Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

İlk Derece Adli Yargı Ceza Mahkemelerinin Madde İtibarıyla Yetkisi (Görev Alanı)

İlk Derece Adli Yargı Ceza Mahkemelerinin Madde İtibarıyla Yetkisi (Görev Alanı)

Genel Olarak

Mahkemenin madde itibarıyla yetkisi yani Yasa’nın ifadesiyle görevi, hangi mahkemenin hangi suçları yargılayacağı ile ilgilidir. Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir (CMK m.3/1). Ceza mahkemelerinin madde itibarıyla yetkisi yani görev alanı da Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hak­kında Kanunla belirlenmiştir (5235 sayılı Teşkilat K. m.10-12).

Ağır ceza mahkemesinin madde itibarıyla yetkisi (görevi), Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yağma (m.148), irtikâp (m.250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m.204/2), nitelikli dolandırıcılık (m.158), hileli iflas (m.161) suçları, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmaktır. Anayasa Mahke­mesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır (5235 sayılı Teşkilat K. m.12).

Asliye ceza mahkemesinin madde itibarıyla yetkisi (görevi), kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza hâkimliği ve ağır ceza mahkemelerinin gö­revleri dışında kalan dava ve işlere bakmaktır (5235 sayılı Teşkilat K. m.11). Tarihî süreç izlendiğinde ağır ceza mahkemelerinin asliye ceza mahkemelerinin çok hâkimli dairesi olduğu görülür. Bu nedenle asliye ceza mahkemeleri asıl mahkemelerdir ve ağır ceza mahkemeleri ile aralarında derece farkı yoktur. Ancak yargıladıkları uyuşmazlıkların niteliklerinin farklı olmasından yani ağır ceza mahkemelerinde ağır nitelikte suçların ele alınmasından dolayı ağır ceza mahkemeleri ile asliye ceza mahkemeleri arasında derece farkı oluşmuş ve bu durum alt-üst derece şeklinde Kanun’a da yansımıştır (CMK m.6).

Bir suçun hangi mahkemede yargılanacağı belirlenirken faile isnat edilen suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulur. Suça ilişkin ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler dikkate alınmaz (5235 sayılı Teşkilat K. m.14). Bu husus nitelikli hâllerin su­çun basit şeklinin cezasına oransal olarak etki ettirildiği hâller için geçerlidir. Ancak belirtelim ki suçun ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenleri içeren şekli için bağımsız bir ceza gösterilmiş ise bu hâlde yetkili (görevli) mahkeme suçun nitelikli hâline göre belirlenmelidir.

Üst dereceli mahkemeler, bu mahkemelerde tecrübeli hâkimlerin görev yapması ne­deniyle sanık açısından daha teminatlı mahkemelerdir. Bu nedenle görev kuralları sanığa güvence sağlayan kurallardır ve ancak görevli mahkemenin vereceği karar adil olabilir.

Görev kuralları kamu düzeninden olduğundan davaya bakan ceza mahkemesi, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden (re’sen) karar verebilir. İddianamenin kabulünden sonra yani kovuşturma evresine geçil­dikten sonra işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılır­sa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir (CMK m.5/1). Bu hâlde görevli olmayan hâkim veya mahkemece önceden yapılmış olan ve yenilenmesi mümkün olma­yan işlemler dışında kalan tüm işlemler hükümsüzdür (CMK m.7). Yenilenmesi mümkün olmayanlar hariç görevsiz mahkemece yapılan işlemlerin görevli mahkemece yenilenmesi gerekir. Duruşmanın doğrudan doğruyalığı ve sözlülüğü ilkeleri bunu gerektirir. Hüküm verecek olan hâkim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delille­re dayandırabilir. Deliller hükmü verecek olan hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilmelidir (CMK m.217/1).

