Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Kıdem tazminatı tavan uygulamasına ilişkin Yargıtay Kararları

Kıdem tazminatı tavan uygulamasına ilişkin Yargıtay Kararları

Kamu düzeninden olması nedeniyle kıdem tazminatı tavanının yasada emredici şekilde düzenlendiği ve işçi yararına da olsa tavanı arttıran ya da tümüyle ortadan kaldıran sözleşme hükümleri geçersizdir. Kıdem tazminatı tavanının aşılması hatalıdır.
Kıdem tazminatının tespitinde, fesih tarihindeki tabana bakılmalıdır.
1475 sayılı Yasanın 14/6. maddesinde de belirtildiği gibi, memurluktan işçi statüsüne geçerek daha sonra emekli olanların kıdem tazminatının hesaplanmasında, memuriyet dönemi için Emekli Sandığına tâbi memurun emekli ikramiyesi kadar tavan (özel tavan) gözetilerek ve işçilik dönemi için de kıdem tazminatı tavan sınırı gözetilerek kıdem tazminatı hesaplanmalıdır.
Taraflar, sözleşme ile, işletme kredisi faizi kararlaştırmışlarsa, bu durum, tavanı aşmak amacıyla kullanılmış kabul edilmekte, kıdem tazminatı tavanını aşmaya yönelik tüm sözleşme hükümleri batıl olacağından, kıdem tazminatının, en yüksek mevduat faizi ile tahsile karar verilmelidir. Tavanın aşılmadığı durumlarda ise sözleşme serbestisi ilkesi gereği, kararlaştırılan faiz oranı geçerli sayılacaktır.
5004 sayılı kanunun 10. maddesi, kıdem tazminatı tavanının yasayla aşılabileceğinin istisnasıdır.  Yasayla aksine imkan veren hallerde tavanın aşılması söz konusu olacağından, 5004 sayılı Kanun 10 maddesinde ki düzenleme bu ayrık duruma ilişkin olup artık burada tavan gözetilmeyecektir.
Bir diğer istisna, kamu bankalarına ilişkindir. 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Z.Bankası, Türkiye H.Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye E. Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 3.7.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4684 sayılı Yasayla eklenen geçici 2. maddesinde, “..Sandığa tabi olarak çalıştıkları ve “emekli ikramiyesi” veya “kıdem tazminatı” veya “iş sonu tazminatı” alamadıkları yıllar için, Bankadaki emsali T. C. Emekli Sandığına tabi personele her bir hizmet yılı için ödenmesi gereken “emekli ikramiyesi” tutarı kadar kıdem tazminatı… ödenir” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre sözleşmeli personel olarak 399. sayılı KHK kapsamında çalışılan süre için emsali T.C. Emekli Sandığı iştirakçisinin emekli ikramiyesi tutarı dikkate alınmalıdır. 4603 sayılı yasanın sözü edilen hükmü de 1475 sayılı Yasanın 14. maddesinin 6. fıkrasındaki düzenlemelerle uyumludur.
“…Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının tazminata esas aylık giydirilmiş brüt ücretinin 2.090,89 TL olduğu belirtilmiş ve kıdem tazminatı bu ücret üzerinden hesaplanmıştır.
Bilirkişi raporunda iş akdinin fesih tarihi olarak 30/04/2007 tarihi gösterilmiştir. Fesih tarihi olan 30/04/2007 tarihinde kıdem tazminatı tavanı 1.960,69 TL dir. Yukarıda ki yasal düzenlenmeler ve yapılan tespitlerden de açıkça anlaşılacağı üzere kıdem tazminatı hesabında tavan aşılmış olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.”( 9. HD. 2009/41112 E. 2012/7558 K. 07.03.2012)

