TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu ve Cezası
MADDE 99.- (1) Rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
- Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi halinde; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılarak hükmolunur.
- Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Açıklama
99.maddede tanımlanan suçlar, ETCK.nun 468/1-3 ve 470/2.maddelerinin karşılığı olup, yeni düzenlemede ETCK.nun 468/5.fıkrasında yer alan çocuk düşürtme suçunun sonucunda kastı aşan ölüme ve yaralanmaya neden olmaya ilişkin hükümlere yer verilmemiştir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Suçla Korunan Hukuksal Değer
Maddede tanımlanan suçlarla korunmak istenilen hukuksal yarar, ceninin ve kadının yaşam hakkı ile kadının beden ve ruh sağlığıdır. Yasa koyucu, bu hükümle, gebeliğin sona erdirilmesi işlemlerinin 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanunda öngörülenin dışında yapılmasını önlemeyi ve dolayısıyla gebeliği belli bir süreye ulaşmış kadınların bedenen ve ruhen zarar görmelerini engellemeyi amaçlamıştır.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Suçun Konusu
Maddede tanımlanan suçların konusu gebe kadının ve düşürtülen ceninin bedenidir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Suçun Faili Ve Mağduru
Maddenin ilk dört fıkrasındaki çocuk düşürtme suçlarının faili yetkili olan veya olmayan bir kişidir. Bu kişi yetkisiz ise cezası 5.fıkraya göre artırılacaktır. Keza, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan kadının çocuğunu rızasına dayalı olsa bile düşüren fail yetkili oımayan bir kimse ise, 99/5.fıkrada tanımlanan suç söz konusudur. Maddenin 2.fıkrasındaki durumda, çocuğunun düşürtül meşine rıza gösteren kadın da suçun faili konumundadır.
Suçun mağduru ise, maddenin 2.fıkrası hariç, çocuğu düşürtülen kadındır. Maddenin 2.fıkrasında ise suçun mağduru cenindir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Suçun Maddi Unsuru
- Fıkra: 99.maddenin 1.fıkrasındaki suçun maddi unsuru, hukuken geçerli rızası olmaksızın bir kadının çocuğunun düşürtülmesidir.
Suçun konusunu oluşturan “çocuk”tan maksat, canlı fakat henüz tamamlanmamış “cenin” denilen varlıktır. Tıpta bunun adı “foetus”dur.
Serbest hareketli ve aynı zamanda neticeli bir suç olan “çocuk düşürtme” suçu kadın dışında bir başka kişi tarafından gebelik sırasında ve gebeliği sona erdirme amacıyla cenine yönelik her türlü müdahale ile işlenebilir.
Suçun cezalandırılabilirle şartı, kadının “gebe” olmasıdır. Gebeliğin doğal veya yapay olması önemli değildir. “Gebelik”, döllenme ile başlayıp doğum veya düşük ile sonuçlanan döneme verilen addır.
99/l.fıkradaki suçun oluşabilmesi için çocuk düşürtmeye yönelik eylemin gebelik sırasında gerçekleşmesi ve cenin üzerinde etki göstererek ölümüne yol açması gerekir. Eylem doğrudan rahme müdahale suretiyle veya biyolojik veya kimyasal etki gösteren bir aracın kullanılması suretiyle işlenebilir. Bu suç bakımından gebeliğin süresi önem taşımaz. Önemli olan, gebeliğin sona erdirilmesine kadının rızasının bulunmamasıdır. Kadının rızasıyla çocuğun düşürtülmesi halinde bu suç değil, gebeliğin süresine göre 99/2-2.cümledeki veya 100.maddedeki suç oluşur. Kadının rızasıyla çocuk düşürmesi halinde, gebelik süresi on haftayı aşmamış ise fiil suç oluşturmaz. Gebelik süresinin on haftayı aşması halinde eylem 99/2.fıkraya uyar.
99/1 fıkradaki suç bakımından kadının çocuğunun düşürtülmesine rızasının bulunmaması yada rızasının hukuken geçerli olmaması ve kadın dışındaki bir kişi tarafından yapılan müdahale ile çocuğun düşürtülmesi gerekir. Eğer cenin esasen müdahale edilmeden önce rahimde ölmüş ise, ölü ceninin rahimden çıkartılması bu suçu oluşturmaz, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanunun 5/1.fıkrasına göre, gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliye edilir.
