İşçinin Mevsimlik İşçi Olup Olmadığının Tespiti
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/(7)22-905
KARAR NO : 2018/1325
İŞÇİLİK ALACAĞI DAVASI,
İŞÇİNİN MEVSİMLİK İŞÇİ OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ,
YILLIK İZİN ÜCRETİ,
ÖZET:
DAVACININ DAİMİ KADROYA GEÇMEDEN ÖNCE MEVSİMLİK İŞÇİ OLARAK ÇALIŞIP ÇALIŞMADIĞI, BURADA VARILACAK SONUCA GÖRE YILLIK İZİN ÜCRETİNE HAK KAZANIP KAZANMAYACAĞI HK.
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.11.2013 gün ve 2013/15 E., 2013/612 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 30.04.2014 gün ve 2014/1507 E., 2014/9579 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalam temyiz itirazlarının reddine.
2-Davacı, 1992 yılından emekli olduğu 2011 yılına kadar davalı iş yerinde çalıştığını, çalıştığı süreler içerisinde Yol İş Sendikası üyesi olup TİS ve İş Kanunu uyarınca ücretli izin hakkı olduğu halde kullandırılmadığını bildirerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1,00 TL. yıllık izin ücretinin işletme kredisi faizi yürüterek ödetilmesini istemiştir.
Davalı cevabında, davacının kadroya geçtiği 2.2.2011 gününe kadar geçici (mevsimlik) işçi kadrosunda çalıştığını, gerek 4857 sayılı Kanunun 53/3.maddesi, gerekse 1475 sayılı Kanunun 50/5.maddesi uyarınca mevsimlik işlerde yıllık izin ücreti hükümleri uygulanmayacağı belirtildiğinden ve Toplu İş Sözleşmesinde de aksine hüküm bulunmadığından davacının mevsimlik çalıştığı dönem için yıllık izin ücreti isteminde bulunamayacağını; daimi kadroya geçtikten sonraki izinlerini kullandığını, kullanmadığı günler karşılığı izin ücretlerinin ödendiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının yılın tamamına yakın bölümlerinde çalışması nedeniyle tüm çalışmalarının yıllık izin kapsamında olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporunda 110 gün yıllık izin karşılığı olarak hesaplanan brüt 8.804,40 TL. yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu belirtilip taleple bağlı kalınarak 1,00 TL.’nın işletme kredisi faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre davacı önce Köy Hizmetleri Genel Mütdürlüğü bünyesinde geçici (mevsimlik) kadroda çalışmış, bilahare 2.2.2001’de daimi kadroya geçmiş, daha sonra yasa gereği davalı kuruma naklen atanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının daimi kadroya geçmeden önceki mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemdeki çalışmaları nedeniyle yıllık ücretli izin hakkına sahip olup olmadığı noktasnda toplanmaktadır.
Dosyada bulunan SGK. hizmet cetveli ile işe giriş bildirgelerinden davacının sadece 1999 yılındaki çalışmasının (342 gün olup) 11 ay geçtiği, daimi kadroya geçtiği 2.2.2001 gününe kadar ki diğer yıllardaki çalışmalarının ise 11 ayı (330 gün) bulmadığı anlaşılmaktadır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre 11 ay bulan çalışmalar artık mevsimlik olmaktan çıkmakta olup sadece mevsimlik çalışma dahi olsa 11 ay aşan çalışmalar için yıllık ücretli izin hakkı doğmaktadır.
Hükme dayanarak yapılan bilirkişi raporunda ise davacının geçici kadrodaki tüm çalışmaları gün olarak toplanıp yıla çevrilerek davacının 11 ay bulmayan tüm çalışmaları da gözetilerek yıllık izin ücreti hesaplanmış ve mahkemece hesaplanan miktar kadar davacının yıllık izin ücreti alacağı olduğu tespit edilerek talep kadar olan 1,00 TL.’ye hükmedilmiştir.
