Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

İSTİNAF MAHKEMESİNE (TEMYİZ VE SÜRE TUTUM) DİLEKÇE ÖRNEĞİ

İSTİNAF MAHKEMESİNE (TEMYİZ VE SÜRE TUTUM) DİLEKÇE ÖRNEĞİ

CEZA MUHAKEMESİNDE İSTİNAF

20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete başlayan Bölge Adliye Mahkemeleri ile, hukuk sistemimizde yeni bir dönem başlamıştır. Daha önceki yazılarımızda Hukuk Muhakemesinde İstinaf detaylı olarak incelenmiştir. Bu yazımızda ise Ceza Muhakemesinde İstinaf konusu incelenecektir.

Ceza davaları için istinaf kanun yolu başvuru şartları 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) 272 ila 285 maddeler arasında düzenlenmiştir.

Kural olarak, tarafların veya Cumhuriyet Savcısı’nın istinaf talebi olmadan Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) kendiliğinden ilk derece ceza mahkemesi kararını istinaf incelemesine tabi tutamaz. Ancak, 15 yıl ve daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümler, BAM tarafından re’sen istinaf incelemesine tabi tutulur (CMK m.272/1).

İstinaf başvurusu, kararı veren ilk derece ceza mahkemesine istinaf istemini içeren bir istinaf dilekçesi verilerek yapılabilir. İstinaf başvurusu bir dilekçeyle yapılabileceği gibi kararı veren ceza mahkemesinin katibine beyanda bulunularak katibin bu konuyla ilgili tutacağı tutanağın hakim tarafından onaylanması ile de yapılabilir (CMK m.273/1). İstinaf başvurusu, Mahkemece kararın açıklanmasından itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Bu kural sanığın bulunduğu duruşmada kararın açıklanması halinde geçerlidir. Sanığın hazır olmadığı duruşmada, yani sanığın yokluğunda kararın açıklanması halinde, 7 günlük istinaf yoluna başvuru süresi kararın sanığa tebliğinden itibaren başlar (CMK m.273/2).

>Hangi Kararlara Karşı İstinaf Kanun Yoluna Başvurulabilir?

Kural olarak ilk derece ceza mahkemelerinin son kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir (CMK m.272/1). Ceza mahkemelerinin son kararları, beraat, mahkumiyet, düşme, ceza verilmesine yer olmadığı kararı, davanın reddi, güvenlik tedbirine hükmedilmesi şeklindeki kararlardır.

Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir (CMK md. 272/2). Ancak, ilk derece ceza mahkemesinin verdiği ara karar için “itiraz kanun yolu” olmasına rağmen, bu kanun yolu kullanılmamış ise aynı karar için istinaf başvurusu yapılamaz. Örneğin Yerel Mahkeme tarafından duruşma sırasında verilen tutuklama kararına karşı süresinde itirazda bulunmayan taraf artık bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuramayacaktır.

>Hangi Kararlara Karşı İstinaf Kanun Yoluna Başvurulamaz?

1) Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,

2) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,

3) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, karşı istinaf yoluna başvurulamaz. (CMK m.272/3)

İlk derece Mahkemesi, istinaf başvurusu usulüne uygun yapılmışsa, dava dosyasını doğrudan İstinaf Mahkemesine gönderir (CMK m.277/2). Dava dosyası doğrudan İstinaf Mahkemesine gönderildiğinden, İstinaf Mahkemesi Savcılığının Yargıtay’da uygulanan “tebliğname” hazırlama usulü bu aşamada mevcut değildir. Savcılık, dava dosyasına ilişkin görüşünü yazılı bir mütalaa şeklinde veya duruşmada sözlü olarak bildirebilecektir.

İşbölümüne göre İstinaf Mahkemesinin görevli olan ceza dairesi kendisine gelen dava dosyasında herhangi bir tebligat eksiği varsa öncelikle bu eksiklikleri tamamlayacaktır (CMK m.278). Tebligat eksiklikleri giderildikten sonra, ilgili ceza dairesi dava dosyası üzerinden ön inceleme yapar. Ön inceleme aşamasında Bölge Adliye Mahkemesinin yetkili olup olmadığı, istinaf başvurusunun süresinde yapılıp yapılmadığı, başvuru sahibinin istinaf yoluna başvurmaya hakkı olup olmadığı gibi hususlar incelenir (CMK m.279).

Bu usuli gerekçelerle ön inceleme aşamasında istinaf başvurusu reddedilen taraf itiraz kanun yoluna başvurabilir (CMK m.279/son). Bölge Adliye Ceza Dairesi’nin istinaf başvurusunun ön inceleme aşamasında usulden reddine ilişkin kararlarına karşı, aynı Bölge Adliye Mahkemesi’nde bulunan sonraki nolu ceza dairesine itiraz kanun yoluna başvurulabilir (CMK m.268/3-e).

Ön inceleme aşamasında, istinaf başvurusuna dair hiçbir usuli eksiklik bulunmaması halinde BAM ceza dairesi istinaf başvurusunu esastan incelemeye başlar.

>İstinaf Mahkemesi’nin Vereceği Kararlar Nelerdir?

