Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

EMEKLİ MAAŞINA KONULAN BLOKENİN KALDIRILMASI VE KESİLENLERİN İADESİ

EMEKLİ MAAŞINA KONULAN BLOKENİN KALDIRILMASI VE KESİLENLERİN İADESİ

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/9395
KARAR NO. 2019/6461
KARAR TARİHİ. 22.5.2019

>ÖDENMEYEN TÜKETİCİ KREDİSİ NEDENİ İLE EMEKLİ MAAŞINA EL KONULMASI–KREDİ BORCUNUN TAHSİLİ İÇİN EMEKLİ MAAŞINDAN KESİNTİ YAPILMASI–SÖZLEŞMEDEN DOĞAN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLER–AHDE VEFA İLKESİ

4721/m.2

ÖZET : Davacı, davalı Bankadan tüketici kredisi çektiğini, 5-6 taksit ödedikten sonra hastalanması sebebi ile taksitleri ödeyemez duruma geldiğini,taksitleri ödeyememesi üzerine davalının Haziran 2015 tarihinden itibaren haksız bir şekilde emekli maaşının tamamına el koyduğunu, davalının bununla da yetinmeyip çalıştığı iş yerine de maaş haczi yazdığını, davalının geçinmesi için asgari oranları aşıp haksız bir biçimde emekli maaşının hepsine el koyduğunu, şu an hasta olup emekli maaşını alamadığını, yasal mevzuat gereği emekli maaşına haciz konulmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, emekli maaşının üstüne konan blokenin kaldırılmasına ve kesinti yapılarak tahsil edilen 3.600,00 TL’nin iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez.Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp blokenin kaldırılmasını istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz (TMK m.2). Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde, kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkânsızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Hal böyle olunca, mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı Bankadan tüketici kredisi çektiğini, 5-6 taksit ödedikten sonra hastalanması sebebi ile taksitleri ödeyemez duruma geldiğini,taksitleri ödeyememesi üzerine davalının Haziran 2015 tarihinden itibaren haksız bir şekilde emekli maaşının tamamına el koyduğunu, davalının bununla da yetinmeyip çalıştığı iş yerine de maaş haczi yazdığını, davalının geçinmesi için asgari oranları aşıp haksız bir biçimde emekli maaşının hepsine el koyduğunu, şu an hasta olup emekli maaşını alamadığını, yasal mevzuat gereği emekli maaşına haciz konulmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, emekli maaşının üstüne konan blokenin kaldırılmasına ve kesinti yapılarak tahsil edilen 3.600,00 TL’nin iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle davacı tüketici ile davalı banka arasında imzalanmış olan tüketici kredisine istinaden, davacının emekli maaşına konulan blokenin, yapılan sözleşme uyarınca, emekli maaşının tamamına bloke konulmasına dair davacının tam ve açık bir rızası ile muvafakatının alınmamış olması, kredi sözleşmesi ekindeki beyanların, henüz muaceel olmamış alacaklar için alınmış olması, davacının rızasının, kredi taksidi kadar var ve mevcut olduğunun kabulü ile, davacının emekli maaşına konulan blokenin, kredi sözleşmesi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan aylık 1.444,63-TL üzerinden devamına, bakiye kısım yönünden konulan blokenin iptaline, Bu doğrultuda davacının istirdatanı talep ettiği, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarına ait emekli maaşlarının toplamı olan 3.600,00-TL’nin, kredi sözleşmesi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan aylık 1.444,63-TL olmak üzere ( 1.444,63 * 3 ay = 4.333,89-TL) toplam 4.333,89-TL’yi aşmaması sebebi ile, davacının istirdat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalı bankadan kullandığı kredi borcunun muaccel hale gelmiş kredi taksitlerinin maaşından alınıp alınamayacağı, bu yönde bloke konulup konulmayacağına ilişkindir. Mahkemece, davacı tüketici ile davalı banka arasında imzalanmış olan tüketici kredisine istinaden, davacının emekli maaşına konulan blokenin, yapılan sözleşme uyarınca, emekli maaşının tamamına bloke konulmasına dair davacının tam ve açık bir rızası ile muvafakatının alınmamış olması, kredi sözleşmesi ekindeki beyanların, henüz muaccel olmamış alacaklar için alınmış olması, davacının rızasının, kredi taksidi kadar var ve mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Somut olayda, yargılama tarihi itibariyle davacının davalı banka nezdinde 05.09.2014 tarihinde 40.000,00 TL tutarında tüketici kredisi sözleşmesi bulunduğu görülmüştür. Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafından imzalanan sözleşme ,05.09.2014 tarihli taahhütnamede ve Emekli Maaş Taahhütnamesi Formunda krediye ilişkin ödemelerinin banka nezdinde bulunan emekli maaşı hesabından tarafına ihbarda bulunmaksızın virman-takas-mahsup yapılarak tahsil edilmesine muvafakat etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmede bankaya hesaptan tahsilat yetkisi de verilmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini açıklamamıştır. Banka da bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır.

