Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 167 Şahsi Cezasızlık Sebebi Veya Cezada İndirim Yapılmasını Ge­rektiren Şahsi Sebep Nedir?

TCK m 167 Şahsi Cezasızlık Sebebi Veya Cezada İndirim Yapılmasını Ge­rektiren Şahsi Sebep

MADDE 167.- (1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

  1. Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
  2. Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
  3. Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamak­ta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verile­cek ceza, yarısı oranında indirilir.

MADDENİN ESKİ KANUNUN 524.MADDESİ İLE KARŞILAŞTIRIL­MASI VE HÜKMÜN HUKUKİ NİTELİĞİ

5237 sayılı TCK.nun 167.maddesi, 765 sayılı eski Ceza Kanunumuzun 524.maddesini kısmen değişik biçimde karşılayan bir hüküm olup bu maddede, yağma ve nitelikli yağma dışında, malvarlığına karşı işlenen diğer suçların belirli akrabalar arasında işlenmesi şalisi cezasızlık sebebi yada cezada indirim yapılması­nı gerektiren şalisi sebep olarak kabul edilmiş, indirim yapılmasını gerektiren hal­lerde suçların takibi şikayete bağlı tutulmuştur.

Eski TCK.nun 524.maddesinde sayılan akrabalar ile 167.maddedeki akrabalar arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Sadece terminolojik yenilenme söz konu­sudur. Medeni Kanunumuza paralel olarak eski Kanunda yer alan “karı-koca”, “usul ve füru”, “sihri akraba”, “beraber bir dam altında yaşayan” tabirlerinin yerine sırasıyla “eş”, “üstsoy veya altsoy”, “kayın hısımları”, “aynı konutta beraber yaşa­yan” tabirleri kullanılmış, “erkek veya kızkardeş” tabiri yeni metinde “kardeş” olarak ifade edilmiştir. Ancak, eski Kanunda yağma suçlarının yanı sıra hakkı ol­mayan yere tecavüz, mala zarar vermenin nitelikli halleri ve hayvan öldürme suçla­rı da şalisi cezasızlık veya cezada indirim yapılmasını gerektiren sebepler dışında tutulmuşken, yeni Kanunun 167.maddesinde yalnızca yağma (148.md.) ve nitelikli yağma (149.md.) suçları kapsam dışında bırakılmıştır. Ayrıca, eski Kanunda şalisi nedenlere dayalı indirim oranı 1/3 olarak öngörülmüş iken yeni kanun fail lehine olacak biçimde bu oranı 1/2 olarak belirlemiştir. Diğer bir farklılık ise, eski Kanunda şalisi cezasızlık sebebinin varlığı halinde fail hakkında “takibat icra olunamaz” hükmü yerine yeni Kanunda “ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunamaz” hük­müne yer verilmiş olmasıdır. Zira, bu durumda dahi işlenen fiil, suç oluşturma özelliğini devam ettirmektedir. Bu itibarla, 5237 sayılı TCK.nun hazırlanmasında izlenen suç politikası nedeniyle 167/1.madde uyarınca şahsi cezasızlık sebebinin söz konusu olduğu durumlarda, ilgili akraba (fail) hakkında kovuşturma yapılacak, ancak sadece “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesiyle yetinilecektir.

Karşılaştırmalı hukukta da TCK.nun 167.maddesine benzer hükümlere yer ve­rilmektedir. Gerek Kanunumuz ve gerekse karşılaştırmalı hukukta akrabalık ilişkisi­nin malvarlığına karşı işlenen suçlarda değişik bir düzenlemeye tabi tutularak genel ilkelerden ayrılış nedeni çeşitli şekillerde açıklanmaya çalışılmıştır. Bazıları bu halde failin kusurunun azlığını; diğerleri failin akraba ve yakınlarının mallan ile kendi malını karıştırabileceğini; daha başkalan ölüm halinde malın esasen mirasçılara ge­çeceğini; nihayet bugün egemen olan kanaate göre, devletin aile ve akrabalık ilişkile­rine zorunluluk olmadıkça müdahalede bulunmaması ve çekingen davranması, başka bir deyişle maslahata uygunluk sebebiyle bu cezasızlık veya cezada indirim yapılmasını gerektiren kişisel sebeplerin benimsendiği kabul edilmektedir.