“…Somut olayda, akdin fesih tarihi 19.6.2002 tarihi olup bu tarih itibariyle kıdem tazminatı tavanı 1103,54 TL dir.
Bilirkişi raporunda kıdem tazminatının 1303,54 TL üzerinden hesaplanması ve söz konusu raporun hükme esas alınması isabetsizdir.”(9. HD. 2009/22727 E. 2011/38414 K. 20.10.2011)

“…Somut olayda, fesih tarihi itibari ile 1475 Sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen kıdem tazminatı genel tavanı 2.087.92 TL olduğu halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kıdem tazminatının davacının fesih tarihinde aldığı aylık brüt ücreti olan 2.687.50 TL üzerinden hesaplanması hatalıdır.”(9.HD. 2010/541 E. 2012/10360 K. 28.03.2012)

“…Halen yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. Maddesi uyarınca “Toplu sözleşmelerle ve hizmet akitlcriylc belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Belirtilen üst sınır, “genel tavan” olarak adlandırılabilir. En yüksek devlet memuru da Başbakanlık Müsteşarı olduğundan genel tavan, bu görevdeki kişinin emekliliği halinde Emekli Sandığınca ödenecek olan bir yıllık ikramiye oranını geçemeyecektir. Davacının iş sözleşmesini feshettiği tarihte tavan 2.623,23 TL’dir. Bilirkişi tavandan bahsetmesine rağmen tavanı aşarak davacının tavanı aşan brüt ücretinden kıdem tazminatını hesaplamıştır. Mahkemece tavanı aşacak şekilde hesaplanan kıdem tazminatının hüküm altına alınması hatalıdır.”(9. HD. 2012/24728 E. 2014/23869 K. 09.07.2014)

“…Somut olayda davacı işçiye, iş sözleşmesi imzaladıktan sonraki dönem için genel tavan esasına göre hesaplanan kıdem tazminatı davalı işverence tam olarak ödenmiş, 5434 sayılı yasaya tabi dönem için ise Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre ki, bu durumda 1475 sayılı yasanın 14/ 6. maddesindeki özel tavana uygun olarak ödeme yapılmıştır.
Öte yandan, taraflar arasında imzalanmış olan iş sözleşmesinde, kıdem tazminatı tavanının bertaraf eden bir kurala da yer verilmiş değildir. İş sözleşmesinin 5. maddesinde bankada ve diğer kamu kuramlarında geçen süre için kıdem tazminatı ödeneceği öngörülmüş ise de, bu ödemelerin kıdem tazminatını düzenleyen 1475 sayılı yasanın 14. maddesi çerçevesinde yapılması gerektiği açıktır. İşçinin kıdem tazminatı tavanını aşacak şekilde menfaat temin etmesi mümkün değildir. Aksi halde işçiye 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uyarınca anılan kurum tarafından ödenen ikramiye yanında, aynı dönem için genel tavan esasına göre işverence kıdem tazminatı ödenmesi durumunda mükerrer yararlanmasına imkan sağlanmış olur.
Böyle olunca davacı işçinin Emekli Sandığı Kanunu’na tabi dönem için kıdem tazminatı talebi yersizdir. Ancak bilirkişi raporunda, işçilikte geçen süre bakımından da kıdem tazminatının eksik ödendiği yönünde bir değerlendirme yapılarak bu yönde ayrı bir hesaba yer verilmiş olmakla mahkemece bu konu üzerinde durulmaksızın karar verilmesi hatalı olmuştur. Bilirkişi raporunda işçilik dönemiyle ilgili hesaba karşı tarafların diyecekleri de sorulmalı ve rapor bir değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmelidir. Seri halde yargılaması yapılan dosyaların tamamında aynı gerekçeyle karar verilmesi ve temyize konu bu dosyada yer alan farklılık üzerinde durul maması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2011/4443 E. 2011/16563 K. 06.06.2011)

