Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Avukatlık ücret sözleşmesinin fahiş ücret nedeniyle geçersizliğine ilişkin Yargıtay Kararları

Avukatlık ücret sözleşmesinin fahiş ücret nedeniyle geçersizliğine ilişkin Yargıtay Kararları

Özet: Vekalet ücreti maktu olarak kararlaştırılmış olmakla kural olarak sözleşme geçerlidir. Kanunun koyduğu kural bu olmakla birlikte ücret sözleşmesinin yapıldığı tarihe göre de Borçlar Kanununun 19. maddesine aykırı düşmemelidir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olduğu kabul edilmelidir. Sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet (M.K mad. 2) kurallarına, hak ve nesafete, ahlak kurallarına aykırıdır.

Davacı, haksız azil nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan avukatlık ücretinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğinde bulunmuş; davalı ise, sözleşmenin sonradan doldurulması ve ücretin fahiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu savunmuştur. Taraflar arasında düzenlenmiş 6.12.2001 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinde belirtilen tazminat davasının yürütülmesi için 10.000.000.000 TL avukatlık ücreti ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Avukatlık Kanununun 163 ve 164. maddeleri hükmü gereğince, Avukatlık Ücreti avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır ve bu ücretin belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Olayımızda da ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla kural olarak sözleşme geçerlidir. Kanunun koyduğu kural bu olmakla birlikte ücret sözleşmesinin yapıldığı tarihe göre de Borçlar Kanununun 19. maddesine aykırı düşmemelidir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olduğu kabul edilmelidir. Sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet (M.K mad. 2) kurallarına, hak ve nesafete, ahlak kurallarına aykırıdır. Somut olayda sözleşmenin konusunu oluşturan davada fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 250.00 YTL maddi, 10.000.00 YTL manevi tazminat istemi ile açılan davada dosya ya ibraz edilen bilirkişi raporunda talep edilecek maddi tazminat miktarının 10.673.45 YTL olduğu belirlenmiştir. Öyle olunca sözleşmede kararlaştırılan ücret müddeabihin tamamına yakın kısmını içermekte olup iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle ücret sözleşmesi geçersizdir. Yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı veya sözleşme bulunmakla birlikte geçerli olmadığı durumlarda, avukatın hak kazandığı ücret tutarının Avukatlık kanunu 164/4 maddesi hükümlerine göre saptanarak hüküm altına alınması gerekir. Somut olayda taraflar arasındaki ücret sözleşmesi geçerli olmadığına göre, mahkemece davacının talep edebileceği ücretin Avukatlık Kanunu 164/4. Maddesine göre belirlenip itirazın o miktar üzerinden iptaline karar verilmesi gerekirken, sözleşmeye geçerlilik tanınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. (Y. 13. HD. 9.3.2009, 2008/11804 – 2009/3099)

Özet: taraflar arasında imzalanan Avukatlık ücret sözleşmesinin ücret ile ilgili bölümünün geçerli olup olmadığının tespiti ile sözleşmede kararlaştırılan ücret fahiş değilse sözleşmedeki ücrete, fahiş ise hükme esas alınan bilirkişi raporlarında belirtilen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.

