Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Nedir?

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Nedir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, iki yıldan az hapis cezasına veya adli para ce­zasına ilişkin hükümlerin açıklanmasının daha sonraya ertelenmesine imkân tanıyan bir muhakeme kurumudur. Yargıtay verdiği değişik kararlarda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun maddi hukuk boyutunun da bulunduğunu ve bu nedenle çift
yönlü bir hukuki statü arz ettiğini ifade etmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bıra­kılması kararının verilmesi hâlinde kural olarak mahkûmiyet hükmü, ilgili kişi hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.

Geri Bırakmanın Koşulları

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; 1) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olmalı, 2) sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti bulun­mamalı, 3) mahkeme, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varmış olmalı, 4) suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zarar, aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmeli, 5) sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmelidir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları nelerdir?

Ancak ayrıca belirtelim ki bu koşullar gerçekleşmiş olsa bile, Anayasanın 174. madde­sinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak bu kurum uygulanmaz (CMK m.231/14).

Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması hâlinde seçenek yaptırımlara çevrilemez (CMK m.231/7).

Geri bırakma kararına itiraz edilebilir (CMK m.231/12).

Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Uzlaşma ile muhakemenin sona erdirilmesi imkânı varsa uzlaşmaya ilişkin hükümler uygulanmalıdır.

Geri Bırakmanın Sonuçları

Geri bırakmanın bir sonucu, kurulan hükmün sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç do- ğurmamasıdır (CMK m.231/5). Yani hüküm temyiz edilemez, infaz edilemez.

Geri bırakmanın bir sonucu, kurulan hükmün sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmamasıdır. Örneğin hüküm temyiz edilemez, infaz edilemez.

Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açık­lanmasının geri bırakılmasına karar verilemez (CMK m.231/8). Yani ilk hükmün açık­lanmasının geri bırakılması kararı, denetim süresince kasıtlı bir suç nedeniyle yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini engeller.

Geri bırakmanın diğer bir sonucu sanığın beş yıl süreyle çocuklarda üç yıl süreyle de­netim süresine tabi tutulmasıdır (CMK m.231/8; Çocuk KK m.23). Denetim süresi içinde dava zaman aşımı durur (CMK m.231/8). Denetim süresi içinde sanığa bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulana­bilir. Denetimli serbestlik tedbiri kapsamında uygulanabilecek yükümlülükler şunlar ola­bilir: 1) Sanığın bir meslek veya sanat sahibi olmaması hâlinde meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, 2) Bir meslek veya sanat sahibi olması hâlinde bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, 3) Belli yerle­re gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verilebilir. Bu yüküm­lülüğü derhâl yerine getiremediği takdirde sanık hakkında, mağdura veya kamuya verdi­ği zararı denetim süresince aylık taksitler hâlinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir (CMK m.231/9).

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kayde­dilir. Bu kayıtlar ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir (CMK m.231/12).

Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri­ne ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verilir (CMK m.231/10).

Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbiri­ne ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir (CMK m.231/11).

Hükmün Bildirilmesi

Hüküm fıkrası veya hazırlanmış ise gerekçeli hüküm aleni duruşmada açıklanır ve tutana­ğa geçirilir (CMK m.231,232/3). Yüze karşı yapılan bu bildirime tefhim denir. İlgili isterse kararın bir örneği de verilir (CMK m.35). Belirtelim ki duruşma gizli yapılmış olsa da hüküm aleni duruşmada açıklanmak zorundadır (CMK m.182/2).

Sanık veya müdafiin son oturumda hazır bulunmadığı hâllerde hükmün tefhimi ger­çekleşmeyeceğinden, yazılı bildirimin yapılması gerekir. Yazılı bildirim tevdi, gösterme veya ilan suretiyle olabilir.

Tebligat Yasası’na göre, avukatla takip edilen işlerde tebligatın avukata yapılması açık­ça hükme bağlanmıştır. Müdafi birden fazla ise bunlardan birine tebligat çıkartılması ye­terli olacaktır (Tebligat K. m.11). Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır (Tebligat K. m.11).

Yargıtay hem avukata hem de sanığa tebligat yapılması hâlinde sanığa yapılan tebli­gatın geçersiz olduğunu kabul etmektedir. Bu yaklaşım, Yargıtayın içtihadına uygun ise de müdafiin bugünkü konumuna ve işlevine uygun bir yaklaşım değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi günümüzde artık müdafi kural olarak, sanığın yerini alan, onunla özdeş­leşen bir süje olmayıp ondan ayrı bir yere sahip olan adli bir organdır.

Kanun yolu süresi tefhimle işlemeye başlar. Bu süre, duruşmada sanık bulunursa sa­nığa, müdafi bulunursa müdafie tefhimden itibaren işlemeye başlar. Hüküm her ikisinin de yokluğunda verilmişse bu durumda müdafie yapılan tebligat ile temyiz süresi işlemeye başlar.