“…Somut olayda, daha önce davacı tarafından açılan Hadım Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/366 E., 2011/68 K sayılı ilamda davacının kıdem tazminatı alacağı 9 yıl 1 günlük çalışma için 34.732,42 TL olarak tespit edilmiştir.
Kıdem tazminatı hesabında 15.03.2008-14.03.2011 döneminde geçerli olan Toplu iş Sözleşmesi hükümleri dikkate alınmıştır. TİS 26 maddesine göre sözleşmenin kıdem tazminatı ödenmesini gerektirir şekilde sona ermesi halinde işçiye her tam yıl için 70 günlük giydirilmiş ücret üzerinden kıdem tazminatı ödeneceği düzenlenmiştir.
Bilirkişi kıdem tazminatı hesabında günlük giydirilmiş ücreti 55,48 TL, I yıllık çalışma karşılığı kıdem tazminatını 3883,60 TL olarak hesaplamıştır.
Davacının sözleşmesinin feshedildiği 01.05.2010 tarihinde kıdem tazminatı tavanı 2427,03 TL dir. Bilirkişi hesaplamasında kıdem tazminatı 3883,60 TL olarak kabul edildiğine göre tavan miktarın aşıldığı sabittir.
Dairemizce kamu düzeninden olması nedeniyle kıdem tazminatı tavanının yasada emredici şekilde düzenlendiği ve işçi yararına da olsa tavam arttıran ya da tümüyle ortadan kaldıran sözleşme hükümlerinin geçerli olmadığı kabul edilmektedir.
Davacının 9 yıl 1 gün çalışma karşılığı alabileceği kıdem tazminatı tavan miktar 2427,03 TL üzerinden hesaplandığında 21.718,82 TL’dir. Daha önce 27.000 TL hüküm altına alındığına göre bakiye bir alacak bulunmadığı gözetilmeden davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir.”(9. HD. 2012/13919 E. 2012/13448 K. 17.04.2012)

“…Sözleşmede düzenlenen “N.Ç. kendi isteği ile işyerinden ayrılmak isterse çalıştığı yıl çarpı son aldığı net ücret üzerinden ikramiye alacaktır.” Hükmü kıdem tazminatı mahiyetindedir. İşçi kendi isteği ile dahi ayrılsa işten ayrılma tazminatını ödemeyi davalı kabul etmiştir.
4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğü öncesinde, 1475 sayılı Yasanın 98/D maddesi uyarınca, kıdem tazminatının yasaya aykırı olarak ödenmesi cezai yaptırıma bağlanmıştı. Sözü edilen hüküm 4857 sayılı İş Kanunu döneminde yürürlükten kaldırılmış olsa da, tavanı öngören 14 üncü madde halen yürürlüktedir. Buna göre kıdem tazminatı tavanını öngören kuralın mutlak emredici olduğu kabul edilmelidir. Öğretide kıdem tazminatı tavanını bertaraf eden sözleşme hükmünün batıl olduğu görüşü ileri sürülmüştür (Akyiğit, Ercan: İş Kanunu Şerhi, 2. Baskı Ankara 2006 s. 2486; Mollamahmutoğlu, Haindi: İş Hukuku, 3. bası, Ankara 2008, s. 838; Çelik, Nuri: İş Hukuku Dersleri, 21.bası, s. 316. ; Şahlanan, Fevzi: Kıdem Tazminatı Tavanının Mutlak Emrediciliği, Sicil, Sayı 12, s. 44).
Dairemizce de kıdem tazminatı tavanının yasada emredici şekilde düzenlendiği ve işçi yararına olsa da tavanı arttıran ya da tümüyle ortadan kaldıran sözleşme hükümlerinin geçerli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ancak mahkemece tavan gözetilmeden bu istemin kabulü hatalıdır.”(9. HD. 2011/16901 E. 2013/20558 K. 05.07.2013)

