İşsizlik sigortası (işsizlik ödeneği) ile ilgili Yargıtay kararları
İşsizlik ödeneği haksız feshin tespiti ile İşkur’dan talep edilebilir olduğundan işveren sorumlu tutulamaz.
İşsizlik sigortası için 30 gün içinde İşkur’a başvurulmalıdır. Süresinde başvurulmamışsa, gecikmeden işveren sorumlu tutulamaz.
İkale, haksız fesih niteliğinde olmadığından, iş sözleşmesi ikale ile son bulan işçi, işsizlik ödeneği alamaz.
İşsizlik sigortası için işçinin iradesi dışında sözleşme feshedilmiş olmalıdır. Emeklilik nedeniyle fesihte, kendisi feshettiğinden işçi, işsizlik ödeneği alamaz.
Boşta geçen süre için ücret alınmışsa, o döneme ilişkin alınan işsizlik ödeneğinin iadesi gerekir.
İşsizlik sigortası iadesi, işe iade davasından kaynaklanıyorsa, icra inkar tazminatına hükmedilemez.
Yurtdışında kısa vadeli sigortalı olarak çalıştığından bu dönem prim de kesilmediğinden hizmetten sayılmaz.
Yeniden sigortalı çalışmaya başladığından bu dönemin reddi gerekir.
Yıllık izin hesaba katılmamalıdır.
Şubenin bulunduğu yer de yetkilidir.
İş Mahkemeleri görevlidir.
…Mahkemece, davacının işsizlik sigortasından yararlanmamasına işverenin haksız fesih ile yol açtığı kabul edilerek, maddi tazminat isteminin kısmen de olsa kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Ne var ki işsizlik sigortasından yararlanmaya ilişkin 4447 sayılı Kanun’ un 49.maddesine göre, işverenin bildirimli fesih halinde prim ödeme gün sayısına göre işverence işçinin maaşından kesilen % 1 oranındaki kesinti kapsamında kurum tarafından işsizlik ödeneği ödeneceği belirtilmiştir.
Somut olayda, her ne kadar işveren in ilk etapta haklı fesih ile iş akdini sonlandırdığı, buna göre işçinin ilgili kurumdan işsizlik sigortası ödeneği alamayacağı belirgin ise de yapılan yargılama sonucunda, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği saptandığından bu kararın kesinleşmesinden itibaren davacının süresi içerisinde kuruma başvurarak işsizlik ödeneğinden yararlanabileceği böylece davacının maddi kaybından işverenin değil, ilgili kurumun sorumlu olacağı anlaşılmakla maddi tazminat isteminin kısmen dc olsa kabulü yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
’ 9. HD. 2011/14975 F.. 2013/16120 K. 28.05.2013
Davacı, özelleştirme sebebiyle iş sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürerek davalılar hakkında açtığı bu davada iş kaybı tazminatı ödetilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece ilgili istek bilirkişi raporu doğrultusunda E.B.Kurumu yönünden kabulüne, Türkiye İş Kurumu yönünden sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
4046 Sayılı Özelleştirme Kanunun 21. maddesine göre iş kaybı tazminatından yararlanılabilmesi bakımından hizmet akdinin sona erdiği tarihten otuz gün içinde Türkiye İş Kurumuna başvurulması ve kurumun gerekli incelemeyi yaparak bu hususta gerekli kararı vermesi gerekir. Kanunun bu hükmünden anlaşılacağı üzere iş kaybı tazminatından işveren değil Türkiye İş Kurumu sorumludur. Davalı E.B.Kurumuunun bu yöne ilişkin itirazı gözönünde tutulmadan dava konusu tazminattan sorumlu tutulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/25041 E. 2012/26518 K. 27.11.2012
…Davacı vekili; davacının, davalı F.Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünde çalışmakta iken iş sözleşmesinin 14.08.2006 tarihinde davalı işveren tarafından feshedildiğini, müvekkilinin 15.08.2006-30.04.2007 tarihleri arası için işsizlik ödeneğine hak kazandığını ancak davalı Belediyenin işten ayrılma bildirgesini süresi içinde düzenlenmemesi sebebi ile işsizlik sigortasının eksik ödendiğini, davacının 15.08.2006- 30.04.2007 arası işsizlik ödeneğine hak kazandığı halde davalı belediyenin süresinde işten ayrılma bildirgesi düzenlemediğinden Ocak 2007- 11.04.2007 arası 101 gün işsizlik ödeneği alabildiğini 135 gün eksik ödeme yapıldığını beyanla ihbar tazminatı farkı ile işsizlik ödeneği karşılığı alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı belediye vekili; davacının işyerinde 21.02.1999-14.08.2006 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin davacının tazminatları ödenmek sureti ile feshedildiğini, işten ayrılışının Türkiye İş Kuruntuma 11.01.2007 tarihli yazı ile bildirildiğini davacının süresi içinde ilgili kuruma müracaatta bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davalı belediye taralından davacının işyerinden ayrılması üzerine işten ayrılma bildirgesinin Türkiye İş Kuruntuna geç bildirilmesi nedeni ile davacıya işsizlik ödeneğinin eksik ödendiği böylece davalı işverenliğin sorumlu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının davalı kurum tarafından işten ayrılma bildirgesinin kuruma geç bildirilmesi nedeni ile davacının Türkiye İş Kuruntumdan eksik ödenek almasına neden olduğu gerekçesi ile davacının eksik aldığı işsizlik ödeneğinin davalı işverenden tahsili yönünde karar verilmiş ise de davacının işyerinden işveren tarafından iş sözleşmesinin feshedilerek 14.08.2006 tarihinde ayrıldığı, işten ayrılma bildirgesinin davalı işveren tarafından Türkiye İş Kurumu’na 11.01.2007 günü gönderildiği, davacının ise işsizlik ödeneği bağlanması için 31.01.2007 tarihinde başvurduğu anlaşılmaktadır.
4447 sayılı işsizlik Sigortası Kanunumun 48/5. maddesi gereğince işçinin işsizlik ödeneğinden yararlanmak için işten ayrılma bildirgesi ile birlikte hizmet sözleşmesinin feshedildiği tarihi izleyen günden itibaren otuz gün içinde Kuruma doğrudan veya elektronik ortamda başvurması gerekir. Aksi halde kuruma yapılan başvuruda gecikilen süre kadar hak kazanılan toplam süreden düşülecektir. İşverenin süresi içinde işten ayrılma bildirgesi düzenlemesi işçinin süresi içinde kuruma müracaat etmediği takdire yine yasadaki düzenleme gereği işsizlik ödeneğinin bağlanması için yeterli değildir. Davacı işsizlik ödeneği bağlanması için kuruma
31.01.2007 tarihinde müracaat ettiği daha önce yasal süresi içinde başvurduğunu ispat edememiş olmasına göre davacının eksik ödenen işsizlik ödeneğinden davalı belediyenin sorumlu tutulması hatalıdır. Davanın reddi gerekirken hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
22. HD. 2012/19309 E. 2012/25216 K. 13.11.2012
…İşsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için öncelikle hizmet akdinin 4447 sayılı Kanun’un 51. maddesinde düzenlenen sebeplerle son bulması gereklidir. Bu sebepler.
