Prim alacağına ilişkin Yargıtay kararları
…Davacı işçi, davalıya ait holdingde genel müdür olarak 1.9.1997- 31.7.2004 tarihleri arasında çalışmıştır. Bu davada son 2 yıl için primlerin ödenmediğinden söz ederek istekte bulunmuş, daha sonra verdiği açıklama dilekçesinde son 3 yıl için pirim talep edildiği halde dava dilekçesinde yanlış yazıldığını ileri sürmüştür. Davacı, dava konusunu arttırmak suretiyle bu yönde davasını ıslah etmiştir.
Mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir.
Davacı işçiye 2000 yılına kadar pirim adı altında ödemeler yapıldığı her iki taraf tanıklarınca beyan edilmiştir. Dosya içinde bulunan ödeme belgelerine göre davacıya 1999/ 2. Dönem açıklamasıyla 17.468.944.098 TL, 2000/2. Dönem açıklamasıyla 50.000.000.000 TL ve aynı adla 49.972.000.000 TL ödemeler yapılmıştır.
Davacı, davalıya ait işyerinde genel müdür olarak çalışmıştır. Davalı işveren pirim uygulamasının 2000 yılı sonrasında kaldırıldığını, bunun davacı işçi tarafından işçilere duyurulduğunu savunmuştur. Davacı tanıklarından Tamer Çakmakçı da 2001 yılında primin kaldırıldığına dair şirket içi konuşmaların olduğunu ancak yazılı bir tebligat yapılmadığını açıklamıştır.
Öte yandan davalı işveren 2001 yılından sonra kaldırılan pirim uygulaması yerine işçilerin ücretlerinde artışa gidildiğini ileri sürmüştür. Dosyadaki delil durumuna göre, davacının 2001 yılında 6.333.000.000 TL olan ücreti 2002 yılında 15.366.000.000TL ye yükseltilmiştir. Davacı işçi bu tarihten fesih tarihi olan 31.7.2004 tarihine kadar ihtirazi kayıtsız olarak ücretlerini almıştır. Davacı işçi genel müdür olarak çalışmış olması sebebiyle işyerindeki uygulamayı en iyi bilebilecek konumdadır. Pirim uygulamasının fiilen kaldırıldığı ve davacının 2001 yılından 2004 yılına kadar bu şekilde çalıştığı dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı işçinin işyerinde ayrıldığı tarihteki ücreti, 27.898.844.908 TL olup, bu hususun da değerlendirilmesi sonucu son 3 yıl için pirim hesabı yapılmak suretiyle 481.845 TL olarak hesaplanan isteğin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece anılan isteğin reddine karar verilmelidir.
9.HD. 2006/3262 E. 2006/8555 K. 31.01.2006
…Davacı işçi davalı B.Menkul Değerler Anonim Şirketinin genel müdürü olarak görev yapmıştır. 1.3.1998 tarihinde iş ilişkisi kurulmuş ve davacı işçi 17.7.2000 tarihli ek hizmet sözleşmesi başlıklı belge ile davacıya Uluslararası Sermaye Piyasaları biriminin kârı üzerinden ve 1.1.2000 tarihinden itibaren % 6,5 oranında pirim ödemesinin öngörüldüğünü ileri sürerek bu yönde istekte bulunmuştur.
Davalı işveren ise, şirket kayıtlarında bahsi geçen ek hizmet sözleşmesinin bulunmadığını, davacıya çalıştığı süre pirim ödemesinin yapılmadığını, davacının konumu itibarıyla sözleşmeyi, Sermaye Piyasası Kurumu ile işyerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulduğu 9.7.2001 tarihi sonrasında bu kuruma bildirmesinin gerektiğini, böyle bir ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece Ticaret Hukuku, İş Hukuku kürsülerinden ve yine İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından seçilen üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmış ve bu rapor doğrultusunda 181.967 Amerikan Doları pirim alacağının tahsiline karar verilmiştir.
İşyerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulduğu tartışmasızdır. Davacı işçi bir süre daha genel müdür olarak çalışmasını sürdürmüş, aylık bürüt ücretinin 19.895.856.685 TL den 6.888.956.229 TL düşürülmesini gerekçe göstererek iş sözleşmesini haklı olarak 4.10.2001 tarihinde feshetmiştir. Davacı işçi bahsi geçen fesih yazısında ödenmeyen primlerden söz etmemiştir. İşverence kıdem tazminatı ile izin ücreti ödenmiş, düzenlenen ibranamede işverenden hiçbir alacağın kalmadığı belirtilmiş ve bu belgede de pirim alacağının varlığında söz edilmemiş, bu yönde bir ihtirazi kayıt konulmamıştır.
Davacı işyerinde genel müdür ve yönelim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Bilirkişi heyetine İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başmüfettişi olarak katılan T.E. rapora ekli görüş yazısında, davacının pirim alacağını tahakkuk ettirebilecek konumda olduğunu, ek hizmet sözleşmesinin şirket kayıtlarında yer almadığını, 2000 ile 2001 mali yılı tablolarında pirimden söz edilmediğini ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna bu yönde bilgi verilmediğini bildirmiştir. Gerçekten davacıya dayandığı ek hizmet sözleşmesinde yer alan pirimler yönünden çalıştığı süre içinde hiç ödeme yapılmamıştır. İşyerinde pirim uygulamasının varlığı da kanıtlanabilmiş değildir. Bir başka işçinin bu yönde açtığı davadan feragat edilmiştir. Bu itibarla anılan dosyanın delil olarak ele alınması doğru olmaz.
Davacı, ek sözleşmeyi ilgili resmi kurumlara da bildirmemiştir. Bağımsız denetim yapan mali müşavirlik şirketlerine de bu yönde bilgi verilmemiştir. İşyerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun el koyduğu tarihten sonra dahi davacı işyerinde çalışmaya devam ettiği halde, bu kuruma da ek sözleşmeye ve pirim alacaklarına dair bildirimde bulunmamıştır.
Bu durumda davacının dayandığı 17.7.2000 tarihli ek hizmet sözleşmesinin varlığı kanıtlanabilmiş değildir. Her ne kadar dosyaya yazılı bir sözleşme sunulmuş ise de, sözleşmenin uygulamaya girmemiş olması ve işçi tarafından uzun süre bu yönde talepte bulunulmamış olması, taraflarca usulüne uygun olarak pirim ödenmesini öngören bir sözleşme yapılmadığını göstermektedir. Davacının işyerine konumu ve statüsü değişmeksizin ek bir sözleşme ile pirim öngörülmesinin nedeni de açıklanmış değildir. Davacı işçi iş sözleşmesinin feshi üzerine işverene karşı pirim alacağından söz eden bir ihtarname göndermiş, davalı işveren anılan ek sözleşmeyi kabul etmemiştir.
Dosya içeriğine göre, davanın dayanağı olan ek sözleşmenin usulünce yürürlüğe konulduğu ve uygulandığı ya da uygulanması gerektiği kanıtlanamamıştır. Davalıya ait işyerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulmasının üzerinden 1.5 yıl geçmiş ve bu davada pirim isteğinde bulunulmuştur. Davalı işveren, davacı hakkında dolandırıcılık suçundan şikayette bulunmuş ve zamanaşımı ile şikayet süresi geçtiğinden bahisle takipsizlik kararı verilmiştir. Söz konusu takipsizlik kararma göre, davacının pirim alacağı bulunduğu sonucuna varılması doğru olmaz. Kanıtlanamayan isteğin reddi yerine, mahkemece kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
9.HD. 2006/9008 E. 2006/16333 K. 06.06.2006
…Davacı, davalıya ait iş yerinde 06.11.2006- 31.12.2007 tarihleri arasında davalı Yurt Dışı Pazarları Satış Müdürü olarak çalıştığını, davalı işverenin aralarındaki iş sözleşmesi kurulurken kendisine gönderdiği görev teklif formunda yıllık 2 brüı maaş tutarında başarı primi ödeyeceğini beyan ettiğini, çalıştığı dönem içerisinde davalı şirketin yurt dışı satışlarını bir önceki yıla göre 3 kat tutarında arttırdığını, ancak davalı işverence başarı prim alacağının ödenmediğini ileri sürerek pritn alacağının tahsilini istemiştir.Davalı, davacı ile aralarındaki işsözleşmesi kurulurken 2 brüt maaş tutarında prim ödeneceği yönünde yazılı veya sözlü taahhütte bulunulmadığını, dosya içerisine ibraz edilen görev teklif formunun davalı şirketi bağlamayacağım savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasında iş sözleşmesinin kurulması esnasında prim ödemesi yapılacağının kararlaştırıldığı konusunda yazılı bir sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı taraf temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya başarı primi ödeneceği hususunda yazılı iş sözleşmesi hükmü bulunmamasına rağmen, iş sözleşmesinin kurulması esnasında bu ödemenin yapılacağı yönünde işveren tarafından taahhütte bulunulup bulunulmadığı ve bu beyana güven ile yazılı iş akdi imzalamadan çalışan davacının anılan işçilik alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, taraflar arasındaki somut uyuşmazlığın çözümünde etkili
olduğu düşünülen “güven ilkesi”, “güven kavramı” ve “güven sorumluluğu” hakkında açıklamalarda bulunulması yararlı görülmüştür.
Hukukun evrensel ve genel ilkelerinden olan “dürüstlük ilkesi” (Türk Medeni Kanunu m.2), bazı alt ilkelerin doğmasına sebep olmuştur. Bu ilkelerden birisi “ahde vefa ilkesi”, bir diğeri de “güven ilkesi”dir.
Yine dürüstlük ilkesini temel alan bir akım da, irade beyanlarının yorumunda ve dolayısıyla sözleşmelerin kurulup kurulmadığını tespitte “korunmaya layık haklı güveni” esas alan “güven ilkesi” dir. Bu güven ilkesi de, “hukuki görünüşe güvenin korunması” alt ilkesini doğurmuştur(Oğuztürk, Burcu(Kalkan): Güven Sorumluluğu, Vedat Kitapçılık, 1. Bası, İstanbul 2008, sahife 1). Güven kavramı, anlam itibariyle sadece, etik ve moral beklentilerin mevcut olduğu bir kavram değildir. O, aynı zamanda, toplum içerisindeki bireylerin iletişiminde çok ciddi rol oynayan ve bazı durumlarda eksik kalmış, tamamlanamamış ya da üstü kapalı olarak geçirilmiş, bazı irade beyanlarının yorumlanması vc tamamlanmasında önemli derecede etkisi olan psikolojik-sosyolojik bir kavramdır. Bilgilendirme gereksinimi içinde, güven kavramının, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamları da mevcuttur. Bir görüşe göre güven kavramı, toplum içerisinde, bir bireyin diğer bireylerle olan ilişkilerini tamamlayan; bu ilişkilerin yorumlanmasında kullanılan; ya da o bireyin geleceği ile ilgili olan olaylarda yol gösterici bir rol oynayan, tamamen insanın kendi iç dünyasıyla ilgili bir davranış, bir ruh hali, bir zihniyet, bir anlayıştır (Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s.4).
Güven kavramının temelinde; doğruluk, dürüstlük, açık sözlülük, içtenlik, gerçeklik, haklılık gibi anlamlar yatmakta; güven kavramının anlamı da sayılan bu ilkelere dayanmaktadır. Bu anlamda güven, iki taraflıdır. Bir birey, ya karşısındakine güvenir, ya da karşısındaki, o bireye güven verir. Bir kimsenin, çevresine verdiği güven, aynı derecede bir karşılık ve hukuki olarak korunma gerektirmektedir (Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s.4).
Özel bir ilişkiye girmiş taraflardan biri, hukuka ve güven ihlali söz konusu olduğunda da hukukun öngördüğü yaptırıma güvenerek karşı tarafa güvenmiştir. Karşı taraf omuzlarına da bu güvenden dolayı, doğru ve dürüst davranmak ve sadakatli olmak yükümlülüğü yüklenmiştir. Kendisine güvenilen taraf da yapmış olduğu kendi davranışları ile bu güven olgusunu meydana getirdiği için, güvenen tarafa kendisine neden güvendiği hususunda bir itiraz hakkı söz konusu olmayacağı öğretide ileri sürülmüştür(Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s.9).
Gerçekten de, her iki tarafın menfaatlerini korumak ve dengelemek için ileri sürülen güven ilkesine göre, bir irade beyanını anlamak ve değerlendirmek için, beyan muhatabınca bilinen ve bilinmesi gereken bütün hal ve şartları Medeni Kanun m.2’de düzenlenen dürüstlük ilkesi gereğince değerlendirmek gerekecektir. Böylece, beyana ne anlam verilmesi gerektiği ortaya çıkacaktır. Bu ilkeye göre, korunan karşı tarafın-bcyan muhatabının- “lıaklı güven”idir. Beyan muhatabının gerekli dikkat ve özeni göstermeksizin, beyanı nasıl anladığına bakamayacaktır. Beyan muhatabı, kendisine ulaşan beyanı, dürüstlük ilkesi gereği, bildiği veya bilmesi gereken tüm unsurları dikkate alarak anlamalıdır. Yani, onun bu beyanı o şekilde anlaması MK. m.2 uyarınca haklı görünmelidir. İşte bu ilke, meydana gelen adaletsizliği ve taraflar arasında gerçekleşen sorunu çözmüş olmaktadır. Zira, güven ilkesi “karşılıklı birbirini gözetme” ve “bağlılık” esaslarına dayanmaktadır. Bu ilkeye göre, hem beyan sahibinin hem de beyan muhatabının menfaatleri dengede tutulmuş olmakladır. Bir yandan beyan muhatabının, dürüstlük kuralına(objektif iyiniyet) göre, bildiği ve bilebileceği bütün olguları değerlendirerek beyana vermesi gereken anlama olan haklı güveni korunmakta; diğer yandan ise, beyan sahibinin yaptığı beyanının, makul ve dürüst bir sözleşen insan tarafından anlaşılması olağan biçimde anlaşılacağına dair haklı güveni teminat altına alınmaktadır(Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s.37-38).
Güven sorumluluğunun gerçekleşebilmesi için, bir kimsede hukuken korunmaya layık bir güvenin olması, bu güvene dayanılarak bir tasarruf işleminde bulunulması, tüm bunların da bir kişiye isnat edilebilmesi gerekir.
Yukarıda güven sorumluluğuna ilişkin belirtilen genel şartlar, aynı zamanda Alman Hukukunda da aranmaktadır!Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s. 128).
Öte yandan, güven sorumluluğu kavramı, 90>lı yılların ortalarına doğru, İsviçre Federal Mahkemesi kararlarına da konu olacak şekilde uygulama içerisinde, ciddi biçimde ağırlığını göstermeye başlamış, bu kavramın hukuk biliminde yer almasını sağlamıştır (Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s. 166).
