İŞÇİNİN FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİNİN TESPİTİ USULÜ FAZLA ÇALIŞMANIN İSPATI YÖNTEMİ
YARGITAY 7. Hukuk Dairesi
2014/18049 E.
2015/14872 K.
İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı-karşı davalı … vekili tarafından duruşma istenmiş ise de; HUMK’nun 435.maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden ve masraftan reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı-karşı davalı 26.04.2005-16.03.2012 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde satış danışmanı olarak çalıştığını, yıllık izin haklarının yasa hükmüne uygun olarak kullandırılmaması, fazla mesai, genel tatil ve bayram tatili ücretlerinin ödenmemesi, ücretlerinin tam olarak … ve … bildirilmemesi, aylardır mobbing uygulanması nedeniyle 16.03.2012 tarihinde iş akdini feshetmek zorunda kaldığını, işverenin cevabi ihtarında mobbing iddialarını reddettiğini ve kendisini 16.11.2011 tarihinde müşteriye gönderilen çikolatayı yemek ile itham ettiğini, ihtarnameyi alan işverenin hesabına 11.494,75 TL ödeme yaptığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, genel tatil, bayram ve hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ile hırsızlıkla itham edilmesi nedeni ile uğradığı acı ve elem nedeni ile 30.000,00 TL tutarında manevi tazminatın ödetilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı, davacı-karşı davalının iddialarının yerinde olmadığını, davacı-karşı davalının istifa ettiğini ve mağazanın diğer çalışanları … ve … ile birlikte işten tazminatlı ayrılmak için plan yaptıklarını, açılan bu davaya sunulan ses ve görüntü kayıtlarından durumun anlaşıldığını, davacının bahaneyle işten istifa ettikten sonra mağazayı suçlayan ihtarname göndermesi üzerine bu davranışını haksız bulan mağaza çalışanlarının bir çalışanın ekmeğine engel olmamak duygusuyla daha önce söylemedikleri davacının olumsuz davranışlarını mağaza müdürüne söylediklerini, …’e müşterilere satış servisine giderken mağazanın jest olarak gönderdiği çikolatanın ve Ramazan ayında Mersin’e özgü kerebiç ve cezeryenin müşteriye verilmeyip bir kutusunu yolda yedikleri, bir kutusunu eve götürdükleri, davacının indirime girmeyen çantayı indirimli gibi başka müşterinin … isme yazılı kartını kullanarak indirim yapıp mağazayı zarara uğrattığı hususlarını öğrendiklerini, davacının sadakat borcuna aykırı davranışlarının haklı fesih sebebi teşkil ettiğini, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını savunarak davanın reddini istemiş, karşı davasında ise, davacının hesabına ödenen 11.494,75 TL’nin yasal faiziyle istirdadını ve ses ve görüntü kayıtları ile kişiliğine, eşine ve işyerine zarar verildiğinden bahisle 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı-karşı davalının davasının kısmen kabulüne davalı-karşı davacının istirdat ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davacı-karşı davalının açtığı manevi tazminat davasının İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda İş Mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesi ve 29/6/1960 gün 1960/13-15 sayılı YİBK.’da, İş Mahkemelerinin, işçi sayılan kimselerle (Kanunun değiştirilen 2.nci maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların bu mahkemelerde çözümleneceği açıklanmıştır. Bu mahkemeler ayrıca, 5018 sayılı Kanun’un 4/E fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhine açılacak hukuk davalarına İşçi Sigortaları Kurumu ile Sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara bakacaktır. Özel Kanunlardaki özel düzenlemeler nedeniyle 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’ndan doğan uyuşmazlıklar da İş Mahkemelerinde çözümlenir.
5521 sayılı Kanun uyarınca bir uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülebilmesi için işçi sayılan kişilerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan bir hukuki uyuşmazlığın bulunması gerekir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 7.11.2001 gün ve 2001/13-1026 E.-765 K.; 5.2.2003 gün ve 2003/9-82 E.-65 K. sayılı ilamlarında da, yukarıda görevli mahkeme ilgili olarak yapılan açıklamalar ve ortaya konulan ilkeler aynen benimsenmiştir.
Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır.
