davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması hâlinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,
  1. Dava dilekçesinin kanuna uygun olma­dığının ya da tek dilekçe ile dava açma­nın mümkün olmadığının belirlenmesi hâlinde, dava dilekçelerinin kanuna uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksan­ları tamamlanmak üzere dilekçeler reddedi­lir. Bu durumda 30 gün içerisinde dava di­lekçesinin yeniden düzenlenerek verilmesi gerekir. Ayrıca, fiil ehliyeti olmayan kişiler veya avukat olmayan vekilleri tarafından dava açılmış ise, 30 gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere di­lekçelerin reddine,
  2. İdari merci tecavüzü hâlinde dilekçelerin görevli idare merciine karar vermek üzere gönderilmesine karar verilir.

Dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunma davacıya teb­liğ olunur. Davacının ikinci dilekçesi davalıya, da­valının vereceği ikinci savunma da davacıya tebliğ edilir. Buna karşılık davacı cevap vermez. Ancak davalının ikinci savunmasında, davacının cevap­landırmasını gerektiren hususlar bulunduğu, dava­nın görülmesi sırasında anlaşılırsa davacıya cevap vermesi için bir süre verilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 16/1-2).

Taraflar, yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tari­hinden itibaren 30 gün içinde cevap verebilirler. Bu süre, ancak haklı sebeplerin bulunması hâlinde, taraflardan birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile 30 günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.

Vergi davalarında yazılı yargılama usulü uygu­lanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır (İdari Yar­gılama Usulü Kanunu md 1). Tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları toplamı bir milyar lirayı aşan (2018 yılı için T36.000) vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır. Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az 30 gün önce taraflara gönderilir (İdari Yargılama Usu­lü Kanunu md 17). Duruşmalar açık olarak yapılır. Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerekli kıl­dığı hâllerde, görevli idare veya mahkemenin kararı ile duruşmanın bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılabilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 18). Duruşma yapıldıktan sonra en geç 15 gün içinde karar verilir.

Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar.

Bu vergi yargısının resen araştırma ilkesine uygun bir davranıştır. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili di­ğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburi­dir. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 20/1).

Konular aydınlandığında meseleler sırasıyla oya konulur ve karara bağlanır. Yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanlar işin esası hak­kında da oylarını kullanırlar. Azınlıkta kalanların görüşleri, kararların altına yazılır (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 22).

Yapılan yargılama neticesinde, dava mükelle­fin lehine sonuçlanmışsa dava konusu işlem iptal edilmiş olur. Dava konusu işlemin niteliğine göre yapılan tarhiyat işlemi ortadan kaldırılır ve terkin işlemi gerçekleştirilir, haciz vb. işlemler kaldırılır. Davanın mükellef aleyhine sonuçlanması hâlinde tarh edilen vergi tahakkuk etmiş olur ve Vergi Usul Kanunum 112 uyarınca tahsili duran vergilerden, taksit süreleri geçmiş olanlar mahkeme kararına göre hesaplanan vergi ihbarnamesinin tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdu­rulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmesiz işlem tesis etmeye veya eylemde bulun­maya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak 30 günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu ka­rarların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.

Yargı Kararlarına Karşı Başvuru Yolları

İstinaf

İstinaf, vergi mahkemelerinin nihai (son) ka­rarlarına karşı yargı çevresindeki bölge idare mah­kemesine gidilen bir yargı yoludur. İstinaf yoluna, vergi mahkemesinin nihai kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde başvurulması gerekir. Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geç­meyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari iş­lemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz. (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 45).

Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme so­nunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uy­gun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.

Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ka­rarının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir.

Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mah­keme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf baş­vurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ka­rarının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir.

Bölge idare mahkemelerinin temyize açık olma­yan kararları kesindir. Bu kararlar, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün içinde tebliğe çıkarılır. Örneğin dava tutarı 2018 yılı için 117.000TL’yi aşmayan Bölge idare mahkemesi kararları kesindir.

Temyiz

Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile böl­ge idare mahkemelerinin konusu 117.000 (2018 yılı için ) Türk lirasını aşan vergi davaları hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda, temyiz edilebilir.

Temyiz başvurusu, son kararın tebliğinden baş­layarak 30 gün içinde yapılabilir. Ancak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı­nın ortaklaşa tespit ettikleri inşaat metre kare birim değer tespitine ilişkin kararlarınResmi Gazetede ya­yımlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde temyiz davası açılabilir (Vergi Usul Kanunu mük. md 49).

