Avukat – Müvekkil İlişkisinden Kaynaklanan Yükümlülükler Nelerdir?
Avukatın Aydınlatma Yükümlülüğü
Avukatın aydınlatma yükümlüğünün kapsamı, somut olayın özellikleri ve şartları Avukatın aydınlatma çerçevesinde belirlenir. Avukatın aydınlatma yükümlülüğü, müvekkilinin konuya ilişkin gerekli bilgiye sahip kılınmasına yöneliktir. Avukatın bu yükümlülüğünün kapsamı, müvekkilin kültür düzeyine, hukuki bilgisizliğine göre belirlenmelidir.
Ancak meseleyi mesleğe yabancı bir tarzda kolluk kuvveti gibi araştırmak avukatın görevi değildir. Avukatın üstlendiği vekâlet görevi aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesini zorunlu kılar. Ancak bu yükümlülüğün yerine getirilmesinin vekil eden sebebi ile güçleştiği veya olanaksızlaştığı durumlarda avukat bu yükümlülüğü yerine getirmeye zorlanamaz.
Avukat ile vekil eden arasında güven temeline dayalı bir hukuki ilişki mevcut olması gerektiğinden, vekil edenin kendisine verdiği bilgilerin doğru olmadığını avukatın var sayabilmesi mümkün değildir. Ancak zorlayıcı sebepler ve haklı gerekçeye dayalı bir şüphenin varlığı halinde, avukatın ayrıca bu hususa açıklık getirme ve ister hukuki, ister ekonomik nitelikte olsun, vekil edenin vereceği yanlış bilgilerin yaratacağı sonuçlara açıkça dikkat çekme zorunluluğu vardır.
Avukatın Sadakat Yükümlülüğü
Aslında sadakat yükümlülüğü, avukatın vekil edenine karşı olan diğer mesleki yükümlülüklerinin de temelini oluşturur.
Sadakat yükümlülüğünün temelinde avukat ile vekil eden arasındaki özel nitelikte güven ilişkisi yer alır. Avukat gerek vekil edenini temsil ederken gerekse de ona hukuki danışmanlık yaparken doğru, emin, amaca en uygun ve kapsamlı şekilde onu bilgilendirmek ve temsil etmek durumundadır. Bu görevleri yaparken avukatın bağımsız olması ve kişisel menfaatleri dikkate almaması gerekir.
Sadakat yükümlülüğü, gerek vekâlet görevinin yerine getirilmesi sırasında, gerekse de vekâlet görevi bittikten sonra devam eder. Bu yükümlülük kapsamında avukat kendisine duyulan güvene uygun biçimde vekil edenin menfaatlerini korumalı ve kendi menfaatini vekil edeninkine tabi kılmalıdır.
Sadakat yükümlülüğünün alt gerekleri aşağıdaki gibidir:
- Uygunsuz işlerin reddi zorunluluğu,
- Çatışan menfaatleri temsil etmekten kaçınma yükümlülüğü,
- Taraf değiştirmekten kaçınma yükümlülüğü (taraf değiştirme yasağı).
Avukatın Edimini Özenle İfa Yükümlülüğü
Avukatın üstlendiği vekâlet görevini özenle yerine getirme yükümlülüğü, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiştir. Avukatlık kamu güvenliğine mazhar hizmetlerden biri olarak yüksek özen yükümlülüğünü gerektirir. Avukatlık gösterilmesi gereken özenin objektif nitelikte olması gereken bir meslektir.
Avukatın özen yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmemesi, hukuki yaptırımların (maddi-manevi tazminat) yanı sıra, disiplin yaptırımlarına maruz kalmasına da sebep olabilir. Özen yükümlülüğünün avukat tarafından gereği gibi yerine getirilmemesi durumunda menfaatlerinin boşa çıkmasından doğan vekil eden zararının avukat tarafından tazmini gerekir. Avukatın özen yükümlülüğünün gereğini yerine getirmediği hususunda ispat yükü vekil edene düşer. Yine avukat özen yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmediğinde Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesine aykırılık söz konusu olur ve böyle bir durumda üzerine düşen edim yükümlülüğünü özenle ifa etmeyen avukata disiplin cezası verilmesi gerekir.