Öte yandan davalı banka, kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yapmıştır. İcra müdürü tarafından yapılmış bir haciz de bulunmamaktadır. Bu durumda, borcun ödenmemesi üzerine bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerekir.

Hemen belirtilmelidir ki, davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez.

Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp blokenin kaldırılmasını istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz (TMK m.2). Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde, kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkânsızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.

Hal böyle olunca, mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.05.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2015/12436
KARAR NO. 2017/1233
KARAR TARİHİ. 2.2.2017

>EMEKLİ MAAŞINA BLOKE KONULMASI—HAKSIZ ŞART TEŞKİL ETMEYEN HÜKÜM—ÖDENEN BEDELLERİN İADESİ İSTEMİ

5510/m.93/1
4721/m.2

ÖZET : Dava; emekli maaşına konulan blokenin kaldırılması ve ödenen bedellerin iadesi istemine ilişkindir.

Davacının dava dışı bankalardan tüketici kredi sözleşmelerini imzalayarak kredi kullandığı, maaşını ise davalı bankadan aldığı sabittir. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu Yasaları bilerek sözleşmenin sözleşmeyi imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyi niyet kurallarıyla bağdaşmaz. ( TMK m.2 ) Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Başka bir deyişle yeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 28.02.2009 tarihinden sonra kullanılan kredilerde emekli maaşından kesinti yapılmasına yönelik muvafakatlerin önceden verildiği gerekçesiyle geçersizliğinden ve haksız şart teşkil ettiğinden bahsedilemez. Hal böyle olunca, mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı …’den emekli maaşı aldığını,dava dışı bankalardan kullandığı kredilerin taksitleri sebebiyle maaşına bloke konulduğunu,bu blokenin kaldırılmasını talep etmesine rağmen davalı yanca kaldırılmadığını ileri sürerek hesabına konulan blokenin kaldırılması ile 2 aylık taksit toplamı olan 2.217,78 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davacının hesabından dava dışı bankalara verdiği talimatlara istinaden taksit kesintisi yapıldığını, hesabında bloke olmadığını savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüyle dava kesinleşinceye kadar blokenin kaldırılmasına yönelik verilen kararın devamına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- )Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının bankadan kullandığı tüketici kredilerini ödememesi üzerine emekli maaşına bloke konulup konulmayacağı, ödenen bedellerin geri istenip istenemeyeceğine ilişkindir. Bilindiği üzere 17.04.2008 tarih ve 5754 Sayılı Kanun’un 56.maddesiyle değişik 5510 Sayılı Kanun’un 93.maddesine göre “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” İİK.nun 83/a maddesindeki “İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesiyle değişik 5510 Sayılı SGK.nun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine dair taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Kanun’un 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine dair verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, Kanun’un tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı az yukarda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken sırasıyla 27.08.2013 tarihli 23.500 TL dava dışı … Bank’tan, yine aynı tarihli 20.000 TL dava dışı … Bank’tan tüketici kredi sözleşmelerini imzalayarak kredi kullandığı, maaşını ise davalı … ‘den aldığı sabittir. Davacı tarafından imzalanan sözleşmelerde ve aynı tarihli alınan taahhütnameler de kredi taksitlerinin ödeme planının davalı …’den alınan maaş tarihine göre hazırlandığı, eğer maaş tarihinde bir değişiklik olursa bankanın ödeme tarihlerinde değişiklik yapma yetkisi olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davacı verdiği talimatname ile taksit ödemelerinin her hangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın … aracılığı ile ödenen maaşından otomatik kesilmesine muvafakat etmiş olup, … dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına, bankanın takas ve mahsup hakkını kullanmasına da muvafakat etmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır. Davalı …, davacı ile dava dışı bankalar arasında imzalanan talimat hükümlerine göre kesinti yapmıştır. Hemen belirtilmelidir ki davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu Yasaları bilerek sözleşmenin sözleşmeyi imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin …’den aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. ( TMK m.2 ) Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Başka bir deyişle yeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 28.02.2009 tarihinden sonra kullanılan kredilerde emekli maaşından kesinti yapılmasına yönelik muvafakatlerin önceden verildiği gerekçesiyle geçersizliğinden ve haksız şart teşkil ettiğinden bahsedilemez. Hal böyle olunca, mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