İş Kanununa paralel şekilde düzenlenmiş olup, asıl olarak iş sözleşmesinin, sigortalı işsizin iradesi dışında, diğer bir ifade ile isteği ve kusuru dışında işsiz kaldığı sona erme halleri ödenek kapsamı içine alınmıştır. Somut olayda ise, davacı kendi isteği ile yaş dışında emeklilik şartlarının oluşması sebebiyle işten ayrıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda Mahkemece isteğin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü cihetine gidilmesi hatalıdır.
22. HD. 2012/3141 E. 2012/17856 K. 11.09.2012
…Somut olayda hükme esas alman bilirkişi raporunda davacının sigortalı hizmet süresi 4898 gün olarak hesaplanmış buna göre 300 gün süre ile işsizlik ödeneği ödenmesi gerektiği bildirilmiştir. Oysa davacının hizmet cetveline göre en son 13.8. 2009 tarihine kadar prim yatırılmış olup bu tarihten geriye 3 yıl içinde prim ödenen gün sayısı hesaplandığında 1076 gün hizmet süresi olan davacı 240 gün süre ile işsizlik ödeneği ödenmesine hak kazanmaktadır.
Ayrıca davacı işe iade kararından sonra yasal süresi içerisinde işyerine başvurmuş olup işveren geriye dönük dört aylık sigorta primlerini yatırmış ancak davacıyı işe başlatmamıştır. Buna göre artık davacının iş akdinin fesih tarihi 14.08.2009 değil primlerin yatırıldığı son gün olan 17.12.2009 tarihidir. 17.12.2009 tarihinden önceki dört ay için yatırılan prim miktarına göre ücret hesabı yapılması gerekirken bilirkişice ilk fcsilı tarihi olan 14.08.2009 tarihinden geriye dört ay için yatırılan prim miktarına göre hesap yapılmıştır.
Yapılacak iş; yukarıda belirtilen esaslara göre yeniden hesaplama yapılarak davalı tarafından temyiz dilekçesi ekinde sunulan belgede gözetilerek davacıya ödenen miktarda mahsup edilerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktır.
Mahkemece hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
7. HD. 2013/1651 E, 2013/3964 K. 20.03.2013
…Davacı, davalının 01/07/2004-01-03/2005 tarihleri arasında 240 gün süreyle işsizlik ödeneğine hak kazandığının tespit edildiğini, aylık 195.723,518 TL işsizlik ödeneği alacağının ilgiliye bildirildiğini, E.Belcdiye Başkanlığının 02/02/2006 tarihli “işe başlatma yazılarıyla” davacı tarafından belediye aleyhine açılan dava neticesinde işe iadesine karar verildiğini, davacı tarafından da mahkeme kararıyla işe iade edilmesi nedeniyle işsizlik ödeneğinin iptal edilmesinin talep edildiğini, mahkeme kararı sonucuna göre iade edilmesi nedeniyle kendisine ödenmiş bulunan 1.565,74 TL’ııin (8 aylık) 15 gün içerisinde iade edilmesinin bildirildiğini, ancak borcun ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığını, davacının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, iş sözleşmesinin feshedilmesinden sonra yaklaşık 1 yıl 3 ay işsiz kaldığını.
herhangi bir işte çalışmadığını, mahkeme kararı ile kendisine ödenen ücretin dört aylık ücreti olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacının boşta geçen dört aylık süre içinde çalıştığının ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; işveren tarafından iş sözleşmesi 01.07.2004 tarihinde feshedilen davalının 19.07.2004 tarihinde işsizlik ödeneği ödenmesi için iş kurumuna talepte bulunduğu, talebi kabul edilen davalıya 01.07.2004-01.03.2005 tarihleri arasında 240 gün işsizlik ödeneğinin ödendiği, işveren aleyhine açılan dava sonucunda, feshin geçersizliğine ve işe iadeye karar verildiği, işverenin daveti üzerine davalının
03.02.2006 tarihinde işe başladığı, davacı iş kurumu tarafından ödenen işsizlik ödeneğinin tahsili için icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır.
Davada çözülmesi gereken uyuşmazlık; iş sözleşmesi feshedildikten sonra işsizlik ödeneği alan sigortalı işsizin, işe iade kararı ile işe başlaması halinde boşla geçen süre içinde aldığı işsizlik ödeneğinin iadesinin gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun genel gerekçesinde ‘”İşsizlik sigortası bir iş veya işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına karşın tamamen kendi istek ve kusuru dışında işini kaybeden çalışanlara bir yandan yeni bir iş bulunmasına gayret edilirken, diğer yandan da bunların işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını kısmen de olsa karşılayarak, kendisinin ve ailesinin zor duruma düşmesini önlemek amacıyla belli süre ve ölçüde ödemeyi kapsayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, Devlet tarafından kurulmuş zorunlu bir sigorta koludur.
İşsizlik sigortasının önemli unsurlarından birisi de işsiz kalan sigortalılara mesleklerine uygun, en son çalıştıkları işin çalışına ve ücret koşullarına yakın bir iş bulunamadığı takdirde meslek değiştirme vc yetiştirme eğilimlerinin verilmesidir.
Sigortalı işsizlere, işsizlik ödeneği vermek suretiyle gelir sürekliliğini sağlamak işsizlik sigortasının bir yönünü oluşturmaktadır. Diğer bir yönü ise sigortalı işsizleri işe yerleştirmek ya da yeniden istihdam şansı elde edebilmeleri için gerekli olan meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi vermektir. Bütün bunlar göz önüne alındığında işsizlik sigortası ile iş ve işçi bulma hizmetlerinin birbirinden farklı düşünülmesinin imkansızlığı ortaya çıkmaktadır.
Sistemin amacı işsizlerin gelir kayıplarını bir ölçüde de olsa gidermenin yanı sıra iş gücünü sürekli, etkin ve verimli çalıştırarak insan gücü israfım en aza indirmektir.” açıklaması ile kanunun işsizlik sigortasının amacını kabul şekli açıkça belirtilmiştir.
