İş davalarında adli yardım ve Yargıtay kararları
Adli yardım 6100 Sayılı HMK. Madde 334. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Madde 334:
(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.
(2) Kamuya yararlı demek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.
(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.”
Yargılama aşamasında adli yardım talebi mahkemeden talep edilir.
Temyiz aşamasında ise adli yardım talebi Bölge Adliye Mahkemesi veya Yargıtay’dan talep edilir.(HMK 336/3) Tarafın adli yardım talebi üzerine dosya mahkemece Yargıtay’a temyiz masrafları alınmadan gönderilir. Yargıtay talebi yerinde görürse temyiz incelemesini yapar. Eğer talep yerinde görülmezse bu durumda temyiz harçlarının tamamlatılması için dosyayı mahalline geri çevirir.
Adli yardım talebinin yerinde olup olmadığına delil teşkil edecek gelir durumu vs. evrak Yargıtay’a gönderilmeden önce tamamlanmalıdır. Aksi taktirde dosya bu inceleme için mahkemesine geri gönderilir.
Madde 335- (1) Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar:
a) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet.
b) Yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet.
c) Dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin Devlet tarafından avans olarak ödenmesi.
ç) Davanın avukat ile takibi gerekiyorsa, ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat temini.
(2) Mahkeme, talepte bulunanın, yukarıdaki bentlerde düzenlenen hususlardan bir kısmından yararlanmasına da karar verebilir.
(3) Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.
Madde 339- (1) Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
Madde 340- (1) Adli yardımdan yararlanan kişi için mahkemenin talebi üzerine baro tarafından görevlendirilen avukatın ücreti, yargılama gideri olarak Hâzineden ödenir.
Davacı temyiz ve harç giderleri yönünden adli yardım talebinde bulunmuştur. Mahkemenin ret kararı üzerine bu karar da adli yardım talepli temyiz edilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinde, “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş, takip eden maddelerde, adli yardımlara dair esaslar ele alınmıştır.
HMK 336/3 maddesine göre kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a yapılır.
Adli yardımdan faydalanabilecek kişiler Kanunda öncelikle gerçek kişiler olarak sayılmıştır. Ancak bu kişilerin kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor durama düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler olması gerekmektedir.
Davacının Kanunda sayılan gerçek kişilerden olmadığı aşikardır. 334. maddeye göre tüzel kişilerden ise ancak kamuya yararlı demek ve vakıflar faydalanabilıncktcdir. Bunların ise iddia ve savunmalarında lıaklı göründükleri ve mali açıdan zor durama düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda olmaları şarttır.
Davacı Kanunda sayılan gerçek veya tüzel kişilerden olmamakla adli yardımdan faydalanması da mümkün değildir.
Kaldı ki, dava konusu olayda davacının davası reddedilmiştir. Reddedilen ilamın temyizi üzerine alınması gereken temyiz masrafları temyiz başvuru harcı 21,50 TL ve temyiz yoluna başvurma harcı 103,50 TL olmak üzere toplam 125,50 TL dir. Bu miktarda bir harcın yatırılmasının sermaye şirketi olan davacı açısından güçlüğünden de bahsedilemeyccektir. Sermaye şirketi ortaklarının fakirliğinden söz edilmediği, iflas durumu bulunmadığı ve bu yönde ispat da bulunmadığına göre adli yardım talebi de yerinde değildir.
SONUÇ: HMK 334 maddesindeki şartları taşımadığından davacının adli yardım talebinin reddine.
Temyiz eden davacıdan temyiz harç ve giderlerinin alınmadığı anlaşıldığından HMK 344-346 maddesi hükmüne göre temyiz harç ve giderlerinin tamamlatılması yönünde gerekli Usulî işlemlerin ikmalinden sonra gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
9. HD. 2012/15488 E. 2012/30394 K. 18.09.2012
Davacı işveren dava dilekçesinde, B.Üniversitesine bağlı İ.. Uygulama ve Araştırma Merkezinde davalıların birlikte eylemleri sonucu zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı tutularak 813.473,58 TL tazminatın ödetilmesi isteğinde bulunmuştur.
Yapılan yargılama sonunda mahkemece, 581.139,42 TL zararın davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline dair karar verilmiştir. Karar harcı olarak da 31.381,53 TL’nin yatırılması hükme bağlanmıştır.
Kararı davalılar yasal süresi içinde temyiz etmiştir. Mahkemece temyiz eden davalılara 31.745,58 TL karar harcı ile 7.937,00 temyiz harcı ve 130 TL posta giderinin yatırılması için HUMK’nun 434/3. maddesi uyarınca ayrı ayrı muhtıra çıkarılmıştır.