“…Somut olayda davacının hizmet süresine göre yürürlükteki kıdem tazminatı tavanı üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmış ve eksiksiz olarak ödenmiştir. Toplu iş sözleşmesi ile her yıl için 40 günlük ücret tutarında kıdem tazminatı ödeneceğinin öngörülmüş olması, davacı işçi bakımından sonuca etkili değildir. Zira davacının aylık bürüt ücreti, kıdem tazminatı tavanı üzerinde olduğundan hesaplamanın 40 gün üzerinden yapılması hak bahşetmez. Başka bir anlatımla, toplu iş sözleşmesinin düzenlemesi, yasada emredici şekilde düzenlenmiş olan kıdem tazminatı tavanını ortadan kaldırmamaktadır. Toplu iş sözleşmesinin ilgili hükmü, işçinin aylık giydirilmiş bürüt ücretinin tavanın altında kalması halinde sonuca etkili olabilirdi.
Davacıya yapılan ödemenin, toplam çalışma süresi üzerinden vc tavan esası gözetilerek yapılmış olması karşısında davanın reddi yerine, yazılı şekilde her yıl için 10 gün fark hesabıyla fark kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmesi hatalıdır.”(9. HD. 2011/40928 E. 2012/13254 K. 17.04.2012)

“…Somut olayda davacının 1.6.2002 tarihine kadar 399 sayılı K.H.K gereği sözleşmeli statüsünde çalıştığı, bu tarihten fesih tarihi olan 16.4.2004 tarihine kadar da İş Yasasına tabi olarak çalıştığı mahkemenin de kabulündedir.
1475 sayılı İş Yasasının 14/6 maddesi gereğince Emekli Sandığına tabi dönem için hesaplanan kıdem tazminatı fesih tarihinde Emekli Sandığı yasasında öngörülen emekli ikramiyesi miktarından fazla olamaz. Sözleşmeli dönem için anılan sınırlayıcı tavan gözetilmeden kıdem tazminatı hesaplanması hatalıdır.”(9. HD. 2009/17560 E. 2009/12991K. 11.05.2009)

“… Somut olayda davacı, davalı bankada 28.07.1982 tarihinde Emekli SandığTna tâbi personel olarak çalışmaya başlamış, özelleştirme programı çerçevesinde kendi isteği ile 10.04.2002 tarihinden itibaren iş sözleşmesi ile çalışmaya başlamış ve 01.03.2009 günü isteği ile emekli olmuştur.
Davacıya, memuriyet dönemi için Emekli Sandığına tâbi memurun emekli ikramiyesi kadar tavan gözetilerek ve işçilik dönemi için de kıdem tazminatı tavan sınırı gözetilerek kıdem tazminatı hesaplanıp ödenmiştir.
Davacı, memuriyet dönemi için hesaplanan kıdem tazminatında emekli ikramiyesi tavanının dikkate alınmaması gerektiğini belirterek fark kıdem tazminatı talep etmiş, mahkemece talep kabul edilmiştir.
Dairemizin yerleşik kararları ve 1475 sayılı Yasanın 14/6. maddesinde de belirtildiği gibi, memurluktan işçi statüsüne geçerek daha sonra emekli olanların kıdem tazminatının hesaplanmasında, memuriyet dönemi için Emekli Sandığına tâbi memurun emekli ikramiyesi kadar tavan gözetilerek ve işçilik dönemi için de kıdem tazminatı tavan sınırı gözetilerek kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi davalı kurum tarafından yapılan hesaplamada bir usulsüzlük bulunmadığından, mahkemece isteğin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2011/23589 E. 2013/21440 K. 09.09.2013)

“…Somut olayda, davacının H.’da çalıştığı dönem için kıdem tazminatı hesabında 1475 sayılı Yasanın 14/6. maddesinde öngörülen özel tavan yerine genel tavanın gözetilmesi hatalıdır.
Davacıya ll.’da çalıştıştığı dönem için Emekli Sandığı tarafından 1475 sayılı yasanın 14/6 maddesi uyarınca özel tavan dikkate alınarak emekli ikramiyesi ödemesi yapılmıştır. Yine davalı şirketle çalıştığı dönem için de 1475 sayılı yasanın 14. maddesi uyarınca genel tavan üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı ödemesi yapılmış olup davacının herhangi bir fark kıdem tazminatı alacağı bulunmamaktadır.
Bu sebeplerle davacının fark kıdem tazminatı talebinin reddi yerine yerinde olmayan gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup hükmün bozulması gerekmiştir.”(9. HD. 2012/573 E. 2014/4695 K. 17.02.2014)

