Memurlarda Atama İptali Davası Nedir?

İşyeri devri ile ilgili Yargıtay kararları

İşyeri devri ile ilgili Yargıtay kararları

Somut olayda davacıların; S. Doğal Gaz Kompresör İstasyonu projesinde değişik unvanlarla (kaynakçı, elektrikçi, teknisyen, borucu, yardımcı eleman gibi pozisyonlarda ) çalıştıkları. Haziran 2007 tarihine kadar ücretleri asgari ücret seviyesinde iken anılan tarihte ücretlerini yüksek, bazı işçiler için on, on iki kat fazla olarak kayıtlarda gösterildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tanığı olarak dinlenen E.A. ifadesinde belirttiği ücret ile davacının iddia ettiği ücret arasında da farklılıklar bulunmaktadır.
Bu arada aynı işi yapan (örneğin kaynakçı olan) işçi ücretleri arasında da farklılıklar bulunduğu görülmektedir.
İşçi ücretlerinden sonuç itibarıyla sorumlu olan S.Şirketinin ücretlerin ödenmediği son bir buçuk aylık dönem için resmi kuramlara bildirimlerini (düzeltme beyanı ile) yüksek düzeylerde göstermesi olağan görülmemektedir.
Diğer yandan vasıflı nitelikteki işçilerin asgari ücret almaları da mümkün değildir.
Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının gerçek ücretinin tespiti önem kazanmaktadır.
Bu nedenle işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı belirlenen ücret üzerinden tazminat ve alacak hesabı yapılmalıdır.
9. HD. 2009/42846 E. 2009/34507 K. 11.12.2009

Somut olayda; davacının davalı birlik nezdindeki çalışması 22.06.2000- 09.10.2004 tarihleri arasında geçmiş olup, dava tarihi olan 26.07.2007’de 2 yıl dolduğundan davalının alacaklardan sorumlu olmadığı dikkate alınarak hakkındaki davanın reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2009/11683 E. 2011/11653 K. 18.04.2011

Diğer taraftan İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır.
Davacının talep ettiği ilave tediye ile ücret alacağı devir tarihi olan 21.11.2003 tarihinden önce doğmuş olup, dava iki yıl geçtikten sonra yaklaşık beş yıl sonra açılmıştır. Davalının sorumluluğu 21.11.2005 tarihinde bu alacaklar yönünden sona ermiştir. Mahkemece bu hüküm dikkate alınmadan ilave tediye ve ücret alacaklarından da davalının sorumluluğuna karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2012/28127 E. 2013/15129 K. 20.05.2013

Dosya içeriğine göre davacının çalıştığı işyeri Aralık 2008 tarihinde davalı C.Ş. tarafından diğer davalılara devredilmiştir. Devirden itibaren 2 yıl geçmekle kıdem tazminatı dışındaki alacaklardan adı geçen davalının sorumluluğu kalkmış ise de kıdem tazminatı yönünden 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/2 maddesi uyarınca devir tarihindeki süre ve ücret üzerinden müteselsil sorumluluğu devam etmektedir. Adı geçen davalının devir tarihindeki ücret ve süre üzerinden kıdem tazminatından sorumluluğu nedeni ile kıdem tazminatında sorumlu olduğu miktar belirlenmeli ve bu miktardan müteselsil sorumluluğuna karar verilmelidir. Mahkemece adı geçen davalı yönünden davanın tümden reddine karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2013/12166 E. 2014/14396 K. 05.05.2014

Somut olayda, davacı işçi iş akdinin 15.12.2006 tarihinde sona erdirildiğini iddia ederek işçilik hak ve alacaklarını talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davalı 54712 işyeri sicil numaralı işyerindeki 15.12.2006 tarihine kadar devam eden çalışması işyerini devralan 1055672 işyeri sicil numaralı bir başka işyerinde çalışmaya devam etmesi karşısında kıdem tazminatına hak kazanmadığı gerekçesi ile bu tazminatın reddine karar vermiştir.
Keza aynı gerekçelerle mahkemece feshe bağlı ihbar ve izin alacağı talebinin de reddine karar verilirken, dava konusu fazla çalışma alacağı talebinin ise kanun gereği devreden işveren için öngörülen 2 yıllık süre sınırlaması sebebi ile reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacı işçinin devralan şirketteki çalışmasını 31.07.2007 tarihinde sona erdiği görülmüştür. 1475 Sayılı Kanun’un 14. maddesi gereğince devreden işverenin kıdem tazminatından sorumluluğu 2 yıllık süre sınırlamasına tabi değildir.
Hal böyle iken, mahkemece davacının devralan şirketteki iş akdinin sona erme şeklinin tayin ve tespiti önem arz etmektedir. Şayet buradaki iş ilişkisi tazminatı gerektirir şekilde son bulmuş ise davalı şirketin kıdem tazminatına ilişkin sorumluluğunun kendi dönemi ve devir tarihindeki ücrete göre belirlenmesi gerekir.
Netice itibari ile mahkemece eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile kıdem tazminatı talebinin reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2012/24355 E. 2014/22559 K. 30.06.2014

İşyeri devrinin esasları ve sonuçlan 4857 sayılı İş Kanunumun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır. 1475 sayılı Yasamın 14/2. maddesinde devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden 4857 sayılı Yasa’nm 6. maddesindeki iki yıllık süre sınırlaması kıdem tazminatı bakımından söz konusu olamaz.
İşyerinin devrinin üzerinden 2 yıl geçtiğine ve davalılar N. ve A.Y. vekili süresinde zaman aşımı savunmasında bulunduğuna göre fazla mesai ücreti ile milli bayram ve genel tatil çalışma ücretinden bu iki davalının sorumlu tutulması mümkün değildir. Aksinin kabulü ile fazla mesai ücreti ile milli bayram ve genel tatil ücretinden sorumluluklarına karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.
7.HD. 2013/1924 E. 2013/8315 K. 07/05/2013

Somut olayda davacı davalı işyerinde 19X3 yılından 2009 yılına kadar aralıksız çalıştığını iddia etmiştir.
Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre işyerinin önceleri gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesinin ardından şirketleşmeye gidilmesi halinde, bu işlem de bir tür işyeri devridir. Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır.
Davamızda yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında E.E.’in 1998 yılında işletmeyi şirket haline dönüştürdüğünden davalı işyerinde işyeri devri olduğu tartışmasızdır. Davacının şahıs yanında geçen tüm çalışmasından kaynaklanan yılık izin ve ihbar tazminatı hariç zamanaşımına uğramayan diğer alacaklardan devirden itibaren 2 yıllık süre boyunca şahsın sorumlu tutulması gerekir. Kıdem tazminatı açısından ise böyle bir sınırlama olmaksızın sorumlu olduğunun göz önüne alınması gerekecektir.
7. HD. 2013/1271 E. 2013/4879 K. 28.03.2013

Somut olayda; davacının güvenlik görevlisi olarak 01.09.2007-28.02.2009 tarihleri arasında davalı M.Şirketinde, 01.03.2009-29.10.2009 tarihleri arasında ise diğer davalı şirkette aralıksız çalıştığı görülmektedir. Şu halde alt işverenler arasındaki işyeri devri olgusuna göre davalılardan A.Şirketinin son alt işveren olarak tüm süreden son ücret üzerinden diğer davalının ise kendi çalıştığı süreden ve bu ücret seviyesi üzerinden kıdem tazminatından sorumlu olduğu, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretinden ise davalı A.Şirketinin sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca işyeri devir olgusuna göre 4857 sayılı Kanun’un 6. Maddesi gereğince devreden işverenin fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl olduğundan ve bu süre karar tarihi itibariyle geçtiğinden davalı M. Şirketinin bu alacaklardan sorumlu tutulmaması gerekmektedir. Davalıların miktar itibariyle sorumlulukları belirlenirken taleple bağlılık vc usulü kazanılmış hak ilkeleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu esaslara aykırı olarak davalıların sorumluluklarının belirlenmesi hatalıdır.
22.HD. 2013/37840 E. 2014/782 K. 23.01.2014

İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanunumun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak
ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı kanunun üçüncü fıkrasında belirtilmiştir.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretleri yönünden ise 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır.
Somut olayda; davalı işveren 31.12.2008 tarihi itibari ile işyerini, dava dışı S. Genel Müdürlüğü ile hizmet alım sözleşmesi imzalayan bir başka alt işverene devretmiştir. Dava 10.01.2012 tarihinde işyerinin devredilmesinden üç yıl sonra açılmıştır. Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil günleri çalışma karşılığı ücret alacakları yönünden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
22.HD. 2012/21088 E. 2013/8000 K. 16.04.2013Somut olayda dava dilekçesinde işyeri devrine dayanılarak taleplerde bulunulmuş, davalılardan C.Tekstil AŞ vekili işyeri devri olmadığını davacının iş sözleşmesinin feshinden çok sonra makinelerin satın alındığını savunmuştur. Mahkemece davacı tanıklarının soyut ve birbiri ile çelişen anlatımlarına değer verilerek, davalıların birlikte sorumluluğuna dair hüküm kurulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, işyeri devrinin varlığı konusunda ispat yükü davacı işçi üzerindedir. Tanıkların soyut nitelikteki anlatımlarının ardından bu konuda ispat yükü davalı tarafa geçmez. Mahkemece işyeri devri olup olmadığı yöntemince araştırılmalıdır. Gerekirse, Sosyal Güvenlik Kurumu, Bölge Çalışma Müdürlüğü, vergi dairesi ve işyerinin kayıtlı olduğu ilgili meslek kuruluşlarından işyeri devri olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu konuda eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2011/20242 E. 2011/33535 K. 27.09.2011

Somut uyuşmazlıkta davalılar arasında işyerinin maddi varlığını oluşturan bina ve menkul gibi araçları ile devredildiği, müşteri çevresinin değişmediği ve iş gücünü oluşturan personelinde sözleşme kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır. Devir ile işletme veya işyerinin ekonomik bütünlüğünü oluşturan kimliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Teknik ve hukuki anlamda davalılara arasında bir işyeri devri sözkonusudur.
Sözleşmede, devredilen işçilerin devir tarihindeki kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izinlerinin bilançoya bağlanması, devralan tarafından kıdemlerinin sıfırlanarak ödenmesinin öngörülmesi, devralan tarafından bazı işçilere bu haklarının ödenmesi ve ücretleri düşürülerek yeni iş sözleşmesi imzalanması, devir olgusunu ortadan kaldırmaz. Bu nedenle mahkemenin aksi yöndeki gerekçesi isabetli değildir.
Davacının feshe bağlı, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının, devir tarihi itibari ile fesih gerçekleşmediğinden bu tarih itibari ile hüküm altına alınması olanağı yoktur. Kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacaklarını talep koşulları oluşmadığından, reddi yerine yazılı şekilde hüküm altına alınması hatalıdır.
9.HD. 2013/2652 E. 2013/4179 K. 04.02.2013

Davacı, davalı şirket tarafından devralınan dava dışı B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti. unvanlı işyerinde 01.09.2002 tarihinden itibaren kimya öğretmeni olarak çalışmaya başladığını, ücret alacaklarının ödenmemesi sebebi ile işverene 01.03.2011 tarihinde yapılan tebliğ ile iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/11-e. maddesi gereğince feshedildiğinin bildirildiğini, son yıllarda işveren B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti. ekonomik olarak dara düştüğünü ve öğretmen ücretleri dahi ödeyemez hale geldiğini, bunun üzerine B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti. davacının çalıştığı B. Dershaneleri işyerine davalı şirkete devrettiğini, devirle birlikte öğretmenlerin çoğunun davalı şirkete geçtiğini, bunun 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince işyeri devri olduğunu ileri sürerek kıdem tazminatı, ücret alacağı ve asgari geçim indiriminin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava dışı şirketle arasında davacının iddia ettiği gibi işyeri devrinin söz konusu olmadığını, ayrı bir tüzel kişiliği ve ayrı bir işyeri olduğunu, dava dışı şirketle arasında herhangi bir hukuki veya organik bağın bulunmadığını, davacının dava dışı şirketle imzaladığı sözleşmesini 28.02.2011 tarihinde ücretlerinin ödenmediğini gerekçe göstererek feshettiğini, dava dışı şirketin tahliye ettiği taşınmazı 05.08.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiralandığını ve 15.08.2011 tarihinde ticaret sicil kayıtlarında tescil edilerek faaliyet göstermeye başladığını, davacının iş sözleşmesinin faaliyete başladığı tarihte mevcut olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, ticaret sicil kayıtlarından davalı şirket ile dava dışı B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti. arasında gerek işyeri itibariyle gerekse ortaklar itibariyle bir bağ kurulamadığı, işyerinin daha önce B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti. tarafından kullanıldığı, daha sonra 05.08.2011 tarihli kira sözleşmesi ile davalı Fen Bilimleri Ş.Ö. Özel Eğitim Hiz. Ltd. Şti. tarafından kiralanmak suretiyle faaliyete geçirildiği, şahit beyanlarından dava dışı B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti.’nin bir kısım öğrenci ve öğretmenlerinin davalı şirket nezdinde kurs almaya başladığı ve bir kısım öğretmenlerin de davalı şirket nezdinde çalışmaya başladığı, ancak bu hususun 4857 sayılı Kanun”uıı 6. maddesinde belirtilen nitelikte bir devir ilişkisi yada iş sözleşmesinin devri niteliğinde kabul edilmediği, davacının çalışmasının tespit edildiği tüm hizmet sürelerinden dava dışı B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti.’nin sorumlu olacağı ve taraf sıfatı yokluğunun mahkemece res’en gözetilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın husumet sebebi ile reddine karar verilmiştir.
İşyeri devrinin temel ölçütü, ekonomik birliğin kimliğini korumasıdır. Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, iş gücünün devri, müşteri çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin benzerlik derecesi, işyerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi işyeri devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir.
Avrupa Adalet Divanı, maddî vc maddî olmayan unsurların devri söz konusu olmaksızın da işgücünün önem taşıdığı sektörlerde, ekonomik birliğin önemli unsuru olan işçilerin devri yoluyla da işyeri devrinin gerçekleşebileceğini kabul etmektedir.
Avrupa Adalet Divanının kararlarında, “hukukî işlemle devir” ifadesi geniş şekilde değerlendirilmekte, yazılı, sözlü veya zımnî bir anlaşma da yeterli görülmektedir. Yine üye ülkeler uygulamasında, ihale yoluyla bir işin alınmasında, devreden işveren bilmese dahi işyeri devrinin mümkün olabileceği kabul edilmiştir. Avrupa Birliğine üye olmayan ancak benzer hükme sahip İsviçre’de Federal Mahkemesi, devreden ve devralan arasında doğrudan hukukî işlemin bulunmasının şart olmadığı sonucuna varmıştır.
Dosya kapsamına göre davacı, dışı B.Ö. Dershaneleri Ltd. Şti ile davalı Fen Bilimleri Ş.E. Özel Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti. arasındaki kira sözleşmesinin gerçekte 4857 sayılı Kanunun 6. maddesi anlamında işyeri devri olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda devralan davalı işveren de devreden işveren ile birlikte, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan birlikte sorumludur.
Mahkemece bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2013/10351 E. 2013/10737 K. 13.05.2013

Davacı, dava dışı T. Triko Dış Ticaret vc Sanayi Ltd. Şti’de çalışırken, 23.1.2001 tarihinde hizmet sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, açtığı dava sonucu hükmen kesinleşen kıdem tazminatı ve ücret alacakları için giriştiği icra takibi sırasında, adı geçen işveren adına çıkartılan tebligatların dava sırasındaki adresi tebliğ edildiğini ve bir itiraz ve iade olmadığını ancak, haciz aşamasında aynı adresle davalı şirketin karşılarına çıktığını ve istihkak iddiasında bulunduğunu; gerçekte, davalının, önceki işverenin işyerini tüm işçilerle birlikte devralmış ve paravan olarak kurulmuş bir şirket olduğunu, bu nedenle sözkonusu alacakların davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, husumet itirazında bulunmuş; davalı şirketin bazı işçilerinin davacının eski işverenin işçileri olmasının sonuca etkili olmayacağını savunmuş; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı şirketin tescil tarihi, davacının eski işyerini fesihten çok sonra satın aldığı, alt üst işveren ilişkisi de olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada mevcut belgelerden, davalı şirketin 29.6.2001 tarihinde işletmenin açıldığı ve 4.7.2001 tarihli ticaret sicil gazetesindeki ilana göre dava dışı önceki işveren T. Şirketinin adresinde faaliyete başladığı 3.8.2001 tarihinde de işyerinin bulunduğu taşınmazı satın aldığı anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, davalı, davacının T. Ltd. aleyhine işçilik hakları için açtığı dava süresinde işyerinde faaliyete geçmiş ve ara vermeksizin faaliyeti sürdürmüştür.
Ayrıca, dosyada mevcut SSK kayıtları vc davacı tanıklarının beyanlarından, davalının önceki işverenin işçileri ile işe devam ettiği de açıktır.
Aradan geçen iki yıl içinde davacının dava dışı T. Ltd. Şti. Aleyhine açtığı dava sona ermiş, kesinleşmiş, davacı icra takibine girişmiş; takip sırasında aynı adrese – bir başka deyişle, davacının fesihten önceki işvereni T. Ltd. nin adresi olup, davalının kurulduktan sonra faaliyete devam ettiği aynı adrese- çıkartılan icra emri T. Ltd. Şti. adına yetkilisince tebellüğ edilmiş; icra emri aleyhine İcra Tetkik Merciine, takibin aslı ile ilgili olarak şikayette bulunulmuştur. 4.9.2003 tarihli haciz tutanağında adreste 3. şahıs olarak itiraz, eden davalı vekili, “Alacaklının iddia ettiği gibi dosyada tebligat borçluya (=T. Ltd.Şti.ne) bu adreste yapılmıştır.” şerhini koymuştur.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalının Borçlar Kanunu 179 m. anlamında davalı işyerini devraldığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davacının alacaklarından devralan işveren olarak sorumludur. Buna göre davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2006/4720 E. 2006/25950 K. 05.10. 2006

Davacı; dava dışı H.A.Ş.’de çalışmakta iken iflas gerekçesi ile iş sözleşmesinin 28/12/2006 tarihinde feshedildiğini, H.A.Ş.’nin aynı işyerini davalı A. Otomotiv İthalat İhr. A.Ş.’ye kiraladığını, davalı A. Otomotiv A.Ş.’nin H.’da çalışan ve iş sözleşmeleri feshedildiği ihbar edilen işçileri daha az ücret ödemek kaydı ile işe aldığını, bu durumun ise yeni bir işe başlama gibi değerlendirildiğini, oysa işyerinin devrinin söz konusu olduğunu, belirterek iş sözleşmesinin feshinin iptali ile işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının davalı şirket bünyesinde hiç çalışmadığı feshedilmiş bir sözleşmesi olmadığı, davacı tarafın H.A.Ş.’de çalışmakta iken, bu şirketin iflas kararı sonucunda anılan şirket tarafından işten çıkarıldığını, kendilerinin .H.A.Ş.’dcn sadece işyerini kiraladığını, husumetin yanlış kişiye yöneltildiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacının 11. A.Ş.’dc çalışmakta iken H.A.Ş.nin iflas gerekçesi ile 28/12/2006 tarihinde iş akdini feshettiği, davacının davalı A. A.Ş.’de hiç çalışmadığı ve davalı şirket tarafından davacı ile aralarında bir sözleşme bulunmadığı, dosyada bulunan kira sözleşmesine göre davalı şirketin işyerini H. A.Ş.’den 26/12/2006 tarihinde kiraladığı, 4857 sayılı yasanın öngördüğü işyeri devrinin söz konusu olmadığı, davalının davacı işçinin işvereni olmadığı ve husumetin yanlış kişiye yöneltildiği gerekçesi ile davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; dava dışı H.A.Ş.nin 28.12.2006 tarihinde iflas etmesinden iki gün önce davacının çalıştığı işyeri davalı firma kiralanarak devir alınmıştır. Davacıların iş sözleşmesi ise kiralama sözleşmesinden sonra fesih edilmiştir. 4857 sayılı yasanın 6/’son fıkrasına göre iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde devrin hukuki sonuçların uygulanmaz ise de somut olayda iflastan önce işyerinin devri gerçekleştiğinden anılan düzenlemeye göre sonuca gidilemez.
Buna göre devir alan işveren konumundaki davalı aleyhine açılan davanın esası hakkında bir karar verilmek gerekirken yazılı gerekçelerle husumetten ret kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2008/17708 E. 2008/13703K. 02.06.2008

İşyerinin iş sözleşmelerini de kapsayacak şekilde devredilip devredilmediği noktasına gelince;
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 06.04.2009 günlü 2009/13501 esas- 9655 karar sayılı kararına göre: “…işyeri veya işyerinin bir bölümünün devri kavramının yorumunda 1977/187 sayılı Yönerge, 19.06.1998 tarihli “A.S.” davasına ilişkin kararında belirtilen kıstasların dikkate alınması gerekir. Yönerge ve karar esas alındığında devir, bir ekonomik bütünlüğü olan işletme veya işyeri veya işyerinin bir kısmının kendi kimliğini koruyarak devrini ifade eder, bütünlük ise ekonomik bir faaliyetin icrası ve her birisi için ayrı ayrı belirlenmiş amaçlar doğrultusunda organize edilmiş insan ve eşyalardan oluşan bir bütünlük olarak algılanmalıdır. Kimliğini muhafaza edecek şekilde bir ekonomik bütünlüğün devredilip dcvredilmediği her somut devir olayında ayrı ayrı incelenmelidir. Bu değerlendirmede; a- iş yeri veya işletmenin türü:
b-işletmenin maddi varlığını oluşturan bina, menkul gibi araçların devredilip dcvredilmediği,
c- devir anındaki işletmenin maddi varlığını oluşturan aktifin değeri, ç- personelin devralınıp alınmadığı,
d- müşteri çevresinin devredilip devredilmediği, değişip değişmediği, e-devirden önce ve sonra işyeri ya da işletmede icra edilen faaliyetin benzerlik gösterip göstermediği,
f- bu faaliyetlerin icra edilmesinde kesintinin süresi, gibi hususlar önem taşır….. “ Somut olayda;
İşletmeyi devrettiği ileri sürülen «Ü. Oto Kauçuk ve Sünger Sanayi A.Ş.» ile işyerini devraldığı ileri sürülen davalı «E. Kauçuk Plastik ve Kimyevi Maddeler Sanayi Limited Şirketi» isimlerinden de anlaşılacağı üzere birbiri ile yakın iş kolları ile uğraştıkları gibi, dosyadaki davalının antetini taşıyan tarihsiz ve muhatabı belli olmasa da içeriğinden müşterilere hitaben yazıldığı anlaşılan yazıda «uzun yıllardır Ü. şirketi tarafından sizlere verilen hizmet aynı yerde aynı teçhizatla yeni firmamız E. Kauçuk Plastik ve Kimyevi Maddeler Sanayi Ltd. Şti tarafından devam ettirilecektir. « şeklinde söylenerek, her iki şirketin aynı hizmeti, aynı yerde, aynı teçhizatla, aynı konuda, aynı müşterilere hitaben gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, davalının 27.11.2002 tarihinde işe başladığı iş yeri adresi ile Ü. A.Ş.’nin bundan 2 gün sonra terk ederek yeni merkeze taşımaya karar verdikleri eski merkezleri aynı adrestir, bu durumda davalı firma ile Ü. firması 2 gün aynı iş yerinde çalışmış olmaktadır. Davalının, D. firmasından kiraladığı iş yerindeki iştigal konusu kira sözleşmesinde “oto sanayi” olarak belirtilmiştir. Ü. firmasının, işletmeyi, fabrika- menkul ve gayrimenkulleri ile D.Çek Yat San. Tic. Ltd. Şti.’ne satışları ile davalının işletmeyi oluşturan bu fabrika- menkul vc gayriıııcnkuİleri D. firmasından çeşitli sözleşmelerle kiralaması çok kısa bir zaman aralığında gerçekleşmiştir. D. firması ile davalı arasındaki kiralamaya dair ilişkinin en geç 01.12.2002 tarihine dayandığına dair sözleşme sayfaları dosyadadır.
Devir anındaki işletmelerin maddi varlığını oluşturan aktifin değerinin dosyada değerlendirilmediği görülmüştür.
Davalı, Ü. firmasının işçilerinin sözleşmesini, işyerinin devrinden önce feshedildiğini, daha sonra davalı tarafından davacının tekrar işe alındığını savunmaktadır. Dosyada davacının Ü. firmasınca işten çıkarıldığına dair belge veya davalının bilahare yaptığını iddia ettiği iş akdi dosyada yoktur.
Şahit beyanında Ü. firmasınca işten çıkarma nedeni ile işçilere tazminatları için verildiği söylenen senedin davacıya da verilip verilmediğine dair de dosyada belge olmadığı gibi, senet verildiği anlaşılsa dahi, bu, davalının devirden önce çalışılan döneme dair işçilik haklarına dair sorumluluğunu kaldırmaz; zira, devreden ve devralan işverenin işçilerin kanuni haklarına dair anlaşmaları işçileri değil sadece kendi aralarındaki ilişkiyi bağlar. İşyerinin devri söz konusu ise, işyerinin devri ile birlikte devir tarihinde devreden işverenle işçiler arasında var olan tüm iş sözleşmeleri devralan işverene geçer (İş K. 6/1 md), bunun için devir işleminin taraflarının ayrıca bir karar almalarına gerek yoktur. Devreden işveren ile devralan işverenin aksi yönde anlaşmaları da yasa hükmü karşısında geçersizdir. İş ilişkilerinin devralan işverene geçmeyeceği veya işçilik haklarından sorumlu olunmayacağı şeklinde bir anlaşma sonuç doğurmaz.
Tüm bu hususların göz önüne alınınca, sadece davalı şahidinin beyanları davalının savunmasını ispata yeterli değildir. Zira, öncelikle şahit, iş akdinin devrini de kapsar şekilde bir devrin gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirecek hukuki- teknik bilgiyi haiz değildir; şahidin “çıkışımız verdi” ifadesi en doğrudan anlamı ile Ü. firması ile ilişiklerinin kesildiği anlamına gelir ise de, bu ifade davalının sorumluluğunu kesin olarak belirlemeye yeterli değildir; davalı, daha Ü. firması işyerinden ayrılmadan 2 gün önce söz konusu işyerinde çalışacağım vergi dairesine bildirmiştir. Yukardaki şıklarda açıklandığı üzere işyerinin devri açısından aranan şartların bir kısmı gerçekleşmiştir. İş akdinin kıdem tazminatını gerektirmeyecek şekilde sonlandırıldığını davalı işveren ispatlamalıdır; ancak, davalının iddiası doğrultusunda Ü. firmasının iş akdini nasıl sonlandırdığına dair belge veya davacı ile davalı arasında sonradan oluştuğu davalı tarafça savunulan iş akdi dosyada yoktur. Davalı firmanın, Ü. firması ile aynı iş yerinde, aynı teçhizatla, aynı müşterilere hitaben aynı hizmeti yürütmek üzere kurulduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ü. firmasının söz konusu iş yerini menkul ve gayri menkulleri ile birlikte fiili ve hukuki olarak terketmesi ve davalı firmanın aynı iş yerinde işe başlaması zaman açısından iç içe geçmiş bir konumdadır vc çok kısa bir zaman aralığı içinde gerçekleşmiştir.
Bu durumda, taraf delilleri arasında iş yeri kayıtları, SGK kayıtları, yemin, isticvap gibi delillerin de yer aldığı gözetilerek, dosyada bulunmayan Ü. firmasının, D. Firması ve davalı firmanın iş yeri SGK kayıtları, işyerinin devri zamanı çevresinde söz konusu iş yerinde kimleri hangi tarihte işe alıp hangi tarihte ne sebeple işten çıkardıklarına dair adı geçen bu üç firmanın SGK kayıtları, bizatihi Ü. firması ile D. firmasının ticari ve işyerinin devrine dair kayıtları, davalı firmanın ticari ve işyerinin devrine dair kayıtları ile davacıya dair işyeri şahsi dosyası, davacının SGK sicil dosyası celbedilerek ve davacının Ü. firmasından ne zaman ayrıldığı da tespit edilerek, toplanacak delillere göre işyerinin davacının iş akdini de kapsayacak şekilde devrinin söz konusu olup olmadığının yahut davalı firmanın Ü. Oto Kauçuk ve Sünger San. A.Ş.nin devamı niteliğinde olup olmadığının ve bu bağlamda hizmet süresinin tespiti ile hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektinniştir.
9. HD. 2010/19801 E. 2012/28421 K. 11.09.2012