İsviçre Federal Mahkemesinin kararları ve İsviçre Hukuk uygulaması, özellikle, bir kimsenin, karşı tarafta oluşturduğu güveni daha sonraki davranışlarıyla hayal kırıklığına dönüştürmesini, yani söz konusu olan çelişkili davranışları korumadığı anlaşılmaktadır (Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a. g.e., s. 193; Kararlar için bak. s. 184 vd.).
Güven sorumluluğunun Türk Pozitif Hukuku’nda özel bir kanuni düzenlemesi bulunmamakla birlikte; Türk Hukuk Öğretisinde dürüstlük kuralından hareketle bir olayda güven sorumluluğunun gerçekleşebilmesi için şu şartlar aranmaktadır: Olayda bir “güven” unsuru bulunmalı, zarar gerçekleşmeli, yaratılan hukuki görünüme güvenin pozitif olarak korunması anlamında geçerlilik sonucu bağlanmamak, zarar ile yaratılan hukuki görünüş arasında nedensellik bağı söz konusu olmalı, başka hukuki kuramların uygulama alanına giren herhangi bir durum söz konusu olmamalı, hukuki görünüşü yaratan kimse kusurlu olmalı, kişinin haklı güveni, yani olayda iyiniyeti bulunmalıdır (Oğuztürk, Burcu(Kalkan): a.g.e., s.268).
Haksız fiil zararının söz konusu olduğu haller ile diğer sorumluluk ilkelerinin devreye girdiği hallerde söz konusu olmayan güven sorumluluğu ancak, Türk-İsviçre Hukuku’nda MK.m.2 ve MK.m.3 ışığında Canaris’in “Negativcr Vertrauensschutz-güvenin negatif-menfi-olumsuz korunması” olarak nitelendiği hallerde söz konusu olabilir. Güven sorumluluğu olabilmesi için, BK. 36/2.maddesinde olduğu gibi, bir “hukuki görünüşe haklı güven olgusu-Rechtsscheinhaftung” söz konusu olmalıdır)Oğuztürk, Burcu(Kalkan): s.271).
Somut olayda; davacının 06.11.2006-28.02.2007 tarihleri arasında Y.HoldingA.Ş ‘ne, 01.03.2007-31.12.2007 tarihleri arasında ise davalı S.B.ll. Pastörize Süt Ve Süt Mamülleri Gıda San. Ve Tic. A.Ş bağlı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır
Y. Holding A.Ş ‘nin Yönetim Sistemleri Başkanının ismini taşıyan Görev Teklif Formunda, davacıya 2007 yılı için Aylık brüt 7.000 TL ödeneceği ve Yıllık başarı primi olarak da 2 brüt maaş tutarında ödeme yapılacağının beyan edildiği ve görev teklif formunun davacı tarafından 01.11.2006 tarihinde “ Yukarıdaki iş teklifini kabul ediyorum” beyanı ile imzalandığı görülmektedir
01.03.2007 tarihli Devir muvafakatnamesi içeriği ile; davacının Y. Holding A.Ş ile arasındaki iş sözleşmesinin, sözleşmede yer alan ücret, sosyal haklar yıllık ücretler vc sair tüm şartlar ile davalı S.B.H. Pastörize Süt Ve Süt Mamülleri Gıda San. Ve Tic. A.Ş devredildiği sabittir.
Davacının delil olarak dayandığı görev teklif formunda, iş sözleşmesini devreden Y. Holdingi A.Ş tarafından, yılda 2 maaş tutarında başarı primi ödemesi yapılacağı beyan edilerek davacıya iş teklif edildiği ve davacının da bu şartlarda çalışına teklifini kabul ettiği anlaşılmaktadır. Davacının delil olarak dayandığı Görev Teklif Formu işverenin imzasını içermemekle birlikte, aynı form davalının delil listesi ekinde davacıya ait şahsı iş yeri dosyası içerisinde dc mahkemeye sunulmuştur. Dinlenilen davacı tanıkları da iş yerinde prim uygulaması bulunduğunu doğrulamışlardır.
Bu delillerin bir arada değerlendirilmesi sonucunda, davacı ile Y. Holding A.Ş arasında yazılı iş sözleşmesi imzalanmamakla birlikte, aylık ücreti dışında başarı primi ödemesi yapılacağı beyan edilerek görev teklif edilen davacının, bu teklife duyduğu giiven ile iş yerinde çalışmayı kabul ettiği ve iş sözleşmesinin Y. Holding A.Ş tarafından sözleşmede yer alan ücret, sosyal haklar yıllık ücretler ve sair tüm şartlar ile davalı S.B.H. Pastörize Süt Ve Süt Mamulleri Gıda San. Ve Tic. A.Ş devredilmesine muvafakat gösterdiği kabul edilmelidir.
Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davacının iş yerindeki çalışma süresi dikkate alınarak kıstelyevm usulü belirlenecek başarı prim alacağının hüküm altına alınması gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2009/31264 E. 2011/50016 K. 28.12.2011
…Somut olayda, taraflar arasında prim ödemesi noktasında tartışma bulunmaktadır.
Dosyaya davacı işçi tarafından sunulan iş sözleşmesinde, ihracat cirosundan % 2 prim ödeneceği kararlaştırıldığı görülmektedir.
Davalı işveren temyiz aşamasında sözleşmeyi imzalayan R. Y. isimli şahsın şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığını ileri sürmüş ise de, davacının iş başvurusu üzerine işveren adına ilk görüşmeyi de aynı şahıs yapmış ve davacıya ödenecek ücret ile yakıt giderini belirlemiştir. R.Y. tarafından 3 ay
sonra prim konusunda karar verileceği açıklanmış ve gerçekten de 3 ay sonra davaya konu 23.12.2004 tarihli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Dosyaya sunulan iş sözleşmesi hükümlerinin uygulandığı anlaşılmakla, sözleşmeyi işveren adına imzalayan kişinin tek başına şirketi temsil vc ilzama yetkili olmamasının somut olay yönünden bir önemi bulunmamaktadır.
Yapılan bu açıklamalara göre mahkemece davacının prim alacağına hak kazandığı yönünde verilen karar yerindedir. Ancak, davacı işçinin iş sözleşmesi
1.9.2006 tarihinde sona erdiği halde 2006 yılının tamamında çalışılmış gibi hesaplamaya gidilerek prim isteğini hüküm altına alınması hatalı olmuştur. 2006 yılı için fiilen çalışılan süreyle sınırlı olarak hesaplamaya gidilmeli ve buna göre istekle ilgili bir karar verilmelidir.
9.HD. 2008/41679 E. 2010/36460 K. 07.12.2010
…Somut olayda, davacı aylık net 1.059,00 TL ücret ile çalıştığını, ayrıca satış yapılan faturalı hasta başına 10.00 TL prim aldığını, 2.450,00 TL prim alacağının bulunduğunu ileri sürerek prim alacağının davalıdan tahsili talebinde bulunmuş, davalı ise davacının prim almasını gerektirecek bir iş yapmadığını, davalıya zaman zaman makbuz karşılığı avans ödemeleri yapıldığını savunmuştur. 30/10/2012 tarihli bilirkişi raporunda davacıya prim ödeneceğini gösteren bir kanıl dosyada bulunmadığından davacı için prim alacağı hesabı yapılamayacağı belirtilmiştir. Bilirkişi raporuna itiraz üzerine davalının defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzimi istenmiş, ancak mali müşavir bilirkişi davalı şirketten 2011 yılı Defter-i Kebirinin ayrıntılı olarak gönderilmesini istemesine rağmen 2010 yılı Defter-i Kebir kayıtlarının gönderildiğini, yeniden talepte bulunulmasına rağmen herhangi bir kaydın gönderilmediğini 18/01/2013 tarihli ek raporunda belirtmiştir.
Mahkemece, davacı tanığı O.D.’in davalı iş yerinde prim uygulamasının bulunduğunu ve davacıya her ay fatura başına 10,00 TL prim ödendiğini beyan etmesi nedeniyle ödendiği kanıtlanamayan prim alacağının net 2.450,00 TL olduğu kabul edilmiştir.
Davacı tanığı O.D., davacıya fatura başına 10,00 TL prim ödemesi yapıldığını beyan etmiş, davalı tanıkları ise davacıya prim ödemesi yapılmadığını belirtmişlerdir. Davacının en son net ücretinin 1.059,00 TL olduğu vc dosyaya getirtilen banka kayıtlarıyla sabit olduğu üzere davacının ücretinin AGİ alacağı dahil olmak üzere aylar itibariyle banka hesabına tam olarak yatırıldığı görülmüştür. Ancak dosya içinde bulunan 12/08/2011 tarihli personel avans makbuzuyla davacıya ‘maaşa mahsuben avans’ açıklamasıyla
400,0 TL, 28/06/2011 tarihli personel avans makbuzuyla 250,00 TL, 24/06/2011 tarihli personel avans makbuzuyla da 300,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacıya personel avans makbuzuyla yapılan ödemeler ile banka kayıtları birlikte değerlendirildiğinde, davacıya avans makbuzuyla ödeme yapılan aylar veya bu ayları takip eden aylarda davacının ücretinden avans adı altında yapılan bu ödemeler tenzil edilmeksizin 2011 yılı Haziran ayında 1.066,91 TL, 2011 yılı Temmuz ayında 1.082,01 TL ödeme yapılmıştır. Tanık beyanı ve dosyada mevcut kayıtlarla da doğrulandığı üzere davacıya prim ödemesinin avans adı altında yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, davalı işyeri kayıtları üzerinde inceleme yapılmadan karar verilmesi ise hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davalı şirket kayıtları incelenerek işyerinde 2011 yılı Şubat ayından itibaren davacıya ödenmesi gereken aylık prim miktarını tespit ettirerek ödemeleri tenzil etmek suretiyle davacının varsa hak edeceği prim alacağını hesaplatmak ve çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
7.HD. 2014/1192 E. 2014/4670 K. 26.02.2014
…4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasına göre, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Yasada ücretin eklerinin neler olduğu müstakilen düzenlenmemiş olmakla birlikte, değinilen maddenin ikinci fıkrasındaki “…banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının..” ibaresi gereğince, ücretin yanı sıra prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü ödemelerin banka hesabına yatırılması öngörüldüğünden, “prim” ve “ikramiye” ücretin eki olarak İş Kanunu’nda ifadesini bulmuştur.
İşçinin prime hak kazanması için işyerinde pirim ödemesini gerektiren dönemin sonuna kadar çalışmış olması gerekmez. İşyerinde çalışılan süreyle sınırlı olmak üzere işçinin prim talep hakkı vardır.
Mahkemece prim alacağının ispatlanamadığından bahisle talebin reddine karar verilmiştir. Oysa dosya içerisindeki bir kısım bordrolar ve tanık ifadelerine göre işyerinde prim ödemesi uygulamasının bulunduğu sabittir. Bu nedenle mahkemece işverence gerçekleştirilen prim ödemelerinin ortalaması alınarak davacının son ay için hak ettiği prim alacağı belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken, yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir.
7.HD. 2013/3674 E. 2013/9854 K. 27.05.2013
…Davacı işçi yılda 3 maaş tutarında pirim uygulamasının olduğundan söz ederek pirim talebinde bulunmuştur. Mahkemece isteğin kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasındaki iş sözleşmesinde işyerinin kar tahminlerinin aşılmasına göre yılda bir defa kar pirimi verilebileceği hükmü bulunmaktadır. Ödenecek pirim miktarı ise sözleşmede kararlaştırılmamıştır.
Dairemizce bu konuda emsal araştırması yapılması gerektiğinden söz edilerek verilen bozma üzerine mahkemece bu yönde araştırmaya gidilmiş ve diğer işçilere ödenen pirim miktarları belirlenmiştir. İşverence 2005 yılı içinde işçilere maşalarının % 67,23 ile % 171,64 oranında değişen pirim ödemesi yapıldığı ve davacı ile aynı departmanda çalışan F.A. isimli işçi için bu oranın % 171,64 olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bozma sonrası alman bilirkişi raporunda seçenekli olarak pirim hesabı yapılmış, mahkemece gerekçesiz olarak maaşın 3 katı olarak hesaplanan tutar kabul edilmiştir.
Dosya içeriği ile diğer işçilere ödenen pirim tutarları gözetildiğinde yılda 3 maaş tutarında pirim uygulamasının varlığı davacı tarafından kanıtlanamamış durumdadır. Böyle olunca davacı işçi ile aynı departmanda çalışan F.A. isimli işçiye yapılan ödeme oranı gözetilerek yapılan hesaba göre pirim alacağının kabulü gerekir. Mahkemece yılda 3 maaş pirim esasının kabulü dosya içeriğine aykırı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
9.HD. 2009/13740 E. 2009/16207 K. 09/06/2009
…Davacı, iş akdinin haklı sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı ile birlikte prim alacağı talebinde de bulunmuştur.
Davalı işveren, iş akdinin haklı sebeple feshedildiğinden EVA prim sistemine göre ilgili yıl için ödeme yapılmayacağını savunmuştur.
Mahkemece, iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiği kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatı talebi kabul edilmiş, prim alacağı talebi ise karar gerekçesinde tartışılmadan reddedilmiştir.
2004 yılı prim ödemesine ilişkin banka dekontu ve EVA prim sistemiyle ilgili belge dc dosyaya sunulmuştur. Bilirkişi raporunda da hesaplama yapılabilmesi için şirket bilançosunun kesin onaylı örneğinin veya davacı emsali bir işçiye yapılmış prim tutarının getirtilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davacı vekili de bu yönde talepte bulunmuştur.
Şirket bilançosunun kesin onaylı örneği ve işyeri kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi sonucu prim alacağının hüküm altına alınması gerekirken, prim alacağı talebinin reddi hatalıdır.
9. HD. 2007/18505 E. 2008/12317 K. 13.5.2008
…Davacı işyerinde prim uygulaması olduğunu ileri sürmüş, davalı olmadığını savunmuştur. İşyerinde prinı uygulaması olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge dosyaya ibraz edilmediği gibi tek tanık prim uygulaması olduğunu beyan etmiştir. Davalı şirkette prim ödemesi olup olmadığının tespiti bakımından işyeri kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak prim ödemesi olup olmadığı kesin olarak belirlenmeden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
9. HD. 2011/17882 E. 2013/19150 K. 20.06.2013
…Prim alacağı, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunu teşkil etmektedir.
