Memurlarda Atama İptali Davası Nedir?

İşe iade- İşe başlatmama tazminatı – Boşta geçen süre alacağı – Yargıtay Kararları 3

İşe iade- İşe başlatmama tazminatı – Boşta geçen süre alacağı – Yargıtay Kararları 3

“…Taraflar arasında davacının iş güvencesi tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık vardır. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre iş güvencesi kapsamı dışında kalan işyerlerinde iş güvencesine ilişkin hüküm ile kötüniyet tazminatının birlikte istenmesi halinde işçi lehine olan hüküm uygulanmaktadır.
Somut olayda iş sözleşmesinde bulunan iş güvencesi düzenlemesi işçi lehinedir. Ancak bu tür isteklerde Borçlar kanunu 161/sona göre indirim yapılarak tazminat miktarı belirlenirken, 4857 sayılı yasanın 21.maddesindeki alt üst sınır, davacının hizmet süresi yönünden gözöniinde bulundurulmalıdır. Hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerekmiştir.”(9.HD. 2007/37132 E. 2009/2322 K. 12.02.2009)

“…Somut olayda dava konusu işyeri iş güvencesi kapsamındadır. Davacı işçi lehine sonuçlanmış olan işe iade davası kesinleşmiş, davalı işveren işe başlatmamıştır. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre iş güvencesi kapsamında çalışan işçilere işten çıkarma tazminatı ödenmemektedir. Söz konusu isteğin reddedilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2009/2127 E. 2009/1516 K. 04.02.2009)

“…Hükme esas alınan Toplu İş Sözleşmesinin 22.maddesi “…işverenin zorunlu işçi çıkarma hakkını hatalı olarak kullandığı veya sözleşme hükümlerine uymadığı saptanırsa, işçi açıkta geçen sürelere ilişkin ücret ve diğer hakları derhal ödenerek işe başlatılır. Buna uyulmadığı takdirde işçinin kıdem ve ihbar tazminatlarının 3 katı tutarında tazminat ödenir…” hükmü, işten çıkarma tazminatı olarak düzenlenmiştir. 4857 Sayılı Yasa ile ülkemizde iş güvencesi hükümleri ve özellikle feshin geçersizliğini isteme hakkı getirilmiş ve yasanın 17 ve 21.maddelerinde iş güvencesi kapsamında kalan işçinin bir aylık süre içinde dava açmadığı takdirde kötüniyet tazminatı İşleyemeyeceği, feshin geçerli hale geleceği hususları açıkça belirtilmiştir. Buna paralel olarak 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31/6 maddesinde de iş güvencesi kapsamında kalan işçinin sendikal tazminat istcyemeyeceği kuralına yer verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacı işçi 4857 Sayılı Yasa ile getirilen iş güvencesi kapsamında kalmaktadır. 4857 sayılı yasanın belirtilen düzenlemesi karşısında, Toplu İş Sözleşmesi hükmündeki iş güvencesi tazminatı niteliğinde istek konusu tazminat, iş güvencesi kapsamına giren davacı açısından uygulanamayacaktır. Feshin geçersizliği ve işe iade istemi süresinde ileri sürülmediği ve istenmediği takdirde, fesih geçerli hale gelecektir. Bu durumda geçersizlik şartlarına bağlı olan tazminat istenemeyecektir. İşe iade davası açılmamış olması bu konuda sonuca etkili değildir. Önemli olan işçinin, iş güvencesi kapsamında yer almasıdır.
Somut olayda dava konusu işyeri iş güvencesi kapsamındadır. Davacı işçi lehine sonuçlanmış olan işe iade davası kesinleşmiş, davalı işveren işe başlatmamıştır. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre iş güvencesi kapsamında çalışan işçilere işten çıkarma tazminatı ödenmemektedir. Söz konusu isteğin reddedilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2009/6620 E. 2009/6249 K. 09.03.2009)

“…Davalı işyerinde yürürlükte olan TİS’in 21 .maddesinde, işten çıkarılma konusunda 4857 Sayılı İş Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı yazılıdır. 16.10.2003 günlü sendika ile işveren arasında imzalanan ek protokol daire “… sendika üyesi işçilerin işten çıkarılmaları halinde 4857 Sayılı İş Kanunu hükümlerine ek olarak işten çıkartılan her işçiye iki yıllık brüt maaşı tutarında hak mahrumiyeti tazminatı ödenecektir..” kuralına yer verilmiştir.
Davacının bu tazminattan yararlanabilmesi için öncelikle akdin feshi tarihinde yasanın 18-21 maddelerinde belirtilen iş güvencesi hükümlerinden yararlanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmelidir. Bu koşullara sahipse ek protokolde dayalı istemi reddedilmelidir. Anılan yasa hükümlerinden yararlanması mümkün değilse ek protokole dayalı istemi 4857 Sayılı Yasanın 21.maddesindeki tazminata ilişkin ölçütlerde dikkate alınarak hüküm altına alınmalıdır.
Aksi halde iş güvencesinden yararlanan işçiler nazaran yararlanamayanlar daha üst bir mali güvenceye sahip olur ki, bu durum eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde ek protokolden kaynaklanan hak mahrumiyeti tazminatının kabulüne karar verilmesi hatalıdır.”(9.HD. 2008/968 E. 2008/1354 K. 08.11.2008)

“…Mahkemece, davalı belediyenin işe iade davasında taraf olmadığından, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacağından sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle, bu taleplere yönelik davanın reddine karar verilmiş ise de, Dairemizin emsal 2009/41505 esas, 2010/654 sayılı kararında da kabul edildiği üzere, davalı belediye ile taşeron şirket arasında geçerli bir asıl işveren- alt işveren ilişkisi bulunduğu anlaşılmakla, davalı belediyenin işe iade sonrası alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumluluğu bulunduğu gözetilmeden, hatalı değerlendirmeyle bu taleplerin hüküm altına alınmaması doğru bulunmamış, hüküm bu sebeple bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2012/10071 E. 2012/16390 K. 10.07.2012)

“…Dosya içeriğine göre dava dışı şirket ile davalı belediye arasında asıl-alt işveren ilişkisi mevcuttur. Davacıların devir edilen işçilerden olmaması, sonradan dava dışı şirket tarafından işe alınıp işten çıkarılmaları sonucunu değiştirmez. Asıl-alt işveren ilişkisi nedeniyle davalı belediye iş sözleşmesinden kaynaklanan tazminat ve alacaklardan müteselsilen sorumludur. Buna göre davanın esası hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2009/41505 E. 2010/654 K. 21.01.2010)

“…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işe başlatmama tazminatından davalı asıl işveren A. T.A.Ş.’nin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece, davacının işe iade davasında, davalı alt işverene iade edilmesine karar verildiğinden bahisle, işe başlatmama tazminatından sadece alt işverenin sorumlu olduğuna karar verilmiştir. Ancak, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/7. maddesi gereğince asıl işveren A. T.A.Ş.’nin de işe başlatmama tazminatından sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, bu hususta davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.”(22.HD. 2012/18935 E. 2012/20701 K. 02.10.2012)