Davacının temyiz itirazı yönünden; Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafından davacı avukatın haksız olarak azledildiği mahkemece kabul edilmiştir. Haksız azil nedeniyle davacı avukat ücretin tamamını isteme hakkına sahiptir. Taraflar arasında imzalanan Avukatlık ücret sözleşmesi ile vekalet ücretinin 25.000.00.TL olduğu, dava sahibinin isterse dava sonunda kazanılan miras hissesinin değerinin %10′ unu vekalet ücreti olarak verebileceği, cayma veya anlaşma halinde de aynı vekalet ücretinin geçerli olduğu kabul edilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun ücrete ilişkin 163 ve 164. maddeleri, vekil ile müvekkil arasındaki ücrete ilişkin düzenlemeleri getirmiştir. 1136 sayılı Avukatlık Kanununda, 20.1.2004 tarihinde 5043 sayılı kanunla değişiklikler yapılmış ve Avukatlık Kanununun 164. maddesinin dördüncü fıkrası değişikliğe uğramış ve “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarının incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Aynı yasanın 164/2. madde ve fıkrasında da tarafların “yüzdeyinnibeşi aşmamak üzere dava veya hükmolunacak değerin yahut paranın belli bir yüzdesinin avukatlık ücreti olarak kararlaştırabilecekleri” belirtilmiştir.
Az yukarıdaki açıklamalar ışığında öncelikle taraflar arasında imzalanan Avukatlık ücret sözleşmesinin ücret ile ilgili bölümünün geçerli olup olmadığının tespiti ile sözleşmede kararlaştırılan ücret fahiş değilse sözleşmedeki ücrete, fahiş ise hükme esas alınan bilirkişi raporlarında belirtilen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. O halde mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmedeki ücretin fahiş olup olmadığı yönünde Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/1192 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi dava dosyasına konu taşınmazların sözleşme tarihi olan 16.11.2009 tarihi itibariyle davalının hissesine düşecek değerlerinin uzman bilirkişi vaya bilirkişi heyeti marifetiyle taraf ve yargı denetimine esas olacak şekilde raporla tespiti sağlanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 23.10.2013, 2013/11120-2013/25913)

Özet: Taraflar arasındaki vekalet ilişkisinde davacı avukatın takip ettiği işin müddeabihi 217.000,00 TL olup, ödenmesi kararlaştırılan vekalet ücreti ise maktuen 100.000 Euro’dur. Bu nedenle edimler arasında aşırı bir dengesizlik olduğundan, sözleşmenin bu hükmünü geçerli olarak kabul etmek mümkün değildir.

…Mahkemenin 24.2.2011 tarih ve 2006/338 Esas 2011/67 Karar sayılı ilk kararında, taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinin BK 19 ve 20. maddelerine göre aşırı nispetsizliğin bulunması sebebiyle davanın kısmen kabulüne, Ankara İcra Müdürlüğünün ilgili takip dosyasına davalının 575,00 TL lık kısmına yaptığı itirazın iptali ile, takibin bu kısım üzerinden devamına, davanın reddi yönünde kurulan hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 7.12.2011 tarih ve 2011/9427 Esas 2011/18300 Karar sayılı ilamı ile “…Davacı, haksız azil nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan avukatlık ücretinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğinde bulunmuş; davalı ise, sözleşmenin sonradan doldurulması ve ücretin fahiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu savunmuştur. Taraflar arasında düzenlenmiş 22.3.2006 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinde 217.000,00 TL lık senetlere istinaden yürütülen icra takip dosyasında belirtilen gayrimenkuller üzerine konulan hacizlerin kaldırılması için 100.000 Euro avukatlık ücreti ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Avukatlık Kanununun 163 ve 164. maddeleri hükmü gereğince, Avukatlık Ücreti avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır ve bu ücretin belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Olayımızda da ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla kural olarak sözleşme geçerlidir. Kanunun koyduğu kural bu olmakla birlikte, ücret sözleşmesinin yapıldığı tarihe göre de Borçlar Kanununun 19. maddesine aykırı düşmemelidir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olduğu kabul edilmelidir. Sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet (M.K mad. 2) kurallarına, hak ve nesafete, ahlak kurallarına aykırıdır. Somut olayda taraflar arasındaki vekalet ilişkisinde davacı avukatın takip ettiği işin müddeabihi 217.000,00 TL olup, ödenmesi kararlaştırılan vekalet ücreti ise maktuen 100.000 Euro’dur. Bu nedenle edimler arasında aşırı bir dengesizlik olduğundan, sözleşmenin bu hükmünü geçerli olarak kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki, mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Sözleşmenin bu hükmü geçersiz olduğuna göre. Avukatlık Kanununun 164/3. maddesi gereğince avukatın emeğine göre müddeabihin değerinin %10’u ile %20’si arasında bir vekalet ücretine hükmedilmesi…” gerektiğinden bahisle davacı yararına bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Bu husus, davacı yararına usulü kazanılmış hak niteliğindedir. Hal böyle olunca mahkemece, Avukatlık Kanununun 164/3. maddesi gereğince avukatın emeğine göre, müddeabihin değeri olan 217.000.00.TL’nın %10’u ile %20’si arasında bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken usuli müktesep hak ilkesi de gözardı edilerek sözleşmede yazılı 100.0. 00.Euro (196.400.00.TL) vekalet ücretinin %10’u olan 19.640.00.TL yönünden itirazın iptaline karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 29.5.2013, 2012/26533 – 2013/14348)