Davanın kanuni dayanağım oluşturan 4447 sayılı Kanun’un gerekçesinde belirtilen ilkelerde de açıklandığı üzere; işsizlik sigortasının ilk ve doğrudan amacının işsizlik riski ile karşılaşan sigortalı işsize gelir güvencesi sağlamak olduğu, böylece işçi ve ailesinin yaşam standardının yeni bir iş buluncaya veya eski işine dönünceye kadar korunmuş olacağı, sigortalı işsizin işe iade davasının devamı süresince fiilen işsiz kaldığı gözetildiğinde; işveren tarafından 4447 sayılı Kanun’un 51. maddesinde yazılı haller kapsamında iş akdi feshedilen sigortalı işsizin, feshin geçersizliğine karar verilerek işe başlatılması halinde, boşta geçen dönem içinde aldığı işsizlik ödeneğinin iadesinin mümkün olmadığının kabulü gerekir.
Öte yandan; 4857 sayılı İş Kanunumun, 21/3. maddesindeki feshin geçersizliğine ilişkin kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücreti vc diğer haklarının ödeneceğinin belirtilmiş olması da, anılan Kanunun 20. maddesinde, işçi feshin geçersizliği talebiyle açacağı davayı fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde açacağı, ilk derece mahkemesi seri yargılama usulüne göre davayı iki ay içinde sonuçlandıracağı ve kararın temyizi üzerine Yargıtay’ca bir ay içinde kesin karar verileceği gözetilerek, yargılamanın en çok dört ayda tamamlanacağını öngörür. Ancak uygulamada iş yoğunluğu nedeniyle bu süre içinde davanın karara bağlanmasının mümkün olmadığı ve iş yargılamasına ilişkin sürecin dört ayı aştığı bilinen bir gerçektir. Kanundaki düzenleme ile feshin geçersizliğine dair karar alan işçinin, en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının hüküm altına alınarak korunmuş olması, yargılamanın bu süreleri aşması halinde kanunda getirilmiş bir yaptırım bulunmaması karşısında, yargılamanın uzamasının ve dört ay içinde karara bağlanamamasınm olumsuz sonuçlarının sigortalıya yüklenerek ödenen işsizlik ödeneğinin iade edilmesi sonucuna varılması, 4447 sayılı Kanun’un ve sosyal güvenlik ilkeleri ile bağdaşmaz.
Öte yandan; 4447 sayılı Kanunum 50. maddesinde de; sigortalının kusurundan kaynaklandığı belirlenen fazla ödemelerin geri alınacağından bahsedilmekte olup, işsizlik ödeneğine hak kazanacak şekilde iş sözleşmesi feshedilen ve kendisine işsizlik ödeneği ödenen sigortalı işsizin kusurunun bulunduğundan da bahsedilemez.
Ne var ki; 4447 sayılı Kanun’un 52/b maddesine göre işsizlik ödeneği, işsiz kalan işçiye verilir ve bu ödeneği almakta olan kimsenin gelir getirici bir işte çalışmaması gerekir.
Kanun koyucunun açıkça öngördüğü iizere; gelir getirici işte çalışma hali; işsizlik ödeneği yönünden hak düşürücü niteliktedir. Feshin geçersizliğine dair mahkeme kararının kesinleşmesine kadar işe başlatılsın veya başlatılmasın işçiye çalıştırılmadığı süre için ödenen en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklardan, iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait primlerin kesilmesi, primlerin işverence ödenmesi ve bu sürelerin hizmetten sayılarak işçinin prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gereklidir. İşçinin boşta geçen ve çalışılmış gibi kabul edilen en çok dört aylık süre içinde gelir elde ettiği, işsiz kalınanın sonuçlarının bu şekilde telafi edildiği gözetildiğinde, dört aylık süre için ödenmiş olan işsizlik ödeneğinin İş Kurumuna iadesi gerekir. Aksinin kabulü çifte ödemeye neden olacağı gibi, 4447 sayılı Kanun’un yukarıda açıklanan amacına da aykırılık teşkil eder.
Sigortalı tarafından açılan işe iade davası sonucunda, işe iadeye karar verilip, işe başlatılması halinde, çalışılmış olarak kabul edilen dört aylık süreye ilişkin olarak iadesi gereken işsizlik ödeneği miktarı belirlenirken de; sigortalı işsizin kusurunun bulunmadığı gözetilerek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizden sorumlu olması gerektiği ve icra inkar tazminatına da hükmolunamayacağı yönleri gözardı edilmemelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ödenen işsizlik ödeneğinin iadesine ilişkin talebin tümünün reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirmiştir.
22.HD. 2013/28 E. 2013/1671 K. 04.02.2013
…Davalı işçinin iş sözleşmesinin özelleştirme sebebiyle 25.03.2005 tarihinde sona erdirildiği tartışmasızdır. İşverence ödenen yasal tazminat haklan yanında 4046 sayılı yasanın 21. maddesi kapsamında davacıya 26.11.2005 tarihine kadar aylık 1. 297,20 TL iş kaybı tazminatı ödenmiştir.
İşçi tarafından işverene karşı feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iade davası açılmış ve işveren feshinin geçerli bir nedene dayanmadığı mahkemece saptanmıştır. Kesinleşen karar üzerine işçi tarafından yasal süresi içinde başvuru yapılmış olmasına rağmen işverence işe başlatılmamıştır.
Kesinleşen işe iade kararının sonuçları olarak davalı işçinin boşta geçen dört aylık süreye ait ücret ve diğer hakları ödenmiş ve aynı dönem için sigorta primi yatırılmıştır.
Davacı kurum kesinleşen işe iade kararı ile önceki feshin ortadan kalktığı vc iş kaybı tazminatı başvuru tarihinin de ötelenmiş olduğu gerekçesiyle daha önce ödenen iş kaynı tazminatının yasal koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek iadesi yönünde icra takibi başlatmıştır.
Davalı işçinin itirazı üzerine temyize konu bu dava açılmıştır.
Davalı işçiye iş kaybı tazminatı ödendiği 25.03.2005 – 26.11.2005 tarihleri arasında yeni bir işe girmediği ve yine emekli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla iş kaybı tazminatından yararlanması gerekir. Ancak davacı işçiye aynı dönem içinde kalan 25.03.2005 – 25.07.2005 tarihleri arasındaki süre için 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi gereğince boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakları işverence ödenmiştir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamasına göre boşta geçen süre ücret ve diğer haklan işçi adeta çalışıyormuş gibi değerlendirilmektedir/Yargıtay 9.HD. 04.04.2013 gün, 2011/2994 E, 2013/11077 K.) Aynı dönem için Sosyal güvenlik kurumuna sigorta primleri dc yatırılmıştır. Dört aya kadar boşta geçen süre işçinin tazminata ve yıllık izne esas hizmet süresine de eklenmektedir. İşçinin işe iade sonrası isteklerinden olan dört aya kadar boşta geçen süreye dair ücret ve diğer hakları işçinin çalışması karşılığı olmayıp yasa gereği hak kazanılmış olsa da çalışma karşılığı gibi sonuçları ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla işçinin boşta geçen en çok dört aya kadar süre için dc işsiz kaldığından söz edilemez. Davalı işçinin feshi izleyen dört aylık süre içinde ücret ve diğer haklarını almasına rağmen aynı dönem için iş kaybı tazminatı ödenmesi mükerrer yararlanmaya neden olur.
