Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

İşçinin, müşteriden para alıp kendi kredi kartını çektirmesi fesih sebebi midir?

İşçinin, müşteriden para alıp kendi kredi kartını çektirmesi fesih sebebi midir?

4857 sayılı İş Kanununun 25/2-e bendi uyarınca işçinin işverenin güvenini kötüye kullanması ve işçiye isnat edilen eylemin sabit olması halinde işveren tarafından haklı nedenle feshedileceği düzenlenmiş olup, söz konusu fesih için ayrıca bir zararın varlığı aranmamıştır.

Yargıtay’a göre, işçinin işyerindeki pos cihazını kullanması da güveni kötüye kullanma olarak kabul edilmektedir.

İşçinin, işyerindeki pos makinesi ile işlem yaparak, kasadaki nakit tutarı uhdesine alıp, kendisine veya bir başkasına ait kredi kartını cihazdan geçmesi, işverenin güvenini kötüye kullanmak niteliğinde olup, işveren için haklı nedenle fesih sebebidir. İşçinin ceza dosyasından beraat etmesi veya işverenin herhangi bir zararının olup olmaması sonuca etkili değildir.

Yargıtay’ın bu konuda vermiş olduğu emsal karar örnekleri aşağıdaki gibidir;

“…Somut olayda pompacı olarak çalışmış olan işçinin eylemi ceza dosyası içeriği ve tanık anlatımları ile sübut bulmuştur.

Davacının müşterilerden nakit olarak verdiği parayı kendisine alıp, kendisine ait kredi kartıyla bu yakıt ve malları kendisine alıyormuş gibi işlem yaptığı sabittir. Ceza mahkemesinde fiil sabit görülmekle birlikte, olayda emniyeti suistimal suçunun unsurlarından olan zarar unsurunun gerçekleşmediği anlaşılarak beraat kararı verilmiş olmasının sonuca etkisi yoktur. İşçinin davranışı doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmayan eylem niteliğindedir, iş sözleşmesinin feshi haklı nedene dayanmaktadır.

İhbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddi gerekirken yazılı şekilde hatalı gerekçe ile kabulü bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2009/7812 E. 2011/7280 K. 17.03.2011)

Somut olayda davacının; optik işleri ile uğraşan davalı işveren yanında satış elemanı olarak çalıştığı dosya içerisindeki fatura ve kredi kartı makbuzlarına ve davacının feshe konu olayla ilgili olarak davacı tarafından imzası inkar edilmeyen irade fesadı altında yazıldığı da ispatlanamayan davalıya hitaben yazılmış belgeye göre davacı işçinin işyerinden mal satın alan müşterilerden malın karşılığı olan ücretleri nakit olarak aldığı, karşılığında kendi kredi kartını kullanarak satış meblağını taksitli olarak davalı işverenlik hesabına aktardığı anlaşılmaktadır.

Bu şekilde bir davranış 4857 Sayılı Kanun’un 25/II’e maddesinde belirlenen işverenin görevini kötüye kullanma olarak değerlendirilerek kıdem tazminatı vc ihbar tazminatının reddi gerekirken kabulü hatalıdır.”(9. HD. 2012/27552 E. 2014/20423 K. 18.06.2014)

“…Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının 18/07/2007 tarihli el yazılı açık ikrarından ve mahkemenin kabulünden kasa kontrol görevlisi olan davacının nakit parayla alışveriş yapan müşteriden nakit para alarak, 370,00 TL ödemeyi kendi kredi kartıyla yaptığı, davacının bu eyleminin açıkça doğruluk ve bağlılığa aykırı davranış olup bir kere yapılmasının eylemin niteliğini değiştirmeyeceği, davacının bu eyleminin işverene haklı fesih imkanı verdiği anlaşıldığından davacının kıdem ve ihbar tazminatları talebinin reddi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD 2012/957 E. 2014/5349 K. 20.02.2014)

“…Somut olayda davacının kendi hesap açığını kapatmak için alışveriş yapmadan kendisine ve babasına ait kredi kartlan ile işyeri pos makinesinden para çektiği, bu durumun işverence öğrenilmesi üzerine savunması alınarak 24.10.2007 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiği, davacının ise daha sonraki bir tarihte hizmet akdini feshettiği iki bilirkişi raporunda da belirtilmektedir.

Böyle olunca davacının doğruluk ve bağlılığa uymayan bu davranışları üzerine işvereninin iş sözleşmesini feshinin haklı nedene dayandığı ve davacı feshinden daha önce olduğu halde hükümde dayanak bilirkişi raporlarının dahi aksine davacının kıdem tazminatı alacağının kabulüne karar verilmesi hatalıdır.”(9. HD. 2009/28460 E. 2011/47141 K. 05.12.2011)

“…Somut olayda, davacının ecza davasından beraat etmesi iş akdinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği anlamına gelmemektedir.

İş akdinin fesih sebebi, davacının veznede görev yaptığı saatlerde, hastalardan nakit olarak tahsil ettiği parayı birlikte hareket ettiği arkadaşlarına vermesi ve kredi kartlarından aynı tutardaki parayı çekmesidir.