İstinaf Mahkemesi yapacağı inceleme neticesinde aşağıdaki kararlardan birisini verecektir:

1) İstinaf başvurusunun dosya üzerinden inceleme yapılarak “esastan reddine”,

2) İstinaf başvurusunun Yerel Mahkeme kararındaki hukuka aykırılıklar dosya üzerinden “düzeltilerek esastan reddine” (düzelterek onama olarak da adlandırılabilir),

3) İstinaf incelemesi neticesinde önemli bir hukuka aykırılık (CMK m.289) tespit edilmesi halinde “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere Yerel Mahkemeye gönderilmesine”,

4) “Davanın İstinaf Mahkemesinde yeniden görülmesine” ve duruşma hazırlığı işlemleri yapılmasına.

Başvurunun Dosya Üzerinden Esastan Reddi veya Düzelterek Esastan Reddi

İstinaf başvurusunun dosya üzerinden esastan reddi halinde, Yerel Mahkeme kararının yerinde olduğu, hükümde herhangi bir hukuka aykırılık olmadığı BAM tarafından tespit edilmiş olur. Böylece ceza davasının istinaf incelemesi aşaması sona erer.

>İstinaf başvurusu aşağıdaki hallerde dosya üzerinden esastan reddedilir:

1) Yerel mahkeme kararında usul ve esasa ilişkin bir hukuka aykırılık yoksa,

2) Yerel mahkemenin delil değerlendirmesinde ve işlemlerinde eksiklik yoksa,

3) Yerel mahkemenin ispat bakımından, yani sanığın suçu işlediği veya işlemediği hakkındaki değerlendirmesi yerindeyse.

İstinaf başvurusunun dosya üzerinden esastan reddi halinde istinaf isteminde bulunan kişi, koşulları varsa ceza davası için Yargıtay’a Temyiz Başvurusu yapabilir. İstinaf Mahkemesinin kararı temyiz edilemeyecek kararlardan ise, Yerel Mahkeme kararı kesinleşmiş olacaktır.

İstinaf başvurusunun Yerel Mahkeme kararı dosya üzerinden düzeltilerek esastan reddi halinde, BAM Yerel Mahkeme kararında hukuka aykırılıklar olduğunu tespit etmiştir. Ancak, bu hukuka aykırılıklar, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyecek ölçüde basit ve düzeltilebilir nitelikte olduğundan Yerel Mahkeme kararını düzelterek istinaf başvurusunu esastan reddeder.

İstinaf Mahkemesi, düzeltilebilir hukuka aykırılıkları gidererek, aşağıdaki hallerde Yerel Mahkeme kararını düzelterek istinaf başvurusunu esastan reddeder (CMK m.280/1-a, 2. Cümle):

1) Suç ve ceza gösterilmiş kanun maddesi yanlış yazılmış (CMK m.303/1-c),

2) Doğum ve suç tarihine göre yapılması gereken bir indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise (CMK m.303/1-e),

3) Arttırım ve indirime sonucunda bulunan ceza miktarında maddi hatta yapılmış ise (CMK m.303/1-f),

4) TCK md. 61’deki sıraya uyulmaması nedeniyle eksik veya fazla ceza tayin edilmişse (CMK m.303/1-g),

5) Yargılama giderlerinde veya avukatlık ücretinin belirlenmesinde yanlışlık varsa (CMK m.303/1-h).

İstinaf başvurusunun dosya üzerinden esastan reddi halinde istinaf isteminde bulunan kişi, şartları varsa ceza davası için Yargıtay’a Temyiz Başvurusu yapabilir.

İstinaf İncelemesi Neticesinde “Hükmün Bozulması ve Dosyanın Yerel Mahkemeye Gönderilmesi”

İstinaf Mahkemesi, istinaf başvurusunu esastan inceledikten sonra, Yerel Mahkeme kararında önemli hukuka aykırılıklar olduğunu (CMK m.289) tespit ederse, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına ve davanın Yerel Mahkemede yeniden görülmesine karar verir.

CMK m.289’da yer alan kesin hukuka aykırlıklar, yani mutlak bozma nedenleri şunlardır:

1) Mahkemenin kanuna aykırı oluşması (CMK m.289/1-a),

2) Hakimin yasaklılığı hali (CMK m.289/1-b),

3) Hakimin reddi nedenlerinin ileri sürülmesi ve kabul edilmesine rağmen hakimin hükme katılması (CMK m.289/1-c),

4) Hakimin reddi isteminin kanuna aykırı olarak reddedilip hakimin hükme katılması (CMK m.289/1-c),

5) Görev ve yetki sorunu (CMK m.289/1-d),

6) Kanunen hazır bulunması gerekenlerin yokluğunda duruşma yapılması (CMK m.289/1-e),

7) Duruşmalı verilen hükümde açıklık kuralının ihlali (CMK m.289/1-f),

8) Mahkeme kararında gerekçe olmaması (CMK m.289/1-g),

9) Hüküm için önemli olan hususlarda savunma hakkının sınırlanması (CMK m.289/1-h),

10) Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayanması (CMK m. 280/1-i).

İstinaf Mahkemesinin hükmü bozması üzerine, Yerel Mahkeme ceza davası ile ilgili yeniden yargılama yapmak zorundadır. İstinaf Mahkemesinin bozma kararına karşı Yerel Mahkeme eski hükümde “direnme kararı” veremez. Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı “direnme yasağı” vardır (CMK m.284).