“…Somut olayda davacının işe iade istemli ihtarnamesinde boşta geçen süre ücretinin ödenmesiyle ilgili herhangi bir talebi bulunmadığı gibi işe başladıktan sonra da yöntemine uygun şekilde işvereni temerrüde düşürücü bir işlem yapmamıştır. Davacı işçinin işe başlatılmasından 2 gün sonra boşta geçen süre ücretinin ödenmediği gerekçesiyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini iddia ettiği dikkate alındığında işe başlama isteğinin samimi olmadığı, iş ilişkisinin sürdürülmesine yönelik samimi bir irade ortaya koymadığı, salt işe iade davasının parasal sonuçlarından yararlanmak için başvuru yaptığı açıktır. Mahkemece bu husus değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
KARŞI OY
Davacı işçinin işe iadesine ilişkin kesinleşmiş karara dayanarak işe başlatılmak için süresinde yaptığı başvuru üzerine işe başlatıldığı, ancak boşla geçen süre ücreti ve diğer haklarının ödenmemesi üzerine iş sözleşmesini feshettiği konusu tartışmasızdır. Kesinleşmiş işe iade kararına dayanılarak yapılan başvurunun ardından işe başlatılan işçiye yine mahkemece belirlenmiş bulunan ücret ve diğer haklarının hemen ödenmesi gerekir. Boşta geçen süre ücreti ve diğer haklar için işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek bulunmamaktadır. İş güvencesi hükümlerinin amacı da bu doğrultuda yorum yapılmasını gerektirmektedir. Davacının feshi haklı nedene dayandığından mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz.”(22.HD. 2011/6920 E. 2011/2528 K. 10/10/2011)
2. HGK-Davacnıın işe haşlama isteğini işverene bildirmesi ile birlikte en çok dört aya kadar boşta geçen süre ücreti muaccel hale geldiğinden, davacının, ayrıca bu ücretin ödenmesi için talepte bulunması veya işvereni temerrüde düşürmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. İşçi başlamakta samimi ise ödenmemesi de haklı fesih imkanı verir.
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 8. Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 06.11.2008 gün ve 2007/744 E., 2008/649 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 10.10.2011 gün ve 2011/6920 E., 2011/2528 K. sayılı ilamıyla;
(…Davacı vekili müvekkilinin İzmir 6.İş Mahkemesinin 2007/126 esas 2007/287 karar sayılı dosyasında açtığı işe iade davasının kabul edilerek temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, 19.07.2007 tarihli ihtarla işe başlatılmak üzere işverene başvurduğunu, 06.08.2007 tarihinde davacıyı işe başladığını ancak 08.08.2007 tarihinde hak kazandığı 4 aylık boşta geçen süre ücreti ödenmediği için iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; kıdem tazminatı, boşta geçen süre ücreti ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının kötü niyetli olduğunu, kendilerinden ödeme talep etmediğini, kıdem tazminatına hak kazanamayacağını, 4 aylık sürenin kıdemine eklenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece istekler hüküm altına alınmıştır.
Davacı davalı işverene gönderdiği 19.07.2007 tarihli ihtarla işe başlatılmak istediğini bildirmiş, boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatının ödenmesiyle ilgili herhangi bir talepte bulunmamıştır. Davalı işveren 06.08.2007 tarihinde davacıyı işe başlatmış, davacı 08.08.2007 tarihli telgrafla hak kazandığı 4 aylık boşta geçen süre ücreti ödenmediği için iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini işverene bildirmiştir.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez.
Somut olayda davacının işe iade istemli ihtarnamesinde boşta geçen süre ücretinin ödenmesiyle ilgili herhangi bir talebi bulunmadığı gibi işe başladıktan sonra da yöntemine uygun şekilde işvereni temerrüde düşürücü bir işlem yapmamıştır. Davacı işçinin işe başlatılmasından 2 gün sonra boşta geçen süre ücretinin ödenmediği gerekçesiyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini iddia ettiği dikkate alındığında işe başlama isteğinin samimi olmadığı, iş ilişkisinin sürdürülmesine yönelik samimi bir irade ortaya koymadığı, salt işe iade davasının parasal sonuçlarından yararlanmak için başvuru yaptığı açıktır. Mahkemece bu husus değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği…)
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; ödenmeyen kıdem tazminatı,4 ay boşta geçen sürelere yönelik ücret alacağı ve fazla çalışma ücreti alacağının tahsiline ilişkindir.
Davacı vekili, davacınındavalıyaait işyerinde 15.05.2006-10.04.2007 tarihlerinde çalıştığını, iş akdinin feshedilmiş olması nedeni ile açtığı işe iade davasının, davalı tarafından kabul edilmesi nedeniyle, verilen kararın kesinleştiğini, davacının işverene yasal süre içerisinde başvurduğu ve 06.08.2007 tarihinde de tekrar iş başı yaptığını, mahkeme ilamına rağmen 4 aylık ücret ile diğer hak ve alacaklarının işveren tarafından ödenmemiş olması nedeniyle, iş akdini, 08.08.2007 tarihli telgraf ile 4857 sayılı İş Kanunun 24. maddesi gereğince feshettiğini, kesinleşen mahkeme kararı gereğince 4 aylık sürenin çalışılan süreye ilave edilmesiyle birlikte kıdem tazminatı, 4 aylık brüt ücret ve diğer alacaklarla birlikte fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının İzmir6. İş Mahkemesi’nin 2007/126 E.-2007/287 K. sayılı işe iade ilamı uyarınca tekrar 06.08.2007 tarihinde işe başlatılmış olduğunu, ancak, davacının 08.08.2007 tarihinde kendilerine telgraf göndererek iş akdini feshettiğini bildirdiğini, davacının bu şekilde iş akdini feshetmiş olduğunu bildirmiş olsa da 4 aylık ücrete ilişkin olarak kendilerinden herhangi bir taleplerinin olmadığını, alacağa konu işe iade davasının kendilerince yargılamanın ilk duruşmasında kabul edilmiş olup, bu yüzden 4 aylık ücret ödemelerinin söz konusu olamayacağını, davacının davranışlarının kıdem tazminatını almaya yönelik hileli davranışlar olduğunu,4 aylık kıdemin eski kıdemine eklenerek kıdem tazminatı talep edilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacının kötü niyetli ve menfaat sağlamaya yönelik taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, iş sözleşmesinin ihbar ve kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde son bulduğunun ispat külfetinin iş verene ait olduğu, İzmir 6. İş Mahkemesinin 2007/126 E,2008/287 K sayılı dava dosyası ile işe iadenin yasal sonuçlarına hükmedildiğini, davacının başvurusu üzerine işe başlatılıp, ilamda hükmolunan 4 ay boşta geçen süre ücretinin davacıya ödenmemesi sebebi ile iş akdinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle, davanın kabulüne ilişkin hükümde diren il iniştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu öntinc gelen uyuşmazlık; davacının iş akdini haklı nedenle feshedip etmediği noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre işçi, kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmalıdır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Aynı maddenin 1 fıkrasına göre de işveren, işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı îş Kanununun 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmesi gerekir.
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi olması gerekir, işverenin işe başlatma niyeti olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
İşçinin işverene başvurmasıyla birlikte fesih geçersiz olduğuna ve bu itibarla sözleşme fcshedilmemişçesine devam ettiğine göre, işçinin işe başlamaması şeklindeki davranışının hukuki ifadesi de “istifa” olmalıdır. Bu durumda işçi on iş günü içinde işverene başvurmakla en çok dört aya kadar boşta geçen süre ücretine, başvuruyla muaccel olacağı için, hak kazanacak ancak işverenin davetine rağmen işe başlamadığı için iş güvencesi tazminatı hakkı doğmayacaktır (Süzek, Sarper, İş Hukuku, 4. Bası, Ankara 2011 s. 934)
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde, davacının feshin geçersiz olduğu iddiasıyla açmış olduğu işe iade davasının, davalı tarafından kabul edilmesi nedeni ile mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin kararın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmesi sonucunda, yasal sürede davacının işe başlama isteğini işverene bildirmesi ile birlikte en çok dört aya kadar boşta geçen süre ücreti muaccel hale geldiğinden, davacının, ayrıca bu ücretin ödenmesi için talepte bulunması veya işvereni temerrüde düşürmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle Özel Daire bozma ilamında geçen “davacının işe iade istemli ihtarnamesinde boşta geçen süre ücretinin ödenmesiyle ilgili herhangi bir talebi bulunmadığı gibi işe başladıktan sonra da yöntemine uygun şekilde işvereni temerrüde düşürücü bir işlem yapmamıştır” ibarelerinin bozma ilamından çıkarılması gerekmekledir.
Davacının işe başlama istemli başvurusunun gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığına gelince, davacı 25.07.2007 tarihinde farklı bir iş yerinde çalışmaya başladıktan sonra 02.08.2007 tarihinde öğrendiği işe başlama çağrısı üzerine 06.08.2007 tarihinde iş başı yaptığı, iki gün sonra, 08.08.2007 tarihinde işverene gönderdiği ihtarname ile “…07.08.2007 tarihi mesai bitimine kadar mahkemenin takdir etmiş olduğu boşta geçen süreye ait 4 aylık ücretim tarafıma ödenmedi. Bu nedenle iş sözleşmemi 4857 sayılı Kanunun 24 maddesi uyarınca haklı olarak feshediyorum…” şeklindeki beyanı ile iş akdini feshetmiş olması karşısında, davacının işe iade yönündeki başvurusunda samimi olmadığı anlaşıldığından, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: 1- Bozma ilamının son paragrafında yer alan “davacının işe iade istemli ihtarnamesinde boşta geçen süre ücretinin ödenmesiyle ilgili herhangi bir talebi bulunmadığı gibi işe başladıktan sonra da yöntemine uygun şekilde işvereni temerrüde düşürücü bir işlem yapmamıştır” bölümünün bozma metninden çıkarılmasına, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince belirlilen gerekçeyle BOZULMASINA,
2-Yerel Mahkemece, bozmadan sonra, dava dosyası ile birlleşen İzmir 2. İş Mahkemesi’nin 2008/485 E., 2011/732 K sayılı dava dosyası yönünden verilen karar, Özel Daire’ce incelenmediğinden temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22 Hukuk Dairesi’nc gönderilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.04.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi..”(HGK. 2012/22-1498 E. 2013/559 K. 17.04.2013)