Somut olayda, davacının iş sözleşmesini emekliliğe hak kazanması sebebiyle feshettiği, davalı işverence 01.02.1997-14.08.2011 tarihleri arasındaki süre esas alınarak kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı uyuşmazlık dışıdır. Davacı taraf, davalı işverence nazara alınmayan 02.07.1991 – 01.02.1997 tarihleri arasındaki sürede, dava dışı A. A.Ş. ve bu şirkete bağlı taşeron şirketlerde çalıştığını, davalının asıl işverenlik ve işyeri devri hükümleri uyarınca bu süre bakımından da kıdem tazminatı ödemesinden sorumlu olduğunu iddia etmektedir.
Mahkemece hükme esas alman bilirkişi raporunda işveren devri olgusuna dayanılarak, uyuşmazlığa konu dönem bakımından davalının sorumlu olduğu mütalaa edilmiş ve fark kıdem tazminatı hesaplanmıştır.
Öncelikle, davaya cevap dilekçesinde açık ünvanı bildirilen A. A.Ş.’ye davanın ihbarı talebinin Mahkemece nazara alınmayarak, ihbar gereğinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca yerine getirilmemesi hatalıdır.
Diğer taraftan, uyuşmazlık konusu dönem olan 02.07.1991- 01.02.1997 tarihleri arasındaki süreye ilişkin, dosyada sadece hizmet döküm cetvelinde kayıtlı olduğu şekliyle davacının 1991 yılının ikinci prim döneminden 31.03.1993 tarihine kadar çalıştığı dava dışı H.C.’e ait işyeri tescil bilgisi bulunmakta olup, diğer işyerlerinin hangi işverenlere ait olduğu; H.C. ve kayıtlı diğer işverenlerin davalı kurumla bağlantısının ne olduğu Mahkemece araştırılmamıştır.
Anılan nedenlerle, davacının hizmet döküm cetvelinde uyuşmazlığa konu dönemde çalıştığı kayıtlı işyerlerinin, asıl işveren-alt işverenlik bilgileriyle birlikte eksiksiz şekilde ayrıntılı tescil bilgileri Sosyal Güvenlik Kurumundan celp edilmelidir. Tespit edilecek işverenlerden, davacının çalışmasına esas işyeri şahsi sicil dosyası ve özlük belgeleri istenilmelidir. Davalı işverenden, A.. A.Ş. ile imzaladığı beyan edilen sözleşmeler ve ekleri istenilmeli, davacının hizmet döküm cetvelinde kayıtlı işyerlerinin ait olduğu işverenlerle hizmet alım sözleşmesi ve sair sözleşme imzalanıp imzalanmadığı sorulmalı, varsa sözleşmeler, teknik ve idari şartnameler dosyaya celp edilmelidir.
Davanın ihbar gereği de yerine getirilerek, dava dışı A.. A.Ş.’den varsa davacının işyeri dosyası ve özlük belgeleri istenilmeli, davacının hizmet döküm cetvelinde kayıtlı işyerlerinin ait olduğu işverenlerle hizmet alım sözleşmesi ve sair sözleşme imzalanıp imzalanmadığı sorulmalı, varsa sözleşmeler, teknik ve idari şartnameler dosya arasına alınmalıdır.
Yukarıda belirtilen yönlerden yapılacak araştırma neticesinde, tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirilerek, davacının uyuşmazlığa konu dönemde işyerinde çalıştığı işverenlerle davalının bağlantısının ne olduğu, asıl işveren- alt işveren ve/veya işyeri devri ilişkisi bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, neticeye göre de davalının anılan çalışma süresinden sorumlu olup olmadığı hakkında bir sonuca gidilmelidir. Yazılı şekilde eksik araştırma ve incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2013/1551 E. 2013/30283 K. 24.12.2013

Taraflar arasında, davacının çalışma süresi ve dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı noktalarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, mahkemece, davacının 01.01.1999-31.12.2012 tarihleri arasında, davalı asıl işveren üniversiteye ait işyerinde, değişen alt işverenler işçisi olarak çalıştığı, en son davalı şirket nezdinde çalışırken iş sözleşmesini emekliliğe hak kazanması nedeniyle feshettiği, işyeri devri hükümlerine göre davalıların tüm çalışma süresinden sorumlu olduğu kabul edilerek, dava konusu alacaklar hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, yapılan araştırma vc inceleme yetersizdir.
Öncelikle, davacının çalışma süresi netleştirilmemiştir. Uyuşmazlığa konu dönemde, hizmet döküm cetvelinde kayıtlı çalışmaların geçtiği işyerlerinden, sadece «1427965» tescil nolu işyerinin bilgisi dosyada bulunmakta olup, diğer çalışmaların hangi işverenler işyerinde geçtiği araştırılmamıştır. Anılan sebeple. Sosyal Güvenlik Kurumandan, davacının hizmet döküm cetvelinde uyuşmazlığa konu dönemde çalışmasının kayıtlı olduğu işyerleri tescil bilgileri (varsa asıl işveren veya ihale makamı bilgileriyle birlikte) eksiksiz şekilde istenilmelidir. Ardından, tespit edilecek işverenlerin, davalı üniversitenin altişvereni olup olmadığı araştırılmalı, hizmet alım sözleşmeleri ve ekleri dosyaya celp edilmelidir. Davacının, uyuşmazlığa konu dönemde çalışmasının geçtiği dava dışı işverenlerden, işyeri şahsi sicil dosyası ve özlük belgeleri istenilmelidir. Belirtilen yönlerden yapılacak araştırma sonuçlarıyla birlikte tüm dosya kapsamı yeniden değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Diğer taraftan, davacının, emekli aylığı tahsis dosyasının celp edilerek incelenmemesi de hatalı olmuştur.
22. HD. 2014/8396 E. 2014/16761 K. 10.06.2014

Sosyal Sigortalar Kurumu ve işyeri kayıtlarına göre davacının davalı T.Ltd.Şirketine giriş tarihi 5.11,1999’dur.
Davacı bu tarihten önceki sigorta kayıtlarına göre çalıştığı işyerleri adresleri farklı olduğu gibi işverenlerde farklıdır. Önceki işverenlerle davalı işveren arasında işyeri devri şirketlerin unvan değiştirmesi gibi hukuki bir işlemin gerçekleşip gerçekleşmediği kanıtlanmadan başka işverenler bünyesinde geçen 5.11.1999 tarihinden önceki çalışmalarında dava konusu alacakların belirlenmesinde nazara alınarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
İşyeri, hizmet akdi devri bulunup bulunmadığı, şirketlerin unvan değiştirip değiştirmediği, hususundaki taraf delilleri toplanmalı sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
9. HD. 2006/7754 E. 2006/28422 K.

Davacının davalı işyerinde 16.1.2002 tarihinde çalışmaya başladığı kabul edilerek alacak hesaplanmış ve buna göre hüküm kurulmuştur.
Ancak davacı bu tarihten önce aynı işyerinde Ş.Tekstil’in faaliyet gösterdiğini; işyerinin, davalı şirket tarafından Ş. Tekstil’den devralındığım iddia etmiştir.
İşyeri kayıtlarından her iki işverenin işyeri adreslerinin aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Devirle ilgili kayıtlar araştırılmadan eksik inceleme ile davacının 16.1.2002 tarihinden önceki çalışmaları ile ilgili isteklerinin reddedilmesi hatalıdır.
9. HD. 2006/13692 E. 2006/31576 K. 30.11.2006

Davacı işçi davalıya ait işyerinde 3.11.1999 tarihinden 27.11.2004 tarihine kadar çalıştığından bahisle ihbar vc kıdem tazminatları ile bir kısım işçilik alacakları yönünden isteklerde bulunmuştur. Davalı işveren ise davacının işe girişinin 1.10.2004 tarihinde yapıldığını savunmuştur. Mahkemece savunmaya itibar edilerek çalışılan sürenin bir yılı doldurmadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı ile izin ücreti isteklerinin reddine karar verilmiş ve diğer istekler ise aynı çalışma süresi esas alınarak kısmen kabul edilmiştir.
Davacının hizmet süresine dair Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarının incelenmesinde 1.12.1999 tarihinde P.Tekstil AŞ adlı bir şirkete girişinin söz konusu olduğu, işe giriş bildirgesinde belirtilen adresin M. Kavşağı Trafo yolu olarak belirtildiği görülmektedir. Davacının istek konusu dönem içinde dava dışı S.Tekstil isimli şirkete de girişi yapılmış ve sigorta kayıtlarına göre bu şirketin adresi ise, M.Kavşağı F.Yolu No x şeklinde belirtilmiştir. 1.10.2004 tarihinden itibaren çalıştığı anlaşılan davalı şirketin adresi de S.Tekstil firması ile aynı adrestir. Mahkemece P. şirketi ile davalı şirket arasındaki ilişkinin tespiti yönünde ticaret ve sanayi odası ile ticaret sicil memurluklarına yazı yazılmış ise de konu üzerinde yeterince araştırmaya gidilmiş değildir. Öncelikle P.Şirketi adına verilen işe giriş bildirgesinde yazılı olan adres ile davalı şirket adresinin aynı olup olmadığı belirlenmelidir. Ardından S.Tekstil ile Davalı şirket adresleri işe giriş bildirgeleri yönünden aynı olmakla bu konu üzerinde durulmalı ve her üç şirket arasında işyeri devri ya da asıl işveren alt işveren ilişkisi olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Gerekirse tanıklar bu yönden yeniden dinlenmek suretiyle gerçek durumun tespitine çalışılmalıdır. Yine davacı ile birlikte aynı işyerinde 5 yıl süre ile birlikte çalıştıklarını açıklayan tanıkların Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtları getirtilmeli ve kayıtlar yönünden davacı işçi ile bir benzerlik olup olmadığı tespit olunmalıdır. Mahkemece eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2006/2983 E. 2006/8552 K. 04.04.2006

Davacı işçi davalılardan G. Tekstil Anonim Şirketi yanında bir gerçek şahsı da davalı göstermiş ve mahkemece her iki davalının müştereken müteselsilen sorumlu olduğuna dair hüküm kurulmuştur.
Kararı davalı şirket temyiz etmiştir.
Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarında davacı işçinin, son dönemlerde davalılardan gerçek şalısın işçisi olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davalılar arasında ilişki araştınlmaksızın sonuca gidilmiştir. Ortada davalı gerçek şahıs adına verilmiş işe giriş bildirgesi olduğuna göre, söz konusu resmi belge üzerinde durulmalı ve davalılar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği ortaya konulmalıdır.
Davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin ya da işyeri devrinin olup olmadığı belirlenmelidir. İşyeri devrinin varlığı halinde kıdem tazminatı yönünden devreden işverenin sorumluluğu, 1475 sayılı yasanın 14/2. maddesine göre devir tarihindeki ücreti ve kendi çalıştırdığı süre ile sınırlı tutulmalıdır. Bu konuda eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir
9. HD. 2006/7769 E. 2006/9476 K. 11.04.2006

Davacının son işvereni P..Ltd.Şti. olduğu ve hizmet akdinin adı geçen şirket tarafından sona erdirildiği ihbar, kıdem tazminatından sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da davalı P. Ltd.Şti. davacı işvereni olmadığını dava konusu alacaklardan sorumlu tutulamayacağını savunmuştur.
Davacının hizmet akdinin feshiyle ilgili bir belge bulunmadığı gibi, davacının P.Ltd.Şti. işçisi olarak çalıştığı konusunda yazılı bir belge ve yeterli tanık beyanı da mevcut değildir.
Davacı işyerinin P.Ltd.Şti. tarafından devralındığını savunmaktadır. P.Ltd.Şti. devir sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığının belirlenebilmesi için SSK ve işyeri kayıtları celbedilerek işyerlerinin sözkonusu olup olmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Eksik inceleme ile P..Ltd.Şti.nin de yazılı şekilde sorumlu tutulması
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2006/6065 E. 2006/13783 K. 15.05.2006

Davacının 1994 ve sonrasında davalı işyerinde çalışıp çalışmadığı ihtilaflıdır. Davalı anılan tarihlerde işyerini Ankara’ya taşıdığını İskenderun’da işyeri kalmadığını savunmuştur.
Dosya içerisinde mevcut sigorta kayıtları incelendiğinde davacı adına dava dışı işverenler tarafından 1.10.1994, 3.9.1995, 1.6.1997, tarihlerinde C. İnş. Ltd.Şti. 25.9.1996, 7.10.1997 tarihlerinde A. İnş.ve Tic.Ltd.Şti. 1.10.1998 tarihinde E. İnş.ve Tic.Ltd.Şti., 1.6.1999 tarihinde M.Ç. tarafından sigortalı işe giriş bildirgeleri verildiği anlaşılmaktadır.01. 10.1994 ve sonrasında işe giriş bildirgesi verilen vc yukarıda anılan dava dışı işverenler ve bildirge verilen iş yerleriyle davalı Y. İnş.ve San.Ltd.Şti. ile ilişkileri belirlenmeden eksik inceleme ile 1.10.1994 tarihinden sonraki çalışmaların davalı işyerine ait şirkette geçtiği kabul edilerek hüküm kurulması hatalıdır.
Mahkemece resmi kayıtlardan bu hususlar araştırılmalı gerekirse bu konuda tanıklar celbedilip dinlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2006/10153 E. 2006/15006 K. 22.05.2006

Mahkemece dava konusu alacaklardan her iki davalı şirketin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu sonucuna varılmış ise de, davalı şirketlerin kuruluş tarihleri Ticaret Sicil Kayıtlarından sorularak tespit edilmediği gibi, şirketler arasında ne gibi bir ilişki bulunduğu da saptanmamıştır.
Öncelikle davacının hangi tarihlerde hangi davalıya ait işyerinde çalıştığı, şirketlerin unvan değiştirip değiştirmediği, davacının çalıştığı işyerinin davalılar arasında devredilip devredilmediği, hizmet akdi devrinin mevcut olup olmadığı etraflıca tespit edilerek davalıların dava konusu alacaklardan sorumlulukları saptanmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Yetersiz, çelişkili tanık beyanları ve kayıtlarla yetinilerek sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2006/10066 E. 2006/15376 K. 25.05.2006

D. Reklam.Ajansı San.ve Tic.Ltd.Şti, A. Holding A.Ş., I.İletişim TV ve Prodüksiyon A.Ş., D. vc Prodüksiyon A.Ş. ve I.Medya Pazarlama Ltd. Şti. davalılar olarak gösterilmiş, şirketler arasında irtibat olduğundan bahisle istek konusu işçilik alacaklarından birlikte sorumlu tutulmaları talep olunmuştur. Mahkemece, davacı gazetecinin davalılardan D. Reklam Ajansı San.ve Tic. Ltd. Şirketinin işçisi olduğundan bahisle bu şirket dışında kalan davalılar yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü bu yönden davacı taraf temyiz etmiştir.
Dosya içinde davacı gazeteci ile davalılardan I. TV ve Prodüksiyon A.Ş arasında imzalanmış tarihsiz bir iş sözleşmesi mevcuttur. Bu sözleşmede davacının I. TV logolu işyerinde muhabir olarak çalışacağı belirtilmiştir. Yine, davacı ile davalılardan l.M. Pazarlama Ltd. Şirketi ile I. TV ve Prodüksiyon A. Ş arasında imzalanmış çeşitli program yapım sözleşmeleri bulunmaktadır. Öte yandan davacının sigorta primleri bir dönem 1. TV ve Prodüksiyon A.Ş., daha sonra ise davalı D. Reklam Ajansı San.ve Tic. Ltd. Şirketi tarafından yatırılmıştır. Bu noktada mahkemece I. TV ve Prodüksiyon A.Ş yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi hatalı olmuştur.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, davalılardan A. Holding A.Ş. nin asıl işveren olup olmadığı hususu mahkemece araştırılmamıştır. Dosyada bulunan ve bir kısım davalılar ile davacı arasında imzalanmış olan program yapım sözleşmelerinin içeriği ve davacının bu sözleşmeler kapsamında ifa ettiği görev belirlenmemiş ve çalışmaların 5953 Sayılı Yasa kapsamında olup olmadığı üzerinde durulmamıştır.
Davacının istek konusu dönemde 1. TV logolu televizyon kanalında 5953 sayılı yasaya tabi olarak çalıştığı iddia edildiğine göre Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel müdürlüğü ile Radyo Televizyon Üst Kurulundan belirtilen süre içinde anılan televizyon kanalının imtiyaz hakkının hangi şirkete ya da şirketlere ait olduğu, işyeri devri veya adı geçen televizyon kanalının işverenlerce birlikte işletilmesi gibi bir durumun olup olmadığı sorulmalıdır.
Alınacak olan cevaplar dosya içindeki bilgi ve belgelerle yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak davaya konu olan istekler yönünden hesaplamaya gidilmeli ve davalıların sorumluluk durumu açıklığa kavuşturulmalıdır. Mahkemece eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2006/7171 E. 2006/17226 K. 13.06.2006

Somut olayda, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi işyeri 22.08.2003 tarihinde davalı D. A. Bayii Ltd.Şti Şirketine devredilmiştir. Davacı duruşmada yemin beyanında söylediği gibi, devralan davalı işveren nezdinde ve eski işinde yeniden çalışmaya başlamış olup, halen de çalışmaktadır.
Önceki işveren olan diğer davalının işyerini devredeceğinden davacının SSK çıkış bildirimini verdiği, devralan işverenin bir ay gibi kısa bir süre sonra davacıyı aynı işte çalıştırmaya devam etmesi yeni bir hizmet akdi değil, önceki sözleşmenin devamı niteliğindedir.
Böyle olunca devir tarihinde gerçekleşmiş bir fesih olmadığından, davacı aynı işte çalışmaya devam ettiğinden, davacının feshe bağlı kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı isteklerinin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2008/37039 E. 2010/30249 K. 25.10.2010

Somut olayda, davalı şirket tarafından 10.09.2007 tarihinde Çalışma Bakanlığı ve İŞKUR’a yapılan bildirimlerde yönetim kurulunun aldığı karar ile davacının çalıştığı dikimhane bölümünün 12.09.2007 tarihi itibari ile
B. Pazarlama Tur İnş Teks San Tic Ltd. Şti ye devredileceği belirtilmiştir. Devralınan işçilerin isimleri de liste halinde bildirilmiş olup davacının ismi de söz konusu listede yer alınıştır. Dava dışı B.Pazarlama Tur İnş Teks San Tic Ltd. Şti tarafından da İzmir Bölge Çalışma Müdürlüğüne 18.10.2007 tarihinde verilen dilekçe ile davalı şirketin dikim bölümünde çalışan işçileri devraldıkları ifade edilmiştir.
Davacıya ait SSK hizmet döküm cetvelinin incelenmesinde 13.09.2007 tarihi itibari ile B.Pazarlama Tur İnş Teks San Tic Ltd. Şti’den çalışma kaydı bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davalı tanıkları davacının devir sonrası B.Pazarlama Tur İnş Teks San Tic Ltd. Şti de çalışmaya devam ettiğini doğrulamışlardır. Belirtilen bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda davacı işçinin çalıştığı iş yerinin davalı şirket tarafından devredildiği ve davacının devralan işverene bağlı olarak çalışmasını sürdürdüğü ortada bir fesih olmadığı anlaşılmaktadır.
Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davacının hizmet akdi feshedilmediğinden feshe bağlı haklar olan kıdem, ihbar tazminatı ve yılık izin ücret alacağı taleplerinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
9. HD. 2011/46133 E. 2011/50211 K. 29.12.2011

Somut olayda, davalıdan önce görevli olan noterin tayin suretiyle işyerinden ayrıldığı ve 30.09.2010 tarihinde işçilerin sigorta çıkışlarını yaptığı anlaşılmıştır.
Noterlik bir kamu hizmetidir. Bir noterin idari tasarrufla başka bir yere tayini nedeniyle noterlik dairesinin kapandığından söz edilemez. Tayin olan noterin işçilerle sözleşmeyi açıkça fesih iradesini ortaya koymadan sigorta ödeme yükümlülüğünü sona ermesine yönelik sigorta çıkış işlemini yapması fesih olarak nitelendirilemez. Aynı yerde aynı işin yapılmaya devam edileceği aşikardır.
Nitekim davalı işveren de ertesi gün çalışmaya devam etmiştir.
İşyerini yeni alan davalının çalışanlarla yeni sözleşme yapmaya çalıştığı, ücretlerini düşürmek istediği, bu şekilde 11.10.2010 tarihine kadar çalıştıkları, kendilerine yardım karşılığı para adı altında ücret dahi ödendiği de sabittir.
Davacı, kesintisiz bir şekilde yeni işverenle çalışmaya devam etmiştir.
Taraf delilleri toplanarak davanın esası yönünden karar vermek gerekirken davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2012/4632 E. 2012/28309 K. 11.09.2012

Somut olayda davacının iş akdi 31.07.2008 tarihinde davalılardan A.G.S. tarafından feshedildikten sonra 04.08.2008 tarihinde yeniden işe başlatılmış, adı geçen davalı 04.11.2008 tarihinde Adana 2. Noterliğini diğer davalı G.T.’e devretmiş, bu işveren tarafından da iş akdi 30.04.2001 tarihinde feshedilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama Noterler Birliği Kıdem Tazminatı Yönetmeliği 5. Maddesi uyarınca ““(a) ve (e) bentleri gereğince Kıdem Tazminatı Türkiye Noterler Birliğince ödenen personel 6 ay geçmeden tekrar aynı Noterlikte veya aynı Noterin görev ifa ettiği diğer bir Noterlikte çalıştırıldığı takdirde; yeniden işleyecek kıdemine göre hak edeceği kıdem tazminatının iki yıllık bölümünü o Noter ödeyip, iki yıldan sonra devam eden hizmetine tekabül eden kıdem tazminatını Türkiye Noterler Birliği öder” hükmüne dayanılarak 2 yıl 8 ay 27 gün olan çalışmanın 2 yıllık kısmından devreden davalı A.G.S. sorumlu tutulmuş ise de, bu sorumluluğun olabilmesi için en az 2 yıl çalıştırması gerekmektedir. Davacı bu davalının nezdinde 04.08.2008-04.11.2008 arası çalışmış olup, sorumluluğu çalıştırdığı süre ile sınırlıdır.
Davalı A.G.S.’in kıdem tazminatından sorumluluğunun çalıştırdığı dönem ve ücret miktarı ile sınırlı olarak hesaplanarak sonuca gidilmesi gerekirken davacıyı çalıştırmadığı dönemi de kapsayacak şekilde 2 yıllık süre için kıdem tazminatından sorumlu olacak şekilde karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2012/4632 E. 2012/28309 K. 11.09.2012

Davalı, davacı ile hizmet akdi kurmak istememiş, hastane gayrimenkulünü kiralayıp ve demirbaş ve envanterini satın aldıktan sonra bu iradesini açıkça belli etmiştir. Bu nedenle kurulmuş yeni bir hizmet sözleşmesi işyeri veya hizmet akdi devri bulunmamaktadır.
Davacı, çalıştığı işyerinin davacı tarafından 2003 yılı içinde satın alındığını ve hizmet akdinin 3.7.2003 tarihinde davalı tarafından feshedildiğini ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının çalıştığı hastanenin dava dışı A. AŞ.ye ait iken, anılan şirketin iflas sürecine girdiğini, vergi borçları nedeniyle hastanedeki tüm demirbaş vc envanterinin vergi dairesince haczedilip açık artırmaya çıkarıldığını ve bu aşamada
Kamu tarafından girişilen bu takipte söz konusu demirbaş ve envanteri 23.5.2003 tarihinde salın aldıklarını; A. Aş. nin hastane olarak faaliyetgöstcrdiği binanın maliklerinin de kira alacağı nedeniyle anılan şirketi icra marifetiyle
29.5.2003 de tahliye ettirdiklerini ve kendilerinin aynı binayı bundan sonra kiraladıklarını; 2.6.2003 tarihinde binayı mal sahiplerinden teslim aldıklarını; davacının, diğer çalışanlarla birlikte 23.5.2003 itibariyle fiilen işi bıraktığını, hizmet akdini kendilerinin feshetmediğini, 4857 s. Kanunu’nun 6. maddesine göre davacının alacaklarından sorumlu tutulamayacaklarını savunmuş, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, işyerinin devredilmiş olduğu kabul edilerek istekler hüküm altına alınmıştır.
Dosyada mevcut belge ve bilgilere göre, davacının işyeri olan hastane sahibi olan A. A.Ş.nin iflas sürecinde olduğu, hastane demirbaş ve envanterinin, vergi dairesince 6183 S.Yasa hükümlerine göre lıaczedildiği ve davalının yapılan açık artırmada bunları satın aldığı, hastanenin faaliyet gösterdiği gayrimenkulu de tahliye işleminden sonra maliklerinden kiraladığı anlaşılmakla, 4857 S. Kanun’un 6. maddesinin son fıkrasının nazara alınması gerekir.
Ayrıca, davalı, hastanenin faaliyet gösterdiği taşınmazdan önceki kiracı ve davacının işvereni olan A.A.Ş. nin tahliyesi sırasında davacının da odasını boşaltmasının istendiğini ancak, davacının boşaltmakta direndiğini, davacı ile bir hizmet akdi kurulmadığını savunmuş; davacı da, dava dilekçesinde, davalının kendisi ile çalışmak istemediklerinin söylendiğini, odasının anahtarının değiştirilerek çalışmasının engellendiğini kabul etmiştir.
Davacı, dava dışı A. A.Ş.de finansman müdürü olup, anılan şirket iflas aşamasına girmiş; davalı tarafından, hastane olarak kullanılan gayrimenkul maliklerinden kiralanarak ve demirbaş ve envanter de icra yoluyla vergi dairesinden salın alınarak yine hastane olarak işletilmeye devam edilmiştir. Bu durumda, 4857 S. Kanun 6. maddesine göre, hastanede daha önce çalışan işçilerin tamamı ya da bir kısmı ile çalışmaya devam edilmesi sonuca etkili değildir. Davalı, davacı ile hizmet akdi kurmak istememiş, hastane gayrimenkulünü kiralayıp ve demirbaş ve envanterini satın aldıktan sonra bu iradesini açıkça belli etmiştir. Bu nedenle kurulmuş yeni bir hizmet sözleşmesi işyeri veya hizmet akdi devri bulunmamaktadır.
Buna göre, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2006/4721 E. 2006/25951 K. 05.10.2006

