Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Kamu alacaklarının cebren tahsili nasıl yapılır?

Kamu alacaklarının cebren tahsili nasıl yapılır?

Vadesinde ödenmeyen kamu alacağı için ödeme emri çıkarılmaktadır. Yazılı şekle tabi olan ödeme emrinde, borcun yedi gün içinde ödenmesi veya mal bildiriminde bulunulması gerektiği bildirilir. Öde­me emrinde borcun asıl ve ikincil borçların mahi­yeti ve miktarı, nereye ödeneceği belirtilir. Borç 15 gün içinde ödenmez ya da ödeme emrine karşı dava açılmazsa veya borçlu dava açıp davayı kaybederse alacağın cebren tahsili yoluna gidilir. Kanun, borç­lunun mal bildiriminde bulunmasını sağlamak için üç ayı geçmemek üzere mal bildiriminde bulunması amacına yönelik zorlama amaçlı hapis uygulanma­sı hükmüne yer vermektedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 55/1-2). Ancak borçlunun mal bildiriminde bulunup bulunmama­sı cebri icranın uygulanmasının seyrini değiştirmez. Eğer borçlu teminat göstermişse borç 15 gün içinde ödenmediği takdirde, teminat paraya çevrilir; kefalet söz konusu ise kefil takip edilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 9-12-56-57). Te­minata bağlanan alacakların vadesinde ödenmemesi durumunda ödeme emrinin gönderilmesine gerek yoktur. Borcun 15 gün içinde ödenmesi, aksi hâlde teminatın paraya çevrileceği hususu borçluya bir yazı ile bildirilir. Gönderilen bu yazı, ödeme emri hük­mündedir. Cebren tahsil usulünün bir başka çeşidi ise haciz ve paraya çevirmedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 62-99). Bunla­rın yanında bir de iflas yoluyla takip vardır. Kamu alacağının iflas yoluyla takibi İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilir (Amme Ala­caklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 100).

Ödeme Emri

Kamu borçlusunun vadesinde kamu borcunu kendi iradesiyle ödememesi hâlinde, kamu alaca­ğı hukuki cebre dayanılarak tahsil edilmektedir. Kamu borcunu vadesinde ödemeyenlere, onbeş gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiri­minde bulunmaları gereği “ödeme emri” ile teb­liğ edilmektedir. Ödeme emrinde borcun asıl ve ikincil alacakların mahiyeti ve miktarları, nereye ödeneceği, süresinde ödenmediği veya mal bildi­riminde bulunulmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere zorlama amaçlı hapis cezasına hükmedileceği, gerçeğe aykırı bildirimde bulunulduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı yazılır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkın­da Kanun md 55).

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen kamu borç­lusu mal bildiriminde bulunmaktan kaçınabilir. Kamu icra hukukunda, süresinde mal bildirimin­de bulunmayanların üç aya kadar hapse zorlana­cağının kamu borçlusuna ikaz amaçlı bildirilmesi gerekmektedir. Borçlunun borcunu karşılayacak kadar mal bildiriminde bulunması yeterlidir. Borç­lunun eksik veya borcundan daha az bildirimde bulunması hâlinde de hapisle zorlama gündeme gelebilmektedir. Buradaki hapis, borca karşılık ve­rilen bir hürriyeti bağlayıcı ceza değil, sadece borç­lunun mal bildiriminde bulunmasına yönelik bir zorlamadır. Nitekim kişi hapis yatmakla borcunu ödemiş olmamaktadır.

Kendine ödeme emri tebliğ olunan kişi, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da bor­cun zamanaşımına uğradığı gerekçeleri ile tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi mahkeme­sinde dava açabilmektedir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 58). Maddeden açıkça anlaşılabileceği gibi ödeme emrine karşı açı­lacak davaların İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda belirtilen nedenler yanında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da belirtilen üç ne­dene de dayanabilir. Bu nedenler;

  1. Borcun olmaması (veya ödenmiş olması),
  2. Borcun kısmen ödenmiş olması,
  • Borcun zaman aşımına uğramış olmasıdır.

Ödeme emrine karşı açılan davalar İdari Yargı­lama Usulü Kanunu hükümlerine göre çözümlenir. Ancak davanın açılma safhasında ve dava neden­lerinin belirlenmesinde Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri de uygulan­maktadır. Bu açıklamayla ödeme emrine karşı dava açılma süresinin belirlenmesi tartışmasına da son vermiş olunmaktadır. Buna göre dava açılma süresi olarak İYUK’ de olduğu gibi 30 gün değil Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’ de düzenlenmiş olan onbeş günlük özel dava açma sü­resi dikkate alınacaktır.

Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi gerek­mektedir, aksi hâlde itiraz edilmiş sayılmaz. Vergi mahkemeleri bu itirazları en geç yedi gün içinde karara bağlamak zorundadır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 58/2-4). Öde­me emrine karşı açılan dava, kendiliğinden yürüt­menin durması sonucunu doğurmadığından tahsil işlemlerine devam edilmesini engellemez. Ancak davacı yargı organından yürütmeyi durdurma tale­binde bulunabilir. Yargı organının bu talebi kabu­lüyle birlikte yürütme durmaktadır.

İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan kamu borçlusundan, hakkındaki itirazın reddolun- duğu miktardaki kamu alacağı %10 zamla tahsil edilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 58/5).

Haciz

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen kamu borç­lusu onbeş gün içerisinde mal bildiriminde bulu­narak borcunu ödememişse bildirdiği mallarından, mal bildiriminde bulunmamışsa tahsil dairesinin tespit ettiği mallarından borcuna yetecek kada­rı haczedilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 62). Haciz işlemleri, tahsil dairesince düzenlenen ve alacaklı kamu idaresi­nin, vergi dairesi başkanı yoksa mahallin en büyük memuru veya görevlendireceği memur tarafından tasdik edilen haciz belgesine dayanılarak yapılır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Ka­nun md 64).

H Haciz, vergi borcunu ödemeyen vergi mü­kellefinin, haczedilebilir taşınır ve taşınmaz malların, alacak veya hakların vergi borcu­na yetecek miktarının kamu gücü kullanıl­mak suretiyle alınıp paraya çevrilmesidir.

Haciz şu unsurlardan oluşur:

  1. Haciz, vergi borcunu usulüne uygun olarak ödemeyen vergi mükellefinin malları üzeri­ne uygulanır.
  2. Haczedilecek mal, mükellef tarafından beyan edilen mallar olabileceği gibi, idare tarafından tespit edilen mallar da olabilir. Mükellefin beyan ettiği mallar kendi men­faatine en uygun olan mallardır.
  • Haczedilecek mallar mükellefin mülkiye­tinde olan taşınır veya taşınmaz mal olabi­leceği gibi, hak veya üçüncü kişilerde bulu­nan mallar da olabilir.
  1. Haczedilecek mal miktarı, vergi borcunu karşılamaya yetecek kadar olmalıdır. Vergi borcundan fazla malın haczedilmesi, mü­kellefin zarar görmesine neden olacağı için kanuni değildir.
  2. Haczedilecek mallar kamu gücü kullanıl­mak suretiyle alınabilir. Vergi borçlusunun, haczedilecek mallar konusunda bir direnme göstermemesi gerekir. Direnmiş olsa bile, güvenlik güçleri aracılığı ile zor kullanılarak haciz uygulanacaktır.

Haciz belgesini alan icra memuru bildirilen ad­rese gider ve haciz tutanağı tutarak işe başlar. Borç­lu, elinde bulunan bir malı üçüncü şahsın mülkü veya rehini olarak gösterdiği veya üçüncü bir kişi tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, haczi yapan memur bunu haciz kayıtlarına geçirir. Bu durum, eğer iddia borçlu tarafından yapılmışsa üçüncü kişiye, üçüncü kişi tarafından yapılmışsa borçluya bildiri­lir. Tahsil dairesi, haciz kaydını aldığı tarihten itiba­ren yedi gün içinde iddiayı reddetmediği takdirde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır (Amme Ala­caklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 66).

Haczedilen mal borçlunun elinde olmayıp da o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia eden üçüncü bir kişi elinde ise durum, haczi yapan memur tarafından haciz kayıtlarına geçirilir. Ma­lın borçluya ait olduğu iddiasında bulunan tahsil dairesi durumu kamu idaresine bildirir. Alacaklı kamu idaresi bildirme tarihinden itibaren on beş gün içinde dava açmadığı takdirde istihkak iddiası kabul edilmiş sayılır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 67).

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkın­da Kanun’un 70’inci maddesi haczedilemeyecek malların neler olduğunu 13 bent hâlinde belirt­miştir. Bu hüküm, özellikle sosyal düşüncelerle borçlunun ve ailesinin asgari yaşama şartlarının korunması amacı çerçevesinde, haczedilemeyecek malları belirtmektedir.

