İşverenin işçiden senet alması – Menfi tespit davası – Yargıtay kararları
İşçi işverenler arasında en sık görülen davalardan biri de senetten kaynaklı menfi tespit ve alacak davalarıdır.
İşçinin işe giriş aşamasında veya iş ilişkisi devam ederken işçiden yapılan işe bağlı olarak araç teslim edilmesi, yüksek tutarlı iş yaptırılması vs. gibi sebeplerle teminat amaçlı olarak senet alındığına sıklıkla rastlanmaktadır.
Teminat amaçlı senetlerde işveren icra takibine geçmişse, teminata esas olayın gerçekleşip gerçekleşmediği ve gerçekleşmişse zararın senetteki miktar kadar olup olmadığı hususları araştırılmalıdır.
Teminatın aşan kısmı hakkında işçinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmelidir.
İşverenin genel olarak asgari ücret üzerinden ücretli gösterdiği bir işçisine borç verdiği yönündeki senetlerin işe girerken veya çalışma esnasında alındığı tanık dahil her türlü delil ile ispatlanabilir. HMK daki senede karşı senetle ispat kuralı iş yargılamasında tam olarak geçerli değildir.
Senedin teminat için alındığını bildiği halde ortada bir zarar yok iken takibe geçen işveren kötüniyetli kabul edilecektir. Ayrıca bir zarar durumu aranmayacaktır.
Alacak ticari nitelikte sayılan senetten kaynaklansa da dava ticaret veya genel mahkemelerde değil iş mahkemelerinde görülür. Senedin lehdarı 3. kişi olsa da işin temelinde iş ilişkisi yatıyorsa bu kişinin işverenle ilgili biri olması halinde dava iş mahkemesinde görülür.
Senedin ticari defterde kayıtlı olmaması geçersizliğini gerektirmez.
Kural olarak senet sebepten mücerrettir. Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir.
İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır. Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
İşçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu, işverene verdiği zarar miktarı ile sınırlıdır. Zararı işveren ispatlamalıdır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işverenin zararını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır.
Uygulamada ayrıca, bazı işverenlerin, teminat olarak işçilerden aldıkları boş senetleri, işçiye iade etmedikleri, işçi tarafından işverene karşı dava açılıp sonuçlanması üzerine, ellerindeki senetleri cirolamak suretiyle 3. şahıslara devredip, işçi aleyhine icra takibi başlattıklarına dahi rastlanmaktadır. Aşağıda, bu tür durumlara ilişkin de örnek yargıtay kararları ayrıca eklenmiştir.
…Davacılar vekili: Müvekkillerinin keşideci ve avalist olduğu takip dayanağı bononun, işe gidiş sırasında davalı şirkete teminat olarak verildiğini ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı vekili davacı Ö.rin müvekkili şirkette pazarlamacı olarak çalıştığını, işten ayrıldığı sırada pazarlaması için teslim edilen malların büyük bir kısmını iade etmeyerek karşılığında dava konusu bonoyu verdiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, icra dosyasında davacının ödeme taahhüdünde bulunduğu senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının yazılı delil sunmadığını belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, icra takibinden sonra İİKnun 72.f.3 maddesi uyarınca açılmış olumsuz tespit davasıdır. Borçlu, kendisine karşı, bir icra takibi başladıktan sonra ve henüz borcu ödememiş durumda iken bu davayı açmakta hukuki yararı bulunması koşulu ile “borçlu olmadığının tespiti” için olumsuz tespit davası açabilir. Takibin kesinleşmesi olumsuz tespit davası açılmasına engel değildir. Kambiyo senetlerine dayanan haciz yolu ile takiplerde olumsuz tespit davası açma olanağı İİK m 170.b’de açıkça öngörülmüştür. Öncelikle bu yönü ile davacıların olumsuz tespit davası açması mümkündür.
Olumsuz tespit davasında ispat yükü davacıya düşebileceği gibi davalıya da düşer. Kambiyo senetleri hakkında açılan tespit davalarında senedin dayanağı olduğu ileri sürülen “hukuki ilişki” ile senet metnindeki “borç sebebi” karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği saptanır.
Somut olayda davacılar dava konusu senedin teminat olarak verildiğini, davalı ise davacı keşideci Ö.>e satması amacıyla verilen ve iade edilmeyen malların karşılığı verildiğini savunmuştur. Senetteki ihdas nedeni “ nakden” olarak yazılmıştır. Böylecc her iki yan bildirimleriyle aralarındaki ilişkide bu bononun nakden olmadığında uyum içinde olduklarına göre, MK’nun 6 maddesi hükmü gözönünde tutularak ispat yükünün davacılara ait olduğunun kabulü gerekir.
İcra tehdidi altında, haciz sırasında verilen ödeme taahhüdü tek başına kambiyo senedi borçlularının borçlu olduğunu göstermez.
Davacılar, davalı yanın ticari defterlerine dayanmıştır. İspat yükü kendisine düşen taraf HUMK’na göre caiz olan diğer deliller ile birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayanırsa, karşı tarafın ticari defterlerinin ibrazı ve bunun sonuçları HUMK.m 330-332 hükümlerine tabidir. Bunun yanında ispat yükü kendisine düşen tarafın delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasrederse, bu halde artık TTK nun 83Y.2 maddesindeki özel hükümler uygulanarak sonuca gidilir. Bunun yanında, yukarıda belirtilen iki halde de ticari defterlerin ibrazında, davalının ticari defterlerinde savunması doğrultusunda bir kaydın bulunmaması bonoyu hukuki değerden düşürmez.
Davacılar, davalı ticari defterlerine ve yasal deliller diyerek yemin deliline dayanmış olmakla öncelikle davacılara delillerini karşı tarafın ticari delillerine hasredip etmediği sorularak, bunun sonucuna göre yukarıda belirtilen şekilde davalı ticari defterlerinin celbi ile bilirkişiden dava konusu bononun ticari defterlere kayıtlı olup olmadığı ne olarak kayıtlı olduğu hususunda rapor alınması, sonuca ulaşılamaması durumunda davacılara yemin hakkını kullanıp kullanmayacakları sorularak sonuca gidilmesi gerekir iken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir
9. HD. 2008/38747 E. 2010/31655 K. 04.11.2010
…Davacı 06.06.2000 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını işe başladığı tarihte işverence boş bir senet imzalattırıldığını. 02.03.2002 tarihinde işyerinden ayrıldıktan sonra senedin doldurularak işleme konulduğunu iddia ederek söz konusu senetten dolayı işverene borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının 2001 yılının ortalarında evleneceğini, paraya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine senedin tanzim edildiğini ancak ödenmediğini, protesto çektiklerini davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece bonoya karşı bedelsizlik iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiği, davacının ise yazılı delil sunmadığı gerekçesi ile dava reddolunmuştur.
Davacı senedin bedelsiz (karşılıksız) olarak düzenlendiğini iddia etmiş olup kural olarak iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Ancak taraflar arasında işçi işveren ilişkisi mevcut olup mahkemenin kabulünün aksine davacı iddiasını her türlü delille ispat edebilir. Dinlenen davacı tanıkları şef, bölüm sorumlusu gibi kalifiye elemanlara bu şekilde işe girerken boş senet imzalatıldığını, davacıya da böyle bir senet imzalatıldığını ifade etmişlerdir. İşveren davalı, senedin davacının evleneceğini, paraya ihtiyacı olduğunu beyan etmesi nedeniyle borç para teminine yönelik olarak düzenlendiğini savunmuş ise dc, davacı 21.07.2000 tarihinde evlenmiş olup bono ise 06.06.2001 tanzim tarihlidir. Davalı vekili de, taraflar arasında ticari bir ilişki olmadığı gerekçesiyle senedin şirketin ticari defterlerinde kaydı olmadığını belirtmiştir. Davalı şirket bir anonim şirket olup şirketin kayıtlarında alacak ve borçlarının gösterilmemiş olması düşünülemez. Tüm bu sebeplerle dava konusu senetten dolayı davacının davalı işverene borçlu olmadığı, senedin karşılıksız olarak teminat senedi şeklinde düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi hatalıdır.
9. HD. 2007/36276 E. 2009/1590 K. 05.02.2009
…Dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle tanık beyanlarına göre davacının imzaladığı senedin teminat senedi olduğu, bu senedin davacı işe girdikten 15 gün sonra alındığı, davalının senedin ne için alındığına dair herhangi bir savunma vc makul bir sebep ortaya koymadığı da dikkate alındığında senedin teminat senedi olarak alındığı anlaşılmakla iptaline ve davalılardan işveren şirket aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
9. HD. 2012/22338 E. 2014/22396 K. 30. 06.2014Somut olayda davacı Alanya Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 11.02.2010 tarihli şikayet dilekçesinde davalı işverenine 2.450,00 TL borcu bulunduğunu açıkça ikrar etmiştir. Bu durumda davanın kısmen kabulüyle davacının davalıya 2.450,00 TL borçlu bulunduğunun kabulüyle 2.590,00 TL borçlu bulunmadığının tespitine karar vermek gerekirken HMK’nun 188. maddesi yanlış yorumlanarak sadece mahkeme önünde ikrar edilen vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı, harici ikrara ilişkin bir düzenlemenin 6100 sayılı HMK.da yer almadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
7. HD. 2013/11122 E. 2013/18311 K. 05.11.2013
…1. Karşılıklı delil durumuna göre davalı işçiden işe giriş tarihinde aldığı senedin teminat senedi olduğu açıktır. Senet güvence amacıyla verilmiştir.
Somut olayda, davacı imzasıyla oluşturulan 2000 TL değerinde bir senet bulunmaktadır. Senet de malen ya da nakden kayıtları bulunmamaktadır.
Dinlenen davacı işçi tanıkları, davacının yeniden işe giriş tarihi olan 2006 yılında kendisinde teminat amaçlı senet alındığını ifade etmişlerdir.
Davalı işveren tanıklarından B. Ö. ise, davacı işçinin üçüncü şahıslara senet verdiği, işverenin işçinin bu borcunu ödeyerek senedi yırttığını ve karşılığında senet alındığını ifade etmiştir.
Senet 20.10.2006 da düzenlenmiş olup vade tarihi 20.11.2006 dır.
