Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 281 Suç Delillerini Yok Etme Gizleme Veya Değiştirme Suçu ve Cezası

TCK m 281 Suç Delillerini Yok Etme Gizleme Veya Değiştirme Suçu ve Cezası

MADDE 281.- (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir su­çun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.

  • Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  • İlişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilir.

281.maddede, 765 sayıh ETCK’nun 296.maddesinde yer alan eylemlerden bazı­ları yeni bir sistematik içinde düzenlenmiştir. Yeni düzenlemede cürüm-kabahat ayrımına yer verilmediğinden, eski metindeki ‘”cürüm” terimi yerine “suç” terimi kullanılmış, “yok etme, değiştirme, bozma” şeklindeki seçimlik hareketlere “silme ve gizleme” eylemleri de eklenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise yeni bir düzen­lemeye yer verilmiş ve suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hali cezayı ağırlatıcı bir sebep olarak kabul edilmiştir. Maddenin 1.fıkrasının son cümlesinde, kendi işlediği veya işleyişi iştirak ettiği suçla ilgili ola­rak bu fiilleri gerçekleştirenlere ceza verilemeyeceği (şahsi cezasızlık sebebi) öngö­rülmüş, maddenin üçüncü fıkrasında ise cezada indirim yapılmasını gerektiren bir etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. ETCK’nun 296/son maddesinde yer alan, suçun belli akrabalar (usul, füru, eş ve kardeş) lehine işlenmesi halinde ceza veril­meyeceğine ilişkin hükme yeni maddede yer verilmemiştir.

Suçla Korunan Hukuksal Değer

Bu suç tanımıyla, suçlarla etkin mücadele edilmesi, Devletin adli yargı fonksi­yonlarını etkisi ve zamanında yerine getirebilmesi için maddi gerçeğin araştırılması ve ortaya çıkarılması yönündeki ceza yargılaması hukukunun amacının gerçekleşti­rilmesi ön planda tutulmuştur. Suçla korunmak istenilen hukuksal yarar, ceza ada­letinin sağlanması ve adliyenin korunmasıdır.

Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğin araştırılması ve bu suretle adil bir yargıya varılmasıdır. Maddi gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması; suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsiyetinin tekamülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Yargı kararlarının gerçeğe uygunluğu, hukuk devletinin ve adil yargı­lanma hakkının vazgeçilmez şartıdır. Yargı kararları, gerçeğe uygunluğu ölçüsünde kamu vicdanında kabul görür ve otorite sağlar. Bir yargılama faaliyeti sırasında sunulan ve başvurulan delillerin ve hangi sıfatla olursa olsun verilen bilgilerin ger­çeğe uygun olması gerekir. Bu bakımdan, işlenmiş olan bir suçla ilgili delil ve eser­lerin yok edilmesi, değiştirilmesi veya gizlenmesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılma­sın ve sonuçta ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir.

Suçun Konusu

Bu suçun maddi konusunu daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserleri oluşturmaktadır. Delil, ceza muhakemesi makamlarının görevlerini yaparken işlen­miş olan bir suçla ilgili olarak maddi gerçeğe ulaşmak, diğer bir deyişle maddi mese­leyle ilgili belli bir iddia veya savunmanın gerçeğe uygun olup olmadığını çözümle­mek için kullandıkları ispat vasıtalarıdır. Serbest delil, vicdani kanaat sistemini be­nimseyen ceza muhakemesi hukukumuzda gerçeğe uygun olanı gösterecek her şey delil olabilir. Ancak bu da sınırsız değildir. Ceza Muhakemesi Hukuku delil olabile­cek şeylerde şu özellikleri aramaktadır; Buna göre deliller; gerçekçi, akılcı (rasyonel) olayı, temsil edici (maksada elverişli), ispat bakımından önemli, müşterek olmalı ve hukuka aykırı olmamalıdır. Eser ise, delilin bir çeşidi (dolayısı ile delil) olan, belirti (emare) olarak da adlandırılan yargı makamlarınca dava konusu olayı belirlemede ispat vasıtası olarak yararlanılan ve kullanılan, gerçek (realite) dediğimiz dış dünya­da varlığı olan bir olaydır. Olay yerinde bulunan parmak izi, otomobilin bıraktığı fren izi bu anlamda birer belirtidir. Bir suçtan elde edilmiş olan eşyayı da suçun eser ve delili olarak kabul etmek gerekir. Bu itibarla, 281.maddede tanımlanan suç, önce­den işlenmiş bir suçun varlığını gerekli kılmaktadır. Bir kabahatin veya disiplin ce­zasını gerektiren eylemin delil ve eserleri bu suçun konusunu oluşturmazlar.