İddia ve savunma yanında, yargılama sırasında dinlenen her iki taraf tanıklarının beyanlarına göre, işyerinde prim uygulamasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, alacağın davacı tarafından belgelerle ispat edilemediği gerekçesiyle istek reddedilmiş ise de, işçiden bu yönde belge getirmesi beklenemez. Yapılacak iş, davacı ile birlikte emsali çalışanların uyuşmazlık konusu döneme ilişkin tüm bordroları ile banka hesap ekstreleri getirtilerek, davacıdan hangi dönem için alacak islediği açıklatılmak suretiyle, emsal işçilere prim ödemesi yapılıp yapılmadığı ve miktarı belirlenmesi ile alacak hakkında bir karar vermekten ibarettir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2013/6812 E. 2014/4865 K. 06.03.2014
…Davalı vekilinin 13.05.2010 tarihli cevap dilekçesinde ücret ve prim alacaklarının ödendiğini beyan etmiştir. Aynı şekilde davacı tanığının prim ödemesi bulunduğuna dair beyanı ile davalı tanığı N.A.’nın da “…davacı satış temsilcisi idi, maaşı 750,00 TL idi, davacıya satış kolasını tutturduğunda ortalama 300,00 TL – 400,00 TL prim ödeniyordu…”şeklindeki beyanları karşısında işyerinde prim ödemesi yapıldığı açıktır.
Mahkemece primin ödenmesi usûl ve esasları araştırılarak davacının hak kazandığı prim alacağının hüküm altına alınması gerekirken prim alacağı talebinin reddi hatalı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/24179 E. 2014/6246 K. 18.03.2014
…Dosya içeriğinden davacının işyerinde insan kaynakları müdürü olduğu ve iş sözleşmesinin sona ermesi ile feshe dair haklarının ödendiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık işyerinde prim uygulaması bulunup bulunmadığı noktasındadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda işyerinin 2003-2005 yılları arasındaki ticari defter ve kayıtları incelendiğinde işyerinde prim ödemesine rastlanmadığı tespit edildiği bildirilmiş ve işyerinin bir dönem ortaklarından olan davacı tanığının beyanına göre prim alacağı hesaplanmıştır. İşyerinde prim uygulaması olup olmadığı koşulları belirlenmeden sadece tanık beyanı ile isteğin kabulü isabetsiz olmuştur. Davacının bu tanığı şirketten 2005 yılında ayrıldığını işyerinde üst düzey yöneticilere performanslarına göre bir maaştan az olmamak üzere prim ödendiğini, bunun defterlere muhakkak işlendiğini beyan ettiği görülmüştür. Tanık yapılan ödemelerin mutlaka deflere geçirildiği de belirttiğine göre öncelikle daha önceki yıllara ait ticari defter ve işyeri ödeme kayıtları, varsa prim ödemesine dair yönetim kurul kararı ile davacının banka hesap ekstreleri getirtilerek, başka işçilere prim ödemesi adı altında bir ödeme yapılıp yapılamadığı da araştırılarak, işyerinde prim uygulamasının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulduktan sonra talebin değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi bozma sebebidir.
22.HD. 2013/7361 E. 2013/30458 K. 26.12.2013
…Davacı yurtdışı turnelerinde hak ettiği primlerin ödenmediğini iddia ederek prim alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı, davacıya maaş dışında prim ve sair nam altında herhangi bir ödeme yapılmadığını bu konudaki sorumluluğun diğer davalıya ait olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece gerekçe gösterilmeksizin istek hüküm altına alınmıştır.
Taraflar arasında prim alacağına ve bunun ödenme şekline ilişkin düzenlenmiş yazılı bir hizmet akdi mevcut değildir.
Dinlenen davacı tanıkları primlerin ödenmediğini belirtmişler ancak mahkemece ödenen prim miktarı ve ödeme şekli konusunda tanıklardan bilgileri sorulmamıştır. Ayrıca .. AŞ şirketi tarafından da M.E. tarafından işçilere prim ödemesi yapıldığını ancak miktarının ve ödeme şeklinin bilinmediği belirtilmektedir.
Bu durumda davacı işçinin prim ödemesine hak kazandığı anlaşılmakla beraber ancak primin ödeme şekli ve miktarı konusunda kesin bir açıklık bulunmadığından tanıkların bu konuda yeniden çağrılarak bilgilerine başvurulması gerekirse ilgili meslek kuruluşlarından bu konuda araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2006/8745 E. 2006/13300 K. 15.05.2006
…Somut olayda, davacı ücretine ek olarak yakacak yardımı ve prim ödemesinden yararlandığını ileri sürmektedir.
Dosya içerisinde mevcut 2005 yılı Aralık ayı bordrosunda davacıya prim adı altında 696.00 TL ödendiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekili bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarını sunduğu 17.09.2008 tarihli dilekçesinde davacıya arızi olarak kömür ve odun yardımı yaptığını kabul etmektedir.
Bu nedenlerle iş yerindeki yakacak yardımı ve prim uygulaması yönünden, hangi aralıklarla ne miktarda ödeme yapıldığı iddiası ile talep de bulunulduğu davacıya açıklattırılmalı, tanıklar yeniden dinlenerek bu husustaki beyanları tespit edilmeli ve sonucuna göre dosyadaki tüm deliller bir arada değerlendirilerek davacının prim alacağının, olup olmadığı varsa prim ile yakacak yardımının kıdem ve ihbar tazminatına esas giydirilmiş brüt ücretin hesabında dikkate alınıp, alınmayacağı belirlenmelidir.
Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2009/23453 E. 2011/38323 K. 19.10.2011
…Dosya içeriğine göre davacı davalı işyerinde prim uygulaması olduğunu, çalışma döneminde hak kazandığı primlerin ödenmediği iddiasıyla prim alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı vekili işyerinde prim uygulaması olmadığını savunmuş mahkemece işyerinde prim ödemesine ilişkin iş sözleşmesi veya prim ödemesine ilişkin bir belge bulunmadığı, sadece 2007 yılında yıllık kotanın aşılması nedeniyle prim ödemesi yapıldığı sonraki yıllarda prim ödemesi yapılmadığı gerekçesiyle prim alacağı isteğinin reddine karar verilmiştir.
Davacı işyerindeki prim düzenlemesine ilişkin çok sayıda ayrıntılı bir şekilde prim şartlarına ait davalı şirket yetkilisinin imza ve kaşesini taşımayan işyeri kaydı ibraz etmiştir. Dinlenen davacı tanıkları işyerinde prim uygulaması olduğuna dair beyanda bulunmuşlardır, işyerinde prim uygulaması olup olmadığı, varsa davacının prim alacağının belirlenmesi için işyerinde işyeri kayıtları üzerinde inceleme yetkisi verilecek bir bilirkişi aracılığıyla araştırma yapılmalı, özellikle dosyaya sunulan işyeri kayıtları üzerinde durularak sözkonusu kayıtların işyerindeki diğer kayıt ve belgelerle karşılaştırması yapılarak işyerinde prim uygulaması olup olmadığı belirlenerek prim alacağı isteği hakkında sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/22664 E. 2013/11776 K. 21.05.2013
…Somut olayda davacı taraf son iki aya kadar ödenen prim alacağının diğer çalışanlara ödenirken kendisine ödenmemesi nedeniyle iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise davacının devamsızlık yaptığını ve işyerinde sürekli olarak ödenen bir prim uygulaması olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir. Taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 13/a maddesinde ise “ işverenin teşvik amaçlı olarak yapacağı süreklilik arz etmeyen nakdi ve ani ödemeler, işçiler bakımından kazanılmış hak niteliğinde olmayıp tekrarlanacağı anlamına gelmez” hükmü yer almaktadır. Dosyada bulunan davacıya ait bordrolardan sadece Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında performans pirimi tahakkukunun olduğu, diğer aylarda prim tahakkukunun olmadığı görülmektedir. Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıkları davacının yaptığı iş karşılığı prim aldığını, davalı tanıkları
ise üretime göre ve kotayı doldurmuş işçilere prim ödemesi yapıldığını belirtmişler ancak bu uygulamanın ne kadar süredir devam ettiği konusunda bir beyanda bulunmamışlardır. Bu nedenle yargılama neticesinde işyerinde sürekli mi yoksa davalının savunduğu gibi geçici bir prim uygulamasının olduğu anlaşılamamaktadır.
Yapılacak iş; İş Sözleşmesin belirtilen hükmü de gözetilerek taraf tanıklarını yeniden dinleyerek davacıya sadece Temmuz, Ağustos vc Eylül aylarında mı prim ödemesi yapıldığı sorulup, işyerinde geçici mi yoksa sürekli mi bir prim uygulamasının olduğunu aydınlığa kavuşturmak vc çıkacak sonuca göre karar vermektir.
Mahkemece; bu hususlar gözetilmeksin eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
7.HD. 2013/1296 E. 2013/2414 K. 07.03.2013
…Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda prim alacağına dair talep bakımından, prim ödemesinin dosyadaki belge ve bilgilerden kıstaslarının tam olarak tespit edilemediği belirtilmek suretiyle davacının her yıl için 1 aylık ücret karşılığı tutarında prim aldığının kabulü ile hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına göre davacı tarafın prim alacağına dair talebinin kapsam ve dayanak sebepleri tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu nedenle öncelikle Mahkeme tarafından söz konusu talebin kapsamı davacı tarafa açıklattırılmalıdır. Alınacak söz konusu izahat sonrasında davalı tarafça başka şubelerde davacı ile aynı işi yapan şahıslara yapılan prim ödemelerine dair belgeler sunulduğu anlaşılmakta olup davacının görev yaptığı şube ile prim ödemesi yapılan şubelerin işlem hacimleri (mevduat durumu) karşılaştırılmalı vc davacıya ödenmesi gereken priın tutarı belirlenmelidir.
Mahkemece eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
7. HD. 2013/3671 E. 2013/9121 K. 20.5.2013
…Prim alacağının kanıtlanamadığı gerekçesiyle talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı tanıkları, kar oranında prim ödemesine ilişkin açıklamalarda bulunmuşlardır.
Davacıya yazılan elektronik postaya ilişkin belge içeriğinde de prim alacağına değinilerek yetkililerle görüşmesi önerilmiştir.
Kar oranına göre prim uygulaması olduğu anlaşıldığından, çalışma dönemine ait işyeri kayıtlarının getirttirilerek prim alacağının belirlenmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi hatalı olup, ayrı bir bozma sebebidir.
9.HD. 2009/5199 E. 2011/3896 K. 18/02/2011
…Somut olayda, işverence F.’a yazılan yazıda davacının prim aldığı, olduğu kabul edilmiş, davacı tanıklarının beyanlarına göre ise davacının davalı şirkette il müdürü olarak çalışıp kendi alt grubu ile birlikle ev ziyaretleri yapıp şirkete ait ürünleri tanıttığı, bu ziyaretleri kendine ait araçla yaptığı bu nedenle kendisine araç kira bedeli ödeneceği, ilaveten sattığı ürünlerin %5- % 10 arasında prim ödeneceği ve gece saat 23:00-24:00’e kadar çalışmasının devam ettiğini beyan etmişlerdir.
Yapılacak iş, araç kiralama şirketlerinden, davacının çalışına dönemine ilişkin araç kiralama bedelini sormak, bilirkişiye işveren kayıtları üzerinde inceleme yetkisi verilerek davacının çalıştığı dönemde kendine ait alt grupla birlikte yaptığı satış ürün miktarını belirlemek, ilgili meslek odasından bu şekilde çalışan satış uzmanının sattığı ürün bedeli üzerinden alacağı prim oranını sormak, bilirkişiye davacının hak ettiği prim alacağı ile araç kira bedelini hesap ettirip çıkacak sonuca göre karar vermektir.
7. HD. 2013/11830 E. 2013/18508 K. 06.11.2013
…Somut olayda; davalı işyerinde ürün ve satış danışmanı olarak çalışmış olan davacının, ücretin yanında performansa bağlı olarak satış primi aldığı anlaşılmaktadır. Davalı ise, primin arızi olduğunu, davacının çalıştığı mağazanın sadece Ekim 2010’da kotayı tutturduğu için o ay prim ödendiğini savunmuştur. Flükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının prim alacağı, davacının en son ayda 200,00 TL prim aldığı kabul edilerek, önceki dönem ise oranlama yapılmak sureti ile hesaplanmıştır. Mahkemece, davalı işyerindeki prim sistemi araştırılmalı ve davacının çalıştığı mağazanın kotasını tutturup tutturamadığı, davacının prime hak kazanıp kazanmadığı, kazanmışsa hangi oranda prim alacağına hak kazandığı belirlenerek oluşacak sonuca göre prim alacağı hakkında bir hüküm verilmelidir. Eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/26430 E. 2013/19440 K. 23.09.2013
…Uyuşmazlık, TİS 69/d maddesi ile düzenlenen kalite kontrol ve teknik kontrol görevlilerine ödenen primin X-Ray ve Radyografçı işinde çalışmakta olan davacıya ödenmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Karara esas alınan bilirkişi raporunda kontrol formlarına göre söz konusu kalite ve teknik kontrol işini yaptığı sebebiyle prim alacağı hesaplanmış olup, X-Ray ve Radyografçı olarak çalışmakta olan davacının kalite ve teknik kontrol işini asıl işi olarak mı, asıl işine ilave iş olarak mı yaptığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Dosyaya sunulan Personel Bilgi Formu ve davacı imzasını taşıyan kontrol formları içeriği teknik bilgiyi gerektirmektedir. Bu sebeple İş ve meslek kolu ile yapılan işin niteliği hakkında, mahallinde keşif yapılmak suretiyle bu konuda uzman bilirkişiden alınacak rapora göre davacının fiilen yaptığı işin asıl işine dahil olup olmadığı ve çalışılan zaman dilimlerinin dc hangi işe ne oranda özgülendiği belirlenerek, sonucuna göre karar verilmelidir. Davacının asıl işinin kapsamı belirlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2007/42893 E. 2009/12904 K. 07.05.2009
…Taraflar arasındaki uyuşmazlık prim alacağı noktasında toplanmaktadır.
Davacı 2007 yılından iki maaş tutarında prim alacağı ile 2008 yılının 4 ayına ilişkin primin ödenmesini lalep etmiştir.
Davalılar davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece davacının İç Anadolu bölgesi satış sorumlusu olarak görev yaptığı 2003 yılından beri satış raporlarına göre her yıl satışların düşmesi, prim ödenip ödenmeyeceğinin ve kimlere hangi miktarlarda ödeneceğinin takdirinin Z. A.Ş. Yönetim kuruluna ait olup, performans yetersizliği ve satış hedeflerine ulaşmadığı nedeniyle iş akdi feshedilen davacının, 2007-2008 yılları için prim ödeneceği yolunda Z. A.Ş. Yönetim kurulunun bir kararı da bulunmadığından talebin yasal bir dayanağının olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada mevcut satış raporlarında İç Anadolu Bölgesinde 2003 yılından itibaren her yıl satışların kilogram bazında düşmesine rağmen gelir bağlamında artış olduğu ancak 2007 yılında geçmiş yıllara göre hem kilogram bazında hem de gelir bazında düşme olduğu görülmüş ise de aynı satış raporlarında 2007 yılında diğer bölgelere göre davacının görevli olduğu İç Anadolu Bölgesinde daha fazla satış ve gelir elde edildiği anlaşılmıştır.
