İş hukukunda işçi lehine yorum ilkesi ve uygulaması
İşçi lehine yorum ilkesi, özellikle yargısal alana taşınmış iş hukuku uyuşmazlıklarında hayati önem taşıyan bir ölçüttür.
İş hukukuna ait hukuki düzenlemelerde bir boşluk, eksiklik veya belirsizlik bulunması ya da tereddüt yaşanması halinde işçi yararına yorum yapılması iş hukukunun yapısı ve amacı gereğidir.
Her türlü hukuksal düzenleme ya lafzen ya da uygulandığı olay itibarıyla az veya çok yoruma muhtaçtır. Çünkü hukuk bir yorum işi, hukukçuluk ise yorum yapma sanatıdır.
Yargıtay, iş hukukunda duraksama doğuran hükümlerin yorumlanmasında işçi yararının gözetilmesini gerekli görmektedir. İş hukuku öğretisinde açık olmayan iş mevzuatı kurallarının yorumlanmasında ve açık da olsa bir hukuk normunun farklı olaylara uygulanmasında işçi lehine yorum yöntemine başvurulması gerektiği genellikle kabul edilmektedir.
Devlet, sosyal eşitliği ve ekonomik etkinliği varlık sebebi olarak gördüğünden işçi ve işveren arasında denge kurmaya çalışmaktadır. İktisadi yönden zayıf olanın yasalarla korunması, sosyal devlet olmanın bir gereği olarak daima ön planda tutulmuştur.
İşçi yararına yorum ilkesi hukuksal düzenlemenin somut olaya uygulanmasında tereddüt yaşanması halinde söz konusu olur. Başka bir deyişle, soyut normun somut olaya uygulanmasında hiçbir tereddüt yaşanmıyor ve belirsizlik kalmıyorsa işçi lehine yorum yapılamaz.
Söz konusu ilke, mutlak şekilde işçi yararına düşünme ve hareket etme gerekliliği olarak anlaşılmamalıdır.
Sonuçta adalet, karşılıklı yararlar arasında hukuka, hakkaniyete ve vicdana uygun bir denge kurma işidir. İşçi lehine hareket edilmesinin nedeni de işçinin sosyal, ekonomik ve koşullar itibarıyla eşit olmayışlarından kaynaklanmaktadır.
İşte, işçi aleyhine olan bu eşitsizlik işçi lehine yorum ilkesiyle ile dengelenmeye çalışılmıştır. Çünkü mutlak eşitlik gerçek eşitliğe ve sonuçta adalete hizmet etmemektedir. Sosyal hukuk ile çalışma barışı ve ekonomik istikrarın korunması işçi lehine yorumu gerekli kılmaktadır.
İşçi lehine yorum ilkesinin sınırsız uygulanacağını söylemek de bölgesel, ulusal, küresel ve sektörel açıdan ekonominin, işletmenin ve rekabetin gerçekleriyle bağdaşmaz.
Özellikle yargısal alanda verilecek kararların taraflar başta olmak üzere toplum vicdanına uygun olması, önceden verilen emsal kararlarla çelişmemesi, yargısal keyfiliğe gidilmemesi gerekir. İşçi lehine yorum her koşulda işçi çıkarı doğrultusunda karar vermek değildir.
Aslında iş güvencesinin sakıncaları sayılırken, değinilen hususlardan birisi de işçi ve işveren arasındaki dengenin adalet aleyhine bozulmasıdır.
İşçi lehine yorum ilkesini iki kısımda ele almak ve somut olayın özelliğine göre bunlardan en uygun olanını uygulamak gerekir. Söz konusu yorumlardan birisi “işçi lehine dar yorum”, diğeri ise “işçi lehine geniş yorum”dur.
İşçi lehine dar yorum ilkesinde dava, işçi ve işveren ile somut olaya münhasırdır. Dava, kendine özgü olduğu için genel anlamda emsali yoktur. Yargıtay’ın geçmiş kararlarında yer alan olaylara tam olarak benzemeyen ve gelecekte de emsal teşkil etmeyecek olan davaları bu grupta değerlendirmek gerekir. Bu gibi durumlarda somut olayda, koşulların bulunması halinde ve delillerin değerlendirilmesine yönelik olarak davacı konumundaki işçi yararına yorum yapılması işçi lehine dar yorum olur. Ancak, dava emsal niteliğinde ise, verilecek karar çok sayıda işçiyi ilgilendiriyorsa hâkimin işçi lehine dar yorum yapması gerçek anlamda işçi aleyhine yorum sonucunu doğurur. Bu gibi durumlarda hâkimin, “işçi lehine dar yorum” yerine “işçi lehine geniş yorum” yapması, davacı işçi lehine değil, geniş anlamda tüm işçiler veya çok sayıdaki işçiler lehine karar vermesi gerekir.