Ceza Davalarında Yargılamaya Katılamayacak Hakim
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 23. maddesinde düzenlenen bu husus, hâkimin hiçbir yargılama işlemi yapamayacağı hâller değil, belirli işlemleri yapamayacağı hâllerdir. Burada düzenlenmiş olan müessese, hâkimin muhakemenin herhangi bir aşamasında işe bakmış olması dolayısıyla, o davaya artık tarafsız olarak bakamayacağı düşüncesiyle, ikinci bir kez o davaya bakmaktan yasaklanmasıdır.
- maddede bu bakımdan üç tane yasaklılık nedeni zikredilmiştir:
“Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz.” Örneğin, asliye ceza hâkimi olarak duruşma yapan, sanık ve tanık dinleyerek tutukluluğun devamına karar veren hâkim, bu mahkemenin görevsizlik karar vermesi ve kendisinin de ağır ceza mahkemesinde üye olarak görevlendirilmesi ihtimalinde, artık ağır ceza mahkemesinde görülecek davada bulunamayacaktır. Ya da daha önce yerel bir mahkemede çalışırken Yargıtay’a seçilen hâkim, önüne, yerel mahkemede görev yaparken ele aldığı bir iş geldiğinde, bunun Yargıtay’daki karar ve hükmüne katılamayacaktır.
“Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz.” Ancak bu hükmü, 5320 sayılı Yasa’nın 11. maddesi nedeniyle, CMK m. 163 dışındaki hâllerde uygulanmayacağı şeklinde anlamak gerekir. 163/1. madde ise “Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir.” şeklindedir. Dolayısıyla 23. maddedeki sınırlama, aslında sulh ceza hâkiminin, suçüstü hâli ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerdeki soruşturma işlemleri ile sınırlıdır ve bu sınırlamanın uygulanabilmesi için ayrıca Cumhuriyet savcısına erişilememesi veya olayın Cumhuriyet savcısının iş yükünü aşıyor olması gerekir.
“Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz.”
Yasaklanmış hâkim tarafından yapılmış olan işlem ya da verilmiş olan kararların akıbeti konusunda Kanunumuzda açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, Kanun’un 289/1-b. maddesinde “Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması” hukuka kesin aykırılık hâli olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla kanun yolu aşamasına ulaşamayan işlem ve kararlar bakımından da yokluk yaptırımının uygulanması gerektiği doktrinde savunulmaktadır. Ancak doktrindeki diğer görüş ise bu işlemlerin hukuken sonuç doğuracağı şeklindedir.