Temyiz davası, Danıştay Başkanlığına hitaben yazılmış dilekçelerle açılabilir. Dilekçeler kararı veren vergi mahkemesine, Danıştay’a, vergi mah­kemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahke­mesine, yabancı ülkelerde Türk Konsolosluklarına verilebilir.

Danıştay yargılama sonunda Bölge İdare Mmahkemesinin kararını onaylar, bozar veya kıs­men bozabilir. İnceleme sonunda maddi yanlışlık­ların düzeltilmesi mümkünse kararın düzeltilerek onanmasına karar verir.

Bölge İdare Mahkemesi Danıştayın bozma kara­rına uymayarak kararında ısrar edebilir. Bu takdirde ısrar kararı ilgili tarafça tekrar temyiz davasına konu olmuş ise yargılama Danıştay Vergi Dava Dairele­ri Kurulunda görülür. İlgili dairenin kararı uygun görülürse mahkemenin kararı bozulur; aksi hâlde onanır. Bu kurulun kararı kesindir, uyulması zo­runludur (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 49).

Kanun Yararına Temyiz

Bölge İdare Mahkemesi kararları ile vergi mah­kemesinin ve Danıştayın ilk derece mahkemesi ola­rak görev yapması durumunda, temyiz inceleme­sinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların gerek­li görmesi hâllerinde veya kendiliğinden Danıştay Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz olu­nabilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 51/1).

Kesinleşmiş bir mahkeme kararının kanun ya­rarına bozmaya konu olabilmesi için hukuka ay­kırı bir sonuç taşıdığı kuşkusu yaratması gerekir. Kanun yararına bozmaya başvurma yetkisi sadece Danıştay Başsavcısına verilmiştir.

Yargılamanın Yenilenmesi

Vergi mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştayın kesin kararları aleyhine olağanüstü bir kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir. Bu kararlar için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Dava aleyhine sonuçlanmış olan tarafa, karar kesinleşmiş olsa bile haklılığını ileri sürebilme imkânı veren bu olağa­nüstü kanun yoluna yargılanmanın yenilenmesi adı verilir.

Yargılamanın yenilenmesi nedenleri şunlardır (İdari Yargılama Usulü Kanunu md 53):

  1. Zorlayıcı sebepler nedeniyle veya lehine ka­rar verilen tarafın eyleminden doğan bir se­beple elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,
  2. Karara esas olarak alınan belgenin, sahteli­ğine hükmedilmiş veya resmi makam veya mahkeme önünde sahteliğinin ikrar edilmiş olması,
  • Karara esas olarak alınan bir mahkeme ka­rarının, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması,
  1. Bilirkişinin kasıtlı olarak gerçeğe aykırı be­yanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi,
  2. Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,
  3. Vekil ya da kanuni temsilci olmayan kim­selerle davanın görülüp karara bağlanmış olması,
  • Çekinmek zorunda olan başkan, üye ya da hâkimin katılmasıyla karar verilmiş olması,

viii.Tarafları, konusu ve nedeni aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanu­ni bir dayanak yokken aynı mahkeme ya da başka bir mahkeme tarafından önceki kara­rın aksine bir karar verilmiş olması,

  1. Hükmün İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin ve eki proto­kollerinin ihlali suretiyle verildiğinin Avru­pa İnsan Hakları Mahkemesi’ nin kesinleş­miş kararıyla tespit edilmiş olmasıdır.

Yeniden yargılama yoluna, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davalarda on yıl, diğer nedenlerde ise 60 gün içinde gidilmesi gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ nin bozma kararlarında ise yargılamanın yenilenmesi için dava açma süresi ka­rarın tebliğinden itibaren bir yıldır.

Yargılamanın yenilenmesi, kararı veren mahke­me tarafından görüşülerek karara bağlanır.

kemelerince verilen kararları yeterince açık olmaya­bilir ya da birbirine aykırı hükümler taşıyabilirler.

Taraflardan her biri bu yola gidebilir. İlgili mer­ciler talebi yerinde görmüş ise,kararın açıklanması ve aykırılığın giderilmesi gerçekleştirilir.

Yanlışlıkların Düzeltilmesi

Tarafların, adı-soyadı, sıfatı ve hesap hataları yapılması hâlinde tarafların istemi üzerine yanlış­lıkların düzeltilmesi yoluna gidilebilir. Mahkeme, yanlışların düzeltilmesini kabul etmiş ise düzeltme kararın altına yazılarak düzeltilir. Düzeltme tarafla­ra da tebliğ edilir. .