Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

DUYMAYA DAYALI TANIK BEYANLARI KABUL EDİLEMEZ

DUYMAYA DAYALI TANIK BEYANLARI KABUL EDİLEMEZ

T.C
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2012/13178
KARAR NO: 2012/17487
KARAR TARİHİ: 05.07.2012

ÖZET:Zaman aşımına uğramış, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki çeklere mesnetle ve taraflar arasındaki temel ilişkiye dayalı ikame edilen davada alacak, her türlü delille ispatlanabilir.

Davada dinlenen tanıkların görgüye değil duyuma dayalı bilgileri olmakla, tanık beyanları, alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli değilse de; davacı, delil listesinde “her türlü yasal kanıt” demek suretiyle yemin deliline de dayandığından davacıya, bedele ilişkin yemin teklif hakkı hatırlatılarak sonuca uygun karar verilmesi gerekir.

“Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı, davalının borcuna karşılık 17.03.2004 tarihli 21.450,00 TL bedelli ve 21.03.2003 tarihli 4.000,00 TL bedelli hamile yazılı çekler verdiğini, süresinde bankaya ibraz ettiğini, ancak ödeme yapılmadığını, karşılıksız işlemi de yaptırmadığını, dostluğuna güvenerek beklediğini, halen ödeme yapılmadığını, davalı yapılan icra takibine itiraz ettiğini, takibin devamına ve davanın kabulüne karar verilmesini, istemiştir.

Davalı davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çeklerin bankaya ibrazı için gereken 10 günden sonra 1 yıl içerisinde dava açılması gerektiğini, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dava konusu çeklerin 6 aylık yasal süreden sonra ibrazı nedeniyle zamanaşımına uğradığı, davacının temel borç ilişkisi iddiasına karşın davalının aşamalarda imzaya itirazının olmadığı, buna göre dava konusu çeklerin yazı delil başlangıcı niteliğinde olup alacağın her türlü delille ispatlanabileceği, davacı tarafça gösterilen ve yemin beyanları alınan tanıkların beyanlarına göre davanın kabulüne karar verilmiş; karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalıdan borcuna karşılık alınan çekler zamanında ibraz edilmediğinden kambiyo vasfını yitirmiş ise de bunlara yazılı delil başlangıcı olarak dayanılabilir. Taraflar arasında temel ilişki nedeniyle alacak her türlü delille ispatlanabilir. Mahkemece, dinlenen tanıkların görgüye dayalı bilgileri yoktur. Tamamı duyuma dayalı bilgilerdir ve davacının alacağının varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Bu durumda davanın reddi gerekir. Ne var ki, davacının delil listesinde her türlü yasal kanıt demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının bu bedele ilişkin davalıya yemin teklif hakkı hatırlatılarak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 05.07.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.

T.C
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2013/16952
KARAR NO.2014/1575
KARAR TARİHİ.05.02.2014
MAHKEMESİ: DİNAR ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2013
NUMARASI: 2012/155-2013/245

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

KARAR

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, Dinar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/271 E. Sayılı boşanma dosyasından tefrik edilen dava dilekçesinde; tarafların 2010 yılında evlendiklerini ancak aralarında geçimsizliklerin baş göstermesi neticesinde davacının babasının evine döndüğünü belirterek, davacıya ait olan 9 adet 22 ayar adana burması, 1 adet 14 ayar 45 gram set, 22 ayar 1 adet yüzük ve 1 adet küpeden oluşan ziynet eşyalarının iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; davacı kadının kendi isteği ile müşterek haneyi terk ederek baba evine gittiğini, giderken de dava konusu edilen altınları yanında götürdüğünü ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; davacı kadının kendi isteği ile müşterek haneyi terkettiği, davacı kadının müşterek haneyi terketme şekli düşünüldüğünde ziynet eşyalarını rahatlıkla yanında götürebileceği düşünülmüşsede, itibar edilen tanık anlatımlarına göre zaten ayrılık gerçekleşmeden önce davacı kadının ziynet eşyalarının, bir kısmının ortak ihtiyaçlar için harcandığı, bir kısmının ise davalı eski eşin babasına verildiğinin anlaşılması, davacı kadının müşterek haneyi terkederken düğünde takılan ziynet eşyalarının bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile, 9 adet bilezik, 1 adet set, 1 adet yüzük, 1 adet küpeden oluşan ziynet eşyalarının bedeli olan 12.630,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.

Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise davacı tarafından giderken götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve iadesi gerekir.

Somut olaya bakıldığında; her ne kadar mahkemece, davacı tanıklarından birinin (davacının ailesinin dükkanında işçi) anlatımlarına itibar edilerek, ayrılık gerçekleşmeden önce davacı kadının ziynet eşyalarının bir kısmının ortak ihtiyaçlar için harcandığı, bir kısmının ise davalı eski eşin babasına verildiğinin anlaşıldığı, davacı kadının müşterek haneyi terk ederken düğünde takılan ziynet eşyalarının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş ise de, anlatımlarına itibar edilen bu tanığın beyanları görgüye dayalı olmayıp, duyuma dayalıdır. Ayrca yargılama sırasında dinlenilen diğer davacı tanığının ise, davacı Hicran’ın ailesinin yanına dönerken evliliği sırasında ailesi tarafından alınan eşyaları aldığını, Hicran’a düğünde 5-6 tane burma bilezik takılıp bunları davacı Hicran’ın yanında getirdiğini beyan ettiği görülmektedir. Bu nedenle de, sırf duyuma dayalı tanık beyanına dayanarak hüküm kurulması doğru değildir.

Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek davacının iddiasını ispat edemediği kabul edilip, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.02.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

T.C
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2016/13531
KARAR NO.2016/12519
KARAR TARİHİ.28.06.2016
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından tedbir nafakası yönünden; davalı kadın tarafından ise hükmün tamamı yönünden olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı erkeğin tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.

2-Davalı kadının temyizinin incelenmesine gelince;

Fiili ayrılık tek başına boşanma sebebi değildir. Terk hukuki sebebine dayalı bir davada bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Davacı erkek tanıklarının beyanlarının bazıları davacıdan duyum, bazıları ise görgüye dayalı olmayan beyanlar olup boşanmaya esas alınamaz. O halde boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçe ile yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu tedbir nafakasına yönelik bölümünün ise yukarıda l.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 143.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcını yatıran Şerife’ye geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.28.06.2016