Öte yandan işçinin dört aylık boşta geçen süre sonunda yeniden iş kaybı tazminatı için başvuru şartının aranması gerekmez. Zira davalı işçi gerçek anlamda yeni bir işe
girmemiş, geçersiz feshin bir sonucu olarak yasa gereği dört aylık ücret ve diğer hakları edinmiştir. Davalı işçiye Kurum tarafından ödenen iş kaybı tazminatının geçersiz sayılan feshi izleyen dört aylık süre için yapılan ödemenin iadesi şeklinde sonuca gidilmelidir. Mahkemece gerekirse bu yönde bilirkişiden ek hesap raporu alınıp sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir
9.HD. 2011/28542 E. 2013/25391 K. 08.10.2013
…Dosya içeriğine göre, davacının, dava dışı O.R. San. Tic. A.Ş. isimli şirkette çalışmakta iken işten çıkarıldığı, buna karşı işe iade davası açtığı, dava devam ederken davacının işten ayrılmasını müteakip işlen ayrılma belgesi ile davalı kuruma başvurduğu ve kurum tarafından davacıya gelir bağlandığı, işe iade davasının açılmasından bir yıl sonra mahkeme kararının kesinleşerek davacının işe döndüğü, davalı kurumun davacının işe başlaması nedeni ile davacıya ödenen işsizlik tazminatının iadesini istemesi üzerine davacının açılan bu dava ile borcunun bulunmadığının tespitini istediği anlaşılmaktadır.
Davacıya iş sözleşmesinin sona erdirilmesi nedeni ile talebi üzerine davalı kurumdan işsizlik ödeneği bağlanmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 21/3. maddesindeki “Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.” hükmü uyarınca davacının mahkeme kararı gereğince işe başlaması üzerine işçinin boşta geçen ve çalışılmış gibi kabul edilen en çok dört aylık süre içerisinde gelir elde ettiği, işsiz kalmanın sonuçlarının bu şekilde telafi edildiği gözetildiğinde dört aylık süre için ödenmiş olan işsizlik ödeneğinin İş Kurumuna geri ödenmesi gerekir. Davacı 18/12/2008 tarihinde işten çıkarılmış, işsizlik ödeneği için kuruma başvuruda bulunmuş ve kendisine, 240 gün işsizlik ödeneği ödenmiştir. Ancak davacı 4857 sayılı Kanun gereği ücretinin dört aylık tutarını 18/04/2009 tarihine kadar işverenden almaktadır. Bu nedenle söz konusu dört aylık süre için ödenmiş olan işsizlik ödeneği İş Kurumuna geri ödenmelidir. Mahkemece, davacı boşta geçen dört aylık süreye ilişkin olarak işverenden ücret almış olduğundan, bu süreye ilişkin işsizlik tazminatı yönünden davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD . 2011/12294 E. 2012/4395 K. 15/03/2012
…Somut olayda, davalının iş sözleşmesinin işverence feshinden sonra, kanuni süresi içinde işe iade davası açtığı, aynı zamanda davacı kuruma başvurarak işsizlik ödeneği isteminde bulunduğu, davalıya kanuni düzenlemeler çerçevesinde işsizlik ödeneği ödendiği, işe iade davası sonucunda 17.02.2009 tarihinde işe başlatıldığı, işe iade kararı gereğince boşta geçen dört aylık süreye ait ücret ve diğer hakların davacıya ödendiği, İş Kurumu tarafından ödenen işsizlik ödeneğinin tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalının süresi içinde takibe itiraz ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece, işçinin boşta geçen ve çalışılmış gibi kabul edilen dört aylık süre için ödenmiş olan işsizlik ödeneğinin İş Kurumuna iadesi yönünde verdiği karar isabetlidir. Ancak, davalıya 17.02.2009 tarihinde işe başlamasına rağmen,
27.02.2009 tarihine kadar işsizlik ödeneği ödendiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bu döneme ilişkin yapılan ödeme dikkate alınmadan sadece dört aylık boşta geçen süre için hesaplama yapılarak iade edilecek alacak miktarının belirlendiği anlaşılmış olup, davalının işe başlatıldığı 17.02.2009 tarihinden sonraki döneme ilişkin ödenen işsizlik ödeneği tutarının da iadesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu döneme ilişkin talebin reddedilmesi hatalıdır.
22.HD. 2012/17963 E. 2013/6717 K. 29.03.2013
…Davada çözülmesi gereken uyuşmazlık, iş sözleşmesi feshedildikten sonra işsizlik ödeneği alan sigortalı işsizin, işe iade kararı ile işe başlaması halinde boşta geçen süre içinde aldığı işsizlik ödeneğinin iadesinin gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun genel gerekçesinde “İşsizlik sigortası bir iş veya işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına karşın tamamen kendi istek ve kusura dışında işini kaybeden çalışanlara bir yandan yeni bir iş bulunmasına gayret edilirken, diğer yandan da bunların işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını kısmen de olsa karşılayarak, kendisinin ve ailesinin zor duruma düşmesini önlemek amacıyla belli süre ve ölçüde ödemeyi kapsayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, devlet tarafından kurulmuş zorunlu bir sigorta koludur.
İşsizlik sigortasının önemli unsurlarından birisi de işsiz kalan sigortalılara mesleklerine uygun, en son çalıştıkları işin çalışma ve ücret koşullarına yakın bir iş bulunamadığı takdirde meslek değiştirme vc yetiştirme eğitimlerinin verilmesidir.
Sigortalı işsizlere, işsizlik ödeneği vermek suretiyle gelir sürekliliğini sağlamak işsizlik sigortasının bir yönünü oluşturmaktadır. Diğer bir yönü ise sigortalı işsizleri işe yerleştirmek ya da yeniden istihdam şansı elde edebilmeleri için gerekli olan meslek geliştirme, edindirme vc yetiştirme eğitimi vermektir. Bütün bunlar göz önüne alındığında işsizlik sigortası ile iş ve işçi bulma hizmetlerinin birbirinden farklı düşünülmesinin imkansızlığı ortaya çıkmaktadır.