Yerel Mahkeme, Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı çerçevesinde yeniden yargılama yaparak tespit edilen hukuka aykırılıkları gidermelidir. Ancak, Yerel Mahkeme bozmadan sonra, bozma çerçevesinde yaptığı yargılama neticesinde vicdani kanaatine uygun bir şekilde yeni bir hüküm tesis edebileceği gibi eski hükmü de verebilir. Yani, “bozmaya uymadan sonra serbestlik” ilkesi, İstinaf Mahkemesinin bozma kararları çerçevesinde yeniden yargılama yapan Yerel Mahkemenin bağımsızlığını güvence altına almaktadır.

Ceza Davasının “İstinaf Mahkemesinde Yeniden Görülmesi Kararı”

İstinaf Mahkemesi, yaptığı istinaf incelemesi neticesinde Yerel Mahkeme kararının bozulmasına gerek olmadan yapacağı bir kovuşturmayla kendisinin yeniden bir karar vermesini mümkün görürse, ceza davasının İstinaf Mahkemesinde yeniden görülmesine karar verir.

İstinaf Mahkemesi ceza davasının yeniden görülmesine karar verdiğinde, duruşma hazırlığı işlemlerini yapar (CMK m.281). Tutuksuz yargılanan sanığa tebligat gönderilerek kendisinin istinaf istemi üzerine İstinaf Mahkemesinde açılan davanın duruşmasına gelmediği takdirde istinaf başvurusunun reddedileceği bildirilir. Hemen belirtelim ki, tutuksuz sanık gelmese bile avukatı duruşmada hazır ise istinaf başvurusu sadece sanığın duruşmaya katılmaması yüzünden reddedilemez. Ancak, tutuksuz sanığın hem kendisi hem de avukatı mazeretsiz bir şekilde duruşmaya katılmazsa istinaf başvurusu reddedilecektir.

İstinaf Mahkemesi gerek gördüğünde Yerel Mahkeme tarafından yapılan işlemlerin tekrarlanmasına karar verebilir. Mahkeme yeniden keşif yapabilir, tanık veya bilirkişileri dinleyebilir. İstinaf Mahkemesi, tutuklama, tahliye, adli kontrol kararı, el koyma, zorla getirme, yakalama vs. gibi koruma tedbirlerine karar verebilir.

İstinaf Mahkemesi ceza davası ile ilgili yeniden yaptığı yargılama neticesinde, ya istinaf başvurusu hakkınsa “esastan red” kararı verir ya da ilk derece mahkemesinin hükmünü kaldırarak “yeniden hüküm” verir. Her iki halde de şartları varsa, İstinaf Mahkemesi kararı aleyhine Yargıtay’a Temyiz Başvurusu yapılabilir.

>İstinaf Mahkemesi’nin Hangi Kararları Temyiz Edilebilir?

1) Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin bozma kararı dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir. (CMK m.286/1)

2) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir.

>İstinaf Mahkemesi’nin Hangi Kararları Temyiz Edilemez?

1) Bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verdiği kararları,

2) Bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan kararları,

3) Bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin verdiği her türlü kararları,

4) Bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemelerinin adli para cezasını gerektiren suçlarla ilgili verdiği hükümlere ilişkin verdiği her türlü kararları,

5) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

6) On yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

7) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

8) Yukarıda sayılanlarda gösterilen sınırlarda kalmak kaydıyla, gösterilen cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren BAM kararları, temyiz edilemez. (CMK m.286/2)

İSTİNAF (BÖLGE ADLİYE) MAHKEMESİ CEZA DAİRELERİNDE HANGİ YENİ DELİLLER İLERİ SÜRÜLEBİLİR?

İstinafa konu mahkumiyet kararını veren Yerel mahkemede ileri sürülmesi haksız olarak reddedilen ve bu nedenle incelenmeyen, gösterilebilme imkanı bulunmayan veya geç ileri sürülmesinde sanığın kusurunun bulunmadığı hallerde yeni vaka ve delil ileri sürülebilir. İstinaf (Bölge Adliye) Ceza Dairelerinde, Yerel mahkemede ciddi bir mazeret bulunmaksızın ileri sürülmeyen vaka ve deliller ise ileri sürülemez. Yani iyi bir ceza avukatı edinmek için illa mahkum edilmeyi ve istinaf incelemesini beklemeyin. Çünkü yerel mahkemede zamanında lehinize yeterli savunma ve doğru tevsi-i tahkikat taleplerinin yapılmaması aleyhinize verilen mahkumiyet kararının eksik inceleme nedeniyle kaldırılmasını ve istinafta beraat etmenizi de güçleştirecektir. Diğer yandan istinaf incelemesi sonucunda verilecek bazı kararların ayrıca temyize de konu edilmesi mümkündür.

HANGİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI TEMYİZ EDİLEBİLİR?

5 yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkumiyetine karar verilen sanıklar istinaf yoluna başvurur da başvuruları reddedilirse Bölge adliye Mahkemesinin bu red kararını temyize konu edebilirler.

Örneğin yerel mahkemede 6 yıl hapis cezası aldıysanız ve istinaf incelemesinde istinaf başvurunuzun esastan reddine karar verildiyse aleyhinize olan bu kararı temyiz edebilirsiniz. Eğer 4 yıl 2 ay hapis cezası aldıysanız ve istinaf başvurunuzun esastan reddine karar verilirse bu kararı ne yazık ki temyiz edemeyeceksiniz. Dolayısıyla 5 yılın altında hapis cezası alan sanıkların istinaftan sonuç alamamaları halinde temyize başvurma şansı yoktur; yani tek şansları istinaf yolunu iyi değerlendirmeleridir.

