Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Uzlaştırma ve Uzlaştırma Kavramları

Uzlaşma ve Uzlaştırma Kavramları

Uzlaştırma kurumu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 5. kitabının “Özel Yargılama Usulleri” üst başlığını taşıyan 2. kısmının 1. bölümünde yer alan 253, 254 ve 255. maddelerinde düzenlenmiştir. Uzlaştırma güncel Türkçe sözlükte, “uzlaştırmak işi, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi amacıyla yapılan yasal çalışmaların tümü, iki yanın birbirine uymayan isteklerinde karşılıklı yararları birbirine yakınlaştırma yoluyla karşıtları arasında bir anlaşma sağlama anlamına gelmektedir. Uzlaştırma eğitimli bir uzlaştırmacının yardımıyla, suçun mağduru ile failinin, güvenli ve denetimli bir ortamda bir araya getirilmesi sürecini ifade eder. Uzlaştırma kavramı kurumu ve süreci ifade etmek için kullanılan kavramdır. Kısaca uzlaştırmacı adı verilen tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin gözetiminde gerçekleşen bu sürece uzlaştırma adı verilmektedir.

Uzlaşma güncel Türkçe sözlükte, “uyuşma, uzlaşı, uzlaşım, konsensüs” anlamlarına gelmektedir. Hukuk dilinde uzlaşma ise karşıtlar arasındaki anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması yoluyla birlik sağlama, uygulanacak işlerde tartışma yoluyla bir bütünlük ve birliğe varma demektir.

Uzlaştırma, uzlaştırmacının başkanlığında yürütülen süreci ifade ederken, uzlaşma bu süreç sonucunda ya da uzlaştırmacı olmaksızın taraflar arasında yürütülen görüşmeler sonucunda varılan anlaşmayı ifade etmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilk halinde ve 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası kurumun adı uzlaşma olarak anılmıştır. 6763 sayılı Kanun ile kurumun adı “Uzlaştırma” olarak değiştirilmiş, CMK m. 253’ün madde başlığı “Uzlaştırma” olarak düzenlenmiştir.

Ceza muhakemesi hukukunda uzlaştırma, bir alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntemde, suçtan zarar gören veya mağdur ile şüpheli yahut sanık arasında, suçun işlenmesiyle oluşan uyuşmazlığın failin ceza alması dışında bir yol ile düzeltilmesi söz konusudur. Uzlaştırmada taraflar cezai takibatı sonlandırmak ve bunun karşılığında mağdur veya suçtan zarar göreni bir şekilde tatmin etmek anlamında uzlaşı sağlamaktır.

Muhakemesi Kanunum. 253’ün tamamının incelenmesi ile ancak sağlıklı bir tanıma varmak mümkün olur ki bu da doktrinin görevidir. Ceza Muhakemesi Kanunu m. 253, 254 ve 255’te uzlaştırmanın tanımı doğrudan yapılmamıştır. CMK m. 253/1’in ilk cümlesinde; “Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur” ifadesi kullanılmıştır. Aynı maddenin 15. fıkrasında; “Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte uzlaştırma bürosuna verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır. Uzlaştırma bürosu soruşturma dosyasını, raporu ve varsa yazılı anlaşmayı Cumhuriyet savcısına gönderir’’’ ifadeleri yer almıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu m. 253’ün tamamının incelenmesi ile ancak sağlıklı bir tanıma varmak mümkün olabilir.

Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nin 4. maddesinin (j) bendinde uzlaşmanın, “Uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar görenin Kanun ve bu Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak anlaşmış olmalarım ” ifâde ettiği hükme bağlanmıştır. Yönetmeliğin 4. maddesinin (k) bendinde de uzlaştırma kavramı tanımlanmıştır. Buna göre uzlaştırma, uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcisinin, Kanun ve bu Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak uzlaştırmacı tarafından anlaştırılmaları suretiyle uyuşmazlığın giderilmesi sürecidir.

