Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Ücret alacaklarında ispat yükü

Ücret alacaklarında ispat yükü

4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.

Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.

İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret. Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göıe(TBK 401, 407) tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırıl madiği hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.

4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).

Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir.

Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dişiliği önlenmesi amacına da hizmet etmektedir.

Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır.

Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Ücrette ispat hususu ikiye ayrılarak incelenmelidir. İlki ücretin miktarını ispat meselesidir. Belirsiz alacak davasında da görüş farklılığına yol açan ücretin miktarını ispat yükü işçi üzerindedir.

Ücretin ispatında öncelikle yazılı sözleşmeler, ücret bordroları, hesap pusulaları, tediye makbuzları, bankaya yatan maaş ödemeleri, işveren kaşeli belgeler önemli rol oynar.

Ücretin kural olarak yazılı belgeyle ispatlanması gerekir ise de bordro ve SGK ya bildirilen kayıtlarda ücretin gerçek ücretten farklı olarak gösterilmesi karşısında fiili olgu nedeniyle işçi yazılı belgenin aksini yazılı belge ile ispatlamak zorunda değildir.

İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Uygulamada mahkemeler genel olarak ticaret ve sanayi odalarından ücret araştırmakta, meslek odaları ve sendikalardan araştırma yoluna gitmemektedirler. Eksik incelemenin yanılgılı sonuçlara götüreceği açıktır. Bu nedenle ücret uyuşmazlığı çıktığında mahkemece sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücret işçinin çalıştığı tarihler ve meslek kıdemi belirtilmek suretiyle brüt miktar olduğu belirtilerek araştırılmalıdır. Gelen yazı cevapları tanık beyanları ve diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.

İnternet ortamında meslek odaları listesi şeklinde il adı ilçe adı da yazılarak araştırma yapılması halinde yerel odalara ulaşılması ve ücret araştırmasının buralardan yapılması mümkündür.

İnşaat işlerinde Bayındırlık Bakanlığı rayiç işçi ücret bildirimleri de tespit açısından önemli rol oynar.
İşveren tarafından ilgili makama verilmek üzere düzenlenen, ücret pusulası niteliği taşımayan, maaş üzerinde haciz veya başkaca kesinti olmadığı şeklindeki evraklar tek başına ücreti ispatlamaya yeterli değildir. Anılan belgeler genelde kredi işlemlerinde kullanılmak üzere yüksek ücret miktarları içermektedirler. Ancak  işçinin çektiği kredi miktarı, aylık kredi taksidi, gelir durumu araştırılarak sonuca gidilmesi doğruluğunun denetlenmesi açısından uygun olur. Nitekim asgari ücretle çalışıyor gösterilen ve başkaca geliri olmayan bir işçinin aylık taksidinin asgari ücret veya üzerinde olması halinde kredi çekmesi için verildiği iddia edilen belgenin bu gibi yan delillerle birlikte değerlendirilmesi desteklenmesi halinde geçerliliği söz konusu olabilecektir. Son dönemde 9.HD tarafından bu tür belgelerin basiretli bir tacir olan işvereni bağlayacağı kabul edilmektedir.

Ücret konusunda işçi tarafından gönderilen ihtarname, İşkur şikayet dilekçeleri, mahkemelerde verdiği ifadelerdeki beyanları davacıyı bağlayıcı niteliktedir. Bu tür belgeler bulunması halinde emsal ücretten önce davacının ikrarını içeren bu belgeler doğrultusunda hesaplama yapılması uygun olacaktır. Davacının kendi iddia etmediği bir ücretin tanık veya emsal ücret araştırmasıyla tespiti gereksiz bir işlemdir.

Ücretin miktarı ispatlandığında bu sefer ödendiğinin ispatı konusu karşımıza çıkar. İşçinin ücretinin ödendiğini ispat yükü ise işveren üzerindedir.

İşçi somutlaştırma yükümlülüğü altında olup hangi ücretlerinin, hangi tarihlerde ödenmediğini açıklamalıdır. Somutlaştırma yükümlülüğü HMK 119.maddesi gereği dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlardan ortaya çıkmaktadır. Talep ve sonuç açık olmalıdır. Bir işçinin davasını açarken hiçbir dönem belirtmeden “ücretlerim ödenmedi” şeklindeki soyut beyanıyla yargılama yürütülemez. Hakim tarafa süre vererek alacağın kaynağının nedenini açıklatmak uyuşmazlığı somutlaştırmalıdır.

Ücretin ödendiği hususunda tanık beyanıyla değil yazılı ödeme belgeleri ile sonuca gidilmelidir.

İşveren delil olarak tediye makbuzları, bordro, banka PTT havale ödemeleri gibi kayıtlar sunmalıdır. Kayıt bulunmaması halinde davalı isticvap ve yemin delilleri ile de ödeme hususunu ispatlama imkanına sahiptir. Gerçekten bir çok dosyada davacı işçinin ücretinin hiç ödenmediği iddia edilmişken kısmi ödeme yapıldığının ikrar edildiği görülmüştür.