2- )Kabule göre, davalı … tarafından dava sonucunda verilecek hükümden hakkı etkilenecek dava dışı bankalara ihbar edilmesi istenmiş olmasına rağmen mahkemece, bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması da usul ve yasaya aykırı olup, ayrıca bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan sebeplerle davanın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2016/910
KARAR NO:2017/1804
KARAR TARİHİ: 27.03.2017
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/01/2015 tarih ve 2014/150-2015/12 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili; müvekkilinin işçi olarak çalıştığını ve maaşını davalı bankadan aldığını, davalı bankanın müvekkili hakkında kredi kartı borcundan dolayı icra takibi başlattığını ve takibin kesinleştiğini, müvekkilin maaşı üzerinde başka hacizlerin de olması sebebiyle çalıştığı kurum tarafından bankanın haczinin sıraya alındığını, ancak davalı banka tarafından icra dosyasının dışında ayrıca müvekkilinin maaşının dörtte birinin bloke konularak kesildiğini, bu durumda hem icra takibinden dolayı hem de davalı banka tarafından müvekkilinin maaşının dörtte birinin ayrı ayrı kesildiğini, bu durumun İİK hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek davalı banka tarafından müvekkilin maaşı üzerine konulan blokenin kaldırılmasına, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile kesinti miktarı olan 3.487.66 TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında imzalanan bankacılık hizmet sözleşmesi gereğince davacının maaşının dörtte birinin kesilmesinin hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı bankanın davacı tarafın kendi nezdinde bulunan maaş hesabının 1/4’üne bloke koyarak 18/09/2013 tarihi itibariyle davacının maaş hesabından 3.372,00 TL haksız kesinti yaptığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.372,00 TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 172,34 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 27.03.2017 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, taraflar arasındaki varlığı ihtilafsız olan Bankacılık Hizmetleri ve Kredi Kartı Sözleşmesi çerçevesinde, davalı banka tarafından haksız yapıldığı ileri sürülen kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.

Dosya kapsamı uyarınca, davacının davalı nezdinde çalıştığı iş yerinden almakta olduğu aylık ücretinin yatırıldığı maaş hesabının bulunduğu ve bu suretle bankadan hesap tutarı kadar alacaklı olduğu, keza davalı banka tarafından davacıya verilen iki ayrı kredi kartı nedeniyle de davalının davacıdan birikmiş kredi alacağının bulunduğu ve hesabı kat edilerek davalı banka tarafından davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği ve fakat davacının diğer takipli borçları nedeniyle davalı bankaca takip dosyasından herhangi bir tahsilatın yapılamadığı sabit ve çekişmesizdir.

Uyuşmazlık, maaş hesabı nedeniyle davalı bankadan alacaklı bulunan davacının bu alacağından, davalı bankanın kredi alacağını takasa konu edip edemeyeceğinin belirlenmesi ile çözülebilecektir.

Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı 139. maddesi, İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. hükmünü içermektedir. Dosya içindeki belgeler uyarınca davalının, davacıdan muaccel bir kredi alacağının varlığı sabit ve ihtilafsızdır. Keza, davacının da yine davalı nezdinde bulunan ve 3. kişi tarafından yapılan ödemelerin temerküz ettirildiği hesabı nedeniyle davalıdan muaccel bir alacağı olduğu ve bu alacağının davalı banka tarafından 3.177,80 TL tutarındaki kesiminin kendisinin daha önce muaccel hale gelmiş alacağı nedeniyle takasa konu edildiği anlaşılmaktadır. Davalı banka, davacının işvereni olmadığı, hesaba aktarılan paraların davacının işvereni tarafından yapılan maaş ödemelerinden ibaret olmasının davacı ile davalı arasındaki nisbi sözleşme hükümlerini ilgilendirmemesi nedeniyle 6098 sayılı Kanunun 144/3. maddesinin somut uyuşmazlıkla ilgisi bulunmadığı gibi davacı faal çalışan olduğundan 5510 sayılı Kanunun 93/1. maddesinin uygulanmasını gerektirir bir hal de yoktur. Öte yandan, davalı bankaca yapılan takas işleminin kanundan ve taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanmış olması, doğrudan icra takibi nedeniyle yapılan bir haciz kesintisi niteliğinde bulunmaması nedeniyle, uyuşmazlığın, İİK’nın 83. maddesi ile ilişkilendirilmesi de mümkün değildir. İcra takibine konu edilen bir alacak nedeniyle kanun dairesinde haricen tahsilat yapılmasını men eden bir yasa hükmü de mevcut olmayıp yapılan harici tahsilatın takip dosyasına bildirilip bildirilmediği de bu davanın konusu değildir.

Tüm bu nedenlerle, davanın reddedilmesi gerekirken kabul edilmesi nedeniyle yerel mahkeme kararının bozulması kanısında olduğumdan Dairemiz çoğunluğunun onama kararına katılamıyorum.