Yine temyiz edilebilecek bölge adliye mahkemesi ceza dairesi kararlarında da temyiz incelemesi hukuka uygunluk denetimi (bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin kanunu yorumlaması ve uygulamasındaki hata) ile sınırlı yani dar kapsamlı olacaktır. (CMK. mad. 294/2) Örneğin mahkemenin sanığa kasten yaralama suçundan ceza vermesi gerekirken kasten öldürmeye teşebbüs suçundan mahkum etmesi gibi. Diğer bir deyişle bölge adliye mahkemesinin maddi vakanın tespitine ve delillerin takdirine ilişkin değerlendirmesi temyizde denetlenmez, yeni vaka ve delil de gösterilemez.

>Kanun yolu (istinaf veya temyiz) süresi ceza mahkemesi kararlarında yüze karşı verilmiş ise tefhimle (yüze karşı verilmesinden) başladığından süreler kısa olduğundan, kararı kanun yoluna götürmek isteyen taraf, gerekçeyi göremediğinden temyiz gerekçelerini de yazamamaktadır.

Süre tutum dilekçesiyle (kısa temyiz dilekçesiyle) temyiz süresi kesilmektedir ve kanun yolu süresi gerekçeli kararın tebliğden itibaren başlayacaktır. Eğer gerekçeli temyiz dilekçesi verilmez ise, karar yine de temyiz edilmiş sayılacaktır.

CMK

İstinaf istemi ve süresi

Madde 273 – (1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.

(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/75 md.) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.

(4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.

(5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.

1- SÜRE TUTUM DİLEKÇE ÖRNEĞİ

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … CEZA DAİRESİNE

Sunulmak Üzere

……………………………………CEZA MAHKEMESİNE

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN

KATILAN / (veya) SANIK:

VEKİLİ :

SANIK/SANIKLAR :

SUÇ :

SÜRE TUTUMU TALEP EDİLEN İSTİNAF KONUSU KARAR: … Ceza Mahkemesinin … tarihli ve E:…/… sayılı kararının istinaf incelemesi için SÜRE TUTUM isteminden ibarettir.

TALEP : Sayın mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyasından verilen karar, usul ve yasaya aykırı olduğundan kararı yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvuruyoruz. Gerekçeli kararın tarafımıza tebliğine müteakip, istinaf gerekçelerimizi sayın mahkemeye sunacağız.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; istinaf talebimizin kabulü ile, … Ceza Mahkemesinin E: …/…; K: …/… sayılı kararının bozulmasına karar verilmesini arz ve talep ederim.

Av. …

2- … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ (…) CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

Gönderilmek Üzere

… … CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DOSYA NO :

SANIK :

VEKİLİ :

KONUSU : Süre tutum dilekçesi

İZAHI :

1-) Sayın mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyasından verilen karar, usul ve yasaya aykırı olduğundan kararı yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvuruyoruz. Yerel mahkeme son duruşmada kısa kararı tefhim etmiş, gerekçeli karar ise henüz tebliğ edilmemiştir.

2-) Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı temyiz ediyoruz. Sanık hakkında verilen karar hiç bir somut delile dayanmamakta olup sadece şikayetçinin hayatın olağan akışına uygun olmayan beyanlarına dayalı olarak hüküm kurulmuştur.

3-) Gerekçeli karar tarafımıza tebliğ edildiğinde gerekçeli temyiz dilekçemizi sunacağız.

SONUÇ : Yukarıda izahını yaptığımız nedenlerden dolayı, istinaf talebimizin kabulü ile kararının bozulmasına karar verilmesini arz ve talep ederim.

Sanık Vekili

CEZA MAHKEMELERİ KARARLARINA KARŞI BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ YANİ İSTİNAF MAHKEMELERİNE BAŞ VURMA DİLEKÇE ÖRNEKLERİDİR

1- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ DAİRE BAŞKANLIĞI’NA
SUNULMAK ÜZERE
……………………………..CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

ESAS NO : 20…/…E.

KARAR NO :20…/…. K.

İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN SANIK: …..(TC:………)

SANIK MÜDAFİİ : AV. ……….

İSTİNAF DİLEKÇESİNİN KONUSU :

Yerel mahkemenin vermiş olduğu 2016/…. sayılı …0..2016 tarihli kararının usul ve esas bakımından hukuka aykırı olması sebebiyle kaldırılarak delillerin yeniden değerlendirilmesi ile davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi, davanının istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmesi istemidir.

İSTİNAF BAŞVURUSU GEREKÇELERİMİZ VE AÇIKLAMALAR :

1- MÜVEKKİLİMİN ÜZERİNE ATILI SUÇ KANITLANAMAMIŞTIR.

Yerel mahkemece yapılan yargılamada çok kalabalık bir kavga ve arbede arasında gerçekleşmiş olan bıçaklama eylemi için üç tanık dinlenilmiş olup, bu üç tanık da mağdurun yakın arkadaşıdır. Buna rağmen tanık ……., olay öncesinde ve sonrasında müvekkilimde bıçak görmediğini, tanık …………. müvekkilimin eylemin gerçekleştiği kavganın içerisinde aktif olarak rol alıp almadığını görmediğini açık bir şekilde ifade etmiştirler.