Sistemin amacı işsizlerin gelir kayıplarım bir ölçüde de olsa gidermenin yanı sıra iş gücünü sürekli, etkin ve verimli çalıştırarak insan gücü israfını en aza indirmektir.” açıklaması ile kanunun işsizlik sigortasının amacını kabul şekli açıkça belirtilmiştir.
Davanın kanuni dayanağını oluşturan 4447 sayılı Kanunun gerekçesinde belirtilen ilkelerde de açıklandığı üzere; işsizlik sigortasının ilk ve doğrudan amacının işsizlik riski ile karşılaşan sigortalı işsize gelir güvencesi sağlamak olduğu, böylece işçi ve ailesinin yaşam standardının yeni bir iş buluncaya veya eski işine dönünceye kadar korunmuş olacağı, sigortalı işsizin işe iade davasının devamı süresince fiilen işsiz kaldığı gözetildiğinde, işveren tarafından 4447 sayılı Kanunu’nun 51. maddesinde yazılı haller kapsamında iş sözleşmesi feshedilen sigortalı işsizin, feshin geçersizliğine karar verilerek işe başlatılması halinde, boşta geçen dönem içinde aldığı işsizlik ödeneğinin iadesinin mümkün olmadığının kabulü gerekir.
Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanununun, 21/3. maddesindeki feshin geçersizliğine ilişkin kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücreti ve diğer haklarının ödeneceğinin belirtilmiş olması da, anılan Kanun’un 20. maddesinde, işçi feshin geçersizliği talebiyle açacağı davayı fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde açacağı, ilk derece mahkemesi basit yargılama usulüne göre davayı iki ay içinde sonuçlandıracağı ve kararın temyizi üzerine Yargıtay’ca bir ay içinde kesin karar verileceği gözetilerek, yargılamanın en çok dört ayda tamamlanacağını öngörür. Ancak uygulamada iş yoğunluğu nedeniyle bu süre içinde davanın karara bağlanmasının mümkün olmadığı ve iş yargılamasına ilişkin sürecin dört ayı aştığı bilinen bir gerçektir. Kanundaki düzenleme ile feshin geçersizliğine dair karar alan işçinin, en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının hüküm altına alınarak korunmuş olması, yargılamanın bu süreleri aşması halinde kanunda getirilmiş bir yaptırım bulunmaması karşısında, yargılamanın uzamasının ve dört ay içinde karara bağlanamamasının olumsuz sonuçlarının sigortalıya yüklenerek ödenen işsizlik ödeneğinin iade edilmesi sonucuna varılması, 4447 sayılı Kanunun ve sosyal güvenlik ilkeleri ile bağdaşmaz.
Ayrıca, 4447 sayılı Kanun’un 50. maddesinde de, sigortalının kusurundan kaynaklandığı belirlenen fazla ödemelerin geri alınacağından bahsedilmekte olup, işsizlik ödeneğine hak kazanacak şekilde iş sözleşmesi feshedilen ve kendisine işsizlik ödeneği ödenen sigortalı işsizin kusurunun bulunduğundan da bahsedilemez.
Ne var ki, 4447 sayılı Kanun’un 52/b maddesine göre işsizlik ödeneği, işsiz kalan işçiye verilir ve bu ödeneği almakta olan kimsenin gelir getirici bir işte çalışmaması gerekir. Kanun koyucunun açıkça öngördüğü üzere, gelir getirici işte çalışma hali işsizlik ödeneği yönünden hak düşürücü niteliktedir. Feshin geçersizliğine dair mahkeme kararının kesinleşmesine kadar işe başlatılsın veya başlatılmasın işçiye çalıştırılmadığı süre için ödenen en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklardan, iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait primlerin kesilmesi, primlerin işverence ödenmesi ve bu sürelerin hizmetten sayılarak işçinin prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gereklidir. İşçinin boşta geçen ve çalışılmış gibi kabul edilen en çok dört aylık süre içinde gelir elde ettiği, işsiz kalmanın sonuçlarının bu şekilde telafi edildiği gözetildiğinde, dört aylık süre için ödenmiş olan işsizlik ödeneğinin İş Kurumu’na iadesi gerekir. Aksinin kabulü çifte ödemeye sebep olacağı gibi, 4447 sayılı Kanun’un yukarıda açıklanan amacına da aykırılık teşkil eder.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının 26.07.2010 tarihinde iş sözleşmesinin işvereni tarafından feshedilmesi üzerine, 29.07.2010 tarihli dilekçesi ile işsizlik ödeneği talep ettiği, davacıya davalı kuramca 27.07.2010-31.03.2011 tarihleri arasında işsizlik ödeneği almaya hak kazandığının bildirildiği, bu arada davacının işe iade istemli davasının mahkemece kabulüne ilişkin kararın Yargıtay 22. Hukuk Daircsi’nin 15.11.2011 tarih ve 2011/11282 esas – 2011/4506 karar sayılı ilamı ile onanması üzerine işverence 27.01.2012 tarihinde tekrar işe başlatıldığı ve boşta geçen süre olan 27.07.2010 26.11.2010 tarihleri arasında işyerinde çalışmış gibi kuruma ek hizmet belgeleri verilerek ve sigorta primleri yatırılarak, davalı kuruma
davacının işe başlatıldığının bildirildiği, bunun üzerine davalı kurumca davacıya ödenen işsizlik ödeneğinin davacıdan talep edildiği ancak davacının talep edilen miktarı ödemediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının işsizliğinin işe başlatılmakla sona erdirildiği, ilk fesih tarihinden itibaren geriye yönelik olarak dört aylık boşta geçen süreye ait ücret ve sosyal haklar ile Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin geriye yönelik ödendiğinden bu sürede işsiz kalmadığı, işsizliğin fesihten sonraki dört aylık sürenin bitimi olan 27.11.2010 tarihinden itibaren başladığı, davacının yeniden işe başladığı tarihe kadar başka bir yerde gelir getirici işte çalışmadığı, dolayısıyla davacının işsizlik ödeneğini 27.11.2010 tarihinden sonraki sekiz aylık süre olan 27.11.2010-27.07.2011 tarihleri arasındaki süre yönünden almaya hak kazandığı belirtilerek davalı kurumun talebinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Somut olayda, hükme dayanak bilirkişi raporunda davacının işsizliğinin boşta geçen sürenin bitiminden sonraki tarihten itibaren başladığı değerlendirilerek davalı kurumca davacıdan istenen işsizlik ödeneği talebinin yerinde olmadığı değerlendirilmiş ise de, işverence davacıya boşta geçen süre ücreti ile sair tüm haklarının verildiği ve aynı dönemde davalı kurumca davacıya işsizlik ödeneği de ödendiği, böylelikle aynı dönem için mükerrer ödeme yapıldığı anlaşılmakla, dört aylık boşta geçen süre ücretinin ödendiği dönem bakımından, aynı dönemde ödenen işsizlik ödeneğinin davalı kuruma iadesi gerekeceğinden, bu dönem dışındaki ödeme için davanın kabulü gerekirken, tümden kabulü hatalı olmuştur.