Hal böyle olunca, öncelikle davacı baştan beri Yol-İş Sendikası üyesi olduğunu iddia ettiğine göre 11 ayı bulan çalışmasının olduğu 1999 yılı itibariyle sendika üyesi olduğuna dair belgenin getirtilerek sendika ile davalı arasındaki 1999 yılı itibariyle imzalan TİS hükümleri ve o dönemde yürürülükte bulunan İş Kanunu hükümleri gözetilerek davacının yıllık izin ücreti alacağının bilirlenmesi gerekir.
Anılan yön gözetilmeksizin davacının geçici (mevsimlik) çalıştığı dönemdeki 11 ayı (330 gün) bulmayan çalışmaları içinde yılık izin ücreti alacağının olduğunun kabulü ile hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalı olup bozma nedenidir…”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava yıllık ücretli izin alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı iş yerinde çalışıp emeklilik sebebiyle işten ayrıldığını, müvekkilinin ilk işe girdiğinde mevsimlik işçi kadrosuna alınıp 2001 yılında asıl kadroya geçirildiğini, çalıştığı süre içinde yıllık izinlerinin kullandırılmadığı gibi herhangi bir ödeme de yapılmadığını ileri sürerek yıllık izin alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının kadroya alındığı 2001 yılına kadar yılın belirli zamanlarında mevsimlik işçi olarak çalıştırıldığını, dolayısıyla mevsimlik işçi statüsünde çalışılan dönem itibariyle yıllık izin ücretine hak kazanamayacağını, daimi işçi kadrosuna geçirildikten sonra ise yıllık izinlerinin kullandırıldığını ve tüm ücretlerinin ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının yılın tamamına yakın bir bölümünde çalıştığı ve tüm çalışmalarının yıllık izin kapsamında bulunduğu, bilirkişi raporu doğrultusunda taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının daimi kadroya geçmeden önce mevsimlik işçi olarak çalışıp çalışmadığı, burada varılacak sonuca göre yıllık izin ücretine hak kazanıp kazanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 50’inci maddesi “Dinlenmek çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” hükmünü içermektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun konuya ilişkin “Yıllık ücretli izin hakkı ve izin” başlıklı 53’üncü maddesi;
“İş yerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu Kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz.”
Öte yandan, Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 12’inci maddesi; “4857 sayılı İş Kanunu’nun 53’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sözü geçen ve nitelikleri yönünden bir yıldan az süren mevsim veya kampanya işlerinin yürütüldüğü iş yerlerinde devamlı olarak çalışan işçilerin yıllık ücretli izinleri hakkında bu yönetmelik hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Anılan düzenlemelerde açıkça öngörüldüğü üzere, niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara 4857 sayılı İş Kanunu’nun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mevsim ve kampanya işleri kavramlarının açıklanması gerekmektedir.
Bilindiği üzere İş Hukuku mevzuatımızda iş kanunlarıyla mevsimlik işlerin çalışma koşulları düzenlenmiş olmasına rağmen, mevsimlik işin tam bir tanımı yapılmadığı gibi hangi işlerin mevsimlik işler olduğu da açıkça belirtilmemiştir.
Mevsimlik işlere ilişkin hükümler, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 29/7 ve 53/3; aynı Kanunun 60’ıncı maddesine dayanılarak çıkarılan Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 12’nci, 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunun 4/f maddelerinde yer almaktadır. Bu hükümlerde mevsimlik işin tanımına yer verilmemiş ancak yılın herhangi bir devresinde çalışmaların yapıldığı, diğer zamanlarda yapılmadığı veya çalışmanın azaltıldığı iş yerleri tanımı yapılarak mevsimlik çalışanların yıllık izin haklarının bulunmadığı, ancak toplu iş sözleşmesi kapsamına alınabileceği hükme bağlanmıştır.
Açıklanan düzenlemelerde de görüldüğü üzere, çalışmanın yılın belirli bir döneminde yoğunlaştığı iş yerlerinde yapılan işler, mevsimlik işler olarak tanımlanabilir.