“…Davacı, işyerinde 28.10.1999 tarihinde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında çalışmaya başlamış, 16.12.2002 tarihinde imzalanan iş sözleşmesi ile statüsü değişerek iş kanununa tabi olmak üzere iş sözleşmesi imzalamıştır. İş sözleşmesinin 5. maddesinde “banka, emekliliği hak etmiş personelin kıdem tazminatını, diğer kamu kurum vc kuruluşları ile bankada geçmiş hizmetlerinin toplamı üzerinden ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesi mevcuttur.
11.11.2009 tarihinde gerçekleşen feshe göre kıdem tazminatına hak kazanmış olup, iş sözleşmesi gereği kıdem tazminatı hesabında önceki hizmetlerinin dc dikkate alınması gerekir. Davacının 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında çalıştığı dönem dikkate alınmadan davacının sadece iş kanuna tabi olarak çalıştığı 01.01.2003 – 11.11.2009 arası dönem için yapılan hesaplamaya itibarla hüküm kurulması hatalıdır.
Davacının işçilikte geçen dönem için 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinde öngörülen genel tavan, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında sözleşmeli personel olarak çalıştığı 28.10.1999 – 01.01.2003 tarihleri arasında kalan süre için Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre kuramca ödenmesi gereken en yüksek ikramiye tutarı belirlenerek 1475 sayılı Kanun’un 14/6. maddesinde öngörülen özel tavan gözetilerek davacının tüm çalışma süresi için kıdem tazminatı yeniden hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır.
Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22. HD. 2012/6528 E. 2013/6278 K. 26.03.2013)
“…Somut olayda davacının 04.07.2002 tarihinde sözleşmeli işçi statüsüne geçmeden önce hizmet cetvelinden 399 KHK ye göre çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu dönem için kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14/6. maddesinde öngörülen özel tavan yerine genel tavanın gözetilmesi hatalıdır. Gerekirse bu yönden bilirkişiden denetime elverişli ek hesap rapora alınarak kıdem tazminatı, 1475 sayılı Yasanın “Ancak, bu tazminatın T.C. Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süresine ait kısmı için ödenecek miktar, yaşlılık veya malullük aylığının başlangıç tarihinde T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz” hükmü gereğince hesaplanmalıdır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının tüm çalıştığı sürenin işçi statüsünde geçmiş gibi hukuki statüsü ayrıntılarıyla değerlendirilmeden, özel tavan da dikkate alınarak denetime elverişli hesap yapılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.”(7. HD. 2014/1301 E. 2014/6259 K. 18/03/2014)

“…Somut olayda, davalı işveren ile sendika arasında imzalanan Toplu İş Sözleşmesi 25. maddesine göre akdin feshi durumunda işçiye yapılacak her türlü ödemenin bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz ile hüküm altına alınacağı düzenlenmiştir. Kıdem tazminatına ilişkin kural mutlak emredici niteliktedir. Kıdem tazminatı tavanını bertaraf eden sözleşme hükmü batıl niteliktedir. Dairemizce kıdem tazminatı faizinin yasada emredici şekilde düzenlendiği ve işçi yararına olsa da arttıran toplu sözleşme hükümlerinin geçerli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkemece kıdem tazminatının bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2008/26925 E. 2010/19975 K. 22.06.2010)

