İspat Yükü Nedir?
İspat yükü, davanın ispat edilmemesi halinde bunun sonucuna katlanacak olan tarafın üzerindeki külfeti ifade eder. Buna göre bir dava açıldığı zaman ispat yükünü yerine getirmeyen taraf davayı kaybedecektir. Davada sunulmuş olan delillerden hâkim bir sonuca ulaşabiliyorsa, ispat yükünün kimde olduğunun tespitine ihtiyaç yoktur. İspat Yükü Medeni Kanunun 6. maddesinde ve HMK’nun 190. maddesinde düzenlenmiştir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. İspat yükü kural olarak davacıdadır, fakat bunun istisnaları da olabilir. Hayatın olağan akışı ve karineler çerçevesinde bazı istisnalar bulunmaktadır. Öncelikle normal durumun aksini ispat, bunu iddia edene düşer. Örneğin bir sözleşme yapıldığı sırada tarafların fiil ehliyetinin bulunduğunu ispat etmeye gerek yoktur, çünkü bu normal durumdur; taraflardan birisi bunun aksini iddia ediyorsa (ispat yükünü taşımasa dahi) bunu ispatlamalıdır. Ayrıca bazı durumlarda ispat yükü kanun tarafından tespit edilmiş olabilir. Bu durumlarda ispat yükü düzenlemeye göre belirlenir (ör: TMK m. 191, 287, 294).
İspat yükünü tespit eden diğer bir kurum da karinelerdir. Karine, belli bir olaydan belli olmayan bir olay için sonuç çıkartılmasıdır. Bu sonuç kanuni karinelerde kanun, fiili karinelerde hâkim tarafından çıkartılır. Fiili karinelere yaşam tecrübeleri de denilmektedir. HMK Kanununda fiili karineler düzenlenmemiş, kanuni karineler düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Ancak aynı husus fiili karineler için de geçerlidir. Fiili karinelere dayanan taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Kanuni karineler kesin kanuni karineler ve adi kanuni karineler olmak üzere ikiye ayrılır. Adi kanuni karinelerin (örn. iyiniyet karinesi, aynı anda ölüm karinesi) aksi ispat edilebilirken, kesin kanuni karinelerin (örneğin tapu sicilinin bilinmesi) aksi ispat edilemez.
İspat yükünü taşımayan taraf, karşı tarafın ispat faaliyetini beklemeden (karşı) delil sunabilir. Ancak böyle bir durumda taraf ispat yükünü üzerine almış kabul edilemez.