Avukatın Edimini Şahsen Yerine Getirme Yükümlülüğü
Avukat, kural olarak üstlendiği işi bizzat yapmakla yükümlüdür. Verilen vekâletnamede avukat başkasını tevkile yetkili kılınmış ise, yazılı sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça, vekâlet verilen avukat bu işi başka bir avukat ile birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.
Avukatın üstlendiği bir işi tevkil yetkisi dâhilinde bir meslektaşına devretmesi halinde, tevkil olunan avukat, işi şahsen yerine getirmekle yükümlü olan tevkil eden avukatın yerine kaim yani alt vekil olur. Tevkil edilen avukat, tevkil eden avukat birlikte üstlendiği vekâlet görevinin gereğini yerine getirmek borcu altındadır. Tevkil eden avukatın yerine geçen, alt vekil konumunda bulunan tevkil edilen avukat, bağımsız olarak hareket eder. Diğer bir deyişle vekâlet işini yürütürken tevkil eden avukattan emir ve talimat almaz.
Tevkil eden avukat, tevkil ettiği meslektaşının kusurlarıyla meydana getirdiği zarardan tevkil edilen avukat ile birlikte müteselsilsen sorumlu olur. Buna karşılık, avukatın hizmet sözleşmesiyle çalıştırdığı hukukçulara, şahsen ifası önemli olan bazı işleri bırakması halinde bile, bu kimseler hukuken alt vekil değil; fakat yardımcı kişi konumunda bulunduklarından, bu kişilerin vekil edene verdiği zararlardan dolayı avukatın sorumluluğu, Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca olur.
Avukatın Vekâletten Uygun Olmayan Zamanda Çekilmekten Kaçınma Yükümlülüğü
Avukat kural olarak üstlendiği işi sonuna kadar takip etmek ve vekil edenine bilgi vermek zorundadır. Ancak avukat-vekil eden ilişkisi, özel nitelikte bir güvene dayandığından, güvenin sarsılması durumunda gerek avukat bakımından herhangi bir sebep göstermeden vekâletten çekilmek, gerekse de vekil eden bakımından yine sebep göstermeden avukatı azletmek hakları mevcut bulunmaktadır.
Avukatın vekâletten çekilmesi, vekil edenin menfaatlerini bizzat korumasına veya bir başkasını vekil tayin etmesine olanak tanıyacak bir zamanda olmalıdır.
Belli bir işi takipten veya savunmadan kendi isteği ile çekilen avukatın bu işe ait vekâlet görevi, durumun vekil edenine tebliğinden itibaren on beş (15) gün süreyle devam eder.
Avukatın görülmekte olan bir davada vekâletten çekilmesi halinde, bu duruma ilişkin olarak ilgili mahkemeyi de bilgilendirmesi gerekir. Mahkemeye vekilin istifasının ulaşması ile birlikte vekilin vekâlet görevi son bulur. Artık mahkeme, o vekile karşı veya o vekille birlikte hiçbir usul işlemi yapamaz.
Avukatın Vekil Edenin Talepleri Dairesinde Vekâlet Görevini Yürütme Yükümlülüğü
Avukatın yürüttüğü mesleki faaliyette başarı ve masraf rizikosunu sonuçta vekil eden taşımaktadır. Bu yüzden, avukat, görevini vekil edenin haklı talepleri dairesinde yürütür.