2827 sayılı NPHK’nun “Gebeliğin sona erdirilmesinde izin” başlıklı 6.maddesi;
“5’inci maddede belirtilen müdahale, gebe kadının iznine, küçüklerde küçüğün rızası ve velinin iznine, vesayet altında bulunup da reşit veya mümeyyiz olmayan kişilerde reşit olmayan kişinin ve vasisinin rızası ile birlikte Sulh Hâkiminin izin vermesine bağlıdır. Ancak akıl maluliyeti nedeni ile şuur serbestisine sahip olmayan gebe kadın hakkında rahim tahliyesi için kendi rızası aranmaz.
4’ncü maddenin ikinci ve 5’inci maddenin birinci fıkralarında belirtilen ve rızaları aranılacak kişiler evli iseler, sterilizasyon veya rahim tahliyesi için eşin de rızası gerekir.
Veli ve sulh mahkemesinden izin alma zamana ihtiyaç gösterdiği ve derhal müdahale edilmediği taktirde hayati organlarından birisini tehdit eden acil hallerde izin şart değildir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Ayrıca, Rallim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’ün 13.maddesine göre; on haftayı geçmeyen gebeliklerde yapılacak rahim tahliyesinde, gebe kadın; a) reşitse kendisinden; b) küçükse kendisinin rızası alınmakla birlikte velisinden; c) vesayet altında bulunup da reşit yada mümeyyiz değilse, kendisinden ve vasisinden (Bu halde ayrıca sulh hâkiminden de izin alınması gerekir); d) evliyse eşinden, örneği Tüzük’e ekli izin belgesinin alınması gerekir.
Yukarıda belirtilen biçimde rızanın bulunmaması veya açıklanan rızanın maddi veya hukuki şartlann bulunmaması nedeniyle hukuken geçerli olmaması durumunda, kadının dışında bir kimsenin müdahalesiyle çocuğun düşürtülmesi ile 99/1.fıkradaki suç oluşur. Rızanın, cebir, tehdit veya hileye dayalı olması halinde de hukuken geçerli bir rıza söz konusu olmadığından suç oluşur.
- Fıkra: 99.maddenin 2.fıkrasında, tıbbi bir zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunun düşürtülmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu durumda, çocuğunun düşür- tülmesine rıza gösteren kadının eylemi de suç oluşturmaktadır. Başka bir kimsenin müdahalesi olmaksızın kadının gebelik süresi on haftadan fazla çocuğunu isteyerek düşürmesi ise bu suçu değil, 100.maddede tanımlanan çocuk düşürme suçunu oluşturur.
“Tıbbi zorunluluk” halleri 2827 sayılı NPHK’nun 5.maddesinin 2-4.fıkralannda gösterilmiştir. Buna göre;
“Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rallim ancak gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği ve edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye edilir (5/2.f.).
Derhal müdahale edilmediği takdirde hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil hallerde durumu tespit eden yetkili hekim tarafından gerekli müdahale yapılarak rahim tahliye edilir. Ancak, hekim bu müdahaleyi yapmadan önce veya mümkün olmadığı hallerde müdahaleden itibaren en geç yirmidört saat içinde müdahale yapılan kadının kimliği, yapılan müdahale ile müdahaleyi icabettiren gerekçeleri illerde Sağlık ve Sosyal Yardım müdürlüklerine, ilçelerde hükümet tabipliklerine bildirmeye zorunludur (5/3.f.).
Acil müdahale hallerinin nelerden ibaret olduğu ve yapılacak ihbarın şekil ve mahiyeti ile sterilizasyon ve rahim tahliyesi kabul edenlerden istenilecek izin belgesinin şekli ve doldurulma esasları, bunların yapılacağı yerler, bu yerlerde bulunması gereken sağlık ve diğer koşullar ve bu yerlerin denetimi ve gözetimi ile ilgili hususlar çıkarılacak tüzükte belirtilir (5/4.f.).”
Nitekim, Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’ün /.maddesine göre;
“Derhal müdahale edilmediği takdirde kadının hayatını yada hayati organlarından birini tehdit eden acil hallerde rallim tahliye edilir.