Karşılıklı delil durumuna göre davalı işçiden işe giriş tarihinde aldığı senedin teminat senedi olduğu açıktır. İş dünyasının olağan akışına vc yerleşik geleneklerine aykırı olarak somut olayda işveren iddiasına üstünlük tanımak ve usul hükümlerini buna göre işletmek öncelikle usul hukuku adaletini, daha sonra da iş hukukunun maddi hukuk adaletini incitir.
Senet güvence amacıyla verilmiştir.
Yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
9. HD. 2009/23053 E. 2011/42069 K. 01.11.2011
…Somut uyuşmazlıkta davacılar icra takibine konu edilen 13.000 TL miktar içeren senedin işegirerken alındığını, davalı ise davacı E.’un firmada çalışmaya başladıktan sonra firma borçlularından tahsil edip firmaya teslim etmesi gereken paraları teslim etmediğini, geri ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak şirketin davacıya güvenmemesi üzerine söz konusu senedin imzalandığını, davacı E. S’ın babası olan diğer davalı A.H.S.’ın da senede kefil olarak imza attığını teminat olarak alınmış bir senedin doldurulmasının söz konusu olmadığını savunmuş, Ticaret Mahkemesi görevsizlik kararında açıkça senedin teminat senedi olduğunu, iş ilişkisi nedeni ile verildiğini gerekçe yapmıştır.
İcra takibine konu edilen senet 01.08.2005 tanzim ve 05.09.2005 vade tarihli olup, senedin içeriğinden şirketten beğenip mübaya ve tesellüm eylediği mal bedeli borcundan” dolayı verildiği, bu nedenle sebepten mücerret de olmadığı, davalı işverenin zararına neden olduğu belirtilen davacı işçinin tahsil ettiği paraların ise senedin tanzim edildiği tarihten sonra gerçekleştiği, dolayısı ile savunulduğu gibi senedin tanzim edildiği tarihte davalının doğan bir zararının olmadığı, senedin açıkça davacıların iddiası ve görevsiz Ticaret Mahkemesi’niıı gerekçelendirdiği gibi teminat senedi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı işçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin ve kefilin borcu, işverene verdiği zarar miktarı ile sınırlıdır. Davalı savunmasında davacı işçinin tahsil ettiği ve kendisine vermediği zararının 8.782,19 TL olduğunu belirtmiş, bilirkişi de tahsil edilen ve davalıya ödenmeyen davalı alacağının 9.635,55 TL olduğunu tespit etmiştir. Takibe konulan ve teminat niteliğinde olan senet
13.0 TL miktar içermektedir. Davacıların davalıya saptanan zarara göre borcu bu kadar bulunmadığından, davanın kısmen kabulüne ve davalının beyan ettiği zarar mahsup edildikten sonra kalan miktardan davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken davanın yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/40045 E. 2012/3124 K. 13.02.2012
…Taraflar arasında senedin teminat için alındığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, bu senedin neye göre doldurulduğu hususunda toplanmaktadır.
Davalının savunmalarına göre senetteki bedel, müşterilere mal satan davalının aldığı bedelleri davalıya devretmeyerek kendi uhdesine geçirdiği miktarların toplamından oluşmaktadır. Bu yöndeki bir savunmanın ispatı açısından davalı, müşterilerle olan cari hesap kesim belgelerini ve ilgili sözleşmeler ile mutabakat evrakını dosyaya sunmuştur.
Bu nedenle mahkemece yapılacak iş; bu belgeleri tetkik ederek davalının savunmaları doğrultusunda davacının gerçekten zimmetine para geçirip geçirmediği hususunda bir hesap bilirkişisinden usulüne uygun şekilde rapor alıp raporu denetledikten sonra sonucuna göre karar vermektir. Bu durumda sırf bononun teminat maksadı ile alındığı gerekçesi ile menfi tespit davasının kabulü hatalı olup, eksik inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2010/21924 E. 2012/30886 K. 20.09.2012Davacı; davalı şirkette 06.03.2002 tarihinde satış temsilcisi olarak çalışmaya başladığını, işe alınırken tüm işçilerden alındığı söylenerek davacıdan teminat bonosu adı altında imzasını ve adresini taşır bir senet istendiğini, davacının işi kaybetme endişesiyle senedi davalı şirkete verdiğini daha sonra 01.10.2002 tarihinde müvekkilinin işine son verildiğini, ancak senedin kendisine iade edilmeyeceğinin söylendiğini, bu nedenle davacı tarafından davalı şirkete verilmiş olunan senedin iptaline ve iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının yazılı delille ispatlaması gerektiğini, kambiyo senetlerinde sebepten mücerretlik ilkesi olduğunu, açık bononun anlaşma hilafına doldurulduğunu davacının ispat etmesi gerektiğini, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece senedin teminat senedi olduğu yolunda senet üzerinde “bedelin teminat olduğu” yolunda herhangi bir kayıt bulunmadığı, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunun ve teminat senedi olduğunun yazılı delille ispat edilemediğinde davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili aşamalarda verdiği 06.10.2003 ve 16.03.2004 tarihli dilekçelerde dava konusu çekin davacının satış temsilcisi olarak mal verilmesini temin ettiği M.Temizlik Ltd. Şti’ndeıı alıp davalı şirkete verdiği çeklerin karşılıksız çıktığım, dava konusu senedin karşılıksız çıkan söz konusu çekler sebebiyle davacının davalı şirkete verdiği zarar karşılığında alman senet olduğunu savunmuştur.
Davalı dava konusu senedin davacı işçiden işverene verdiği zarar karşılığı teminat olarak alındığını savunduğuna göre işverenin zararını ve zararın davacı işçinin kusuru ile oluştuğunu usulünce ispat etmelidir.
Mahkemece davalı işverenliği zararının oluşup oluşmadığı, zarar meydana gelmiş ise zararın oluşumunda davacı işçinin kusurunun bulunup bulunmadığı belirlenmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/632 F.. 2010/41781 K. 29/12/2010
…Davacı işçinin borçlu, babasının kefil olarak imzaladığı senet teminat niteliğinde olup, fesihten ve davacı devir teslim yaptıktan altı ay sonra davacının yokluğunda, tamamen işverence düzenlenen imza ve tarih dahi taşımayan belgeye dayanılarak takip yapılmıştır. Tutanak hakkındaki iddia maddi olaylara dayanmaktadır. Öte yandan teminat senedi oluşu kuşkusuz olan bu senedin hukuki sonuç doğurması için gerekli araştırma yapılmamıştır. İİK 8/2. maddesi gereğince, babasının bu dava açıldıktan sonra icra memuru önünde icra tehdidi ile yaptığı kabul beyanlarının bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Böyle olunca davalı işverenden söz konusu alacağı kanıtlayan belge ve kayıtları ibraz etmesi istenmeli, edemediği taktirde davanın kabulüne ve davacıların borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
9. HD. 2008/33373E. 2010/20673 K. 28.06.2010
…Taraflar arasında senedin teminat için alındığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, bu senedin neye göre doldurulduğu hususunda toplanmaktadır.
Davalının savunmalarına göre senetteki bedel, müşterilere mal satan davalının aldığı bedelleri davalıya devretmeyerek kendi uhdesine geçirdiği miktarların toplamından oluşmaktadır. Bu yöndeki bir savunmanın ispatı açısından davalı, müşterilerle olan cari hesap kesim belgelerini ve ilgili sözleşmeler ile mutabakat evrakını dosyaya sunmuştur.
Bu nedenle mahkemece yapılacak iş; bu belgeleri tetkik ederek davalının savunmaları doğrultusunda davacının gerçekten zimmetine para geçirip geçirmediği hususunda bir hesap bilirkişisinden usulüne uygun şekilde rapor alıp raporu denetledikten sonra sonucuna göre karar vermektir. Bu durumda sırf bononun teminat maksadı ile alındığı gerekçesi ile menfi tespit davasının kabulü batalı olup, eksik inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/34929 E. 2014/27938 K. 24.09.2014
…Davaya konu senetlerin, davacının da aralarında olduğu bazı işçilerin satış bedellerinin bir kısmını şirket kayıtlarına yansıtmayarak menfaat teinin ettikleri iddiasına dayalı olarak düzenlendiği tartışmasızdır. Davacı işçi ve bazı diğer işçiler müdafi aracılığıyla poliste ve savcılıkta verdikleri ifadelerinde olayı ikrar etmişler ve zarar karşılığı olarak davaya konu her iki senedin imzalandığını kabul etmişlerdir. Ceza yargılaması sırasında müşteki beyanında 30.07.2008 ve 30.08.2008 vade tarihli iki adet senedin, zarar karşılığı olarak belirlenerek ödendiğini, zararın karşılandığını belirterek şikayetten vazgeçtiğini bildirmiştir. Bunun üzerine ceza yargılaması sonunda davacı işçinin de aralarında olduğu sanıkların ikrarları ve yargılama sırasında zararı ödemeleri sebebiyle etkin pişmanlık hükümleri de uygulanarak indirim yapılmak suretiyle mahkumiyetlerine dair karar verilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmiş ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Ceza davası içeriğine ve davacının müdafi aracılığıyla alınan açık anlatımına göre işyerinde satış elemanı olarak görev yapmış olan davacının bazı ürünlerin satış bedellerinin bir kısmını kasaya koymayarak kendisine aldığı sabittir. Davacı işçinin sözü edilen haksız eylemi sebebiyle işverenin bir zararının olduğu da kuşkusuzdur.
Ceza dosyası ve davalı vekilinin cevap dilekçesi içeriğine göre davacı işçinin de aralarında olduğu diğer bazı çalışanların borçlu ve kefil olarak adlarının yer aldığı 30.07.2008 vc 30.08.2008 vade tarihli 75.000,00 TL bedelli iki adet senet (bono) düzenlenmiştir. Senetlerin salt davacı işçinin zararı
için değil, diğer işçilerin de işverene verdikleri zarar kapsamında müşterek borçluluk esasına göre düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bu noktada temel sorun, ceza yargılamasında şikayetten vazgeçme baskısıyla düzenlendiği anlaşılan senetlerden dolayı davacı işçinin ne kadar borçlu olduğu noktasında toplanmaktadır. Zira senetlerin düzenlendiği aşamada işverence gerçek zarar miktarı belirlenmemiştir. Davalı şirket temsilcisi yargılama sırasında, “600.000,00TL de desek imzalayacaklardı” şeklinden anlatımda bulunmuştur. Bu durumda senetlerin her bir işçinin işverene verdiği zarar noktasında ayrıştırılmaksızın düzenlendiği sabittir.