“…Somut olayda, davacı işçinin devamsızlık yaptığı iddiası ile yapılan feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle açtığı davanın lehine sonuçlandığı ve kararın kesinleştiği, davacının kesinleşen kararın kendisine tebliğinden sonra işe başlatılmak için süresi içinde başvurusunu yaptığı, davalı K.İlaç A.Ş. işe başlatılma başvurusunun tebliğinden sonra bir aylık süre içinde gönderdiği ihtarname ile davacıya İstanbul ilinde aynı koşullarla işe başlaması davetinde bulunduğu, bunun üzerine davacının 09.05.2011 tarihinde işe başladığı anlaşılmaktadır.
Ancak davacı işçinin işe başladığı halde kendisine herhangi bir iş verilmediği, ne iş yapacağı konusunda muhatap bulamadığı ve davalı işverenin işe başlatmada samimi olmadığını gerekçe göstererek 17.05.2011 tarihinde iş sözleşmesini feshettiği, davalı işveren ise davacıya satış kotasının ve aylık ziyaret planının tebliğ edildiği, uyum süreci kapsamında başka bir tıbbi mümessil ile aylık ziyaret planında bulunan işyerlerinin ziyaret etmesi ve davacının iş çevresinin tanınmasının sağlandığını davacının işe başlatıldığını savunmuştur. Mahkemece davacının işe iade davası öncesinde çalıştığı Manisa ili yerine İstanbul ilinde çalışmaya davet edilmesi, davacının işe iade davası öncesi çalışmaları nedeniyle ücret alacağının ödenmemesi, davalının işe iade talebinde samimi olmadığı kanaati ile davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği kabul edilerek davacı lehine kıdem tazminatı, işe başlatmama tazminatı, boşta geçen süre ücreti, yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarına hükmedilmiş diğer talepleri ise reddedilmiştir.
Tüm dosya kapsamından davacının kesinleşen işe iade davası sonrası davet üzerine 09.05.2011 tarihinde İstanbul’da işe başladığı ve 17.05.2011 tarihine kadar çalıştığı, her ne kadar davacının çalışma koşulları ağırlaşmışsa da altı iş günü geçtikten sonra bu hususu fesih nedeni yapmasının mümkün olmadığı, davalı tarafından kendisine yapacağı işe ilişkin satış kotaları ile aylık ziyaret planları tebliğ edildiği ve satış bölgesine alışması amacıyla uyum eğitimi verildiği anlaşılmasına göre işverenin işe başlatmada samimi olduğu, mahkemece bir taraftan işçinin lıaklı feshi bir taraftan davalının işe başlatmada samimi olmadığı kabulü çelişkili olup, iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği kabul edilmesine göre işe başlatmama tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2013/10564 E. 2014/11372 K. 05.05.2014)

