Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

MEHİR SENEDİNİN GEÇERLİLİĞİ

MEHİR SENEDİNİN GEÇERLİLİĞİ

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/4841
KARAR: 2014/7106

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, oğlu H… ile davalının yaşları küçük olduğu için 2010 yılında nikahsız olarak evlilik yaptıklarını, S.S. …Konut Yapı Kooperatifindeki üyeliğinden edindiği çekişmeye konu bağımsız bölümü mehir olarak davalıya bağışladığı halde, davalının altı ay kaldıktan sonra baba evine döndüğünü, barıştırmak için uğraştıkları halde sonuç alamadıklarını, hakaret edip kötü sözler söylemesi sebebi ile bağıştan rücu etmek istediğini ileri sürerek, tapu iptal ve adına tescil istekli eldeki davayı açmış, yargılama sırasında da; taşınmazın üçüncü kişiden alınırken bedelini kendisinin ödediğini iddia etmiştir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın temlikinin satış olduğu, bağış olduğu iddiasının yazılı belge ile ispat edilemediği, öte yandan tarafların kendi muvazaalarına dayanamayacakları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kat irtifakı kurulu 21202 ada 9 parseldeki çekişmeye konu 5 nolu meskenin dava dışı A…’e aitken 09.11.2009 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, o tarihte yaşı küçük olan davalı adına işlemi anne ve babası olan Y… ile N…’nün gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; böylesi bir iddianın 05.02.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yazılı delille ispatı zorunludur.
Öte yandan bilindiği üzere; mehr kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesidir.
Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehr, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehr sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir. (Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi’nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı)
Öte yandan Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 128. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 110. maddesi) yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, TBK’nin 288. (Borçlar Kanununun 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır.
Somut olaya gelince; davacı tarafından evrak arasına sunulan 08.07.2010 tarihli ”Mehir Senedi” başlıklı belgede sayılan mallar arasında çekişme konusu taşınmazın yeralmadığı, davalının da imzasının bulunmadığı, bu haliyle anılan belgenin 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen nitelikte bir belge olmadığı açıktır.
Ne var ki; davacı tarafın delil listesinde açıkça yemin deliline de dayandığı görülmektedir.
Yazılı bir belgenin veya yazılı bir delil başlangıcının bulunmadığı durumda, iddia sahibinin son başvuracağı çare karşı tarafa yemin teklif etmektir. Yemin 6100 sayılı HMK’nin 228. ( 1086 sayılı HUMK’nın 337.vd.) maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen ve davayı sonuçlandıran yasal ve kesin delildir. 05/02/1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca iddiasını yazılı delille kanıtlayamayan kimsenin karşı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu sabittir. Oysa eldeki davada davacıya bu olanak tanınmamıştır.
Hal böyle olunca; davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması, bu hakkın kullanılması halinde hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.