Boşanma davalarında, takıların kimde olduğunu ispat yükü hangi taraftadır?
Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını ispatla yükümlüdür (M.K6). Ancak iddialar karşılaştığında kimin ispat yükü altında bulunduğunun tespiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlarda bir takım ölçülere yer verilmiştir.
Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifade eden ölçüye göre, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer (Prof. Bakin Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1968, sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü, 1970, sh, 464; Prof. Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü,1967, sh.449; Prof. Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1957, sh.248-249; Prof. Saim Üstündağ Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1973, sh.378 )
İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir ( Prof. Saim Üstündağ, Age. 1973, sh.397 ).
İspat yükü daha kolay başarana düşer (Prof. Saim Üstündağ, Age, Federal Mahkeme Kararına atfen ).
Uygulamada, aile mahkemelerinde görülmekte olan davalarda, ziynet eşyaları ile ilgili olarak, davacı eş, ziynet eşyalarının karşı tarafta kaldığını, davalı ise, eş tarafından alınıp götürüldüğünü savunduğuna rastlamaktayız.
Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerine de olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer.
Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev’idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür.
Davacı eşin, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü bulunmaktadır. Nitekim, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.3.2008 tarih, 2007/5855 E. 2008/3362 K. nolu ilke kararı da bu yöndedir.