Davacı, 31.7.2001 tarihinde işyeri kapatılarak işten çıkarıldığını ileri sürerek iş bu davayı açmıştır. Davalılardan B.Ö., işyeri 31.7.2001 tarihinde
tamamen kapatıldıktan sonra sırf mülk edinmek ve inşaat yapmak amacı ile taşınmazı 27.3.2003 tarihinde satın aldığını, işyerini işveren olarak hiçbir zaman devamlı çalıştırmadığını, bir gün dahi işçi istihdam etmediğini, bu nedenle davacı alacaklarından sorumlu olmadığını, kendisine husumet düşmeyeceğini, hakkındaki davanın reddini savunmuştur.
Gerçekten de toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, davada yer almayan üçüncü şahıs durumunda bulunan E.H. Yem Ticaret Limited Şirketi, dava konusu işyerini diğer davalı A. Yem Sanayi Limitet Şirketiyle aralarında akdettiği 26.7.1999 tarihli kira mukavelesiyle kiracı olarak işletmekte iken işyerini 31.7.2001 tarihinde tamamen kapattığı ve tüm işçilerin işine son verdiği; davalı B.Ö.’in de dava konusu taşınmazı işyeri tamamen kapandıktan sonra 27.3.2003 tarihinde boş olarak gayrimenkul olarak satın aldığı, işyerini hiç işletmediği ve işveren sıfatını almadığı anlaşılmaktadır.
İş hukukunda; işyerinin devrinde devir tarihi itibarıyla mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla birlikte devralana geçeceği bilinen bir husustur.
Davalı B.Ö. taşınmazı satın almadan önce, işyeri tamamen kapatıldığına, işçilerin iş sözleşmeleri son bulduğuna ve işyerini devralmadığım göre artık bu davalının sorumluluğundan söz edilemez.
Esasen bu husus bilirkişi raporunda da bu şekilde açıklanmıştır. Her ne kadar mahkeme kararının gerekçesinde S. İş Mahkemesinin 2000/111 Esas, 2001/114 Karar sayılı ilamında davalı B.Ö.’in de sorumluluğuna karar verildiği belirtilmiş ise de temyiz edilmeksizin kesinleşen karar, bu dava için bağlayıcı olamaz.
Bu nedenlerle davalı B.Ö. dava konusu alacaklardan sorumlu tutulamayacağından hakkındaki davanın reddine karar verilmelidir.
9. HD. 2006/8971 E. 2006/14290 K. 15.05.2006

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, SSK kayıtlarına göre iki ayrı işveren ve işyeri kaydı bulunduğu, Borçlar Kanunu 347. madde gereğince işverenin ölümü ile hizmet akdinin sona erdiği, davalının boş kalan dükkanı kiralayarak kendisinin yeni bir işyeri kurması ve davacıyı çalıştırmasının işyeri devri olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda davacı, işverenin ölümü üzerine işyerini devralıp çalıştırmaya devam eden davalının yanında çalışmasına devam ettiğini iddia etmiştir. Davalı işveren ise işyerini devralmadığını, bir süre kapalı kaldıktan sonra çalıştırmaya başladığını savunmuştur
Dosyadaki bilgi ve belgelerden özellikle tanık anlatımlarından işyerinin işveren O.E.’nin ölümü üzerine kısa bir süre kapalı kaldığı ve bilahare aynı yerde aynı makineler ve aynı işçilerle davalı M.E. tarafından işletilmeye devam edildiği anlaşılmaktadır.
İşverenin ölümü üzerine işyerinin kısa bir süre kapalı kalması doğal olup, bu kapalı kalma işyerinin vc işçilerinin önceki çalışmalarının tasfiyesi anlamına gelmez. Bu nedenle davacının hak ve alacaklarının ilk işe giriş tarihinden itibaren oluşan kıdemine göre hesaplanması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/20845 B. 2011/33771 K. 28.09.2011

Somut olayda davacı davalı üniversitenin temizlik işlerini alan alt işverenler nezdinde 2 yıl 5 ay 24 gün temizlik işçisi olarak çalışmıştır.
Davacı dava dilekçesinde ücretlerinin ve fazla mesai alacaklarının ödenmediğini belirtmiş, ancak feshin nasıl gerçekleştiğini açıklamamıştır.
Davalı üniversite ihale makamı olduğu, davalı şirket ise ihale süresinin sona erdiğini, davacının işten çıkartılmadığını, diğer şirkette çalışmaya devam ettiği belirtilerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının ihaleyi yeni alan firmada çalışmayı istemeyerek sözleşmeyi kendisinin feshettiği belirtilmesine rağmen çelişkili olarak davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tanığı N.D. ifadesinde “üniversitede temizlik ihalesinin başka bir firma tarafından alındığını davacının bu firmada çalışmak istemediğini, davacı ve arkadaşlarının K. firmasından alacaklarını istedikleri ödenmeyince bu davanın açıldığını “ belirtmiştir. Dosya kapsamından davacının çalıştığı yerde üniversitenin temizlik işinin başka bir alt işveren tarafından üstlenildiği ve devam ettiği, yeni alt işveren tarafından herhangi bir fesih işleminin yapılmadığı ve davacı tanığı N.’in de bağlayıcı nitelikte olan davacının işi kendisinin bıraktığı yönündeki beyanı ve işyeri devrinin işçilere tek başına sözleşmeyi feshetme yetkisi vermediği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının işi kendisinin herhangi bir haklı neden olmaksızın bıraktığı anlaşıldığından kıdem tazminatına hak kazanamadığının kabulü gerekecektir. Hal böyle olunca mahkemece davacının kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
7.HD. 2013/14103 E. 2013/13955 K. 05.09.2013

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalı M. İplik AŞ tarafından iş yerinin bir bölümünün diğer davalı şirkete devredildiği bu devir kapsamında iş yeri çalışanlarının devir işlemleri tamamlanana kadar belirli bir süre ile ve muvafakatlan alınarak ücretsiz izne çıkarıldıkları anlaşılmaktadır.
İş yeri devrinin başlı başına iş akdini sonlandıran bir hukuki işlem olmadığı gibi işçiye de iş akdini haklı nedenle fesih imkanı vermediği dikkate alınmaksızın, kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2012/12769 E. 2014/5834 K. 25.02.2014

Dava konusu somut olayda davacı taraf taşeron şirketin ihale süresinin dolması nedeni ile iş sözleşmesinin 31.07.2009 tarihinde sona erdirildiğini, belirtmiştir. Davalı E.K. şirketi ise davacının iş sözleşmesinin feshedilmediğini, esnaf sarayı projesinin sona ermesinden sonra kendisine şirket merkezinde görevlendirilmek üzere 05.08.2009 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ancak davacının bu ihtarnameye cevap vermediğini belirtmiştir.
Davalı tarafından gönderilen 16.07.2009 tarihli tebliğde, “şirketimizin Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Od. Bir. Hizm. Bina Yönetimi projesinde temizlik personeli olarak çalışmanızı sürdürmektesiniz. Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Od. Bir. Hizm. Bina Yönetimi’nin şirketimizle yapmış olduğu sözleşmeyi feshetmesi sebebi ile bu projedeki hizmetimiz 31.07.2009 tarihi itibari ile sonlandırılacaktır. 01.08.2009 tarihinde 08.00’da şirket merkezimizde bulunmanız gerekmektedir’’ yazılıdır.
Yine davalı tarafından gönderilen 05.08.2009 tarihli ihtarnamede, “Şirketimiz, temizlik Elemanı olarak Esnaf vc Sanatkarlar Od. Bir. Hizm. Bina yönetimi ‘nde çalışmakta iken, Kurumun, şirketimizle yapmış olduğu sözleşmeyi fesih etmesine istinaden 16.07 2009 tarihinde yapmış olduğumuz tebliğ tutanağında 31.07.2009 tarihinde hizmetimizin sonlandırılacağı ve 03.08.2009 tarihinde saat 08:00’de şirket merkezimizde bulunmanız gerektiği tarafınıza tebliğ edilmiştir. Fakat 03.08.2009 ve 05.08.2009 tarihleri arası şirketimizde bulunmanız gerekirken halen tarafımıza herhangi bir mazeret veya rapor sunulmamış, şirket Merkezindeki görev yerinize başlamadığınız tutanaklardan tespit edilmiştir. Şirketimizin halen Sosyal Güvenlik Kurumu personeli olmanız sebebi ile 4857 sayalı İş kanunu 25/11. maddesi gereği iş yerinize gelmemekle hizmetlerimizi aksattığınız tespit edilmiş olup, iş bu İhtarın tebliğinden itibaren 1 (bir) gün içinde işe gelmenizi veya yasal olan geçerli mazeret belgesi vc doktor raporunu ibraz etmenizi, aksi taktirde iş sözleşmenizi tazminatsız olarak fesih işlemlerine başlanacağını, ihtar ederim.” yazılıdır.
Buna göre davalı işveren ilk olarak davacıya Esnaf Odaları Binasına ait temizlik projesine ilişkin sözleşmenin feshedildiğini, davacının iş sözleşmesinin de 31.07.2009 tarihi itibari ile sonlandırılacağını bildirmiş ve devamında davacıyı 01.08.2009 tarihinde 08.00’da şirket merkezine davet etmiştir. Davacı tarafından davete icabet edilmemiş, bunun üzerine davalı şirket yeni bir ihtarname göndererek davacının l gün içinde işine gelerek başlamasını talep etmiş, ancak davacı bu ihtara da karşılık vermemiştir.
Yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı işverenin davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği göz önünde bulundurularak davacının kıdem vc ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/17679 E. 2013/6001 K. 21.03.2013

Davalı tarafından gönderilen 16.07.2009 tarihli tebliğde, “şirketimizin Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Od. Bir. Hizm. Bina Yönetimi projesinde güvenlik personeli olarak çalışmanızı sürdürmektesiniz. Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Od. Bir. Hizm. Bina Yönetimi’nin şirketimizle yapmış olduğu sözleşmeyi feshetmesi sebebi ile bu projedeki hizmetimiz 31.07.2009 tarihi itibari ile sonlandırılacaktır. 01.08.2009 tarihinde 08.00’da şirket merkezimizde bulunmanız gerekmektedir” yazılıdır.
Buna göre davalı işveren ilk olarak davacıya Esnaf Odaları Binasına ait temizlik projesine ilişkin sözleşmenin feshedildiğini, davacının iş sözleşmesinin de 31.07.2009 tarihi itibari ile sonlandınlacağım bildirmiş ve devamında davacıyı 01.08.2009 tarihinde 08.00’da şirket merkezine davet etmiştir. Davacı tarafından davete icabet edilmemiştir.
Yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı işverenin davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği gözöniinde bulundurularak davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2013/14043 E. 2014/12173 K. 10.04.2014

Somut olayda davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede diğer davalı işçisi ve bulaşıkçı olarak çalışırken, iş sözleşmesini emeklilik sebebiyle feshettiğini iddia ederek, kıdem tazminatının ödetilmesini istemiştir.
Davalı T.C. S. Bakanlığı vekili, asıl işveren olmadıklarından husumet ehliyetlerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı N.B.(C.Yemek) Şirketi vekili, hastanedeki ihale süresi bitince davacıyı şirket merkezinde çalışmaya davet etmelerine rağmen davacının gelip başlamadığını ve başka yerde işe girdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davacı tanığı, fesihle ilgili bilgisinin olmadığını ve davacının emekli olacağını söylediğini belirtmiştir.
Mahkemece, davalı şirketin ihale süresi sonunda davacıya yeni iş verdiğini ispat edemediğinden 31.12.2009 günü davacının iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği sonucuna varılarak, davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı şirket, ihale süresinin bitiminde davacıya yeni iş teklif ettiğini belge ile ispat etmiştir. Davacı tanığının fesihle ilgili doğrudan bilgisi yoktur. İş sözleşmesi, davacı tarafından, 01.01.2010 günü yeni verilen görev yerine gitmeyip başka yerde çalışmaya başlamak suretiyle eylemli feshedilmiştir. Davacının 01.01.2010 tarihinden itibaren başlayan iş sözleşmesi yeni bir sözleşmedir ve bu işyerinin davalılarla ilgisi yoktur. Davacı, emeklilik işlemlerini yeni işyerinde çalışırken başlatmıştır. Mahkemece, davacının kıdem tazminatı talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2012/24690 E. 2014/1658 K. 27.01.2014

Mahkemece, davacıya, kendi işvereni tarafından yeni iş teklif edilmesine rağmen davacının işverene başvurmaması nedeniyle kıdem-ihbar tazminatı talepleri reddedilmiştir.
Duruşmada dinlenen tanıklar, ihale süresinin bittiği günün akşamı tüm işçilerin bir yerde toplanılarak iş sözleşmelerinin sona erdirildiğinin ve bir daha işe gelmemelerinin söylendiğini belirtmişlerdir.
Dosya içeriğine göre; dava ihbar olunan alt işveren D. Şirketinin davacıya gönderdiği yeni işyerinde çalışma davet yazısının 04.01.2006 günü davacıya tebliğ edilmiş olması, buna rağmen işlen ayrılış bildirgesinin 30.12.2005 günü düzenlenmesi ve işten ayrılış bildirgesindeki ayrılış sebebinin 4447 sayılı Yasanın 51. maddesine dayandırılması ayrılış tarihinin de 31.12.2005 olarak gösterilmesi, işe davet yazısında belirtilen iş sözleşmesinin dosyaya sunulmaması vc yazılan müzekkerelere cevap verilmemesi ayrıca tanıkların akdi ihale bitiminde işverenin feshettiğini söylemeleri karşısında, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği anlaşılmakla, mahkemece davacının kıdem-ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2011/49062 E. 2013/34324 K. 23.12.2013

Davacı işçi feshe kadar davalı Üniversite bünyesindeki işlerde çalıştığını ileri sürmüş olsa da, yazılı delillere göre son 17 gün dava dışı S.Bakanlığından alman iş kapsamında K.Devlet Hastanesinde çalışmıştır. Hükme esas alman bilirkişi raporunda da davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarih olan 25.04.2010 tarihi yerine davalı üniversite bünyesindeki işte en son çalıştığı tarih olan 08.04.2010 tarihine kadar hesaplamalar yapılmıştır. Mahkemece verilen kararın gerekçesinde de davacının davalı S. şirketi bünyesindeki çalışmasının 25.04.2010 tarihinde sona erdiği ve davacının son 17 gün dava dışı Sağlık Bakanlığından alman iş kapsamında çalıştığı ve iş sözleşmesinin dava dışı Bakanlık işyerinde çalışırken feshedildiği açıklanmıştır.
Dosyadaki, delil durumuna göre davacı işçi 01.06.2000 tarihinde davalı üniversiteden alman yardımcı işler kapsamında çalışmaya başlamış vc değişen taşeronlar nezdinde 08.04.2010 tarihine kadar çalışmıştır. Bu tarihte son alt işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilmeksizin başka bir asıl işverenden alman iş kapsamında K.Devlet Hastanesinde çalışmaya başlamıştır. İş sözleşmesi dava dışı Bakanlığa ait işyerinde çalışırken feshedilmiştir. Davalılardan S. şirketinin feshe kadar tüm dönemle ilgili işçilik alacaklarından sorumlu olduğu açık ise de, davalı üniversitenin 08.04.2010 tarihi sonrasındaki işçilik alacaklarından sorumluluğu söz konusu olmaz.
Kıdem tazminatı hesabı 08.04.2010 tarihine kadar yapıldığından davalı üniversitenin bu tarihe kadar olan süre yönünden kıdem tazminatından sorumluluğu yerindedir. Zira davacı İşçinin davalı üniversite işyerinden ayrılmasının ardından bir süre sonra iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden önceki asıl işverenin de alt işverenle birlikte sorumluluğu söz konusudur.
Ancak davacının iş sözleşmesi dava dışı S. Bakanlığından alınan iş kapsamında çalışırken alt işveren tarafından feshedildiğinden ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretinden önceki asıl işveren olan üniversitenin sorumluluğu yoktur. Zira davacı işçinin iş sözleşmesi davalı üniversiteden alınan işlerde çalıştığı sırada feshedilmemişim Yıllık izin ücreti ve ihbar tazminatından sorumluluk fesih anında mevcut olan asıl işveren alt işveren ilişkisinin taraflarına aittir.
Bu nedenlerle, davalı üniversitenin ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretlerinden sorumlu tutulması hatalıdır.
9. HD. 2011/39113 E. 2013/28985 K. 12.11.2013

Somut olayda, alt işveren M.Liman Hizmetleri Denizcilik Nakliyat Tic. Ltd.Şti. 31.08.2011 tarihinde ihale süresi biterek asıl işverene ait iş yerinden ayrılmıştır. Davacı ihtarname çekmesine rağmen davacıya çalışacak yeni işyeri göstermemiştir. Davacı ihtarnamede yeni iş yeri gösterilmemesi halinde iş akdini kendisinin feshedeceğini bildirdiğinden iş akdi sona ermiştir ve fesih haklı nedene dayanmaktadır.
Asıl işveren M.Uluslararası Liman İşletmeciliği AŞ.‘de araya fasıla girdikten sonra 20.09.2011 tarihinde işe başlaması artık yeni bir iş akdi olarak yorumlanmalıdır. Bu nedenle davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekirken reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
7. HD. 2013/15698 E. 2014/315 K. 15.01.2014

Mahkemece yapılan yargılama sonunda alman hesap raporuna itibar edilerek, davacının M. Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş.’nin alt taşeron şirketi olan M. Liman Hizmetleri Denizcilik Nakliyat Ticaret Ltd. Şirketinde çalışırken 31.08.2011 tarihinde davalı M. Liman Hizmetleri Denizcilik Ltd. Şirketinin ihale süresinin sona erdiği bu tarih itibariyle davacının Sosyal Güvenlik Kurumuna çıkışının bildirildiği, davacıya yeni iş gösterilmeyerek ve davacı işçiye feshe zorlayarak iş sözleşmesini feshettiği, bu nedenle davacının kıdem tazminatını hak kazandığı, davacının Ağustos 2011 ücretinin ödendiğinin davalı işverenlcrce yönteminee kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı işçi davalı M. Uluslararası Liman İşletmeciliği A. Ş. işçisi olarak diğer davalı asıl işveren işyerinde çalışırken, davalılar arasındaki ihale ile alman hizmet sözleşmesinin süresi sona ermeden vc hüküm altına alınan ücret alacağı muaccel olmadan 26.08.2010 tarihli noter ihtarı ile “ihale sözleşmesinin 31.08.2011 tarihinde sona ereceğini, hu sebeple yeni bir işte çalışmak üzere işyeri gösterilmesini, aksi halde iş sözleşmesini 4857 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca haklı olarak feshedeceğini, yasal haklarının ödenmesini talep etmiştir. Bu noter ihtarı davalıya 05.09.2011 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı alt işveren 31.08.2011 tarihinde sona eren hizmet alımına ilişkin sözleşmeden sonra yeni ihaleyi alamamış, davacı işçinin 01.09.2011 tarihi itibari ile de genel merkez işyeri olarak işe girişini bildirmiştir. Genel merkez davet edilen vc işe girişi yapılan davacı işçi ise
08.09.2011 tarihinde yazdığı dilekçe ile “….26.08.2011 tarihli noter ihtarı ile iş talebinde bulunduğunu, ancak gösterilmediğini, iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca feshettiğini, haklarının ödenmesini, aksi halde asıl işverenden talep edeceğini” beyan etmiştir. Mahkemece davalı alt işverenin çalışacak yer gösteremediği ve iş sözleşmesini ihale bitimi üzerine feshettiği, kıdem tazminatına hak kazanacağı gerekçesi ile kıdem tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre;
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı işçi Ağustos ayı ücreti muaccel olmadan işverene ihtar çekerek ihalenin 31.08.2011 tarihinde sona erdiğini, yeni çalışma yeri gösterilmesini, aksi halde iş sözleşmesini haklı nedenle sona erdireceğini belirtmiş, davalı alt işveren tarafından bu tarihte işten ayrılma bildirgesi verilmiş, ancak ertesi gün genel merkez işyeri üzerinden işe giriş kaydı yapılmıştır.
Belirtmek gerekir ki yapılacak işin bitmesi sonucu iş ilişkisinin sona ermesi işveren feshi olarak değerlendirileceğinden, işçinin işverene iş bitimi sonrası yeni işyeri göstermesini istemesi, aksi halde iş sözleşmesini feshetmesi haklı sebeple fesih olarak kabul edilemez. İşvereni, iş bitimi işçiye iş bulmasını gerektiren bir kanuni düzenleme yoktur. Kısaca işveren işçiye iş bulmak zorunda değildir. Bunun yaptırımı iş bitiminde işverenin haksız fesih sebebi ile muhatap olacağı ihbar ve kıdem tazminatıdır. Ancak somut uyuşmazlıkta davalı alt işveren kaydcıı davacının ihale bitimi sebebi ile işten çıkışını bildirmesine rağmen, ertesi gün genel merkez işyerinde işe giriş kaydını yapmıştır. Fiilen çalışma ve işyeri gösterilmese dahi işe girişi yapılan davacıya bu süreden sonra ücreti işveren tarafından ödeniyor ise burada ihale bitimi sebebi ile bir fesihten söz edilemez. İş sözleşmesinin devam ettiğini kabul etmek gerekir.
Keza yukarıda açıklandığı üzere alt işverenin ihale bitiminde asıl işveren yanında çalışan işçilerini alarak gitmesi kuraldır. Eğer alt işveren ihale bitimi yeni bir işyeri göstermiyor ise ihale bitimi iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilmiş kabul edilir. Ancak işçi ile alt işverenin ihale bitimi fesih konusunda iradeleri birleşmemiş ise ve yeni ihaleyi alan alt işveren işçisi olarak aralıksız olarak işçi çalışmaya devam etmiş ise burada alt işverenler arasında işyeri devrinden söz edilecektir. Bu durumda da iş sözleşmesinin feshinden söz edilemez.
Somut uyuşmazlıkta davalı alt işveren davacı işçinin ara vermeden yeni ihaleyi alan şirket işçisi olarak aynı işyerinde işe devam ettiğini, davacının ücret alacağı muaccel olmadan ve ihale ile tekrar asıl işverenden iş alınıp alınmayacağı belli olmadan iş sözleşmesini tek taraflı feshetmesinin haklı nedene dayanmadığını, bu şekildeki feshin haksız olduğunu savunmuştur.
Davalının bu savunması üzerinde durulmadan, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ve yeni ihale sözleşmesi ile ilgili belgeler getirilmeden, davacının aralıksız çalışmasına devam edip etmediği belirlenmeden, özellikle feshin kim tarafından ve hangi tarihte gerçekleştirildiği ve haklı veya haksız nedene dayanıp dayanmadığı somut olarak araştırılmadan, kıdem tazminatına karar verilmesi hatalıdır.
22. HD. 2013/3937 E. 2013/4459 K. 05.03.2013

Dosya içeriğine göre, davacının davalı yüklenici firma ile olan iş sözleşmesinin feshine dair davalı tarafça bir delil sunıılmannştır. Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda, tanık beyanları ve emsal olduğu belirtilen dosyalara göre iş ilişkisinin 30.04.2006 tarihinde ihale bitimi sebebiyle son bulduğu kabul edilerek dava konusu alacakların hesaplanması yoluna gidilmiştir.
Öncelikle davalı asıl işverene yazılarak, söz konusu hizmet alıntında uyuşmazlık dönemi sonrasında devam eden ihaleyi hangi şirketin aldığı belirlenmelidir. Ardından davacının yeni ihaleyi alan şirket işçisi olarak çalışmaya devam edip etmediği, Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet cetveli ve dayanağı tüm kayıtlar getirtilerek denetlenmeli, sonucuna göre yukarıda yapılan açıklamalar ışığında iş ilişkisinin devam edip etmediği, son bulmuşsa ne şekilde sona erdiği belirlenmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/10527 E. 2013/712 K. 24.01.2013

Somut olayda; davacının, davalı alt işveren ile iş ilişkisinin sona erdiği tarih olan 31/01/2008 tarihinden bir gün sonra 01/02/2008 tarihinde aynı işyerinde faaliyet gösteren dava dışı diğer alt işveren A. A.Ş yanında işe başladığı ve aynı işi kesintisiz olarak yapmaya devam ettiği davacı vekilinin beyanları, davacı tanıklarının anlatımları ve hizmet cetveli ile tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Davalı alt işverenin de açık bir feshi söz konusu değildir. Bu nedenle davacının iş sözleşmesinin alt işverenler arasında işyeri devri olgusuna göre dava dışı diğer alt işveren A. A.Ş nezdinde devam etmesi nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı taleplerin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2010/7933 E. 2012/16614 K. 10.05.2012

Somut olayda; davacının, davalı alt işveren ile iş ilişkisinin sona erdiği tarih olan 31/01/2008 tarihinden bir gün sonra 01/02/2008 tarihinde aynı işyerinde faaliyet gösteren dava dışı diğer alt işveren A.A.Ş yanında işe başladığı vc aynı işi kesintisiz, olarak yapmaya devam etliği davacı vekilinin beyanları, davacı tanıklarının anlatımları ve hizmet cetveli ile tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Davalı alt işverenin de açık bir feshi söz konusu değildir. Bu nedenle davacının iş sözleşmesinin alt işverenler arasında işyeri devri olgusuna göre dava dışı diğer alt işveren A.A.Ş nezdinde devam etmesi nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı taleplerin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2010/18869 E. 2012/25664 K. 03.07.2012

Somut olayda davalının işyerini devrettiği ve tanık beyanlarına göre davacının ara vermeksizin devralan işveren yanında çalışmaya devam ettiği, davacının SGK hizmet cetvelinin de bu durumu doğruladığı ve davalı işveren yanında çalışması 30.6.2011 tarihinde sona ererken, dava dışı T.S. işyerinde 1.7.2011 tarihinde sigorta girişinin yapıldığı ve halen çalışmasının devam ettiği, dosyada iş akdinin feshedildiğini gösterir bir belgenin de bulunmadığı, bu durumda iş akdinin feshi sonrasında doğacak olan kıdem ve ihbar tazminatının davacı tarafından talep edilemeyeceğinden davanın reddine karar vermek gerekirken hatalı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/1753 E. 2013/3805 K. 18.03.2013