“…Davacı işçi işe iade sonrasında işe yasal başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmamış ve açmış olduğu bu davada, işe başlatmama tarihine göre ödenmesi gereken ücret üzerinden ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti isteklerinde bulunmuştur.
Mahkemece, geçersiz sayılan fesih sırasında sözü edilen alacakların ödendiği ve ibraname verildiği gerekçesiyle 4 aylık boşta geçen süre sebebiyle hak kazanılan fark istekler yönünden karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili süresi içinde temyiz etmiştir.
Somut olayda iş sözleşmesinin fesih tarihi işçinin işe başvurusu üzerine işverence işe başlatılması gereken bir aylık sürenin sonudur. O halde davacının tüm hizmet süresine göre ihbar ve kıdem tazminatları ile izin ücreti işe başlatmama anındaki ücrete göre hesaplanmalı ve daha önce ödenen tutarların mahsubu yoluna gidilmelidir. Davacının hizmet süresinin hatalı hesaplandığı yönündeki itirazları bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve yine yemek yardımı ile taşıt yardımı uygulamasının varlığı ve tazminata esas ücrete eklenmesi yönünde bilirkişi raporuna karşı ileri sürülen itirazlar üzerinde durulmalıdır. Mahkemece, geçersiz sayılan fesih sırasında yapılan ödemelere ve alınan ibranameye değer verilerek sadece 4 aylık boşta geçen süre için fark tazminat ve izin ücreti hesabı ile sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.”(9.HD. 2009/25618 E. 2009/20170 K. 07.07.2009)

“…Somut olayda, davacı işçinin iş sözleşmesi 24.12.2004 tarihli bildirimle feshedilmiş, ihbar ve kıdem tazminatıyla birlikte davacıya 35.517 TL tutarında ek ödeme yapılmıştır. Davalı işveren yapılan ek ödemenin iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşma sonucu sona erdirilmesi üzerine yapıldığını, ödeme anında avukatının da bulunduğunu, bu şekilde karşılıklı anlaşma yoluyla sulh olunmasına rağmen işe iade davası açıldığını, buna rağmen mahkemece işe iadeye dair karar verildiğini savunmuştur. Cevap dilekçesinde daha önce davacı işçiye yasal hakları dışında ödenen tutarın işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretinden mahsubu yönünde talepte bulunulmuştur.
Davacı işçi işverence fesih tarihinde yasal hakların dışında yapılan ek ödemenin 10 yıl süreyle işyerinde çalışmasının karşılığı olduğunu ileri sürmüşse de, davacı işçi işyerindeki çalışmalarının karşılığı kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı ve kullanmadığı izin sürelerine ait ücreti ödenmiş, başkaca bir alacağın varlığı davacı işçi tarafından ileri sürülmemiştir. Davacı işçi işyerindeki yıpranmasının karşılığı olarak ilave bir ödetne yapılması gerektiğini de kanıtlayabilmiş değildir.
Dosya içeriğine göre davacıya işe iade davası açmasını önlemeye yönelik olarak yasal hakları yanında 35.517 TL tutarında ek ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözü edilen ödemenin işçinin işe iade davası açma hakkını ortadan kaldırmayacağı açıktır. Gerçekten davacı işçinin iş sözleşmesi işverence 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesine göre feshedilmiş ve iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşma ile bozulduğu yöntemince kanıtlanamamıştır. Belirtmek gerekir ki, işverence yapılan feshin ardından işçiye işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen en çok 4 aya kadar ücreti tutarında ödeme yapılmış olduğunda dahi, işçinin feshin geçersizliğinin tespitini talep etmede hukuki menfaati vardır. İşçinin işe dönebilmesi ihtimali diğer menfaatlerin üzerinde bir imkan sağlar. Bu yüzden davacı işçi de feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iade davası açmış ve mahkemece lehine karar verilmiştir.
İşe iade davasında mahkemece verilen kararın gerekçesinde, ilave ödemenin ihbar ve kıdem tazminatı dışında ödenmiş olması sebebiyle 4857 sayılı İş Kanununun 21/4. maddesi luikmü uyarınca işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretinden indirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Tespite dair isteği içeren işe iade davasında, fazla yapılan ödemenin işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretinden mahsubu da söz konusu olmaz. Bu nedenle işe iade davasındaki gerekçe, işçinin işe başlatılması halinde daha önce ödenen ihbar ve kıdem tazminatların mahsubunun gerekeceği yönünde bir anlam ifade eder.
Davacı işçi feshin geçersizliğinin tespiti üzerine yasal süresi içinde işverene başvurmuş, davalı işveren işe başlatmamıştır. İşe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretinin talep edildiği bu davada, davalı işverence geçersiz sayılan fesih öncesinde yapılan ek ödemenin takas mahsubu yönünde istekle bulunulmuştur. Davacının işe iade davası açmaması için yapılan ek ödeme tutarı, işe iade davası açılmakla sebepsiz zenginleşme hükümlerine tabidir. Davalının takas mahsup defiyle ilgili bir karar verilmesi gerekirken isteğin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2008/20587 E. 2009/16200 K. 09.06.2009)

“…Davacı işçi işe iade sonrasında işe yasal başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmamış ve açmış olduğu bu davada, işe başlatmama tarihine göre ödenmesi gereken ücret üzerinden ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti isteklerinde bulunmuştur.
Mahkemece, geçersiz sayılan fesih sırasında sözü edilen alacakların ödendiği ve ibraname verildiği gerekçesiyle 4 aylık boşta geçen şiire sebebiyle hak kazanılan fark istekler yönünden karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili süresi içinde temyiz etmiştir.
Somut olayda iş sözleşmesinin fesih tarihi işçinin işe başvurusu üzerine işverence işe başlatılması gereken bir aylık sürenin sonudur. O halde davacının tüm hizmet süresine göre ihbar ve kıdem tazminatları ile izin ücreti işe başlatmama anındaki ücrete göre hesaplanmalı ve daha önce ödenen tutarların mahsubu yoluna gidilmelidir. Davacının hizmet süresinin hatalı hesaplandığı yönündeki itirazları bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve yine yemek yardımı ile taşıt yardımı uygulamasının varlığı ve tazminata esas ücrete eklenmesi yönünde bilirkişi raporuna karşı ileri sürülen itirazlar üzerinde durulmalıdır. Mahkemece, geçersiz sayılan fesih sırasında yapılan ödemelere ve alınan ibranameye değer verilerek sadece 4 aylık boşta geçen süre için fark tazminat ve izin ücreti hesabı ile sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.”(9.HD. 2009/25618 E. 2009/20170 K. 07.07.2009)

“…4857 sayılı İş Kanununun çeşitli hükümlerinde faiz konusunda düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan Yasanın 34. maddesinde, gününde ödemeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faizin uygulanacağı hükmü bulunmaktadır. Maddede sözü edilen ücret geniş anlamda ücret olup, çalışma karşılığı ücretler ile ikramiye, pirim, jestiyon ve benzeri ödemeler ve fazla çalışma, hafta tatili ile bayram ve genel tatil ücretleri de bu kapsama dahildir. İşe iade davası ile tespit edilen en çok 4 aya kadar boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için de 4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinde sözü edilen özel faiz türü uygulanmalıdır.
Mahkemece hüküm altına alınan ücret alacağına 4857 Sayılı Kanunun 34.maddesi uyarınca en yüksek banka mevduat faizi yürütülmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesi hatalıdır.”(9.HD. 2008/36896 E. 2010/28374 K. 08.10.2010)