Davacı, idari soruşturmada verdiği yazılı savunmasında bu hususu ikrar etmiştir.

Ceza Mahkemesi davacı hakkında beraat kararı verirken eylemin varlığını tespit etmiş olup, diğer sanıklar hakkında mahkumiyet kararı vermiştir. Davacının bu eylemi, İş Kanununun 25/II-e maddesi kapsamına girmekte olup, davalı şirketin güvenini kötüye kullandığı, davalı şirketin zarara uğramasına neden olduğu, davacının iş akdinin feshinin haklı olduğu anlaşıldığından davacının kıdem ve ihbar tazminat taleplerinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2010/373 E. 2012/10664 K. 29.03.2012)

“…Davacı iş sözleşmesinin haklı nedene dayanmaksızın feshedildiğini iddia etmiştir.

Davalı ise, davacının hayatın olağan akışına uymayan ve olağanüstü miktarlarda kredi kartı ile cep telefonu kontörü satın aldığını, daha sonra cep telefonu kontörü alma işlemlerini şirket tasarrufunda bulunan bir başka pos makinesi üzerinden iptal ettiğini, yakın tarihler arasında yüklü miktarda alışverişten kaynaklanan alışveriş kuponu kullanımının tespit edildiğini, bu konularla ilgili olarak savunmasının alındığını, tüm bu işlemlere takiben davacının 10.09.2008 tarihinde iş sözleşmesine 08.09.2008 tarihinde geriye dönük yapılan kredi kartı harcamaları kontrollerinde çeşidi tarihlerde kredi kartı ile cep telefonu kontur atımında ödediği yüklü miktardaki işlemlerin bir süre sonra faturaları iptal ettirmeden pos cihazları üzerinden iptal ettirdiği, daha başka kredi kartından çekip kredi kartı ödeme sürelerini uzatarak davalı şirketin tasarrufunda bulunan pos ödeme cihazlarını şirket bünyesinde yaptığı çalışmanın avantajını kullanarak kendine menfaat sağladığı, davacının bu davranışının güven ilişkisini sarstığı, davalı şirketten bu iş sözleşmesinin sürdürülmesinin beklenemeyeceğini, doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmayan bu davranışları sebebi ile davacının iş sözleşmesinin 4857 sayılı Yasının 25/2-e maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Dinlenen davacı tanığı duyuma dayalı şekilde davacının kredi kartıyla kontör alıp bir gün sonra satıştan iade edip başka kredi kartıyla yeniden çektiğini, bu durumun bahane edilerek davacının işten çıkartıldığını beyan etmiştir.

Dinlenen davalı tanıkları ise davalı savunması yönünde beyanda bulunmuşlardır.

Mahkemece, davacının davranışın işyeri talimatlarına aykırı olduğu yönünde davacıya yapılmış ihtarata rastlanmadığını, davacının bu davranışının doğrulukla bağdaşmayacağı cihetiyle işveren ile aralarındaki güven ilişkisini sarsacağının kabul edildiğini ancak bu davranışların davalı işvereni ne şekilde zarara soktuğu delillerinden tam olarak tespit olunamadığını, bu davranışın taraflar arasındaki güven ilişkisini sarsacağını, davalının savunmasında belirttiği gibi güvenin sarsıldığı böyle bir ilişkinin sürdürülmesinin işverenden beklenemeyeceğini eylemin geçerli fesih nedeni olabileceği kabul edilerek tazminatsız feshi gerektirecek ağırlıkta somut haklı fesih nedeninin varlığının kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Öncelikle mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının yukarıda belirtilen eylemleri ile taraflar arasında güven esasına dayalı iş ilişkisi zedelenmiş ve davalı işverenin iş ilişkisini sürdürmesinin beklenemeyeceği sonucuna varılmıştır.

4857 sayılı İş Kanununun 25/2-e bendi uyarınca işçinin işverenin güvenini kötüye kullanması ve işçiye isnat edilen eylemin sabit olması halinde işveren tarafından haklı nedenle feshedileceği düzenlenmiş olup, söz konusu fesih için ayrıca bir zararın varlığı aranmamıştır.

Mahkemece söz konusu eylemler neticesinde davalı işveren yönünden iş ilişkisinin sürdürülmesinin beklenmeyeceği tespiti yerinde ise de zararın tespit edilememesi karşısında derhal feshi gerektiren nedenin varlığının ispat edilememesi

gerekçesiyle feshin haksız olduğunun kabulü hatalıdır.

Bu nedenle işçinin saptanan eylemi 4857 sayılı Kanunun 25/2 maddesinde yer alan doğruluk ve bağlılık kurallarına aykırı olup davalı işveren tarafından yapılan feshin haklı nedenlere dayandığının kabulü ile kıdem ve ihbar tazminatlarının reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile kabulü bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2010/13902 E. 2012/23077 K. 14.06.2012)