Davacı, davalı belediye başkanlığının asıl işveren, diğer davalıların alt işveren olduğunu, 1.1.200-5.5.2004 tarihleri arasında davalı belediyenin park vc bahçeler müdürlüğünde çalıştığını, hizmet sözleşmesinin haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile genel tatil, hafta tatili, fazla çalışma ve yıllık izin ücretlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının davalı T-S. Ltd.Şti’nde çalışmasının bulunmadığından bahisle adı geçen davalı hakkındaki davanın husumet yönünden reddine, 26.1.2001-31.12.2003 dönemi çalışmaları karşılığı saptanan kıdem, ihbar tazminatları ile yıllık izin, genel tatil ve fazla çalışma
ücretlerinin diğer davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmiş; davalı B.Y.’ın yıllık izin ve genel tatil ücretlerinden sorumlu olduğu miktarlar gösterilmiştir.
Davalı belediye başkanlığı, belediyenin park ve bahçelerinin onarım ve bakım işlerinin, 2000-2003 yılları arasında davalı B.Y.’a, 2004 yılından sonra da T-S. Ltd.Şti’ne verildiğini açıklamıştır.
Davacının SSK dosyasındaki 1.5.2003 tarihli İşe Giriş Bildirgcsi’ne göre, bu tarihteki alt işverenin M. Peyzaj Tarım Temizlik İnş.San. Tic. Ltd. Şti olduğu anlaşılmaktadır.
Hükme esas alman bilirkişi raporunda, davacının davalı belediyeye ait işyerinde 26.1.2001 -31.12.2001 ve 3.1.2002-31.12.2002 tarihleri arasında davalı alt işveren B.Y.’ın işçisi olarak; 1.5.2003-31.12.2003 tarihleri arasında da alt işveren M.Ltd Şti işçisi olarak çalıştığından bahisle bu tarihler arasındaki toplam hizmet süresi üzerinden alacaklar hesaplanmıştır. Bu suretle, davacının hizmet akdinin 31.12.2003 tarihinde sona erdiği kabul edilmiştir ki, bu husus gerek iddia ve gerek dosya içeriğine uymamaktadır.
Davacı tarafından dava dilekçesine ekli olarak ibraz edilen İşten Ayrılma Bildirgesi’ne göre davacı, 20.1.2004-5.5.2004 tarihleri arasında alt işveren T-S. Ltd. Şti işçisi olarak çalışmıştır. Ancak Bu dönemin henüz Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarına intikal etmediği anlaşılmaktadır.
Davacı tanıkları, 2000-2004 yılları arasında kendilerinin de aynı işyerinde çalıştıklarını, ayrıldıklarında davacının çalışmaya devam ettiğini doğrulamışlardır.
Mahkemece öncelikle davanın, davacı tarafından alt işveren M.Ltd. Şti’ne de yöneltilip ve davaya dahil edilmesi sağlanmalıdır.
Asıl işverenin işyerinde alt işverenler değişse de işçinin ara vermeden her yeni alt işverenle çalışmaya devam etmesi halinde hizmet akdinin kurulduğu ilk andan itibaren devam ettiği kabul edilmelidir. Davacının iddiası da 1.1.2000 tarihinden itibaren aralıksız çalıştığı, hizmet akdinin 5.5.2004 tarihinde sona erdiği şeklindedir. Mevcut delillere göre hizmet akdinin sona ermediği 31.12.2003 tarihi esas alınarak sonuca gidilemez.
O halde mahkemece yapılacak iş, davacının hizmet akdinin 5.5.2004 tarihinde sona erip ermediğini saptamak, sona ermişse, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığını araştırmak, bu tarih esas alınarak davacının alacaklarını belirlemek; hizmet akdi sona ermemişse, kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi alacaklarına hizmet akdinin feshiyle hak kazanılacağından, bu isteklerinin reddine karar vermekten ibarettir.
Eksik soruşturma ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2006/13876 E. 2006/32223 K. 07.12.2006

Somut olayda; davacı işçi, dava dilekçesinde davalı işverenin Gençlik ve Spor Müdürlüğü taşeronu olduğunu, iş sözleşmesinin 27.03.2006 tarihinde iş bitimi nedeniyle sona erdiğini belirterek kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık ücretli izin isteklerinde bulunmuştur.
Mahkemece işten ayrılma bildirgesinde “17” yazdığından anılan isteklerin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı alt işveren ihale bitimi ve yeni ihaleyi alamaması nedeniyle çıkış nedeni olarak 17 kodunu belirtmiştir, bu 4857 sayılı İş Yasanının 17. maddesi anlamına gelmemektedir.
Davacı işçinin davalı alt işverenden 26.03.2006 tarihinde tüm diğer işçilerle birlikte SSK çıkışı yapıldıktan sonra 27.03.2006 tarihinde yine aynı yerde ihaleyi alan dava dışı diğer alt işverene SSK girişi yapılarak hiç ara vermeden çalıştığı uyuşmazlık dışıdır. Davacıya 26.03.2006 tarihinde yapılmış sözlü ya da yazılı bir fesih bildirimi bulunmamaktadır, hiç ara vermeden aynı iş yerinde devralan alt işveren yanında çalışmaya devam etmiştir.
Bu nedenle davacının iddia ettiği tarihte bir fesih olmadığından, feshe bağlı dava konusu alacakların reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2010/16738 E. 2012/25398 K. 02.07.2012

Somut olayda davacı, alt işveren yanında çalıştıktan sonra alt işverenin sözleşmesinin bitimini takiben ertesi gün asıl işverene bağlı bir başka işveren nezdinde aynı işi yapmaya devam etmiştir.
Kaldı ki dosya kapsamında önceki alt işveren tarafından iş sözleşmesinin feshedildiğine dair bir yazılı belgede bulunmadığı gibi, fesih hususunda taraf iradeleri de uyuşmamaktadır.
Bu durumda ortada bir fesih olmadığından buna bağlı kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken bu alacakların kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/34509 E. 2012/990 K. 19.01.2012

Davalı D.Gıda Ltd. Şti. 30.05.2011 tarihi itibariyle ihaleyi kaybetmiş yeni ihaleyi başka bir şirket kazanmıştır. Davacı 31.05.2011 tarihinden itibaren konu işyerinde bu kez yeni alt işverene bağlı olarak çalışmasına devam etmiştir. Alt işverenler arasında işyeri devri gerçekleşmiş olup, davacının iş sözleşmesi önceki alt işveren tarafından feshcdilmemiştir. Devir nedeniyle iş sözleşmesi feshedilmeyen ve dava tarihi itibariyle iş sözleşmesi devam eden davacı işçi iş sözleşmesinin sona ermesine bağlı ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti talebinde bulunamaz. Mahkemece davacının ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücretine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2013/35288 E. 2013/29707 K. 19.12.2013

Somut olayda, davacı yeni alt işveren nezdinde işe başladığından iş sözleşmesi devam etmektedir. Davalı şirket tarafından gerçekleştirilen fesih, hukuken hüküm ifade eder nitelikte değildir. İşçi aynı işi yapmaya devam etmektedir. İş ilişkisi sona ermediğinden, feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı talep edilemez. Söz konusu isteklerin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/29674 E. 2013/999 K. 28.01.2013

Somut olayda; davacı 01.01.2006 tarihinden 31.12.2009 tarihine kadar davalı şirket nezdinde, ihbar olunan kurum bünyesinde temizlik personeli olarak çalışmıştır. Davalı şirketin ihbar olunan kurumdan aldığı ihale 31.12.2009 tarihinde sona ermiş olup, bu tarihten sonra dava dışı başka bir şirket ihaleyi almıştır. Davacının hizmet döküm cetveli ineelendiğindc, davalı şirketin ihale bitim tarihi olan 31.12.2009 tarihinden sonra ertesi gün 01.01.2010 tarihinde yeni ihale almış olan dava dışı şirket nezdinde, aynı işyerinde çalışmaya devam ettiği sabittir. İşyerinin temizlik işine ilişkin ihalenin dava dışı başka bir şirket tarafından alınarak, davacının aralıksız çalıştırılmaya devam edilmiş olması durumu, iş sözleşmesinin feshi ve yeni bir iş sözleşmesi değil, alt işveren konumunda olan şirketler arasında işyeri devridir. Dosya kapsamında davalı tarafça iş sözleşmesinin feshedildiğine ilişkin hiçbir delil olmadığı ve davacının aynı işyerinde kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği değerlendirilerek, kıdem tazminatına hak kazanılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2012/27367 E. 2014/20413 K. 18.06.2014

Somut uyuşmazlıkta davacı işçinin davalı işyerinde 01.01.2008 tarihinde çalışmaya başladığı, davalı hastanede hasta kabul, veri girişi ve hasta yönlendirme hizmetlerinin, 2008 ve 2009 yıllarında dava dışı B. AŞ, 2010 yılında K. Ltd Şti, 2011 yılında K. Ltd. Şti, Ekim-Aralık 2011 arası 3 ay süreyle Ku.Ciıda Ltd. Şti. vc 2012 yılında davalı şirket G.Grup Ltd Şti tarafından üstlenildiği, bu şirketlere ait SGK kayıtlarının dosyaya getirtildiği, davacıya ait hizmet cetveli incelendiğinde de 01.01.2008-31.12.2009 tarihleri arasında 1010097 sicil nolu dava dışı B. AŞ’de, 01.01.2010-31.01.2010 arası 1012956 sicil nolu K.Ltd.Şti, 01.02.2010-28.02.2010 arası 1013109 sicil nolu K.Ltd.Şti, 01.03.2010-30.09.2011 arası 1013216 sicil nolu K.Ltd. Şti, 01.10.2011-31.12.2011 arası 1016386 sicil nolu Ku.Gıda L.td. Şti. ve son olarak da 01.01.2012 tarihinden itibaren 1016398 sicil nolu davalı şirket bünyesinde çalışma kaydı olduğu, bu çalışmaların kesintisiz olarak devam ettiği, giriş ve çıkış şeklinde gösterildiği anlaşılmıştır. Gerek hizmet cetveli ve gerekse davalı hastanede ihale tarihleri ile bu ihaleleri alan şirketlere ait verilen bilgiler sonucu davacının davalı işyerinde alt işverenler değişmesine rağmen 01.01.2008 tarihinden fesih tarihine kadar davalı hastanede çalıştığı sonucuna varılmıştır.
Mahkemece, davalı yüklenici şirketler arasında herhangi bir bağlantı bulunmadığından bahisle hizmet süresinin eklenmesinin mümkün bulunmadığına yönelik gerekçesi hatalıdır.
Yapılacak iş, davacının anılan hastanedeki tüm hizmet süresi toplamı dikkate alınarak işveren tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı belirlendikten sonra sonucuna göre karar vermektir.
7.HD. 2013/19920 E. 2013/13595 K. 02.09.2013

Dosya kapsamına göre davalılardan M.Kimya Malz.Teın.Taah.vc Tic. Ltd.Şti.’nin Ankara 28. Noterliği aracılığı ile Ö. tarafından açılan ihalenin kazanılamaması sebebiyle davacıya başka bir işyerinde çalışması için iş teklifinde bulunulduğu, davacının ise bu teklife herhangi bir cevap vermeksizin Ö.’dcn ihaleyi alan yeni alt işveren yanındaki çalışmasını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Bu haliyle davacının asıl işveren Ö. nezdindeki çalışması kesintisiz süregelmekle M.Kimya Malz.Tem.Taah.ve Tic.Ltd.Şti. bünyesinde geçen çalışma süresi genel çalışma süresine dahil ise de M.Kimya Malz.Tem. Taah.ve Tic.Ltd.Şti. tarafından yapılan bir fesihten bahsedilemeyeceği için anılan şirketin kıdem tazminatından sorumlu tutulması söz konusu olamaz. Bu tespitin aksine hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
7.HD. 2013/1763 E. 2013/6493 K. 15.04.2013

Somut olayda, davacı, dava dilekçesinde 1.6.2010 tarihine kadar davalılar nezdinde geçen süre yönünden kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarını talep etmiştir.
Davacı M.. A.Ş.’yeaitbakımveonarım işlerini üstlenen davalı S.Mühendislik San. ve Tic. Ltd. Şli.’nin işçisi olarak elektrik teknisyeni unvanı ile çalışmakta iken, davalı S.Mühendislik San. ve Tie. Ltd. Şti. tarafından, Cihanbeyli, Kulu ve Altıntekin Elektrik Arıza Onarım ve Bakım Hizmet Alım Sözleşmesinin 31.05.2010 tarihinde sona ereceği, bu nedenle Gaziantep ili Nizip ilçesindeki işyerinde arıza ve bakım işinde görevlendirildiğinin bildirildiği; davacının da davalının iş önerisini kabul etmeyerek yeni işveren nezdinde işe devam etmek suretiyle iş akdini eylemli olarak feshettiği de sabittir. Bu durumda araştırılması gereken husus, bu feshin haklı olup olmadığıdır.
Bu durumun belirlenmesi için, davalı işverenin, Konya ili hudutlarında başka işyerlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır, jşyerinin varlığı halinde, işverenin başka bir ilde iş önerisi yapmasının, iş şartlarında değişiklik yapma yetkisinin dürüstlük kurallarına aykırı kullanımı olduğu, bu nedenle, davacının eylemli feshinin haklı nedene dayandığı kabul edilerek, davacının sadece kıdem tazminatı isteğinin hüküm altına alınması; iş akdini, davacının kendisinin feshetmesi nedeniyle ihbar tazminatı talep edemeyeceği, ayrıca asıl işveren olan M.’ın alt işveren olan S. Müh.Ltd.Şirketinin davacıya olan borcundan alt işverenle birlikte sorumlu olduğu da göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekmektedir.
7.HD. 2014/3985 E. 2014/11282 K. 26.05.2014

Somut olayda davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede diğer davalı işçisi ve bulaşıkçı olarak çalışırken, iş sözleşmesini emeklilik sebebiyle feshettiğini iddia ederek, kıdem tazminatının ödetilmesini istemiştir.
Davalı T.C. S. Bakanlığı vekili, asıl işveren olmadıklarından husumet ehliyetlerinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı N.B.(C.Yemek) Şirketi vekili, hastanedeki ihale süresi bitince davacıyı şirket merkezinde çalışmaya davet etmelerine rağmen davacının gelip başlamadığını ve başka yerde işe girdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davacı tanığı, fesihle ilgili bilgisinin olmadığını ve davacının emekli olacağını söylediğini belirtmiştir.
Mahkemece, davalı şirketin ihale süresi sonunda davacıya yeni iş verdiğini ispat edemediğinden 31.12.2009 günü davacının iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği sonucuna varılarak, davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı şirket, ihale süresinin bitiminde davacıya yeni iş teklif ettiğini belge ile ispat etmiştir. Davacı tanığının fesihle ilgili doğrudan bilgisi yoktur. İş sözleşmesi, davacı tarafından, 01.01.2010 günü yeni verilen görev yerine gitmeyip başka yerde çalışmaya başlamak suretiyle eylemli feshedilmiştir. Davacının 01.01.2010 tarihinden itibaren başlayan iş sözleşmesi yeni bir sözleşmedir ve bu işyerinin davalılarla ilgisi yoktur. Davacı, emeklilik işlemlerini yeni işyerinde çalışırken başlatmıştır. Mahkemece, davacının kıdem tazminatı talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2012/24690 E. 2014/1658 K. 27.01.2014

Somut olayda, davacı işçinin asıl işveren F.bank A.Ş.’den temizlik işi ihalesini alan alt işveren davalı şirket nezdinde çalıştığı, bu şirketin ihale süresinin 01.10.2008 tarihinde sona ermesi üzerine yeni dönemde başka bir şirkete ihalenin verildiği anlaşılmakladır.
Davacı işçinin Sosyal Güvenlik Kurumundan celp edilen hizmet cetveline ve işe giriş bildirgesine göre davalı şirketteki çıkışının 22.10.2008 tarihinde verilmesine rağmen daha önce 01.10.2008 tarihinde 1041005 no.lu işveren S. Group Hizmet ve İşit. A.Ş. nezdinde çalışmaya başladığı görülmektedir. Dinlenen davacı tanıkları da davacının ihaleyi yeni alan şirket nezdinde çalışmasını sürdürdüğünü beyan etmişlerdir.
Bu durumda, öncelikle mahkemece davacının yeni dönemde ihaleyi alan şirket nezdinde çalışmasına devam edip etmediğinin tereddütsüz bir şekilde belirlenmesi amacı ile dava dışı asıl işverenden ihaleyi alan yeni şirket sorularak hizmet alımı sözleşmesi celp edilmeli, davacının ihaleyi alan yeni şirket nezdinde çalışmaya devam ettiğinin anlaşılması durumunda yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda alt işverenler arasında İş Kanununun 6 nci maddesi anlamında bir işyeri devrinin olduğu, davalı işverenin daha sonraki fesih beyanının sonuca etkisinin olmadığı kabul edilerek feshe bağlı alacaklar olan dava konusu isteklerin dava edilebilme şartı oluşmadığından reddi gerekirken, eksik inceleme ile isteklerin kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2010/10634 E. 2012/17479 K. 17.05.2012

Somut olayda, işyerinin davalı şirkete devredildiği, işçinin devralan işveren nezdinde aynı işyerinde fiilen çalışmaya devam ettiği, yeni işverenin yeniden iş sözleşmesi yapmak istemesi üzerine bunu kabul etmeyen işçinin iş akdinin davalı tarafça feshedildiği, toplanan tüm deliller ve özellikle davalı cevabında davacıya ücret ödemesi yapıldığı yönündeki açıklama, tanık beyanları ve de BÇM raporu ile sabit olduğu halde, iş akdinin işveren tarafından haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2010/20916 E. 2012/31848 K. 26.09.2012

Davacı iki ayrı dönem çalışmasına yönelik olarak kıdem tazminatı talep etmiş ve mahkemece bu talep kabul edilmişse de dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının daha önceki şirket nezdindeki çalışmasının 25.10.2007’de sona erdiği, yeni ihaleyi alan davalı şirketteki çalışmasının ise 29.11.2007’de başladığı, başka bir deyişle davalı şirketin ihaleyi aldığı tarihte davacının çalışmasının olmadığı, işyeri devri sırasında davacının çalışması olmadığından davalı son işverenin, şirketin sadece kendi dönem çalışmasından sorumlu tutulabileceği anlaşıldığından mahkemece yapılacak iş davacının sadece davalı şirket nezdindeki çalışmasına göre kıdem tazminatı hesabı yaparak ödemelerin mahsubu ile sonuca gitmektir.
Mahkemece işyeri devri esaslarına ilişkin hatalı yorum ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, temyize konu kararın bozulması gerekmiştir.
9.HD. 2010/21890 E. 2012/33078 K. 04.10.2012

Somut olayda davacı asıl işveren olan B.Devlet Hastanesi nezdinde temizlik ve güvenlik yardımcı işlerini alan alt işverenler nezdinde çal ışmıştır. Davacının aynı asıl işveren nezdindeki alt işverenlerin işçisi olarak çalıştığı dönemlerin biıieştirilebilmesi için çalışılan yardımcı işin aynı nitelikte bulunması şarttır. Diğer bir anlatımla dosyadaki somut olayda olduğu gibi davacı daha önceki temizlik işçisi olarak çalıştığı sürenin güvenlik görevlisi olarak çalıştığı döneme eklenerek işçilik alacakları talebinde bulunamaz. Her iki dönemin de sona eriş şekilleri de araştırılmak suretiyle farklı değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bunun yanı sıra her iki farklı çalışma dönemine ilişkin husumetinde farklı alt işverenlere yöneltilmesi gerekirken yukarıdaki ilkelere aykırı olarak tüm dönemi üzerinden hesaplama yapılması hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş; davacıya ait tüm çalışma kayıtlarının getirtilerek çalışma şeklinin ve sürelerinin belirlenmesi, davacının daha önceki çalışmalarının davalı şirket işçisi olarak görev yaptığı güvenlik hizmetinden farklı olduğunun anlaşılması halinde sadece davalı şirket nezdindeki çalışmasının dikkate alınması, tüm çalışmanın aynı şekilde güvenlik işçisi olarak geçirdiğinin saptanması halinde şimdiki gibi karar vermektir.
9. HD. 2011/19879 E. 2013/19712 K. 26.06.2013

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının, davalı alt işverenin almış olduğu ihale kapsamında Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğü nezdinde park ve bahçe işlerinde çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Davalı alt işverence, davacıya imzası ile tebellüğ edilen fesih bildirimi ile iş sözleşmesinin 31.12.2007 tarihinde sona ereceği bildirilmiştir. Yazı içeriğinden bu beyanın iş sözleşmesinin feshine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı taraf aşamalardaki beyanlarında, davacının kesintisiz bir şekilde ihaleyi yeni kazanan dava dışı alt işveren nezdinde çalışmasını sürdürdüğünü, iş yeri devri olduğunu ve iş sözleşmesinin feshedilmediğini ileri sürmüş ise de davacı, 01.01.2008 tarihinde ihale konusu “asfalt üretim, serme, sıkıştırma işleri” olan işlerde çalıştırılmak üzere dava dışı alt işveren nezdinde çalışmış olup, ihale konularının farklı olması ve yukarıda da izah edildiği üzere açık bir fesih bildirimi yapılması karşısında işyeri devri bulunduğu görüşüne itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının iş sözleşmesi, ihale bitimi nedeniyle davalı şirket tarafından yazılı bir fesih bildirimi ile feshedildiğinden, feshe bağlı alacakların hüküm altına alınması gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle kıdem, ihbar tazminatı ile varsa yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınmaması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2011/7592 E. 2013/13087 K. 02.05.2013

Somut olayda, davacının dava dışı önceki işveren nezdindeki çalışması ile davalı şirket nezdindeki çalışması aynı yerde ve aynı işe ilişkin olup, her iki işveren arasında SGK kaydına göıc yaklaşık 1,5 aylık boşluk gözükscdc davacı inşaatta bekçi olarak çalışmakta olup, tanık beyanlarına göre davacının boşluk döneminde de bekçilik yapmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.
Önceki şirket inşaat işini taınaınlayamadığı için ihalesi iptal edilmiş olup, davalı şirket ise inşaat işini ikmal etmek üzere ihale almıştır. Buna göre mahkemece önceki işveren nezdindeki ibranamenin geçersiz olduğu gerekçede belirtildikten sonra, işyeri devri söz konusu olup olmadığı konusunda açıklama yapılmaksızın, davalının önceki işveren döneminden sorumlu olmayacağı kabul edilmiştir. Önceki işverenin taınaınlayamadığı işi ikmal etmek üzere ihale ile işi alan davalı şirket tarafından davacı aynı işyerinde ve aynı pozisyonda çalıştırmaya devam etmiştir. Buna göre dava dışı önceki işveren ile davalı şirket arasında işyeri devri söz konusudur. Davalı şirket ile dava dışı şirket arasında işyeri devri ve davacının sigorta bildiriminin yapılmadığı boşluk döneminde de çalışmaya devam ettiği dikkate alınarak önceki çalışma dönemi bakımından da davalının sorumluluğu işyeri devri kapsamında belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalıdır. Ayrıca, davacı vekili ulusal bayram genel tatil alacaklarından feragat etmiş olduğu halde, mahkemece her nasılsa fazla mesai alacağı bakımından feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı, ulusal bayram genel tatil alacağının ise hak edilmediği belirtilerek reddine karar verilmiş olması da isabetsiz olup bozma nedenidir.
7.HD. 2013/7486 E. 2013/14478 K. 12.09.2013

Somut olayda, Mahkemece, davalı taşeron şirketin ihale süresi bitiminde işyerini terk ettiği ve davacıya yeni bir iş vermediğinden akdi eylemli olarak feshettiği sonucuna varılarak, feshe bağlı alacaklar hüküm altına alınmıştır.
Davacı, belediyeye ait temizlik işlerinde alt işveren işçisi olarak çalışmıştır. Son alt işveren davalı şirketin ihale süresi 05.08.2009 günü sona ermiştir. Davacı, 9 gün sonra yeni ihaleyi alan dava dışı şirket işçisi olarak aynı işte çalışmaya devam etmiştir. Davalı şirket tarafından yapılmış yazılı bir fesih bildirimi veya kıdem-ihbar tazminatı ödemesi yoktur.
Davacının aynı işte ara vermeden çalışmasını sürdürdüğü, kayden de 9 gün sonra yeni taşeron tarafından işe girişinin yapıldığı anlaşıldığından, alt işverenler arasında işyerinin devri söz konusudur. Bu nedenle iş akdi devam eden davacı, feshe bağlı olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatını talep edemez. Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile alt işveren değişikliği fesih kabul edilerek feshe bağlı isteklerin hüküm altına alınması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2011/49944 E. 2013/35086 K. 26.12.2013

Somut olayda davacıya ait SGK. hizmet cetveli incelendiğinde; davacının 15.03.2005 tarihinde davalı S.D. işyerinden çıktıktan sonra davalı S.K. işyerine 16.04.2005 tarihinde girdiği, aynı şekilde davacının 30.06.2010 tarihinde davalı S.K. işyerinden çıkışı yapıldıktan sonra yeniden davalılar Ö.ve B.Y’a ait işyeri üzerinden 21.09.2010 tarihinde sigortasının yapıldığı görülmektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının sigortalı çalıştığı günler üzerinden alacakları hesaplanmış, kayıt olmayan dönemler dışlanmış ise de davalı S.K. ile davalılar Ö. ve B.Y.’ın kendilerinden önceki dönemden sorumluluğu açısından kesinti olan dönemlerde davacının çalışmalarının fiilen devam edip etmediği belirlenmelidir. Bu nedenle taraf tanıkları yeniden dinlenerek SGK hizmet cetvelinde kesinti yapılan dönemlerde çalışmasının fiilen devam edip etmediği net bir şekilde belirlenmeli, çalışmalar arasında kesinti olduğu belirlendiği takdirde davalılar yalnızca kendi dönemlerinden sorumlu tutulmalı, kesintisiz çalıştığı sonucuna varılırsa kendilerinden önceki dönemlerden de sorumlu tutulmalıdırlar. Yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
7.HD. 2013/13233 E. 2013/23490 K. 26.12.2013

Davacı işçi 12.04.2005 yılında açtığı bu davada iş sözleşmesinin alt işverenlik sözleşmesinde süre bitimi sebebiyle işverence feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı ile diğer bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini talep etmiştir.
Yargılama sırasında iş sözleşmesinin fesih tarihi olarak 11.03.2005 tarihi açıklanmış ve bu husus hizmet döküm cetveli ile doğrulanmıştır.
Davacının 15.04.2005 tarihinde aynı yerde bir başka alt işveren yanında çalışmaya başladığı da Sosyal Güvenlik Kurumunca düzenlenen hizmet döküm cetvelinde gösterilmiştir. Bu durumda dava tarihinde davacının işyerine çalışmasının olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacının işyerinde değişen alt işverenler yanında ara vermeden çalışmaya devam ettiği gerekçesiyle feshe bağlı isteklerin reddine karar vermesi hatalıdır. Gerekirse bilirkişiden bu yönde ek hesap raporu alınmalı ve sonucuna göre ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti istekleri bakımından bir karar verilmelidir.
9.HD. 2011/42221 E. 2012/5117 K. 21.02.2012