“…İşe iade davası ile tespit edilen en çok dört aya kadar boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için de 4857 sayılı Kanunun 34. maddesinde sözü edilen özel faiz türü uygulanmalıdır. Ancak işe başlatmama tazminatı niteliği itibarıyla tazminat olduğundan uygulanması gereken faiz, yasal faiz olmalıdır.
Dosya içeriğine göre işe başlatmama ve boşta geçen süre ücret alacağına uygulanması gereken faiz türleri farklı olup mahkemece ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken iki alacağın toplamı üzerinden en yüksek banka mevduat faizi uygulanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2012/27699 E. 2013/28378 K. 06.12.2013)

“…Somut olayda yukarıda açıklandığı üzere kıdem tazminatına işe başlatmama tarihi yerine geçersiz sayılan ilk fesih tarihine dört aylık sürenin eklenmesi ile bulunan tarihten itibaren faize karar verilmesi, işe başlatmama tazminatına işe başlatmama tarihi yerine dava tarihinden faize karar verilmesi, boşta geçen süre ücret alacağına işçinin işe başlatılmak için müracaat tarihi yerine dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2007/40635 E. 2008/5176 K. 17.03.2008)

“…Mahkemece işe başlatmama tazminatı yönünden dava ve ıslah tarihinden faize hükmedilmiş ise de davacının davalıya gönderdiği 03.12.2007 tarihinde ihtarnamesinde işe başlatılmasını istediği olmadığı taktirde işe iade davasında hüküm altına alınan boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatının ödenmesini istediği ve bu ihtarnamenin davalıya 10.12.2007 tarihinde tebliğ edildiği dikkate alındığında davalının bu tarih itibariyle temerrüde düştüğünün kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmedilmemesi hatalıdır.”(9.HD. 2012/19247 E. 2012/24297 K. 05.11.2012)

“…Boşta geçen süre ücreti ve boşta geçen süreden doğan haklar bakımından işverenin temerrüde düştüğü tarih işçinin feshin geçersizliğine ilişkin kararın tebliğinden itibaren süresi içinde işverene işe başlatılmak için başvurduğu gündür.
Somut olayda davacı 22.12.2005 de işverene tebliğ edilen ihtarname ile işe başlatılmak üzere başvurmuş ancak işe başlatılmamıştır. 22.12.2005 tarihi itibarıyla işveren temerrüde düşmüş olup, 20.1.2006 itibarıyla boşta geçen süre ücreti ve bu süreye ilişkin diğer hakları kısmen ödemiş olmakla gecikme süresi için bilirkişi tarafından hesaplanan faiz alacağının hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2006/33989 E. 2006/33792 K. 25.12.2006)

“…Somut olayda, mahkemece boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal hak alacağı, fark kıdem tazminatı alacağına geçersiz fesih tarihinden sonraki dört aylık sürenin sonu olan 28.6.2006 tarihinden itibaren, ihbar tazminatı ve işe başlatmama tazminatına da fesih tarihi olan 24.5.2007 tarihinden itibaren faiz yürütülmüştür.
Davacı, işe iadesi için başvuruda bulunurken boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal haklarını da talep etmiş olmakla davalıyı temerrüde düşürmüştür.
Bu nedenle yukarda açıklanan esaslara göre boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal haklara temerrüt tarihi olan 30.04.2007 tarihinden itibaren, kıdem tazminatına da fesih tarihi olan 24.5.2007 tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.”(9.HD. 2008/16917 E. 2010/2572 K. 05.02.2010)

“…Kabule göre de davacı işçi iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğine ilişkin kesinleşen karardan sonra işe başlatılmak için işverene gönderdiği ihtarnamede işe başlatılmasını aksi halde boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatının ödenmesini istemiştir. İhtarname işverene tebliğ edilmiş, davacı bir aylık süre içinde işe başlatılmamıştır.
Mahkemece hüküm altına alınan boşta geçen süre ücretine davacının işe iade için işverene başvurduğu tarihinden itibaren faiz yürütülmüştür.
İşveren, davacıyı işe başlatmak zorunda olduğu bir aylık sürenin bitimi itibariyle temerrüde düşer. Esasen işe iade kararında mahkemece işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücreti için ödeme gününün belirtilmiş olması da dikkate alındığında anılan tazminat ve alacaklar için işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmemektedir. Davacının işe başlatılmak için süresinde işverene müracaatı ve işverenin bir aylık süre içinde işe başlatmaması temerrüt için yeterlidir. Bu sonuç, iş güvencesi hükümlerinin niteliğine dc uygun düşmektedir.
Somut olayda, sözü edilen boşta geçen süre ücreti alacağa işverenin davacıyı işe başlatmak zorunda olduğu bir aylık sürenin bitimi olan tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Buna göre mahkemece işe başlatmama tazminatı faiz başlangıcı yönünden kurulan hüküm isabetli ise de boşta geçen süre ücreti alacağına işe iade başvurusu tarihinden faiz yürütülmesi hatalıdır.”(22.HD. 2013/30423 E. 2013/22713 K. 30.10.2013)

“…Somut olayda, işe başlatmama tazminatına yasal faiz yerine mevduata uygulan en yüksek faize hükmedilmesi hatalı olmuştur.”(7.HD. 2013/15792 E. 2013/23300 K. 25.12.2013)

“…Dosya içeriğine göre işe başlatmama ve boşta geçen süre ücret alacağına uygulanması gereken faiz türleri farklı olup mahkemece ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken iki alacağın toplamı üzerinden en yüksek banka mevduat faizi uygulanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2012/27699 E. 2013/28378 K. 06.12.2013)

“…Somut olayda, kesinleşen işe iade davasının ardından, davacı tarafından süresinde işverene başvurulduğu, ancak işverence işe başlatılmadığı sabittir. İşçi, işe başlatmama tazminatı talep etmeye hak kazanmıştır. Söz konusu tazminat geniş anlamda ücret sayılamayacağından, yürütülecek faiz türü yasal faiz olmalıdır. Mahkemece işe başlatmama tazminatına yasal faiz yerine, en yüksek mevduat faizi yürütülmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2012/2684 E. 2012/6383 K. 05.04.2012)

“…Mahkemece, işe başlatmama tazminatı için dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faize karar verilmiştir. Bahsi geçen tazminat yönünden faize hak kazanmak için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. Ancak işçinin işe iade başvurusunda işe alınmadığı taktirde işe başlatmama tazminatının ödenmesini talep etmiş olması durumunda işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez ve bahsi geçen tazminat muaccel olduğu anda işverence ödenmelidir.
Somut olayda davacının işe iade başvurusunda işe başlatılmadığı taktirde işe başlatmama tazminatının ödenmesini talep ettiğine göre talep doğrultusunda sözü edilen tazminata işe başlatılmayacağının açıklandığı tarihten itibaren faize karar verilmelidir.
Davacı işçinin geçen dört aylık süreye ait ücret ve diğer hakları için de dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faize karar verilmiştir. İşe başlama yönünde başvuruda davacı işçi sözü edilen istekleri talep ettiğine göre işveren başvuru tarihinde temerrüde düşürülmüş olup, talep doğrultusunda başvuru tarihinden itibaren faize karar verilmelidir.
Boşta geçen süreye ait ve diğer haklar için dava dilekçesinde yasal faiz istenmiş, ıslah dilekçesinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz talep edilmiştir.
İş Kanununun 34. maddesi uyarınca ücret ve ücretin eki niteliğindeki alacaklar için bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Sözü edilen faiz de yasada öngörülmüş olup, dava dilekçesindeki talebin de bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz olarak anlaşılması gerekir.
Böyle olunca dört aya kadar boşta geçen süre içinde doğan ücret ve diğer işçilik alacaklarına 6772 sayılı Yasadan doğan ilave tediye hariç olmak üzere bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir.
İlave tediye alacağı için ise yasal faiz yürütülmesi yerindedir”(9.HD. 2008/37757 E. 2010/31385 K. 02.11.2010)