Özet: Bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet ve hak ve nesafet kurallarına aykırıdır. Yapılan sözleşme geçersizdir.

…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle istihkak davası için düzenlenen “Dava Takip Formu” başlıklı tarihsiz ücret sözleşmesinde ödenmesi kararlaştırılan maktu vekalet ücretinin 35.093 Dolar (1.3.2001 tarihindeki Türk Lirası karşılığı 32.338,37 TL) olmasına, ücret sözleşmesine konu olan istihkak davasının ise 27.244,52 TL üzerinden harç yatırılmak suretiyle açılmış olmasına, sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olmasının iyi niyet ve hak ve nesafet kurallarına aykırı olmasına, ücret sözleşmesinin bu nedenle geçersiz sayılmasına, sözleşmenin kurulduğu tarihte geçerli olan Avukatlık Kanunu hükümlerine göre, yazılı ücret sözleşmesinin bulunmaması veya geçersiz olması durumunda davacıya ödenmesi gereken ücretin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenmesi gerektiğine göre, yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verildi. (Y. 13. HD. 6.3.2012, 2011/6940-2012/5461)

Özet: Somut olayda sözleşmenin konusunu oluşturan davada toplam 28.844.295.000 TL(eski) tazminat istenmiş, yargılama sonucu 22.083.043.254 TL(eski) üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Öyle olunca sözleşmede kararlaştırılan ücret müddeabihin tamamına yakın kısmını içermekte olup iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle ücret sözleşmesi geçersizdir.

Davacı, davalı avukatların kendisine vekaleten işçilik alacaklarının tahsili için dava açarak alınan ilamı icra takibine koyduklarını, icra dosyasından tahsil ettikleri paradan fazla miktarda vekalet ücreti kesmek suretiyle kendisine ödeme yaptıklarını, fazladan yapılan kesintinin tahsili için başlattığı icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek, davalıların icra takibine vaki itirazlarının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalılar, aralarında yazılı ücret sözleşmesi bulunduğunu savunmuşlardır. Taraflar arasmda yazılı ücret sözleşmesi imzalandığı hususu çekişmesiz olup davacı, sözleşmenin sonradan doldurulması ve ücretin fahiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu savunmuştur. Taraflar arasında düzenlenen tarihsiz “Avukatlık Ücret Mukavelenamesi” başlıklı sözleşmede tazminat davasının yürütülmesi için 20.000.000.000 TL (eski) avukatlık ücreti ödeneceği kararlaştırılmıştır. Avukatlık Kanununun 163. ve 164. maddeleri hükmü gereğince, avukatlık ücreti avukatla iş sahibi arasmda serbestçe kararlaştırılır ve bu ücretin belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Olayımızda da ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla kural olarak sözleşme geçerlidir. Kanunun koyduğu kural bu olmakla birlikte ücret sözleşmesi Borçlar Kanununun 19. maddesine aykırı düşmemelidir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olduğu kabul edilmelidir. Sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet (M.K mad. 2) kurallarına, hak ve nesafete, ahlak kurallarına aykırıdır. Somut olayda sözleşmenin konusunu oluşturan davada toplam 28.844.295.000 TL(eski) tazminat istenmiş, yargılama sonucu 22.083.043.254 TL(eski) üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Öyle olunca sözleşmede kararlaştırılan ücret müddeabihin tamamına yakın kısmını içermekte olup iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle ücret sözleşmesi geçersizdir. Yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı veya sözleşme bulunmakla birlikte geçerli olmadığı durumlarda, avukatın hak kazandığı ücret tutarının Avukatlık kanunu 164. maddesi hükümlerine göre saptanarak hüküm altına alınması gerekir. Somut olayda taraflar arasındaki ücret sözleşmesi geçerli olmadığına göre, mahkemece davalı avukatların yaptığı hukuki yardımın 2002 yılında başladığı hususu da dikkate alınarak davalıların hak ettiği vekalet ücreti 2002 yılında yürürlükte bulunan Avukatlık Kanununun 164. maddesine göre belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile sözleşmeye geçerlilik tanınarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 6.6.2013, 2013/10509 – 2013/15307)