Nitekim mülga 3008 sayılı İş Kanunu’nun 2/B maddesinde “yılın herhangi bir devresinde tam veya fazla faaliyette bulunup, öteki devrede tümüyle faaliyetten kalan veyahut faaliyetini azaltan iş yeri” mevsimlik iş yeri olarak kabul edilmiştir.
Mevsimlik iş öğretide de, yılın belli dönemlerinde faaliyetin yoğunlaştığı, diğer dönemlerinde azaldığı veya tamamen durduğu ve bu durumun yılın belli dönemlerinde tekrarlandığı işler olarak tanımlanmaktadır.
Mevsimlik işler, Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2012 gün 2011/9-755 E.-2012/117 K. ve 30.11.2011 gün 2011/9-596 E.-2011/725 K. sayılı kararlarında da işin niteliğine ve yapısına göre yılın belirli dönemlerinde ortaya çıkan veya bu dönemlerde artan faaliyetlere uygun olarak çalışılan işler olduğu belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 53/3’üncü maddesi uyarınca mevsimlik işlerde yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümler uygulanmayacağından mevsimlik işçi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun yıllık ücretli izin hükümlerine dayanarak yıllık ücretli izin kullanma veya buna dayanarak ücret alacağı isteminde bulunamaz. Hemen belirtmek gerekir ki, anılan Kanun’un 53/3’üncü maddesindeki kural, nispi emredici kural olup işçi lehine bireysel iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesi ile yıllık ücretli izne ilişkin hükümler düzenlenebilir ve mevsimlik işçiler için yıllık izin hakkı tanınabilir.
İşçinin mevsimlik dönemde geçen kıdemi, daha sonra izne hak kazandığı dönemde izin süresinin belirlenmesine esas kıdeminin tespitinde dikkate alınmalıdır.
Yapılan iş mevsimlik değil, ancak işçi aralıklı çalıştırılmış ise mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden bu sürede de bir yılı doldurmak koşulu ile izne hak kazandığı kabul edilmelidir.
Kanun koyucunun mevsimlik işte yıllık izin öngörmemiş olmasının temel gerekçesi, çalışılan süre itibarıyla dinlenme ihtiyacının ortaya çıkmamış oluşudur. Ne var ki, özellikle işçinin her yıl 11 ay civarında çalıştırılması ve kısa bir askı süresinden sonra yeniden çalışmaya devam etmesi, diğer bir ifade ile yılın tamamına yakın bir bölümünde çalışılma hâlinde, anayasal temeli olan dinlenme hakkının tanınması gerekmektedir. 11 ayı aşan çalışmalarda ise, yılın kalan bölümünde dinlenme hakkının gereğinin yerine getirilmesi için gereken süre bulunmadığından, 11 ayı aşan çalışmalarda çalışma şeklinin mevsimlik iş olarak değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu çeşit bir çalışmanın mevsimlik olarak değil, fasılalı çalışma olması nedeniyle ve mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden, bu sürede de bir yılı doldurmak koşulu ile işçinin izne hak kazandığı kabul edilmelidir.
Çalışmaların mevsimlik iş olup olmadığının, işin ve iş yerinin özelliğine göre titizlikle irdelenmesi gereği de göz ardı edilmemelidir.
Somut olaya gelince; davacı işçinin davalı iş yerinde 1992-2001 yılları arasında mevsimlik işçi olarak çalıştığı ve 2001 yılında daimi kadroya geçerek emeklilik nedeniyle işyerinden ayrılıncaya kadar çalıştığı uyuşmazlık dışıdır.
Hizmet döküm cetveli incelendiğinde davacı işçinin 1999 yılına kadar çalışmalarının 150-200 gün aralığında kaldığı, 1999 yılında ise 11 aydan fazla çalışması bulunduğu; 2000 yılında ise 287 gün çalışması olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, çalışmaların geçtiği iş yerindeki işin niteliği ile işverenin ve iş yerinin faaliyetleri dikkate alındığında, mevsim koşullarına göre belli dönemlerde daha fazla işgücüne ihtiyaç duyulması ve dolayısıyla çoğunlukla arazide çalışması gereken davacı işçinin çalışmalarının, belli bir mevsimde yoğunlaşması kaçınılmazdır.