“…Mahkemece işlemiş faiz yönünden de isteklerin kabulüne karar verilmiştir. İşe başlatmama tazminatının muaccel olduğu tarih işçinin işe başlatılması gereken 1 aylık sürenin bitimidir. Bu durumda somut olayda 21.3.2005 tarihinde işveren feshi gerçekleşmiş olur. Bu tarihte işe başlatmama tazminatı muaccel olsa da davalı işveren bu konuda temerrüde düşürülmüş değildir. Davacının işe başlatılma talebinde de aksi halde bahsi geçen hakların ödenmesine dair bir ifade de bulunmamaktadır. O halde işe başlatmama tazminatı açısından 21.3.2005 tarihi ile icra takibinin yapıldığı tarih arasında geçen süre için işlemiş faiz hesabı yapılarak isteğin kabulü hatalı olmuştur.”(9.HD. 2007/27931 E. 2007/34674 K. 20.11.2007)

“…Davacı vekili, 24.11.2008 tarihinde noter aracılığı ile işverene göndermiş olduğu ihtarnamesinde; müvekkilinin işe başlatılmasını ve 5 aylık işe başlatmama tazminatının ödenmesini talep etmiştir. Mahkemece kabulüne karar verilmiş olan 5 aylık işe başlatmama tazminatı bakımından dava dilekçesinde talep edilen miktar için dava tarihinden, ıslah ile artırılan miktar bakımından ise ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından işverene gönderilen ihtamamde 5 aylık işe başlatmama tazminatı talep edildiğine göre, davacıyı işe başlatmamış olan işveren işe başlatmama tarihinden itibaren temerrüde düşmüş olduğundan, 5 aylık işe başlatmama tazminatı açısından işe başlatılmama tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.”(7.HD. 2013/18929 E. 2014/1298 K. 30/01/2014)

“…Mahkemece işe başlatmama tazminatı yönünden dava ve ıslah tarihinden faize hükmedilmiş ise de davacının davalıya gönderdiği 03.12.2007 tarihinde ihtarnamesinde işe başlatılmasını istediği olmadığı taktirde işe iade davasında hüküm altına alınan boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatının ödenmesini istediği ve bu ihtarnamenin davalıya 10.12.2007 tarihinde tebliğ edildiği dikkate alındığında davalının bu tarih itibariyle temerrüde düştüğünün kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmedilmemesi hatalıdır.”(22.HD. 2012/19247 E. 2012/24297 K. 05.11.2012)

“…Somut olayda, mahkemece boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal hak alacağı, fark kıdem tazminatı alacağına geçersiz fesih tarihinden sonraki dört aylık sürenin sonu olan 28.6.2006 tarihinden itibaren, ihbar tazminatı ve işe başlatmama tazminatına da fesih tarihi olan 24.5.2007 tarihinden itibaren faiz yürütülmüştür.
Davacı, işe iadesi için başvuruda bulunurken boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal haklarını da talep etmiş olmakla davalıyı temerrüde düşürmüştür.
Bu nedenle yukarda açıklanan esaslara göre boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sosyal haklara temerrüt tarihi olan 30.04.2007 tarihinden itibaren, kıdem tazminatına da fesih tarihi olan 24.5.2007 tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.”(9.HD. 2008/16917 E. 2010/2572 K. 05.02.2010)

“…Somut olayda davacı işçinin işe iade edilmesi için davalı işverene hangi tarihte başvurduğuna ilişkin dosya içinde bilgi ve belge bulunmamaktadır. İşe iadesine karar verilen işçi yönünden iş sözleşmesinin fesih tarihi yukarıda açıklandığı üzere işverene yapılan başvuru üzerine işverenin yazılı veya eylemli olarak işe başlatmayacağını açıkladığı tarih veya başv uru üzerine 1 ay içerisinde işe başlatmaması halinde 1 aylık sürenin dolduğu tarihte iş sözleşmesi feshedilmiş olur. Bakiye kıdem tazminatına işletilecek faizin bu tarihten başlatılması gerekirken iş sözleşmesinin ilk feshedildiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2008/44347 E. 2010/17450 K. 10.06.2010)

“…Mahkemece kıdem tazminatına 03.12.2005 tarihinden itibaren faiz yürütülmüştür.
Davacının iş akdi 03.08.2005 tarihinde feshedilmiş ise de davacı tarafından feshin geçersizliğine ve işe iadesine yönelik dava açılmış, işe iade davasının mahkemece kabulünden sonra davacının yasal süresi içerisinde ki işe iade başvurusu üzerine işveren 26.12.2006 tarihinde işe başlatmayacağını bildirerek davacının kıdem tazminatım ödemiştir.
Artık feshin 26.12.2006 tarihinde gerçekleştiği ve faiz başlangıcının da bu tarih olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken faizin daha önceki bir tarihten başlatılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır”(9.HD. 2008/43777 E. 2010/36775 K. 09.12.2010)

“…Somut olayda; davacının işe başlatılmak istemiyle işverene başvurduğu tarih 30/05/2005 olup 5 yıllık zamanaşımı süresi 30/05/2010 tarihinde dolmuş, dava ise 21/02/2011 tarihinde açılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin cevap dilekçesinde süresinde bu alacak yönünden yaptığı zamanaşımı def’i kabul edilerek boşta geçen süreye ilişkin ücret ve sair haklar alacağına ilişkin istemin reddi gerekirken bu alacağın da hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2011/8172 E. 2012/1710 K. 13/02/2012)

“…Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının ilk fesih öncesinde 18.02.2005 -20.02.2006 tarihleri arasında gerçekleşen 1 yıl 4 ay 2 günlük hizmet süresine 4 aylık boşta geçen süre eklenmeksizin kıdem ve ihbar tazminatı alacakları hesaplanmıştır. Davacı yasal süresi içerisinde başvuruda bulunmasına rağmen iş verence işe başlatılmadığından, davacının hizmet süresine dört aylık boşta geçen süre eklenerek 1 yıl 8 ay 2 günlük çalışma süresi üzerinden, kıdem tazminatı miktarı belirlenmeli ve hizmet süresi 1.5 yılın üzerinde olduğundan ihbar tazminatı da 4857 Sayılı kanunun 17. maddesine göre 6 hafta olarak tespit edilmelidir.”(22.HD. 2012/788 E. 2012/13848 K. 19.06.2012)