Davalılardan S. A., muhtırada geçen miktarların çok yüksek olması sebebiyle malvarlığı ve gelir durumları itibarıyla sözü edilen tutarların yatırılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, adli yardım talebinde bulunmuş ve harç alınmaksızın temyiz incelemesinin yapılmasını talep etmiştir.
Davalılardan S. A. yönünden 2.7.2008 tarihli ek kararla, yargılama sırasında davalının vekil aracılığıyla temsil edildiği, adli müzaheretten yararlanması gerektiği yönünde bir delil ibraz edilmediği gerekçesiyle adli yardım isteğinin reddine dair hüküm kurulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, adli yardım talebinin temyiz aşamasında ileri sürülmesine hukuken bir engel bulunmamaktadır. Davalılardan G.Ü. açısından yargılama sırasında adli yardım talebinde bulunulmamış olması, temyiz aşamasında bu yönde başvuru yapılamayacağı şeklinde değcrlendirilmemelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da konuyla ilgili kararında, adli yardım talebinin kanun yollarına müracaat aşamasında da yapılabileceğini kabul etmiş, ilk derece mahkemesinin bu yönde delilleri değerlendirerek usulî işlemleri
tamamlaması gerektiği hükme bağlanmıştır(Yargıtay HGK 27.1.2010 gün 2010/ 19-49 E, 2010/ 10 K).
HUMK’nun 465. maddesinde, “Kendisiyle ailesini meişetçe ehemmiyetli zarurete düşürmeksizin masarifi lazimeyi kısmen veya tamamen ifadan aciz olan kimselerle müessesatı hayriye iddia ve müdafaalarında veya icraya ve ihtiyati tedbirlere müracaatlarında haklı olduklarına dair delil gösterirlerse müzahereti adliyeye nail olabilirler” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş, takip eden maddelerde, adli yardımlara dair esaslar ele alınmıştır.
Dava konusu olayda davalılardan talep edilen maddi tazminat miktarı 813.473,58 TL olup, mahkemece 581.139,42 TL zararın tahsiline dair hüküm kurulmuştur. Adli yardım talebinde bulunan davalının dosya içeriği ile sabit olan gelir durumu dikkate alındığında temyiz aşamasındaki adli yardım talebinin kabulüne karar verilmelidir.
Özelikle kararın temyizi aşamasında oldukça yüksek miktarda karar ve temyiz harcının yatırılmasının istenmesi ve verilen sürede yatırılmaması üzerine kanun yoluna başvuru hakkının ortadan kaldırılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde sözü edilen adil yargılama hakkının ihlali niteliğindedir. Benzer bir olayda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, başvurucudan istenen mahkeme harcının çok yüksek miktarda olması durumunda devletin mahkeme harcı almaktaki menfaati ile başvuranın mahkemeler vasıtasıyla hakkını korumaktaki çıkarları arasında adil bir denge bulunmadığı kabul edilmiş ve başvuran yararına ihlalin varlığı sonucuna varılmıştır(AHİM, 19.6.2001 gün, başvuru No: 28249/95, Kreuz/’ Polonya).
Yine Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin bir kararında, başvurucuyu harç ödemekle yükümlü tutmanın kendisine aşırı bir yük getirmesi halinde, mahkemeye başvuru hakkının özünün zedelendiği kabul cdilmiştir(AHİM, 26.6.2007 gün, başvuru no: 25321/02, Ülger/Türkiye).
Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini onaylamış olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini de kabul etmiştir. Anayasanın 90. maddesinde, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 – 5170 S.K./7. mad) usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklinde kurala yer verilmiştir. Böyle olunca, adil yargılama hakkının ihlal edilmemesi bakımından somut olayda davalılara adli yardım hakkı sağlanmalıdır.
Öte yandan, Harçlar Kanununda 6009 Sayılı Yasa ile 23.07.2010 tarihinde değişiklik yapılmış olup, anılan Kanunun 28. maddesine göre, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel oluşturmaz. Mahkemece anılan hüküm de bir değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmelidir.
Yapılan bıı açıklamalara göre, davalılardan S.A. yönünden mahkemece verilen 02.07.2008 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Bundan başka, davalılardan S.A. açısından ileri sürülen adli yardım talebi kabul edilmeli bu yönlerde usulü işlemler tamamlanarak bir karar verilmelidir.
9. HD. 2008/36870 E. 2010/34408 K. 23/11/2010