Davalı işveren davacının haksız eylemleri sonucu uğradığını ileri sürdüğü zarar miktarını kanıtlamak durumundadır. Bu yönde dosyaya işveren kayıtları sunulmuş olup, mahkemece sözü edilen kayıtlar değerlendirilmeksizin karar verilmesi hatalıdır. Konunun uzmanı olan mali müşavir bilirkişi marifetiyle davacının yapmış olduğu satış bedellerinin ne kadarının işveren kayıtlarına geçirilmediği belirlenmeli ve sonucuna göre davacının sorumlu olduğu tutar belirlenerek bu miktar yönünden bir karar verilmelidir.
Öte yandan davaya konu senet bedeli davacı dışındaki diğer işçilerin verdiği zarar iddialarını da kapsadığından davacının senet sebebiyle sorumlu olduğu miktar belirlenmeli ve davacının senetten dolayı işverene yaptığı ödemenin fazla olması durumunda iadeye dair karar verilmelidir. İşverene aynı anda üç işçinin zarar verdiğinin iddiaya konu olması ve davacının hazırlık soruşturması sırasında 25.000,00TL bedelli dört ayrı senet imzaladığını açıklamasına karşın, ceza yargılaması sırasında şikayetçi vekili tarafından tüm sanıklar için 75.000,00TL bedelli iki ayrı senet imzalandığının açıklanması sebebiyle davacının diğer sanıklarla birlikte müştereken borçlu olduğu davaya konu senet sebebiyle ödemek zorunda kaldığı tutar tespit olunmalıdır. Davacı işçinin senet sebebiyle ödemek zorunda kaldığı tutar, işverene verdiği zarardan fazlaysa menfî tespit ve iade isteğine dair bu davanın tespit edilecek miktar üzerinden kabulüne aksi halde reddine dair hüküm kurulmalıdır.
9. HD. 2013/8475 E. 2013/25390 K. 08.10.2013
…Davacı tarafından işe girerken davalıya verilen 50.000,00 TL miktarında senedin teminat amaçlı olduğu taraflar arasında tartışmasızdır. Davalı taraf her ne kadar 1.253,00 TL lik icra takibinin davacının işten ayrılması nedeniyle yapılan hesaplamalarda açığı çıkması sebebiyle yapıldığını iddia etse de bu hususu yazılı delillerle ispatlayamamıştır. Bu sebeple mahkemece icra takibine konulan 50.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacının davalıya 1.253,00 TL borcu olmadığının tespitine karar verilmesi yerindedir. Ayrıca davacı söz konusu borcun icra takibine devam edilmesi sebebiyle ödendiğini belirterek davaya istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiş ve mahkemece davacı tarafından dosyaya ibraz edilen söz konusu borca ilişkin olarak ödeme makbuzları da dikkate alınarak 2.022,05 TL ııin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Ancak davacı tarafından dosyaya sunulan makbuzlardan 407,05 TL miktarında olanı dosyamızda icra takibi yapılan borçtan farklı olarak Bursa 16 İcra Dairesinin 2011/3561 sayılı icra dosyasına aittir. Bu sebeple söz konusu ödemenin davaya konu borç miktarı için yapılmadığı sabitken istirdat miktarına eklenerek fazla miktarda istirdada karar verilmesi hatalı olmuş vc bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/9695 E. 2012/29329 K. 24.12.2012
…Dosya kapsamında bulunan davaya konu icra takip dosyası incelendiğinde, 13/07/2009 keşide, 27/07/2009 vade tarihli ve 29.171.00 TL bedelli bonoya dayalı olarak davalı tarafından davacı aleyhine 30/12/2009 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibine girişilmiş olup davacı bunun üzerine eldeki menfi tespit davasını açmıştır.
Davacı senedi işe girerken boş olarak davalı tarafa teminat amaçlı verdiğini iddia etmiş, davalı ise cevabında fesih sonrası senedin bedel kısmının davalı şirket yetkililerince davacının bilgisi dahilinde kapatamadığı avanslara karşılık doldurulduğunu savunmuştur. Davaya konu senedin dayanaklarından alarak bildirilen cari hesap dökümündeki yürür bakiye olarak görülen 19.778,85 TL’nın taraflar arasındaki iş aktinin fesih tarihi ile bononun tanzim tarihi olan 13/07/2009 sonrasında 10/08/2009 tarihli virman olduğu; yine davacıya davalı yetkilisi Mehmet Aydoğan tarafından havale edilip de davalıya alacak hakkı temlik edilen 07/05/2009 tarihli 11.000,00 TL’ye karşı davacının eksik ödenen ücretlerine karşılık olduğuna dair savunması bulunduğu ve senedin ticari defterlere islenmediği gözetildiğinde hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda bu hususlar yeterince araştırılmamış sadece davalı şirket yetkililerinin beyanları doğrultusunda savunmayı doğrulayıcı şekilde yetersiz bir inceleme yapılmıştır. Şu durumda, davaya konu senedin gerçekten veriliş amacının kapatılmayan avanslara karşılık mı, yoksa teminat amaçlı mı olduğunun açıklığa kavuşması açısından fesih tarihi sonrasındaki 10/08/2009 tarihli virmanlar ile davacının banka hesap hareketleri ile kendisine 09/05/2009 tarihinde davalı yetkilisi M.A. tarafından havale edilen 11.000,00 TL’nın eksik ödenen ücretlerine karşılık olup olmadığının konusunda uzman bankacı ve mali müşavirden oluşan bilirkişi heyetin incelettirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
7. HD. 2013/26246 E. 2014/6459 K. 20/03/2014
…Davacı vekili müvekkilinin davalı işyerinde plasiyer olarak çalıştığını, eksik ödenen ücretler nedeniyle işi bırakmak zorunda kaldığını, müvekkilinin davalı tarafından işe alınmak için boş senede imza atmasının şart koşulduğunu vc bu senedin daha sonra davalı tarafından haksız suretle icraya konulduğunu, bu nedenle teminat senedinin iptali ve davalının kötü niyetli olarak Ceza Mahkemesinde beraat kararı çıktıktan sonra icra takibine başlaması nedeniyle de %40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı taraf davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını, davacı ile birlikte yapılan sayımda 12.016,62 TL’lik malın üzerinde bulunduğunun tespit edilmesi üzerine ivedilikle kapatmasının istenip bu miktarda senet alındığını, davacının gerekçesiz olarak işyerini terk ettiğini, icra esnasında borcu bildiğini ve maaşından kesinli yapıldığını zannettiğini belirtmiştir
Mahkemece, davalı işverenlikçe, takip ve dava konusu senedin, yapılan satışlardan kaynaklanan açık nedeniyle davacı ile yapılan görüşme sonucunda davacı tarafından imzalanıp verildiği savunulmasına rağmen, bu durumun bir mutabakat belgesi veya işverenin ticari defterleri ile ispatlanamadığı, ayrıca davacı hakkında davalının şikayeti üzerine yapılan hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçundan dolayı yapılan yargılama sonucunda davacının beraat etmesi, yine davalı tarafça davacı ile görüşülerek varılan mutabakat sonucunda davacının senet imzalayıp verdiğinin, yani davacının kabulü ile senedin verildiği ve tarafların anlaşmış olduğunun savunulmuş olmasına göre, davacı hakkında davalının şikayette bulunması da işverenin kötü niyetli olduğunu gösterdiğinden dolayı takip vc dava konusu senedin davacı işe girerken teminat amaçlı olarak alındığı ve davalı işverenlikçe sonradan doldurulduğu, ancak davacının yaptığı satışlardan kaynaklı ve senet bedeli kadar açık bulunduğu, bu miktarda zarara uğrandığı yönündeki iddianın kanıtlanamadığı belirtilerek, Ankara 19. İcra Miidürliiğü’nün 2010/7385 sayılı dosyası ile takip konusu yapılan senede ilişkin takibin iptaline, % 40 icra inkar tazminatının da davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Davalı işverenlik tarafından davacı hakkında Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2010/7385 sayılı dosyası ile takip yapılmış ve icra takibinin kesinleşmesi üzerine davacının birtakım malları haczedilmiştir.
Davacı, davalının şikayeti üzerine Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesİ’nin 2009/1231 Esas sayılı dosyasında hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçundan yargılanmış ve davacının zimmetinde mal ya da para olduğuna ilişkin somut bir bilgi ve belgenin bulunmaması nedeniyle suçun işlendiğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından davacının beraatına karar verilmiştir.
Yargılama sırasında mahkemece davalının ticari defter ve kayıtlarının dosyaya sunulması istenmiş, ancak vekil tarafından davalı müvekkile karşı açılan birden fazla davanın bulunması nedeniyle bu kayıtların işyerinde incelenmesi talep edilmiş, mahkemece işyeri kayıtları üzerinde inceleme yapılmaksızın sonuca gidilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre, davalı işveren delillerinin işyerinde olduğunu ve dosyaya sunamama gerekçesinin de işverene karşı birden fazla dava açılması olduğunu mahkemeye bildirdiğine göre mahkemece yapılacak iş; Davacının Ceza Mahkemesi dosyasında da işaret edilip belirtildiği gibi delil yetersizliğinden beraat etmesi karşısında, işyeri kayıt ve defterleri üzerinde alanında uzman bilirkişiler aracılığı ile işyerinde inceleme yaptırılarak, senette belirtilen miktarda işyeri kayıtlarında davacının satışlarından kaynaklanan açık olup olmadığı belirlenerek dosyadaki tüm deliller bir arada değerlendirilerek çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
7. HD. 2013/2245 E. 2013/1893 K. 28.02.2013
…Davacılar vekili, işe girerken davacı işçiden teminat senedi alındığını, iş sözleşmesinin feshi sırasında bu senedin iade edilmeyerek fesihten sonra kötüniyetli olarak icra takibine konulduğunu iddia ederek senet nedeniyle borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafça, cevap dilekçesi içeriğinden takibe konu senedin teminat senedi olarak alındığı kabul edilmiş, ancak davacının bir kısım tahsilatları işverene iade etmeyerek işvereni zarara uğrattığını, bu nedenle senedi icra takibine koyduklarını savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu senedin teminat olarak iş sözleşmesinin devamı sırasında tanzim edilerek işverene verildiğinin kabulü gerektiği ve senedin bedelsiz olduğu belirtilerek davanın kabulü ile davacıların icra dosyasında borçlu olmadıklarının tespitine ve davalı kötüniyetli takip yaptığından %40 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmiştir.