Ancak davacıya 2003-2006 yılları arasında prim ödendiği dosyadaki bordrolardan anlaşıldığı gibi bu tarihler arasında prim alacağının ödendiği de taraflar arasında çekişmesizdir.
Hal böyle olunca prim alacağının ödenmeme nedeni olarak ileri sürülen performans yetersizliği vc satış hedeflerine ulaşılamaması gerekçesi satış raporları karşısında yerinde değildir.
Yine dosyada mevcut 2007 yılında davalı Z. AŞ’nin İzmir, Ankara ve İstanbul’da yer alan işyerlerinde çalışan bir kısım çalışanlara prim ödendiği görülmüştür.
2008 yılına ilişkin ise dosyada mevcut İzmir ilinde bulunan işyerindeki bazı çalışanlara ödeme yapıldığı ancak diğer işyerlerinde çalışanlara prim ödemesi yapılıp yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılamamıştır..
Bu nedenle mahkemece, öncelikle davacının dava konusu tarihlerde halen İç Anadolu Bölge genel satış müdürlüğü görevini yapıp yapmadığı açıkça belirlenerek satış raporlarında İç Anadolu Bölgesi olarak belirtilen bölgeden sorumlu olup olmadığı tespit edildikten sonra 2007 yılında prim ödemesi yapılan diğer çalışanlar ve özellikle A.Z. Tarımsal Hayvansal ve Sinai isimli işyerinde çalışanların görev ve çalışma şekilleri ile bu isimli işyeri ile davacının görevli olduğu İç Anadolu Bölge genel satış müdürlüğünün aynı iş yeri olup olmadığı da araştırılarak prim ödemesi yapılan çalışanlara ait varsa yönetim kurulu kararı ve tüm ekleri getirtilerek adı geçen çalışanlara prim ödeme nedenleri tespit edilerek davalı işyerine ait satış raporları ile bu çalışanların performans ve satış rakamlarını içeren belgelerin de titizlikle incelenmesi gerekmektedir.
Ayrıca davacının çalıştığı işyerine ait 2008 yılı satış raporları da getirtilerek varsa 2008 yılında söz konusu işyeri çalışanlarına prim ödemesi yapılıp yapılmadığı da araştırılarak davacının çalıştığı işyerinde 2008 yılında prim ödemesi yapılan çalışanlara ilişkin varsa yönetim kurulu kararı ile dayanak belgeleri de dosya arasına alınmalıdır.
2007 ve 2008 yıllarına ait yukarıda belirtilen belgeler getirtildikten sonra uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyeti aracılığı ile davalıların savunmaları da dikkate alınarak bu tarihler arasında prim ödemesi yapılan diğer çalışanlar ile davacının çalışması ve satış rakamları ile kar/zarar durumu karşılaştırılarak davacının prim alacağı bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Kaldı ki dosyada mevcut satış raporlarına göre İç Anadolu Bölgesi olarak geçen işyerinde performans yetersizliği ve satış hedeflerine ulaşılamamasından dolayı davacıya prim ödemesi yapılmadığı savunmasına karşın dosyaya ibraz edilen 2007 yılında A.Z. Tarımsal Hayvansal ve Sinai isimli işyerinde çalışan bazı işçilere prim ödemesi yapıldığı görülmekle, davacının çalıştığı iş yeri ile prim ödemesi yapılan işyerinin aynı işyeri olduğunun tespiti halinde bu çalışanlara prim ödenmesini gerektiren nesnel nedenlerin ne olduğu da davalılardan sorularak belirlendikten sonra söz konusu uygulamanın 4857 sayılı Yasanın 5. maddesinde düzenlenen eşit davranma ilkesine aykırı olup olmayacağı da değerlendirilmelidir.
Mahkemece tüm bu hususlar araştırılarak ve söz konusu belgeler getirtilerek uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden dosya kapsamına uygun rapor aldırılarak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.
9. HD. 2009/48830 E. 2012/8495 K. 14.03.2012
…Davacı vekili davacının davalı şirkette genel müdür olarak çalışmakta iken iş akdine haksız yere son verildiğini prim ve oto satış primi alacaklarının ödenmediğini, şirketten makbuz karşılığı avans çektiğini avans borcunun kapatılması için davalı tarafından istekte bulunulmadığını avans borcu olmadığını belirtmiştir.
Davalı vekili davacının şirketin genel müdürü olarak görev yaptığını ve davacıya prim ya da oto satış primi adı altında bir ödeme yapılmasını öngören, ne hizmet sözleşmesi hükmü nede yönelim kurulu karan mevcut olduğunu, davalı şirkette prim uygulanması olmadığını, davacının şirkete avans borcu olduğunu, her ne kadar ücret bordrolarında prim adı altında davacıya ödeme yapıldığı kayıtlı ise de avans borcu karşılığı tahakkuk ettirilip avans borcunun kapatılmasına ilişkin bir işlem olduğunu prim ödemesi ile ilgisi olmadığını davanın reddi gerektiğini savunmuş ve karşı dava olarak avans borcunun tahsilini istemiştir.
Mahkemece davacıya davalı işverence 2003 ve 2004 yıllarına ilişkin prim ödemesi yapıldığı, bu prim dışında davacı tarafça iddia edildiği üzere ayrıca oto satışlarından dolayı prim ödemesi yapılacağına ilişkin herhangi bir yazılı belge ve davalı şirket yönetim kurulu tarafından alınmış herhangi bir karar bulunmadığından oto satış primi alacağı talebinin reddine, avans borcu açısından karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında davacının prim alacağına hak kazanıp kazanamadığı ve işverene avans borcu bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlık vardır.
Somut olayda bilirkişi raporu prim ödemesi ve avans alacağı yönünden yeterince açıklayıcı değildir. Öncelikle davacının almış olduğu avans miktarları ile davacı hesabına yatırılan prim miktarı hangi tarihte ne kadar olduğu işveren kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile tespit edilmeli, tablo halinde avans ve prim miktarları gösterilmeli, bu arada raporda belirtilen işyerindeki diğer işçilere yapıldığı belirtilen prim ödemeleri de bu şekilde tespit edilmeli, davacıya yapılan bu prim ödemelerinin “avans olarak nitelenen bu tutarlar ücret ödeme bordrolarında “diğer gelirler” (prim) olarak ödenmiştir.” tespitindeki prim ödemeleri ile aynı olup olmadığı belirtilmeli, karşılaştırılmalı denetime olanaklı rapor alınarak sonuca gidilmelidir. Ödendiği söylenen primlerin oto satışı dolayısıyla %20 kotanın aşılması nedeni ile mi olduğu yoksa normal prim ödemesi mi olduğu da açıklanmalıdır. İşveren savunmasında belirtildiği şekilde avans hesabının kapatılabilmesi için özel gelirler adı altında prim olarak kayıtlara geçirilmesi şeklinde bir durum mu olduğu yoksa bundan başka prim adı altında ayrıca bir ödeme mi bulunduğu belirtilmeli, buna göre tarafların varsa prim veya avans borcu tespit edilmelidir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirin iştir.
9.HD. 2007/34686 E. 2009/11574 K. 21.04.2009
…Dosya içeriğine göre davacının davalı işyerinde 01.01.2004-07.02.2006 tarihleri arasında pazarlama elemanı olarak çalıştığı taraflar arasında ihtilafsızdır. Davalı işyerinde çalışan davacı tanıkları çalıştıkları süre içinde işyerinde ücret+prim çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Pazarlama işinde çalışan işçilerin ücret + primle çalışmasının yaygın bir uygulama da olduğu dikkate alınarak davalı şirkete ait işyeri kayıtları getirtilerek işyerinde prim ödemesi uygulamasının olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre prim isteği hakkında bir karar verilmelidir.
22.HD. 2012/11304 E. 2013/1223 K. 29.01.2013
…Prim alacağı, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunu teşkil etmektedir. Davacı vekili, işçilere 2009 ve 2010 yılında ödenmesi gereken primlerinin ödenmediğini iddia ederek bu alacağın hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalı vekili, işyerinde devamlılık arz eden bir prim uygulaması bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece istek hüküm altına alınmıştır.
Dosya içeriğine göre, prim adı altında yapılan ödemenin koşulları belirlenmiş değildir. Yargılama sırasında dinlenen tanıklar, geçmişte prim olarak yapılan ödemenin aylar itibariyle değişen oranlarda gerçekleştiğini ifade etmiştir. Bu durumda her ay belli bir oranda işyeri koşulu haline gelmiş bir ödemenin varlığından söz edilemez. Kaldı ki, yine tanık anlatımlarına göre, 2008 yılı sonundan itibaren bu ödeme kaldırılmış, davacı tarafça da bu duruma itiraz edilmeyerek zımnen muvafakat edilmiştir. Böyle olunca tamamen işverenin kendi takdirinde olarak ve değişik oranlarda yapmış olduğu düzensiz ilave ödemelerden dolayı prim alacağının kabulü hatalıdır. Söz konusu talebin reddi yerine, yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/4928 E. 2012/8521 K. 03.05.2012
…Somut olayda davalı işveren davacının fazla çalışma alacağı olmadığını savunmuştur. Dosya kapsamından davacının satış temsilcisi olarak, üç ayda 1 -1,5 aylık tutarında prim usulü ile çalıştığı anlaşılmıştır.
Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planlan ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.
Mahkemece bu hususlar üzerinde durularak, gerekirse bilirkişiden ek rapor alınarak, sonucuna göre fazla mesai ücreti talebinin değerlendirilmesi ve prim ödemeleri fazla çalışmayı karşılıyorsa fazla çalışma alacağı ve dolayısıyla fesih haksız olacağından kıdem tazminatı talebinin reddine karar vermesi, şayet davacıya ödenen primler fazla mesai ücretini tam olarak karşılamıyorsa bakiye fazla çalışma ücreti ile kıdem tazminatı talebinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2011/15406 E. 2011/9635 K. 31.03.2011
…Somut olayda, satış temsilcisi olarak görev yapan davacıya, aylık sabit ücreti dışında yaptığı satışlara göre prim ödendiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işveren tarafından gerçekleştirilen prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır.
Mahkemece uyuşmazlık konusu dönemde davacıya ödenen tüm prim tutarı araştırılmalı, neye dayalı olarak ve ne miktarda prim ödendiği belirlenerek, yapılan prim ödemesinin fazla çalışma ücretini karşılayıp karşılamadığı bir değerlendirmeye tabii tutularak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi isabetsizdir.
22.HD. 2012/12080 E. 2013/5126 K. 12.03.2013
…Somut olayda davacı, fazla çalışma yaptığını iddia ederek fazla çalışma alacağı talebinde bulunmuş davalı ise davacının işyerinde müdür konumunda olduğunu, çalışma saatlerini kendisinin belirlediğini davacıya prim ödendiğini fazla çalışma alacağı talep edemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece fazla çalışma alacağı talebinin kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında yapılan hizmet sözleşmesinde davacının çalışma saatlerinin işveren tarafından belirleneceği kararlaştırılmıştır. İşverence prim ödemesi yapılması halinde işçinin ayrıca fazla çalışması nedeniyle fazla çalışma ücreti talep etmesi hakkaniyetle bağdaşmaz. Bilirkişi raporunda işverence yapılan prim ödemesinden söz edilmekte, tazminat hesabına yansıtılan ücret ise ikramiye olarak gözükmektedir.
Yapılacak iş, davacıya düzenli bir prim ödemesi yapılıp yapılmadığı belirlemek, davacıya düzenli prim ödemesinin varlığı halinde bu prim ödemesinin fazla çalışma alacağını karşılaması halinde fazla çalışına alacağının reddine karar vermek karşılamıyor ise aradaki farka karar vermektir.
7.HD. 2013/2889 E. 2013/10517 K. 05.06.2013
…Somut olayda davacı davalı işyerinde kart satış temsilcisi olarak çalıştığını belirterek günde 08.30-21.00 arası çalıştığını ancak fazla mesai alacağının ödenmediğini belirtmiştir. Davalı ise işyerinde pirim ödemesinin olduğunu ve davacının primini arttırmak için kendisinin fazla çalışmalarının olduğunu savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının primden yararlanmak için gece geç saatlere kadar ve bazen cumartesi günleri de çalıştığından haftalık 12 saat fazla mesai yaptığı, maaş+prim usulü çalıştığından yaptığı fazla mesainin saat başına düşen kısmını aldığı, ancak zamlı kısmının ödenmediğinden zamlı kısım hesaplanmıştır.
Davalı işyerinde maaş+prim usulü çalışıldığı tartışmasızdır. Davacıya dosyada bulunan bordrolardan da anlaşıldığı üzere her ay ayarlama adı altında prim ödemesi yapılmıştır. Hal böyle olunca davacıya fazla çalışmalarının karşılığının prim adı alında ödendiği görülmektedir. Mahkemece davacının fazla mesai alacağının reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
7.HD. 2013/4844 E. 2013/11141 K. 13.06.2013
…Somut olayda davacının asgari ücret+prim usulü çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu durumda fazla mesai alacağı hesaplanırken davacının almış olduğu primlerin oniki aylık ortalaması maaşına eklenerek gerçek maaşı bulunmalı ve çıkan sonuç üzerinden % 50 zamlı kısmının hesaplanması, daha sonra da almış olduğu primlerin fazla çalışma ücretlerini kapsayıp kapsamadığı araştırılmalıdır.
22.HD. 2012/6994 E. 2013/204 K. 21.01.2013
…Davacının davalı ilaç firmasının tıbbi mümessil ve satış elemanı olarak sabit bir işyerine bağlı olmadan, yanında bir işveren yetkilisi ve amiri bulunmadan kendi inisiyatifi ile faaliyetini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Çalışma sistemi prim esasına dayalı olup kotanın tutturulması halinde prime hak kazandığı da ihtilafsızdır. Belirlenen bu hale göre kendi inisiyatifi ile çalışan işçinin yine kendi inisiyatifi ile fazla mesai yapması ve buna itibar edilmesi hayatın olağan akışına ve oluşa uygun düşmemektedir. Böyle olunca fazla mesai isteğinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi yerinde değildir.
Dairemizin yerleşmiş uygulaması, 2005/ 23905 E, 2006/5796 ve 2007/749- 9278 Sayılı kararları da bu şekildedir.
