Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Düğünde takılan ziynet eşyaları – Takıların bozdurulması – İspat Yükü – Hukuk Genel Kurulu Kararı

Düğünde takılan ziynet eşyaları – Takıların bozdurulması – İspat Yükü – Hukuk Genel Kurulu Kararı

T.C
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/6-1849E.
Karar No: 2013/1006 K.
Tarih: 03.07.2013

Kadına düğünde takılan ziynet eşyaları

Takıların bozdurulması

İspat Yükü

Dava, ziynet ve çeyiz eşyalarının mevcutsa aynen değilse bedelinin tahsili istemi­ne ilişkindir.

Davacı kadın vekili, taraflar arasında görülen boşanma davasında 06.11.2008 ta­rihinde açtığı karşılılık davada davalı kocanın, müvekkili olan kadını evden kovduğu­nu, daha sonra boşanma davası açtığını, evlilik birliği içinde davacının ihtiyaçlarını karşılamadığını, ev ve çeyiz eşyalarının davalıda kaldığını, ziynetlerin düğünün hemen arkasından satıldığını, son olarak Trabzon işi altın setinin otomobil almak için davalı tarafından bozdurulduğunu belirterek, ziynetleri ile ev ve çeyiz eşyalarının aynen ide­sini mümkün değilse 30.000 TL bedelin tahsilini istemiştir.

Davalı koca vekili, davacının evden ayrılırken akrabalarını çağırdığını, eşyalarını toplayarak arabaya yerleştirdiklerini, davacının olağan şartlar altında davalı ile bir tar­tışma yaşanmadan evden ayrıldığını, evlenmelerinden sonra davacının ziynetleri hiç takmadığını, ziynetlerin düğünden sonra davacının tanıdığı kuyumcularda bozdurula­rak, balayı ve davacının düğün nedeniyle yapmış olduğu masrafların karşılandığını, dava konusu ev ve çeyiz eşyalarının da 15.3.2010 tarihli tutanakla davacıya teslim edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu edilen Trabzon seti dışındaki ziynetlerin evlilik birliği içerisinde bozdurulduğu ancak, davacı kadının bu ziynetleri kendi rızası ile davalı ko­caya verdiği ve davacı kadının ziynetlerin iade edilmek üzere bozdurulduğunu kanıtla­yamadığı, Trabzon setinin evlilik birliği içerisinde bozdurulmadığı ancak bu ziynetin de kadının siyanetine terk edildiği, davacı kadının evden zorla kovulduğunu veya ziy­netlerin zorla elinden alındığını kanıtlayamadığı, dava konusu edilen ev ve çeyiz eşya­larının ise 15.03.2010 tarihli tutanak ile davacı kadına teslim edildiğinin anlaşıldığı ge­rekçeleri ile ev ve çeyiz eşyaları hakkında talep konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ziynetler yönünden davanın reddine dair verilen karar; davacı kadının temyizi üzerine, Özel Daire’ce metni aynen yukanda başlık bölümüne alman ilam ile evlilik birliği içerisinde bozdurulduğu anlaşılan ziynetlere yönelik olarak bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme karannın davacı kadın temyize getirmektedir.

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davalı erkek tarafından ev­lilik birliği içinde bozdurulduğu anlaşılan takıların iade edilmemek üzere verildiği hu­susunun ispat yükünün hangi tarafta olduğu noktasında toplanmaktadır.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Mu­hakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190.maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelerine yer verilmiştir.

Öncelikle belirtilmelidir ki, evlilik sırasında kadına takılan ziynetler kim tarafın­dan alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.

Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 gün ve 2004/4-249-247 E.,K. sayılı kara­rında da aynı ilke benimsenmiştir.

Yukarıda bahsedilen düzenlemelerden hareket edildiğinde, evlilik birliği içerisin­de ortak giderler için bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere erkek eşe verildiği vakıasının ispatı halinde, davalı erkek lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de erkek eşe aittir. Öteki deyişle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkek eşe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bazı üyeler tarafından, olağan du­rumun aksini iddia eden tarafın ispat yükü altında bulunduğu, evlilik birliği içerisinde kadın tarafından bozdurulmak üzere rıza ile verilen ziynetlerinde iade edilmemek üzere verilmesi durumunun olağan olduğunu, dolayısıyla kadının evlilik birliği içerisinde bozdurulan ziynetlerin iade edilmek üzere, erkek eşe verildiğini kanıtlaması gerektiği, ispat yükünün kadında olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıkla­nan gerekçelerle çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.

Bu durumda, yukarıda bahsedilen ilkeler ışığında olay değerlendirildiğinde; dava­lı kocanın ziynetlerin, davacı kadın tarafından iade edilmemek üzere verildiğini kanıt­laması gerekir. Başka bir anlatımla; davalı eş tarafından bozdurulan ziynet eşyalarının davacı kadın tarafından iade edilmemek üzere verildiğine ilişkin ispat yükü davalı eşte olduğuna göre, davalıya bu husustaki delilleri sorulup toplanarak sonucuna göre bir ka­rar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru gö­rülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.

O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararma uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilme­sine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, davacıya ait olup davalıda kaldığı iddia edilen ziynet eşyalarının aynen ia­desi olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir. Dava konusu edilen ziynet eşyala­rının, davacının rızası ile müşterek evin ihtiyaçları için bozdurulup harcandığı davalı koca tarafından kabul edilmiştir. Mahkemecede bu beyan esas alınarak ziynet eşyaları­na yönelik davanın reddine karar verilmiştir.

Evlilik birliği içerisinde davalı koca tarafından müşterek giderler için bozdurulan ziynet eşyalarının davacı kadının rızası ile bozdurulduğunun kabul edilmesi gerekir. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesine göre “Eşler birliğin giderlerine güçleri ora­nında emek ve malvarlıklan ile katılırlar.” Türk Medeni Kanunu prensip olarak kadın erkek eşitliğini kabul etmiş bu nedenle de “eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklan ile katılacaklarını” hüküm altına almıştır. Öte yandan “Eşler bir­likte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” (TMK. md. 185/3)

Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandır­dığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.fTMKm. 6) Kural olarak ispat yükü, kanun­da özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkarak tarafa aittir.

( HMKm. 190/1)

Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifa­de eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bu­lunana düşer. (Prof.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1968 sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü, 1970 sh.464; Prof.Necip Bilge, Hukuk Yargı­lamaları Usulü, 1967 sh.449; Prof.Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1957 sh.248-249; Prof.Saim Üstündağ, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1973 sh.378; H.G.K.nım 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı, 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararları). İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat et- melidir.fProf.Saim Üstündağ, age. 1973 sh.397)

Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğinde­dir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev’i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşya­ları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Me­deni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yü­kümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittin Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurul­duğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının nzası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir. Somut olayda ispat yükünün davalı­da olduğuna ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Bu nedenle ispat yüküne ilişkin genel kuraldan ayrılmayı gerektirecek bir sebepte bulunmamaktadır.

Davacı kadın evlilik birliği içerisinde ailenin ortak giderleri için malvarlığından rızasıyla yaptığı katkıyı geri isteyemez. Davacı kadının bu katkıyı kendisine ait ziynet eşyalarını bozdurarak yapmış olması sonucu değiştinnez. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesinin somut olayda uygulanmamasını gerektirecek bir hukuki gerekçede yoktur.

Bu sebeplerle direnme kararı doğru olup, onanması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.