Mahkemeler arasında olumlu ve olumsuz görev uyuşmazlığı çıkabilir. Olumlu görev uyuşmazlığı farklı görev alanlarına sahip olan iki veya daha fazla mahkemenin uyuşmaz­lığı yargılama konusunda kendisini görevli sayması ile ortaya çakar. Belirtelim ki bu du­rum ancak aynı uyuşmazlığın farklı yargı çevrelerindeki Cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturulması ve farklı yargı çevrelerinde davasının açılması hâlinde çıkabilir. Ancak bu durumda da mutlaka bir mahkeme önünde derdestlik iddiasında bulunulacağından veya mahkeme bunu talep olmaksızın kendisi fark edeceğinden sorun derdestlik iddiası kap­samında çözülecek ve sonradan davanın açıldığı mahkeme davanın zaten başka bir ceza mahkemesinde derdest olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar vererek davadan elini çekecektir (CMK m.223/7). Sorunun bu şekilde çözümlenemediği ve her iki mahkeme önünde ileri sürülen görevsizlik itirazının (dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talebinin) reddedilerek olumlu görev uyuşmazlığının ortaya çıktığı hâllerde bu uyuş­mazlığı, aralarında görev uyuşmazlığı çıkan mahkemelere göre ortak yüksek görevli olan mahkeme çözer. Ortak yüksek görevli mahkeme, görevsiz kabul ettiği mahkemenin görevli olduğuna dair kararını ortadan kaldırır ve tek bir görevli mahkeme kalmasını sağlayarak sorunu çözer.

Olumsuz görev uyuşmazlığı ise şu şekilde çıkabilir: Bir ceza mahkemesi önündeki uyuş­mazlıkla ilgili olarak talep olmaksızın (re’sen) veya tarafların talebi üzerine görevsizlik kararı verebilir ve dosyayı görevli saydığı mahkemeye gönderebilir. Adli yargı içerisin­deki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir (CMK m.5/2). Bir mahkeme görevsizlik kararı vermiş ve itiraz yoluna başvurulmadan bu karar kesinleştikten sonra dosyayı görevli olduğunu düşündüğü mahkemeye göndermiş; dosya kendisine gönderilen mahkeme de aslında kendisinin görevsiz fakat dosyayı ken­disine gönderen mahkemenin görevli olduğu inancıyla görevsizlik kararı vermiş ve bu görevsizlik kararı da itiraz edilmeden kesinleşmişse olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olur. Ortak yüksek görevli mahkeme bu uyuşmazlığı, görevli saydığı mahkemenin görevsiz­lik kararını kaldırarak çözer. Görevsizlik kararı kaldırılan mahkeme görevli hâle gelir.

Ortak yüksek görevli mahkeme şu şekilde belirlenir: Örneğin ağır ceza ve asliye ceza mahkemesi arasındaki olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığı bu mahkemeler aynı yargı çevresinde ise o yargı çevresinde ortak yüksek görevli mahkeme olan bölge adliye mah­kemesince (5235 sayılı Teşkilat K. m.37); mahkemeler farklı yargı çevrelerini içine alan bölge adliye ceza mahkmelerinin yargı çevresinde ise mahkemeler arasında çıkan görev uyuşmazlıkları Yargıtay tarafından çözümlenir.

Madde (Görev) Yönünden Yetkinin İstisnaları

Görev (madde itibariyle yetki) kurallarının birinci istisnasını yüksek görevli bir mahke­mede açılmış ve görülmekte olan bir davanın, asıl görevli olan alt dereceli mahkemeye gönderilememesi oluşturur. Duruşmada suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye gönderilemez (CMK m.6). Bu hâlde üst dereceli mahkeme aslında kendi görev alanına girmeyen, alt dereceli bir mahke­menin görevine giren davaya bakmış olur. Bu kural ağır suça bakabilen mahkemenin daha hafif nitelikteki suça öncelikle bakabileceği düşüncesine dayanır. Ayrıca dava ekonomisi de bunu gerektirir. Söz konusu hükme göre, iddianamenin kabulü ile duruşmaya başlan­ması arasında yani henüz duruşmaya geçilmeden duruşma hazırlığı devresinde görevsiz­lik (madde itibarıyla yetkisizlik) kararı verilebilir (CMK m.5/1).

Görev (madde itibarıyla yetki) kurallarının ikinci istisnası ise bağlantıdır. Bağlantı ne­deniyle bir dava üst dereceli mahkemede görülen başka bir dava ile birleştirilebilir. Bu durumda üst dereceli mahkeme kural olarak görevine girmeyen bir suçtan dolayı bağlantı nedeniyle yargılama yapmak durumunda kalır.