3- Davacının 2003 yılı fark prim isteğinin oluştuğuna dair dosyada herhangi bir delil ve veri olmadığı halde anılan yıla ilişkin fark isteğin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Davacının 2004 yılı satış hedefini 243.782.77 Dolar olarak ve %100.02 yüzdesi ile tutturduğu işe iade dosyasındaki bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Davalının 2004 prim planına göre, anılan bilirkişi raporunda belirlenen rakamlar esas alınarak teknik hesaplama ile 2004 yılı prim miktarının saptanması gerekirken, davacı vekilinin yaptığı hesaplamaya aynen itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir. Bu hesaplama tekniğini bilen bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak davacının alması gereken 2004 yılı prim miktarı tespit ettirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
9.HD. 2008/14794 E. 2009/2432 K. 16.02.2009
…Yargıtay’ın yerleşmiş uygulaması, tanık beyanlarına göre hesaplanan fazla mesai, hafta tatili, genel tatil, bakiye süre ücreti gibi alacaklardan takdiri indirim yapılması gerektiği yönünde olup, eldeki uyuşmazlıkta tanık beyanlarından hareketle belirlenen bir alacak söz konusu değildir. Bu husus gözden kaçırılarak davacının hesaplanan prim alacağından indirim yapılarak hüküm kurulması hatalıdır. Prim alacağından taktiri indirim yapılmadan hüküm kurulmalıdır.
9.HD. 2012/35625 E. 2013/34858 K. 24.12.2013
…Primin oluştuğu tarihte çalışmak yeterli olup ödeme tarihinde işten ayrılmış olsa da prime hak kazanır.
Somut olayda temel uyuşmazlık, ödeme anında işyerinde çalışması olmayan davacı işçinin 2005 yılı primine hak kazanıp kazanamayacağı noktasındadır. Davacının 2005 yılının büyük bölümünde çalıştığı ve yıl sonu hedeflerine ulaşmasında katkı sağladığı açıktır. Nitekim davalı işveren aksi yönde bir savunma getirmemiştir. O halde davacının 2005 yılı içinde çalıştığı süreyle sınırlı olarak prime hak kazandığının kabulü gerekir. Prim Sistemi Prosedüründe dönem içinde ve hatta ödeme zamanında işyerinde çalışıyor olma şartının öngörülmüş olması bu noktada önemsizdir. Prim, iş görme edimini başarılı bir şekilde yerine getiren ve bu bakımdan işyerindeki mal ve hizmet üretimine katkı sağlayan işçinin ödüllendirilmesi amacıyla yapılan ücreti eki niteliğine bir ödemedir. İşverence belirlenen hedeflere ulaşıldığına göre bu sürece katkı sağlayan davacı işçinin pirim ödemesinin dışında tutulması doğru olmaz. Mahkemece, davacının prim talebinin, ödeme anında çalışmanın bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi de yerinde olmamıştır. Dosya içinde bulunan 17.4.2007 tarihli hesap raporu bir değerlendirmeye tabi tutulmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
9.HD. 2008/5558 E. 2008/30603 K. 25.11.2008
…4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasına göre, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Yasada ücretin eklerinin neler olduğu müstakilen düzenlenmemiş olmakla birlikte, değinilen maddenin ikinci fıkrasındaki “…banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye vc bu nitelikteki her çeşit istihkakının..” ibaresi gereğince, ücretin yanı sıra prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü ödemelerin banka hesabına yatırılması öngörüldüğünden, “prim” ve “ikramiye” ücretin eki olarak İş Kanunu’nda ifadesini bulmuştur.
İşçinin prime hak kazanması için işyerinde pirim ödemesini gerektiren dönemin sonuna kadar çalışmış olması gerekmez. İşyerinde çalışılan süreyle sınırlı olmak üzere işçinin prim talep hakkı vardır.
Mahkemece prim alacağının ispatlanamadığından bahisle talebin reddine karar verilmiştir. Oysa dosya içerisindeki bir kısım bordrolar ve tanık ifadelerine göre işyerinde prim ödemesi uygulamasının bulunduğu sabittir. Bu nedenle mahkemece işverence gerçekleştirilen prim ödemelerinin ortalaması alınarak davacının son ay için hak ettiği prim alacağı belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken, yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir.
7.HD. 2013/3674 E. 2013/9854 K. 27.05.2013
…Somut olayda, 2010 yılı priminin 1/3 Tük kısmı davacıya daha önce ödenmiş, kalan kısmı ise başka işçilere verildiği halde ödenmemiştir. Mahkemece, emsali işçilere yapılan ödemenin davacıya da yapılması gerektiği gerekçesiyle prim alacağının hüküm altına alınması dosya içeriğine uygundur. Ancak davacı işyerinden 10.08.2010 tarihinde istifa suretiyle ayrılmıştır. Bu yıla ait prim alacağının, işçinin çalıştığı süreyle orantılı olarak hükme bağlanması gerekirken, yazılı şekilde bütün yıl için kabııl edilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2012/17780 E. 2014/23352 K. 03.07.2014
…Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen 01.01.2010 başlangıç tarihli personel sözleşmesi “ücretlendirme” başlıklı düzenlemesinin 2. bendinde 75.0. 00 TL primden 25.000,00 TL’sinin proje bitiminde ödeneceği kararlaştırılmış, S.Belediye Başkanlığınca inşaatın %92 seviyesinde olduğu bildirilmiş, Mahkemece bildirilen oranın yüksek olduğu gerekçesiyle 25.0. 00 TL tutarındaki prim alacağının tamamı hükiim altına alınmıştır.
Ancak taraflar arasındaki sözleşmede 25.000,00 TL tutarındaki prim
alacağı projenin bitim şartına bağlı tutulduğuna göre hesaplamanın kıstelyevm esasına göre yapılması gerekir.
Mahkemece, davacının belirlenen prim alacağına inşaat seviyesi olan %92’si oranında hak kazanabileceğinin düşünülmemesi hatalıdır.
7.HD. 2013/19020 E. 2014/4015 K. 17.02.2014
…Somut olayda davacının prime hak kazanma döneminde davalı işveren nezdinde çalıştığı sabittir. İnsan kaynakları bölümü standart operasyon prosedüründeki “istifa nedeni ile ayrılmalarda ödeme tarihinde orada çalışmak kaydıyla prim alacağına hak kazanılabileceği” yönündeki hüküm davacının prim alacağını ortadan kaldırmaz. Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yönde olup söz konusu dönem içinde davacının çalıştığı süre itibariyle kıstelyevm esasına göre prim alacağının hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2010/46802 E. 2013/6636 K. 25.02.2013
…Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; tanık beyanlarına göre davalı işyerinde prim uygulaması olduğu, davacı tarafça davalı şirketçe davalı çalışanlarına 2009 yılı için bir brüt maaş tutarında prim ödemesi yapıldığının iddia edildiği, davacının prim ücretinin ödendiğinin ispat edilemediği, dosyaya sunulan ücret bordrolarına göre davacının bir maaş tutarında prim ücreti alacağı olduğu kabul edilmiş ise de davacının 2009 yılının tamamında çalışmadığı anlaşılmakta olup davacının hak ettiği prim alacağının çalıştığı süreye orantılanarak belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hazırlanan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/8290 E. 2013/15578 K. 26/09/2013
…Mahkemece, davalı şirketten davacının hizmet sözleşmesi, davacıyla aynı dönemde prim ödemesi yapılan çalışanlara ilişkin belgeler istenmiş. Davalı şirket prim ödenen çalışanlara ilişkin listeyi göndermiş, şirkette çalışan mavi ve beyaz yakalı personele ve satış müdürlerine prim ödemesi yapıldığı görülmüştür. Davalı vekili şirkette bir yılını doldurmayan personele prim ödenmeyeceğini belirtmiş, ancak bu iddiasını kanıtlar nitelikte personelin imzaladığı veya kabul ettiği bir belge veya sözleşme maddesi sunmamıştır. Dosya kapsamında % 0,2 satış primi dışında daha düşük bir primin uygulandığına dair herhangi bir kayıt da yoktur. Şirketin satış ciroları üzerinden her hesap dönemi sonunda şirket merkezinden gelen muvafakat üzerine ödeme yapıldığı davalı tanıkları tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır. Davacı 5.417 ton ürün için 10.778.350 Euro tutarı yaklaşık 21.550.716 TL civarında satış geliri elde edildiğine ilişkin listeyi sunmuş, listeye davalı vekili itiraz etmemiştir. Buna göre, davacının satış cirosu üzerinden hak ettiği prim alacağı isteğinin belirlenip hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/5219 E. 2012/25522 K. 15.11.2012
…Davalı işyerinde bir önceki yılın ödül priminin bir sonraki yıl çalışanlara ödendiği açıktır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2007 yılı için belirlenerek 2008 yılında ödenen prim miktarı 2008 yılı içinde esas alınarak 2008 yılı Mart ve Nisan aylarında ikramiye adı altında yapılan ödemeler mahsup edilmek suretiyle 2008 yılı içinde prim hesabı yapılmıştır. Ancak davalı işveren, 2008 yılı için hedeflenen miktarların tutturulamaması nedeniyle hiçbir çalışana prim ödemesi yapılmadığını savunmaktadır. Gerçekten davacıya yapılan prim ödemesinin dayanağı Şirket Yönetim Kurulu kararıdır. Davalı yanca dosyaya sunulan 17/03/2008 tarihli şirket yazısında “Şirketimiz ödül yönetmeliği gereği. 2007 yılında Trabzon Şubemizdeki klinker üretim hedefi gerçekleşmiş olup, diğer hedefler gerçekleşmediğinden, Şirketimiz Yönetim Kurulunca Trabzon Şubemizde çalışan tüm personele 30 günlük ücretlerinin %50’si oranında ödül verilmesi kararlaştırılmıştır.” denilerek prim ödemesi ile ilgili alınan Yönetim Kurulu kararından bahsedilmiştir. Öyle olunca, şirketin 2008 yılında çalışanlarına prim ödemesi yapıp yapmadığı, şayet yaptıysa hangi oranlarda prim ödemesi yaptığı tespit edilerek davacının çalıştığı süreyle orantılı olmak üzere kıstelyevm esasına
göre prim alacağı hakkında bir karar verilmelidir. Davacının 2008 yılının tamamında çalışmadığı anlaşılmakta olup davacının hak ettiği prim alacağının çalıştığı süreye orantılanarak belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hazırlanan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
7.HD. 2013/19552 E. 2014/854 K. 22/01/2014
…Somut olayda, her ay ödenen prim miktarı değişiklik göstermektedir. Bu durumda son bir yıl içerisinde ödenen toplam prim miktarı 365 e bölünerek bir güne isabet eden miktarı giydirilmiş ücrete yansıtılarak ihbar ve kıdem tazminatı hesaplanması gerekirken, ödenen yüksek miktarlı son prim esas alınarak ihbar vc kıdem tazminatı hesaplayan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2008/1635 E. 2009/14798 K. 28/05/2009
…Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının giydirilmiş ücreti belirlenirken ciro primi ödemesinin de dikkate alınması doğrudur. Ancak davacıya son bir yıl içinde ödenen prim toplamının aylık ortalaması bulunarak, bu miktarın ücrete eklenmesi gerekirken; son ay ödenen prim miktarının ücrete dahil edilerek bulunan miktara göre hesaplama yapılması hatalıdır. Yeniden yapılacak hesaplamada davalı lehine oluşabilecek usuli kazanılmış hak korunmalıdır.
9.HD. 2012/10884 E. 2014/15924 K. 15.05.2014
…Somut olayda, davalı belediyede yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinin 42/b maddesinde kıdemli işçiliği teşvik primi uygulaması düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre sözleşmenin bağıtlandığı belediye başkanlığı işyerinde geçen çalışma süreleri esas alınmak kaydıyla hizmet süresi 5 yılı doldurmuş olanlara 25, 10 yılı doldurmuş olanlara 30, 15 yılı doldurmuş olanlara 45 günlük teşvik primi ödeneceği belirlenmiştir. Bu durumda davacının işe giriş tarihinin 22.02.1995 olması nedeniyle 2005 yılında 10 yılı doldurduğundan 30 günlük teşvik primi hak ettiği kabul edilerek sadece anılan 30 günlük alacağa hükmedilmesi gerekirken 2005 ve sonraki her yıl için alacağa hükmedilmesi hatalıdır
9.HD. 2010/27115 E. 2012/37854 K. 15.11.2012
…Davacı işçi toplu iş sözleşmesinde öngörülen kıdemli işçiliği teşvik pirimin ödetilmesini talep etmiş, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda işyerinde her 2 yıllık sürelerle yürürlüğe giren her toplu iş sözleşmesi dönemi için hesaplama yapılmıştır.
Toplu iş sözleşmelerinin 44. maddesinde işyerinde 5, 10,15,20 ve 25 yılını doldurmuş işçiler bakımından bir defaya özgü olmak üzere pirim ödemesi öngörülmüştür. Bu durumda davacı işçinin işe giriş tarihine göre belirtilen yılları doldurduğu tarihlerde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre bir defaya özgü olmak üzere teşvik pirimi hesabı yapılmalıdır. Her toplu iş sözleşmesi için ayrı ayrı hesaplama yapılarak isteğin kabulü de hatalı olmuştur.
9HD. 2008/21434 E. 2008/18505 K. 01.07.2008
…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının 2009-2010 eğitim döneminde okul öğrencilerinin SBS de gösterdikleri başarı üzerine işverence okulda çalışan öğretim görevlilerine yapılan 500 TL başarı primine hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının 5580 sayılı kanun uyarınca 2009-2010 eğitim ve öğrenim döneminde davalıya ait özel okulda öğretmen olarak çalıştığı sabittir. Davacı ile yapılan iş sözleşmesi dönem sonunda davalı işveren tarafından yenilenmeyerek sona erdirilmiştir. Davalı okul tarafından öğrencilerin 2009- 2010 eğitim ve öğretim yılında öğrencilerin SBS de gösterdikleri başarı sonucunda tüm öğretim görevlilerine 29.9.2010 tarihinde 500 TL başarı primi ödendiği dosya kapsamına göre sabittir.
Bu başarı priminin ödenme nedeni 2009-2010 öğretim dönemindeki başarıya ilişkin olup davacı bu eğitim ve öğretim döneminin sonuna kadar davalı işverene ait okulda çalışmıştır. Llde edilen bu başarıda davacının da katkısı bulunmaktadır. Başarı priminin iş sözleşmesi sona erdikten sonra 29.9.2010 tarihinde dağıtılmış olması davacının bu başarı primine hak kazanmayacağı anlamına gelmez. Mahkemece davacının başarı primi alacağının kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2013/6598 E. 2013/24444 K. 30.09.2013
…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının 2009-2010 eğitim döneminde okul öğrencilerinin SBS de gösterdikleri başarı üzerine işverence okulda çalışan öğretim görevlilerine yapılan 500 TL başarı primine hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının 5580 sayılı kanun uyarınca 2009-2010 eğitim vc öğrenim döneminde davalıya ait özel okulda öğretmen olarak çalıştığı sabittir. Davacı ile yapılan iş sözleşmesi dönem sonunda davalı işveren tarafından yenilenmeyerek sona erdirilmiştir. Davalı okul tarafından öğrencilerin 2009- 2010 eğitim ve öğretim yılında öğrencilerin SBS de gösterdikleri başarı sonucunda tüm öğretim görevlilerine 29.09.2010 tarihinde 500 TL başarı primi ödendiği dosya kapsamına göre sabittir.