Yeni TCK.nun 167.maddesinde öngörülen hüküm, şalisi bir cezasızlık veya ce­zada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep niteliğinde olduğundan, aynı Ka­nunun 40.maddesinin 1.fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “suçun işlenişine işti­rak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.” hükmü uyarınca, iştirak halinde işlenen suçlarda, suça katılan ilgili akraba dışındaki öteki suç ortak­lan 167.maddede öngörülen cezasızlık veya cezadan indirim yapılması nedeninden yararlanamaz ve bu kişiler hakkında kovuşturma genel hükümler çerçevesinde yapılır.

KİŞİSEL CEZASIZLIK NEDENLERİ

167.maddenin 1.fıkrasında yakın akrabalık ilişkisi “şahsi cezasızlık sebebi” sa­yılmış ve Kanunun malvarlığına karşı suçların yer aldığı Onuncu Bölümündeki yağma ve nitelikli yağma haricindeki diğer suçların, haklarında ayrılık kararı ve­rilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımla­rından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kar­deşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba (fail) hakkında cezaya hükmolunmayacağı öngörülmüştür. Buna göre kişisel cezasızlık sebebinden yararlanacak olan akrabalar şunlardır:

Haklarında Ayrılık Kararı Verilmemiş Eşlerden Birisi

167.maddede öngörülen kişisel cezasızlık nedeninin ilki, haklarında ayrılık kara­rı verilmemiş olan eşlerden birinin diğerinin zararına olarak maddede gösterilmiş olan suçları işlemiş olmasıdır. Evliliğin, suçun işlendiği sırada mevcut olması ve bu evliliğin Medeni Kanun hükümlerine uygun olarak, yani resmi nikaha dayalı olarak yapılması gerekir. Evliliğin şeklen geçerli olması yeterli olup, butlan sebeplerinden birinin bulunması, madenin uygulanmasına engel oluşturmaz. Resmi nikah olma­dan veya dini nikaha dayalı olarak birlikte yaşayanlar hakkında 167/1.madde uygu­lanmaz. Suçun işlendiği sırada, eşler arasında Medeni Kanun hükümlerine göre mahkemece bir ayrılık kararı verilmemiş olması, gerekir; ayrılık kararı varsa, madde­nin ikinci fıkrası uygulanır. Medeni hukuka göre evlilik hali mevcut olduğu sürece eşler fiilen ayrı yaşasalar dahi 167/1.fıkra hükmü uygulanır. Evlilik boşanma hükmü ile sona ereceğinden, boşanma gerçekleşmiş ise 167/1.fıkra hükmü uygulanmaz. Ancak, suçun işlendiği sırada mevcut olan evliliğin sonradan sona ermesi, failin bu kişisel cezasızlık nedeninden yararlanmasını engellemez. Buna karşılık, suçun iş­lendiği tarihte evli olmayan fail ile mağdurun suçun işlenmesinden sonra resmen evlenmesi fail hakkında bu cezasızlık nedeninin uygulanmasını gerektirmez.

Üstsoy veya Altsoy veya Bu Derecede Kayınhısımlarından Biri veya Evlat Edinen veya Evlatlık

Maddede gösterilen suçların, üstsoy veya altsoy veya bu derecede kayın hısım­larından biri veya evlat edinen veya evlatlık zararına işlenmesi halinde fail cezasız- lık nedeninden yararlanır. Belirtilen bu akrabalık ilişkileri Medeni Kanunun 17. ve devam maddeleri ile Nüfus Kanununun 15.maddesinin açık hükmüne göre aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan nüfus kayıt tablosu getirtilerek belirlenecektir.

Üstsoy-altsoy akrabalığı, birinin diğerinin sulbünden gelen akrabalığı ifade eder. Çocuklarla ana, baba, büyükbaba, büyükanne arasındaki akrabalıklar üstsoy-altsoy akrabalığıdır. Resmi kayıtlara göre mevcut sayılan üstsoy-altsoy ilişkisinin fiilen mev­cut olmadığının ceza davalarında ispatı yoluna gitmek her zaman mümkündür.