Davacı-karşı davalı, iş akdinin feshinden sonra davalı-karşı davacı tarafından gönderilen cevabi ihtarnamede, 16.11.2011 tarihinde … müşterisine yapılan satışta, mağazanın müşterisine jest olarak gönderdiği çikolatayı yolda … ile birlikte yediğinin belirtildiğini, bu şekilde davalı tarafça kendisine hırsızlık iddiasında bulunulduğunu belirterek manevi tazminat talep etmiştir.
Davacı-karşı davalının 16.03.2012 tarihinde gönderdiği ve aynı gün işverene tebliğ olunan ihtarname ile iş akdini feshettiği ve işyerinden ayrıldığı sabittir.
Dosya içeriğinde, davacı-karşı davalının haksız indirim uyguladığına dair 17.03.2012 tarihli el yazısı ile yazılmış … Bayan Reyonu yöneticisi … ve Bayan Reyon Müdürü imzalı dilekçe ile, davacı ve …’in …’e gönderilen çikolataları yerine ulaştırmayıp yedikleri, haksız taleplerde bulunduklarını duyması üzerine bilgileri ulaştırmak istediği yönünde … Bayan Reyonu öneticisi … imzalı 18.03.2012 tarihli el yazısı ile yazılmış belge bulunmaktadır.
Davacı-karşı davalının hırsızlıkla itham edildiğini iddia ettiği cevabi ihtarname ile mağaza çalışanları tarafından işverene verilen dilekçe tarihi (18.03.2012), iş akdinin feshinden sonraki tarihe denk gelmektedir. Dolayısıyla davacı-karşı davalı tarafça ileri sürülen işverenin hırsızlık ithamının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır.
İş akdinin sona ermesinden sonra gelişen durumla ilgili, iş akdinin devamı sırasında cereyan etmeyen ilişkisi vuku bulan haksız eyleme dayalı manevi tazminat isteğine ilişkin davanın genel mahkemelerde görülmesi gerekir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece manevi tazminat davası konusunda görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında fazla çalışma ücretinin ödenip ödenmediği konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.
Mahkemece davacının prim karşılığı çalıştığı kabul edilerek, fazla çalışma ücretine hak kazanmayacağı gerekçesiyle fazla çalışma ücretinin reddine karar verilmiştir. Ancak davacıya ne kadar prim ödendiği belirlenmemiştir. Ayrıca davacının yapmış olduğu fazla çalışmaların karşılığının prim olarak ödenip ödenmediği de tespit edilmemiştir.
Yapılacak iş, Mahkemece denetime elverişli bir bilirkişi raporu aldırılarak, tanık beyanları ve davacı-karşı davalı tarafça dosyaya sunulan POS cihazına ait gün sonu işlem kayıtları birlikte değerlendirilerek, davacı-karşı davalının hak ettiği fazla mesai alacakları hesaplanmalı, hesaplanan miktardan varsa prim ödemeleri düşülmeli, prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalı ve işçiye ödenen primlerin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın ödenmesine aksi taktirde davacının bu talebinin reddine karar verilmelidir.. Mahkemece bu husus gözardı edilerek fazla çalışma ücretinin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4- Mahkemece davacının prim usulü ile çalıştığı kabul edildiği halde, davacının hak kazandığı kıdem ve ihbar tazminatı alacağının hesabında giydirilmiş ücrete primlerin dahil edilmemesi de hatalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı-karşı davalının manevi tazminat davasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 14.09.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı- karşı davalı, davalı işveren tarafından hırsızlık ile suçlandığını ileri sürerek haksız suçlama nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Sayın Çoğunluk tarafından, hırsızlık suçlamasının taraflar arasındaki iş akdinin sona erdiği 16.03.2012 tarihinden sonra düzenlenen 17-18.03.2012 tarihli tutanaklara dayandığı, manevi tazminata neden gösterilen eylemin fesihten sonra oluştuğu ve manevi tazminat talebinin genel hükümlere göre bakılması gerektiği gerekçesiyle bu talep yönünden İş Mahkemesinin görevsiz olduğu kabul edilmiş ise de davacıya fesihten sonra düzenlenen tutanaklar ile isnat edilen eylemin, iş ilişkisinin devamı sırasında 16.11.2011 tarihinde gerçekleştiğinin anlaşılmasına göre davaya bakmanın İş Mahkemesinin görev alanında kaldığı ve talep ile ilgili olarak görevsizlik kararı verilemeyeceği görüşünde olduğumdan bu yoldaki bozma gerekçesine katılmıyorum. 14/09/2015