Rahim tahliyesini gerektiren acil haller şunlardır;
a- Servikal internal os kapalı olsa bile, kadının yaşamını tehlikeye sokacak ölçüde vajinal kanamalar,
b- Servikal internal osun açık olduğu haller,
c- Uterustaki gebelik ürününün bir bölümünün düştüğü ve kanamanın devam ettiği haller yada enfeksiyon tehlikesi.”
Kanun ve Tüzükte gösterilen bu tıbbi zorunluluk hallerinden birisi bulunmadığı halde, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişinin eylemi 99/2.fıkraya uyan suçu oluşturur. Buna karşılık tıbbi zorunluluk bulunduğu takdirde on haftayı aşan gebelik halinde, çocuğun alınmış bulunması, ceza sorumluluğunu gerektirmemektedir. Somut olayda tıbbi zorunluluğun bulunup bulunmadığı, tıp biliminin verilerine göre belirlenecektir. Suçun mahiyeti gereği, kadının gebelik süresinin, konusunda uzman bilirkişilere tespit ettirilmesi gerekir. Kadının rızası suçun oluşumuna etkili değildir. Önemli olan tıbbi zorunluluk bulunmadan gebelik süresi on haftayı aşan çocuğun alınmasıdır. Ancak, hukuken geçerli rızası olmaksızın, yani rızasızlığa karşın gebelik süresi on haftayı aşan çocuğun düşür- tülmesi 99.maddenin 2.fıkrasına değil, l.fıkrasına uyan suçu oluşturur. Suç herhangi bir vasıtayla işlenebilir. Suç, elverişli fiillerin icrası sonucu ceninin ölmesiyle gerek düşürten kişi ve gerekse düşüren kadın yönünden tamamlanır.
Çocuk Düşürtme Suçlarının Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Halleri (99/3- 4.Fıkra)
99.maddenin 3. ve 4.fıkralarmda, çocuk düşürtme suçlarının neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri düzenlenmiştir.
Maddenin 3.fıkrasmda, birinci fıkrada yazılı fiilin, 4.fıkrasmda da ikinci fıkrada yazılı fiilin; kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına veya fiilin kadının ölümüne neden olması hallerinde bu suçların temel şekline nazaran dalıa ağır cezalar öngörülmüştür.
Kadının “beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğraması”, anılan çocuk düşürtme fiillerinin mağdurda süresi ne olursa olsun patolojik bir durum ortaya çıkarması veya önceden var olan patolojik bir durumu ağırlaştırması anlamındadır. Failin bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından failde en azından taksir düzeyinde bir kusurun bulunması gerekir (23.md.). Ancak bu neticenin çocuk düşürtme fiili sırasında, yapılan müdahale ile bağlantılı bir biçimde meydana gelmiş olması gerekir.
Anılan fiillerin kadının ölümüne neden olması halinde de netice sebebiyle cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren bir suç sözkonusudur. Bunun için failin bu ölüm neticesini istememiş olması, fakat bu netice bakımından en azından taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir. Ancak failde gebe olan kadını öldürmeye yönelik doğrudan kast varsa bu durumda, çocuk düşürtme suçunun yanısıra kasten öldürme (YTCK 81 vd.md.) suçundan dolayı da cezalandırılması gerekir. Bu durumda 99/3-4.fıkra hükümleri uygulanmaz.
Failin, kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğrayacağını veya ölebileceğin! öngörmesine karşın sonucu kabullenerek 99/1. veya 2.fıkrada tanımlanan çocuk düşürtme fiilini gerçekleştirmesi durumunda, 3 veya 4.fıkralar uyarınca meydana gelen ağırlaşmış netice açısından olası kastına dayalı olarak sorumluluğu sözkonusu olur.
Fiilin Yetkili Olmayan Bir Kişi Tarafından İşlenmesi (99/5.Fıkra)
- maddenin 5.fıkrasında, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ayrıca 5.fıkranm ikinci cümlesinde; 1. ve 2. fıkralarda tanımlanan suçların gebeliği sona erdirme konusunda meslek olarak yetkili olmayan kişiler tarafından işlenmesi, bu suçlardan dolayı cezanın artırılmasını gerektiren bir neden olarak öngörülmüştür.
Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’ün 3.maddesine göre; gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar kadının sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliyesi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanının denetim ve gözetiminde olmak koşuluyla, vakum aspirasyon yönteminin kullanıldığı menstrüel regulasyon adı verilen küçük cerrahi müdahale yöntemiyle rahim tahliyesi yapabilirler (Tüzük 2/d, 3/3.md.). buna karşılık tıbbi zorunluluk nedeniyle gebelik süresi on haftayı geçen kadınlarda rallim tahliyesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından yapılabilir (Tüzük 4. md.).
Yetkili olmayan kişiler tarafından fiilin işlenmesinin nitelikli hal sayılmasının altında yatan düşünce, bu yolla annenin sağlığının daha fazla tehlikeye sokuluyor olmasıdır.
99/5.fıkrasındaki suç, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun Tüzükte öngörülen meslek itibariyle rallim tahliyesine yetkili kişiler dışında (yetkili olmayan) bir kişi tarafından düşürtülmesi ile oluşmaktadır. Bu suçun oluşması bakımından mağdurun rızasının bulunmasının önemi yoktur. Yetkisiz kişinin, rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürtmesi ise 99/1.fıkraya uyan suçu oluşturur. Ancak failin cezası, 99/5.fıkranın ikinci cümlesi uyarınca artırılacaktır. Diğer bir deyişle, 99.maddenin 1., 2., 3. ve 4.fıkralarında tanımlanan suçların yetkili olmayan kişiler tarafından işlenmesi halinde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılarak hükmolunacaktır.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Suçun Manevi Unsuru
Maddede tanımlanan suçların manevi unsuru, doğrudan kastla işlenebilir. Saikin önemi yoktur.maddenin 3. ve 4.fıkralarında tanımlanan çocuk düşürtme nedeniyle meydana gelen netice sebebiyle ağırlaşmış haller bakımından fail muhtemel (olası) kastından dolayı sorumlu tutulabilir. Ancak failin bu ağırlaşan sonuçlardan sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir (23.md.). Cezadan bağışık tutulmayı gerektiren (99/6.f.) durumlarda çocuğun düşürtülmesi sonucunda meydana gelen mağdurun yaralanması ve ölüm hallerinde, fail olası kast yada taksirle (dikkat ve özen yükümlülüğüne uymaması nedeniyle) bu sonuçlardan sorumlu tutulabilir. Yaralama kastıyla yapılan fiil sonucunda gebe olan kadının çocuğunun düşmesi halinde YTCK.nun 87/2-e maddesinde tanımlanan suç oluşur. Çocuk düşürtmeye yönelik bir müdahale olmaksızın taksirli bir fiille çocuğun düşmesine neden olunması ise taksirle yaralama suçunu oluşturur.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Cezasızlık Nedeni (99/6.Fıkra)
99.maddenin 6.fıkrasına göre, kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliğe sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için, gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir. Bu cezasızlık nedeninin uygulanabilmesi için; gebeliğin kadının mağduru olduğu bir suç (örneğin cinsel saldın (102.md.) suçu gibi) sonucu gerçekleşmiş olması, gebelik süresinin yirmi haftadan fazla olmaması, çocuğun düşürtülmesine kadının rızasının bulunması ve gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin bulunmaması halinde bu cezasızlık nedeni uygulanmaz ve fail eylemine uyan madde hükmü uyarınca çocuk düşürtme suçundan cezalandırılır. Mağdurun rızasının hukuken geçerli olması yani 2827 sayılı NPHK’nun 6. ve Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin tüzük’ün 13.maddesinde öngörülen biçimde olması gerekir. Gebeliğin kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gerçekleşmesi yeterli olup, bu suç bakımından soruşturmaya ve kovuşturmaya başlanmış olup olmamasının, suçun takibinin şikâyete bağlı olup olmamasının, suç failinin belirli veya mağdurca bilinmeyen bir kimse olup olmamasının kanaatimizce önemi yoktur.
Tüzük’ün 6.maddesine göre, on haftayı geçen gebelikte rallim tahliyesi, resmi yataklı tedavi kuramlarıyla özel hastanelerde yapılır.