Bu durumda, davacı işçi 1999 yılında 11 ayın üstünde çalışmış olmakla sözü edilen yıl bakımından çalışılan süre işçinin dinlenme hakkının varlığını gerektirip, mevsimlik statüde değerlendirilmesine imkân bulunmamaktadır. Ancak davacının 2000 yılındaki çalışması 11 ayın altında kaldığından mevsimlik işçi olarak geçen bu dönem açısından davacının yıllık izne hak kazanamayacağı açıktır.
Nitekim yılda 11 ay ve üzerinde çalışma olması durumunda o yılı takip eden tüm yıllar için değil sadece o yıl için işin mevsimlik olmadığı ve yıllık izne hak kazanılacağı HGK’nın 29.03.2017 gün 2015/22-1309 E.-2017/568 K. sayılı kararı ile de aynen benimsenmiştir.
O hâlde mahkemece davacının mevsimlik çalıştığı 1992-2001 yılları arasındaki tüm çalışma süresi toplamı üzerinden yıllık izin alacağının hüküm altına alınması isabetsizdir.
Mahkemece; davacı işçi Yol-İş Sendikasına üye olduğunu iddia etmesi karşısında 1999 yılında sendika üyesi olduğuna dair belge getirtilerek sendika ile davalı arasında 1999 yılı itibariyle imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümleri ve o dönemde yürürlükte bulunan İş Kanunu hükümleri gözetilerek davacı işçinin 1999 yılında 11 ayın üstünde çalışması nedeniyle sadece bu yıl açısından yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mevsimlik statüde çalışan davacı işçinin 1999 yılındaki çalışmasının 11 ayın üzerine çıkması nedeniyle bu yıldan itibaren mevsimlik işçi statüsünün sona erdiği ve daimi işçi kadrosuna alınmadan önce mevsimlik işçi olarak geçen 2000 yılı için de davacının yıllık izne hak kazanacağı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.07.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
ESAS NO : 2015/(7)22-905
KARAR NO : 2018/1325
İŞÇİLİK ALACAĞI DAVASI,
İŞÇİNİN MEVSİMLİK İŞÇİ OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ,
YILLIK İZİN ÜCRETİ,
ÖZET:
DAVACININ DAİMİ KADROYA GEÇMEDEN ÖNCE MEVSİMLİK İŞÇİ OLARAK ÇALIŞIP ÇALIŞMADIĞI, BURADA VARILACAK SONUCA GÖRE YILLIK İZİN ÜCRETİNE HAK KAZANIP KAZANMAYACAĞI HK.
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.11.2013 gün ve 2013/15 E., 2013/612 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 30.04.2014 gün ve 2014/1507 E., 2014/9579 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalam temyiz itirazlarının reddine.
2-Davacı, 1992 yılından emekli olduğu 2011 yılına kadar davalı iş yerinde çalıştığını, çalıştığı süreler içerisinde Yol İş Sendikası üyesi olup TİS ve İş Kanunu uyarınca ücretli izin hakkı olduğu halde kullandırılmadığını bildirerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1,00 TL. yıllık izin ücretinin işletme kredisi faizi yürüterek ödetilmesini istemiştir.