Haczedilen her türlü mallar satılarak paraya çevrilir. Satıştan elde edilen bedelden, takip masraf­ları ve takip edilen kamu alacağı düşüldükten sonra geriye kalan kısmı borçlunun ödeme zamanı gelmiş borçlarına mahsup edilir. Artanı, hacze iştirak et­miş başka daire yoksa borçluya verilir, hacze iştirak etmiş başka daire varsa artan kısımdan evvela bu dairelerin alacakları ayrıldıktan sonra, arta kalan borçluya verilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 74).

Yapılan takip sonucunda, borçlunun haczedi- lebilir malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde, borçlu aciz hâlinde sayılmaktadır. Takip aşamaları ve bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz du­rumu tespit edilir. Aciz hâlindeki borçlu hakkında teminat ve faiz aranmaksızın tecil hükümleri uygu­lanır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 75-76).

Haczedilen mallar açık artırma yöntemiyle sa­tılır. Her tahsil dairesinin belirlediği günde satılır. Bozulacak ve değer kaybedecek mallar pazarlık usulüyle de satılabilir. İhalenin ilk artırma oturu­munda malların tahmin edilen bedellerinin en az %75 i teklif edilmesi gerekir. Yeterli teklif olmama­sı hâlinde ikinci artırmada bu şart aranmaz. Mallar satıldıktan sonra vergi alacağı tahsil edilir. Artan değer varsa bu da borçluya iade edilir.

İflas

Alacaklı kamu idaresi, kamu alacağının tahsili için İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde, tacir olan kamu borçlusunun iflasını isteyebilir. İf­las, ticari işlemlerinin yapıldığı yerdeki icra daire­sine müracaat edilir. Ödeme emri tebliğ edilir ve borç ödenmemiş ise ticaret mahkemesinde iflas da­vası açılabilir. İflas eden borçlunun, kamu borçları­nın iflas masasına yazılmasını sağlamak üzere iflas idaresi, hakkında iflas açılan kimseleri bulunduğu yerdeki kamu idarelerine zamanında bildirmek zo­rundadır (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hak­kında Kanun md 100). Verginin tahsilinde doğru­dan iflas yoluna gidilmemektedir. Çünkü iflas vergi mükellefi için ağır sonuçlar doğurmaktadır. Ancak özel alacaklılar iflas yoluna gitmişse kamu alacakla­rı da iflas masasına kaydedilir.

İflas, tacir olan vergi borçlusunun ödeme I emrine rağmen borçlarını ödememesi duru­munda gidilen bütüncül takip yöntemidir.

Konkordato

Konkordato, elinde olmayan sebeplerle işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müesse­sedir. Buna göre iflas anlaşması, borçlunun alacak­lılarının çoğunluğu ve alacakların en az 2/3’ üne sahip alacaklıların onayı ile (İcra ve İflas Kanunu md 297/1) yaptığı ve icra mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eden bir anlaşmadır. Bununla imti­yazsız alacaklılar borçluya karşı alacaklarının belirli bir yüzdesinden feragat ederler ve borçlu, borçları­nın konkordatoda kabul edilen kısmını (yüzdesini) ödemekle borçlarının tamamından kurtulur.

Konkordato hükümlerinden yararlanmak iste­yen herhangi bir borçlu, icra mahkemesine başvu­rur (İcra ve İflas Kanunu md 285). Borçlu dilekçe­sinde, konkordato projesini bildirir ve ayrıntılı bir bilançosunu da verir.

Konkordatonun icra mahkemesi tarafından tas­diki için şu şartların bulunması gereklidir.

  1. Borçlu dürüst olmalıdır.
  2. Asgari yüzde elli ödeme taahhüdünde bu­lunmalıdır.
  • Teklif edilen ödeme, borçlunun malvarlığı ile orantılı olmalıdır.
  1. Konkordato alacaklıların üçte iki çoğunlu­ğuyla kabul edilmiş olmalıdır.
  2. Borçlu, konkordatonun tasdik edilmesi hâlinde alacak­lılara ödeyeceği miktar için yeterli miktarda teminat vermelidir.
  3. Yargılama harç ve masraflarını depo etmelidir.

İcra mahkemesi, yukarıda sayılan şartların mevcut olduğu kanısına varırsa konkordatonun tasdikine karar verir.

Konkordato tasdik edilse bile kamu alacakları için bağla­yıcı değildir. Bu itibarla kamu alacakları, konkordatoya bağlı olmaksızın takip edilebilir (Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun md 101).