Özet: Davalının hukuki işlemlere dair konularda bilgisizliği, tecrübesizliği ve düşüncesizliğinden kaynaklanarak sözleşmedeki orantısız ücretin belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözleşmeye konu vekalet ücretinin belirlenmesine ilişkin işlemde gabinin objektif ve sübjektif unsurlarının bulunduğu kabul edilerek sözleşmenin ücrete ilişkin bölümünün geçersiz olduğunun kabulü gerekir.

Borçlar hukukumuzun ana ilkelerinden biri sözleşme serbestisi olup Taraflar akdin konusunu kanunun getirdiği sınır dairesinde serbestçe tayin edebilirler (BK. mad.19). Ancak sözleşme yapma özgürlüğü de maddi ve hukuki yönden bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur (BK. mad. 19-20). Gabinde sözleşme yapma özgürlüğüne getirilen bir sınır olup, kanun koyucu BK.nun 21. maddesinde öngörülen şartların oluşması halinde sözleşmede karşılıklı edimlerin kapsamının serbestçe tayin edilmesini sınırlamıştır. Gabin, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birisinin diğer tarafın müzayaka halinden (zor durumda, sıkıntı ve darlık içinde kalmasından), tecrübesizliğinden veya hiffetinden (düşüncesizlik ve uçarılık) yararlanmak suretiyle aşırı bir menfaat elde etmesi, edimler arası bir dengesizlik yaratması demektir. Görüldüğü üzere gabin’in biri objektif diğeri de sübjektif olmak üzere iki koşulu bulunmaktadır.
Bir sözleşmenin edimleri arasındaki aşın oransızlık objektif unsuru oluşturmaktadır. Aşırı oransızlığın karşı tarafın özel durumundan yani müzayaka veya hiffeti ya da tecrübesizliğinden bilerek yararlanması sonucu doğması gerekir ki bu da sübjektif unsuru oluştunnaktadır.
BK.’nun 21. maddesinde düzenlenen Gabin’in varlığının kabulü için edimler arasında açık oransızlık bulunması ve bu açık oransızlığın, zarara uğrayan tarafın müzayaka halinde bulunmasından veya tecrübesizliğinden veya işi hafife almasından (düşüncesizliğinden) karşı tarafın bilerek yararlanması (yani durumu istismar etmesi) sonucu meydana gelmesi gerekir. (Prof. Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümleri İst. 1998 Sh. 100-108).
Somut uyuşmazlıkta; davalının hissedar olduğu taşınmaza ilişkin, davalının da içinde bulunduğu mirasçılar aleyhine açılan izaleyi şuyu davasının yargılamasında kendisini temsil etmek üzere davacı ile avukatlık ücret sözleşmesi imzalanmıştır. Davacının vekil olarak davalıyı temsil ettiği izaleyi şuyu davasının yargılaması kapsamında yapılan bilirkişi incelemesinde taşınmazın keşif tarihi olan 5.8.2005 tarihi itibariyle davacının hissesine isabet eden değerinin 112.500 TL olduğu tespit edilmiştir. Aynı tarihte sözleşme ile kararlaştırılan 50000 USD ise 67.400 TL.ye tekabül etmektedir. Tüm bu yönler yukanda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde dava değeri ile sözleşmede kararlaştırılan ücret miktarı arasında aşın oransızlık bulunduğu açıkça görülecektir. Diğer taraftan; davalının hukuki işlemlere dair konularda bilgisizliği, tecrübesizliği ve düşüncesizliğinden kaynaklanarak sözleşmedeki orantısız ücretin belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözleşmeye konu vekalet ücretinin belirlenmesine ilişkin işlemde gabinin objektif ve sübjektif unsurlarının bulunduğu kabul edilerek sözleşmenin ücrete ilişkin bölümünün geçersiz olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, davacının hizmet vermeye başladığı tarihteki avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ücret isteyebileceği gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir. (Y. 13. HD. 13.4.2010,2009/15185 – 2010/5016)