Davacı 5004 Sayılı Kanun’un 10.maddesinden yararlanmak üzere kendi isteğiyle işyerinden ayrıldığını kıdem tazminatının % 20 fazlasıyla ödenmediğini ileri sürerek fark kıdem tazminatı isteğinde bulunmuştur.
Davalı ise 5004 Sayılı Kanun’un 10.maddesinde ki koşulların oluşmadığını savunmuştur.
Mahkemece davacıya kıdem tazminatının fesih tarihindeki tavan üzerinden ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında ki uyuşmazlık kıdem tazminatının işverence fesih tarihindeki tavandan ödenmesi nedeniyle 5004 Sayılı Kanun’ uyarınca % 20 fazlasıyla ödenip ödenmeyeceği noktasındadır.
Taraflar arasında ki uyuşmazlık kıdem tazminatının işverence fesih tarihindeki tavandan ödenmesi nedeniyle 5004 Sayılı Kanun’ uyarınca % 20 fazlasıyla ödenip ödenmeyeceği noktasındadır.
İş Kanunu’nun 14/13.maddesinde kıdem tazminatına bir tavan getirilmiştir. Söz konusu maddeye göre ‘toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuruna 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez’.
Tavan iş sözleşmesinin feshedildiği andaki tavandır. Kıdem tazminatı tavanını öngören kuralın mutlak emredici olduğu, tavanı bertaraf eden sözleşme hükümlerinin batıl olduğu görüşü öğretide ileri sürülmüştür (Haindi Mollamahmutoğlu :İş Hukuku 3. bası Ankara 2008 sh, Fevzi Şahlanan Kıdem tazminatı Tavanının Mutlak Emredieiliği, Sicil, İş Hukuku Dergisi, S 12 aralık 2008, sh 44,4)
Ancak yasayla aksine imkan veren hallerde tavanın aşılması söz konusu olacaktır.5004 sayılı Kanun 10 maddesinde ki düzenleme bu ayrık duruma ilişkin olup artık burada tavan gözetilmeyecektir.
Hal böyle olunca mahkemece dosyadaki deliller değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi hatalıdır.”(9.HD. 2007/39256 E. 2009/7460 K. 19.03.2009)