Suçun Faili

Bu suçun faili, herhangi bir kimse olabilir. Bu suçun müdafi tarafından da iş­lenmesi mümkündür. Bir suçun delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme fiilleri savunma hakkı kapsamında mütalaa edilemeyeceğinden, müdafiinin böyle bir ey­lemi savunma dokunulmazlığı kapsamına girmez. Bu suçun, kamu görevlisi tara­fından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi cezayı artırıcı neden olarak kabul edil­miştir. Asıl suçun faili veya şerikinin suçun delillerini yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi, işledikleri suçtan yarar sağlama ve suçun sonucunu elde etmeye yöne­lik doğal hareketler olduğundan bunlar hakkında şahsi cezasızlık sebebi kabul edilmiştir. Asıl suçun mağduru da bu suçun faili olabilir.

Suçun Maddi Unsuru

Suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler, bir suçun delillerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulmasından ibarettir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, önceden işlenmiş bir suçun varlığı ve failin gerçeğin meydana çıkarılmasını engellemek amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu seçimlik hareketlerden birinin gerçekleşmesi suçun oluşumu için yeterlidir. Birden fazla seçimlik hareketin yapılmış olması halinde de ortada tek suç vardır. Örneğin, suçta kullanılan suç aletinin saklanması, atışa elverişli olan bir tabancanın iğnesinin kırı­larak atışa elverişli olan bir tabancanın iğnesinin kırılarak atışa elverişli olmadığı izleniminin verilmesi, olay yerindeki parmak izi, kan lekesi gibi maddi delillerin silinerek yok edilmesi, trafik kazasına karışan araçların yer ve konumlarının değişti­rilmesi, fren izlerinin silinmesi, suç aletinin olaydan sonra bulunduğu yerden alınıp denize atılması, suç failinin kanlı giysilerinin sobaya atılarak yakılması durumla­rında 281.maddeye uyan suç oluşacaktır. Gizleme fiilinin geçici veya uzun süreli olması önemli değildir.

Suçun Manevi Unsuru

281.maddede tanımlanan suç, kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun kanuni tanı­mına göre, suçun oluşabilmesi için, failin gerçeğin meydana çıkarılmasını engelle­mek amacıyla hareket etmesi gerektiğinden failde genel kastın yanı sıra böyle bir özel kastın bulunması da gereklidir. Özel kastın varlığı halinde failin bu suçu hangi saikle (örneğin elde ettiği bir menfaat karşılığı, arkadaşlık, saygı, sevgi nedeniyle) işlemiş olduğu önem taşımaz. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.

Ağırlatıcı Neden

Maddenin 2.fıkrası hükmüne göre, bu suçun kamu görevli­si tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde verilecek ceza yarı ora­nında artırılacaktır.

Ceza kanunlarının uygulanmasında kimlerin kamu görevlisi sayılacağı YTCK’nun 6/1-c bendinde açıklanmıştır. Buna göre, “kamu görevlisi” deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla katılan kişi anlaşılır. Göreviyle bağlantılı olarak işlenmesinden maksat, kamu görevlisinin 281.maddede öngörülen seçimlik hareketleri gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla görevini yaptığı sırada ve göreve ilişkin olarak işlemesidir. Bu durumda kamu gö­revlisinin eylemi genel nitelikteki görevi kötüye kullanma (257.md.) suçunu değil, özel nitelikteki 281.maddeye yan suçu oluşacaktır.

Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Etkin Pişmanlık Hali

Maddenin üçüncü fıkrasında cezada indirimi gerektiren bir etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, ilişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizle­nen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında 281.maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilecektir. Hüküm verilmeden önceki zaman sürecinin, ilk derecede mahkemesince ilk defa hüküm verilmeden önceki yargılama safhası olarak anlaşılması gerekir. Hüküm verildikten sonra veya bozma kararından sonraki aşamada etkin pişmanlık gösteren fail bu indirimden yararla­namaz. Sadece “gizlenen” delillerin mahkemeye teslim edilmesi halinde bu etkin pişmanlık hükmü uygulanabilir. Yok edilen delillerin esasen teslimi mümkün ol­madığından, bozulan ya da değiştirilen delillerin ise verilmesi halinde maddi ger­çeğin meydana çıkarılmasına katkı sağlaması söz konusu olamayacağından sadece gizlenen delillerin teslim edilmesi etkin pişmanlığın kapsamına alınmıştır. Gizlenen delillerin “mahkemeye” teslim edilmesi gerekir. Ancak, mahkemeye verilmek üzere kovuşturma makamlarına (C.sav-cısına veya adli kolluğa) ya da bu delili sağlıklı olarak mahkemeye gönderebilecek bir kamu makamına (valiliğe, kaymakamlığa, konsolosluğa) teslim edilmesi hallerinde de failin bu etkin pişmanlık hükmünden yararlandırılması gerektiği kanısındayız.