Avukatın Vekil Eden Menfaatlerini Koruma ve Savunmada En Güvenilir Usulün İzlenmesi Yükümlülüğü
Avukatlık faaliyeti sürdürülürken, vekil edenin hakkına ulaşması için birçok hukuki yolun varlığıyla karşılaşılması çok sık rastlanılan bir durumdur. Böyle bir durumda avukat vekil edenin menfaatini koruma ve savunmada en güvenilir olan yolu izlemelidir.
Avukatın Vekil Edenine Yol Gösterme ve Tavsiyede Bulunma Yükümlülüğü
Avukat, hukuki uyuşmazlığın çözümünde ilk olarak olayın hukuki niteliğini tespit eder ve yapacağı hukuki yardımın türü ve yöntemini belirler. Avukatın mesleki faaliyetleri öncelikle vekil edeni aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesiyle başlar. Bunun ardından ise avukatın vekil edenine yol gösterme ve tavsiyede bulunma yükümlülüğü gelir. Bu yükümlülüğün dört alt gereği vardır:
- Dava Rizikosuna Dikkat Çekme Yükümlülüğü,
- Masraf Rizikosuna Dikkat Çekme Yükümlülüğü,
- Avukatın Yargısal Nitelikte Olmayan Faaliyetine İlişkin İstişare Yükümlülüğü,
- Sulh Olunması Sırasında Avukata Düşen Dikkat Çekme Yükümlülüğü.
Avukatın Üstlendiği Her İş İçin Dosya Tutma Yükümlülüğü
Avukatlık Kanunu’nun 52. maddesine göre, avukat üzerine aldığı her iş veya yazılı mütalaasına başvurulan her husus hakkında düzenli dosya tutmakla yükümlüdür. Dosya tutmayan avukat, bu yükümlülüğünü ihlal etmiş olur.
Av.K. m. 53’ e göre, avukat yaptığı görüşmelerden gerekli saydıklarını bir tutanakla tespit eder. Tutanağın alt tarafı görüşmede bulunanlar tarafından imzalanır.
Avukatın Elinde Bulundurduğu Dava Evrakı ile İlgili Yükümlülükleri
Avukatlık Kanunu’nun 39. maddesine göre avukat, avukatlık ücreti ve yapmış olduğu giderler kendisine ödenmedikçe, elinde bulunan evrakı geri vermekle yükümlü değildir. Bu hükümden aksi ile kanıt yolu yöntemiyle çıkarılacak sonuç,
ücreti ve yapmış olduğu giderler vekil edence ödendiğinde avukatın elinde bulundurduğu evrakı vekil edene iade etmekle yükümlü olduğudur.
Avukatın, ücret ve masraf alacağı ödeninceye kadar elde bulundurduğu evrakı iadeden kaçınma konusundaki hakkının, hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde, kötüye kullanılmaması gerekir.
Avukatın Evrakı Saklama Yükümlülüğü
Av.K. m. 39 gereğince avukat, kendisine tevdi olunan evrakı, vekâletin sona ermesinden itibaren üç yıl süre ile saklamakla yükümlüdür. Saklama yükümlülüğü, iade yükümlülüğünün güvence altına alınması amacından kaynaklanır. Aynı maddenin I. fıkrasının 2. cümlesi gereğince evrakın geri alınmasının vekil edene yazı ile bildirilmesi suretiyle, üç yıllık sürenin üç aya indirilmesi de mümkündür.
Avukatın Evrakın Vekil Edence İncelenmesine Katlanma Yükümlülüğü
Her somut olayda olayın özelliklerine göre yorumlanmak ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ihlal edilmemek kaydıyla, avukat vekil edenin gerekli evrakları inceleme yetkisine katlanmak zorundadır.
Avukatın Hesap Verme Yükümlülüğü
Avukatın hesap verme yükümlülüğü Avukatlık Meslek Kurallarının 43. maddesinde, “Vekil eden adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin vekil edene duyurulur ve verilir. Vekil eden ile ilgili bir hesap varsa, uygun sürelerde durum yazıyla bildirilir” hükmü ile düzenlenmiştir.
