İşçinin baskı ile istifaya zorlanmasına ilişkin yargıtay kararları
“…Davacının davalı şirkete bağlı güvenlik görevlisi olarak 2 yıl 9 ay 4 gün çalıştığı, davacının görev tanımı içerisinde bankalara ATM’lere para yükleme, transfer, bakım ve onarım işlerinde görev aldığı, sorumlu olduğu ATM Terde hırsızlık olayının meydana geldiği ve olaydan dolayı 19.12.2009 ile 21.12.2009 tarihleri arasında Adana Emniyet Müdürlüğü’nde göz altında tutulduğu, akabinde serbest bırakıldıktan sonra 23.12.2009 tarihinde imzasını taşıyan istifa dilekçesi ile görevinden ayrıldığı, olay nedeni ile davacı hakkında kamu davası açılmayarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, Adana 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:2010/226 sayılı dosyası ile kamu davası açılan beş güvenlik görevlisi hakkında ise beraat kararı verildiği, bu olayla ilgili olarak ifadesine başvurulan 18 tane işçinin istifa dilekçesi verdiği, aynı durumda olan işçilerden İ.Ş., AEG., İE., VU. ve ZN.’nın açtığı davaların Adana I., 2., 3, ve 4. İş Mahkemeleri tarafından kabul edildiği, görülen davalarda, istifa dilekçelerinin tanık beyanları ile de doğrulandığı üzere işverenin bu olay nedeni ile fesih ve bunun sonucu iş bulamama baskısı altında kalan davacı ve diğer işçilerin istifasının serbest iradeleri sonucu olmadığı gerekçesi ile verilen kabul kararları Dairemizce onanmıştır.
Baskı altında verilen istifa dilekçesi geçerli olmayıp, feshin işveren tarafından yapılıp, haksız olduğu anlaşıldığından kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken hatalı değerlendirme vc yetersiz gerekçe ile istifaya değer verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD. 2012/3665 E. 2013/18880 K. 18/06/2013)
“…Somut olayda ilaç mümessili olarak 22.02.2007 tarihinden beri işyerinde çalışan davacının 12.04.20120 tarihli istifa dilekçesi ile son dönemde haksız nedenle işten çıkarılma tehdidi defalarca tekrarlandığını, psikolojisinin bozulduğunu, baskı altında olup bunalıma girdiğini bu nedenle istifa ettiğini belirttiği, davalı tanıklarının istifaya dair görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığı ve beyanlarının davacının performansının düşüklüğü konusunda olduğu, davacı tanığı ise bölge müdürünün davacıdan birkaç kez istifa etmesini istediğini, davacının rapor alarak ilaç kullanmaya başladığını ve en son davacı ile beraber iken bölge müdürünün telefonla arayarak seninle çalışmak istemiyorum istifa et dediğini bunun üzerine davacının ofise giderek istifa ettiğini beyan ettiği görülmüştür.
Davacının istifa dilekçesinin, işyerinden ayrılmayı gerektirir metin içeriğindeki ifadeler dışında bir nedenin dosyada bulunmaması, davalı tanıklarının performans yetersizliği konusunda beyanları var ise de işyerinde üç yıla yakın çalışan davacının performans nedeniyle iş sözleşmesinin işverence feshinin kıdem ve ihbar tazminatını almasına engel olmayacağını bilecek durumda olması ve istifa metninde geçen durumların davacı tanığının beyanı ile doğrulanmasına göre davacının serbest bir istifa iradesinin bulunduğu söylenmez. Bu durumda davacının işyerinden bu dilekçeyi vererek ayrılması hali işçinin işten çıkarılma tehdidi ve baskısı altında tutulması karşısında eylemli olarak işçinin haklı feshi olarak değerlendirilerek kıdem tazminatından yararlandırılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.”(22.HD. 2012/6485 E. 2012/26126 K. 22.11.2012)
“…Somut olayda; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere işyerinde sendika üyesi olan işçilerin iş sözleşmelerinin ekonomik gerekçelerle fesih edildiği, davacı ile birlikte bir kısım işçilere ise öncelikle görev değişikliği yapılarak pres bölümünde çalışmalarının istendiği, davacının bunu kabul etmemesi üzerine iş sözleşmesini iş değişikliğini kabul etmediğinden dolayı fesih ettiğine dair işverence hazırlanan belgeyi imzalamasının talep edildiği, davacının anılan belgeyi imzaladığı bir kısım işçilerin imzadan imtina ettiği, işverence buna ilişkin tutanak tutulduğu anlaşılmıştır.