Müvekkilimin bıçaklama eyleminin gerçekleştiği sırada kavganın içinde bulunmadığına dair tanık beyanı dikkate alınmamış olduğu gibi, müvekkilimin kavgada durduğu yer bile gerçekleştirilmemişken yerel mahkemece müvekkilim aleyhine mahkumiyet hükmü kurulması temel ceza hukuku ilkelerine aykırıdır.

2- YEREL MAHKEMENİN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇUNA DAYANAK OLARAK GÖSTERDİĞİ HUSUMET İDDİASI SOYUT BİR İDDİA OLARAK KALMIŞ, SOMUTLAŞTIRILMAMIŞTIR.

Yerel mahkeme gerekçeli kararında müvekkilim ve katılan arasında önceden husumet bulunduğu gerekçesiyle müvekkilimin ve diğer sanığın katılanı öldürme kastıyla hareket ettiğini belirtmiştir. Ancak katılan, tanıklar ve sanıklar müvekkilimin olay yerine katılanla aralarındaki sorunu çözmek suretiyle BARIŞMAK için gittiklerini beyan etmişlerdir. Barışmak amacıyla hareket eden kişilerin aynı zamanda öldürmeye teşebbüs için eylemde bulunmaları hayatın olağan akışına aykırıdır. Kaldı ki kararına dayanak ettiği tek olgu husumet olan yerel mahkeme, bu husumeti somutlaştırmak adına hiçbir araştırma yapmamış, husumetle alakalı ilgililere soru yöneltmemiştir. Husumetle eylemin ölçülü olup olmadığını irdelememiştir. Husumetin ne olduğu tamamen belirsizdir. Kalabalık bir kavga içinde vuku bulan bıçaklama eylemini sanıkların gerçekleştirip gerçekleştirmediği kanıtlanamamışken, husumete dayanarak ceza hükmü kurmak maddi gerçeğe ulaşma yolunda hukuka aykırı karar tesisine sebep olmuştur.

3- MÜVEKKİLİMİN ÜZERİNE ATILI SUÇ GÜÇLÜ DELİLLERLE KANITLANMADIĞINDAN VE MAHKUMİYET KARARI SOYUT BİR HUSUMET İDDİASINA DAYANDIRILDIĞINDAN MASUMİYET KARİNESİNİN İHLALİ SÖZ KONUSUDUR.

Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda elde edilen deliller müvekkilimin üzerindeki suç şüphesini şüphe olmaktan çıkarma ve suç işlendiğine dair güçlü kanaat oluşturma niteliğinden uzaktır.. Bu haliyle müvekkilim hakkında üstelik de öldürmeye teşebbüsten hüküm kurulması, ceza yargılamasının en temel ilkesi olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırıdır. Bu şartlarda delillerin tekrar değerlendirilmesi, gerekirse yeni tanıkla beraber yerel mahkemece dinlenmiş tanıkların tekrar dinlenilmesi maddi gerçeğe ulaşılmasını sağlayacaktır.

4- YEREL MAHKEMECE KARAR TESİS EDİLDİKTEN SONRA OLAYI GÖREN YENİ BİR TANIK ORTAYA ÇIKMIŞTIR. MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK AÇISINDAN BU YENİ TANIĞIN DİNLENMESİ GEREKMEKTEDİR.

Yerel mahkemece yapılan yargılama neticelendikten sonra, dava sürecinden haberi olmayan ancak olaya tanıklık etmiş yeni bir kişi ortaya çıkmıştır. Aşağıda kimlik ve adres bilgilerini sunacağımız bu tanığın maddi gerçeğin ortaya çıkması amacıyla dinlenilmesini talep ediyoruz. Zira ceza yargılamasının yegane amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır.

YENİ TANIK : ……….. (TC: ……………. )

Adres:.

SONUÇ VE TALEP : Yukarıda izah ettiğimiz gerekçe ve resen gözetilecek nedenler birlikte değerlendirilerek;

Yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeni tanığın dinlenilmesine ve davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine,
Ceza davasının istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine
karar verilmesini talep ederiz.

Sanık Müdafii

Av. ……………………

2- …… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE

Sunulmak Üzere

…….. CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

ANKARA

Dosya No :

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN

SANIK :

VEKİLİ :

KONUSU : ……..Ceza Mahkemesi’nin …/…/20.. tarih ve …/… E. 20../… K. sayılı kararının istinaf incelemesi isteminden ibarettir.

TEBLİĞ TARİHİ : …/…/20..

BAŞVURU SEBEPLERİ VE GEREKÇESİ :

1-

2-

3-

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda ve Yerel Mahkeme dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle;

1) ….. Ceza Mahkemesi’nin 2016/… sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak müvekkilimin BERAATİNE karar verilmesini;

2) Ceza davasının Sayın mahkemenizce yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz. …./…../20..

İstinaf Yoluna Başvuran
Aı ve Soyadı

3- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ’NE (veya İSTİNAF MAHKEMESİNE)
GÖNDERİLMEK ÜZERE
………… ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO: 20…./356 ESAS.

İSTİNAF BAŞVURUSU
YAPAN SANIK : M.T.