Davalı cevabında, davacının kadroya geçtiği 2.2.2011 gününe kadar geçici (mevsimlik) işçi kadrosunda çalıştığını, gerek 4857 sayılı Kanunun 53/3.maddesi, gerekse 1475 sayılı Kanunun 50/5.maddesi uyarınca mevsimlik işlerde yıllık izin ücreti hükümleri uygulanmayacağı belirtildiğinden ve Toplu İş Sözleşmesinde de aksine hüküm bulunmadığından davacının mevsimlik çalıştığı dönem için yıllık izin ücreti isteminde bulunamayacağını; daimi kadroya geçtikten sonraki izinlerini kullandığını, kullanmadığı günler karşılığı izin ücretlerinin ödendiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının yılın tamamına yakın bölümlerinde çalışması nedeniyle tüm çalışmalarının yıllık izin kapsamında olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporunda 110 gün yıllık izin karşılığı olarak hesaplanan brüt 8.804,40 TL. yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu belirtilip taleple bağlı kalınarak 1,00 TL.’nın işletme kredisi faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre davacı önce Köy Hizmetleri Genel Mütdürlüğü bünyesinde geçici (mevsimlik) kadroda çalışmış, bilahare 2.2.2001’de daimi kadroya geçmiş, daha sonra yasa gereği davalı kuruma naklen atanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının daimi kadroya geçmeden önceki mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemdeki çalışmaları nedeniyle yıllık ücretli izin hakkına sahip olup olmadığı noktasnda toplanmaktadır.
Dosyada bulunan SGK. hizmet cetveli ile işe giriş bildirgelerinden davacının sadece 1999 yılındaki çalışmasının (342 gün olup) 11 ay geçtiği, daimi kadroya geçtiği 2.2.2001 gününe kadar ki diğer yıllardaki çalışmalarının ise 11 ayı (330 gün) bulmadığı anlaşılmaktadır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre 11 ay bulan çalışmalar artık mevsimlik olmaktan çıkmakta olup sadece mevsimlik çalışma dahi olsa 11 ay aşan çalışmalar için yıllık ücretli izin hakkı doğmaktadır.
Hükme dayanarak yapılan bilirkişi raporunda ise davacının geçici kadrodaki tüm çalışmaları gün olarak toplanıp yıla çevrilerek davacının 11 ay bulmayan tüm çalışmaları da gözetilerek yıllık izin ücreti hesaplanmış ve mahkemece hesaplanan miktar kadar davacının yıllık izin ücreti alacağı olduğu tespit edilerek talep kadar olan 1,00 TL.’ye hükmedilmiştir.
Hal böyle olunca, öncelikle davacı baştan beri Yol-İş Sendikası üyesi olduğunu iddia ettiğine göre 11 ayı bulan çalışmasının olduğu 1999 yılı itibariyle sendika üyesi olduğuna dair belgenin getirtilerek sendika ile davalı arasındaki 1999 yılı itibariyle imzalan TİS hükümleri ve o dönemde yürürülükte bulunan İş Kanunu hükümleri gözetilerek davacının yıllık izin ücreti alacağının bilirlenmesi gerekir.
Anılan yön gözetilmeksizin davacının geçici (mevsimlik) çalıştığı dönemdeki 11 ayı (330 gün) bulmayan çalışmaları içinde yılık izin ücreti alacağının olduğunun kabulü ile hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalı olup bozma nedenidir…”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava yıllık ücretli izin alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı iş yerinde çalışıp emeklilik sebebiyle işten ayrıldığını, müvekkilinin ilk işe girdiğinde mevsimlik işçi kadrosuna alınıp 2001 yılında asıl kadroya geçirildiğini, çalıştığı süre içinde yıllık izinlerinin kullandırılmadığı gibi herhangi bir ödeme de yapılmadığını ileri sürerek yıllık izin alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının kadroya alındığı 2001 yılına kadar yılın belirli zamanlarında mevsimlik işçi olarak çalıştırıldığını, dolayısıyla mevsimlik işçi statüsünde çalışılan dönem itibariyle yıllık izin ücretine hak kazanamayacağını, daimi işçi kadrosuna geçirildikten sonra ise yıllık izinlerinin kullandırıldığını ve tüm ücretlerinin ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının yılın tamamına yakın bir bölümünde çalıştığı ve tüm çalışmalarının yıllık izin kapsamında bulunduğu, bilirkişi raporu doğrultusunda taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının daimi kadroya geçmeden önce mevsimlik işçi olarak çalışıp çalışmadığı, burada varılacak sonuca göre yıllık izin ücretine hak kazanıp kazanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 50’inci maddesi “Dinlenmek çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” hükmünü içermektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun konuya ilişkin “Yıllık ücretli izin hakkı ve izin” başlıklı 53’üncü maddesi;
“İş yerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu Kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz.”