22.HD. 2012/28536 E. 2013/25549 K. 19.11.2013
…Uyuşmazlık iş sözleşmesinin feshinden sonra işsizlik ödeneği alan davacının işe iade kararı ile işe başlaması halinde boşta geçen süre içinde aldığı işsizlik ödeneğinin iadesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.
Somut olayda, davacıya 18.12.2008-18.08.2009 tarihleri arasında işsizlik ödeneği ödenmiştir. İşe iade kararının verilmesinden sonra davacı, “ dört aylık boşta geçen süreye “ ilişkin 18.12.2008-18.04.2009 tarihleri arasındaki ücretini işverenden almış ise de boşta geçen dört aylık süre dışında 18.04.2009-08.12.2009 tarihleri arasında yine işsiz kalmıştır. Davacının, işsizlik ödeneğinin kesilmesinden sonra boşta geçen dört aylık süre için ücret alması sebebiyle davacının, işsizlik ödeneği aldığı süre içinde mahkeme kararıyla işe iade edilmesi halinde durumu onbeş gün içerisinde kuruma bildireceğine dair taahhütnameye aykırı davrandığı kabul edilemez. Çünkü işe iade davasının kanunda öngörülen sürede sonuçlanmamış olmasında davacıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır:
4447 sayılı Kanun’un 52/b maddesi işsizlik ödeneğinin işsiz kalan ve bu ödeneği almakta iken gelir getirici bir işte çalışmayan kimselere verileceği düzenlenmiştir. Kesinleşen işe iade kararı ile işçi dört aylık ücret ve diğer kanuni haklarını elde ettiğinden bu sürede işsizlik ödeneğinden yararlanması sözkonusu olamayacaktır.
Dosya içeriğine göre, olayda işsizlik ödeneği bağlanan toplam süre içinde boşta geçen süre sebebiyle işverence davacıya ücretlerinin ödendiği ve sigorta primlerinin
yatırıldığı, davacının işverenden ücret aldığı bu dönem yönünden aldığı işsizlik ödeneğini iade etme yükümlülüğünde bulunduğu kabul edilmelidir. Bu durumda, davacının ücret ve diğer haklarını aldığı, boşta geçen dört aylık süreden sorumlu olacağı kabul edilerek yapılan bilirkişi hesabına göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın tümden kabulü bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2013/11059 E. 2013/11395 K. 20.05.2013
…Somut olayda davacının işyerinden özelleştirme sebebi ile ayrıldığına ilişkin işyeri ve özelleştirmeye ilişkin kayıt ve belgeler dosya içerisine alınmadan bilirkişinin yaptığı varsayıma dayalı olarak hesaplanan iş kaybı tazminatı hüküm altına alınmıştır.
Davacının işyerinden iş kaybı tazminatına hak kazanacak şekilde ayrılıp ayrılmadığı taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğundan öncelikle davacının işyerinden ayrılmasına ilişkin işyeri ve SGK kayıtları getirtilmeli, yine davacının fesih öncesi çalıştığı işyerinin varsa özelleştirilmesine yönelik kurum kayıtları dosya arasına alındıktan sonra davacının iş kaybı tazminatına hak kazanıp kazanmadığı değerlendirilmeli, gerekirse hesap bilirkişisinden ek rapor alınarak dosyadaki tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulmalı, oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
22. HD. 2012/2692 E. 2012/6205 K. 03/04/2012
…Somut olayda, davacı ile dava dışı işvereni F.L.Gıda San. ve Tic. A.Ş. arasında düzenlenen 24/12/2010 tarihli sözleşme ile davacının 23/12/2010 tarihli talebi doğrultusunda davacı ve işverenin aralarında imzalanmış bulunan 01/12/1995 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesini karşılıklı olarak serbest ve hür iradeleri ile fesih etmeleri, davacıya kıdem-ihbar tazminatları yanında her yıl için iki haftalık ücretinin (toplam
11.497,0 TL ek ödemenin) ödeneceği hususunda anlaşma sağlanmıştır. İşçinin ek menfaat aldığı, karşılıklı anlaşma ile iş sözleşmesinin sona erdirildiği açıktır. Bu durumda, davacının iş sözleşmesinin 4447 sayılı Kanun’un 51. maddesinde yazılı haller kapsamında sona ermediğinin kabulü gereklidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2011/17395 E. 2012/10277 K. 18/05/2012
…Dosya içeriğine göre, davacının, iş sözleşmesinin 30.04.2009 tarihinde işverence feshi üzerine açtığı dava işe iade ile sonuçlanarak hüküm 14.06.2010 tarihinde onanmış, bu arada davacı işsizlik ödeneğinden yararlanmak için 22.05.2009 tarihinde kuruma yaptığı başvurudan red cevabı almıştır. Dava dışı işveren, davacıyı
05.08.2010 tarihinde işe başlatmış, kaydeıı gerekli bildirimleri yapmış, ancak aynı gün işten çıkışını gerçekleştirmiştir. Dairemize yansıyan davacı ile benzer konumdaki işçilerin emsal nitelikteki dosyalarında, işverenin bu tarihteki işe başlatma ve aynı gün işten çıkarma işleminin usulüne uygun bir işe başlatma olmadığı kabul edilerek işçilerin işe iadeye bağlı alacaklarını hüküm altına alan mahkeme kararları onanmıştır. Bu durumda işçinin işe başlatılmadığı ve böylelikle davacının işe başlatılmamanın sonuçlarından olan boşta geçen süreye ait ücret alacağına da hak kazandığı tartışılmaz hale gelmiştir. 4447 sayılı Kanun’un 50. ve 51. maddeleri ile konuya ilişkin yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, mükerrer ödemeye sebebiyet verilmemesi için davacıya ödenmesi gereken işsizlik ödeneği miktarından dört aylık ücret alacağı mahsup edildikten sonra, varsa bakiye alacağın hüküm altına alınması gerekirken, olaya uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/25546 E. 2012/26168 K. 22.11.2012
…Sigortalı tarafından açılan işe iade davası sonucunda, işe iadeye karar verilip, işe başlatılması halinde, çalışılmış olarak kabul edilen dört aylık süreye ilişkin olarak iadesi gereken işsizlik ödeneği miktarı belirlenirken de; sigortalı işsizin kusurunun bulunmadığı gözetilerek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizden sorumlu olması gerektiği ve icra inkar tazminatına da hükmolunamayacağı yönleri gözardı edilmemelidir. Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ödenen işsizlik ödeneğinin tümünün iadesine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
22. HD. 2012/17283 E. 2012/24332 K. 06.11.2012