MÜDAFİ : Avukat

D. KONUSU : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR :

1. Duruşmada Okunmayan ve Tartışılmayan Bir Delilin Hükme Esas Alınması Hukuka Aykırıdır.

Gerekçeli kararda, mahkumiyet hükmünün en önemli dayanağı kolluk tarafından tutulan 04.12.2015 tarihli olay yeri tespit tutanağı gösterilmiştir. Olay yeri tespit tutanağı CMK md.209/1 gereği duruşmada okunması gereken zorunlu belgelerdendir. 04.12.2015 tarihli olay yeri tespit tutanağının duruşmada okunması, CMK md. 215 gereği “okunan belgeye karşı müvekkil diyeceklerinin sorulması” ve CMK md. 216 gereği bu “delilin tartışılması” gerekirdi.

Delillerin okunması ve tartışılması konusunda açık olan kanun hükümleri Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla da vurgulanmıştır:

“……sorgudan önce yapılan işlemlere ilişkin bilgi ve belgelerin, ekspertiz raporlarının, duruşmada okunup sanıklara diyecekleri sorulmadan….yazılı şekilde hükümler kurulması suretiyle CMK md. 209’a aykırı davranılması….” (Yargıtay 8. CD – 2015/25777 karar).

“……….CMK’nın 209, 211, 212, 214, 215. maddeleri uyarınca, sanığa sorgusu sırasında tıbbi raporlar, olay yeri inceleme tutanakları, ekspertiz raporları, tanık ve mağdur ifadeleri ile diğer sanıkların savunmalarının okunmasının, dinleme ve okumadan sonra diyeceklerinin sorulmasının gerektiği gözetilmeden……” (Yargıtay 1. CD – 2014/3753 karar).

“……Otopsi, olay yeri tutanakları, hükme esas alınan ekspertiz raporları ile, katılmadığı duruşmada dinlenen tanık ve müdahil beyanlarının okunarak sanıktan diyeceklerinin sorulmaması suretiyle CMK md. 209’a muhalefet edilmesi….” (Yargıtay 1. CD. – 2008/3892 karar).

Yerel mahkeme, 04.12.2015 tarihli olay yeri tespit tutanağını hükme esas almasına rağmen hiçbir usul kuralına uymamış; delili okumamış, müvekkile bu delil ile ilgili diyeceklerini sormamış ve delili duruşmada tartışmamıştır.

Yerel mahkemenin tuttuğu 1 ve 2 nolu celseye ait tutanaklar incelendiğinde görüleceği üzere;

Birinci celsede sorgunun yapıldığı, müvekkile soruşturma ifadeleri, Sulh Ceza Hakimliği’nin sorgu zaptı, nüfus kaydı, adli sicil ve arşiv kaydının okunduğu ve diyeceklerinin sorulduğu görülmektedir.
İkinci celsede, sanığın esas hakkında savunması alınarak ve son sözü zorularak mahkumiyet kararı verilmiştir.
Duruşmada okunan belgeler arasında 04.12.2016 tarihli olay yeri tespit tutanağı yoktur.

Duruşma tutanağı incelendiğinde görüleceği üzere; ‘Sanık: okunan tutanak ve belgelerin aleyhe olan kısımlarını kabul etmiyorum dedi” şeklinde beyanı alınan müvekkile okunan belgeler arasında, hükme esas alınan 04.12.2015 tarihli olay yeri tespit tutanağı yoktur.

Yerel mahkemenin, olay yeri tespit tutanağını duruşmada okumaması, müvekkile diyeceklerini sormaması ve delili duruşmada tartıştırmaması açıkça Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 209, 215 ve 216. maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Hukuka aykırı bu uygulama, aynı zamanda savunma hakkını da kısıtladığından, CMK md. 289/1-I maddesi gereği “hukuka kesin aykırılık halleri”nden biri meydana gelmiştir.

Hukuka aykırılık, bölge adliye mahkemesinde duruşmalı istinaf incelemesi yapılarak giderilebilecek hukuka aykırılıklardan değildir. Bölge adliye mahkemesi, CMK md. 280/1-b gereği, istinaf incelemesi neticesinde “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmelidir.

2. İçeriği Reddedilen Olay Yeri Tespit Tutanağı İmzacıları Mutlaka Duruşmada Dinlenmelidir.

Hükme esas alınan 04.12.2016 tarihli olay yeri tespit tutanağı içeriği müvekkil tarafından soruşturmanın tüm aşamalarında tutarlı beyanlarla reddedilmiş, duruşmada da okunmadığı için bu delile ilişkin beyanda bulunamamıştır. Olay yeri tespit tutanağı imzacıları aynı zamanda olayın “görgü tanığı” konumundadır.

İstinaf incelemesinde bağlayıcı nitelikte hukuk kaynağı olarak kabul edilmesi gereken Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da sanığın tutanak içeriğini reddetmesi veya tutanaklar ile beyanlar arasında çelişki bulunması halinde, tutanak imzacılarının duruşmaya çağrılarak dinlenmesi gerektiğini ifade etmektedir.

“….Suç tutanağında dava konusu yerde yulaf ekili görüldüğü ve sorulduğunda da sanık S. A.’nın ‘ekecek yerim az olduğu için hayvanlarıma besi yemi üretmek için yulaf ektim’ şeklinde beyanda bulunduğunun yazılı olmasına göre, tutanakta adı geçen imzacı tanıklar dinlenilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi….” (Yargıtay 3. Ceza Dairesi – 2006/8014 karar).

