TCK m 277 Yargı Görevi Yapanı Etkileme Suçunun Cezası
MADDE 277.- (1) Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanlarm, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.
277.madde hükmü ile 765 sayılı ETCK’nun 232.maddesinde yer alan suç tipi yeni terim ve tamamlamalarla yeniden düzenlenmiştir. Yeni düzenlemede eski madde metninden farklı olarak bu suçun sadece hakimlere karşı değil bunlara ilaveten “Cumhuriyet savcısı ve avukatlarf’da kapsayan “yargı görevi yapanlara karşı” işlenebileceği kabul edilerek suçun uygulama alanı genişletilmiş; eski metinde “…sahabet veya garaz ve menfaate müsteniden” şeklinde ifade edilen suçun Saikle- rine yer verilmemiş; eski metinde etkilemenin davanın taraflarından biri hakkında yapılması öngörülmesine karşın yeni metinde davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanlarm, mağdurların leh veya aleyhinde yapılabileceği ve bu suça teşebbüs halinin de suçun tamamlanmış cezası ile cezalandırılacağı kabul edilmiştir. Diğer yandan, ETCK’nun 232/2.fıkrasmda yer alan “bu müdahale üzerine davanın haksız şekilde sonuçlanması” halinde cezanın artırılmasına ilişkin hüküm yeni düzenlemede yer verilmemiş, eski metindeki suçun seçimlik hareketlerine yeni metinde “her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs” olarak ifade edilen serbest hareketler dahil edilmiştir.
Suçla Korunan Hukuksal Değer
Bu suç tanımıyla korunan hukuksal yarar, hukuk ve ceza davalarında yargılamanın adil bir şekilde yapılmasının ve adalete olan güven duygusunun devamının sağlanması ve adliyenin her türlü dış müdahalelerden korunmasıdır.
AİHS’nin 6/l.fıkrası uyarınca, herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul süre içerisinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir. AİHM bir mahkemenin bağımsız olup olmadığını incelerken, üyelerinin atama ve görevden alma usulüne, görev süresine, üyelere emir verme yetkisine sahip bir makam bulunup bulunmadığına, üyelerin her türlü etkiden korunmasını sağlayacak önlemlerin alınıp ahlamadığına, genel olarak bağımsız bir görünüm verip vermediğine bakmaktadır. AİHM, tarafsızlık kavramını ise, sübjektif ve objektif olmak üzere iki açıdan ele almaktadır. Sübjektif tarafsızlık, kişisel tarafsızlığı, yargılama yaparken yan tutmamasını, taraflara karşı objektif olmasını ve kişiliğinden sıyrılmasını ifade etmektedir. Objektif tarafsızlık ise, mahkemenin kurum olarak kişide bıraktığı izlenim yani hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünüme sahip bulunması olarak tanımlanmaktadır.
Anayasanın “mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138.maddesinde; “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükmü ile Hukuk Devletinin en önemli unsurlarından biri olan “yargı bağımsızlığı” ilkesi vurgulanmıştır. Vatandaşların devlete karşı güven beslemeleri ve kendi kişiliklerini korkusuzca geliştirebilmeleri, ancak hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti sistemi içinde mümkündür.
Suçun Konusu
Bu suçun maddi konusu, yargı görevi yapan kişilerdir. Suç, herhangi bir yargı görevi yapana karşı işlenebilir. YTCK’nun 6/1-d bendindeki tanıma göre “yargı görevi yapan” deyiminden; yüksek mahkemeler ve adli, idari ve askeri mahkemeler üye ve hakimleri ile, Cumhuriyet savcısı ve avukatlar anlaşılır.
Suçun Faili
Bu suçun faili, herhangi bir kimse olabilir. Failin sıfatı, makamı, kamu görevlisi ya da sivil bir vatandaş olması önem taşımaz.
Suçun Maddi Unsuru
Bu suçun maddi unsuru, bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde yargı görevi yapanlara emir vermek veya baskı yapmak veya nüfuz icra etmek veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etmektir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde faile daha az ceza verilmesi öngörülmüştür. Burada iltimastan maksat, hatıra binaen ricada bulunmaktır. Başka bir ifadeyle iltimas, yargı görevi yapanlar nezdinde söz sahibi olduğuna inanarak davada taraf veya süje konumundakilerden birini tutmasını istemektir.