4857 sayılı İş Kanununun 22. maddesinde çalışma koşullarında esaslı değişiklik sebebiyle işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshedebileceği öngörülmemiştir. Anılan yasal düzenleme ile eski yasa döneminde olduğu gibi işçiyi feshe zorlayarak ihbar tazminatı ödememenin önüne geçilmek istenmiştir. İşyerinde ki sendikal örgütlenme süreci, üye işçilerin iş sözleşmelerinin fesih edilmesi, davacının görev yerinin değiştirilmesi gibi gelişmeler dikkate alındığında şirket kaşesini içeren belgenin sendika üyesi davacıya baskı ile imzalatılmak istendiği anlaşılmaktadır. İş şartlarında esaslı değişikliğe gidilmesi işçiyi baskı feshi sonucu iş sözleşmesini sona erdirmeye yönelten bir davranıştır. İhbar tazminatından kurtulmak amacı da görülmektedir. Bu durum hukuk tarafından korunmaz. İhbar tazminatının kabulü gerekirken reddi hatalıdır.”(9.HD 2010/40044 E. 2010/37251 K. 10/12/2010)
“…Dosya içeriğine göre, davacı servis şoförü olarak işyerinde çalışmaktayken işveren davaya cevabında da kabul ettiği gibi bir başka şoförü eğitmesinin istenmesi üzerine karşı çıkınca işverence mutfakta tutularak işyerini terk etmeye zorlanmıştır. Başka bir deyişle baskı feshine işçinin yönlendirilmesi söz konusudur. Davacının işyerini terk etmesi, işverenin iş şartlarını değiştirmeye yönelik eylemleri sonucu oluşmuştur. Bu durumda sözleşmenin işçi tarafından işyerinin terk edilmesi şeklindeki fesih haklı fesih niteliğindedir. Kıdem tazminatı isteğinin kabulü gerekirken yazılı şekilde reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9.HD 2008/28671 E. 2010/15992 K. 03.06.2010)
“…Somut olayda davacı market satış görevlisi olarak yaklaşık 4 yıl çalıştığını, işyerine B.B. adlı şahsın işe başlamasından sonra işlerin değiştiğini, bu kişinin indirim kartı olmayan müşterilerin satışlarından kendine ait indirim kartını uygulayarak puanlar kazanmakta ve haksız kazanç elde etmeye başladığını, bu duruma karşı çıktığını ve kendisinin böyle bir uygulamanın içinde bulunmayacağını belirttiğini, bu durumu İnsan Kaynaklan Müdürü N. Bey ‘e bildirdiğini, bu nedenle kendisine yıldırma politikası uygulanmaya başlandığını, daha sonra eksik çıkan 2 adet CD’nin parasını ücretinden kesilmek suretiyle ödenmesi istendiğini, bu durumu kabul etmediğinden zorla belgeler imzalatılarak işten çıkarıldığını iddia etmiştir.
Davalı ise davacının belirtilenin aksine iş ahlakı ve çalışma kurallarına uymadığını, davacının kendi eliyle hazırlamış olduğu istifa dilekçesini sunarak işten ayrıldığını zorla belge imzalatıldığı iddiasının doğra olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, istifa dilekçesinin baskı ve yıldırma sonrası verildiğinin davacı tanık beyanları ile anlaşıldığını, uzun süreden beri aynı yerde çalışan davacının iş bulma imkanının oldukça zor olduğu herkesçe bilinen bir olgu iken aniden makul bir neden olmaksızın istifa etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması nedeniyle davacının gerçek iradesini yansıtmadığı gerekçesiyle davalı işveren tarafından yapılan feshin haksız olduğu belirtilerek davacının kıdem ve ihbar tazminatı talepleri hüküm altına alınmıştır.
Davacı, yaklaşık 4 yıl boyunca çalışmıştır. Dosyada çok sayıda tutanak sunulmuştur. Tutanakların incelenmesinde altında davacının aralarında sorun olduğunu belirttiği işveren vekilinin ismi yer almaktadır. Söz konusu tutanaklar 23 Temmuz 2010-21 Mayıs 2011 arası yaklaşık 10 aylık dönemde tanzim edilmiştir. Bir kısmında davacının da imzası vardır. Ancak istifa dilekçesinden 3 gün önce davacı hakkında 3 tane tutanak tutulmuş ve disiplin cezaları verilmiştir. Ancak bu tutanak ve disiplin cezalarının davacıya tebliğ edildiğine dair kayıt sunulmamıştır.
Yine davacı tanıklarının beyanları ile davacı iddiası dikkate alındığında market şefi/vardiya sorumlusu unvanları ile tutanakları imzalayan B.B. arasında soranlar olduğu, ilgili kişinin davacı üzerinde baskı ve yıldırma politikası izlediği sonucuna varılmaktadır.
Özellikle davalı tanıklarının davacı ile B.B. arasında sürtüşme olduğuna dair beyanları ile davacı tanığı olup bir dönem işyerinde istasyon şefi olarak çalışan
S.B. beyanları ile davacının iddia ettiği olayın vuku bulduğunu kendisine anlattığını kendisinin de durumu İnsan Kaynaklarına ilettiğini, bundan sonra davacının kendilerine anlatmadan İnsan Kaynaklarına anlatmasının onları kızdırdığını ve davacıyı işten çıkarmak için her türlü baskı ve yıldırma politikası uygulamaya başladıklarını tutanak düzenleyip işten çıkarılmış olduğunu beyan ettiği görülmekle; istifa dilekçesinin baskı ile alınmış olduğu, bu hal i ile verilen dilekçesinin bir istifa dilekçesi olarak değil işçinin, işverenin bir başka işçisi tarafından sataşılması, rahatsız edilmesi, baskı altına alınması nedeniyle haklı nedenle derhal feshi kabul edilmesi gerekir.
Bu yönüyle mahkemece istifa dilekçesine değer verilmemesi yerinde ise de feshin işçi tarafından yapıldığı ve sonuçta haklı nedene dayandığı hususu dikkate alındığında ihbar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne ilişkin hüküm kurulması hatalıdır.”(7.HD. 2013/14843 E. 2013/23027 K. 23.12.2013)