Davacının iş akdinin sona erdiği 31.10.2008 ile yeniden işe başladığı 24.11.2008 tarihleri arasında 24 gün fark olup işyeri devri sonucu kesintisiz çalışma söz konusu değildir. 24.11.2008 tarihinde başlayan çalışmanın yeni bir iş akdine dayandığının kabulü gerekir. Bu durumda 31.10.2008 tarihindeki feshin haklılığı işveren tarafından kanıtlanamadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin taleplerinin kabulü gerekirken, reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2011/45153 E. 2013/31425 K. 02.12.2013

Davacının, alt işveren nezdinde 18/06/2002 tarihinde davalı asıl işverenlikte çalışmaya başladığı, 31 /12/2003 tarihinde davalı işverenliğin alt işverenliğinden çıkışının verildiği, 50 gün sonra 20/02/2004 tarihinde yeniden davalı asıl işverenin alt işverenliğinde çalışmaya başladığı dosyadaki hi/met dökümünden ve işyeri bilgilerinden anlaşılmaktadır. İstanbul 3. İş Mahkemesi’nin 2007/185 Esas sayılı dosyasında davacı şahidi, davacının yeni alt işveren tarafından önce işe alınmak istenmediği ancak daha sonra çağrıldığını beyan etmiştir. Aynı dosyada davalı şahidi ise, 31/12/2003 tarihinde ihale süresi sona eren alt işverenin yeni ihaleyi kazanamadığı yönünde beyanda bulunmuştur. Tüm bu hususular birlikte değerlendirildiğinde, davacının iş aktiııin 31/12/2003 tarihinde sona erdiği, bilahare 50 gün sonra yeniden asıl işveren davalı işyerinde yeni ait işverenlik nezdinde başlayan çalışmasının ise yeni bir iş akti olduğu görülmektedir.
Mahkemece, davacının daha önce açtığı İstanbul 3. İş Mahkemesi’nin 2007/185 Esas -2007/461 Karar sayılı dosyasındaki saptamaya itibar edilerek iş aktinin 31/12/2003 itibari ile sona ermediği gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de, bu önceki dosyadaki hizmet cetvelinin eksik olduğu, davacının asıl işverenin yeni alt işverenindeki çalışmasının 20/02/2004 tarihinde (31/12/2003 tarihinden 50 gün sonra) başladığı, dolayısı ile davacının hizmet aktinin 3 1/12/2003 tarihinde önceki alt işverenin ihale süresinin bitimi ile sona erdiğinin kabulü gerekir.
Yukarda açıklanan nedenler ile davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü yerine reddi hatalıdır.
9.HD. 2012/18936 E. 2014/23698 K. 08.07.2014

Sigorta kayıtlarına göre, davacı, davalı işverenlik nezdinde 01.07.2005- 18.05.2010 tarihleri arasında çalışmıştır. Davacının 11.06.2010 tarihinde ise bir başka işverenlik nezdinde işe giriş kaydı bulunmaktadır. Her ne kadar davalı işverenlikçe, iş yeri devri yapıldığı ve davacının iş sözleşmesinin devam ettiği savunulmuş ise de, aradan geçen süre makul görülemeyeceğinden iş sözleşmesinin devam ettiğini kabul etmek mümkün değildir. İş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğinin ispat külfeti davalı işverenliğe düşmektedir. Dosya kapsamından, davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiği işverence ispatlanabilmiş değildir. Bu itibarla, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı açıktır. Mahkemece davacının ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin kabulü gerekir iken reddine karar verilmesi hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/25011 E. 2013/13918 K. 10.06.2013

Dosya içerisinde bulunan davacıya ait hizmet döküm cetveline göre; davacı işçi, 27.04.2004-26.06.2008 tarihleri arasında dava dışı Ü. Uluslararası Nak. Ve Tic. Anonim Şirketinde, 29.08.2008- 22.11.2010 tarihleri arasında ise davalı Ü. B.Nak. Entrepoculuk Tic. Anonim Şirketinde çalışmıştır. Davacının ilk dönem çalışması istifa ile son bulmuş olup, davacı tarafından el yazısı ile yazılmış ve imzalanmış istifa dilekçesi ve ibraname mevcuttur. Davacı yaklaşık 2 ay aradan sonra 29.08.2008 tarihinde ise davalı şirkette çalışmaya başlamıştır. Davalı vc dava dışı şirket nezdinde geçen sürelerin işçilik alacaklarının hesabında birleştirilcbilmesi için hizmet akdi devri olması gerektiği dikkate alındığında davacının ilk dönem ve ikinci dönem çalışmaları arasında geçen 2 ay süre nedeniyle somut olayda hizmet akdinin devredildiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bu durumda, davalı şirketin sadece kendi dönem çalışması ile sorumlu tutulması gerekirken dava dışı şirkette geçen çalışmanın da talep edilen alacakların hüküm altına alınması sırasında hesaba katılması hatalı olup bozma nedenidir.
7.HD. 2014/183 E. 2014/7505 K. 07.04.2014

Somut olayda, davacı işçinin asıl işveren F.bank A.Ş.’den temizlik işi ihalesini alan alt işveren davalı şirket nezdinde çalıştığı, bu şirketin ihale süresinin 01.10.2008 tarihinde sona ermesi üzerine yeni dönemde başka bir şirkete ihalenin verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı işçinin Sosyal Güvenlik Kuruntundan celp edilen hizmet cetveline ve işe giriş bildirgesine göre davalı şirketteki çıkışının 22.10.2008 tarihinde verilmesine rağmen daha önce 01.10.2008 tarihinde 1041005 no.lu işveren
S. Group Hizmet vc İşit. A.Ş. nezdinde çalışmaya başladığı görülmektedir. Dinlenen davacı tanıkları da davacının ihaleyi yeni alan şirket nezdinde çalışmasını sürdürdüğünü beyan etmişlerdir.
Bu durumda, öncelikle mahkemece davacının yeni dönemde ihaleyi alan şirket nezdinde çalışmasına devam edip etmediğinin tereddütsüz bir şekilde belirlenmesi amacı ile dava dışı asıl işverenden ihaleyi alan yeni şirket sorularak hizmet alımı sözleşmesi celp edilmeli, davacının ihaleyi alan yeni şirket nezdinde çalışmaya devam ettiğinin anlaşılması durumunda yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda alt işverenler arasında İş Kanununun 6 nci maddesi anlamında bir işyeri devrinin olduğu, davalı işverenin daha sonraki fesih beyanının sonuca etkisinin olmadığı kabul edilerek feshe bağlı alacaklar olan dava konusu isteklerin dava edilebilme şartı oluşmadığından reddi gerekirken, eksik inceleme ile isteklerin kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2010/10634 F.. 2012/17479 K. 17.05.2012

Somut uyuşmazlıkta davalı işveren güvenlik hizmeti ile ilgili ihale bitmeden tek taraflı irade beyanı ile fesih bildiriminde bulunmuştur. İş ilişkisinin sona erdirildiği işveren tarafından açıklanmıştır. Bu olgu davacı işçi tarafından kabul edilmiş olup, tarafların iradeleri fesih noktasında birleşmiş fesih gerçekleşmiştir. Bu nedenle davacının ihale bitimi ile tekrar yeni ihaleyi alan alt işveren işçisi olarak aynı işte çalışmaya devam etmesi yeni bir iş sözleşmesi kabul edilmelidir.
Bu nedenlerle fesih gerçekleştiğinden davacı feshe bağlı kıdem ve ihbar tazminatı ile kullandırılmayan yıllık ücretli izin alacağına hak kazanacağından davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile izin alacağı talepleri açısından hesap raporu alınarak, sonucuna göre karar verilmelidir. Yazılı gerekçe ile isteklerin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/11076 E. 2012/42416 K. 12.12.2012

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, tanık anlatımlarından, davacının davalı Vakıf’a ait sitede 1/1/1992-31/12/2003 tarihleri arasında apartman görevlisi (kapıcı) olarak çalıştığı, iş aktinin söz konusu konutun üçüncü şahıslara satılması üzerine 31/12/2003 tarihinde sona erdirildiği ve davacının SGK çıkışının da bu tarihte yapıldığı, ayrıca, kıdem tazminatının da ödendiği, davacının 08/01/2004 tarihinde şahit beyanlarına göre yine aynı konutta çalışmaya devam ettiği, yapılan fesih işlemi, kısmi de olsa ödenen kıdem tazminatı, davacının fesihten 8 gün sonra tekrar başlaması ve özellikle işverenle davacı işçinin aktin feshine yönelik iradelerinin birleşmesi karşısında davacının iş aktinin 31/12/2003 tarihinde sona erdiğinin ve 8 gün sonra konutu alan üçüncü şahıslar emrinde işe başlamasının yeni bir iş akti olup, ortada işyeri devri olmadığı anlaşıldığından davanın esasına girilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi hatalıdır.
9. HD. 2011/25575 E. 2013/23663 K. 24.09.2013

Davalı S.firması tarafından davacıya 15.06.2010 tarihinde fesih bildirim inde bulunulmuştur. Buna ilişkin ihbar öneli bildirimi davacı ve davalı G. Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından dosyaya ibraz edilmiştir. Taraflar arasındaki iş
sözleşmesi davalı tarafça bildirimli olarak feshedilmiştir. Davacının iş akdi bildirim süresi sonunda feshedildiğinden yeni alt işveren nezdindeki çalışması yeni bir akdi olup, davacı feshe bağlı olan kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı talebinde bulunabilir. Mahkemece dosya içindeki bilirkişi raporu yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak davalı S.Y. Ltd şirketi yönünden davacının kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmalıdır.
9. HD. 2012/6307 E. 2014/12822 K. 16.04.2014

Mahkemece davacının davalı (i. hakkında açılan davadan feragat edilmesi nedeniyle reddine, yine diğer davalı S. firması yönünden ise davacının asıl işveren bünyesinde ihaleyi alan yeni alt işveren yanında çalışmaya devam ettiği, bu nedenle feshe bağlı kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı S. firması tarafından davacıya 15.06.2010 tarihinde fesih bildiriminde bulunulmuştur. Buna ilişkin ihtarname davacı ve davalı G E. Dağıtım A.Ş. tarafından dosyaya ibraz edilmiştir. Taraflar arasındaki iş sözleşmesi davalı tarafça haksız olarak feshedilmiştir. Davacı feshe bağlı olan kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı talebinde bulunabilir. Mahkemece dosya içindeki bilirkişi raporu yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak davacının iş akdini fesheden davalı S firması yönünden davacının kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmalıdır.
9. HD. 2012/6347 E. 2014/11843 K. 09.04.2014

Somut olayda davacı haksız olarak işten çıkartıldığını, davalı ise davacının kendilerinden sonra ihaleyi alan firmada çalışmaya devam ettiğini bu nedenle sözleşmenin feshedilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının işten ayrılıp ertesi gün ihaleyi yeni alan firmada çalışmaya başlamış olması nedeniyle sözleşmenin feshedilmediği bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı işten çıkış işleminin yapıldığı 27.09.2009 tarihinden bir gün sonra 28.09.2009 tarihinde yeni ihaleyi alan firmada çalışmaya devam etmişse de davamızda davalı şirketin 27.09.2009 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu bir fesih işlemi vardır. Zira davalı şirket düzenlemiş olduğu kıdem tazminatı bordrosu ve ibranameye göre davacıya 01.01.2003 -27.09.2009 tarihleri arası çalışması için 7.547,00 TL kıdem tazminatı ödemesi yapmıştır. İşten ayrılış bildirgesinde ise kod 05 olarak belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi gösterilmiştir. Hal böyle olunca şirket tarafından fesih işleminin gerçekleştirildiğinin ve davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağının kabulü gerekecektir. Yargılama esnasında bilirkişinin alternatifli olarak fesih işleminin gerçekleştiği ve daha önce yapılan kıdem tazminatı ödemelerinin mahsup edildiği kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı miktarlarının kabul edilmesi gerekecektir.
Mahkemece bu husus değerlendirilmeksizin hatalı değerlendirme ile hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
7. HD. 2013/2181 E. 2013/10651 K. 06.06.2013

Somut olayda, davacının iş akdi davalı G.G. Elektrik Makine San. Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti. tarafından davacıya gönderilen 06.01.2011 tarihli telgraf ile “Çalıştığınız işin (TMI / 7.5.1 Çaycuma, Erdemir-1, Erdemir-2, Karadon trafo merkezleri işletme işi) ana işvereni ile yapılan sözleşmesinin süresine bağlı olarak İşverenliğimizle akdetmiş olduğunuz belirli süreli iş akdinizin süresi 12.02.2011 tarihinde biteceğinden bu tarihten itibaren işverenliğimiz tarafından iş akdiniz yenilenmeyecektir.” denmek suretiyle feshedilmiştir. Bu nedenle davacının üst işveren yanında işine devam etmesi, alt işveren olan şirket tarafından akdin feshedildiği gerçeğini değiştirmez. Yapılan yeni bir sözleşmedir. Davanın, davalı G.G.Elektrik Makine San. Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti. yanında geçen şiire yönünden sona erdiği kabulü ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağı taleplerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar davalı T.AŞ yönünden iş akdi devam ediyorsa da, üst işveren olarak yasadan doğan sorumluluğu nedeniyle alt işveren G.G.Elektrik Makine San. Pazarlama Ve Tic. Ltd. Şti.nin borcundan sorumlu olması nedeniyle, bu şirket yanında geçen süre yönünden, alacaklardan müteselsil ve müştereken sorumlu olacağı gözönünde tutularak davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken bu alacaklar yönünden davalı T.AŞ’a yönelik davanın yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalıdır.
7. HD. 2014/6958 E. 2014/11224 K. 26.05.2014

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının, davalı alt işverenin almış olduğu ihale kapsamında belediye park ve bahçeler müdürlüğü nezdinde park ve bahçe işlerinde çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Davalı alt işverence, davacıya imzası ile tebellüğ edilen fesih bildirimi ile iş sözleşmesinin 31.12.2007 tarihinde sona ereceği bildirilmiştir. Yazı içeriğinden bu beyanın iş sözleşmesinin feshine ilişkin olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Davalı taraf aşamalardaki beyanlarında, davacının kesintisiz bir şekilde ihaleyi yeni kazanan dava dışı alt işveren nezdinde çalışmasını sürdürdüğünü, işyeri devri olduğunu ve iş sözleşmesinin feshedilmediğini ileri sürmüş ise de davacı,
01.01.2008 tarihinde ihale konusu “asfalt üretim, serme, sıkıştırma işleri” olan işlerde çalıştırılmak üzere dava dışı alt işveren nezdinde çalışmış olup, ihale konularının farklı olması vc yukarıda da izah edildiği üzere açık bir fesih bildirimi yapılması karşısında işyeri devri bulunduğu görüşüne itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının iş sözleşmesi, ihale bitimi nedeniyle davalı şirket tarafından yazılı bir fesih bildirimi ile sona erdirilmiş olduğundan, feshe bağlı alacakların hüküm altına alınması gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle kıdem, ihbar tazminatı ile varsa yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınmaması hatalı bulunmuştur.
22. HD. 2012/12410 t. 2013/1832 K. 05.02.2013

Somut olayda,davacının 02.09.1996 tarihinden itibaren farklı alt işverenlerin işçisi olarak davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı işyerinde çalıştığı, en son davalı Okyanus Şirketi nezdinde çalışmakta iken emeklilik nedeniyle işten ayrıldığı görülmektedir. Davacının 14.04.2004-12.07.2007 döneminde farklı altişveren nezdinde geçen çalışmaları için açtığı davada kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabul edildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda 13.07.2007 tarihinden itibaren davacının ihaleyi yeni alan altişveren yanındaki çalışmasının yeni bir iş sözleşmesi olduğu kabul edilmelidir. 02.09.1996-14.04.2004 dönemindeki çalışmalar için hesaplanan kıdem tazminatı alacağından sadece davalı asıl işveren Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı sorumlu tutulmalıdır. Aynı şekilde 02.09.1996-12.07.2007 dönemi için hesaplanan yıllık izin alacağı da davalının zamanaşımı itirazı dikkate alınarak hesaplanmalı ve hesaplanan miktardan sadece davalı asıl işveren Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı sorumlu tutulmalıdır. 13.07.2007- 31.08.2010 tarihleri arasındaki çalışmalar için hesaplanan kıdem tazminatı ve yıllık izin alacaklarından ise davalı asıl işveren Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve son alt işveren olması dolayısıyla davalı Okyanus Şirketi müteselsilen sorumlu tutulmalıdır. Açıklanan hususlar değerlendirilmcksizin yazılı şekilde tüm dönem çalışmalarından davalı alt işverenin de sorumlu tutulması ve zamanaşımı itirazının da dikkate alınmaması suretiyle talep konusu alacakların hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/25933 E. 2013/16590 K. 04.07.2013

Somut olayda, ihbar olunan şirket tarafından bilirkişi raporundan sonra dosyaya, ödeme içeriğinde “kıdem tazminatı” olduğu belirtilen birden çok banka dekontu, 12.04.2010 tarihli fesih ihtarnamesi ve yıllık izin belgeleri sunulduğu halde, mahkemece ödeme defi mahiyeti taşıyan bu belgeler dikkate alınmaksızın hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının 07.06.2010 tarihine kadar O.İlaçlama şirketinde, 08.06.2010-14.02.2011 tarihinde ise ihaleyi yeni kazanan şirket nezdinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacı, O. İlaçlama şirketi
tarafından ihbar öneli verilmek suretiyle iş sözleşmesinin feshinden sonra hiç ara vermeden ihaleyi yeni kazanan şirkette çalışmaya devam etmiş ise de, davacının iş sözleşmesi O.İlaçlama şirketince fesih bildirimi ile sona erdirildiğinden, davacı ile ihaleyi yeni kazanan şirket arasında yeni bir iş sözleşmesinin kurulduğunu kabul etmek gerekir. Bu durumda davacının O. İlaçlama şirketinde iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki son ücreti üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalı, iş sözleşmesi ihbar öneli verilmek suretiyle feshedildiğinden ihbar tazminatı talebi ise reddedilmelidir. Davacının sonraki dönem çalışmasında ise hizmet süresi bir (1) yılın altında olduğundan kıdem tazminatı talebi reddedilmeli, ihbar öneli verilmek suretiyle iş sözleşmesinin feshedildiği kanıtlanamadığından dört haftalık ihbar tazminatı hüküm altına alınmalıdır. Ayrıca, mahkemece, davacıya banka dekontlarına karşı diyecekleri sorulmalı, bu belgelerde belirtilen miktarların kıdem tazminatı için ödendiğinin tespiti halinde, bu miktarlar bilirkişi tarafından belirlenen kıdem tazminatından mahsup edilmeli, keza yıllık izin belgeleri bir değerlendirmeye tabi tutularak davacının yıllık ücretli izin alacağına hak kazanıp kazanmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
22. HD. 2014/7031 E. 2014/8955 K. 22.04.2014

Somut olay yönünden davacı işçinin iş sözleşmesinin 10.2.2004 tarihinde ihale süresi sona eren işverence feshedildiği hususu, iddia, savunma ve özellikle davalı tarafından bildirilen tanık beyanları ile kanıtlanmış olup, fesih bildirimi muhatabına ulaşmakla sonuçlarını doğurmuştur.
Belirtmek gerekir ki, fesih bildiriminin yazılı olarak yapılmamış olması sonuca etkili değildir. Nitekim mahkemece, davacı ile aynı durumda olan bazı işçiler yönünden yeni alt işverenle olan çalışmanın yeni bir iş ilişkisi olduğu gerekçesiyle kıdem tazminatı isteğinin kabulüne dair kararlar da verilmiştir(Ankara 5. İş Mahkemesi, 15.4.2008 gün 2005/ 1134 E, 2008/ 138 K.).
Davacı işçiye yapılan fesih bildirimin ardından sonraki alt işveren nezdinde çalışmaya başlaması yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir.
Böyle olunca davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü gerekir. Mahkemece, dosya içindeki bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmelidir.
9. HD. 2010/44979 E. 2010/41726 K. 28.12.2010

Davalı-karşı davacı işçi, davacı-karşı davalı Şirketin M. A.Ş. deki sözleşmesinin 31/5/2006 tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin yenilenmemesi nedeni ile müvekkilinin iş akdinin bildirimsiz ve haksız sona erdirdiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı talep etmiştir.
Davacı-karşı davalı Şirket, sürenin bitmesi nedeniyle davalı işçi ve diğer çalışanlara gerekli ilan vc duyurular yapılarak müvekkili şirketin Ankara’da bulunan 32 adet işyerinin isim ve adresleri ile bildirildiğini herhangi birisine seçmeleri, seçmezlerse tebliğde yazılı işyerlerinde göreve başlamalarının istendiğini, işin gereği olarak yapılan işyeri değişikliğini çoğu işçinin kabul ederek, çalışmalarını yeni işyerinde sürdürdüklerini ancak aralarında davalının da bulunduğu 8 işçinin çalışmak istedikleri işyerini seçmedikleri gibi kendilerine bildirilen görev yerlerine gitmeyerek iş akdine 4857 sayılı kanunun 17. Maddesi hükümlerine aykırı olarak sona erdirdiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Mahkemece; davacının dava dışı M. fabrikası işyerindeki yemek ihalesi işini kaybedip ihalenin yeni bir şirket tarafından kazanılmasından sonra davalının çalışmasına ara vermeksizin ihaleyi yeni kazanan şirketin çalışanı olarak ilişkisini devam ettirdiği, hizmet ilişkisinin sona ermediği, işyerinin veya iş sözleşmesinin devri bulunduğu, hizmet ilişkisi sona ermediği için kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Dinlenilen tanık beyanlarından sözleşmenin bittiği 31.05.2006 tarihinde davalı işveren tarafından davacıdan istifa dilekçesi talep edilmiştir. İstifa dilekçesi vermemesi halinde işten çıkıp gitmesi söylenmiştir. Davacı dilekçeyi imzalamadığından sözleşmesi işveren tarafından feshedilmiştir. Bu nedenle yeni ihale alan şirketle arada sözleşme ilişkisi kurulmadan önce davacı-karşı davalı Şirket tarafından davacının sözleşmesi feshedilmiştir. Bu tarihten sonra ihaleyi alan şirketle yapılan sözleşme yeni bir sözleşme niteliğindedir. Nitekim, Dairemizce daha önce aynı konuda verilen kararlar da bu yöndedir. (Dairemiz; Esas No:2007/36150 Karar No : 2008/35537 ve Esas No: 2008/12411 Karar No: 2009/33990 sayılı kararları )
Kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar vermek gerekirken reddedilmesi hatalıdır.
9. HD. 2009/24004 E. 2010/19988 K. 22.06.2010

Somut olay yönünden davacı işçinin iş sözleşmesinin 10.02.2004 tarihinde ihale süresi sona eren işverence feshedildiği hususu, iddia, savunma ve özellikle davalı tarafından bildirilen tanık beyanları ile kanıtlanmış olup, fesih bildirimi muhatabına ulaşmakla sonuçlarını doğurmuştur.
Belirtmek gerekir ki, fesih bildiriminin yazılı olarak yapılmamış olması sonuca etkili değildir. Nitekim mahkemece, davacı ile aynı durumda olan bazı işçiler yönünden yeni alt işverenle olan çalışmanın yeni bir iş ilişkisi olduğu gerekçesiyle kıdem tazminatı isteğinin kabulüne dair kararlar da verilmiştir(Ankara 5. İş Mahkemesi, 15.4.2008 gün 2005/ 1134 E, 2008/ 138 K.).
Davacı işçiye yapılan fesih bildirimin ardından sonraki alt işveren nezdinde çalışmaya başlaması yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir. Böyle olunca davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü gerekir.
Mahkemece, dosya içindeki bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmelidir.
9. HD. 2009/26401 E. 2009/35171 K. 15.12.2009

Somııt olayda davacının iş sözleşmesinin ihale bitimi tarihinde feshedildiği yönünden yazılı bir fesih bildirimi bulunmasa da, davalı tarafça ihbar ve kıdem tazminatlarından da söz edilen bir ibranameye dayanılmış olması işçiye bir fesih bildiriminde bulunulduğunu göstermektedir.
Dairemizin ilke kararlarında, ihale bitiminde iş sözleşmesinin sona erdirilmediği hallerde devam eden iş sözleşmelerinin değişen alt işverene geçeceği vurgulanmış, işveren ya da işçi tarafından bu aşamada gerçekleştirilen fesih beyanının ardından yeni alt işverene bağlı olarak geçen çalışmaların yeni bir iş sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir(Yargıtay 9.HD. 18.9.2008 gün 2006/ 26306 E, 2008/ 23980 K.).
Öte yandan davacı işçinin Bölge Çalışma Müdürlüğüne yapmış olduğu şikayet üzerine işyerinde inceleme yapan iş müfettişinin tutuğu tutanakta, alt işveren tarafından ihale bitim tarihi olan 28.2.2007 tarihinde davacının iş sözleşmesinin feshedildiği bilgisine yer verilmiş ve aynı tutanakta davacı işçiye kıdem tazminatı olarak bir miktar ödeme yapıldığı açıklanmıştır. Sözü edilen tutanağa davalı şirketin kaşesi basılmış ve davalı işveren adına imzaya yetkili işveren vekili tarafından imzalanmıştır. Bu durumda, davacı işçinin iş sözleşmesinin alt işveren tarafından ihale bitiminde feshedildiği konusunda her iki taraf iradeleri birleşmiştir. Davacının daha sonra ihaleyi alan alt işveren yanında işe başlaması yeni bir iş sözleşmesi olarak değerlendirilmelidir.
Bu durumda davacı işçinin feshe bağlı hakları davalı işverenden talebi mümkün olup, dosya içinde bulunan bilgi ve belgelerle, bölge çalışma müdürlüğü evrakı bir değerlendirmeye tabi tutularak ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti yönünden birkararverilmelidir. Mahkemece hatalı değerlendirme ile isteklerin reddi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2008/34552 E. 2009/12737 K. 05.05.2009

Somut olayda davacı davalı şirketteki çalışmasının ihale süresinin bitmesi ile sonlanmasından sonra ara vermeden yeni ihaleyi alan şirkette çalışmaya devam etmiştir. Davalı şirket tarafından yapılan bir fesih bulunmadığına, SGK’ya verilen çıkış bildirimi tek başına yeterli olmadığına göre davacının iş sözleşmesinin feshinden sözedilemez. İş akdi ihaleyi yeri alan işveren nezdinde devam ettiği için davacının feshe bağlı haklardan olan kıdem ve ihbar tazminatı ile izin ücreti talep etmesi mümkün değildir. Davanın reddi yerine kabulü hatalıdır.
9. HD. 2011/51590 E. 2012/27927 K. 10.09.2012