Fiili uygulamalarda gerçekten, birkısım işçilerden işverenin uğrayabileceği zararları tazmin amacıyla teminat senedi alındığı görülmektedir. Davacı işçinin davalı işverene zarar verip vermediği ve bu zararın varsa miktarı belirlenmeden, senedin işe girerken alındığından bahisle davacıların borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinde kötüniyetli olduğundan bahisle davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmiş olması hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş davalıdan, davacı H.’ın hangi eylemi nedeniyle ne miktarda zarara uğradığının açıklaltırılması, davalıya iddia ettiği bu zararı ispat imkanı sağlanması ve sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
7. HD. 2013/10850 E. 2013/17420 K. 24.10.2013
…Somut olayda, davacı tanıklarının beyanları, hayatın olağan akışı ve emsal işyerlerinde yapılan uygulamalar dikkate alındığında; takibe konu senedin, davacıdan işe girerken boş olarak alman senet olduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre teminat senedi olarak alınan senedin icraya konulması durumunda işverenin bir zararı var ise ispat etmesi gerekir. Bu nedenle, davalıya senedin icraya konulmasını gerektiren bir zararı var ise bu zararını ispat imkanı verilip sonucuna göre karar vermek gerekirken dosya içeriği ile uyuşmayan gerekçelerle menfi tespit davasının reddine karar verilmesi hatalıdır.
7. HD. 2014/4095 E. 2014/7062 K. 31.03.2014
…Davacı, davalı tarafından takibe konulan senedin teminat senedi olduğunu belirterek borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatı istemiştir.
Davalı vekili, senedin teminat senedi olmadığını, davacının firmadan aldığı gıda malzemelerini firmalara pazarlayarak bedellerini tahsil ettiğini, davacının tahsil yetkisini kullanarak aslında tahsil ettiği bedelleri tahsil etmemiş gibi gösterdiğini, teslim etmesi gereken malları teslim etmediğini, hileli yollarla firmayı dolandırmaya çalıştığını, firmaya verdiği bu zararlardan dolayı zararı karşılamayı taahhüt ettiğini ve icra takibinin dayanağı olan senedi firmaya verdiğini, senet bedeli ödenmeyince senedin icra takibine konduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu edilen senedin tanziminin herhangi bir borç doğuran işlemden kaynaklanmadığı, işçi-işveren arasındaki ilişkilerde bir işçinin işverene takip konusu yapılan 10.258,00 TL bedelli senet vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, icra takibine konu senedin işe girerken boş olarak davalı işveren tarafından teminat amacı ile alındığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu edilen senedin tanziminin herhangi bir borç doğuran işlemden kaynaklanmadığı, işçi-işveren arasındaki ilişkilerde bir işçinin işverene takip konusu yapılan 10.258,00 TL bedelli senet vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, icra takibine konu senedin işe girerken boş olarak davalı işveren tarafından teminat amacı ile alındığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davaya konu senedin işçinin işverene verdiği zarardan dolayı düzenlendiği belirtildiğinden, uzman bir mali müşavirden bilirkişi raporu alınmak suretiyle işverenin uğradığı zarar miktarı ceza dosyasındaki belgeler ile sair belgeler ve ticari defterlerden araştırılmalı, varsa uğranılan zarar miktarı ile sınırlı olarak işçinin sorumlu olduğu düşünülmeli, senette belirtilen rakam uğranılan zarar miktarından fazla ise fazla olan miktardan davacı işçinin sorumlu olmayacağı gözetilmeli, işçinin zarara karşı yaptığı bir ödeme varsa, bu da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmaksızın karar verilmesi hatalı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
22. HD. 2013/7392 E. 2014/6524 K. 18.03.2014
…Davacı, davalı M.H’ın işçisi olduğunu, işverenin baskısı ile teminat senedi olarak açık bono verdiğini ancak davacının bilgisi dışında davalının diğer davalı bankaya bonoları kendi kullandığı kredilere güvence amacıyla verdiğini ve durumu öğrenmesinden sonra bankanın bunları tahsile vermeyeceğini söylediğini, davalı bankanın iyiniyetli olmadığını ve teminat olarak verildiğini bildiği halde senedi aldığını belirterek %40 haksız icra tazminatı ile icra takiplerinin durdurulmasını ve borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Somut olayda, davacı davalı işverenin kendisinden teminat senedi olarak aldığı bonoları davalı bankaya güvence olarak verdiğini ve ödemede bulunmayınca kendisi hakkında takip yapıldığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Bu durumda 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 599 maddesinin irdelenmesi gerekmektedir.
Anılan kanunun ilgili maddesi “ Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” şeklindedir.
Söz konusu maddedeki açık hüküm uyarınca, keşideci durumundaki davacının, bono lehtarı davalı şirket ile kendileri arasındaki sözleşme ilişkisine dayanarak, o sözleşmelerde taraf durumunda bulunmayan takip alacaklısına karşı, bononun teminat olarak düzenlendiğini ileri sürmesine olanak yoktur.
Açıklanan yasa hükmü karşısında keşideci ile lehtar arasındaki ödeme def’ilerinin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği gözetilmeden mahkemece davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır
9. HD. 2009/45416 F.. 2012/7751 K. 08.03.2012
…Davacı davalının yönetim kurulu üyesi ve şirket müdürü olduğu şirkette tır şoförü olarak çalıştığım, işe girerken kendisinden senet aldığını belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı; davacının almış olduğu borçlar ve tır aracına ortaklık ilişkisi dolayısıyla dava konusu senedin düzenlendiğini savunmuştur.
Mahkemece; senet alacaklısının dava dışı şirketin müdür olduğu, davalının işçi ve işveren ilişkisi dışında tır aracına ortak olma ve elden makbuz karşılığı para verilme durumu bulunduğu buna ilişkin deliller sunulduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Ticaret Hukuk hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir. İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alman senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisi de, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir.
Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
Dosya içeriğine göre; davalının, dava dışı işverenin ortağı, yöneticisi ve imza yetkilisi olduğu anlaşılmaktadır. Ekonomik yönden zayıf olan bir işçinin işveren olarak gördüğü şirket ortağı ve yöneticisi ile 40.000 $ bedelli alacak
verecek ilişkisine girmesi ve şenel vermesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Davacının çalıştığı iş kolunda işçilerden işe girerken teminat senedi alınması uygulamasına sıkça rastlandığı gibi davacı tanığı da bu hususu doğrulamaktadır.
Davacı iş sözleşmesinin feshi üzerine tazminat ve alacaklarının tahsili için dava açtıktan sonra davalı dava konusu senede dayanarak icra takibine girişmiştir. Diğer yandan davalı tır aracına ortaklık ilişkisini ve elden alındığı savunulan paraların karşılığı olduğu savunmasını ispatlayamamıştır.
Buna göre dava konusu senette alacaklı gözüken davalı şahıs ile işveren olan dava dışı şirket arasındaki organik bağda dikkate alınarak uyuşmazlığın iş sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2010/26372 E. 2010/25388 K. 23.09.2010
…Davacı vekili, müvekkilinin 01.11.2000 tarihinden itibaren davalı firmada Transport şoförü olarak çalışmaya başladığını, İstanbul 15.Noterliğinin 14.7.2005 tarih ve 11047 yevmiye nolu fesih ihtarına kadar kesintisiz çalıştığını, davalı firmada kesintisiz çalışmasına rağmen 08.03.2002 tarihinde davalı firmadan çıkış yapıldığını, 10.05.2002 tarihinde tekrar girişi yapıldığını ve 06.04.2005 tarihinde tekrar çıkışı yapılarak davalı P. Nakliyat Turizm San tic. A.Ş ne girişi yapılarak 13.07.2005 tarihinde çıkışı verildiğini, işe girişte müvekkilinden imzalanarak alınan açık senet niteliğindeki teminat senetleri daha sonradan alacaklı firma tarafından takibe konulduğunu, bu nedenle İst.
11. İcra Müdürlüğünün 2006/7645 Esas sayılı dosyası ile yapılan takibin ve takibe mesnet 11.4.2006 vade tarihli 2500 EURO ve 31.10.2005 vade tarihli 300 EURO bedelli iki adet bononun iptali ve icra dosyasındaki takibin teminatsız durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkiline olan borçlarına karşılık senedin düzenlendiğini, aksi yöndeki iddiaların senetle ispatı gerektiğini ve başkaca delil toplanılmasına muvafakat etmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; “Dava İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2006/7645 Esas sayılı dosyasında takibe konulan 2 adet bononun teminat senedi olduğu iddiası ile açılmış menfi tespit davasıdır.
İstanbul 11.İcra Müdürlüğünün dosyası içerisinde bulunan senetlerde bedeli nakden alındığı yazılı olup, bu durumda davacının iddialarını aynı güçte yazılı deliller ile ispat etmesi gerekirken bunu yapamadığı gibi, davalı şirket kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde tespit edildiği üzere davaya konu senetlerin usulüne uygun tutulan şirket defterlerinde alacak kaydedildiği görülmekle, savunmayı doğruladığı kanaatına varıldığından ispatlanamayan davanın reddi gerekmiş, ancak kötüniyetin varlığı ispatlanamadığından davalı taraf lehine kötüniyet tazminatı takdir olunmamıştır.” Gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir. İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir.
Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
Somut olayda iş sözleşmesi ilişkisi bittikten sonra davacı ile davalı arasında ne şekilde nakden ilişki içerisine girildiği anlaşılamamakta ve bu da davacının iddiasını güçlendirmektedir. Davacının gösterdiği deliller toplanılmalı, tanıkları dinlenilmeli, eğer davaya konu senetlerin iş sözleşmesinin başlangıcında alındığı, fesihten sonra tanzim ve vade tarihi doldurulduğu sonucuna varılırsa davanın kabulüne karar verilmelidir. Deliller toplandıktan sonra davacının fesihten sonra davalıdan nakden (borç) para aldığı sonucuna varılırsa şimdiki gibi karar verilmelidir.
Eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2008/24774 E. 2010/11334 K. 19.04.2010
…Somut olayda, davacıdan işe girişte dava konusu senedin teminat senedi olarak alındığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, tır şoförlerinden işe girişte bu nitelikte belge alınmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu dikkate alındığında, işverence tek taraflı olarak düzenlenen işyeri belgelerine dayanılarak, yanlış değerlendirme ile davanın kabulü yerine reddine dair yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
22. HD. 2012/15212 E. 2013/4880 K. 08.03.2013
…Davacı vekili, davacının davalı işyerinde uluslararası tır şoförü olarak çalıştığını, davalı işverenin, davacıdan işe girişi sırasında rakamsız teminat senedi aldığını, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra söz konusu senedi davacıya iade edilmediğini ve üzerine 5.000.00 TL yazılarak takibe konu yapıldığını davacının davalı işverene herhangi bir borcu olmadığını belirterek borçlu bulunmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı işverene olan borcu sebebi ile davaya konu bonoyu düzenleyerek davalı şirkete verdiğini, vadesinde ödememesi sebebi ile söz konusu senedin icra takibine konu olduğunu davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Davalı işveren tarafından, borçlusunun davacı işçi olduğu 5.000,00 TL bedelli senet icra takibine konu edilmiş, davacının bu takibe karşı açtığı borçlu olmadığına ilişkin tespit davasında davalı işveren, davacının borcu sebebi ile senet verildiğini savunmuştur. Ancak işverenlerin özellikle işçilerine araç veya benzeri şeyleri teslim etmeleri durumunda uğrayabilecekleri zararlara karşı çalışanlarından boş senet almaları sık rastlanan bir durumdur. Davacı tanığı da, bu hususu açıkça ifade ederek davacının beyanını doğrulamıştır. Davalı işveren ise senet bedelinin kaynaklandığını iddia ettiği cari hesap açıklarını, yani davacıdan almış olduğu senedin teminat senedi dışında br borca karşılık verildiğini ispatlayamamıştır. Belirtilen sebeplerle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/22893 E. 2013/10663 K. 13.05.2013
…Davacı, davalıya ait işyerinde tır sürücüsü olarak 01.03.2001-01.10.2004 arasında çalıştığı, işe giriş sırasında nedenini bilmediği 2.000.DM bedelli tarihsiz, 10.06.2000 tanzim tarihli senet alındığı, fesihten sonra senedi yırtıp attığının söylendiği, iade edilmediği, aralarında hukuki vc ticari nedene dayalı alacak borç ilişkisinin olmadığı, Sakarya 4. İcra Md. 2005/2657 sayılı icra takibindeki senet nedene ile borçlu olmadığının Tespitine ve %40 inkar tazminatına karar verilmesi istemiştir.
Davalı, davacının 01.03.1997-18.07.1998 tarihleri arasında tır şoförü olarak çalıştığı dönemde söz konusu alacağın tahakkuk ettiğini, işi terk ettiğinden tahsil edilemeyip şirket muhasebesine kayıt edildiğini, muhasebe defterinin 17 Ağustos depreminde şirket muhasebecisinin bürosunda enkaz altında kaldığından zayi olduğunu, işe tekrar girdiğinde söz konusu senedi imzaladığını, borcunu ödemeyip işi terk ettiğini, davanın yerinde olmadığını savunmuştur.
Mahkemece, icraya konulan senedin tanzim tarihinin 10.06.2000 olduğu, davacının tekrar davalı yanında çalışmaya başladığı senet üzerindeki meblağın ve bir kısım yazıların farklı bir kalem ile yazılmış oldukları bedelin nakden ahzolunduğunun belirtildiği, takibe konu senedin kambiyo senedinin tüm unsurlarını taşıdığı, senedin beyaza imza atılarak ve doldurulmaksızın davalı şirkete verildiğini kabulde bir tereddüt olmadığı, boş olarak verilen senedin aksinin HUMK 288 vd. Maddeleri gereğince yazılı bir belge veya senetle ispat edilmesi gerektiği, davacının böyle bir belge sunmadığı, senedin teminat olarak verildiğinin ispat edilemediği, kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğu, gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı işveren tarafından takibe konulan senedin işe giriş esnasında teminat amaçlı olarak verilip verilmediği, davacı işçinin gerçekte borcu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir.
İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir.
Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. ve devamı maddeleri uyarınca yazılı belge ve senetle ispat zorunluluğu kuralı yerine işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 75. Maddesi uyarınca tarafların celbi ile dava ve savunma hakkında gerekli izahatın alınarak bu doğrultuda tarafların delilleri toplanıp gerekli inceleme yapılarak sonuca gidilmesi gerekir.
Toplanan deliller sonucunda davacı işçinin iddiası ile ilgili olarak kanaat oluşmaması halinde, davacının her türlü delil ibaresi nedeni ile yemin deliline başvurma imkanı da olduğundan, yemin hakkı hatırlatılıp, bu hakkını kullanıp kullanmayacağı da belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2008/21949 E. 2010/8087 K. 25/03/2010
…Dosya içeriğine göre, davacı gibi birden fazla işçinin davalılardan şirket aleyhine işçilik alacakları için dava açtıkları, açılan davaların işçiler lehine sonuçlandığı, bu aşamada dava açan davacı dahil diğer işçiler aleyhine işveren olmayan diğer davalı gerçek şahıs tarafından işçilik alacağı davasına yakın miktar içeren senetle icra takibine geçildiği ve davacı ve diğer işçilerin işçilik alacaklarına haciz uygulaması yapıldığı, davacı dahil diğer işçiler aleyhine yapılan icra takibinde senetlerdeki yazıların iki ayrı kalemle yazıldığı ve özellikle kriminal rapora göre işçilerden alınan senetlerin işçi adı ve adresi dışında kalan vade tarihi, alacaklı ismi, alacak miktarı ve vade tarihinin aynı kalemle yazıldığının ve bu yazıların senedin icra takibine konu edildiği icra takip dosyasında talep açan kişilerin yazıları ile uygunluk gösterdiğinin sabit olduğu, icra takibine geçen davalı gerçek şahsın Bursa iline yaklaşık 1.000 km uzaklıkta bir mesafede ikamet eden biri olduğu anlaşılmaktadır.
Aynı işyerinde çalışan birçok işçinin tanımadıkları kişilerle alacak verecek ilişkisine girmeleri ve hiç yokken senet vermeleri hayatın olağan akışına uygun değildir. Kriminal rapor, davacı ve diğer işçilerin davalı şirket aleyhine işçilik alacakları için açtıkları dava dosyası, bu davanın bitmesi aşamasında diğer gerçek kişi davalı tarafından işçilik alacağı miktarına yakın miktar içeren senetle icra takibi yaptığı dosya ve işçilik alacağına haciz uygulanması ile tanık beyanları bir arada değerlendirildiğinde, davacı aleyhine icra takibine konu edilen senedin işe girerken, ad ve adres hanesi doldurulmuş, diğer kısımları boş bırakılmış şekilde davalı işveren şirket tarafından teminat amacı ile alındığı anlaşılmaktadır. İşçilik alacakları ile ilgili davadan sonra senedin diğer kısımları doldurularak ve alacaklı diğer davalı gerçek şahıs gösterilerek icra takibi yapılmıştır.
İcra takibine konu senedi davalı şirketin davacı işçiden işe girerken aldığı ve teminat senedi olduğu açıktır. Davacı ve davalı şirket arasındaki iş ilişkisi nedeni ile de iş mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmiştir. Senedin alınması ve diğer davalı 3. kişi tarafından icraya konulması nedeni ile her iki davalı hakkında dava açılmıştır. Teminat senedini alan davalı şirket, işleme koyan ise diğer davalıdır. Bozmaya uyulduğuna göre her iki davalı hakkında hüküm kurulması gerekir. Yazılı şekilde davacının işvereni olan ve teminat senedini alan davalı şirket hakkında davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2009/16744 E. 2009/15031 K. 01.06.2009
…Davacı vekili müvekkilinin işe başvurduğunda işe alınma şartı olarak diğer işçiler gibi boş senet imzalayıp davalı şirkete teslim etmek zorunda kaldığını, daha sonra iş sözleşmesinin haksız feshi nedeni ile davacı ve arkadaşlarının davalı şirket aleyhine işçilik alacaklarının tahsili için dava açlığını, davanın kabul edildiğini, ancak bu aşamada davacının hiç tanımadığı ve alacak verecek ilişkisi olmayan diğer davalının müvekkil işçi aleyhine boş senedi doldurarak icra takibi yaptığını, senet üzerinde iki ayrı yazı olduğunu, senetlerin teminat senedi olarak verildiğini ve davalı işveren şirket tarafından ciro edilmeksizin boş kısımları doldurularak işleme koyulduğunu, bu boş senetlerin işçilik alacakları davası açıldığında feragat etmeleri için baskı aracı olarak kullanıldığını, şirketin diğer davalıya senetleri vererek takip yaptırdığını belirterek takibin iptaline vc borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece takip dayanağı senedin işçilik alacakları ile ilgisi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı, senedin alacaklı ve borçlusu itibari ile taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığı, iş mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir. İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış vc farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
Dosya içeriğine göre, davacı gibi birden fazla işçinin davalılardan şirket aleyhine işçilik alacakları için dava açtıkları, açılan davaların işçiler lehine sonuçlandığı, bu aşamada dava açan davacı dahil diğer işçiler aleyhine işveren olmayan diğer davalı gerçek şahıs tarafından işçilik alacağı davasına yakın miktar içeren senetle icra takibine geçildiği ve davacı ve diğer işçilerin işçilik alacaklarına haciz uygulaması yapıldığı, davacı dahil diğer işçiler aleyhine yapılan icra takibinde senetlerdeki yazıların iki ayrı kalemle yazıldığı ve özellikle kriminal rapora göre işçilerden alınan senetlerin işçi adı ve adresi dışında kalan vade tarihi, alacaklı ismi, alacak miktarı ve vade tarihinin aynı kalemle yazıldığının sabit olduğu, icra takibine geçen davalı gerçek şahsın Bursa iline yaklaşık 1.000 km uzaklıkta bir mesafede ikamet eden biri olduğu anlaşılmaktadır. Aynı işyerinde çalışan birçok işçinin tanımadıkları kişilerle alacak verecek ilişkisine girmeleri ve hiç yokken senet vermeleri hayatın olağan akışına uygun değildir. Kriminal rapor, davacı ve diğer işçilerin davalı şirket aleyhine işçilik alacakları için açtıkları dava dosyası, bu davanın bitmesi aşamasında diğer gerçek kişi davalı tarafından işçilik alacağı miktarına yakın miktar içeren senetle icra takibi yaptığı dosya ve işçilik alacağına haciz uygulanması ile tanık beyanları bir arada değerlendirildiğinde, davacı aleyhine icra takibine konu edilen senedin işe girerken, ad ve adres hanesi doldurulmuş, diğer kısımları boş bırakılmış şekilde davalı işveren şirket tarafından teminat amacı ile alındığı anlaşılmaktadır. İşçilik alacakları ile ilgili davadan sonra senedin diğer kısımları doldurularak ve alacaklı diğer davalı gerçek şahıs gösterilerek icra takibi yapılmıştır. Senet teminat senedi olduğundan geçersizdir. Davacı ile davalı şirket arasında iş ilişkisi bulunmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereği iş mahkemesi görevlidir. Davacı işçinin davalılara borçlu olmadığı anlaşıldığından, işin esasına girilerek davanın kabulü yerine yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2008/27690 E. 2008/27684 K. 20.10.2008
…Dava, davacının icra takibine konulan emre yazılı bono nedeniyle borçlu olunmadığının belirlenmesi istemine ilişkindir.