Öte yandan, Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 12’inci maddesi; “4857 sayılı İş Kanunu’nun 53’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sözü geçen ve nitelikleri yönünden bir yıldan az süren mevsim veya kampanya işlerinin yürütüldüğü iş yerlerinde devamlı olarak çalışan işçilerin yıllık ücretli izinleri hakkında bu yönetmelik hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Anılan düzenlemelerde açıkça öngörüldüğü üzere, niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara 4857 sayılı İş Kanunu’nun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mevsim ve kampanya işleri kavramlarının açıklanması gerekmektedir.
Bilindiği üzere İş Hukuku mevzuatımızda iş kanunlarıyla mevsimlik işlerin çalışma koşulları düzenlenmiş olmasına rağmen, mevsimlik işin tam bir tanımı yapılmadığı gibi hangi işlerin mevsimlik işler olduğu da açıkça belirtilmemiştir.
Mevsimlik işlere ilişkin hükümler, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 29/7 ve 53/3; aynı Kanunun 60’ıncı maddesine dayanılarak çıkarılan Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 12’nci, 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunun 4/f maddelerinde yer almaktadır. Bu hükümlerde mevsimlik işin tanımına yer verilmemiş ancak yılın herhangi bir devresinde çalışmaların yapıldığı, diğer zamanlarda yapılmadığı veya çalışmanın azaltıldığı iş yerleri tanımı yapılarak mevsimlik çalışanların yıllık izin haklarının bulunmadığı, ancak toplu iş sözleşmesi kapsamına alınabileceği hükme bağlanmıştır.
Açıklanan düzenlemelerde de görüldüğü üzere, çalışmanın yılın belirli bir döneminde yoğunlaştığı iş yerlerinde yapılan işler, mevsimlik işler olarak tanımlanabilir.
Nitekim mülga 3008 sayılı İş Kanunu’nun 2/B maddesinde “yılın herhangi bir devresinde tam veya fazla faaliyette bulunup, öteki devrede tümüyle faaliyetten kalan veyahut faaliyetini azaltan iş yeri” mevsimlik iş yeri olarak kabul edilmiştir.
Mevsimlik iş öğretide de, yılın belli dönemlerinde faaliyetin yoğunlaştığı, diğer dönemlerinde azaldığı veya tamamen durduğu ve bu durumun yılın belli dönemlerinde tekrarlandığı işler olarak tanımlanmaktadır.
Mevsimlik işler, Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2012 gün 2011/9-755 E.-2012/117 K. ve 30.11.2011 gün 2011/9-596 E.-2011/725 K. sayılı kararlarında da işin niteliğine ve yapısına göre yılın belirli dönemlerinde ortaya çıkan veya bu dönemlerde artan faaliyetlere uygun olarak çalışılan işler olduğu belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 53/3’üncü maddesi uyarınca mevsimlik işlerde yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümler uygulanmayacağından mevsimlik işçi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun yıllık ücretli izin hükümlerine dayanarak yıllık ücretli izin kullanma veya buna dayanarak ücret alacağı isteminde bulunamaz. Hemen belirtmek gerekir ki, anılan Kanun’un 53/3’üncü maddesindeki kural, nispi emredici kural olup işçi lehine bireysel iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesi ile yıllık ücretli izne ilişkin hükümler düzenlenebilir ve mevsimlik işçiler için yıllık izin hakkı tanınabilir.
İşçinin mevsimlik dönemde geçen kıdemi, daha sonra izne hak kazandığı dönemde izin süresinin belirlenmesine esas kıdeminin tespitinde dikkate alınmalıdır.
Yapılan iş mevsimlik değil, ancak işçi aralıklı çalıştırılmış ise mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden bu sürede de bir yılı doldurmak koşulu ile izne hak kazandığı kabul edilmelidir.