Bu başarı priminin ödenme nedeni 2009-2010 öğretim dönemindeki başarıya ilişkin olup davacı bu eğitim ve öğretim döneminin sonuna kadar davalı işverene ait okulda çalışmıştır. Elde edilen bu başarıda davacının da katkısı bulunmaktadır. Başarı priminin iş sözleşmesi sona erdikten sonra 29.09.2010 tarihinde dağıtılmış olması davacının bu başarı primine hak kazanmayacağı anlamına gelmez. Mahkemece davacının başarı primi alacağının kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2012/8381 E, 2013/9998 K. 25.03.2013
…Somut olayda, davacı işçi uluslar arası TIR şoförü olarak davalı işverenlik nezdinde çalıştığını, aylık ücretinin garanti asgari ücret ile sefer priminin toplamı olduğunu, sefer başına 450€, ayrıca Avrupa ülkelerinde kalınıp doıse yapılması halinde ise dorse başına 360 € aldığını iddia etmiştir. Hükme esas alman bilirkişi raporunda davacının çalıştığı sürece ayda 1 sefer yaptığı, ayrıca her seferde dorse seferi de yaptığı kabul edilerek kıdeme esas ücreti tespit edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalara göre prim ücretinin kıdem tazminatına esas alınabilmesi için süreklilik arz etmesi gerekir. Davacının iddia ettiği dorse priminin süreklilik arzettiği, her seferde dorse seferinin de yapıldığı hususunda dosya içerisinde bir kayıt bulunmamaktadır. Tanık ifadeleri de dorse priminin süreklilik kazandığı noktasında ispata elverişli değildir. Bu nedenle bilirkişi raporunda dorse priminin kıdem tazminatı hesabına esas alınan ücrete ilave edilmesi hatalıdır.
9.HD. 2011/14649 E. 2013/15167 K. 20/05/2013
…4857 sayılı İş Kanunun’da jestiyon primi adı altında bir ödeme biçimi ve işçilik hakkı düzenlenmemiştir. Buna rağmen uygulamada bireysel iş sözleşmeleri ya da toplu iş sözleşmelerine jestiyon ikramiyesi adı altında hükümler konulmakta ve özellikle üst düzey yöneticilere bu tür ödemeler yapılmaktadır. Tarafların karşılıklı olarak şartlarını belirledikleri veya o işyeri uygulamasında ne miktar ödeneceği tespit edilebilen bu tür ödemelerin işçiye yapılması gerektiği yerleşik Yargıtay içtihatlarındaııdır.
Somut olayda, dosyadaki delillere göre davalı işyerinde jestiyon primi uygulaması olduğu anlaşılmaktadır. İşçi tam yıl çalışmamış ise, jestiyon primi o yıl için kıstelyevm esasına göre hesaplanıp ödenecektir. Tüm yıl çalışılmış gibi jestiyon primi hesaplanarak hüküm altına alınması hatalıdır.
22.HD. 2012/19139 E. 2012/24104 K. 01.11.2012
.
…Somut olayda; davacı, çalıştığı şubeyi başarılı bir şekilde yönetip şubenin kâr etmesini sağladığı halde davalı şirket tarafından verilen performans düşüklüğüne dayalı düşük notun gerçeklen uzak olduğunu, buna dayanılarak
da kendisine prim ve jestiyon ödemeleri yapılmamasının 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen işverenin işçilere eşit davranma borcuna aykırılık teşkil ettiğini bu nedenle de işverenin tazminat ödemekle yükümlü olduğunu iddia etmiştir. Davalı ise davacının düşük performans nedeni ile kendisine prim ve jestiyon ödemesi yapılmadığını savunmuştur. Mahkemece dava konusu olayda işveren tarafından davacının performans düşüklüğü gerekçesinin yerinde olmadığı, davacının çalıştığı şubedeki diğer işçilere prim ve jestiyon ödendiği halde davacıya prim vc jestiyon ödenmemesinin söz konusu olamayacağı, şubenin başarısının müdürden bağımsız olamayacağı gerekçesi ile davacının İş Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen tazminat hak kazanacağına karar verilmiştir.
Yukarıda tafsilatlı şekilde açıklandığı üzere işverenin eşitlik ilkesine aykırı davranması aynı konumda bulunan işçilere dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplere dayalı olup bu hususların tamamı mutlak ayrım yasağı kapsamında kalmaktadır. Davalı tarafından davacının performans düşüklüğü gerekçe gösterilerek davacıya prim ve jestiyon ödemelerinin yapılmaması 4857 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenmiş olan ayrımcılığa girmediği ve eşit davranma borcuna aykırılık teşkil etmeyeceği gözetilmeden, bu alacak talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır.
9.HD. 2011/43914 E. 2013/30924 K. 26.11.2013
…Davacı taraf, çalışmasının son yılına ilişkin jestiyon ve başarı primi alacağına hak kazanmasına rağmen ödenmediğini iddia etmiştir. Davalı vekili, talebe konu primlerin ayrıntılı düzenlendiği iç düzenlemelerin ve yönetim kurulu kararlarının mevcut olduğunu, ödemelerin yapılmasının işverenin takdirinde bulunduğunu, davacının ise anılan ödemelere hak kazanmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının ispat yükünü yerine getirmediği gerekçesiyle talebinin reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma yetersizdir. Anılan sebeple, davalı işverenden talebe konu prim uygulamasına ilişkin personel yönetmeliği, talimatı ve benzeri yazılı işyeri uygulamalarına dair belgeler, yönetim kurulu kararları ile davacıya çalışma süresi boyunca ödenen primlere ilişkin miktar ve tür bilgilerinin sorulması, ilgili kayıtların istenilmesi gereklidir. Bilgi ve belgeler toplanıldıktan sonra, dosya kapsamı bir değerlendirmeye tabi tutularak, talebe konu alacaklar bakımından bir sonuca gidilmelidir
22.HD. 2013/6704 E. 2014/6486 K. 18.03.2014
…Somut olayda davacı jestiyon primine hak kazandığını iddia etmiş davalı ise davacıya jestiyon primi ödeneceği taahhüdünde bulunulmadığını bu nedenle davacının jestiyon primi alacağı olmadığını savunmuştur. Dinlenen davacı tanığı her yıl bir önceki yılın performans durumuna göre en çok 5 aylık ücrel tutarında jestiyon primi ödendiğini davalının 2006 yılında K. ile birleşmesi nedeniyle performans durumuna bakılmaksızın 2007 Mart ayında tüm personele bir aylık ücrel tutarında jestiyon primi ödendiğini beyan etmiştir. Mahkemece tanık beyanına değer verilerek jestiyon prim ücreti kısmen hüküm altına alınmışsa da yapılan inceleme karar vermeye yeterli değildir. Mahkemece davalı işyeri çalışanlarına jestiyon primi ödenip ödenmediğinin banka kayıtlarından araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması balalı olmuştur
22.HD. 2012/11857 E. 2012/15764 K. 05.07.2012
…Davacının jestiyon primi alacağına hak kazanıp kazanmadığı taraflar arasında ki diğer uyuşmazlık noktasıdır .
4857 sayılı îş Kanunumda jestiyon primi adı altında bir ödeme biçimi ve işçilik hakkı düzenlenmemiştir. Buna rağmen uygulamada bireysel iş sözleşmeleri ya da toplu iş sözleşmelerine jestiyon ikramiyesi adı altında hükümler konulmaktadır. Tarafların karşılıklı olarak şartlarını belirledikleri veya o işyeri uygulamasında ne miktar ödeneceği tespit edilebilen bu tür ödemelerin işçiye yapılması gerektiği yerleşik Yargıtay içtihallarındandır
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2008 yılında davacıya yıllık ücret tutarı toplamının % 11 oranında bonus primi ödendiği gerekçesi ile davacının hak kazandığı bonus primi alacağı 2009 yıllık ücret toplamının %11 olarak belirlenmiştir. Ancak, davalı işveren tarafından ibraz edilen Bonus Plan Yönetmeliğinde yıllık ödenecek bonus primin ne şekilde hesaplanacağına ilişkin düzenleme bulunduğu görülmektedir. Bu düzenleme dikkate alınmaksızın bir önceki yıl ödenen miktar dikkate alınarak hesaplama yapılmış olması hatalıdır.
22.HD. 2012/27456 E. 2013/24155 K. 12.11.2013
…Somut olayda iş sözleşmesinde hüküm bulunmamakla birlikte davacı ve davalı tanıklarının ortak anlatımları ile jestiyon primi ödenmesi yönünde iş yeri uygulaması bulunduğu sabittir. Ayrıca davalı işveren 03.02.2009 tarihli yazısında, 2007 yılı Nisan ayında 5.431 çalışandan 4.105 ine BONUS adı altında ek ödeme yaptığını bildirmiştir. Bonus primi adı altında yapılan bu ödemenin, jestiyon primi olup olmadığı araştırılmalı, değil ise emsal işçiye yapılan jestiyon primi ödeme miktarı belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi hatalı olup bu husus ayrı bir bozma sebebi olarak kabul edilmiştir.
22.HD. 2012/18898 E. 2012/20619 K. 02.10.2012
…Somut olayda; iş sözleşmesinde hüküm bulunmamakla birlikti, dosya içerisindeki belgeleri ile jestiyon primi ödenmesi yönünde iş yeri uygulaması bulunduğu sabittir. Davacının 2008 yılında 14.11.2008 tarihine kadar gerçekleşen çalıştığı döneme ilişkin jestiyon primine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamakla birlikte, anılan dönemde emsal işçilere ödenen jestiyon primi miktarları belirlenmeksizin, davacıya 2007 yılında ödenen jestiyon priminin, 2007 yılı ücretine oranlanması sonucu bulunan miktar dikkatle alınarak hesaplama yapılması hatalıdır. Mahkeme emsal işçilere 2008 yılı için ödenen jestiyon primi miktarları belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2012/24244 E. 2012/23700 K. 30.10.2012
…Davacı, yıllık izin ve fazla çalışma ücret alacakları ile birlikte 2007 yılına ait jestiyon primi alacağı da talep etmiş ve jestiyon priminin 3 ila 5 maaş tutarında verildiğini iddia etmiştir.
Davalı ise, davacının 2007 yılında düşük performans sağladığı için jestiyon primi talep edemeyeceğini savunmuştur.
Mahkemece hükme esas alman bilirkişi heyeti raporunda; davacının 2001 – 2003 ve 2006 yılları için jestiyon primi aldığı, 2002-2004 ve 2005 yılları için prim almadığı, performans için puanının %60 ve toplam puanının 500.8 olduğu ve 2007 yılı için jestiyon primi almaya hak kazandığı tespit edilmiş, davacı tanıkları, ödenen jestiyon priminin 3 ila 5 maaş tutarında olduğunu beyan ettiklerinden davacının 3 aylık maaşı kadar jestiyon primi aldığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır.
Davacının 2007 yılı için jestiyon primine hak kazandığı bilirkişi heyet raporu ile tespit edilen performans puanı ve toplam puanı ile sabittir.
Sorun, hak edilen 2007 yılı jestiyon prim alacağının hangi kriterlere göre hesaplanacağıdır.
Mahkemece, iş yeri kayıtları ve emsal işçilere yapılan jestiyon primi ödemeleri birlikte değerlendirilip davacının jestiyon primi alacağının belirlenmesi gerekirken, soyut tanık anlatımları ile sonuca gidilmesi hatalıdır.
9. HD. 2011/35591 E. 2013/28295 K. 05.11.2013
…Fesih tarihi itibari ile işyerinde uygulanmakta olan İnsan Kaynakları Yönetmeliğinin 5. maddesinde, uyuşmazlık konusu jestiyon primi uygulama esaslarına yer verildiği ve ilgili düzenlemenin “Bankanın bir yıl zarfında elde ettiği faaliyet sonuçlarının önceki yıllarla karşılaştırılması ve yapılacak genel değerlendirme sonucunda saptanacak gelişme derecesine göre; sonuçların alınmasında fiili sorumluluk ve görev almış olan ve ödeme tarihinde görev başında bulunan idarecilere, o görevdeki hizmet süreleri, başarı dereceleri, şube sınıfı gibi faktörlerin gözönüne alınması suretiyle, yılda bir kere jestiyon primi ödenir. Prim ödeme tarihinde görevi başında bulunmamakla birlikte ödemeye esas dönemde emekliye ayrılan, vefat eden ve muvazzaf askerlik nedeniyle ücretsiz izinli sayılan idarecilere de görevde bulundukları süre, şube sınıfı, sonuçlardaki etkinlikleri ve başarı dereceleri dikkate alınarak, Jestiyon priminin ödenip ödenmemesi hususu Genel Müdürlüğün takdirine bağlıdır” şeklinde olduğu görülmektedir.
Davalı işverenin 02.01.2012 ve 03.10.2012 tarihli müzekkere cevapları ile 2010 yılında işyerinde çalışmaya devam eden personellere performanslarına uygun olarak jestiyon primi ödendiği, davacıya ise ödeme yapılmadığı sabittir.
Her ne kadar, işveren tarafından 2010 yılı için jestiyon primi ödendiği tarihten önce işçi iş sözleşmesini feshedilmiş ise de prim sistemi prosedüründe ödeme zamanında işyerinde çalışma şartının öngörülmüş olmasının önemi bulunmamaktadır.
İş görme edimini başarılı şekilde yerine getirerek mal ve hizmet üretimine katkı sağlayan işçinin çalıştığı dönem esas alınarak prim alacağına hak kazanacağı kabul edilmelidir.