Belirtilen ifadelerin tamamından yararlanarak bir tanım vermek gerekirse; uzlaştırma, mevzuatta belirtilen suçlarla ilgili olarak, yine kanunda ve yönetmelikte belirtilen şartları haiz, bağımsız ve tarafsız bir uzlaştırmacının gözetimi altında, mağdur veya suçtan zarar görenle şüpheli veya sanığın özgür iradeleriyle anlaştırılmaları sürecidir. Bu anlaştırılmanın neticesi olarak kararlaştırılan edimin ifası ile soruşturma evresi “kovuşturmaya yer olmadığı” ve kovuşturma evresi “düşme” kararı ile sona ermektedir. Uzlaştırmayla beraber şüpheli veya sanık yargılanmaktan kurtulurken, mağdur veya suçtan zarar görenin yargılama sürecine gitmeksizin, kısa süre içinde zararının giderilmesi söz konusu olmaktadır.

Uzlaştırmacı, Yönetmelik m. 4’te; “Uzlaştırmacı: Şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören arasındaki uzlaştırma müzakerelerini yöneten, Cumhuriyet savcısının onayıyla görevlendirilen avukat veya hukuk öğrenimi görmüş kişiyi, ifade etmektedir.

Soruşturma; CMK. m. 2/1-e’ye göre soruşturma, “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi’’ ifade etmektedir. Suç şüphesinin öğrenilmesi ihbar, şikayet ya da başka herhangi bir yolla gerçekleşebilir. Cumhuriyet savcısı tarafından iddianamenin düzenlenebilmesi için yeterli şüphenin oluşması gerekir. Bu aşamaya kadar olan evreye ceza muhakemesi hukukunda soruşturma adı verilmektedir.

Kovuşturma; CMK m. 2/1-f’ye göre, “iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi” ifade etmektedir. İddianamenin mahkemece kabul edilmesi için CMK m. 170 ve m. 174/1’de yer alan koşullara uygun bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Şüpheli-Sanık;_sanık ve şüpheli ayrımı, CMK ile net bir biçimde ortaya konulmuştur. Buna göre bir suç isnadı altında bulunan kimse, soruşturma boyunca şüpheli sıfatına sahiptir. Hakkında işlediği iddia olunan suçtan dolayı kamu davası açılan kimse ise kovuşturma evresinde (CMK m. 2) sanık olarak nitelendirilmektedir.

Suça sürüklenen çocuk, “Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu ifade etmektedir” (ÇKK m. 3/1 -a-2).

Suçun mağduru, suçun üzerinde işlendiği kişi veya şeyin (suçun konusunun) sahibidir. Örneğin; hırsızlık suçunda suçun konusu taşınabilir eşya; mağdur ise taşınabilir eşyanın sahibidir. Dar anlamda suçtan zarar gören mağdur olarak adlandırılmakta, geniş anlamda suçtan zarar gören ise hem mağduru hem de suçtan zarar göreni kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Suç teşkil eden fiilin işlenmesi dolayısıyla haklı bir menfaati, hukuken korunan bir hakkı ihlal edilen kişi, suçtan zarar gören konumundadır.

Suçtan zarar gören, “tazmin edilebilir bir zarara uğrayan, dolayısıyla iade ve tazmini isteme hakkına sahip olan ve ceza davasına katılabilen kişidir”. Başka bir ifadeyle suçtan zarar gören, ceza muhakemesinin süjelerinden görülen ve kamu davasına katılabilecekleri hükme bağlanan kimselerdir. Kasten yaralama veya öldürme suçlarında yaralanan ya da ölen kişi mağdur konumundayken, bu kişilerin yakınları suçtan zarar gören konumundadır.

Katılan, suçtan zarar gören veya mağdurun kovuşturma evresinde sanıktan şikayetçi olduğunu bildirmesi ve talep etmesi üzerine mahkeme tarafından davaya katılmasına karar verilen kişidir. Katılan sıfatı alınmadığı takdirde o davada belirli hakları kullanması mümkün değildir. Örneğin, kanun yollarına başvurmak için katılan sıfatına haiz olmak gerekir.