Geniş anlamda hesap verme yükümlülüğü, avukatın sadakat ve özen yükümlülüklerinin bir alt gereğidir. Hesap verme yükümlülüğü, vekâlet konusu işin görülmesini tamamlayıcı ve elde olan veya kalan şeylerin vekil edene iadesini sağlamak suretiyle de vekâlet ilişkisinin tasfiyesini de hazırlayıcı bir husustur.
Avukatın Sır Saklama Yükümlülüğü
Sır saklama yükümlülüğü, Avukatlık Kanunu’nun 36. maddesinde ve Meslek Kurallarının 37. maddesinde düzenlenmiştir. Bu yükümlülük, avukatın vekil edeniyle arasında kurulmuş bulunan ve karşılıklı sadakat gerektiren özel nitelikteki güven ilişkisine dayanır. Bu yükümlülük sayesinde, vekil eden kendisini temsil eden avukatına haklarını koruması konusunda tam bir güven duyar. Mahkemeye intikal eden her olayda tarafların tamamı, sisteme ve sistemin unsurlarına güvenmelidir.
Avukatlık Kanunu’na göre, avukatın meslek sırrı gereği tanıklıktan çekinmesinin söz konusu olduğu hallerde vekil edenin onay vermesi avukatı bu konuda bağlamaz, avukat vekil edenin bu konudaki rızasına rağmen tanıklık etmeyebilir.
Avukatın sır saklama yükümlülüğü, vekâlet görevi son bulduktan sonra da devam eder. Avukatın mesleğini icra ederken edindiği ve vekil eden açısından gizli kalması gereken, bir başka deyişle herkesçe bilinmeyen vekil edenin özel yaşam alanını ilgilendiren hususlar avukat açısından meslek sırrı teşkil eder. Meslek sırrından söz edebilmek için, sırrın öğrenilmesi ile mesleki faaliyet arasında bir nedensellik bağı bulunması gerekir.
Avukatın sır saklama yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi, vekil edenin maddi ve/veya manevi zarara uğramasına sebep olursa bu durum avukatın hukuki sorumluluğunu gerektirir.
Bu yüzden vekalet ilişkisi sebebiyle öğrenilen işletmeye özgü ticari bir husus veya vergiyle ilgili bir bilgi veya siyasi nitelikteki bir husus da avukat tarafndan gizli tutulmalıdır. Ancak, avukatın meslek sırrı ile bağlılıktan kurtulabilmesini sağlayan bazı haller bulunmaktadır. Bunlar;
Vekil edenin Rızası: Avukatlık Kanunu’nun 36.maddesinde de belirtildiği üzere, sırrın açıklanması konusunda vekil edeninin bir rızası varsa avukat sır saklama yükümlülüğünden kurtulmaktadır.
Iztırar Hali: Avukatın taammüden işlenen ağır suçlar konusunda bilgi sahibi olması halinde bunu açıklaması gerektiği savunulur. Ancak doktrinde bu görüşe karşıt görüşler de vardır.
Avukatın Özel Hukuka Dayanan Tazminat İstemi, Ceza Hukukuna Dayanan Yaptırım veya Meslek Hukukuna Özgü Disiplin Cezası Tehdidi Altında Bulunması Hali: Avukatın, özel hukuka ilişkin bir tazminat istemi, meslek hukukuna özgü bir disiplin cezası veya ceza hukukuna dair bir ceza tehdidi altında bulunduğu haller ile ücret konusundaki ihtilaflarda, mevcut maddi ve hukuki durum çerçevesinde kendi kişisel menfaatlerini koruma yetkisine sahip olduğu kabul edilmelidir. Bu gibi hallerde, vekil edenin avukatın sır saklamakla yükümlü olduğunda ısrar etmesi, hileli hareket sayılmalı ve avukat bu çerçevede sır saklama yükümlülüğünden kurtulmuş kabul edilebilmelidir.