“…Davacının işe başlatılmama tarihi itibariyle iş sözleşmesinin feshedildiğinin kabulü ile o tarihteki ücret esas alınarak kıdem tazminatı hesaplanırken 4 aylık boşta geçen sürenin kıdem süresinden sayılması suretiyle belirlenen 30.11.2004 tarihindeki kıdeme göre kıdem tazminatına hükmedilmesi gerekirken mahkemece Dairemizin yerleşik içtihatlarına aykırı olarak boşta geçen tüm süre hesaplamaya dahil edilerek daha fazla kıdem tazminatının hüküm altına alınması hatalıdır.”(9.HD. 2006/29003 E. 2006/29622 K. 09.11.2006)

“…Davacı 16.3.1998-29.7.2005 tarihleri arasında 7 yıl 4 ay 13 gün çalışmıştır. Denizli l.İş Mahkemesinin 2005/875Esas 589 Karar sayılı dosyasında davacının işe iadesine karar verilmiştir. Davalı taraf davacıyı işe iade etmemiştir. Davacının boşta geçen 4 aylık süresi kıdem süresine eklendiğinde toplam kıdemi 7 yıl 8 ay 13 gündür. Buna rağmen mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi hata yapılarak 7 yıl 11 ay 13 gün üzerinde kıdem tazminatı hesaplanarak bakiye kıdem tazminatı alacağının hüküm altına alınması hatalıdır.”(9.HD. 2008/27758 E. 2010/9828 K. 08.04.2010)

“…Fark kıdem tazminatına esas alınan süre dört aylık boşla geçen süre ile sınırlı olması gerekirken, geçersiz sayılan fesih tarihinden işe başlatılmadığı tarihe kadar geçen sürenin tamamı için fark kıdem tazminatının hesaplanması hatalıdır. Mahkemece bu husus gözetilmeden tanzim olunan rapora göre karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD. 2012/1499 E. 2012/5206 K. 22.03.2012)

“…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işe iade kararı üzerine hak kazanılan boşta geçen süre ücretinden, daha önce işveren tarafından ödenmiş olan kıdem ve ihbar tazminatının mahsubu gerekip gerekmediği noktasındadır.
Uyuşmazlığın normatif dayanağı 4857 Sayılı Kanunun 21. Maddesidir. Sözü edilen yasa hükmü uyarınca: “İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir. İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir…”
Davalı işveren tarafından geçersiz sayılan fesih sonrası kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığı dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır
Bu durumda mahkemece davalının daha önce ödediği kıdem ve ihbar tazminatının davacı işçinin belirlenen boşta geçen süre ücretinden mahsubu yapılmadan isteğin hüküm altına alınmış olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2008/28785 E. 2010/20556 K. 25.06.2010)

“…Somut olayda, davacının işe iade başvurusunun kabul edildiği ancak daha önce görev yaptığı işyerinin kapatılması üzerine bu işyerinde işe başlatılamadığı anlaşılmaktadır. Kocaeli işyerinin kapatılması sebebiyle davacının bu yerde işe başlatılması fiilen imkansızdır. Ancak teklif edilen işyerleri de iş sözleşmesinde esaslı değişiklik teşkil ettiğinden, teklifin davacı tarafından kabulü zorunlu değildir. Hal böyle olmakla; davacı boşta geçen süre ücreti alacağının “tamamına” hak kazanırken, işe başlatmama tazminatına hak kazanamaz.
Mahkemece, davacının 4.392,00 TL boşta geçen süre ücreti alacağı yeniden hüküm altına alınmalı ancak işe başlatmama tazminatının reddine karar verilmelidir.”(22.HD. 2013/7409 E. 2014/6530 K. 18.03.2014)

“…Taraflar arasındaki ihtilaf, davacının işe iade davası sonunda işe başlatılmaması üzerine doğan işçilik ve işe başlatmama tazminatına ilişkin alacağından kesilen gelir vergisinin iadesine dair olup; 16.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5904 Sayılı Yasa ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılmış ve işe başlatmama tazminatı gelir vergisi istisnaları arasında gösterilmiştir.
Buna göre işe başlatmama tazminatından gelir vergisi kesilınemeli, sadece damga vergisi kesilmesiyle yetinilmelidir.
Aynı yasa ile 193 sayılı gelir vergisi kanununa eklenen geçici 77. maddede ise “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatları, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.”
Anılan dönemlere ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisi tcvkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin ret ve iade işlemleri yapılır”
Şeklinde kurala yer verilerek daha önce kesilen gelir vergisi ile ilgili iade esasları belirlenmiştir.
Anılan düzenlemeye göre daha önce kesilen gelir vergisi tutarları vergi yükümlüsüne iade edilmelidir.
Vergi yükümlüsü işçi olup, işçinin fazla ödenen vergiyi ilgili vergi dairesinden talep etme hakkı vardır.
Yasada, usulsüz kesilen verginin işverene iadesine dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İşçi haksız yere kesilen gelir vergisini ilgili vergi dairesinden talep edilebileceğine göre, işverenin aynı tutardan sorumluluğuna karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2010/5949 E. 2012/12393 K. 11/04/2012)

“…Öte yandan, işe başlatmama tazminatından gelir vergisi kesilmemesi gerekirken, kesilmesi yanlıştır. Ancak, bu alacak için davacının Sosyal Güvenlik Kurumunadava açılabileceği gözetildiğinde, bu talep yönünden davanın husumetten reddi yerine esastan reddi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.”(22.HD. 2012/29485 E. 2013/31007 K. 30.12.2013)

“…Kıdem süresinde dikkate alınan ve ücret ve ekleri niteliğinde olan boşta geçen süre için ücret ve diğer haklardan gelir vergisi yanında SSK prim kesintisi yapılması yasaya ve uygulamaya uygundur. Bu nedenle davalı işverenin kesinti yaparak vergi ve prim sorumlusu olarak vergi ve primi ilgili kuramlara yatırması doğrudur. Mahkemece aksine kesinti yapılmaması gerekir diyen bilirkişi görüşüne değer vererek, fark boşta geçen süre için ücret ve diğer hakları farkına karar verilmesi hatalıdır.”(9.HD. 2012/11981 E. 2012/33355 K. 08.10.2012)

“…Somut olayda vergi yükümlüsü davacı işçi olup, davacının fazla ödenen vergiyi ilgili vergi dairesinden talep etme hakkı vardır.
Yasa, vergi sorumlusu olan davalı işverene iadeye dair bir düzenlemeye yer vermemiştir. Bu durumda davalı işveren tarafından vergi tutarı kadar miktar biri vergi dairesine diğeri işçiye olmak üzere iki kez ödenmiş olacaktır.
Yine mahkemece verilen karar kesinleştiği taktirde davacı işçi işe başlatmama tazminatı gelir vergisi tutarı kadar bir miktarı, biri işverenden diğeri ilgili vergi dairesinden olmak üzere iki kez tahsil edebilir durumda olacaktır.
Davacı işçi vergi iadesi tutarını ilgili vergi dairesinden talep edebileceğine göre mahkemece bu şekilde mükerrer yararlanmaya dair hüküm kurulması hatalıdır.
Mahkemece, işçi adına vergi dairesine yatırılan tutarın işçi tarafından geri alınabileceği düşünülerek, mükerrer yararlanmaya yol açmamak için sözü edilen miktarın işverenden tahsili yönünde hüküm kurulmamalıdır.”(9.HD. 2008/37616 E. 2010/29179 K. 15.10.2010)