…4447 sayılı Kanun’ıın 50. maddesine göre: iş akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olanlardan son 3 yıl içinde 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 180 gün süre ile işsizlik ödeneği ödenir. Davalıya bu yasal düzenleme kapsamında 150 gün işsizlik ödeneği ödenmiş olup, davacı kurum 30.06.2006 ile 30.09.2006 arasındaki dönemde belge türü 9A esas alındığından bu dönemin sayılamayacağını, bu belge türünde işsizlik sigortası prim kesintisi yapılmadığını iddia etmektedir. Bu dönemde davacı dosya içerisinde mevcut bulunan İşyeri Giriş Bildirgesine göre Kazakistan’da çalışmıştır. Davalı taraf yurtdışı çalışmalarının gerekli olan 600 gün prim sayısı hesabında sayılmayacağına dair bir düzenleme bulunmadığını savunmaktadır.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 17.04.2008 tarihinde 5754 sayılı Kanunun 90. maddesi ile değişen 46/3 maddesinde; “5510 sayılı Kanunun; 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri, ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışmayanlar ve üçüncü fıkrası, 5 inci, 6 ncı ve geçici 13 üncü maddeleri kapsamında olanlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında olmakla birlikte memur veya 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi sözleşmeli statüde bulunanlar ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu, 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu, 233 ve 399 sayılı kanun hükmünde kararnameler ile 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat kanunlarındaki hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre geçici personel statüsünde çalıştırılanlar bu Kanun kapsamına dahil olmadığı” bildirilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 17.04.2008 tarihinde 5754 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişen 5/g maddesine göre ise; “Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır. Bu sigortalıların uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde, 50 nci maddenin ikinci fıkrasındaki Türkiye’de yasal olarak ikamet etme şartı ile aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen şartlar aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanır. Bu kapsamda, isteğe bağlı sigorta hükümlerinden yararlananlardan ayrıca genel sağlık sigortası primi alınmaz. Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık sayılır.
Yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, davalının Kazakistan’da çalıştığı, 30.06.2006-30.09.2006 tarihleri arasındaki dönemde işsizlik sigortasına tabi olmadığı, kısa vadeli sigorta kollarına tabi olduğu, genel sağlık sigortasında yararlandığı ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmadığı, Kazakistan ile aramızda ise Sosyal Güvenlik Sözleşmesi bulunmadığı ve bu dönemde davacıdan işsizlik sigortası primi kesilmediği davacının işsizlik sigortası primi ödediği prim ödeme gün sayısı 600 günti doldurmadığından (644-90=554 gün) işsizlik sigortasından yararlanamayacağı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeden davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/26922 E. 2014/7510 K. 07.04.2014
…Mahkemcce,”4447 sayılı Kanunun 50/2 maddesi uyarınca; “Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son üç yıl içinde;
a) 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,
b) 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,
c) 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün, süre ile işsizlik ödeneği verilir.’Tıükmü uyarınca, davacının hizmet akdinin sona erdiği 29/02/2008 tarihinden önceki son üç yıl içinde 1080 günden az şekilde 1075 gün işsizlik sigortası priminin ödenmiş olması karşısında, anılan madde uyarınca 240 gün işsizlik ödeneğine hak kazandığının gözetilerek davacının,
1.908,0 TL asıl ve 741,45_TL işlemiş faiz talep hakkının bulunduğu” gerekçesiyle davanın kısmen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda, davacı işçinin, sigorta hizmet cetvelinde 29.02.2008 tarihinde çıkış işlemi yapıldıktan sonra 01.03.2008 tarihinde 1011939 sicil nolu işyerine;
01.06.2008 tarihinde ise 1045877 sicil nolu işyerine giriş kaydı bulunmaktadır. Mahkemece bu yön üzerinde durulmaksızın davacı işçi bu tarihler arasında çalışmış ise çalıştığı dönem yönünden işsizlik ödeneğinden yararlanamayacağı dikkate alınmaksızın hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/21429 E. 2013/16852 K. 21.10.2013
…4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 51. maddesinde işsizlik ödeneğine hak kazanmanın şartlan belirlenmiştir. Aynı Kanun’un 52. maddesinde ise işsizlik ödeneği ödenmesinde hak düşürücü nedenler belirtilmiştir. Buna göre;
İşsizlik ödeneği almakta iken;
a) Kuramca teklif edilen mesleklerine uygun ve son çalıştıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın ve ikamet edilen yerin belediye mücavir alanı sınırları içinde bir işi haklı bir nedene dayanmaksızın reddeden,
b) (Değişik: 25/6/2003 – 4904/29 md.) İşsizlik ödeneği aldığı sürede gelir getirici bir işte çalıştığı veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı aldığı tespit edilen,
c) Kurum tarafından önerilen meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimini haklı bir neden göstermeden reddeden veya kabul etmesine karşın devam etmeyen,
d) Haklı bir nedene dayanmaksızın Kurum tarafından yapılan çağrıları zamanında cevaplamayan, istenilen bilgi ve belgeleri öngörülen süre içinde vermeyen,
Sigortalı işsizlerin işsizlik ödenekleri kesilir.
Ancak (c) ve (d) beııdlerinde öngörülen ödeneklerin kesilme gerekçesinin ortadan kalkması halinde, işsizlik ödeneği ödenmesine yeniden başlanır. Şu kadarki bu suretle yapılacak ödemenin süresi başlangıçta belirlenmiş olan toplam hak sahipliği süresinin sonunu geçemez.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının dava dışı O R San. Tic. A. Ş.’de çalışmakta iken 19.12.2008 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiği, açılan işe iade davasında mahkemece 06.04.2009 tarihli karar ile davacının işe iadesine karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. IlD’nin 19.10.2009 tarihli ilamı ile kararın onandığı, davacının 09.12.2009 tarihinde tekrar dava dışı OR San. Tic A. Ş.’de işe başlatıldığı, davacının iş sözleşmesinin feshinden
sonra 05.01.2009 tarihinde davalı kuruma işsizlik ödeneği ödenmesi için müracaat ettiği, talebinin kabulü ile 19.12.2008 tarihinden, 19.08.2009 tarihine kadar işsizlik ödeneğinden yaıarlandırıldığı, 03.06.2009 vc 14.08.2009 tarihlerinde dava dışı şirketlerden işe giriş bildirgeleri verildiği, davalı kuramca, davacının gelir getiren bir işte çalışmaya başladığının tespiti üzerine davacıdan yapılan ödemelerin iadesinin istendiği anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, davacının işsizlik ödeneği aldığı tüm dönem yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, boşta geçen dört aylık süreye ilişkin ödenen işsizlik ödeneği itibariyle davacının borçlu olduğuna karar verilmeli, dört ay sonrası için ise 03.06.2009 ve 14.08.2008 tarihli işe giriş bildirgeleri nedeniyle davacının herhangi bir işte çalışıp çalışmadığı araştırılarak, sonucuna göre borçlu olup olmadığının tespitine karar verilmelidir.