Bu cezasızlık nedeninin koşullarının gerçekleşmesi durumunda, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nun 223/4-b maddesi uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Teşebbüs
99.maddede tanımlanan suçlara teşebbüs mümkündür. Ancak bunun için, failin çocuk düşürtme suçunun icra hareketlerine doğrudan doğruya elverişli vasıtalarla başlaması fakat elinde olmayan nedenlerle eylemini tamamlayamamış olması gerekir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu İştirak
Bu suçlara iştirakin her hali (YTCK 37-39.md.) mümkündür. Çocuk düşürtme suçlarının faili, ancak gebe olan kadının dışında herhangi bir kimse olabilir. Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için çocuk düşürtme suçunun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir (YTCK 40/3.md.).
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu İçtima
Maddenin 1. ve 2.fıkralarında yazılı fiillerin kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına veya ölümüne neden olması durumlarında faile 3. ve 4.fıkralar uyarınca ceza tayin edilir, ayrıca 1. ve 2.fıkralara yada kasten yaralama veya öldürme hükümlerine göre ceza verilmez.
Çocuk düşürtme suçları, “kişilere karşı suçlar” bölümü içinde düzenlendiğinden, farklı zamanlarda birden fazla çocuğu düşürtmeye yönelik fiiller arasında zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulmaz. Buna karşılık düşürtülen birden fazla ikiz veya üçüz çocuk olması durumunda aynı suçun “birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi” sözkonusu olacağından YTCK.nun 43/2.maddesi uyarınca zincirleme suç kuralları uygulanabilir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Kovuşturma
Maddede tanımlanan suçların soruşturulması ve kovuşturulması re’sen yapılır.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Görevli Mahkeme
5235 sayılı Kanunun 10., 11. ve 12.maddeleri uyarınca, maddenin 3.fıkrasındaki suç bakımından ağır ceza, 1., 2., 4. ve 5.fıkralardaki suçlar bakımından asliye ceza, 2.fıkranın ikinci cümlesinde öngörülen suç bakımından ise sulh ceza mahkemeleri görevli mahkemedir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Suçun Yaptırımı
Maddenin 1.fıkrasında tanımlanan suçun yaptırımı beş yıldan on yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde ceza 99/5.fıkranın ikinci cümlesi uyarınca yarı oranında artırılarak hükmolunacaktır.
Maddenin 2.fıkrasının birinci cümlesinde tanımlanan suçun yaptırımı iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza, 99/5.fıkranın ikinci cümlesi uyarınca, yarı oranında artırılarak hükmolunacaktır. 2.fıkranın ikinci cümlesi uyarınca bu durumda çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir aydan (49/1.md.) bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına, yani bu seçimlik cezalardan sadece birine hükmolunacaktır.
Maddenin 3.fıkrasmda tanımlanan neticesi sebebiyle ağırlaşmış (1.fıkrada yazılı fiilden dolayı) kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğraması halinin yaptırımı altı yıldan oniki yıla kadar hapis, kadının ölümü halinde ise onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapistir. Bu ağırlaşmış hallerin yetkili olmayan kişinin eylemi sonucu gerçekleşmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmolunacaktır.
Bu ağırlaşmış sonuçların 2.fıkrada yazılı fiilin sonucu olarak gerçekleşmesi halinde, 4.fıkra uyarınca, kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğraması halinde faile üç yıldan altı yıla kadar, kadının ölümü halinde ise dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Fail yetkili olmayan bir kişi ise verilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmolunacaktır.
Maddenin 5.fıkrasında tanımlanan suçun yaptırımı ise iki yıldan dört yıla kadar hapistir.
TCK m. 99 Çocuk Düşürtme Suçu Dava Zamanaşımı
Maddenin 2. ve 5.fıkra birinci cümlesinde tanımlanan suçların dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Maddenin 1., 3. ve 4.fıkralarında tanımlanan suçların dava zamanaşımı süreleri ise 15 yıldır. Ancak, TCK.nun 66.maddesinin 3.fıkrası uyarınca dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali (99/5.fıkra ikinci cümlesinde yazılı nitelikli hal) gözönünde bulundurulmalıdır.