“…Davacı, 14.07.1982 tarihinde davalı bankada işe başladığını, uzun süre 657 Sayılı Yasa ve 399 sayılı KHK hükümleri çerçevesinde çalıştığım, 25.11.2000 tarih ve 24241 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “ T.C Z.Bankası, T.  H. Bankası A.Ş. vc T. E. Bankası A. Ş. Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca
1475 sayılı mevzuata göre çalıştırılmak üzere sözleşmeli statüye geçtiğini, davalı şirket ile belirsiz süreli hizmet sözleşmesini imzalayarak çalışmaya devam ettiğini, 01.09.2007 tarihinde emekli olarak işlen ayrıldığını, kıdem tazminatının bankada geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden değil, sözleşme imzaladığı tarihe kadar olan çalışma süresi ile ilgili olarak 5934 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyesi adı altında, sözleşme imzaladığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar olan süre ile ilgili bölümü ise 4857 sayılı İş Yasası hükümlerine göre ödediğini ileri sürerek, fark kıdem tazminatının davalıdan tahsilini istemiştir.
Somut olayda sözleşmeli personel olarak çalışılan süre için 1475 sayılı yasanın 14. maddesinde öngörülen özel ve genel tavandan hangisinin uygulanacağı noktası tartışmalıdır.
Davacı işçi ayrıca 20.12.2001 tarihinde taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 5. maddesi hükmüne dayanmış olup, anılan maddede kıdem tazminatı hesabında diğer tüm kamu kurum ve kuruluşlarla bankada geçmiş hizmetlerin birlikte değerlendirileceği kuralı öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununun yürürlüğü öncesinde 1475 sayılı yasanın 98/D maddesine kıdem tazminatının yasaya aykırı olarak ödenmesi cezai yaptırıma bağlanmıştı. Sözü edilen hüküm 4857 sayılı İş Kanunu döneminde yürürlükten kaldırılmış olsa da, her iki tavanı öngören 14. madde halen yürürlüktedir. Öğretide kıdem tazminatı tavanını bertaraf eden sözleşme hükmünün batıl olduğu görüşü ileri sürülmüştür(Akyiğit, Ercan: İş Kanunu Şerhi,2. Baskı Akara 2006 s. 2486; Mollamahmutoğlu, Haindi: İş Hukuku,3. bası, Ankara 2008, s. 838; Çelik. Nuri: İş Hukuku Dersleri,21 .bası, s. 316.; Şahlanan, Fevzi: Kıdem Tazminatı Tavanının Mutlak Emrediciliği, Sicil, Sayı 12, s. 44 vd.).
Öte yandan, 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Z.Bankası, Türkiye H.Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye E. Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 3.7.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4684 sayılı Yasayla eklenen geçici 2. maddesinde, “..Sandığa tabi olarak çalıştıkları ve “emekli ikramiyesi” veya “kıdem tazminatı” veya “iş sonu tazminatı” alamadıkları yıllar için, Bankadaki emsali T. C. Emekli Sandığına tabi personele her bir hizmet yılı için ödenmesi gereken “emekli ikramiyesi” tutarı kadar kıdem tazminatı… ödenir” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre sözleşmeli personel olarak 399. sayılı KHK kapsamında çalışılan süre için emsali T.C. Emekli Sandığı iştirakçisinin emekli ikramiyesi tutarı dikkate alınmalıdır. 4603 sayılı yasanın sözü edilen hükmü de 1475 sayılı Yasanın 14. maddesinin 6. fıkrasındaki düzenlemelerle uyumludur.
Davacıya, işverence son olarak emekli olduğu 01.09.2007 tarihi itibarıyla Emekli Sandığına tabi emsal bir çalışanın alabileceği emekli ikramiyesi tutarına göre hesaplamaya gidilmesi yerinde bir uygulamadır. Böyle olunca davaya konu fark kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmelidir.
Mahkemece, kıdem tazminatı farkı isteğinin kabulü hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.”(9.HD. 2010/3998 E. 2012/12513 K. 12.04.2012)