Davalı tarafından, davacının şirketten yapmış olduğu alışverişlere ilişkin 20 adet fatura ile 123 adet perakende satış fişi ile şirket kayıt ve belgelerine dayanılarak davanın reddi talep etmiştir.
Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir, bu nedenle bonoyu düzenleyen kişi asıl borçlu konumundadır. TTK m 688’de sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında, bonoya isteğe bağlı olarak bedelin nakden ya da malen alındığı kayıtları konulabilir. Temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik bu bedel kaydı senedin
bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar bonoyu düzenleyenin lehdardan karşı edimi aldığını belirtmeğe yarar, kambiyo hukuku yönünden önemi yoktur. Bedel kaydı daha çok bonoyu düzenleyen ile lehdar arasında iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem kazanır, kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı artık senedin kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir sebebe bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu savunan tarafa aittir. Ancak bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakden” kaydıyla senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir.
Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (sebebe bağlanması) anlamına gelir ki böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden iddiasını ispat etmek yükü altına girer.
Dava konusu senette “nakden” kaydı bulunmaktadır, davalı tarafından şirketten yapılan alışveriş nedeniyle verildiği savunularak senedin ihdas nedeni ta’lil edilmiştir. Bu durumda mahkemece kanıt yükünün senet metnini ta’lil eden davalı tarafta olduğu gözetilerek, dosyaya sunulmuş tüm deliller, taraflar arasındaki mal alışverişini gösteren perakende satış fişleri, faturalar, davalı şirketin kayıt ve belgeleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2006/6674 E. 2006/28789 K. 01.11.2006
…Davacı, davalı işverene ait işyerinde 1990-2000 yılları arasında çalıştığını işverenin 1995 yılında bankadan senet kırdırmaya yardımcı olması için ve sadece 250 milyon yazacağını söyleyerek boş bir senet imzalattığını, işçilik alacaklarının tahsili amacıyla aleyhine dava açınca senedi icra takibine koyarak davacının zararına hareket ettiğini belirterek takibe konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, senedin kambiyo senedi vasıflarını taşıdığını, iddiasını ispat etmesi için yazılı belge sunması gerektiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunun ancak yazılı belge ile ispatlanabileceği davacının elinden hata, hile, gabin ve ikrah ile alındığının davacı tarafça iddia edilmediği gerekçesiyle davacının reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davacının takip konusu bonodan kaynaklanan bir borcunun bulunup bulunmadığının tespiti ve söz konusu senedin aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulup doldurul madiği noktalarında toplanmaktadır.
Dava, kambiyo senedinden doğan bir menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlığın normatif dayanağı İcra İflas Kanununun 72. maddesidir.
Davacı, 1995 yılında taraflar arasındaki işçi işveren ilişkisinin devamı sırasında işverenin bankadan senet kırdıracağını söyleyerek davacıdan boş senede imza atmasını istediğini, aralarındaki iş akdi nedeniyle senedi imzaladığını daha sonra senedin akıbetini sorduğunda patronun, yırttığını söylediğini, emekli olup çalışmaya devam ettiği sırada işverenden tazminatlarını talep edince aralarında küskünlük oluştuğunu ve 2001 Şubat ayında işyerini terk ettiğini aradan geçen zamana rağmen tazminatları ödenmeyince 2004 yılında işveren aleyhine işçilik alacaklarının tahsili amacıyla dava açınca işverenin 250 milyon yazacağını belirterek elinden aldığı ve sonra yırttığını söylediği senedin üzerine 10 milyar TL yazarak takibe koyduğunu belirtmiştir.
İcra takibine konu olan senet 1.1.2002 tanzim tarihli 2.11.2002 vade tarihli ve 10 milyar TL meblağlı kambiyo senedi vasfında bonodur. 12.10.2004 tarihinde alacaklı (işveren) N.T. tarafından borçlu (İşçi) M.Y. aleyhine takibe konulmuştur.
Somut olayda davacı 1995 yılında aralarında hukuki bir ilişki (alım satım- alacak verecek) bulunmadığı halde işverenin sözlerine güvenerek ve halen işyerinde çalışıyor olması sebebiyle işçi işveren ilişkisinin devamı sırasında senedi imzaladığı iddiasını her türlü del ille ispatlayabilir. İşçi işveren arasındaki ilişkilerde ispat kuralları daha geniş kapsamlıdır. Kaldı ki senet üzerinde bedelin malen ahzolunduğu yazılı olmasına rağmen davalı (senet alacaklısı ) Yalova Cumhuriyet Savcılığının 2005/ 1738 sayılı hazırlık dosyasındaki ifadesinde yanında çalıştığı sıralarda davacı işçinin kendisinden sık sık borç para aldığını senedi de kendisine olan borcuna karşılık verdiğini ifade ederek senedin düzenlenme sebebini değiştirmiştir. Bu durumda bedelin malen alındığını işveren (davalı ) ispatlamalıdır. Mahkemece gerekli incelemeler yapılmadan, deliller toplanmadan yazılı gerekçelerle ve eksik araştırma ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2008/26781 E. 2008/22092 K. 25.07.2008
…Davacı vekili, dava dilekçesinde iş sözleşmesinin haklı sebeplerle feshedildiğini belirterek işçilik alacaklarının hüküm altına alınması için toplam 500,00 TL talepli kısmi dava açmış ve ayrıca davalıya keşide ettiği ihtarnamesinde de belirttiği üzere, işe başlarken davalının müvekkilinden teminat olarak aldığını ileri sürdüğü 10.000 USD bedelli teminat senedine ihtiyati tedbir konulmasını ve dava sonuçlanınca müvekkiline teslimini istemiştir.
Davalı ise, 28.09.2011 tarihli cevabi ihtarnamede, davacıdan teminat senedi alınmadığını, şirketin mevcudunda da böyle bir teminat senedi olmadığını bildirmiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve tanık beyanlarına itibar edilerek, davalı işverenin işe başlayan işçilerden teminat senedi aldığı kanaatine varılmış ve davacının senedin iadesini istemekte hukuki yararının olduğu değerlendirilerek davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Mahkemece davacının teminat olarak kendisinden alınan senedin iadesine yönelik talebinin borçlu olmadığının tespiti olarak nitelendirilmesi isabetli ise de, davacı dava açarken bu talebini harçlandırmamıştır. Mahkemece harçlandırılmamış ve işverence varlığı kabul edilmeyen ve işverenin mevcudunda bulunduğu yeterli delillerle ispat edilmeyen senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2013/2164 E. 2013/28722 K. 10.12.2013
…Mahkemece, teminat senedi olarak bedel kısmı boş alan bir senet alındığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, ancak bu boş senedin doldurularak herhangi bir icra takibine konulmadığı, bedel kısmı boş olduğundan bir bono da olması gereken tüm unsurları taşımadığından bono vasfını da taşımadığı, bono vasfını taşımayan bir senet nedeniyle menfi tespite kararı verilemeyeceği, davacının bu aşamada hukuki yararının bulunmadığı, dava konusu belgenin bedel kısmı doldurulduğunda veya icraya konulduğunda davacının her zaman menfi tespit davası açabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı temyiz etmiştir.
Davalı şirket ortaklarından M.D. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı 2010/6104 E sayılı soruşturma dosyasında işe girerken çalışanlardan teminat için boş senet alındığını beyan etmiştir.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu 72. Maddesine göre “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” Kanunun açık hükmünden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasının açılması icra takibi şartına bağlı tutulmamıştır.
Davacının menfi tespit davası için kendisine karşı icra takibinin yapılmasını veya dava açılmasını beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun biran önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yararı bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Davacı Kanunla düzenlenen bir haktan yazılı gerekçeyle yoksun bırakılamaz.
Dava konusu olayda işe girerken davacıdan boş senet alındığı anlaşılmakla, davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü ile senet aslı dosya arasına getirilip işin esasının incelenmesi gerekirken, aksine düşüncelerle hukuki yarar yokluğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/16803 E. 2012/19643 K. 05.06.2012
…Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında 12.12.2002 tarihinde 10.000 Amerikan Doları bedelli emre muharrer senet düzenlenmiştir. Senedin düzenlendiği tarihte taraflar arasında henüz bir iş ilişkisin bulunmadığı tartışmasız durumdadır. Davacı, senedin düzenlendiği tarihte başka bir işverene ait işyerinde öğretmen olarak görev yapmaktadır. Davalıya ait dershane işyeri de senedin tanzim tarihinde faaliyete geçmemiştir. Taraflar arasında 1.7.2003 tarihinde imzalanan iş sözleşmesinin ardından iş ilişkisi kurulmuştur. 1.7.2004 tarihinde davacının istifası ile aradaki ilişki sona ermiştir.