Somut olayda; davacı işçinin kabul edilen 31.12.2010 fesih tarihinden 1 gün sonraki 01.01.2011 tarihinden itibaren kurum kayıtlarına göre aynı Devlet Hastanesinde faaliyet gösterdiği anlaşılan A. Şirketi’nden çalışmaları bildirilmiştir. Davacı hakkında yapılmış bir fesih işlemi bulunmayıp, davalı asıl işverene ait işyerinde aralıksız çalışmaya devam etmiştir. Sadece SGK gereği giriş çıkış yapılması fesih niteliğinde değildir. Böyle olunca feshe bağlı kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı isteklerinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/21939 E. 2013/16220 K. 03.10.2013

Somut olayda; davacı işçinin kabul edilen 31.12.2010 fesih tarihinden 1 gün sonraki 01.01.2011 tarihinden itibaren kurum kayıtlarına göre aynı devlet hastanesinde faaliyet gösterdiği anlaşılan A.Şirketimden çalışmaları bildirilmiştir.
Davacı hakkında yapılmış bir fesih işlemi bulunmayıp, aynı yer ve işte aralıksız çalışmaya devam etmiştir. Sadece SGK gereği giriş çıkış yapılması fesih niteliğinde değildir. Böyle olunca feshe bağlı kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı isteklerinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Bu davada alt işverene dava açılmış miktarlar da talep edildiği gibi hüküm altına alınan diğer miktarlar içinde ayrıca alt işverene dava açılması mümkündür. Böyle olunca hükmedilen tüm miktarların tahsilde mükerrerliği neden olmayacak şekilde kabulüne karar verilmesi gerekirken bu ibareye yer verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
22. HD. 2013/14108 E. 2014/16814 K. 11.06.2014

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının, davalı alt işverenin almış olduğu ihale kapsamında Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğü nezdinde park ve bahçe işlerinde çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Davalı alt işverence, davacıya imzası ile tebellüğ edilen fesih bildirimi ile iş sözleşmesinin 31.12.2007 tarihinde sona ereceği bildirilmiştir. Yazı içeriğinden bu beyanın iş sözleşmesinin feshine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı taraf aşamalardaki beyanlarında, davacının kesintisiz bir şekilde ihaleyi yeni kazanan dava dışı alt işveren nezdinde çalışmasını sürdürdüğünü, iş yeri devri olduğunu ve iş sözleşmesinin feshedilmediğini ileri sürmüş ise de davacı, 01.01.2008 tarihinde ihale konusu “asfalt üretim, senne, sıkıştırma işleri” olan işlerde çalıştırılmak üzere dava dışı alt işveren nezdinde çalışmış olup, ihale konularının farklı olması ve yukarıda da izah edildiği üzere açık bir fesih bildirimi yapılması karşısında işyeri devri bulunduğu görüşüne itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının iş sözleşmesi, ihale bitimi nedeniyle davalı şirket tarafından yazılı bir fesih bildirimi ile feshedildiğinden, feshe bağlı alacakların hüküm altına alınması gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle kıdem, ihbar tazminatı ile varsa yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınmaması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2011/7592 E. 2013/13087 K. 02.05.2013

Somut olayda davacının, davalı alt işverenin almış olduğu ihale kapsamında B.Belediye Başkanlığı Park ve Bahçeler Müdürlüğü nezdinde park ve bahçe işlerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Davalı alt işveren tarafından davacıya imza karşılığı tebellüğ edilen fesih bildiriminde belediye başkanlığı ile yapılan sözleşmenin 31.12.2007 tarihinde sona ereceğinden söz edilerek iş sözleşmesinin de bu tarihte sona ereceği belirtilmiştir. Yazı içeriğinden bu beyanın iş sözleşmesinin feshi niteliğinde olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Davalı taraf, davacının kesintisiz bir şekilde ihaleyi yeni kazanan dava dışı alt işveren nezdinde çalışmasını sürdürdüğünü, işyeri devri olduğunu ve iş sözleşmesinin feshedilmediğini ileri sürmüş ise de davacı, 01.01.2008 tarihinde ihale konusu “asfalt üretim, serme, sıkıştırma işleri” olan işlerde çalıştırılmak üzere dava dışı alt işveren nezdinde çalışmış olup, ihale konularının farklı olması ve yukarıda da izah edildiği üzere açık bir fesih bildirimi yapılması karşısında işyeri devri bulunduğu görüşüne itibar edilmemiştir.
Açıklanan sebeplerle, davacının iş sözleşmesi, ihale süresinin bitimi sebebiyle davalı şirket tarafından yazılı bir fesih bildirimi ile sona erdirilmiş olduğundan, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi, feshe bağlı kıdem, ihbar tazminatı ile varsa yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/12409 E. 2013/2330 K. 08.02.2013

Somut olayda, davacı bir önceki alt işveren (dava dışı P.Sosyal Hizmetler Ltd. Şti.) tarafından hizmet alım sözleşmesi bitmeden Ümraniye’deki işyerinde çalışması yönünde yapılan teklifi, işyerlerinin farklı yerlerde olması sebebiyle çalışma şartlarında esaslı değişiklik yapıldığı için eylemli olarak kabul etmemiş ve böylece iş sözleşmesini haklı olarak feshetmiştir. Bu durumda, davacının sonraki çalışmasının (ayrı bir alt işverene bağlı olarak geçen) ayrı bir iş sözleşmesine tabi olarak geçtiğinin kabulü gerekir. Buna göre son döneme (31.12.2009-31.12.2010 tarihleri arasındaki döneme) ilişkin ihbar ve kıdem tazminatı hüküm altına alınmalı, önceki sözleşme dönemi için ise, o dönemdeki ücret ve hizmet süresi esas alınarak hesaplanacak kıdem tazminatına hükmedilmcii, ihbar tazminatı talebi ise reddedilmelidir
22. HD. 2013/10687 E. 2014/12605 K. 13.05.2014

Somut olayda, davacının ihale süresi sona eren alt işverene bağlı gerçekleşen çalışına süresinin 01.09.2013 tarihinde sona erdiği, 05.09.2013 tarihi itibari ile işçinin başka bir alt işverene bağlı olarak asıl işverene ait iş yerinde çalışmaya devam ettiği görülmekte ise de; ihale süresi sona eren alt işveren tarafından 29.07.2013 tarihinde düzenlenen bildirimde, davacıya daha evvel iş sözleşmesinin 20.07.2013 tarihinde sona erdirileceğinin bildirildiği ancak fesih tarihinin 01.09.2013 tarihine kadar uzadığının beyan edildiği anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, 29.07.2013 tarihli bu belge içeriği ile işçiye iş sözleşmesinin 01.09.2013 tarihinde sona ereceği bildirilmek sureti ile işveren tarafından fesih iradesinin açıklandığı sabittir. Bu durumda, davacının 05.09.2013 tarihinde başlayan çalışmasının yeni bir iş sözleşmesine bağlı olarak gerçekleştiği ve alt işverenler arasında iş yeri devri ilişkisinin bulunamadığı kabul edilmelidir. Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi vc hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, kıdem ve ihbar tazminatı ve yıllık izin ücret alacakları yönünden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir.
22. HD. 2014/20998 E. 2014/26331 K. 30.09.2014

Somut olayda; davacı işçi dava dilekçesinde iş akdinin hakiz ve bildirimsiz olarak feshedildiğini iddia etmiştir. Davalı ise davacının iş akdinin zorunluluktan dolayı feshedildiğini savunmuştur. Davacı ve arkadaşları tarafından gönderilen 28.08.2009 tarihli ihtarnamede 3 aylık ücretini ödenmediği, iş akdini İş Kanunu’nun 24/11 maddesi uyarınca haklı nedenle feshettikleri bildirmiştir. Dosyadaki ödeme belgelerine vc davalının cevabına göre davacının ücret alacaklarının fesihten sonra davacıya ödendiği anlaşılmaktadır. Fesih tarihi itibarıyla davacının ücret alacakları olup işçinin bu gerekçe ile feshi haklı nedene dayanmaktadır. Her ne kadar davacının yeni alt işveren nezdinde fesihten 11 gün sonra çalışmasına devam ettiği dosya kapsamından anlaşılmakta ise de fesih bozucu yenilik doğuran bir hukuki işlem olmakla taraflar arasındaki hizmet akdi sona ermiştir.
Davacının davalıdan sonraki alt işveren nezdindeki çalışması yeni bir hizmet aktidir. Bu itibarla davacının kıdem tazminatı talebinin hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2014/14034 E. 2014/16094 K.

Somut olayda, alt işveren M.Liman Hizmetleri Denizcilik Nakliyat Tic. Ltd.Şti. 31.08.2011 tarihinde ihale süresi biterek asıl işverene ait iş yerinden ayrılmıştır. Davacı ihtarname çekmesine rağmen davacıya çalışacak yeni işyeri göstermemiştir. Davacı ihtarnamede yeni iş yeri gösterilmemesi halinde iş akdini kendisinin feshedeceğini bildirdiğinden iş akdi sona ermiştir ve fesih haklı nedene dayanmaktadır.
Asıl işveren M.Uluslararası Liman İşletmeciliği AŞ.‘de araya fasıla girdikten sonra 20.09.2011 tarihinde işe başlaması artık yeni bir iş akdi olarak yorumlanmalıdır. Bu nedenle davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekirken reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
7. HD. 2013/15698 E. 2014/315 K. 15.01.2014

Davacı P. şirketinin ihale ile temizlik işlerini üstlenen davalı şirketler nezdinde çalıştığın, taşeronlar değişse bile çalışmasını sürdürdüğünü, hizmet akdine haksız son verildiğini iddia ederek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalılardan M. Temizlik vc Güvenlik Sis. Ltd. Şirketi A. Temizlik Hiz. San. Tic. Ltd. şirketinden sonra ihaleyi kendilerinin kazandığını ve bu şirketle davacının kendi şirketlerinde çalışması konusunda anlaştıklarını ihbar tazminatını ödemeye hazır olduklarını ancak davanın kendi şirketlerinde çalıştığı süreye göre kıdem tazminatını hak etmediğini savunmuştur.
Mahkemece davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere haiz olduğu ve işyeri devrinin bulunmadığı belirtilerek her iki şirkette geçen çalışmaları ayrı ayrı değerlendirilerek istekler kısmen hüküm altına alınmıştır.
Davacı dava dışı P. şirketine ait fabrika da taşeron firma A.Ltd.şirketinin temizlik elamanı olarak çalışmaya başlamış bilahare de M.Ltd.şirketinde çalışmasını sürdürmüştür. Yani taşeronlar değişse de davacı çalışmaya devam etmiştir. Üstelik davalı M. Ltd.şirketi ihaleyi kazandıktan sonra davacının kendi şirketlerinde çalışmaya devam etmesi konusunda diğer davalı A. Ltd. şirketiyle anlaşmaya vardıklarını belirtmiştir.
Davacının yaptığı işte ve işyerinde değişiklik olmamıştır. Bu sebeple her iki şirket farklı tüzel kişiliklere sahip olsa da davacının işyerinde yeni ihale sonrasında çalışmaya devam etmesi konusunda anlaşmış olmaları karşısında son işveren M.Ltd.şirketi tüm çalışma süresi yönünden kıdem ve ihbar tazminatından sorumlu olduğu gibi A. Ltd.şirketi de kendi çalıştırdığı dönem için o dönemdeki ücretine göre hesaplanacak kıdem tazminatından müşterek müteselsilen sorumlu olacaktır.
Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2006/6986 E. 2006/29010 K. 06.11.2006

Mahkemece davacının K.Büyükşehir Belediye Başkanlığı ‘nin taşeronluğu olan iş yerlerinde çalıştığı kabul edilerek emeklilik nedeni ile kıdem tazminatı alacağına hükmedilmiş ise de, dosyada davacının Belediye nezdinde iş yapan taşeron şirketlerde çalıştığı iddia edilen dönemlerde bu şirketlerin Belediye nezdinde ihale aldıklarına ilişkin dosyada herhangi bilgi ve belgenin olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece davacının çalıştığını iddia ettiği 08.05.2003 ile 24.06.2008 tarihleri arasında çalışması görülen iş yerlerinin kime ait olduğu ve bu iş yerlerinin belediyeden ihale alıp almadıkları, ayrıca ihale almış iseler davacının belediyeden alınan işlerde çalışıp çalışmadığı araştırılarak asıl işveren olduğu iddia edilen belediyenin sorumluluğu tespit edilmesi gerekirken bu konuda araştırma yapılmadan karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2010/12091 E. 2012/17152 K. 15.04.2012

Davacı vekili; müvekkilinin mağaza müdürü olarak davalı işyerinde çalışırken, işverenden izin alarak Ankara’ya Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın memur sınavına gittiği halde işverenin işe izinsiz gelmediği gerekçesiyle iş akdini haksız feshettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla; kıdem-ihbar tazminatları, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve kötü niyet tazminatı alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının 17.09.2001 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığım, daha önceki işvereniyle aynı olmadığını, iş akdinin 17-18.04.2004 ve 27-28.04.2004 tarihlerindeki devamsızlığı nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece davacının iş akdinin davalı işverence haksız olarak feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin gerekçesinde davacının hizmet döküm cetvelinde 01.10.1998- 31.05.2001 tarihleri arasında çalışması bulunan C.H.-M.H. adi ortaklığına ait Ç.Giysi unvanlı işyerinin adreslerinin aynı olduğu, işverenlcrce şirketleşmeye gidildiği, bu nedenle bu kişilerle davalı şirket arasında şirketleşme nedeniyle işyeri devri olduğunun kabul edildiği açıklanmıştır.
Somut olayda ; işverenler arasında şirketleşme nedeniyle işyeri devri bulunduğu açıktır. Bu durumda ; davacının devir tarihine kadar doğmuş bulunan fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacaklarından davalı şirket devreden işverenlerle birlikte müştereken ve müteselsilen, devir tarihinden sonra doğan kısımlarından ise tek başına olmak üzere tamamından sorumlu olduğu halde mahkemece sadece devir tarihinden sonraki kısımlardan sorumlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2008/41942 E. 2010/34428 K. 23/11/2010
2. Şirketleşme nedeniyle önceki işveren devirden sonraki borçlardan sorumlu değildir. Devralan şirket tüm borçlardan sorumludur.
Somut olayda ;dosya içerisinde mevcut SSK Hizmet Döküm Cetveli ve diğer belgelerin incelenmesinde ;davacının 28.10.1995-30.03.2003- tarilıleri arasında davalı M.B.’a ait iş yerinde çalıştığı, gerçek kişi tarafından şirketleşmeye gidilmesinden sonra ise 04.04.2003-23.06.2005 tarihleri arasında diğer davalı A. PVC Alüminyum Doğ.San ve Tic. Ltd. Şti bağlı olarak çalışmaya devam ettiği ve kesintisiz 9 Yıl 7 Ay 24 gün hizmetinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda izah olunan işyerinin devri halinde işçilik alacaklarından sorumluluk prensiplerine göre, davalı şirket yönünden tüm çalışma süresi üzerinden belirlenen 4.687.22 TL kıdem tazminatına hükmedilip, bu miktarın
2.260.5 TL sından davalı M.B.’ın müteselsilen sorumlu olduğu yönünde hüküm kurulması gerekirken, davalı şirketten 4.687.22 TL . davalı M.B. ‘dan 2.260.5 TL olarak ayrı ayrı kıdem tazminatı tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2008/42615 E. 2010/33677 K. 11/11/2010

Davacının davalı H.K. yanında işe girdiği işyerinin şirketleştiği aynı yerde çalışmaya devam eden davacının hizmet akdinin Ltd. Şirket tarafından feshedildiği uyuşmazlık konusu değildir.
Böyle olunca H.K. şirketleşme tarihi itibarı ile o tarihteki ücretten hesaplanacak kıdem tazminatı miktarından ve kendi döneminde oluşan fazla mesai, hafta ve genel tatil alacaklarından sorumludur.
Böyle olunca H.K. hakkında husumetten ret kararı verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2006/13726 E. 2006/33015 K. 14.12.2006

Davacının çalışmasının 1988-1997 tarihler arası R.A. işverenliğinde, 1998-2005 tarihler arası davalı şirket işverenliğinde geçmiştir. İş sözleşmesi davalı şirket döneminde feshedildiğinden davalı şirket ihbar tazminatı ve tüm süre yönünden kıdem tazminatından sorumludur. Davalı R.A. ise sadece kendi dönemi ve işyerinde gerçekleşen şirketleşme sebebi ile işyerinin şirkete devredildiği tarihteki ücret seviyesi ile kendi döneminde geçen süre ile sınırlı olarak kıdem tazminatından sorumludur.
Böyle olunca H.K. hakkında husumetten ret kararı verilmesi hatalıdır.
22.HD. 2012/26099 E. 2013/17426 K. 12.07.2013

Tüm bu tespitler karşısında davanın yöneltileceği davalının hangi şirket ya da şirketler olması gerektiği hususunda tereddüt hasıl olmaktadır. Sıralanan tespitlerdeki çelişkilerin giderilmesi suretiyle yukarıda ünvanları belirtilen şirketlerin aynı anda ticari faaliyetlerini sürdürüp sürdürmedikleri net bir şekilde tespit edilmelidir. Aynı anda ticari faaliyetin devamı söz konusu ise birlikte istihdam ve devir hususları üzerinde durulmalıdır. Aksi bir tespit halinde yani bu şirketlerin temelde aynı şirket olduğu isim ünvan değişikliğine dair işlemler söz konusu olduğunun anlaşılması halinde ise en son şirketin unvanı nazara alınarak davanın esası hakkında bir karar verilmeli diğer davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece davalıların taraf sıfatını haiz olup olmadıkları çelişkiye yer vermeyecek biçimde belirlenmeden, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozma nedenidir.
7.HD . 2013/7090 E. 2013/12717 K. 05.07.2013

Somut olayda davacı işçi 09.03.1998 tarihine kadar davalılardan gerçek şahıs yanında çalışmış, daha sonra diğer davalı şirket işçisi olarak çalışmaya devam etmiştir.
Dairemizin yukarıda da açıklanan ilkelerine göre şahıs firmasının şirkete dönüşmesi halinde işyeri devri kuralları işletilmelidir. İşyeri devrinde ise devreden işverenin devirden sonraki işçilik alacaklarından sorumlu tutulması mümkün olmaz.
Davalı gerçek şahsın devirden sonraki borçlardan sorumlu tutulması hatalıdır. Bilirkişi raporunda işyeri devri kurallarına göre devreden ve devralan sorumlulukları belirlenmiş olup anılan rapor bir değerlendirmeye tabi tutularak yukarıdaki esaslar dahilinde davalıların işçilik alacaklarından sorumlulukları belirlenmelidir.
9.HD. 2009/27247 E. 2012/560 K. 17.01.2012

Somut olayda, davacının dava dışı E. şirketi bünyesinde 14.10.2003- 31.12.2006 tarihleri arasında davalı kooperatife ait bina inşaatı işinde bekçi olarak çalışmakta iken davalı kooperatife ait bu binada oturduğu sabittir. Davalı işyerinde ise sigorta prim kaydı ödemesi gözükmemekle birlikte 23.07.2007 tanzim tarihli ibraname uyarınca inşaatın bittiği Ocak 2007 tarihinden beri geçici olarak davacının oturduğu ve bu arada haftada 2 saat kadar kooperatif binaları ile ilgili yaptığı belli bir düzeni olmayan işler nedeni ile davacıya 4.000,00 TL ödeneceğinin belirlendiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca davacının dava dışı şirketteki bekçi olarak çalışmasının, inşaatın bitmesi üzerine davalı kooperatifte kapıcılık hizmetleri vermek olarak değiştiği, çalışmasının kesintisiz olarak davalı kooperatife ait binaya hasrettiği, davalı kooperatif ile dava dışı şirket arasındaki ilişkinin kendilerini bağlayacağı, davacı işçi yönünden yukarıdaki açıklamalar da gözetildiğinde bunun bir iş sözleşmesinin devri niteliğinde olduğu ve dolayısıyla iş yeri devri hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmakla; davacının hizmet süresi belirlenirken dava dışı E. şirketindeki mevcut çalışma süresi ile davalı kooperatif bünyesindeki çalışma süresi toplanarak talep konusu tüm alacakların buna göre değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
7.HD. 2013/2899 E. 2013/6085 K. 10.04.2013

Dava dilekçesinde ilk çalışmanın P. İnşaat A.Ş de başladığını, inşaatların bitimi ile birlikte yönetimin P. Konakları olarak devam ettiğini, çalışmanın da aynı çatı altında devam ettiği farklı çalışma dönemlerinde işverenlerinin aynı olduğunu, bu husus da tanık listesi de belirtilerek çalışmasını kesintisiz ve bir bütün olarak değerlendirilip alacakların buna göre hesap edilmesini dava konusu yapıp, bu şekilde talepte bulunulduğu halde, sadece P. Konakları Yönetimi nezdindeki çalışmasının tek dönem kabul edilerek, çalışma süresinin bir bütün olarak ne kadar süre devam ettiğinin tespit edilmemesi, çalışma süresinin eksik hesap edilmesi ve buna bağlı olarak varsa alacakların değerlendirilmesinde tartışma ve çelişkiye yer verilmiş olması, ayrıca P. İnşaat AŞ. İle son işveren olduğu anlaşılan P. Konakları Yönetiminin aynı olup olmadıkları, şayet aynı işveren ise, dava dışı P. İnşaat San.veTic.Ltd.Şirketinitı davaya dahil edilmesi hususunun göz ardı edilmesi, şayet işverenler ayrı ise, sahipleri arasındaki irtibat durumunu net olarak tespit edip değerlendirmenin buna göre yapılmamış olması hatalı olmuştur.
Mahkemece tarafların ve sair delillerin bir bütün olarak değerlendirilip toplam çalışma süresinin ve gerçek hak edişin buna göre hesap edilmesi yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozma nedenidir.
7.HD. 2013/4534 E. 2013/13071 K. 10.07.2013

Somut olayda, davacı 03/07/2003 tarihinde çalışmaya başladığını iddia etmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde davacının siteyi inşa eden ve satışını yapan E. ve Ortakları İnşaat ve Ticaret A.Ş. firmasında çalışmaya başladığını ve bilahare 13/03/2009 tarihinde site müdürü olarak işe alındığını bildinniştir. Davacı tarafın iddiası ve davalı tarafın tevdii savunması karşısında site inşaatı ve satışını yapan şirket çalışanı olarak işe başlayan davacının sitenin tamamlanması üzerine çalışmaya devam etmesinin işyeri devri esası kapsamında değerlendirilerek ve davacıya ait hizmet cetveli getirtilerek davacının hizmet süresinin belirlenmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle sadece davalı yanında çalışmanın esas alınması hatalıdır.
9.HD. 2012/24147 E. 2014/26504 K. 15/09/2014

İşyeri devrinin yapıldığı tarihte davacı işyerinde çalışmadığından ve iş sözleşmesi bütün hak ve borçları ile devralana geçmediğinden daha açık bir anlatımla hizmet akdi devri söz konusu olmadığından somut olayda 4857 sayılı Yasanın 6.maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Ancak devir işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 179.maddesi gereğince bir mal varlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifi ile birlikte devir alan kimse önceki borçlu ile birlikte müteselsilen işletmenin borçlarından sorumlu olacağından davalı H.F. diğer davalı S.F.’ın davacıya olan borçlarından S.F.’la birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır. Hal böyle olduğu halde davalı H.F.’ın yalnızca kendi dönemi ile ilgili işçilik alacaklarından sorumlu tutulmuş olması hatalı olup bu durum kararı temyiz eden davalı S.F.’ın da hak alanını ilgilendirdiğinden karar bu nedenle bozulmalıdır.
7.HD. 2013/26487 E. 2014/6912 K. 16.03.2014

Somut olayda işçi, M. A. A.Ş. işyerinde gazeteci olarak 27.01.2002- 09.06.2004 arasında çalışmıştır. Davacı, bu işverene karşı açmış olduğu işçilik alacakları davasını kazanmış ve M. A. A.Ş.’ye karşı icra takibi yapmış, alacaklarını kısmen tahsil etmiştir.
M. A. Şirketine TMSF tarafından el konulmuş ve bu işyeri 25.04.2008 tarihinde A.-S.İktisadî bütünlüğü içindeki davalı T. R.Şirketine satılmıştır. İşbu dava ise 05.10.2010 tarihinde açılmıştır.
Basın işyerinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki ilişkilerde uygulanan 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında ki Kanunda, (satış suretiyle de olsa) işyeri devri halinde devir tarihine kadar doğmuş işçilik alacaklarından sorumluluk esasları belirlenmemiştir. Bu durumda anılan yasaya tabi çalışanlar bakımından işyeri devrinin işçilik alacaklarına etkileri hususunda kanun boşluğundan söz edilir. Yasal boşluğun genel kanun niteliğindeki Borçlar Kanunu hükümleri ile doldurulması gerekir.
Borçlar Kanununun 179. maddesinde, “Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar” şeklinde kurala yer verilmiştir.
Aynı şekilde 6098 Sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 198 ve devamı maddelerine göre de; borçlu değişmiş olsa bile, alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar dışındaki bağlı hakları saklı kalır. Bir malvarlığını ya da işletmeyi iktisadi bütünlük içinde tümüyle devralan, malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumludur (TBK.nun 202. mad.).
İşyerine ilişkin ihale sözleşmesinde, geçmiş dönem borçlarının ihale bedelinden ödeneceği, mevcut çalışanlar ve demirbaşların ihaleyi kazanan şirkete devrolunmuş sayılacağı, çalışanların bütün hak ve alacaklarından ihaleyi alan şirketin sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Davacı, devir tarihinde bu işyerinde çalışmıyor olsa da, ihale sözleşmesine göre davalı şirket İktisadî bütünlük içinde tüm hak vc borçları ile birlikte işyerini devraldığından devir sözleşmesine mevcut ve doğacak borçların devir kapsamında olmadığı yönünde hüküm konulması, işçilik alacaklarının tahsilini olumsuz etkileyebileceğinden geçerli sayılmamalıdır. Çünkü devreden işverenin malvarlığı devir sebebiyle ortadan kalkmış, devralan işveren de devir anında doğmuş bulunan borçları ödememiş, aksine devir öncesi borçlardan sorumlu olmadığı yönünde devir sözleşmesine hüküm konulmuştur. Bu durumda iş sözleşmesinin feshinden sonra işyeri devri yoluyla mahkeme ilamlarının etkisiz kılınması imkan dahilinde olduğundan İş Hukukunun işçi lehine yorum ilkesi gereği olarak Borçlar Kanununun 179. maddesi (6098 sayılı TBK. nun 198-202 nci maddeleri) çerçevesinde işçi yararına çözüme gidilmelidir. Nitekim Dairemizin emsal nitelikteki 08/12/2009 gün ve 2009/30590 Esas 33868 Karar sayılı ilamında da aynı yaklaşım şekli benimsenmiştir.
Yapılan bu açıklamalara göre, Mahkemece işin esasına girilerek davalı şirketin, davacının ödenmeyen alacaklarından sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2012/39597 E. 2013/936 K. 19.03.2013