“…Davacı vekili, davacının E.Bank A.Ş de 657 sayılı kanun kapsamında sözleşmeli personel olarak Ordu şubesinde 02.05.1990 tarihinde çalışmaya başladığını 1994 yılında Giresun şubesine tayin olduğunu 02.03.1998 tarihine kadar çalıştığını bu tarihte bankanın özelleştirildiğini tüm çalışan personelin özlük hakları ile birlikte özel sektöre geçtiği güvencesinin verilmesine üzerine çalışmaya devam ettiğini, bankanın 2000 yılında BDDK ya devredildiğini, fona devrinden sonra 18.01.2002 de işten çıkarıldığını, özelleştirme tarihi olan 01.04.1998-18.04.2002 dönemi için hakkettiği işçilik alacaklarının ödendiğini ancak 01.04.1998 kadar olan haklarının ödenmediğini belirterek, davacının sözleşmeli personel olarak çalıştığı dönem için kıdem tazminatı ile fazla mesai ve hafta tatil çalışmaları karşılığı ücret alacaklarının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının talep ettiği dönemlerde işçi statüsünde bulunmaması nedeniyle idari yargının görevli olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece uyuşmazlık mahkemesinin adli yargı yerinde uyuşmazlığı görülmesi gerektiği gerekçesi ile iş mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması kararı üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının özelleştirme sonrasında özel hukuk tüzel kişiliği statüsüne gelen banka işyerindeki çalışmasına tüm yasal ve özlük haklan devredilmek suretiyle devam ettiği için kıdem tazminatının hesabında tüm hizmet süresinin dikkate alınması gerektiği ve buna göre hesap yapılması gerektiği ve dinlenen tanık anlatımlarına göre yapıldığı ispatlanan fazla mesai ücretlerinin talep edilmesi mümkün olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, hesaplanan fark kıdem tazminatı ile fazla mesai ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 1/2 maddesi uyarınca; “Bu Kanun, 4 üncü Maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır. Kısaca taraflar arasında iş sözleşmesi kurulması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu’na dayanılan istekler için, taraflar arasında iş ilişkisi veya iş ilişkisi bulunmayan dönemin işçilikte geçen süre ile birleştirilmesi için normatif yasal düzenlemeler bulunmalıdır.
Halen yürürlükte olan 1475 sayılı îş Kanunu’nun 14/4. maddesinde, “T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak geçen hizmetler için kıdem tazminatına hak kazanılabilinesi için yaşlılık veya malullük ya da toptan ödemeye hak kazanacak şekilde iş sözleşmesinin sona ermesi gerekir.
Bazı özel yasalarda işçinin kıdem tazminatına hak kazanması durumunda Emekli Sandığına geçen hizmetler için de kıdem tazminatı ödeneceği şeklinde kurallar olup, sözü edilen kurulularda çalışanlar yönünden emeklilik koşulu aranmamaktadır. Örneğin, T.T.Ia ilgili 4673 Sayılı Yasanın geçici 3.maddesinde, 399 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye tabi olarak çalışıp da iş mevzuatına tabi statüye geçmiş ya da geçecek olanların iş akitlerinin, kıdem tazminatını gerektirecek şekilde sona ermesi halinde T.T.da ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden kıdem tazminatı ödeneceği kurala bağlanmıştır. Bu durumda anılan kurum bakımından memuriyette geçen sürenin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınabilmesi için işçinin emeklilik suretiyle ayrılmış olması zorunlu değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da, 1475 sayılı yasanın 14. maddesinde kıdem tazminatına hak kazandıran nedenlerin sınırlı olarak sayıldığı açıklanmıştır(Yargıtay 11GK 25.11.2009 gün 2009/ 9-469 E, 2009/ 570 K.).
Öte yandan, 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kuramlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 12. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 5.2.2009 gün ve 2005/ 40 E, 2009/ 17 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, davacı işçinin ilerde emekli olması durumunda davaya konu olan 1990-1998 yılları arasındaki çalışmaları sebebiyle Emekli Sandığından talep hakkı doğabilecektir.
Dosya içeriğine göre davacı 1990-1998 yılları arasında 5434 sayılı Emekli Sandığı Hükümlerine tabi olarak sözleşmeli personel statüsünde davalı bankada görev yapmış ve 01.04.1998 tarihinde davalı bankanın özelleştirilmesi sonucu İş Kanununa tabi olarak çalışmaya devam etmiştir. Bu arada 5434 sayılı yasanın geçici 192. maddesi uyarınca Emekli Sandığı ile olan bağlantısı devam etmiş ve iş sözleşmesinin feshedildiği 18.1.2002 tarihine kadar bu şekilde çalışmıştır. Davalı işveren tarafından 01.04.1998- 18.01.2002 tarihleri arasında kalan süre için kıdem tazminatı ödenmiştir.
İşyerinden emeklilik sebebiyle ayrılmamış olan davacı işçinin 5434 sayılı yasa hükümlerine tabi 1990-1998 yılları arasında kalan çalışmaları için kıdem tazminatına hak kazanması mümkün olmadığı gibi bu dönem için arada iş ilişkisi bulunmadığından ve İş Kanunu tabi bir çalışına yapılmadığından, bu kanuna dayanılarak fazla mesai ve hafta tatil ücret alacağı istemleri de talep edilemez. Mahkemece, isteklerin tamamının reddi gerekirken yazılı şekilde kıdem tazminatı ve fazla mesai ücret alacağının kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2012/10860 E. 2014/17600 K. 02.06.2014)