Özet: Kararlaştırılan avukatlık ücreti davacının işçilik tazminatının da üzerinde olduğu görülmektedir. Böyle bir ücret sözleşmesi gerek Avukatlık Kanunu gerekse genel işlem şartları yönünden geçersizdir. Öyle olunca, davalı ancak avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanacak vekalet ücretine hak kazanır.

Davacı, Ankara 2.İş Mahkemesi’nin 2000/1389 esas sayılı dosyasında (bozulmakla 2003/1359) kendisini temsil için davalıyı 29.7.2002 tarihinde vekili olarak tayin ettiğini, dava sonucunda toplam 10.775 YTL tazminata hak kazandığını, bu paranın tahsili için diğer faiz ve masraflarıyla birlikte 8.6.2004 tarihinde 46.236 YTL üzerinden icra takibi yapıldığını, ancak davalı avukat tarafından kendisinden habersiz olarak dosyaya yatan paranın kesintilerle 16.992 YTL olarak 17.5.2005 tarihinde tahsil edildiğini beyan ederek eldeki davayı açmış; davalı ise, davacı ile aralarında yazılı sözleşme bulunduğunu, bu nedenle tahsil edilen paranın mahsubu halinde dahi kendisinin alacaklı olduğunu, hapis hakkını kullandığım savunmuştur. Ankara 2.İş Mahkemesi’nin 2003/1359 E., 2004/103 K. ve 17.3.2004 tarihli kesinleşen kararı ile faiz ve fer’ileri hariç olmak üzere toplam 10.775 YTL kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmiş ve bu karar 8.6.2004 tarihinde 46.236 YTL üzerinden icra takibine konu edilmiştir. Mahkemece, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda vekalet ücreti yönünden hesaplama yapılırken davanın müddeabihi olarak 44.582,12 YTL üzerinden hesaplama yapılmış, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 163. ve
164. maddeleri gereğince sözleşmede yazılı %25’i aşan kısmın geçersiz olduğu, bu hale göre yapılan hesaplamaya göre 11.145,53 YTL vekalet ücreti, icra takibi için verilen hizmet karşılığı hak edilen ücret ve masraflar ile birlikte 9.897,56 YTL’nin ilavesiyle toplam 21.043,08 YTL davalı avukatın alacaklı olduğu kabul edilmiştir.
Ne var ki, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde öncelikle, taraflar arasındaki ücret sözleşmesinin geçerli olup olmadığı üzerinde durulmalı, şayet geçerli değil ise, davalı avukatın hangi esasa dayalı ücrete hak kazandığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesinde; avukatlığın, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olduğu belirtilmiş ve yine anılan yasanın 34. maddesinde de, avukatların yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmeleri hüküm altına alınmıştır. Somut olayda davalı avukat,29.7.2002 tarihli vekaletnameye istinaden davacının iş mahkemesinde açtığı ihbar ve kıdem tazminatı ile ilgili davada avukatlık hizmeti vermeyi üstlenmiş ve bu dava ile ilgili olarak 13.500 TL avukatlık ücreti kararlaştırılmıştır. Görülen bu davada davacı lehine 1.047.83 TL ihbar tazminatı ile 9.727.56 TL kıdem tazminatına hükmedilmiştir. Oysa, kararlaştırılan avukatlık ücreti davacının işçilik tazminatının da üzerinde olduğu görülmektedir. Böyle bir ücret sözleşmesi gerek Avukatlık Kanunu gerekse genel işlem şartları yönünden geçersizdir. Öyle olunca, davalı ancak avukatlık asgari ücret tarifesince hesaplanacak vekalet ücretine hak kazanır. Mahkemece değinilen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılması gerekirken, aksine düşünce ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, boz¬mayı gerektirir. (Y. 13. HD. 29.3.2010,2009/12962-2010/4125)

Özet: Sözleşmede kararlaştırılan ücretin, müddeabihin tamamına yakın kısmını içerdiğinden bahsedilemez. Bu nedenle usul ve yasaya uygun kararın onanması gerekir.

Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir ücret sözleşmesi bulunduğu, haklı bir azil nedeninin mevcut olmadığı, İş Mahkemesinde açılan davanın maddi talep yönünden kısmi dava olduğu, ücret sözleşmesinde de bu husus bilinerek bütün işler için 10.000 YTL ücret kararlaştırıldığı, bunun Avukatlık Kanununun 163. maddesine uygun olduğu, dava kapsamına göre 164. maddesindeki sınırların aşılmadığı ve 174/2 maddesindeki avukatın kusurluluk halinin de kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2006/3724 sayılı dosyasında yapılan takibe davalı itirazının iptaline karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 9.3.2009 gün 2008/11804 E. 2009/3099 K. sayılı ilamı ile; “ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla kural olarak sözleşme geçerlidir. Kanunun koyduğu kural bu olmakla birlikte ücret sözleşmesinin yapıldığı tarihe göre de Borçlar Kanununun 19. maddesine aykırı düşmemelidir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olduğu kabul edilmelidir. Sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet (M.K mad. 2) kurallarına, hak ve nesafete, ahlak kurallarına aykırıdır. Somut olayda sözleşmenin konusunu oluşturan, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 250.00 YTL maddi, 10.000.00 YTL manevi tazminat istemi ile açılan davada dosya ya ibraz edilen bilirkişi raporunda talep edilecek maddi tazminat miktarının 10.673.45 YTL olduğu belirlenmiştir. Öyle olunca sözleşmede kararlaştırılan ücret müddeabihin tamamına yakın kısmını içermekte olup iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle ücret sözleşmesi geçersizdir. Yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı veya sözleşme bulunmakla birlikte geçerli olmadığı durumlarda, avukatın hak kazandığı ücret tutarının Avukatlık kanunu 164/4 maddesi hükümlerine göre saptanarak hüküm altına alınması gerekir. Somut olayda taraflar arasındaki ücret sözleşmesi geçerli olmadığına göre, mahkemece davacının talep edebileceği ücretin Avukatlık Kanunu 164/4. Maddesine göre belirlenip itirazın o miktar üzerinden iptaline karar verilmesi gerekirken, sözleşmeye geçerlilik tanınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçesiyle karar bozulmuş, davacı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Avukatlık Kanununun 163 ve 164. maddeleri hükmü gereğince, Avukatlık Ücreti avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır ve bu ücretin belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Olayımızda da, davalının geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açılması, yürütülmesi, gerektiğinde ıslah dilekçesi verilmesi, ek dava açılması için taraflar arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesi, ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla geçerlidir. Sözleşmenin konusunu oluşturan ve fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 250.00 YTL maddi, 10.000,00 YTL manevi tazminat istemi ile Ankara 4. İş Mahkemesi’nin 2002/254 Esas sayılı dosyası ile açılan davada, talep edilebilecek maddi tazminat miktarının 252.101,58 YTL olduğu belirlenmiş, yapılan yargılama sonunda ıslah edilen bu miktar üzerinden maddi tazminat ve 10.000 YTL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir. Öyle olunca, sözleşmede kararlaştırılan ücretin, müddeabihin tamamına yakın kısmını içerdiğinden bahsedilemez. Bu nedenle usul ve yasaya uygun kararın onanması gerekirken Dairemizin 9.3.2009 gün 2008/11804 E. 2009/3099 K. sayılı kararı ile zuhulen yazılı şekilde bozma kararı verildiği anlaşıldığından, dairemizin bozma ilamının kaldırılmasına, hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir. (Y. 13. HD. 9.11.2009, 2009/8029 – 2009/12962)