Öte yandan, menfi tespit isteğine konu olan senette “bedeli nakden ahzolunmuştur” ibaresi de mevcuttur. Davaya konu senet hizmet akdi kurulmadan 6,5 ay önce düzenlendiğinden ve çok sonra kurulan hizmet akdi ile ilişkisi senetten anlaşılmadığından uyuşmazlığın iş mahkemesi yerine genel yetkili mahkemelerde çözümlenmesi gerekir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2007/1007 E. 2007/9260 K. 03.04.2007
…Somut olayda taraflar arasında Mersin I.Noterliğinde düzenlenen 27.8.2007 tarihli “Mesul müdürlük sözleşmesinden hizmet akdi ilişkisi bulunduğu doğrudur. Ne var ki, Dava dilekçesinde davacının açık beyanından da anlaşılacağı üzere davaya konu 15.11.2007 tanzim tarihli senet davalının işyerini Z.D.’e devrinden sonra daha açık bir anlatımla davacı ile davalı arasındaki iş akdinin sonlanmasmdan sonraki bir tarihte düzenlenmiş olup senedin tanzim tarihinde taraflar arasındaki iş akdi sona ermiş ve uyuşmazlık iş akdinden doğmamaktadır. İş kanunundan ve iş akdinin sona ermesinden sonra tanzim edilen iş ilişkisi ile ilgisi bulunmayan senetle ilgili menfi tespit davasına bakmaya iş mahkemesi değil genel hükümlere göre genel mahkemeler görevlidir.
Mahkemece davaya bakmaya genel hükümlere göre genel mahkeme görevi i olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmiş olması bozma nedenidir.
7. HD. 2013/26245 E. 2014/5992 K. 13.03.2014
…Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette iş sözleşmesi ile çalışırken şirketin işlerinin kötüye gitmesi nedeni ile çalışan işçilerle anlaşarak iş sözleşmelerini feshettiğini, işçilik alacaklarının ödenmesi konusunda protokol imzalandığını ve protokoldeki alacak miktarlarına göre işçilere senet verildiğini, şirket hakkında iflasın ertelenmesi kararı bulunduğundan kambiyo senedine dayalı takip yapamadıklarını belirterek bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, şirketin ekonomik sıkıntı içinde bulunması nedeni ile işçilik alacakları konusunda işçilerle sulh ve ibra protokolü imzalanarak ve bu protokoldeki alacaklar konusunda dava konusu senetler işçilere verilerek iş sözleşmelerinin feshedildiğini, bu şekilde işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan borç sona ererek bonoya bağlı ticari bir alacağa dönüştüğünü, Türk Borçlar Kanunu 133. maddesi gereğince borcun yenilendiğini savunarak, davanın öncelikle görev yönünden reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafından imzalanan ibraname ile işçilik alacaklarının son bulduğu, talep konusunun bonodan kaynaklanan ticari alacak niteliğinde olduğu kabul edilerek Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.
Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği vc bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun
1. maddesinde iş mahkemelerinin görevi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” olarak belirlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 133. maddesinde; “ Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur. Özellikle mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz” düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan Kanun’un 132. maddesinde borcun sona erme şekilleri arasında genel olarak ibra sözleşmesine yer verildikten sonra hizmet sözleşmelerine özgü düzenlenen 420/2. maddesinde; “işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibari ile sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. “ açıklamasına yer verilmiştir.
Somut olayda, içeriği tarafların kabulünde olan, sulh ve ibra başlıklı belge davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte düzenlenmiştir. Anılan belgede davacının tüm işçilik alacaklarını alarak işvereni ibra ettiği; fesih nedeni ile ödenmesi gereken kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacaklarını da, miktarları ve vade tarihleri protokolde belirtilen, fesih tarihinde düzenlenen senetlerle ödenmesini kabul ettiği açıklanmıştır. Söz konusu senetler işçilik alacaklarına karşılık davacı işçiye verilmiştir. Mahkemece, ibraname ile işçilik alacaklarının son bulduğu, talep konusunun bonodan kaynaklanan ticari bir alacağa dönüştüğü gerekçesi ile Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir. Ancak dosya içeriğine göre taraflar arasında iş sözleşmesinin sonlandırıldığı tarihte düzenlenen sulh ve ibra protokolünde borcun yenilendiği iradesi açıkça yer almamıştır. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde iş ilişkisinden kaynaklanan borç, yenileme veya ibra ile sona ermiş sayılmayacaktır. Bu durumda kambiyo taahhüdüne ifa yerine değil ifa uğruna girilmiştir. Temel borç ilişkisinden doğan talep hakkı ortadan kalkmamış, bu hakka paralel ve yarışan bir kambiyo talep hakkı doğmuştur. Alacaklı bu haklardan birini veya ötekini kullanmak zorunluluğunda değildir ve seçim yapmakta serbesttir. Fakat adi alacağı talep ederse kambiyo senedini borçluya geri vermekle yükümlüdür. Davacı seçim hakkını kullanarak temel borç ilişkisi olan iş sözleşmesine dayanarak işçilik alacaklarına ilişkin davayı açmıştır. Anılan nedenle davaya bakmakla iş mahkemeleri görevlidir. Mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2014/12686 E. 2014/12480 K. 12.05.2014
…Somut olayda, senedin davacıdan işveren yetkilisince işe girerken boş olarak alındığı ve sonradan doldurulduğu mahkemenin de kabulündedir.
Bu nedenle, davalının kötü niyetli olarak senedi takibe koyduğu, senedin kısmen tahsil olunduğu, davacının borçlu olmadığı bilinerek senedin takibe konulması nedeniyle İcra ve İflas Kanunu’nun 72. Maddesi hükmü uyarınca davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2010/18661 E. 2012/26308 K. 04.07.2012
…İcra İflas Kanunun 72 nci maddesinin beşinci fıkrasında, “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz” şeklinde kurala yer verilmiştir.
Somut olayda, senedin davacıdan işe girerken boş olarak alındığı ve sonradan doldurulduğu mahkemenin de kabulündedir.
Bu nedenle, davacının borçlu olmadığı bilinerek senedin takibe konulması nedeniyle İcra ve İflas Kanunu’nun 72. Maddesi hükmü uyarınca davacı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/27790 E. 2012/36437 K. 06.11.2012
…Somut olaya gelince, menfi tespit davasını açan davacının davalı yanında bir süre çalıştığı ve tanık beyanları ile davacının işe girerken işverenin takibe konu bonoyu bedelsiz aldığı anlaşılmıştır. Bedelsiz olan bonoyu takibe koymakla davalı işverenin kötüniyetli olduğu da sabittir. Mahkemece davacının kötüniyet tazminatı isteminin yukarıda açıklanan yasa ve ilkeler doğrultusunda kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2011/47635 E. 2013/33941 K. 18.12.2013
…Somut olayda davacı senedin işe girerken alındığını savunmuştur. Davalı işyeri ortağı ve temsilcisidir.
İlişkinin temellerinin iş ilişkisinden kaynaklanması, davalının işveren sıfatı bulunmasa da işyeriyle bağlantılı olması nedenleriyle görevsizlik kararı verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/14404 E. 2012/33622 K. 09.10.2012
…Somut olayda; davacı işçi, işe girerken teminat amaçlı verdiği senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açmıştır. Bu davanın, iş mahkemesinde görülebilmesi için işçi-işveren veya işçi-işveren vekili arasındaki bir uyuşmazlıktan kaynaklanması gerekmektedir. Davacı B.Ecza Deposu Tic. Ltd. Şti.’ndc işçi olarak çalıştığını, N.Ö.Tn da bu şirketin ortağı olduğunu bildirmiştir. Gerçekten dc, davalı N. şirketin ortağı olup, hizmet ilişkisinin kanıtlanması halinde işveren vekili konumunda olacak ve bu dava iş mahkemesinde görülebilecektir. Davalı tanıkları, davacının bu işyerinde çalışmadığını, davacı tanığı A.K. ise, kendisinin B. Ecza Deposu Ticaret Limited Şirketi’nde 2001-2005 yılları arasında satın alma yöneticisi olarak görev yaptığını, davacının şirket ile 2005 yılı sonlarında görüştüğünü ancak bu şirketin Tokat bölge elemanı olarak işe başlayıp başlamadığını tam olarak bilmediğini beyan etmiştir.
Davacının, SGK ile B.Ecza Deposu Tic. Ltd. Şti. aleyhine Samsun 2. İş Mahkemesi’nin 2010/1264 Esas numarasıyla 29.12.2010 tarihinde hizmet tespiti ve alacak davası açtığı, yargılama sonucunda mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ancak 21. Hukuk Dairesi’nce her iki davanın tefrik edilerek görülmesi gerekçesiyle kararın usulen bozulduğu, davanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı ile dava dışı şirket arasında hizmet akdinin bulunup bulunmadığı, davalı N.’in işveren vekili olup olmadığı hizmet tespiti davası sonucunda verilecek karara bağlıdır. Mahkemece, hizmet tespit davasının sonucu beklenerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
7. HD. 2013/11754 E. 2013/18663 K. 07.11.2013
…Somut olayda davacılar senedin işe girerken teminat amaçlı alındığını savunmuştur.
Davalı ise şirkete verilen zarar karşılığı alındığını savunmuştur. Davalı işyeri şirket ortağı ve temsilcisidir.
