Avukatlık ücret alacağı davalarında görevli mahkemeye ilişkin Yargıtay kararları
İtirazın iptali istemine ilişkin davada Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesi ile Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
Dava, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Tüketici Mahkemesi’nce, davacının tüketici tanımına uymadığı ve davanın genel mahkemelerde çözülmesi gerektiği nedeniyle görevsizlik kararı vermiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davacının tüketici olup vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici işlemi olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi kapsar. Tüketici ise Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen vekalet sözleşmesi uyarınca ödenmeyen avukatlık ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talep edilmektedir. Davanın yukarıda belirtilen niteliği ve tarafların yargılama sırasındaki iddia ve savunmaları değerlendirildiğinde, Davacının 6502 sayılı Kanunda belirtilen “Tüketici” tanımına girdiği anlaşılmakla, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bulunan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 25.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(17.HD E.2014/24250 K.2014/19620 T.25.12.2014)
Davacı, avukat olarak davalı şirketi dava ve icra takiplerinde vekaleten temsil ettiğini, görevini layıkıyla yerine getirmesine rağmen haksız olarak azledildiğini ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 1000 TL alacağının ve 10.000 TL manevi tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Tüketici Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı avukat davalı şirket tarafından haksız olarak azledildiğini ileri sürerek ücret alacağını ve manevi tazminatın tahsilini istemektedir. Davalı, şirket olup 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfım taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı şirket, tüketici yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Eldeki davada Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından mahkemenin işin esasına girerek hasıl olacak sonuca uygun karar vermesi gerekir. Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 23.2.2015, 2015/2251 – 2015/5111)
Davacılar, avukat olan davalının kendilerinin vekilliğini üstlendiğini, avukatlık ücreti olarak kararlaştın lan ücretten 100.000 TL ödediklerini, ancak davalının avukat olarak üstlendiği edimleri yerine getirmediğini, ödenen paranın tahsili için yapılan icra takibine de haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek icra takibine vaki itirazın iptalini istemişlerdir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Davacı, ticari şirket olup, 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların da 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacı şirket, tüketici yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Eldeki davada Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından mahkemenin işin esasına girerek hasıl olacak sonuca uygun karar vermesi gerekir. Mahkemenin, değinilen bu yönü gözardı ederek işin esasına girerek sonucuna uygun bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 30.12.2014, 2014/44505-2014/41868)
Davacı şirket, davalı avukatları vekil olarak tayin ettiklerini, davalıların kendilerini temsilen açtıkları davada, davanın konusuz kalması nedeniyle reddine karar verildiğini, davalıların kendilerinin karşı tarafla sulh olmuş gibi aleyhlerine icra takibi yaptıklarını oysaki karşı tarafla sulh olma durumunun söz konusu olmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tesbitini istemiştir.
Davalıya tebligat çıkartılmamıştır.
Mahkemece, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalannda kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı şirket davalılara borçlu olmadığının tesbitini istemektedir. Davacı, şirket olup 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı şirket, tüketici yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kal-dığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Eldeki davada Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından mahkemenin işin esasına girerek hasıl olacak sonuca uygun karar vermesi gerekir. Mahkemece, değinilen bu yönü gözardı ederek işin esasına girerek sonucuna uygun bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 12.12.2014, 2014/45433-2014/39781)
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı avukat davalı şirket tarafından vekalet ücretinin ödenmediğinden bahisle vekalet ücretinin tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemektedir. Davalı, şirket olup 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı şirket, tüketici yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Eldeki davada Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından mahkemenin işin esasına girerek hasıl olacak sonuca uygun karar vermesi gerekir. Mahkemece, değinilen bu yönü gözardı ederek işin esasına girerek sonucuna uygun bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 12.12.2014, 2014/43952-2014/39733)
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngönnüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başma o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez.Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Eldeki davada, davacı avukat davalı yapı kooperatifınce vekalet ücretinin ödenmediğinden bahisle vekalet ücretinin tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemektedir. Davalı, yapı kooperatifi olup 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketici vasfını taşımamaktadır. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6502 sayılı yasa kapsamında olması için mutlak surette taraflardan en az birisinin tüketici vasfını taşıması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davalı kooperatif, tüketici yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığından, taraflar arasmdaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamı dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemeler görevlidir. Eldeki davada Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsammda bulunmadığından mahkemenin işin esasma girerek hasıl olacak sonuca uygun karar vermesi gerekir. Mahkemece, değinilen bu yönü gözardı ederek işin esasına girerek sonucuna uygun bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykın olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 6.11.2014,2014/40852 – 2014/34627)