Üstsoy-altsoy derecesinde olan kayınhısımhğı ise, evlenme ile ortaya çıkan, da­mat ve gelinler ile kayınbaba ve kaynana arasındaki akrabalık bağını ifade e- der.maddenin 1.fıkrasında belirtilmemiş ise de; Yargıtay 765 sayılı eski TCK.nun 524/1.maddesi ile ilgili bir kararında, üvey ana, üvey baba ve çocuklar arasında üstsoy-altsoy derecesinde kayınhısımlığı bulunduğuna karar vermiştir. Medeni Kanunun 18.maddesine göre eşlerden her birinin kan hısımları, diğerinin aynı dere­ceden kayınhısımları sayıldığından koca (damat), kayınpederinin zararına olarak hırsızlık fiilini işlediği takdirde, 167/1 .fıkra hükmüne göre, karısının babası bulun­ması dolayısıyla kayınhısımı sayılacağından bu kişisel cezasızlık nedeninden yarar­lanabilecek, fakat Medeni Kanunun 18.maddesi gereğince damat kayınpederinin kan hısımı bulunmaması ve dolayısıyla kayınhısımı sayılmaması sebebiyle, dama­dın zararına bu suçlardan birini işleyen kayınpeder 167/1.fıkra hükmünden yarar­lanamayacaktır. Evlenmenin bitiminden sonra eşlerden biri üçüncü kişiyle evlenir­se, bu ikinci eşten doğan çocuklarıyla ilk eş arasında kayınhısımlığı oluşmaz. Her ne kadar Medeni Kanunun lö.maddesinde “kayın hısımlığı kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz” biçimindeki bir düzenlemeye yer veril­miş ise de, kayınhısımlarıyla olan akrabalık bağı ceza uygulaması bakımından bo­şanma ve ölüm gibi nedenlerle ortadan kalktığından, örneğin suçun işlenmesinden önce kocası ölen sanığın eski kayınvalidesinin zararına hırsızlık suçunu işlemesi durumunda kanaatimizce 167/1.madde hükmünden yararlanamaz.

Evlat edinen-evlatlık kavramları, Medeni Kanun hükümlerine göre evlat edinme ile ortaya çıkan ve doğal hısımlığa yakın hukuki hükümler doğuran akrabalık bağı­nı ifade eder. Evlat edinme durumu yoksa 167/1.fıkra hükmü uygulanmaz.

Aynı Konutta Beraber Yaşayan Kardeşlerden Birisi

167/1.fıkrada sayılan suçların aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına işlenmiş olması fail açısından kişisel cezasızlık sebebi olarak kabul edilmiş- tir.maddede belirtilen “aynı konutta beraber yaşayan” deyiminin, aynı aile toplulu­ğu içinde ve aynı konut içinde beraber yaşıyor olmak şeklinde anlaşılması gerekir. Aynı binanın bağımsız bölümlerinde oturuyor olmak veya aynı işyerinde çalışmak 167/1.fıkranın uygulanmasını gerektirmez. “Kardeş” kelimesi ana veya baba bir kardeşleri de kapsar. Suçun işlendiği tarihte aynı konutta beraber yaşayan kardeş suçu işledikten sonra bu konuttan ayrılsa bile 167/1.fıkra hükmünden yararlanır.

CEZADA İNDİRİM YAPILMASINI GEREKTİREN ŞAHSİ SEBEP

167.maddenin 2.fıkrasında, yağma ve nitelikli yağma hariç 10. Bölümde yer alan diğer malvarlığına karşı suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kaymhısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde, bu suçların kovuştu­rulması şikayetin gerçekleştirilmiş olması koşuluna bağlanmış, ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek cezanın yarısı oranında indirileceği hükme bağlanmıştır.

167/2.fıkra hükmünün uygulanabilmesi için, belirtilen akrabalık ilişkilerinin nü­fus aile tablosu getirtilerek tespit edilmesi, “ayrılık kararı”, “aynı konutta birlikte yaşama veya yaşamama” durumlarının araştırılarak saptanması gerekmektedir.

“Amca” babanın erkek kardeşi; “dayı” annenin erkek kardeşi; “hala” babanın kızkardeşi; “teyze” annenin kızkardeşi, “yeğen” failin kardeşinin çocuğudur. İkinci derecede kayınhısımları ise baldız, kayınbirader, yenge, enişte, müştekinin üvey çocuğunun çocuğu derecesindeki akrabalık bağını ifade eder. Suçun belirtilen akraba­ların zararına işlenmesi ve faille mağdurun aynı konutta birlikte yaşaması durumun­da 167/2.fıkra hükmü uygulanır. Aynı konutta birlikte yaşama durumu sözkonusu değilse fail 167/2.fıkra hükmünden yararlanamaz. Suçun; amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayınhısımlarının değil de bu sayılanların eşlerinin (ör­neğin teyzenin kocası, amcanın eşi gibi) zararına işlenmesi durumunda da aynı ko­nutta birlikte yaşasalar dahi fail hakkında 167/2.madde hükmü uygulanmaz.