Suç, emir verme, baskı yapma, nüfuz icra etme veya hukuka aykırı olarak etki yapmaya girişme biçimindeki seçimlik hareketlerden birinin işlenmesiyle oluşur. Bu hareketlerin sonucunda mahkemenin etkilenip etkilenmemesi ve suç tanımında sayılan davanın süjelerinden birinin leh ve aleyhine hüküm verilip verilmemesi suçun oluşumu bakımından önem taşımaz. Bu suç bir “zarar suçu” olmayıp “soyut tehlike suçu”dur. Yargı görevi yapanların fiilden etkilenme tehlikesinin (olasılığının) varlığı suçun oluşumu için yeterlidir. Emir vermek, yargı görevi yapanlardan davada bir yargılama işleminin yapılmasını veya yapılmamasını adeta astlık-üstlük ilişkisi içerisinde istemektir. Baskı yapmak, yargı görevi yapanlar üzerinde ilişkileri bakımından tasarruf yetkisini haiz kimsenin manen zorlaması, hükmetmesi anlamına gelir. Burada failin tasarruf kudretini yargı görevi yapan aleyhine kullanacağı korkusunu doğuracak harekette bulunması yeterlidir. Nüfuz icra etmek ise, failin bulunduğu memuriyetin unvanı, yasama ve yürütme veya siyasal görevin gücü ve etkinliği veya yakınlık ve dostluk gibi yargı görevi yapanlar nezdinde sözü geçer olduğu kanaatiyle hareketi ifade eder. Yasa koyucu bu seçimlik hareketleri örnek- seme metoduyla saydıktan sonra yargı görevi yapanların başkaca hukuka aykırı hareketlerle de etkilenmeye teşebbüs edilebileceğini gözeterek “her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs” etmeyi de suçun oluşması için yeterli saymıştır. Yargı görevi yapanlar üzerinde doğrudan etki yapmaya elverişli her türlü hukuka aykırı (örneğin, tehdit, şantaj, cebir gibi) hareket bu suçu oluşturacaktır. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunda (277.md.) alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak suretiyle soruşturma veya kovuşturmada hakim veya savcıyı dolaylı olarak etkilemeye teşebbüs edilmesi söz konusu olmasına karşın, 288.maddede yargı görevi yapanları doğrudan etkilemeye teşebbüs edilmesi söz konusu olup aleniyet aranmamıştır.
Suçun Manevi Unsuru
Bu suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için failin genel ve doğrudan kastla hareket etmesi gerekli ve yeterlidir. Ayrıca özel kast aranmaz. Suçun olası kastla veya taksirle işlenmesi mümkün değildir.
Suça Etki Eden Nedenler
Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde faile suçun temel şekline nazaran daha az ceza verilmesi öngörülmüştür. Zira iltimas, diğer seçimlik hareketlere bakıldığında etkilemenin en hafif şeklidir. Bu durumda fail isteğini nezaketle ve hatıra binaen, sözünün dinleneceği inancıyla, hukuka aykırı bir davranış sergilemeden ricada bulunarak iletmektedir.
Bu suçla ilgili olarak cezanın artırılmasını gerektiren özel bir sebep öngörülmemiştir.
Teşebbüs
Bu suçun soyut bir tehlike suçu niteliğinde bulunması nedeniyle yargı görevi yapanların fiilden etkilenerek istenilen biçimde davranması, işlem yapması yani fiilden zararlı bir neticenin doğması aranmadığından ve eylemin etkileme tehlikesini doğurma olasılığı suçun oluşumu için yeterli sayıldığından, bu suça teşebbüs mümkün değildir. Zira, yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçu, emrin verildiği, baskı yapıldığı veya nüfuz icra edildiği veya hukuka aykırı herhangi bir suretle etki yapılmasına girişildiği yada iltimas derecesinde bir davranış sergilendiği anda tamamlanmaktadır.
İştirak
Bu suç iştirak bakımından özellik arzetmez. Bu nedenle suç müşterek fail, azmettiren veya yardım eden düzeyinde iştirak mümkündür.
İçtima
Özel bir içtima kuralı getirilmediğinden suçların içtimai hususunda genel hükümler (42-44.md.) uygulanacaktır. Bu suçun zincirleme suç biçiminde işlenmesi mümkündür. Bu suçun işlenmesi sırasında eylemin başka suçları da oluşturması (örneğin, tehdit, şantaj gibi) mümkündür. Bu durumda farklı neviden fikri içtima kuralı (44.md.) uyarınca failin en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılması gerekir. Yargı görevi yapanları etkilemeye teşebbüs fiili sonunda failin istediği zararlı sonuç elde edilmişse, bu durumda somut olayın özelliklerine göre failin 277.maddenin yanı sıra işlenen fiilin oluşturduğu suçtan dolayı da iştirak hükümleri çerçevesinde cezalandırılması gerekir. Kuşkusuz etki altında kalarak işlem yapan, karar veren yargı görevi yapanları eylemleri de görevi kötüye kullanma veya başka nitelikli suçları oluşturacaktır.
Kovuşturma
Bu suçun soruşturma ve kovuşturması C .Savcılığınca genel hükümlere göre re’sen yapılır. Fail bir kamu görevlisi olsa bile bu suçun görevle ilgisi bulunmadığından 4483 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz.
Görevli Mahkeme
5235 sayılı Kanunun 10. ve ll.maddeleri uyarınca, bu suçun 277/l.fıkranın ilk cümlesinde sayılan hareketlerle işlenmesi halinde görevli mahkeme asliye ceza mahkemesi, suçun 277/l.fıkranın son cümlesinde yer alan “iltimas derecesini geçmeyen” etkilemeye teşebbüs biçiminde işlenmesi halinde ise görevli mahkeme sulh ceza mahkemesidir.
Suçun Yaptırımı
277/1-l.cümlede yer alan suçun yaptırımı iki yıldan dört yıla kadar, l.fıkranın son cümlesindeki suçun yaptırımı ise altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıdır.
Dava Zamanaşımı
YTCK’nun 66/1-e bendi uyarınca bu suçların dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.