Senedin tanziminin iş ilişkisinden kaynaklanması, davalının şirket ortağı olması nedenleriyle, görevsizlik kararı verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2012/16443 E. 2012/34640 K. 16.10.2012
…Davacı vekili, müvekkili A.C., davalılardan S.Ç.’nın yetkilisi olduğu aynı gruba bağlı şirketlerde satış temsilcisi olarak ve daha sonra da Bölge Satış Müdürü olarak çalıştığı S.Ç. tarafından iş sözleşmesinin teminatı olarak A.C.’dan tanzim ve ödeme tarihi doldurulmamış bono alındığı daha sonra eksik kısımlar işverence doldurulduğu ve lehdar olarak yeğeni E.ÇVnın gösterildiğini sonuç olarak teminat senedi olduğundan söz edilerek borçlu olmadığının tespitine bono ve icra, takibinin iptaline % 40 dan aşağı olmamak üzere tazminatın davalılardan alınarak davacılara verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı taraf davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, uyuşmazlığın çalışma ilişkisinden kaynaklandığı, bu nedenle iş mahkemesinin görevli olduğuna değinildikten sonra, senedin teminat senedi olmadığından sözedilerek dava reddolunıuuştur.
Karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlığın iş hukukuna özgü bir çalışma ilişkisinden kaynaklandığı mahkemenin de kabulündedir.
Bono emre yazılı senetlerdendir. Dolaşım özelliği mevcuttur. Başka bir anlatımla bono, belli miktardaki bir paranın koşulsuz ödeme vaadini içeren hamile karşı kendisinden önceki tüm imza sahiplerine sorumluluk yükleyen bir senettir. Bono ekonomik anlamda bir kredi aracı olabileceği gibi, teminat işlevi de bulunmaktadır. Öte yandan bir ödeme aracıdır. Temelde bir hakkı yansıtır. Daha açık ifade ile temeldeki hukuksal ilişkinin somutlaştırılması gerekmektedir. Bono ilişkiyi açıklamak ve kanıtlamak için bir araçtır. Temeldeki hakka yeni bir görünüm kazandırır.
İş hukuku dünyasında sıkça teminat senetleri alınmakta ve iş ilişkisi ortadan kalktığında takibe konulmakladır. Genelde güven ilişkisi doğrultusunda açık bonolar alınır. Yanlar arasında bononun sonradan tamamlanacağı konusunda açık veya örtülü bir anlaşma yapılır.
Senedin (bononun) ötıgörülebilen ve senedin sonradan tamamlanmasına olanak veren bir anlaşmanın mevcut olmadığı, içeriğinin sonradan doldurulduğu hallerde hakkın kötüye kullanılması olgusu tartışmasız kalır. Bu durum her türlü delille kanıtlanabilir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler özellikle olayların gelişim süreci çalışma ilişkisinde iş hukukunun işçiyi koruyucu amacıyla örtüşmeyen teminat senedi alma uygulaması ve yukarıda anlatılan gerekçe ile davanın kabulü gerekirken reddi hatalıdır.
9. HD. 2008/28038 E. 2010/14785 K. 27.05.2010
Davacı; dava dışı olan D.Tüketim Ürünleri Paz. Tic. San.Ltd.Şii ‘de 09.05.2007 tarihinde iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını, işverenin işe başlatırken kendisine boş senede imza attırdığını 31.07.2008 tarihinde çok düşük ücret aldığı için istila ederek işinden ayrıldığını, senet alacaklısı görünen davalının dava dışı işverenin ortağı, yöneticisi ve birinci derece imza yetkilisi olduğunu, aleyhine Kadıköy 3. İcra Müdürlüğünün 2009/3264 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını belirterek borçlu olmadığının tespiti ile dava kesinleşinceye kadar icranın durdurulmasına % 40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; taraflar arasında yazılı ya da sözlü bir hizmet akdi bulunmadığım, aralarındaki ilişkinin sadece kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içeren kambiyo senedinden doğan alacak borç ilişkisinden ibaret olduğunu, mahkemenin görevsiz olduğunu savunmuştur.
Mahkemece; davanın iş mahkemelerinde görülebilmesi için senedin iş ilişkisi sebebi ile verilmiş olması yanında davanın tarafları arasında da işçi işveren ilişkisinin bulunması gerektiği, taraflar arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir. İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alman senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir.
Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
Dosya içeriğine göre; davacı, davalının dava dışı işverenin ortağı, yöneticisi ve birinci derece imza yetkilisi olduğunu belirterek buna ilişkin bir kısım deliller sunmuştur. Ekonomik yönden zayıf olan bir işçinin işveren olarak gördüğü şirket ortağı ve yöneticisi ile 18.000.TL bedelli alacak verecek ilişkisine girmesi ve senet vermesi hayatın olağan akışına uygun değildir.
Buna göre dava konusu senette alacaklı gözüken davalı şahıs ile dava dışı şirket arasındaki organik bağ ortaya konmalı, tarafların alacak borç ilişkisi konusunda gösterecekleri tüm deliller ve dosya içeriği birlikte bir değerlendirmeye tabi tutularak yukarıda açıklanan hukuksal gerekçeler ışığında uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/46364 F.. 2010/764 K. 21/01/2010
…Uyuşmazlık davacı tarafça iddia edilen ve yine davacı işçiden alınan teminat senedine dayanılarak 3.kişi tarafından yapılan icra takibinden doğan zararın tazminine ilişkindir.
Mahkemece, davalı şirketin senette taraf olmaması nedeniyle dava reddedilmiştir.
Dosya içeriğinde belgelerden dava konusu senedin ön yüzündeki imza ve yazıların davalı şirkette çalıştığı anlaşılan işçiye ait olduğu iddia edilmektedir.
Mahkemece yapılacak iş davalı şirketin senet vermeye yetkili organlarının tespit edilmesi, sözü edilen senedin teminat senedi olup olmadığı, işveren tarafından işçiden alınıp alınmadığı belirlenerek somut olay tamamen, tüm yönleri ile aydınlığa kavuşturulduktan sonra davacının istekleri konusunda bir karar verilmesi gerekirken HUMK 75. maddesine aykırı olarak gerekli araştırma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2011/17325 E. 2011/10799 K. 11.04.2011
…Davacı vekili müvekkilinin işe başvurduğunda işe alınma şartı olarak diğer işçiler gibi boş senet imzalayıp davalı şirkete teslim etmek zorunda kaldığını, daha sonra iş sözleşmesinin haksız feshi nedeni ile davalı şirket aleyhine işçilik alacaklarının tahsili için dava açtığını, davanın kabul edildiğini, ancak bu aşamada davacının alacak verecek ilişkisi olmayan diğer davalının müvekkil işçi aleyhine boş senedi doldurarak İcra takibi yaptığını, teminat senedi olarak düzenlenen senedin davalı işveren şirket tarafından ciro edilmeksizin boş kısımları doldurularak işleme koyulduğunu, bu boş senetlerin işçilik alacaklarının tahsilini engellemek amacı ile baskı aracı olarak kullanıldığını belirterek takibin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili; dava konusu olan kambiyo senedi ile müvekkil şirketin hiçbir ilgisinin olmadığını, uyuşmazlık konusu senedin lehtarı S.K.’un şirketin bir diğer çalışanı olduğunu, şirkette çalışmış kişiler arasındaki borç ve senet alışverişinden müvekkil şirketin sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; uyuşmazlık konusu senedin teminat senedi olarak düzenlendiğinin ispatlanamadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili süresinde temyiz etmiştir.
Ticaret Hukuku hükümlerine dayalı senetlerin, teminat kaydı içerdiğinde, poliçe, bono veya çek olsun vasfını kaybettiği, geçerli olmadığı bilinmektedir. İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir.
Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta; dinlenilen davacı tanığı A.P. işe girerken tüm çalışanlardan teminat amacı ile boş senet alındığını doğrulamıştır. Senedin lehları olan davalı S.K.’un diğer davalı şirket çalışanı olduğu da tarafların kabulündedir.
Davacının davalı şirket aleyhine açmış olduğu işçilik alacaklarının tahsili istemine yönelik davanın kabul ile sonuçlandığı ve uyuşmazlık konusu senet bedeline yakın miktarda işçilik alacağının davalı şirketten tahsiline karar verildiği de dosya kapsamı ile sabittir.
Tüm deliler bir arada değerlendirildiğinde uyuşmazlık konusu senedin teminat senedi olarak düzenlediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/4594 E. 2011/3811 K. 17.02.2011
…Davacı, dava konusu senetle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu senetle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir
Karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
a) Dava davalı C.Y. ve davalı şirket aleyhine açılmış olup dava konusu senedin davacının davalı şirkette işçi olarak çalıştığı sürede çıkabilecek zarara karşı teminat olarak alındığı anlaşılmaktadır. 06/06/2003 ödeme tarihli dava konusu senedin lehdarı davalı şirkettir.
Davalı C.Y. hakkında açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
b) Dava konusu senet bedeli üzerinden nispi harç alınması gerekirken maktu harç alınması da bozma sebebidir.
9. HD. 2008/98 E. 2009/13554 K. 14.05.2009
…Somut olayda davalının dava dışı şirketin ortağı ve yöneticisi olduğu Mahkemece kabul edilmiştir.
Sigorta ve ticaret sicil kayıtları getirilerek davalının davalı şirketle olan irtibatı araştırılmalıdır. Davalının dava dışı şirketle irtibatının bulunduğunun anlaşılması halinde lehdar davacının çalıştığı işyeri değil 3. kişi olsa bile davanın iş sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle senedin iş ilişkisi kurulurken alındığı iddiası doğrultusunda İş Mahkemeleri tarafından çözüme kavuşturulması gerekir.
Eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2012/35035 E. 2013/503 K. 15.01.2013
…Davacı, davalı işçi tarafından yapılan icra takibinin haksız olduğunu ileri sürerek borçlu olmadığının tespiti isteğiyle bu davayı açmıştır. Mahkemece, icra dosyasına davacı tarafından ödeme yapıldığı ve uyuşmazlığın istirdat davasına konu olabileceği halde bu yönde talepte bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İcra İflas Kanununun 72. maddesinde, borçlunun icra takibinden önce veya sonra borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin 6. fıkrasında, menfi tespit davası sırasında borç ödenmiş ise davaya istirdat davası olarak devam edileceği öngörülmüştür.
Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi anılan yasa gereği olup, davacı vekilinin borcun icra dosyasına ödendiği yönündeki beyanı üzerine mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. İcra İflas Kanununun 72/6. maddesi uyarınca davaya istirdat davası olarak devam edilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
9. HD. 2009/25539 E. 2009/32100 K. 17/11/2009