22. HD. 2012/13269 E. 2013/2639 K. 12.02.2013
…Somut uyuşmazlıkta mahkemece, davacının aldığı işsizlik ödeneğinden boşta geçen dört aylık süreye ilişkin ödenen kısmı itibariyle borçlu olduğu tespit edilmiş ise dc ayrıca işe başladığı ya da diğer bir anlatımla gelir getirici bir işte çalışmaya başladığı tarih olan 17.02.2009 tarihine kadar işsizlik ödeneği alabileceği gözetilerek, çalışmış olduğu 17.02.2009 tarihi ile 05.04.2009 dönemi için, Kuramca davacıya ödenen miktar yönünden de davacının borçlu olduğunun tespiti ve buna ilişkin isteminin de reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
22. HD. 2012/18344 F.. 2013/6936 K. 01.04.2013
…Kabule göre de davacının iş sözleşmesi 17/11/2004 tarihinde feshedilmiş olup fesih tarihinde yürürlükte olan 4046 sayılı Kanun’un 21. maddesinde, özelleştirme uygulamaları sebebiyle iş sözleşmesi feshedilen işçilere ödenmesi gereken iş kaybı tazminatı hesabında 506 sayılı Kanun’un 77 ve 78. maddelerindeki prime esas ücret ve kazançların gözetilmesi gerektiği açıklanmıştır. Bilirkişi hesap raporunda davacının iş sözleşmesinin fesih tarihi gözetilmeksizin 03/07/2005 tarihinde 4046 sayılı Kanun’da 5398 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik dikkate alınmadan yapılan hesaplamaya itibarla iş kaybı tazminatının hüküm altına alınması da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/2692 E. 2012/6205 K. 03/04/2012
…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş kaybı tazminatının belirlenmesinde işçiye yapılan hangi tür ödemelerin dikkate alınacağı, iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte yapılan tüm ödemelerin göz önünde bulundurulup bulundurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın normatif dayanağı olan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine İlişkin Kanunun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında “iş kaybı tazminatı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 77 ve 78. maddesindeki usul ve esaslar çerçevesinde belirlenecek günlük net kazanç tutarıdır.” kuralına yer verilmiştir.
506 sayılı Kanunun 77. maddesi işverenlerin ödeyecekleri sigorta priminin belirlenmesine ilişkin olup, işçinin o ay için hak ettiği ücreti, prim, ikramiye gibi her çeşit istihkakların ve idari veya yargı makamları tarafından verilen karar gereğince aynı türdeki ödemelerin prime esas alınacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, yolluk, çocuk ve aile yardımı, ölüm, doğum ve evlendirme yardımları, ayni ve sosyal yardımların prime esas kazancın belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir.
Somut olayda, mahkemece alınan bilirkişi raporunda üç seçenekli hesaplama yapılmış olup, (C) seçeneğinde yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır. Ancak, anılan seçenekte davacının son günlük net kazancı hesaplanırken davacıya iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte ödenen 60 günlük yıllık izin ücreti dikkate alınmıştır. Yıllık izin ücreti yukarıda belirlilen düzenlemeye göre son aylık kazanç kapsamında değildir. Bu ödeme, işçinin çalıştığı tüm süre boyunca hak kazandığı yıllık izinlerin fesihten sonra ödenen bedeldir. Bu nedenle, bilirkişinin yıllık izin ücretini dahil etmediği (B) seçeneğinde yapılan hesaplamanın dikkate alınması gerekirken, yıllık izin ücretine göre hesaplamanın yapıldığı (C) seçeneği esas alınarak hüküm kurulmuş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2011/6982 E. 2011/2499 K. 10.10.2011
…Davacı vekili, işsizlik ödeneği talebinin hükme bağlanmasını istemiştir.
Davalı vekili, davacının işe başlatılması nedeniyle işsizlik ödeneği talebinin kurum tarafından reddedildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine ve dosyanın talep halinde yetkili Karşıyaka Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi: “İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz.”
01.10.2011 yürürlük tarihli 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 6/1. maddesi: “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”
Aynı Kanun’un 14/1. maddesi ise: “Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.” hükmünü içermektedir.
11er ne kadar mahkeme, kanun hükümlerinin yorumunda hata yaparak, davacının Karşıyaka Belediyesine ait işyerinde çalıştığı, Karşıyaka îş Mahkemesinde dava açtığı ve çalışmalarının Karşıyaka’da geçtiği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddi ile yetkisizlik kararı vermiş ise de, davalı kurum Türkiye İş Kurumuna izafeten İzmir
İl Müdürlüğü olup, yukarıda belirtilen yetkiye ilişkin düzenlemeler kapsamında davanın yetkili mahkemede açılmış olduğu anlaşılmakla, yazılı gerekçeyle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş olması hatalı görüldüğünden, hüküm bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/1947 E. 2012/6318 K. 03.04.2012
…İşsizlik sigortasından doğan uyuşmazlıklarda İş Mahkemeleri görevli ise de davacı ile davalı kurum arasında işçi işveren ilişkisi bulunmadığından 5521 sayılı Kaııumun 5. maddesinde işin yapıldığı yer yönünden yetkili kılınan mahkemenin bu tür uyuşmazlıklarda yetkili olacağının kabulü mümkün değildir. Davacı, davayı İş Kurumunun İzmir ilindeki şubesinin bulunduğu İzmir İş Mahkemesinde açmıştır. Dolayısıyla, dava yetkili mahkemede açıldığından verilen yetkisizlik kararında isabet bulunmamaktadır. İşin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup, bozma sebebi olmakla davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazının kabul edilmesi ve hükmün bozulması gerekmiştir.
22. HD. 2012/1948 E. 2012/6797 K. 09.04.2012
…İşsizlik sigortasının sosyal güvenlik hukuku ile doğrudan ilgisi, 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde yer alan “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür” hükmü vc 4857 sayılı Kanun’dan doğan uyuşmazlıklarda da iş mahkemelerinin görevli olduğu göz önüne alındığında işsizlik sigortasına ilişkin uyuşmazlıklara da bu konuda uzman iş mahkemelerince bakılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2014/8671 F.. 2014/12202 K. 10.04.2014