Saptanan bu durum karşısında vc yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulduğunda, emsal nitelikteki işçilere aynı dönemde ödenen jestiyon primi miktarları araştırılmalı ve davacının anılan dönemde gerçekleşen çalışına süresi dikkate alınarak kıstelyevm usulüne göre hak kazandığı jestiyon primi alacağı belirlenerek bu miktar üzerinden talebin kabulüne karar verilmelidir. Bu hususun dikkate alınmaması ve jestiyon primi alacağı isteminin reddine karar verilmesi isabetsizdir
22.HD. 2013/3005 E. 2014/1357 K. 04.02.2014
…Somut olayda, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin Toplu iş sözleşmesinin 38. maddesi ile, Temizlik işleri Müdürlüğümde fiilen temizlik işinde çalışan işçilere, şoförlere ve tır şoförlerine her ay koku primi ödeneceğine dair düzenleme yapılmıştır. Mahkemece, davacının koku primi yardımından faydalanabileceğinin kabulü ile belirlenen miktar hüküm altına alınmış ise dc. Belediye Fen işleri Müdürlüğü’nde çalıştığı anlaşılan davacının, koku primi yardımından faydalanamayacağı tartışmasızdır. Bu anlamda, koku primi alacağına ilişkin olarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD 2013/32686 E. 2013/26645 K. 12.11.2013
…Davacı işçi, davalı işyerinde yönetici sıfatıyla 10.08.2004 tarihinden iş akdinin feshedildiği 26.01.2007 tarihine kadar başarıyla hizmet verdiğini, şirket yapılanması içerisinde davacının aynı ihracat müdürüne bağlı ve aynı seviyede olan üç yöneticiden biri olduğunu, performans notu diğer iki çalışandan yüksek olduğu halde daha az prim ödendiğini beyanla, eksik ödenen primlerinin tahsili ile Iş Kanunu’nun 5. Maddesine dayalı olarak ayrımcılık tazminatına hükmedilmcsine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı işveren, davacının emsal gösterilen 2 çalışan ile aynı seviyede çalışmadığını, davacı işçinin 01.10.2005 yılından itibaren doğrudan satış birimi yerine satışa dolaylı destek sağlayan pazarlama biriminde çalıştığını, pazarlama pozisyonuna göre prim esaslarının yeniden belirlendiğini, satışa ve performansa göre iki tür pirim olduğunu ve ikisinin de ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece, mahallinde yapılan tespitte yapılan işin ürün tanıtma olarak direk satış ile ilgili olduğu, pazarlamanın ise tanıtım amaçlı olup, direk satış olmadığı, pritn hususunda prim dağıtımını düzenleyen bir yazılı metnin bulunmadığı, yılbaşı hedeflerine göre yapılan bir değerlendirme ile sonuca gidildiği, davacı ve emsalleri arasında bir alt-üst münasebetin olmadığı ve hepsinin aynı düzeyde bulunduğu, iş geliştirme yöneticisi unvanına sahip oldukları, her üç kişinin de iş geliştirme yöneticisi olup, davacıya az ödeme yapılmasının sebebinin ise diğerlerinin direk satış ile alakalı olmaları sebebiyle daha fazla prime hak kazandıkları hususunun bildirildiği gerekçesiyle, prim farkı ile koşulları oluşmayan ayrımcılık tazminatı isteklerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı yasal süresi içinde davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı işçinin 01.10.2005 tarihine kadar emsal olarak bildirdiği diğer çalışanlarla birlikte iş geliştirme yöneticisi sıfatıyla satış biriminde çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacı işçi daha sonra aynı unvanla pazarlama biriminde görevlendirilmiştir. Bu itibarla mahkeme kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere pazarlama biriminde çalıştığı sırada satış bölümü çalışanları ile aynı primin ödenmesi yönündeki talebi yerinde değildir.
Öte yandan İş Kanunu’nun 5. maddesinde yazılı olan sebeplerle gerçekleşen bir ayrımcılık iddiası olmadığına göre ilgili maddeye göre talep edilen tazminat isteğinin reddi de yerindedir.
Ancak 01.10.2005 tarihine kadar aynı birimde çalışan emsalleri ile farklı prim uygulamasının geçerli bir gerekçesi işverence açıklanmış ve ispatlanmış değildir. Dosya içinde yer alan ödeme belgeleri dikkate alındığında davacının emsalleri olan işçilerden 2005 yılı ile sınırlı olmak üzere Ekim ayma kadar aynı unvan ve görevde çalıştığı ve performans notu benzer olan işçilere göre prim farkı hesaplanmalı ve istek doğrultusunda karar verilmelidir.
9.HD. 2010/2626 E. 2012/24435 K. 26.06.2012
…Somut olayda davacının verilen mesleki görevleri yapmadığı, yazılı ihtar cezası aldığı ve hizmet sözleşmesine aykırı davrandığı ve performansının düşük olduğu dosya kapsamı ile ispat edilmediğine göre bir kısım çalışanlara prim ödemesi yapılırken bir kısmına gerekçesi olmadığı halde ödenmemesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu durumda davacı emsali işçilere uygulanan prim ödemlerine dair kayıtlar getirtilerek davacıya ödenmesi gereken prim miktarının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi bozma nedenidir.
22.HD. 2013/8961 E. 2013/12289 K. 24.05.2013
…Somut olayda, prim ödemelerinin yapılan satışlar sonucunda gösterilen performansa dayalı olarak ödendiği, davacının satış kotalarını doldurup doldurmadığı, prime hak kazanıp kazanmadığı konularının araştırılmadığı anlaşılmış olup, dosyaya davacının performansına ilişkin ve primlerin hesaplanmasına dair belgeler sunulmamış ise de, davalının cevap dilekçesinde işyeri kayıtlarını delil olarak belirttiği dikkate alınarak, işyeri belgeleri üzerinde inceleme yapılarak, davacının satış yaptığı tutarlar belirlenerek, satış kotalarını doldurup doldurmadığı, emsal alman işçinin satış performansı ile davacının performansı arasında fark bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
22.HD. 2013/7001 E. 2013/29445 K. 17.12.2013
…Davacı işçi fesih tarihinden önce hak kazanıp da ödenmediğini iddia ettiği performans primi isteğinde bulunmuş, karara esas alınan hesap bilirkişisi raporunda davacının hesap dönemine ilişkin performans notunun bulunmadığından davacının performans notunun en yüksek olan bir olması veya iki olması ihtimaline göre performans primi alacağı hesaplanmış,
mahkemece performans notunun fesihten altı ay önce davacının işyerinde aldığı takdirname dikkate alınarak en yüksek barem olan bir olduğunun kabulü ile hesaplanan seçeneğe göre performans primi isteği hüküm altına alınmıştır.
İşyerinde işçilerin performansını yükseltmeye teşvik için işverence işçilere ödenen performans primi verilmesi kararlaştırılmıştır. Sözkonusu prime hak kazanma şartları işveren tarafından belirlenmiş olup davacının hesaplama yapılan döneme ilişkin performans notunun araştırılarak belirlenmeden fesihten altı ay öncesine ait takdirname nedeniyle performansının en üst seviyede kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Dava konusu performans primine hak kazanma ve hesaplanmasına ilişkin tüm işyeri kayıtları ve davacının performansının değerlendirmesine esas olabilecek işyeri kayıtları getirilerek davacının performans primine hak kazanıp kazanmadığı belirlenmeli, gerekirse hesap bilirkişisinden yeniden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
22.HD. 2012/11854 E. 2012/15590 K. 03.07.2012
…Performans primi ile ilgili olarak bilirkişi, ödeme periyotlarında bir belirsizlik olduğunu açıklamış ve varsayıma dayalı bir periyodik ödeme bulunduğunu belirterek hesaplama yapmıştır. Ancak bu konuda dosya içeriğine göre belirsizlik devam etmektedir. Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi çerçevesinde taraflardan bu husus sorulmak suretiyle belirsizlik giderilmeli ve sonucuna göre gerekirse hesaplama yapılarak bir karar verilmelidir.
22.HD. 2012/19325 E. 2012/23097 K. 16.10.2012
…Taraflar arasında imzalanmış 15.07.2004 tarihli sözleşmenin 7.maddesine göre “ Her yıl için, 1.800.000 Euro ciro üzerindeki her rakam üzerinden, S.Turizm işçiye %10 prim ödemeyi taahhüt eder”.
Sözleşmede belirtildiği gibi davacının prime hak kazanabilmesi için her yıl 1,800.000 € cironun aşılması gerekmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda anılan sözleşme maddesindeki “her yıl” ifadesi takvim yılı olarak kabul edilmiş ve davacının işe başladığı 15.07.2004’ten 31.12.2004 tarihleri arası ile 01.01.2005-05.10.2005 tarihleri arası “her yıl” olarak tespit edilerek hesap yapılmıştır.
Davalı işveren sözleşme hükümlerinin yanlış yorumlandığını, ‘Tıeryıf’dan kastedilenin imza tarihinden itibaren 1 yıl olduğunun anlaşılması gerektiğini savunarak karara itiraz etmiştir.
Sözleşmenin genel çerçevesi değerlendirildiğinde amacın işçiyi teşvik ve belli bir karlılık durumunu yakalamak olduğu açıktır.
Davacının yönetim danışmanlığı görevi, buna göre ertesi yılın müşterilerini bu yıldan bulmak zorunda oluşu, otel olan işyerinin kış aylarında kapalı olması hususları dikkate alındığında prim için öngörülen 1 yıllık sürenin imza tarihinden itibaren 1 yıl olması gerekmektedir. Bu noktada dosyada mevcut 29.06.2009 tarihli bilirkişi raporundaki tespitlerin somut olayın özelliklerine uygun olduğu görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, davacının ilk bir yıl için prime hak kazanamadığı gözetilmeli, ikinci yıl çalışması sonucunda prime hak kazanıp kazanamadığının tespiti için davalı işletmenin 15.07.2005-15.7.2006 dönemi cirosu tespit edilmeli, 1,800.000 € sınırının aşılması durumunda kıstelyevm suretiyle alacak belirlenmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.
9. HD. 2010/17538 E. 2012/33731 K. 10.10.2012
…Somut olayda davacı, davalı şirketin satış elemanlarına o yıl için belirlenen satış kotasını % 100 üzerinde tutturanlara 1,5 veya 2 maaş tutarında prim verildiğini, bu priminin kendisine verilmediğini iddia etmiştir.
Dinlenen taraf tanık beyanlarından işyerinde prim uygulamasının olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporunda “Dava dilekçesinde davalı şirketin satış elemanlarına o yıl için belirlenen satış kotasını % 100 üzerinde tutturanlara 1,5 veya 2 maaş prim verildiğini, davacıya bu priminin verilmediği iddia edilmiştir.
Tanık beyanları incelendiğinde iş yerinde gösterilen performansa, satış kolasına göre prim verilmektedir.
Davacı tanıkları iddiayı doğrular şekilde 1,5-2 maaş prim verildiğini beyan ederken, davalı şahidi l maaş prim verildiğini beyan etmiştir.
Davacının prim için öngörülen satış kotasını gerçekleştirip gerçekleştiremediği hususu dosya kapsamından anlaşılamamakla birlikte talebin kabulü Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 1 maaş tutarında prim hesaplanmıştır.” denmiştir.
Bilirkişi raporundan da anlaşıldığı gibi davacının satış kotasını gerçekleştirip gerçekleştirilmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Mahkemece bu yönde her hangi bir araştırma yapılmamıştır.
Mahkemece öncelikle davacının satış primine hak kazanabilmesi için gerekli belge ve bilgiler getirtilmeli, gerekirse taraflar ve tanıkları yeniden dinlenerek bu konuda açıklayıcı beyanları alınmalı, prim alacağına hak kazanabilmesi için gerekli olan şartların (satış kotasının aşılıp aşılmadığı) gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı, gerekirse bilirkişiden ek rapor alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/32354 E. 2011/48651 K. 19.12.2011
…Dosya içeriğinden davacının, davalı işyerinde satış temsilcisi olarak ücret artı prim usulü çalıştığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan 15.07.2005 tarihli ikinci bilirkişi hesap raporunda dava konusu alacaklar hesaplanırken prim ücrete dahil edilerek hesaplama yapılmıştır.
Dosya içeriğine göre söz konusu primin işçinin performansına ve satılan ürüne göre her ay değişiklik gösterdiği, bazı aylar için prim tahakkuku bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dinlenen tanıklar da her ay düzenli bir şekilde prim ödendiği konusunda beyanda bulunmamışlardır.
Bu durumda, kararlılık ve süreklilik arzeden prim ödemesinden söz edilemez. Bu itibarla primin ücrete dahil edilerek hesaplama yapılması ve mahkemece de bu hesaplama tarzına itibar edilerek dava konusu alacaklara hükmedilmesi hatalıdır.
9. HD. 2006/13984 E. 2006/32995 K. 14.12.2006
…Dosya içeriğine göre, davacının içinde bulunduğu ekibe 2002 yılı için prim ödemesi 2003 yılı içinde yapılmıştır. Davacının performansının düşük olduğu da işverence kanıtlanmış değildir. Emsal çalışanlara aynı satış yılı için prim ödenip davacıya prim ödemesi yapılmaması uygulaması ile Anayasanın 10. maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırı davranılmıştır.
Mahkemece işveren kayıtları getirtilerek davacının ilgili yıl için hedef ve satış kota rakamları getirtilme!idir. İşveren tarafından bu kayıtların sunulmaması halinde, davacının emsali olan işçilere yapılmış olan 2002 yılı prim ödemesi miktarları dikkate alınarak davacının talep edebileceği miktar hesaplanmalıdır.
Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2008/27251 E. 2010/14003 K. 20.05.2010
…Somut olayda, davacıya terfi mektubu ile önerilen performansa dayalı prim için her hangi bir kriter öngörülmediği, hedef konulmadığı, değerlendirmenin kim tarafından ve nasıl yapılacağının gösterilmediği ve tamamen işverenin taktirine bırakıldığı anlaşılmaktadır. Davacı üstün performans sergilediğini iddia etmekteyse de on aylık hizmet süresi sonunda işyerinin ekonomik kriz nedeniyle kapandığı düşünüldüğünde davacının başarılı olduğu ancak şirketin başarısız olduğunun kabulü mümkün değildir. Davacının üstün performans sergilediğini ispat için dayandığı e -postaların tüm çalışanlara gönderildiği ve muhtemelen moral motivasyonu yükseltmek amaçlı olduğu ve davacının kişisel olarak üstün performans sergilediği iddiasını ispatladığını kabule
yeterli olmadığı açıktır. Bu nedenle mahkemece davacının kanıtlanamayan performansa dayalı prim alacağına yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir.
9.HD. 2012/8801 E. 2014/14858 K. 08.05.2014
…Prim alacağı, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunu teşkil etmektedir. Davacı vekili, işçiye 2010 yılında ödenmesi gereken priminin ödenmediğini iddia ederek bu alacağın hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalı vekili, işyerinde devamlılık arz eden bir prim uygulaması bulunmadığını savunmuştur.