“….tutanak imzacısı Haşim Y.’ın olay yerindeki insanların bir şahsın koşarak bir gecekonduya girdiğini söyleyip, gecekondunun yerini işaretle gösterdiklerini ve kapısı çalınınca sanık V. Y.’nın açtığını açıklaması, diğer tutanak imzacısı Abdullah H.’in anlatımları ile sanığın aşamalarda ne şekilde yakalandığı konusunda değişen savunmaları dikkate alınarak tutanak imzacıları Haşim Y. ve Abdullah H. Mahkemece yeniden dinlenip tutanak ve anlatımları arasındaki çelişki giderildikten sonra sanık V. Y.’nın hukuki durumunun belirlenmesi yerine eksik araştırmayla yazılı biçimde hüküm kurulması…” (Yargıtay 6. Ceza Dairesi – 2009/12579 karar).

Müvekkil olay yeri tespit tutanağının içeriğini reddettiğinden, tutanak imzacılarının duruşmaya çağrılarak dinlenmemesi ve müvekkile tutanak imzacılarına soru sorma hakkı tanınmaması usul ve yasaya aykırı olup bu şekildeki uygulamayla savunma hakkı ihlal edilmiştir.

3. Suçlamanın temel dayanağı olan 04.12.2015 tarihli olay yeri tespit tutanağı “BELİRLEYİCİ KANIT” niteliğinde olup, belirleyici kanıtların duruşmaya getirtilerek taraflarca tartışılması AİHS 6/3-d maddesi gereği zorunludur.

Müvekkil aleyhine yürütülen soruşturma ve kovuşturma neticesinde, suçlamanın ve mahkumiyetin temel dayanağı olan 04.12.2015 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağının mevcut ceza davasında “belirleyici delil” niteliğinde olduğu açıkça görülmektedir.

Belirleyici delil niteliğindeki tutanağı imzalayan görgü tanığı kolluk görevlilerinin mahkeme huzurunda dinlenmesi ve müvekkile bu belirleyici delile karşı çıkma imkanının tanınması gerekirdi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-d maddesinde ifadesini bulan adil yargılanma hakkının türevi olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ilk derece mahkemesindeki yargılamada ihlal edilmiştir.

AİHM, “….soruşturma veya kovuşturma aşamasında sanığın sorgulama imkânı bulamadığı tanığın ifadesine tek veya belirleyici bir kanıt olarak dayanıp mahkûmiyet hükmü kurulması halinde sanık haklarının kısıtlanmış olacağını…” belirtmektedir (AİHM Kararları: Delta/Fransa, no. 11444/85, 19 Aralık 1990; A.M./İtalya, no. 37019/97, 14 Aralık 1999; P.S./Almanya, no. 33900/96, 20 Aralık 2001).

Taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (AİHM kararları: Ruiz-Mateos/Spain, §63; Feldbrugge/Netherlands, B. No. 8562/79,29/05/1986, § 44).

İlk derece mahkemesi, “belirleyici delil” niteliğindeki olay yeri tespit tutanağı imzacılarını dinlemeden ve müvekkile karşı çıkma imkanı tanımadan karar verdiğinden, mahkumiyet kararı AİHS 6/3-d maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal etmiştir.

4. Soruşturma aşamasında dinlenen mağdur tanıklar yeniden dinlenmediği gibi mağdurların dinlenmesinden vazgeçilmesi kararı alınarak tutanaklar duruşmada da okunmamıştır.

Müvekkil savunmasında; olay yerine yakın bir otel işlettiğini, diğer sanık Cihan’ın teknesinin su aldığını söylemesi üzerine, kendi teknesini kontrol etmek üzere olay yerine gittiğini, sadece olay yerinde hazır bulunması nedeniyle gözaltına alındığını beyan etmiştir.

Soruşturma aşamasında olayın görgü tanığı olan 4 mağdurun beyanına başvurulmuştur. Mağdurlar olay yerinde meydana gelen gelişmeler ve sanıkların olay yerindeki konumları hakkında bilgi sahibidirler. Bu nedenle, mağdur beyanları müvekkilin savunmasının ispatlanmasına veya savunmaya itibar edilmemesine yol açacak delil niteliğindedir.

Soruşturmada dinlenen mağdur tanıklar, kural olarak kovuşturma aşamasında tekrar dinlenmelidir (CMK md. 206, CMK md. 233).

Soruşturma aşamasında dinlenen mağdurun mutlaka duruşmadan haberdar edilmesi gerekir (CMK md. 234/1-b-1).

Soruşturma aşamasında dinlenen mağdur tanığın, kovuşturma aşamasında dinlenmesinden vazgeçilerek, önceki dinleme sırasında düzenlenmiş tutanakların okunmasına şu hallerde karar verilebilir:

“…bulunduğu yer öğrenilemezse…” (CMK md. 211/1-a),

“….duruşmada hazır bulunması, giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse…” (CMK md. 211/1-b),

“…İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa..” (CMK md. 211/1-c),

İlk derece mahkemesi, mağdur tanıkları duruşmaya çağırmadığı gibi nerede olduklarına dair en ufak bir araştırma dahi yapmamıştır. İlk derece mahkemesi, koşulları varsa mağdurların dinlenmesinden vazgeçme kararı vererek, mağdurların önceki beyanlarını duruşmada okumamıştır. Bu nedenle eksik araştırma ve usule aykırı bir biçimde karar verilmiştir.