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı şirket ile davacının 19.01.2009- 31.12.2009 tarihleri arasında çalıştığı Özel Başaran Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi arasında işyeri devri ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve davalı şirketin devir tarihinden önce doğan işçilik alacaklarından sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davacının 19.01.2009-31.12.2009 tarihleri arasında çalıştığı işyerinin fesih tarihinden sonra davalı şirket tarafından devralındığı, dosya içerisinde mevcut 25.05.2008 tarihli kira kontratı, Ticaret Sicil Memurluğu ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ile sabittir. Mülga 818 sayılı Kanun’un 179. maddesinde öngörülen, bir işletmeyi aktif vc pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilcn mesul kalır yönündeki düzenleme gereğince, işyerini devralan işveren konumunda olana davalı şirkete husumetin yöneltilmesinde isabetsizlik yoktur.
22.HD. 2013/23025 E. 2014/11511 K. 06.05.2014

Somut uyuşmazlıkta, davacı işçinin dava dışı B.Özel Dershaneleri Ltd. Şti. ile arasındaki iş sözleşmesini 28.02.2011 tarihinde sona erdirdiği fesih ihbarnamesi içeriği ile sabittir. Davalı işveren daha evvel B.Özel Dershaneleri Ltd. Şti. faaliyet gösterdiği binayı 15.08.2011 tarihinde, yani davacı işçi tarafından gerçekleştirilen fesihten 6 ay sonra kiralamıştır. Dosya içerisinde mevcut Ticaret Sicil kayıtları içeriği ile de, her iki şirket arasında organik bir bağ bulunmadığı görülmektedir. Kira sözleşmesinin gerçekleştiği tarihte, davacının iş sözleşmesinin devam etmediği sabit olup, davalının 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre işçilik alacaklarından sorumlu tutulması mümkün değildir.
Her ne kadar Dairemiz tarafından yapılan ilk temyiz incelemesi sırasında, kira sözleşmesinin başlangıç tarihinde, davacının iş sözleşmesinin devam etmediği gözden kaçırılarak yukarıda özetlenen gerekçe ile karar bozulmuş ise de, bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarih 197 /2-520 esas, 1988789 karar sayılı kararında, Yargıtayca temyiz incelemesinin yapıldığı sırada dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, maddi hata nedeni olarak açıklanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kökleşmiş içtihatları maddi hataya dayanan bozma ya da onama ilamının usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı yönündedir ( Yargıtay HGK 17.01.2007 gün 2007/9-13 E2007/17 K ve Yargıtay HGK 25.06.2008 gün 2008/11-448 E-2008/454 K)
Bu nedenle somut olayda; 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre iş yeri devri bulunduğu yönünde davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmadığı sabittir.
Öte yandan; davalı şirketin 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında işçilik alacaklarından sorumlu tutulması mümkün değil ise de, uyuşmazlığın çözümü açısından; davalı şirketin ilgili dershaneyi Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi kapsamında aktif ve pasifleri ile devralıp almadığı hususunun belirlenmesi zorunludur.
Fesih tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 179. maddesinde, “Bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır “ yönünde düzenleme bulunmaktadır.
Yerel mahkemece bu hususta gerekli araştırma yapılmalı ve davacının çalıştığı işletmenin davalı şirket tarafından aktif ve pasifleri ile devral indiği belirlendiği takdirde; davalının, devirden önce sona ermiş iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacaklarından Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi gereğince sorumlu tutulması gerektiği dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi isabetsizdir.
22.HD. 2013/35458 E. 2013/29521 K. 17.12.2013

Davacı, fazla mesai ücretlerinin ödenmesini istediği ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep ettiği için iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram genel tatil, prim ve yıllık izin alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı A.Şirketi, davacının devamsızlığı nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, davacının işçilik alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iş akdinin davacı işçi tarafından sigorta primlerinin düşük gösterilmesi, fazla mesai vc diğer işçilik alacaklarının ödenmemesi üzerine haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek davalı A.Toprak San. Tic. Ltd. ŞTi. yönünden davanın kısmen kabulü ile kıdem tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram genel tatil alacaklarının kabulüne, ihbar tazminatı, yıllık izin ile prim alacağı taleplerinin reddine karar verilmiş olup, davalı A.Toprak San. Vc Tic. Ltd. Şti. Yönünden ise pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında, iş sözleşmesinin feshinden sonra işyerinin devri durumunda, devralan işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olup olmayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmakladır.
2004 sayılı İ.İ.K. md. 280 alacaklılara zarar vermek amacıyla yapılan tasarrufların iptalini düzenlemektedir. Anılan maddenin 1. fıkrası “ Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır” hükmünü içermektedir. Buna göre alacaklılara zarar verme kastıyla yapılmış olan işlemin iptali İ.İ.K. Kapsamında mümkündür. İşlemi yapan tarafın zarar verme kastıyla hareket ettiğinin ispatı alacaklıya düşmekte ise de bazı durumlarda işlemin zarar verme kastıyla yapıldığı konusunda karineler mevcuttur. Bu kapsamda İ.İ.K. md. 280/3. fıkrası “Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.” hükmünü içermektedir. Yasa maddesinin bu fıkrasına göre işlem yapanın, alacaklı zararına işlem yaptığı yönünde alacaklı lehine karine söz konusudur. Bu karine kapsamında, borçlu tacir ticari işletmesindeki mallarının tamamını veya bir kısmını ya da işletmesinin bulunduğu taşınmazını satmış ise aksi ispat edilmediği sürece, alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket etmiş olduğunun kabulü gerekir. İşletmeyi devreden açısından zarar verme kastıyla hareket edildiği yönündeki bu karinenin yanı sıra, ticari işletmeyi devralan ve işletmeyi işgal eden kişinin de devreden borçlunun zarar verme kastını bildiği kabul edilir. Ticari işletmeyi devreden kişi ile devralan kişi arasında irtibat
bulunması halinde devir işleminin zarar verme kastıyla yapıldığı yönündeki bu karine ayrıca önem kazanır.
2004 saydı İ.İ.K. nun tasarrufun iptaline ilişkin 280. maddesi yanı sıra, 818 sayılı Borçlar Kanununun 179. maddesi “Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar.” hükmünü içermektedir. Aynı zamanda 818 sayılı yasadan sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 203. maddesi “Bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni işletmeden alabilirler.” hükmünü içermektedir. Buna göre bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan kişi, bunu alacaklılara ihbar ve ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelek ve işletmenin borçlarından sorumludur.
Somut olayda; davacının iş sözleşmesi 21.05.2007 tarihinde feshedilmiş olup, kabule göre fesih davacı tarafça haklı olarak yapılmış ve bilirkişi raporunda hesaplanmış olan alacaklara hak kazanmıştır. Davacı işçinin sözleşmesinin feshinin üzerinden 1 aylık süre geçtikten sonra 21.06.2007 tarihinde, işveren A.Toprak San. Tic. Ltd. Şti. ne ait işyeri ve işyeri arsası, davalı A.Toprak San. Ve Tic. Ltd. Şti. ne devredilmiştir. Mahkemece, davalı şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı, devreden şirketin alacaklıları zarara sokmak kastıyla hareket edip etmediği ve işletmeyi devralan davalının işletmenin borcu niteliğinde olan işçilik alacaklarından sorumlu olup olmayacağı konularında araştırma yapılmaksızın, davacının iş sözleşmesi feshedildikten sonra devir olgusu gerçekleştiği gerekçesi ile davalı A.Toprak San. ve Tic. Ltd. Şti. bakımından husumet yokluğu nedeniyle red kararı verilmiştir. Yapılacak iş, her iki şirketin ticari sicil kayıtları getirtilerek, her iki şirket arasında organik bağ bulunup bulunmadığı hususu ve işletmenin bulunduğu arsanın devrine ilişkin olarak, tapuda satış olarak gösterilen işlemin muvazaaya dayalı olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra, işletmeyi devralan A.Toprak San. Ve Tic. Ltd. Şti. nin sorumluluğu hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile işletmeyi devralan davalı şirket hakkında husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
7.HD. 2013/15694 E. 2014/5423 K. 06.03.2014

Somut olayda; davacı iş sözleşmesinin 29/12/2010 tarihinde feshedildiği iddiasıyla kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davacı işçinin sözleşmesinin feshedildiğini belirttiği tarihin üzerinden I günlük süre geçtikten sonra 30/12/2010 tarihinde, işveren İ.Diyaliz Merkezi Ltd. Şti.’ne ait işyeri, davalı G.Sağlık Hizmetleri AŞ’ne devredilmiştir. Mahkemece, işletmeyi devralan davalının, işletmenin borcu niteliğinde olan işçilik alacaklarından sorumlu olup olmadığı, ortada geçerli bir feshin bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılmaksızın, davacının iş sözleşmesinin feshedildiği iddia edilen tarihten sonra devir olgusu gerçekleştiği gerekçesi ile, husumet yokluğu nedeniyle red kararı verilmiştir.
Oysa ki, davalı şirketin işveren İ.Diyaliz Merkezi Ltd.Şti.’ni devralması nedeniyle davacının İ.Ltd.Şti. nezdindeki çalışmalarından dolayı hakkı olduğu usulüne uygun olarak ispatlanan alacaklarından davalı şirketin de sorumluluğunun bulunduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, işletmeyi devralan davalı şirket hakkında husumet yokluğu nedeniyle redde karar verilmiş olması hatalı olup, bozma nedenidir.
7.HD. 2013/13004 E. 2013/19134 K. 13.11.2013

Davacı işçinin iş sözleşmesinin işverence feshedilmiş, süresi içinde feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iade davası açılmış ve yapılan yargılama sonunda işe iadeye dair karar verilmiştir. Davacı işçi, kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde işe başlatılması yönünde talepte bulunmuştur. Davalı işveren bir aylık yasal başlatma süresinin son günlerinde işçiye gönderdiği bildirimde, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 30.6.2006 gün ve 2006/ 50 sayılı kararı ile işyerinin satılarak özelleştirildiğini bildirmiş, kuruma ait hiçbir işyeri kalmadığı için de işe iadenin imkansız hale geldiğinden söz ederek işe başlatmanın mümkün olmadığını açıklamıştır. Davacı işçi işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için ilamsız icra takibinde bulunmuş, davalı işveren takibe kısmen itiraz etmiştir. Temyize konu bu davada ise davacı işçi, itirazın iptali ile icra inkar tazminatı isteklerinde bulunmuştur.
Mahkemece, işyerinin resmi bir makam tarafından kapatılması ve başvuru tarihinde çalıştırılacak bir işyeri olmaması sebebiyle, işe iade noktasında ifa imkansızlığının bulunduğu gerekçesiyle işe başlatmama tazminatına hak kazanılamayacağı ve yine toplu iş sözleşmesi gereğince ödenmesi gereken iaşe bedelinin fiilen çalışmaya bağlı olarak olduğu, 4 aya kadar boşta geçen süre bakımından iaşe bedeli istcncmeyeceği gerekçesiyle itirazın iptali isteğinin reddine dair karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili süresi içinde temyiz etmiştir.
Sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan ifa imkansızlığı; doğa olayları, kamu makamlarının engellemeleri veya üçüncü kişinin eylemleri gibi önceden kestirilemeyecek, aşılamayacak zorlayıcı nedenlerle gerçekleşmişse, borçlu, “normun koruma amacı” dışında kalan böylesine “atipik bir rizikodan” sorumlu tutulamaz. Borçlu ifası imkânsızlaşmış borcundan kurtulmuş olur (Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, Serozaıı Rotıa. İfa Engelleri Haksız Zenginleşme, C.1II, İstanbul 1998, s 137,138). İfa imkansızlığı ile ilgili olarak
Dairemizin, mahkeme kararındada sözü edilen 22.1.2004günve 2004/22636 E, 2004/534 K. sayılı kararında, TMSF tarafından el konulan banka işyerinde çalışan işçinin iş sözleşmesinin feshi ifa imkansızlığı ile ilişkilendirilmiş ve i çinin iş sözleşmesinden doğan cezai şarta hak kazanamayacağı kabul edilmiştir. Ancak daha sonra 2005 yılında verilen başka bir kararda, TMSF tarafından el konulan başka bir banka ile işçi arasında imzalanmış olan belirli süreli iş sözleşmesinin feshi halinde ifa imkansızlığının söz konusu olmadığı hükme bağlanmıştır (Yargıtay 9.HD. 27.9.2005 gün 2005/8555 E, 2005/31427 K). Bahsi geçen Dairemiz kararının gerekçesinde, bankanın faaliyetlerinin durdurulması ve TMSF tarafından el konulmasında banka yönetiminin kusurlu olduğu, bu durumun da ifa imkansızlığına yol açmayacağı ifade edilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçi, davalı şirketin M. işletmesine bağlı H.Tesis Müdürlüğünde iş sözleşmesinin feshine kadar çalışmıştır. İşyerinin özelleştirme kapsamına alınması sebebiyle iş sözleşmesi feshedilmiş, işe iade davasında görüldüğü bir aşamada 30.6.2006 tarihinde davacının çalıştığı işyeri özelleştirme yoluyla satılmıştır. Davacının işe iade yönünde 11.6.2007 tarihinde başvurusu üzerine davalı işveren, 10.7.2007 tarihli cevap yazısında işyerinin satılması sebebiyle işe başlatmanın mümkün olmadığını açıklamıştır.
Davalı işverene ait olan ve davacının da iş sözleşmesinin feshine kadar çalıştığı H. Tesis Müdürlüğü işyerinin 30.6.2006 tarihinde satılarak el değiştirdiği taraflar arasında tartışmasızdır. Bu arada davalı şirketin tasfiyesi kararı alınmış vc tasfiye işlemleri için şirket yönetim kuruluna yetki verilmiştir.
Somut olayda üzerinde durulması gereken konu davalı şirketin tasfiyesi değil, işyeri devridir.
Gerçekten, davacının bir süre çalıştığı işyeri özelleştirme uygulamaları çerçevesinde satılarak el değiştirmiştir. Bu işlem işe iade davasında yargılamanın devam ettiği bir aşamada gerçekleşmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 6. maddesinde, işyeri veya işyerinin bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devri halinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçeceği hükme bağlanmıştır.
Davacının iş sözleşmesi devir tarihinden önce feshedilmiş olsa da, süresi içinde işe iade davası açılmakla iş sözleşmesi devam etmektedir. İşe iade davası sonunda feshin geçerli bir nedene dayanmadığı tespit edilmiş olmakla işveren feshi ortadan kalkmış durumdadır.
Davacının işe iade yönünde başvurusunu yaptığı anda işyerinin davalı işverene ait olmaması sonucu etkilememelidir. Nitekim işe iade davasının yargılaması sırasında gerçekleşen işyeri devrine rağmen, işe iade hükmü davalı işveren hakkında kurulmuştur.
İşyerinin devredilmesinin ardından davalı şirketin tasfiye sürecine girmiş olması ve davalının işçi çalıştırabileceği başkaca bir işyerinin bulunmaması da işe iade noktasında ifa imkansızlığı anlamına gelmez.
İşçinin devralan işveren yanında işe başlatılması imkan dahilindedir. Bu noktada işe başvuru anında işyerinin kapatılmış olması vc faaliyetin sonlandırılması da önemsizdir.
Davalı işverenin işe başlatmamanın sonuçlarından sorumlu tutulması gerekir. İşe başlatmama tazminatı bakımından itirazın iptali gerekirken isteğin reddi hatalı olmuştur.
Öte yandan, toplu iş sözleşmesinin 58. maddesinde düzenlenen ve işçilere çalışılan her gün için iaşe bedeli ödenmesini öngören hükmün 4 aya kadar boşta geçen süre için uygulanamayacağı yönünde mahkeme kararı da yerinde değildir. İşe iade davasında kararın kesinleşmesine kadar vc en çok 4 aya kadar süre, çalışılmış gibi değerlendirilmelidir. Böyle olunca, kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar süre içinde davacının iaşe bedeline hak kazandığının kabulü gerekir.
9.HD. 2008/25376 E. 2008/19688 K. 08.07.2008

Davalı, cevap dilekçesinde davacı ile arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığını, pasif husumet yokluğu sebebi ile davanın reddi gerekliğini savunmuştur.
Mahkemece bu savunma üzerinde durulmadan ve tartışılmadan dava konusu işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden özellikle davalı ..Kargo AŞ.ile dava dışı A.S. arasında düzenlenen “Accnlalık sözleşmesi” başlıklı belgeden dava dışı A.S.’in davalı ile yaptığı sözleşme gereği Gaziantep’te kendi adına açıp kuruma tescil ettirdiği işyerinde davalı … Kargo AŞ. araçlarının getirdiği kolileri teslim aldığı ve kendi elemanları ile bunları adreslerine teslim ettiği, keza davalı şirket vasıtası ile başka şehirlere gönderilen kolileri teslim aldığı, bunları davalı şirketin araçlarına teslim ettiği, bu işlemlerde çalışan davacının işe giriş ve prim bildirgelerini dava dışı A.S. tarafından, A.S.’in işçisi olarak bildirilip ücretlerinde bu kişi tarafından ödendiği davacının dava dışı A.S.’in işçisi olduğu davacı ile davalı arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı, davalı ile dava dışı A.S. arasında TTK.nin 808 ve devamı maddeleri gereğince taşıma işleri Komisyonculuğu sözleşmesi kurulduğu bu nedenlerle davalının işvereni olmayan .. .Kargo AŞ. pasif husumet ehliyeti bulunmadığı açıklanan sebeplerle … kargo AŞ. hakkındaki davanın reddi gerektiği sonucuna ulaşıldığından işin esasına girilerek davalı hakkında hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2006/11527 E. 2006/15208 K. 23.05.2006

Somut olayda davacının çalıştığı şubenin acenteye devri sonucunda iş akdinin acente nezdinde devam ettiği, acente nezdindeki çalışmanın da 07/05/2010 tarihli istifa ile sona erdiği, davacının çalıştığı işyerinin acenteye devrinin işyeri devri niteliğinde olup davacıya fesih hakkı tanımadığı, davacının devralan işveren nezdindeki çalışmasının da istifa ile sonuçlanması karşısında kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla bu taleplerin reddi gerekirken davacının dahi iddia etmediği işçinin haklı feshine dayanılarak kıdem tazminatı ile işveren feshinde hak edilebilecek ihbar tazminatı talebinin kabulü hatalıdır.
9. HD. 2013/11775 E. 2014/3580 K. 06.02.2014

Davacı işçi, 06.05.2004 tarihinde davalı kargo şirketinin İstanbul Fatih şubesinde kurye olarak işe başladığını Nisan 2005 den itibaren davalının Şanlıurfa Şubesinde çalıştığını daha sonra M. Ltd. işçisi olarak çalıştığını ileri sürerek 21.11.2008 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiğinden bahisle, kıdem, ihbar, izin, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ve ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı işveren, davacının İstanbul’da bulunan bir şubede çalışırken 14.09.2005 tarihinde istifa ederek ayrıldığını ve daha sonra şirketin acentesi olan M. Şirketi nezdinde çalışmaya başladığını, savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Öte yandan, dosya içinde bulunan acentelik sözleşmesi ve ekindeki protokollere göre, davalı işveren Şanlıurfa şubesini dava dışı M.Group Öz. Güv. Ltd. Şirketine devretmiştir. Devralan işverenin acentelik sözleşmesi hükümlerine göre bağımsız bir işveren olarak faaliyet üstlendiği de dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Acentelik sözleşmesi 24.09.2005 tarihinde imzalanmış olup, kayıtlara göre davacının birinci dönem iş sözleşmesi 14.09.2005 tarihinde sona ermiştir. Ancak davacı işçi Önce davalının Şanlıurfa şubesinde çalıştığını ardından acente nezdinde görev yaptığım açıklamış olmakla, Şanlıurfa şubesinin acenteye devri aşamasında davacının işyerinde çalışıp çalışmadığı konusunda tereddüt hasıl olmuştur. İşyerinin hilen devredildiği tarihte davacının şube işçisi olarak çalışması durumunda, acentelik sözleşmesi hükümleri ve İş Kanunu’nun 6. maddesi gereğince işyeri devri kurallarına göre sorumluluk belirlenmelidir. Davacı işçinin devir anında çalışmaması durumunda dava dışı acentede çalışması yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir.
Mahkemece bu yönlerden gerekli araştırmaya gidilmeli, davanın dava dışı M. şirketine ihbarı sağlanmalı, hasıl olacak sonuca göre gerekirse bilirkişiden ek hesap raporu alınarak ve yine gerektiği taktirde usulü kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek bir karar verilmelidir
9. HD. 2010/4044 E. 2012/24443 K. 26.06.2012

Somut olayda; .davacı işçinin 01.09.1994- 01.09.2003 tarihlerinde davalı asıl işverene ait işyerinde, alt işverenler nezdinde çalıştığı vc davalı son alt işverene 07.02.2003 tarihinde SSK girişi yapılarak çalışmaya başladıktan sonra 01.09.2003 tarihinde iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiği mahkemenin de kabulündedir.
Mahkemece son alt işverende çalışması bir yılı doldurmadığından kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir. İşyeri devri nedeni ile önceki alt işverenlerin devir tarihindeki süre ve ücretle sınırlı olarak hesaplanacak kıdem tazminatı miktarı da belirtilmek sureti ile devralan son alt işveren tüm kıdem tazminatından, yine, İş Yasasının 2/6.maddesi gereğince asıl işveren olan davalı Bakanlık da tüm kıdem tazminatından sorumludur.
Bu nedenle bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem tazminatı alacağının belirtilen şekilde hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/6596 E. 2011/6646 K. 14.03.2011

Somut olayda mahkemece, işyerinde çalışılan tüm dönem için hesaplanan kıdem tazminatından her iki işveren birlikte sorumlu tutulmuştur. Devreden işverenin sorumluluğu 1475 sayılı yasanın 14. maddesine göre işçiyi çalıştırdığı süre ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. Karar bu yönüyle hatalı olmuştur.
Öte yandan fazla çalışma ücreti ile bayram ve genel tatil ücretleri bakımından devreden işverenin devirden sonraki çalışmalar sebebiyle de sorumlu tutulması şeklinde karar verilmesi de doğru değildir.
9. HD. 2008/16007 E. 2009/11809 K. 28/04/2009

Somut olayda davacı 01.05.2002 – 18.01.2006 tarihleri arasında davalılardan İ.E.Grup Tekstil A.Ş. işyerinde, 19.01.2006- 17.05.2006 tarihleri arasında İ.İplik San. ve Tic. A.Ş. işyerinde çalışmıştır.
Kıdem tazminatından devralan işveren son ücretinden ve tüm çalışılan süreden, devreden işveren ise çalıştırdığı süre ve devir tarihindeki ücreti ile sınırlı olarak sorumludur. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde de davacının tüm süre için kıdem tazminatı 4.171 TL,  İ.E.Grup Tekstil A. Ş. işycrindeki çalışması karşılığı kıdem tazminatı da 3.830,24 TL olarak hesaplanmıştır.
Mahkemenin 4.170 TL kıdem tazminatından 3.830,24 TL sinin fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiziyle davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline, bakiye miktarının ise davalı İ.E.A. Ş. den tahsiline karar vermesi doğru olmamıştır.
4.171 TL kıdem tazminatının İ.E. Grup Tekstil A.Ş. nin 3.830,24 TL ile sınırlı olmak kaydıyla ile davalılardan müteselsilen, tahsiline, bakiye miktarın ise sadece davalı İ.İplik San. ve Tic. A.Ş. den tahsiline karar vermesi gerekir.
9. HD. 2010/33353 E. 2010/28589 K. 11.10.2010

Somut olayda, davacının 14.04.2000-31.03.2006 tarihleri arasında davalı Sağlık Bakanlığı’nm temizlik işlerini yapan taşeronlarda giriş ve çıkış yapılmak suretiyle çalıştığı ve emekli olmak suretiyle ayrıldığı sabittir. Yaşlılık aylığı almak üzere işyerinden ayrılan davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazanacağı yönündeki mahkeme kararı isabetlidir. Ancak, Dairemiz kararlarında kabul edildiği üzere, son alt işveren olan davalı D…. Ltd. Şti. işyerini devralan işveren olduğu vc davacının feshi bu işverenin yanında çalışırken gerçekleştiği için davalı şirketin tüm çalışma süresi gözetilerek hesaplanan kıdem tazminatından müteselsilen sorumlu olduğu açıktır. Bu nedenle, davalı şirketin, davacının şirketleri nezdinde geçen çalışma süresi ile sınırlı olarak sorumlu tutulması hatalıdır.
O halde davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
7. HD. 2013/12288 E. 2013/22324 K. 16.12.2013

Davacının hizmet döküm cetveli incelendiğinde, 21.11.2007-31.10.2009 tarihleri arasında A.A.Y.İnşaat Şirketi ve P.Temizlik Şirketi Adi Ortaklığı nezdinde, 02.11.2009 – 31.12.2010 tarihleri arasında davalı G.-A.İnşaat Gıda Medikal Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. nezdinde davalı M.Belediye Başkanlığı’na ait işyerinde çalışmış olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bütün davalıların kabul edilen tüm alacak miktarlarından müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğu yönünde karar verilmiştir. A.A.Y İnşaat Şirketi ve P.Temizlik Şirketi Adi Ortaklığı ile davalı G.-A.İnşaat Gıda Medikal Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında işyeri devri söz konsu olup, işyeri devri hükümleri kapsamında, bu davalıların kıdem tazminatı yönünden 21.11.2007-31.10.2009 tarihleri arasındaki dönem yönünden 31.10.2009 tarihindeki ücretle sınırlı olmak üzere sorumluluklarına karar vermek gerekirken tüm dönemle sorumlu tutulmuş olmaları, ayrıca yıllık izin ücreti vc ihbar tazminatı alacağı feshe bağlı alacaklardan olup son işverenden istenebileceği halde bu davalıların bu alacaklardan da sorumlu tutulmuş olmaları ve alt işveren şirketler arasındaki işyeri devri hükümlerinin dikkate alınmamış olması hatalı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/16915 E. 2014/940 K. 23/01/2014

Somut olayda davacının çalıştığı işyeri davalı Yap. firmasına ait iken diğer davalı Yağ.firmasma devredilmiştir.
Davacı tanıklarının beyanlarına göre davacının çalışması süreklidir. Davalılar arasında işyeri devri söz konusudur.
Davalı Yap.firması yalnızca kendi çalıştırdığı dönem ile sınırlı olmak üzere davacının kıdem, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarından, diğer davalı Yağ. firması ise işyerini devralan konumunda olduğundan davacının tüm çalışma dönemine ilişkin kıdem, ihbar, izin, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarından sorumlu tutulması gerekir.
Eksik inceleme ile davalılar arasında işyeri devri bulunmayıp işverenlerin kendi çalıştırdıkları dönem ile işçilik alacaklarından sorumlu tutulmaları hatalıdır.
9.HD. 2009/34503 E. 2012/712 K. 18.01.2012