Davacılar, davalı ile aralarındaki vekalet ilişkisinden doğan alacaklarını istemiş, davalı ise aralarında sözleşme akdedildiğini ve bu sözleşmenin ilgili maddesi gereği davacıların vekalet ücreti talep edemeyeceklerini zaten aylık olarak maaş aldıklarını savunmuştur. Taraflar arasındaki ilişki İş Kanununa tabi hizmet akdinden değil dosyada mevcut sözleşme ve diğer delillerden anlaşıldığı üzere hukuki danışmanlık akdinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda görevli mahkeme genel mahkemelerdir. O halde mahkemece tarafların delil ve karşı delilleri toplanarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. (Y. 13. HD. 15.9.2014, 2014/8597-2014/27023)
Davacı avukat olduğunu, davalı adına işçilik alacakları için iş mahkemesinde tazminat davası açtığını, kısmen kabulüne karar verildiğini, davalının kendisini vekaletten azlettiğini ve ücretinin ödenmediğini, başlatılan icra takibine de haksız itiraz edildiğini öne sürerek, itirazının iptaline ve takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, iş mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı avukat bu davada, davalının vekili sıfatıyla davalı adına takip ederek sonuçlandırdığı dava dolayısıyla ödenmeyen vekalet ücret alacağının tahsilini istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık vekalet akdinden kaynaklanmaktadır. Bu durum karşısında davanın çözüm yeri genel mahkemedir. Mahkemenin bu yönü gözardı ederek yazılı şekilde davanın görev yönünden reddine karar vermesi doğru değildir. O halde mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 23.1.2013, 2012/19704-2013/1150)
Davacı avukat olduğunu, davalı adına işçilik alacakları için iş mahkemesinde tazminat davası açtığını, kısmen kabulüne karar verildiğini, davalının kendisini vekaletten azlettiğini ve ücretinin ödenmediğini, başlatılan icra takibine de haksız itiraz edildiğini öne sürerek, itirazının iptaline ve takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, iş mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı avukat bu davada, davalının vekili sıfatıyla davalı adına takip ederek sonuçlandırdığı dava dolayısıyla ödenmeyen vekalet ücret alacağının tahsilini istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık vekalet akdinden kaynaklanmaktadır. Bu durum karşısında davanın çözüm yeri genel mahkemedir. Mahkemenin bu yönü gözardı ederek yazılı şekilde davanın görev yönünden reddine karar vermesi doğru değildir. O halde mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 12.12.2012, 2012/22853 – 2012/28421)
Mahkemece, davanın vekalet ücret sözleşmesine dayalı olduğu, sözleşmeye konu davaların başka mahkemelerde görülüp karara bağlandığı, ücret sözleşmesine yönelik davaların HUMK.nun 15. maddesi doğrultusunda asıl davanın görüldüğü mahkemelerde görülme zorunda olan davalardan olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizlik ve yetkisizliğine, dosyaların ilgili mahkemelere gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
HUMK. 15. maddesi bir dava münasebetiyle iki taraf arasındaki vekalet ücreti ve masraflara ilişkindir. Oysa inceleme konusu dava, vekili ile müvekkili arasında vekalet ücretinden doğan alacağın tahsili isteği ile ilgili olduğundan bu davada HUMK.nun 15. maddesi uygulanamaz. Bu davaya bakmaya miktar itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Mahkemece işin esasına girilip taraf delillerine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. Hl). 16.4.2009, 2008/15869 – 2009/5374)
Davacı, 1.7.2003 tarihinde açtığı dava ile vekalet ücret sözleşmesinden kaynaklanan
1.800,0 YTL asıl alacak 2.640,00 YTL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.400,00 YTL nin tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmış, davalı esasa dair savunma yapmamıştır. Mahkemece dava tarihi itibariyle asıl alacak miktarına göre Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik karan verilmiştir. Mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde asıl alacak miktarının dikkate alınacağı kuşkusuzdur. Ancak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 4146 sayılı Yasa ile değişik 8. maddesinde değer veya miktarı 400,00 YTL.yi geçmeyen davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı hükmü getirilmiş bu miktar 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Yasa ile Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapılarak Sulh
Hukuk Mahkemelerinin bakabileceği davalarda miktar 5.000,00 YTL.ye çıkartılmış olup, 1.1.2000 tarihi ile 21.7.2004 tarihleri arasında Sulh Hukuk mahkemesinin görev sınırı
400.0 YTL olduğu halde, Mahkemece 1.7.2003 tarihi itibariyle asıl alacak miktarı
1.800.0 YTL olan davaya bakmaya devam ederek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir. (Y. 13. HD. 24.2.2009, 2008/12562 – 2009/2282)
Davacı, davalı ile aralarında hukuk müşavirliği sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme uyarınca avukatlık görevini yerine getirdiğini haksız olarak azledildiğni, sözleşme gereği ödenmesi gereken ücretlerin ve manevi tazminatın ödetilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davaya bakmaya iş mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik kararı vermiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık avukatlık ücret sözleşmesinden kaynaklanan vekalet ücretine ilişkindir. Davacının davalı yanında hizmet akdi ile çalıştığı ve tüm mesaisini bankaya hasrettiğine ilişkin sözleşmede bir hüküm bulunmadığı dosyada da buna dair delil ve belge bulunmadığı gibi, taraflarca da böyle bir iddianın söz konusu edilmediği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin hukuksal niteliğine göre davacının işçi sayılması ve iş kanununa tabi olması da mümkün değildir. Avukat olan davacı devamlı olarak davalı işyerinde ve onun gözetimi altında iş görme edimini yüklenmemiştir Bu nitelikteki sözleşme iş kanununda belirtilen şartlara uygun hizmet akdi olmadığından davacının işçi sayılması ve bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 10.2.2009, 2009/540 – 2009/1508)