İşçinin rekabet yasağının tanımı ve kapsamı nedir?
Borçlar Kanununa göre, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
Uygulamada genellikle bu koşulu etkili hale getirebilmek için, buna ek olarak sözleşmeye Borçlar Kanununun 179. maddesindeki düzenlemeden yararlanılarak cezai şart konulmaktadır. Bu takdirde, işveren zararı kanıtlamak zorunda kalmaksızın ceza koşulunun yerine getirilmesini talep edebilmektedir. Olumsuz edim şeklinde ortaya çıkan rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) yukarıda açıklanan işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İşçinin, iş görme ve sadakat borçları açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesi taraflarının bunu açıkça kararlaştırmış olmaları halinde ortaya çıkar. Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık, Borçlar Kanununda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Yargıtaya göre de, işverenin iznini almadan mesai saatleri dışında kendi nam ve hesabına iş yapan işçinin bu davranışı anılan hüküm uyarınca işverenin güvenini kötüye kullanma niteliğindedir.
Rekabet etmeme borcunu doğuran ve iş sözleşmesinde yer alan hükmün geçerli sayılabilmesi, bunun yazılı şekilde yapılmış ve belirli bir yer, zaman, işlerin türü ve süre ile sınırlandırılmış olmasına bağlıdır. Kanuna yeni olarak getirilen bir hükme göre rekabet yasağının süresi iki yılı aşamaz (m. 445/1). Aynı maddenin ikinci fıkrasında hakimin bu yasağı sınırlayabileceği belirtilmiştir. Bu esaslara rağmen, rekabet etmeme borcunun işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürmemesi gerekir. Ayrıca, rekabet etmeme koşulunun geçerliliği için işçinin sözleşmenin yapıldığı sırada fiil ehliyetine sahip olması gerekir.
Yargıtayca, rekabet yasağı ile ilgili olarak, tüm bankalarda çalışmamayı kabul ve taahhüt biçimindeki bir düzenlemenin yer ve iş bakımından sınırlama getirmemesi ve aynca işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye sokması nedenleriyle geçersiz sayılması gerektiği kabul edilmiştir. Kararda, öğretinin de benimsediği şekilde Kanuna getirilen yeni hükümde ortaya konulduğu gibi, yasağın iki yıl süreyle sınırlı olmasına ilişkin kararlaştırmaya ise karşı çıkılmamıştır.
İş sözleşmesine bu yasakla ilgili bir ceza koşulu konulmuşsa ve sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır. İşveren ceza koşulu ve doğabilecek ek zararların ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutulması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.