Somut olayda, davacının davalı asıl işveren Y.Öğrctim Kurulu Başkanlığı işyerinde, ilk kez çalışmaya başladığı alt işveren şirket olan davalı G… Tic. Ltd. Şti.’nin de, işyeri devri hükümleri uyarınca devreden işveren sıfatıyla, işçiyi çalıştırdığı süreyle ve devir esnasında işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olmak üzere kıdem tazminatı alacağından sorumlu olduğu gözetilmeksizin, davacının anılan alt işveren bünyesindeki çalışma süresinin bir yılı doldurmadığı gerekçesiyle alt işveren şirketin kıdem tazminatından sorumlu tutulmaması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2013/36183 E. 2014/13556 K. 20.05.2014

Somut olayda, dosya kapsamından, davacının 10.11.2008-06.12.2010 tarihleri arasında, davalı asıl işveren kuruma bağlı işyerinde, değişen alt işverenler işçisi olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin son alt işveren davalı K. Ay Gıda İnş. Tem. Taah. İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, iş yeri devri hükümlerine göre, davalı şirketin, kıdem tazminatı alacağının tamamından sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde davacının şirket bünyesinde geçen çalışma süresiyle sınırlı sorumlu tutulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2014/8063 E. 2014/16734 K. 10.06.2014

Somut olayda, davacı işçi değişen alt işverenlere bağlı olarak aralıksız çalışmış ve son alt işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilmiştir. İhbar tazminatı ile izin ücretinden son alt işverenle birlikte asıl işverenin sorumluluğuna gidilmesi yerinde olsa da, kıdem tazminatından devreden alt işverenlerin sorumlu tutulmamış olması doğru değildir. Dava dilekçesinde önceki alt işverenler de taraf olarak gösterildiğine ve bilirkişi raporunda devreden alt işverenler yönünden kendi çalıştırdıkları süre vc son olarak ödedikleri ücret seviyesiyle sınırlı olarak bir hesaplama yapıldığına göre, ödeme belgeleri de bir değerlendirmeye tabi tutularak davalı alt işverenler yönünden bir karar verilmelidir.
9. HD. 2008/40401 E. 2009/19942 K. 07.07.2009

Somut olayda, davacının iş sözleşmesi, kadrosunun bulunduğu işyerinin varlık satış sözleşmesi ile 30.06.2004 tarihinde devri sonrasında 01.07.2004 tarihinde dava dışı A.Şirketi tarafından feshedilmiştir. Bu husus, dosya içindeki fesih yazısı ile daha önce açılan işe iade davasından anlaşılmaktadır.
Yıllık izin ücreti fesih ile alacağa dönüştüğünden kullandırılmayan izin ücretlerinden sorumluluk son işverene aittir. Davacının son işvereni de işe iade kararında kesinleştiği üzere A.şirketidir. Mahkemece izin ücretinden devreden işveren konumunda olan davalı S.Holding Anonim Şirketinin sorumlu tutulması hatalıdır.
Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davalı yönünden yıllık izin ücreti talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2011/33188 E. 2011/32027 K. 15.9.2011

Somut olayda, davalılardan B. Gıda Üretim Paz. San. Ve Tic. A.Ş. ile diğer davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi olup son alt işverenin ise A. Gıda Dağ Ve Paz. Tic. Ltd. Şti. olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda kıdem tazminatı bakımından devreden alt işverenin sorumluluğu kendi çalıştırdığı dönem ve ücret seviyesi ile sınırlıdır. Feshe bağlı ihbar tazminatından devreden alt işverenlerin sorumluluğu bulunamamaktadır.
Mahkemece bu hususlar dikkate alınmadan kıdem tazminatının tamamından ve ihbar tazminatından asıl işveren ile birlikte tüm alt işverenlerin müteselsilen sorumlu olacağı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2010/16813 E. 2012/26638 K. 05.07.2012

Somut olayda, yıllık ücretli izin alacağından her iki davalının müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiştir.
Davalı işverenler arasında işyeri devri sözkonusu olup, yukarda açıklanan yasal düzenlemeler ile ilkeler uyarınca, yıllık ücretli izin alacağından son işveren sorumludur. Mahkemece izin ücretinden son işveren yerine her iki işverenin birlikte sorumlu tutulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2009/18256 E. 2011/22329 K. 06.07.2011

Somut olayda davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 11.07.2007-31.12.2007 arasında dava dışı Ö. Temizlik Şirketi işçisi olarak, 01.01.2008-31.12.2008 arasında ise davalı A. Grup Şirketi işçisi olarak çalışmış ve iş sözleşmesi 31.12.2008 günü önelsiz olarak feshedilmiştir.
01.01.2009 sonrası ihaleyi davalı O. Şirketi almıştır. Davacının, 31.12.2008 tarihinden sonra çalışması yoktur. Ancak Ö. Şirketi hisselerini davalı O. Şirketi devralmıştır. Mahkemece, davacının ödenmeyen işçilik alacaklarının tamamından davalılar T.C. S.Bakanlığı ve A. Grup Şirketi ile Ö. Şirketini devralan davalı O. Şirketi müteselsilen sorumlu tutulmuştur.
Dava tarihi 12.02.2009 olup, alt işveren değişikliğinin gerçekleştiği 01.01.2008’den itibaren 2 yıl geçmeden dava açılmıştır. Davacının ilk alt işvereni dava dışı Ö. Şirketi ve şirket devri nedeni ile davalı O. Şirketidir.
11. 07.2007-31.12.2007 arasında 1 yıl geçmediğinden ilk alt işveren Ö. Şirketinin ve dolayısıyla O. Şirketinin, kıdem tazminatından ve son alt işveren olmadığından ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretinden sorumluluğu yoktur. Davalı O Şirketi ancak, 11.07.2007-31.12.2007 dönemine ait ödenmeyen hafta tatili ücreti ve genel tatil ücretinden sorumlu tutulabilir. Asıl işveren T.C. S. Bakanlığı ve son alt işveren A. Grup Şirketi ise davacının, ödenmeyen tüm işçilik alacaklarından sorumludur.
Mahkemece, davalı O. Şirketinin, davacının tüm alacaklarından sorumlu tutulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2012/2333 E. 2014/7459 K. 10.03.2014

Dosya içeriğine göre davacı işçi ilk kez davalı asıl işverene ait işyerinde alt işverene verilen bilgisayar veri giriş hizmetinde 15.08.2006-01.01.2007 tarihleri arası çalışmıştır. Davacı daha sonra ara vermeksizin bu kez aynı hizmeti ihale ile alan diğer davalı şirketlerin oluşturduğu ortak girişim işçisi olarak çalışmış ve iş sözleşmesini askerlik nedeni ile feshetmiştir. Devreden davalı A. Şirketinin sorumluluğu 01.01.2007 tarihindeki ücret ve süre yönünden kıstelyevm esasına göre belirlenecek kıdem tazminatı ile sınırlıdır. Davalı şirketin, tüııı süre üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı ile sorumlu olmadığı yıllık ücretli izin alacağından yazılı gerekçe ile müştereken ve müteselsilin sorumluluğuna karar verilmesi hatalıdır.
9.HD. 2011/6111 E. 2013/18666 K. 17.06.2013

Somut olayda, imzalanan acentelik sözleşmeleri gereği davalılar arasında işyeri devri ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı çalışmasının işverenlerin kendi nezdinde geçtiği dönemler açısından sorumlu oldukları miktarlar yönünden 27.02.2008 tarihli ek rapor alınmıştır. Bilirkişi tarafından ayrı ayrı sorumluluklar tespit edilmesine rağmen, Mahkemece, devreden işverenin, işyerinin devrinden sonraki tarihte gerçekleşen çalışmalar sonucu hak kazanılan alacaklardan da sorumlu tutulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2010/24485 E. 2010/25216 K. 21.09.2010

Somut olayda davacı işçi 1992 yılına kadar olan çalışmalarının kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmadığım ileri sürmüştür. Davalı işveren belediyenin kurulmasından önce alt işverende ve faklı işverenlerde geçen çalışmaların tazminata esas süreye eklcnemeyeceğini savunmuştur.
Alt işverene ait işyeri asıl işverenin işyerinden bağımsız olmakla kural olarak alt işverende geçen hizmet sürelerinin daha sonra asıl işverenin gerçek işçisi olarak çalışılan süreye eklenmesi mümkün olmaz. Ancak muvazaalı alt işverenlik uygulamalarının varlığı halinde işçinin asıl işverenin gerçek işçisi olarak değerlendirilmesi gerektiğinden bu kapsamda çalışılan süreler asıl işverende geçmiş gibi tazminat hesabında dikkate alınmalıdır. Bundan başka alt işverene bırakılan işin asıl işverene devri, başka bir anlatımla alt işverenlik ilişkisinin sona erdirilerek işçinin bundan sonraki dönemde asıl işveren işçisi olarak çalıştırılması halinde de 1475 sayılı Yasanın 14/2 fıkrası uyarınca işyerinin “herhangi bir suretle el değiştirmesi” söz konusu olduğundan, çalışmakta olan işçiler bakımından kıdeme bağlı hakların devralan işverene geçtiği kabul edilmelidir. Yine işçinin alt işveren işçisi olarak çalışması sırasında asıl işverenin işlerinde çalışmak üzere asıl işverene nakli halinde dc alt işverende geçen kıdem sürelerinin en son işverende geçen hizmetlerine eklenmesi gerekir.
Davaya konu olayda davacı işçi cn son davalı belediyeye ait işyerinden emekli olmuş ve işverence 1992 yılından sonraki çalışmaları için kıdem tazminatı ödenmiştir. Davacının 1992 yılından önceki dönemde çalışmalarının farklı işverenler nezdinden geçtiği dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Yine sigorta kayıtlarına göre davacının çalışmalar aralıksız değildir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının sigorta kayıtlarında yer alan işverenler yönünden hiçbir değerlendirme yapılmamış vc davalı ile bu işverenler arasındaki ilişki ortaya konulmamıştır. Yine bilirkişi raporunda geçen işveren tespitleri ile sigorta kayıtları birbiriyle uyumlu değildir.
Mahkemece istek konusu dönemde davacının kayıtlarda yer alan işverenleri belirlenmeli, davalı ile olan ilişkileri ortaya konulmalı, davalı belediyeden ya da devreden belediyeden iş alan alt işveren olup olmadığı, muvazaalı bir durumun bulunup bulunmadığı belirlenmeli, alt işverenler arasında işyeri devri olup olmadığı, varsa bu devirler sırasında davacı işçinin çalışmaya devam edip etmediği, alt işverene bırakılan işin daha sonra davalı belediyeye devredilip devrcdilmcdiği hususları açıklığa kavuşturulmalıdır. Davalı belediye ile sigorta kayıtlarında görünen şirketler arasında organik bağ olup olmadığı da araştırılmalıdır. Yine dava dışı G.Bclediyesine geçiş şekli üzerinde durulmalı, işyeri devri ve işçi nakli olup olmadığı belirlenmelidir. Kayıtlara göre hesaplama yapılmalıdır. Kıdem tazminatı hesabında süreye bağlı bir eksikliğin olup olmadığı tespit olunmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece dosya içeriği ile uyumlu olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak ve gerekçesiz olarak davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9HD. 2009/39018 E. 2012/3775 K. 14.02.2012

Davalının davacının taleplerinden miktar itibariyle sorumluluğunun belirlenmesi de bir diğer problemi oluşturmaktadır.
Öncelikle davalı davacının kendi işyerinde alt işveren olarak çalışmasının bir yılın altında olduğu için davacının kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarına hak kazanamadığını savunmaktadır. Somut olayda davacı alt işveren yanında daha önce işe girmiş ve asıl işveren işyerinde alt işveren işçisi olarak daha sonra çalışmaya başlamıştır. Davacının asıl işveren işyerindeki çalışması bir yılın altındadır. Asıl işverenin alt işveren işçilerinin taleplerinden sorumluluğunun dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesidir. Söz konusu maddede, “…asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikle sorumludur.” denilmektedir. Görüldüğü üzere, asıl işveren, alt işveren işçilerinin İş Kanunu, iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan taleplerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olmakla beraber bu sorumluluk asıl işverenin kendi işyerindeki çalışmayla sınırlandırılmış bulunmaktadır.
Ancak önemle belirtmek gerekir ki bu hüküm sorumluluğun doğmasından ziyade kanun gereği doğmuş olan sorumluluğun sınırlandırılması bakımından önemli bir fonksiyon icra eder. Başka bir deyişle bu durum davacının alacaklara hak kazanması ile ilgili değildir.
Şu halde işçinin asıl işveren işyerinde alt işveren işçisi olarak çalışırken iş sözleşmesinin sona erdirilmesi durumunda talep edebileceği kıdem vc ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti bakımından asıl işveren ve alt işveren açısından özellikle işçinin kıdemi gibi hak kazanma şartları her bir işveren açısından ayrı ayrı değerlendirilemez. Asıl işverenin sorumluluğunun doğması için önemli olan alt işveren işçisinin kendi işyerinde çalışırken iş sözleşmesinden, toplu iş sözleşmesinden ya da İş Kanunu’ndan kaynaklanan bir hakkı kazanmasıdır. Bu hak kazanıldıktan sonra asıl işvenin sorumluluğu doğmakla birlikte bu sorumluluk asıl işverenin kendi işyerindeki çalışmayla sınırlı bir sorumluluktur.
Somut olayda dönüldüğünde; yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı işçinin asıl işveren işyerindeki çalışması bir yılın altında olmakla beraber davacının hak kazanması nedeniyle kıdem, ihbar ve yıllık izin ücreti taleplerinden sorumlu olduğu açıktır. Ancak bu sorumluluk sınırlı bir sorumluluktur. Davalının sorumluluğunun alt işveren işçisinin kendi işyerinde çalıştığı süreyle sınırlı olduğu göz önüne alınarak miktar itibariyle oranlama yapılmak suretiyle belirlenmesi gerekirken bunun yapılmayarak tüm çalışma süresinden davalının sorumlu tutulması isabetsizdir.
22.HD. 2013/3509 E. 2014/2367 K. 14.02.2014

Somut olayda davacı davalı işyerinde 1983 yılından 2009 yılına kadar aralıksız çalıştığını iddia etmiştir.
Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre işyerinin önceleri gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesinin ardından şirketleşmeye gidilmesi halinde, bu işlem de bir tür işyeri devridir. Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır.
Davamızda yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında E.E.’in 1998 yılında işletmeyi şirket haline dönüştürdüğünden davalı işyerinde işyeri devri olduğu tartışmasızdır. Davacının şahıs yanında geçen tüm çalışmasından kaynaklanan yılık izin ve ihbar tazminatı hariç zamanaşımına uğramayan diğer alacaklardan devirden itibaren 2 yıllık süre boyunca şahsın sorumlu tutulması gerekir. Kıdem tazminatı açısından ise böyle bir sınırlama olmaksızın sorumlu olduğunun göz önüne alınması gerekecektir.
7. HD. 2013/1271 E. 2013/4879 K. 28.03.2013

Somut olayda, davalı N. Ltd. Şti. davacıyı 01.09.2009 – 31.12.2010 tarihleri arasında çalıştırmış, davacı 01.01.2011 – 15.01.2011 tarihleri arasında ihaleyi yeni alan davalı Y.S.E. tarafından çalıştırılmıştır. Davacının iş sözleşmesi davalı Y.S.E. tarafından feshedilmiştir. Davalı Y.S.E.’in davacının tüm alacaklarından sorumlu tutulmuş olması doğru ise de, iş sözleşmesi Y.S.E. tarafından feshedildiği halde, davalı N. Ltd. Şti.’nin ihbar ve yıllık izin alacaklarından sorumlu tutulmuş olması, ayrıca davalı N. Ltd.Şti. 01.09.2009 31.12.2010 tarihleri arasındaki süreye isabet eden 31.12.2010 tarihindeki ücret üzerinden hesaplanacak kıdem tazminatı ile sorumlu tutulması gerekirken, davacının 15.01.2011 tarihine kadar devam eden hizmet süresine ve 15.01.2011 tarihine kadarki ücrete göre hesaplanan kıdem tazminatından sorumlu tutulmuş olması bozma nedenidir.
O halde davalı N. Ltd. Şti. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
7. HD. 2013/2403 F.. 2013/5996 K. 09/04/2013

Somut olayda, davacının davalı A…. Ltd. Şti. ‘ne bağlı gerçekleşen çalışma süresinin sona ermesinden sonra 01.04.2006-03.04.2006 tarihleri arasında bir başka alt işverene bağlı olarak çalıştığı, dolayısıyla davalı A. … Ltd. Şti.’niıı devralan son alt işveren olmadığı mahkemenin de kabulündedir.
Bu durumda davalı alt işverenin kıdeıu tazminatı yönünden sorumlu olduğu miktar, davacı işçinin kendisine bağlı olarak 01.01.2006-31.03.2006 tarihleri arasında gerçekleşen hizmet süresi yönünden belirlenmelidir. Mahkemece bu hususun dikkate alınmaması ve davalı A. ..Ltd. Şti. ‘nin sorumlu olduğu kıdem tazminatı miktarının 21.05.2002-31.03.2006 tarihleri arasında gerçekleşen çalışma süresi esas alınarak belirlenmesi isabetsizdir.
22.HD. 2013/33004 E. 2014/15754 K. 03.06.2014

Somut olayda davacı T. Şirketinde çalışırken işyeri ve işyerinde çalışan bazı işçiler N. Yapım Şirketine devredilmiştir.
Bilirkişi hesap raporunda davalıların sorumlu oldukları miktarları ayrı ayrı hesaplamıştır.
Mahkeme davacının talepleri hakkında davalıların sorumlu oldukları miktarlar ayrı ayrı belirtilmeden davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluğuna karar vermiştir.
Yukarıda açıklanan ilke kararında da belirtildiği gibi işyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6 nci maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.
İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma ve diğer alacaklar yönünden 4857 sayılı Kanunun 6 nci maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilcn sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.
Saptanan bu durum karşısında vc yukarıda açıklanan maddi vc hukuki olgular göz önünde tutulduğunda davalıların sorumlulukları işyeri devri esaslarına göre ayrı ayrı belirlenerek her bir davalının sorumlu olduğu miktarın hüküm altına alınması gerekirken davalı N.Yapım Şirketi yönünden davacının bütün alacakları yönünden müşterek vc müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2011/43881 E. 2011/42810 K. 14.11.2011

Somut olayda davacı davalı belediyeye ait işyerinde 17/11/2005- 10/04/2009 tarihleri arasında çalışmış olup çalışması 17.11.2005-31.12.2005 arasında P. İnşaat; 01.01.2006-31.12.2006 arasında U. Tabildot Teniz. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti; 01.01.2007-31.12.2008 arasında A.Hiz. Tabildot İnş. Teks. ve Bilgis. San. ve Tic. Ltd. Şti; 01.01.2009-10.04.2009 arasında ise son olarak Y.Altyapı İnş. Hiz. Bilgi. Tar. Hayv. Tur. Gıda San. ve l’ic. Ltd. Şti. bünyesinde gerçekleşmiştir.
Mahkemece davalı belediyenin asıl işveren; davalı Y.Altyapı İnş. Hiz. Bilgi. Tar. Hayv. Tur. Gıda San. ve l’ic. Ltd. Şti.’nin ise işyerini devralan son alt işveren olduğu gözetilmeksizin hüküm altına alınan tüm işçilik alacaklarının tamamından tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna hükmedilmesi hatalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalıların asıl işveren, alt işveren ve işyerini devralan son alt işveren pozisyonlarına göre davalıların ayrı ayrı sorumlu oldukları alacak miktarlarının tespit edilerek hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
22.HD. 2013/4848 E. 2013/6991 K. 02.04.2013

Davacının önce E.TV Yayıncılık AŞ işyerinde çalıştığı ve 01.03.2002 tarihinde tüm yasal haklarıyla diğer davalı D. 1”2 Haber Ajansına nakledildiği dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu işçilik alacakları her iki işveren dönemi bakımından ayrı ayrı belirlenmiştir.
Mahkemece kararın gerekçesinde de her bir işverenin kendi dönemi itibarıyla sorumlu olacağı belirtildiği halde hüküm fıkrasında kabul edilen tutarlar bakımından ayrıma gidilmeksizin tamamından her iki işverenin sorumlu tutulmasına yönelik karar verilmesi dc hatalıdır.
9.HD. 2010/2631 E. 2011/46458 K. 29.11.2011

Davacının dava dilekçesindeki anlatımları ile dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçi ihbar olunan alt işveren işçisi olarak çalıştığı sırada asıl işverene ait işyeri, 30.11.2009 tarihinde asıl işveren tarafından A.- C. İnşaat İş Ortaklığına devredilmiştir. Bu tarihte Sosyal güvenlik Kurumundan işçilerin çıkışı verilmiş ise de sigortasız olarak aynı alt işveren işçisi olarak 17 gün daha çalışıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Sözü edilen olgular mahkemenin de kabulündedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da davaya konu tazminat ve işçilik alacakları 17.12.2009 tarihine kadar hesaplanmıştır.
Davacı işçinin iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten önce, 30.11.2009 tarihinde işyerinin dava dışı ortak guruba devri sebebiyle davalı M. M. Elektrik Anonim Şirketinin asıl işverenlik sıfatı ortadan kalkmıştır. Bu itibarla davalının ihbar tazminatı ile devirden sonra doğan ücret alacaklarından sorumlu tutulması doğru değildir.
Davalı asıl işveren işyerini devrettiği 30.11.2009 tarihine kadar olan çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatından sorumlu olup, sorumluluk dönemindeki süre ile devir tarihindeki ücreti üzerinden kıdem tazminatı belirlenerek hüküm altına alınmalıdır. Devreden asıl işverenin, devirden sonra doğan ve devir öncesi dönemi ilgilendirmeyen işçilik alacaklarından sorumlu tutulması hatalıdır.
9.HD. 2012/21738 E. 2012/23667 K. 19.06.2012

Somut olayda; davacı işçinin 01.01.1988 tarihinde davalı V.E.’ün işyerine girdiği, bu işyerinin kapatılması nedeniyle 30.06.2005 tarihinde çıkışının yapıldığı ve daha sonra adı geçen davalının ortaklarından olduğu davalı şirkete girişinin yapıldığı ve 19.11.2007 tarihinde iş sözleşmesinin haklı nedene dayanmadan feshedildiği mahkemenin de kabulündedir.
Davacının imzasını inkar etmediği miktar yazılı ödeme belgesinden ve davacı ortak tanıklarının anlatımlarından işyeri kapandığı sırada davacıya 5.235.89 TL kıdem tazminatının ödendiği anlaşılmaktadır.
Böyle olunca süre bütün kabul edilerek avans niteliğinde ödenen kıdem tazminatının ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle düşülerek kalan kıdem tazminatının davalı şirketten alınmasına, yine süre bütün kabul edilerek ihbar tazminatı hesaplanıp, bu tazminatında davalı şirketten alınmasına karar verilmesi gerekir.
İlk işverenin sorumlu olduğu kıdem tazminatı miktarı da devir tarihindeki süre ve ücretle sınırlı olarak belirlenmeli ayrıca davacı temyizi bulunmadığından usuli kazanılmış hak ilkesi de göz ardı edilmeden hüküm kurulmalıdır.
Yazılı şekilde süre ayrı ayrı kabul edilerek ve işyeri kapandığı sırada ödenen avans niteliğindeki kıdem tazminatı dikkate alınmadan hüküm kurulması hatalıdır.
9.HD. 2009/46685 E. 2012/6907 K. 05.03.2012

Davacı, S.A.Ş.nin davalıya devredildiğini, çalışmasına kesintisiz devam ettiğini, devir tarihinde ücreti belirlenirken S.A.Ş. deki çalışmalarının dikkate alınmayarak daha düşük ücretle çalıştırıldığını ileri sürerek, fark ücret alacağının tahsilini istemiştir.
Davalı, S.A.Ş. ile aralarında devir ilişkisinin bulunmadığını, davacının yeni bir iş akdi ile çalışmaya başladığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği, davalı ile S.A.Ş. arasında devir ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda davacı ile davalı arasında 15.05.2005 tarihli iş akdi imzalanmış olup söz konusu iş akdinde işçinin ücreti taraflarca belirlenmiştir. Bu durum devir ile sözleşmenin uyarlanması niteliğindedir. İş Kanunu 22. Maddesine göre iş şartlarındaki esaslı değişikliği davacı yazılı onayı ile kabul etmiş olup, taraflar arasındaki sözleşme geçerlidir. Mahkemece talebin reddedilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/23676 E. 2014/22460 K. 30.06.2014

Davacının çalıştığı K. Belde Belediyesi 22.03.2008 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı Kanun gereğince kapatılarak davalı S. Belediyesine birleştirilmiştir. Davacının kapatılan belediyede 2004 yılında işe girdiği anlaşılmaktadır. Hizmet döküm cetvelinden davacının ücretinin günlük 34,48 TL iken 2008 yılının 12. ayından itibaren 15.01.2009-14.02.2009 dönemine ait bordroya göre iki katma çıkarıldığı günlük 68,80 TL olduğu anlaşılmaktadır. Kapatılan belediyenin imzaladığı Toplu İş Sözleşmesi bulunmamaktadır. Kapatılan K. Belde Belediyesi davalı S. Belediyesi ile birleşmeden birkaç ay önce işçilerin ücretini iki katına çıkarmıştır. Bu durumun davalı belediyenin altından kalkamayacağı ekonomik bir sıkıntıya yol açacağı ortadadır. Ayrıca 5747 sayılı Kanun’un geçici 2/5 maddesine göre yapılacak yerel seçimlere kadar tüzel kişiliği devam edecek belediyelerin yeni personel istihdamı, borçlanması büyükşehir belediyesinin onayına tabi olup ücret artışları ile ilgili olarak A. Büyükşehir Belediyesinin de onayı bulunmamaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/11657 E. 2013/1617 K. 01.02.2013

Davacının çalıştığı S.Belde Belediyesi 22.03.2008 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı Kanun gereğince kapatılarak davalı Sa.Belediyesine birleştirilmiştir. Davacının devirden önce çalıştığı kapatılan belediyenin imzaladığı Toplu İş Sözleşmesi bulunmamaktadır. Kapatılan S.Belde Belediyesi encümenince davalı S.Belediyesi ile birleşmeden birkaç ay önce 29.01.2009 tarihinde işçilerin 36,00 TL olan günlük brüt ücretin 45.00 Tl. ‘ye çıkartılmasına karar verilmiştir. Bu durumun davalı belediyenin altından kalkamayacağı ekonomik bir sıkıntıya yol açacağı ortadadır. Ayrıca 5747 sayılı Kanun’un geçici 2/5 maddesine göre yapılacak yerel seçimlere kadar tüzel kişiliği devam edecek belediyelerin yeni personel istihdamı, borçlanması Büyükşehir Belediyesinin onayına tabi olup ücret artışları ile ilgili olarak A.Büyükşehir Belediyesinin de onayı bulunmamaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2013/24121 E. 2013/18854 K. 16.09.2013