Dosyada mevcut iş sözleşmesinin ilgili maddesinde, kar priminin her yıl kar tahminlerinin aşılması halinde vc personelin gösterdiği çalışma ve yararlılık göz önünde bulundurularak işverence saptanacağı düzenlemesi getirilmiştir. Davacıya ait bordrolar incelendiğinde, geçmiş yıllarda performans primi ödemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında dinlenen davacı şahidi dc hedefler tulturulduğunda yılda bir kez değişen miktarlarda prim ödendiğini ifade etmiştir. Davacı vekili tarafından, emsal işçilere uyuşmazlık konusu dönemde prim ödemesi yapıldığı beyan edilmiştir. Mahkemece, davacının emsali işçilerin tespiti ile bu kişilere ait ödeme belgeleri getirtilerek, talep konusu dönem için performans primi ödemesi yapılıp yapılmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, ödemenin varlığının tespiti halinde alacak talebi kabul edilmelidir. Yazılı biçimde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir
22.HD. 2013/36871 E. 2014/12039 K. 08.05.2014
.. Davacı ikramiye alacağı talebinde bulunmuşsa da, bu alacağın performansa göre çalışılan süre itibarı ile ödenen performans primi olduğunun anlaşılmasına göre davacının çalışmadığı dönem için bu alacağın hüküm altına alınması da hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir
22.HD. 2013/7356 E. 2014/6688 K. 20.03.2014
…Davacı işçi, işyerinde genel müdür yardımcısı olarak 30.9.2001 tarihine kadar çalışmış ve bu davada 2001 yılı için temettü primi ödetilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı işveren süreklilik kazanan bir ödeme olmadığını ve ödeme anında çalışmayan işçiye ödeme yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 2001 yılı içinde genel müdür yardımcısı olarak görev yapan davacının oluşan karlılıkla katkısının olduğunu, çalıştığı süreyle sınırlı olarak temettü primine hak kazandığı gerekçesiyle isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacının görev yaptığı süre içinde yeterli performans gösteremediği ve davalı şirketin anılan yıl için 52.469.701.379.650 TL kâr elde etmesinde herhangi bir katkısının olmadığı işverence ileri sürülmemiş ve bu yönde bir delil dosyaya sunulmamıştır. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulamasına göre bu tür ödemeler bakımından ödeme anında çalışma şartı geçersizdir. İşçi ödemeye esas alınan dönem içinde bir süre dahi çalıştığında ortaya çıkan kâra katkı sağlamış olmaktadır. Bu itibarla kıstelyevm usulüne göre hesaplamaya gidilmesi yerinde olmuştur.
Bununla birlikte, davacı işçi dava dilekçesinde, H.K. isimli bir genel müdür yardımcısına 2001 yılı için ödenen temettü priminin kendisi için de esas alınmasını ve 2001 yılı içinde fiilen çalışılan 9 ay için hesaplama yapılmasını talep etmiş olmakla, anılan yöntemi aşacak şekilde son maaşın 5 katı tutarında temettü primi hesabının yapıldığı bilirkişi raporuna göre davanın kabulü HUMK’nun 74. maddesi uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırılık oluşturur.
Dosya içinde bulunan bilgi ve belgelere göre emsal olarak bildirilen H.K. isimli genel müdür yardımcısına 2001 yılı için 35.721.875.567 TL ödeme yapılmıştır. Bu durumda taleple bağlı kalınmalı vc adı geçen işçiye ödenen tutar 12 aylık çalışmanın karşılığı olmakla, davacı işçi yönünden 9 aylık için hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
9.HD. 2008/16512 E. 2009/13198 K. 12/05/2009
…Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ayrı bir kalem olarak talep ettiği prim alacağı müstakil bir alacak olup hak edildiğinin özel olarak ispatı gerekmektedir. Davacının satışa dayalı primin varlığım kanıtlamak için yaptığı satışı belgelerle ispatlaması gerekmektedir. Ancak dosyada bu yönde bir delil bulunmadığından uzmanlığına başvurulan bilirkişinin varsayıma dayalı hesaplamasına itibar edilerek bu alacağın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2010/38524 E. 2013/1762 K. 17.01.2013
…Toplu iş sözleşmesinin 70. maddesinde, “otobüs bilet hasılatının aylık toplamı üzerinden satılan biletin %10’u otobüs işlerinde fiilen görev yapanlara hakkaniyet ölçüleri içerisinde bölünmek suretiyle teşvik pirimi olarak ücretleri ile birlikte ödenir. Kadrosu başka servislerde olup fiilen otobüs işletmesinde çalışanlar bu haktan yararlanır” şeklinde kurala yer verilmiştir. Davacı işçi istek konusu dönem içinde kadrosu atölyeler bölümünde olduğu halde fiilen otobüs işletmesinde görev yaptığı gerekçesiyle anılan pirimi talep etmiştir. Mahkemece bu yönde gerekli araştırmaya gidilmemiştir. Dava dilekçesinde keşif deliline de dayanıldığına göre gerekirse bu konuda keşif de yapılmak suretiyle davacının istek konusu dönemde fiilen hangi birimde çalıştığı belirlenmeli vc sonucuna göre karar verilmelidir. Davacı işçiyle aynı konumda olup prim ödemelerinin yapıldığı işçiler olup olmadığı da belirlenmelidir. Eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD. 2008/15998 E. 2009/11801 K. 28.04.2009
…Somut olayda, hükme esas alman bilirkişi raporunda ihbar tazminatına esas ücret belirlenirken, giydirilmiş brüt ücrete dahil edilen teşvik primi miktarı, 2008 yılı sekizinci ve dokuzuncu ay bordrolarında gösterilen prim ödemeleri esas alınarak tespit edilmiştir. Bilirkişi raporundan sonra ibraz edilen 2008 yılı 3 ve 4 ay ücret bordroları ile 2008 yılı 8 ve 9 ay ücret bordroları bir arada değerlendirildiğinde, davacıya ödenen teşvik priminin her ay değişik miktarlarda olduğu görülmektedir. Davalı işveren bu ödemenin yapılan satışa göre değişkenlik arz etliğini beyan etmiştir. 13u durumda fesihten önceki son bir yıllık çalışma dönemine ait ücret bordroları celp edilerek, tüm yıl için ödenen toplam teşvik primi miktarı belirlenmeli ve bu miktarın 365 ‘e bölünmesi ile elde edilecek ortalama günlük teşvik primi miktarın hesaplamaya dahil edilmelidir.
22.HD. 2012/24467 E. 2013/14009 K. 11.06.2013
…Davacının radyolink istasyonundaki çalışması kapsam dışı Personel Yönetmeliği’nin 12.maddesinde yeraldığı şekilde vardiyalı bir çalışma olmadığından vardiya primi alacak isteğinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
9.HD. 2010/34109 E. 2012/43680 K. 24.12.2012
…Davacı işçi; TİS’tıin 44. maddesi gereğince vardiyalı çalıştığı için vardiya prim alacağı isteğinde bulunmuştur.
Bilirkişinin, TİS 48/b maddesi gereğince davacının günde sekiz saat ve vardiyalı çalıştığı, bu nedenle günde yarım saat fazla çalıştığı kabul edilerek bu yarım saatlik süre için hesapladığı miktar, mahkemece; vardiya prim alacağı olarak hüküm altına alınmıştır.
Davacı günde sekiz saat ve haftada altı gün olmak koşulu ile bazen 07-15, bazen 15-23, bazen de 23-07 saatleri arasında çalışmaktadır. İşyerindeki TİS lerde vardiyalı çalışma için her hangi bir prim öngörülmüş değildir, ancak 48/b maddesinde, vardiyalı çalışma saatleri arasında en az 16.5 saatlik zaman dilimi bulundurulur vardiya dönüşlerinde veya sair zorunlu sebeplerle 7.5 saat arayla vardiyaya çağrılan işçinin sonraki 7.5 saatlik çalışması fazla çalışma sayılır hükmüne yer verilmiştir. Davacının sadece vardiya dönüşlerinde iki vardiya arasında 16.5 saatten daha az dinlendiği anlaşılmaktadır. Esasen davacı sendikaya verdiği tarihsiz dilekçesinde de bu durumdan kaynaklanan alacağını talep etmiştir.
Anılan alacakla ilgili olarak TİS 48/b maddesi gereğince sadece vardiya dönüşlerinde ve sadece 16.5 saatten daha az dinlenerek bir sonraki vardiyaya başladığı günlere ilişkin olarak, 7.5 saatlik fazla çalışma alacağının hesaplanması ve usuli kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek hüküm altına alınması gerekir. Yazılı şekilde bilirkişinin talebe, TİS. ne ve olaya uymayan değerlendirilmesine itibar edilmesi yerinde değildir.
9. HD. 2009/5228 E. 2011/6666 K. 14/03/2011
…Mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, günlük 7,5 saat esasına göre çalışması gereken davacının 8,5 saat çalıştığı, ancak bu bir saat fazla çalışmada 15’cr dakikadan 30 dakika ara dinlenme yapması nedeni ile yarım saat fazla çalışma ücretinin Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, ayrıca bordroda davacıya çalışılan işin niteliğine göre % 10 zamlı ücret ödendiği, bu zamlı ücretin indirilerek alacağa karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama sonunda alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek, davacıya % 10 luk ödeme olmasa da bordro ile %15 verimliliği teşvik primi ödemesi yapıldığı, bunun mahsubu halinde davacının fazla çalışma ücret alacağı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, yapmışsa ücretlerinin hangi esaslara göre belirleneceği, verimliliği teşvik primi ödemesinin fazla çalışma ücretinden mahsup edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacının sağlık kuralları bakımından günde 7,5 saat veya daha az çalışılması gereken işler hakkındaki yönetmelik kapsamında olmasına rağmen günde 8,5 saat ve 5 gün üzerinden çalıştığı konusunda ise taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Belirtmek gerekir ki davalı tarafın mahsup defi incelendiğinde Verimliliği Teşvik Primi ek bir ödemedir. Fazla çalışmanın alternatifi olmadığı gibi, işçiler fazla çalışma yapsınlar ya da yapmasınlar oranları değişmekle beraber bu ödemeye hak kazanacaklarıdır. Fazla mesai zamanları için bunun ödenmeyeceğinin ifade edilmesi ek ödemenin sadece normal çalışma süreleri için öngörüldüğünü gösterir. Bu nedenle davacının fazla çalışma ücretinin % 15 olarak ödenen verimliliği teşvik priminden mahsubu hatalıdır. Ara dinlenme düşülerek yarım saat üzerinden hesaplanan fazla mesai alacağının tahsiline karar verilmelidir.
9. HD. 2014/13406 E. 2014/15361 K. 12.05.2014
…Davacı vekili, mahkemece hüküm altına alınan yıpranma payı alacağından indirim yapılması hususuna itiraz etmiştir. Her ne kadar, yerleşmiş yargı kararlarında, yıpranma payının hüküm altına alınması sırasında, takdiri indirim yapılması ilke haline gelmiş ise dc, somut olayda, 2013-2015 dönemini kapsayan TİS’e dava konusu talepler konusunda hüküm koyan ve dava açsın ya da açmasın tüm işçilere haklarını ödeyen işveren, yıpranma primini hiçbir indirim yapmadan ödemiştir. Bu durumda, mahkemede hakkını arayan davacının, yıpranma primi indirimi alacağının indirim yapılarak hüküm altına alınması nedeniyle eşitlik ilkesine aykırı olacak şekilde, alacağını eksik almasına sebebiyet verilmiş ve mahkemede hakkını arayan işçi cezalandırılmış olmaktadır. Yıpranma pirimi alacağının takdiri indirim yapılmadan hüküm altına alınması hakkaniyete uygun düşecektir.
7. HD. 2014/3377 E. 2014/11245 K. 26.05.2014
…Davacı işçi c hisseleri adı altına ödenmesi gereken pirimin geç ödendiğini ileri sürmüş vc zarara uğradığından bahisle bu zararın giderilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren, anılan pirimin işyeri teamüllerine uygun biçimde ve diğer işçilerden daha önce davacıya ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece, fesih tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen 16 günlük süre için faiz hesaplatılarak hüküm altına alınmıştır.
Taraflar arasında söz konusu pirim alacağının ödenmesi için kesin bir tarih kararlaştırılmanııştır. Davacı işçi bu yönden işvereni temerrüde düşürmüş değildir. Bu durumda pirim alacağının fesih tarihinde ödenmesi gerektiğinin kabulü doğru olmaz.
Fesih tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen 16 günlük süre için faiz hesaplatılarak hüküm altına alınması hatalı olmuştur.
9.HD. 2006/30790 E. 2006/30668 K. 21.11.2006
…Davacı 2008 yılı Mart ve Nisan aylarına ilişkin prim alacaklarının ödenmediğini iddia etmiş davalı ise ödediğini savunmuş mahkemece ödeme olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle istek kabul edilmiştir.
Bilirkişi raporunda 2008 Mart ayı ücret bordrosunda brüt 2943 TL, Nisan ayı bordrosunda brüt 1471.52 TL. prim tahakkuku bulunduğu, ancak bordroların imzalı olmadığı haricen ödenmişse belgesi veya banka kaydı bulunmadığı gerekçesiyle prim alacağı hesaplanmış, davalı 31.03.2008 tarihli 2250 TL bedelli ve 24.04.2008 tarihli 1037.43 TL bedelli iki adet banka dekontu ibraz ederek rapora itiraz etmiş, ancak Mahkemece davalının itirazı üzerinde durulmadan ödemeye ilişkin kayıt bulunmadığı gerekçesiyle istek hüküm altına alınmıştır.
2008 yılı Mart ayı ücret bordrosunda brüt 3238.02 TL (net 2290.04 TL.) ücret tahakkuku 2008 yılı Mart ayı ikramiye bordrosunda brüt 2943 TL. (net 2250 TL) prim tahakkuku, 2008 yılı Nisan ayı aylık ücret bordrosunda brüt 3223,38 TL (net 2195,98 TL) ücret tahakkuku, 2008 yılı Nisan ayı ikramiye bordrosunda brüt 1471.52 TL. (net 1037,43 TL) prim tahakkuku mevcuttur.
Davalı tarafından prim ödemesine ilişkin olarak sunulan banka dekontlarında her ne kadar “maaş ödemesi” yazılı olsa da dekontlardaki miktarlar Mart ve Nisan aylarındaki prim bordrolarındaki prim tahakkuk miktarları ile örtüşmektedir. Dosya içeriğinde 2008 Mart ve Nisan ayları için hem ücret bordroları hem de prim bordroları mevcuttur. Bu sebeple banka dekontları ile yapılan ödemelere ilişkin davacıdan diyecekleri sorulmalı, ödemelerin hangi alacağa ilişkin olduğu netleştirilerek sonuca gidilmelidir. Banka kayıtları değerlendirilmeden prim alacağının yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
9.HD. 2011/35976 E. 2012/15484 K. 03.05.2012
.
…Somut olayda dosya içeriğinde bulunan 2007 yılı ücret bordrolarına bakıldığında Ocak, Mart, Nisan, Haziran aylarında prim tahakkukları olduğu görülmektedir.
İşveren performansının düşük olduğu gerekçesiyle prim ödenmediğini savunmuş ancak performansının düştüğüne, işlerini aksattığına ilişkin bir tutanak vb. belge gibi somut bir delil sunmamış bu hususu ispat edememiştir. Tanıklar dahi bu yönde bir beyanda bulunmamışlardır. Dolayısıyla akdin primlerinin ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından haklı nedenle feshedildiğinin kabulü ile kıdem tazminatı isteği hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde isteğin reddi hatalıdır.
9.HD. 2010/528 E. 2012/9509 K. 22.03.2012