Kanun koyucunun mevsimlik işte yıllık izin öngörmemiş olmasının temel gerekçesi, çalışılan süre itibarıyla dinlenme ihtiyacının ortaya çıkmamış oluşudur. Ne var ki, özellikle işçinin her yıl 11 ay civarında çalıştırılması ve kısa bir askı süresinden sonra yeniden çalışmaya devam etmesi, diğer bir ifade ile yılın tamamına yakın bir bölümünde çalışılma hâlinde, anayasal temeli olan dinlenme hakkının tanınması gerekmektedir. 11 ayı aşan çalışmalarda ise, yılın kalan bölümünde dinlenme hakkının gereğinin yerine getirilmesi için gereken süre bulunmadığından, 11 ayı aşan çalışmalarda çalışma şeklinin mevsimlik iş olarak değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu çeşit bir çalışmanın mevsimlik olarak değil, fasılalı çalışma olması nedeniyle ve mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden, bu sürede de bir yılı doldurmak koşulu ile işçinin izne hak kazandığı kabul edilmelidir.
Çalışmaların mevsimlik iş olup olmadığının, işin ve iş yerinin özelliğine göre titizlikle irdelenmesi gereği de göz ardı edilmemelidir.
Somut olaya gelince; davacı işçinin davalı iş yerinde 1992-2001 yılları arasında mevsimlik işçi olarak çalıştığı ve 2001 yılında daimi kadroya geçerek emeklilik nedeniyle işyerinden ayrılıncaya kadar çalıştığı uyuşmazlık dışıdır.
Hizmet döküm cetveli incelendiğinde davacı işçinin 1999 yılına kadar çalışmalarının 150-200 gün aralığında kaldığı, 1999 yılında ise 11 aydan fazla çalışması bulunduğu; 2000 yılında ise 287 gün çalışması olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, çalışmaların geçtiği iş yerindeki işin niteliği ile işverenin ve iş yerinin faaliyetleri dikkate alındığında, mevsim koşullarına göre belli dönemlerde daha fazla işgücüne ihtiyaç duyulması ve dolayısıyla çoğunlukla arazide çalışması gereken davacı işçinin çalışmalarının, belli bir mevsimde yoğunlaşması kaçınılmazdır.
Bu durumda, davacı işçi 1999 yılında 11 ayın üstünde çalışmış olmakla sözü edilen yıl bakımından çalışılan süre işçinin dinlenme hakkının varlığını gerektirip, mevsimlik statüde değerlendirilmesine imkân bulunmamaktadır. Ancak davacının 2000 yılındaki çalışması 11 ayın altında kaldığından mevsimlik işçi olarak geçen bu dönem açısından davacının yıllık izne hak kazanamayacağı açıktır.
Nitekim yılda 11 ay ve üzerinde çalışma olması durumunda o yılı takip eden tüm yıllar için değil sadece o yıl için işin mevsimlik olmadığı ve yıllık izne hak kazanılacağı HGK’nın 29.03.2017 gün 2015/22-1309 E.-2017/568 K. sayılı kararı ile de aynen benimsenmiştir.
O hâlde mahkemece davacının mevsimlik çalıştığı 1992-2001 yılları arasındaki tüm çalışma süresi toplamı üzerinden yıllık izin alacağının hüküm altına alınması isabetsizdir.
Mahkemece; davacı işçi Yol-İş Sendikasına üye olduğunu iddia etmesi karşısında 1999 yılında sendika üyesi olduğuna dair belge getirtilerek sendika ile davalı arasında 1999 yılı itibariyle imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümleri ve o dönemde yürürlükte bulunan İş Kanunu hükümleri gözetilerek davacı işçinin 1999 yılında 11 ayın üstünde çalışması nedeniyle sadece bu yıl açısından yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mevsimlik statüde çalışan davacı işçinin 1999 yılındaki çalışmasının 11 ayın üzerine çıkması nedeniyle bu yıldan itibaren mevsimlik işçi statüsünün sona erdiği ve daimi işçi kadrosuna alınmadan önce mevsimlik işçi olarak geçen 2000 yılı için de davacının yıllık izne hak kazanacağı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.07.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.