Şahsi Cezasızlık Nedeni

Maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde bir şah­si cezasızlık nedenine yer verilmiştir. Buna göre, kişiye kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçun delillerini yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi dolayısıyla ayrıca ceza verilmez. Burada “işlediği veya işlenişine iştirak ettiği” ifadesi kullanıl­dığından, bu şahsi cezasızlık nedeninden ya da yardım eden konumunda bulunan­ların tümü yararlanabilecektir. Bu şahsi cezasızlık nedeni, Anayasa’nın 38/5. mad­desindeki “hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir be­yanda bulunmaya veya bu yolda bir delil göstermeye zorlanamaz” hükmüne para­lel bir düzenlemedir.

Şalisi cezasızlık sebebinin bulunduğu durumlarda işlenen fiil suç ve dolayısıyla haksızlık oluşturma özelliğini muhafaza etmektedir. Ancak, kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu cihetine gidilmemektedir. Ancak bu cezalandırılmama da, sadece şahsi sebep kendisinde bulunan fail bakımından geçerlidir. Bu itibarla suçun iştirak halinde işlenmiş olduğu durumda, şalisi cezasızlık sebebi diğer şeriklere sirayet etmez. Diğer taraftan, şahsi cezasızlık sebeplerinin objektif varlığı yeterli olup, fail tarafından bilinmesi gerekmediği gibi, mevcut olup olmadığı konusunda­ki yanılma (hata) da önemsizdir. Şalisi cezasızlık sebebinin varlığı halinde, soruş­turma aşamasında Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiğine dair yeterli delil bulun­masına rağmen CMK’nun 171.maddesi hükmü uyarınca kamu davasını açmayabi­lir. Cumhuriyet savcısı takdir hakkını dava açmamak yönünde kullandığında ko­vuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. CMK’nun 173/5.fıkrası uyarınca, Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hallerde bu karara itiraz edilmesi mümkün değildir. Yargılama aşama­sında ise, şahsi cezasızlık sebebinin varlığı alinde mahkeme CMK’nun 223/4.fıkrası uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilecektir.

Teşebbüs

İcra hareketlerinin kısımlara bölünebildiği durumlarda suça teşeb­büs mümkündür.

İştirak

Bu suç iştirak bakımından özellik arzetmez. Bu nedenle suça iştirakin her hali (fail, azmettiren, yardım eden) mümkündür.

İçtima

Özel bir içtima kuralı getirilmediğinden, suçların içtimaına ilişkin hu­suslarda genel hükümler (42-44.md.) uygulanır. Kamu görevlisinin göreviyle bağ­lantılı olarak bu suçu bir menfaat karşılığı işlemesi halinde, hem 281.maddedeki suçtan ve hem de rüşvet alma suçundan dolayı gerçek içtima kurallarına göre ceza­landırılması gerekir. Keza fail bir suçun maddi eser ve delillerini değiştirerek bir başkasına iftirada bulunduğu taktirde ayrıca YTCK’nun 267/2.maddesi uyarınca da cezalandırılması gerekir.

Kovuşturma

Bu suçun soruşturma ve kovuşturması C.savcılığınca re’sen ya­pılır. Ancak, suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, soruşturmada 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargı­lanması Hakkında Kanun hükümlerinin gözetilmesi gerekir. Eğer kamu görevlisi adil kolluk görevlisi sıfatını taşıyorsa bu durumda CMK’nun 161/5.maddesi uyarın­ca soruşturma C.savcısı tarafından genel hükümlere göre yapılır.

Görevli Mahkeme

5235 sayılı Kanunun 11.maddesi gereğince bu suç dolayı­sıyla açılan davalara bakma görevi asliye ceza mahkemesine aittir.

Suçun Yaptırımı

Altı aydan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Maddenin 3.fıkrasmdaki etkin pişmanlık halinde ise verile­cek cezanın beşte dördü (4/5’i) indirilecektir.

Dava Zamanaşımı

Maddenin l.fıkrasının uygulandığı durumlarda 66/1-e bendi uyarınca suçun dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Ancak maddenin 2.fıkrasında yer alan nitelikli halin uygulanması durumunda 66/3.fıkra yollamasıyla aynı maddenin 1-d bendi uyarınca dava zamanaşımı süresi onbeş yıldır.