“…16.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılmıştır. Söz konusu değişiklik ile işe başlatmama tazminatı gelir vergisi istisnası olarak kabul edilmiştir. Bu hale göre mevcut durumda işe başlatmama tazminatından sadece damga vergisi kesilebilecektir.
Yine yukarıda anılan kanun ile 193 sayılı Kanuna eklenen geçici 77. maddede, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatları, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisi tevkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemleri yapılır” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre daha önce kesilen gelir vergisi tutarları vergi yükümlüsüne iade edilmelidir. Vergi yükümlüsü işçi olup, işçinin fazla ödenen vergiyi ilgili vergi dairesinden talep edebilecektir. Kanunda, vergi sorumlusu olan işverene iadeye dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İşçi yürürlükteki düzenlemelere göre haksız yere kesilen gelir vergisini ilgili vergi dairesinden talep edebilecek olduğuna göre, işverenin aynı tutardan sorumluluğuna dair karar verilmesi, mükerrer sorumluluğuna ödemeye yol açacaktır. Bu nedenle işverence işe başlatmama tazminatından kesilerek vergi dairesine yatırılan gelir vergisi yönünden işverenin sorumlu tutulması doğru olmaz.
Somut olayda, davalı vekili gelir vergisi ödemesi yapıldığını iddia etmiştir. Mahkemece davalı işverence yapılan gelir vergisi ödemesine dair evrak ilgili vergi dairesinden getirtilerek yukarıdaki kıstaslar çerçevesinde bilirkişiden ek rapor alınarak sonuca göre karar verilmeli iken eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsizdir.”(22-.HD. 2012/29407 E. 2013/50 K. 21.01.2013)

“…16.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılmış ve işe başlatmama tazminatı gelir vergisi istisnaları arasında gösterilmiştir. Buna göre işe başlatmama tazminatından gelir vergisi kesilınemeli, sadece damga vergisi kesilmesiyle yetinilmelidir. Aynı Kanun ile 193 sayılı Kanun’a eklenen geçici 77. maddede ise, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak 22.05.2003 tarihli ve 4857 sayılıİş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatları, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisi tcvkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemleri yapılır” şeklinde kurala yer verilerek daha önce kesilen gelir vergisi ile ilgili iade esasları belirlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre daha önce kesilen gelir vergisi tutarları vergi yükümlüsüne iade edilmelidir. Vcıgi yükümlüsü işçi olup, işçinin fazla ödenen vergiyi ilgili vergi dairesinden talep etme hakkı vardır. Kanunda, vergi sorumlusu olan işverene iadeye dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İşçi haksız yere kesilen gelir vergisini ilgili vergi dairesinden talep edebileceğine göre, işverenin aynı tutardan sorumluluğuna dair karar verilmesi mükerrer sorumluluğuna yol açacaktır. Bu nedenle işverence işe başlatmama tazminatından kesilerek vergi dairesine yatırılan gelir vergisi yönünden işverenin sorumlu tutulması doğru olmaz.
Dosya içeriğinden kesinleşen işe iade kararı sonrası davalı işverenin davacıyı işe başlatmaması üzerine dört aylık ücret, işe başlatmama tazminatı, kıdem ve ihbar tazminatı olarak toplam 28.871,36 TL’nin davacının banka hesabına yatırıldığı, bu ödemenin dört aylık işe başlatmama tazminatı için 10.194,05 TL’dcn gelir ve damga vergisinin kesilerek ödeme yapıldığı, dosya içerisinde bulunan belgelerin incelenmesinden davalının gelir vergisini keserek vergi dairesine yatırdığı anlaşılmıştır. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda nihai miktar belirlenirken işverenin vergi dairesine ödediği gelir vergisi düşülmeden hesaplama yapıldığı görülmüştür. Mahkemece bu miktar yönünden verilen kabul kararı yerinde değildir. Vergi yükümlüsü davacının işe başlatmama tazminatından kesilip vergi dairesine ödenen gelir vergisi miktarını bizzat davacının kendisinin vergi dairesine başvurarak talep etmesi gerekirken, davalı işvereni mükerrer ödeme durumunda bırakacak şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.”(22.HD. 2012/10086 E. 2012/14870 K. 28.06.2012)

“…Somut olayda davacı gazetecinin 4 aylık boşta geçen süre için hesaplanan günlük yüzde beş fazla ödemeye dair alacaklarından önce 1/3 ardından % 90 oranında indirime gidilmiştir. Yüzde beş fazla ödemeye dair alacaklardan 1/3 oranında ilk indirim yapılmasının yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Fazla çalışma ve benzeri alacaklarından yapılan taktiri indirim oranı kadar yüzde beşlerden indirim yapılmasının nedeni, yüzde beşler yönünden hesaba esas gerçek alacak rakamını belirlemektir. Oysa dört aylık boşta geçen süre ücreti asıl alacaklarından taktiri indirim yapılmamaktadır. Bu durumda gerçek alacak miktarına göre belirlenmiş olan yüzde beş fazla ödeme tutarından 1/3 indirime gidilmesi yerinde değildir. Yüzde beş fazla ödemeye dair alacaklardan % 90 indirimle yetinilmeli sonucuna göre bir karar verilmelidir.”(9.HD. 2012/23482 E. 2012/30243 K. 18.09.2012)

“…Boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar bakımından yüzde beş fazlaya dair hesaplama yapılmış, davacı vekili ek dava ile bu yönde taleplerde bulunmuştur. Mahkemece talep konusu yüzde beş fazla ödeme tutarından önce 1/3 indirim yapılmış, daha sonra % 90 indirime gidilerek istekle ilgili hüküm kurulmuştur. Belirtmek gerekir ki, yüzde beş fazla ödeme tutarından 1/3 indirime gidilmesinin yasal dayanağı bulunmamaktadır. Dairemiz fazla çalışma ve benzeri alacaklarda hakkaniyet indirimine gidildiğinde aynı oranda indirimin yüzde beş fazla ödeme tutarından da yapılması gerektiğini kabul etmektedir. Boşta geçen süre ücretinden indirime gidilemeyeceğine göre aynı alacakla ilgili hesaplanan yüzde beş fazlası için de 1/3 indirim yapılması yersizdir. Mahkemece 1/3 oranında indirim yapılmaksızın sadece % 90 indirim yapılmak suretiyle istekle ilgili bir karar verilmelidir.”(9.HD. 2013/16178 E. 2014/22 K. 13.01.2014)