“…….Beyanları hükme esas alınan tanık Münir Ahmet ve tercüman- tanık Couhan Daouat Ali’nin ve bu tanığın ifadesinde adı geçen kişilerin adreslerinin araştırılması ve dinlenilmeleri, dinlenilmelerinden vazgeçilmesi halinde önceki ifadeleri duruşmada okunarak C. Savcısından, sanıklar ve müdafilerinden diyeceklerinin sorulması gerektiğinin düşünülmemesi suretiyle 209 ve 215. maddelerine aykırı davranılması” (Yargıtay 1. CD- 2008/6370 karar)

5. Hükme dayanak yapılan iletişim tespit tutanakları Ceza Muhakemesinde “BELİRTİ” olarak kabul edilmektedir.

İlk derece mahkemesi 04.12.2015 tarihli olay yeri inceleme tutanağı ile birlikte iletişim tespit tutanağını da mahkumiyet kararının gerekçesi yapmıştır.

Hangi sanığın kiminle konuştuğuna dair HTS raporları şeklindeki iletişim tespit tutanaklarından elde edilen bilgiler hukuki niteliği itibariyle “belirti” olarak nitelenebilir.

Belirtilerden bir sonuca varabilmek için, belirtiler takip edilerek;

a- Maddi bir bulguya ulaşılmalıdır: Müvekkilin suçu işlediğine ilişkin, müvekkille irtibatlandırılabilecek bir maddi bulguya ulaşılamamıştır.

b- Belirtileri Destekleyecek Beyan veya Belge Delili Olmalıdır: Müvekkilin savunmasının aksini ispatlayan hiçbir beyan veya belge delili yoktur.

Ceza Muhakemesinde belirtilerin yarattığı boşluklar mantıksal çıkarımlarla doldurulamaz. Boşlukların beyan veya belge delili ile tamamlanması gerekir. Aksi takdirde, somut ceza davasında da koşulları gerçekleştiği üzere “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” gereği sanığın beraatine karar verilmesi gerekir.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklandığı üzere istinaf incelemesi neticesinde;

İstinaf başvurumuzun kabulüne,
Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine karar verilmesini talep ederiz.

Sanık Müdafi
Avukat

4- İSTİNAF MAHKEMESİ ( ) DAİRE BAŞKANLIĞI’NA SUNULMAK ÜZERE
…………11. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO : 2016/… esas
SANIK :
MÜDAFİ :

İSTİNAF DİLEKÇESİNİN KONUSU :

Müdahil tarafın yaptığı istinaf başvurusunun ‘esastan reddi’ ile yerel mahkemenin 2016/… sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak “davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi”, davanının istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmesi istemidir.

İSTİNAF BAŞVURUSU GEREKÇELERİMİZ VE AÇIKLAMALAR :

Gerekçeli kararda müvekkilin bıçaklama eylemi ile ölüm arasında illiyet bağı olduğu vurgulanmıştır. Müvekkil sanık TCK 23. gereği ölüm sonucundan sorumlu tutulamaz. Etkili bir tıbbi müdahale yapılmış olsaydı,kuvvetle muhtemeldir ki maktul yaşıyor olacaktı. Müvekkilin eylemi sonucu yaralama gerçekleşmiş,fakat ölüm olayı yaralamadan saatlerce sonra gerekli tıbbi müdahale yapılmayınca meydana gelmiştir.Müvekkil ölüm olayından sorumlu değildir, bu nedenle TCK 87-4 maddesi değil, yaralama ile ilgili 86.madde hükümleri uygulanmalıdır. 765 sayılı TCY’nın 452. maddesinde yer alan hükmün benzeri bir düzenlemeye, objektif sorumluluk esasının terk edilmesi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nda yer verilmemiştir. Suçu, “yasada tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her koşulda sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terkedilmiş olmaktadır. 765 sayılı TCY’ndaki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCY’nda haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCY’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.

5237 sayılı TCK’nın “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir. Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi halinde, sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olması gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla müvekkil de ölüm olayından sorumlu tutulamaz.Yerel mahkemenin suç vasfına dair nitelemesi hukuka aykırıdır.

Adli tıptan alınan heyet raporunun yeterince açıklayıcı olmadığı gerekçesiyle yeniden rapor alınması talebimiz yerel mahkemece reddedilmiştir.Talebimizin kabulü yerine reddi usule aykırıdır.

SONUÇ VE TALEP : Yukarıda izah ettiğimiz gerekçe ve resen gözetilecek nedenler birlikte değerlendirilerek;

.Müdahil tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine,
.Yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine,
.Ceza davasının istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep ederiz. …/….2016

Sanık Müdafii
Avukat

…… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE

Sunulmak Üzere

…….. CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

ANKARA

Dosya No :

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN

SANIK :

VEKİLİ :

KONUSU : ……..Ceza Mahkemesi’nin …/…/20.. tarih ve …/… E. 20../… K. sayılı kararının istinaf incelemesi isteminden ibarettir.

TEBLİĞ TARİHİ : …/…/20..

BAŞVURU SEBEPLERİ VE GEREKÇESİ :

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda ve Yerel Mahkeme dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle;

1) ….. Ceza Mahkemesi’nin 20../… sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak müvekkilimin BERAATİNE karar verilmesini;

2) Ceza davasının Sayın mahkemenizce yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz.

…../20..

İstinaf Yoluna Başvuran
Sanık Vekili