Yargılama giderleri, mahkemece, davayı kazanan tarafa yükletilebilir mi?
Mülga 1086 sayılı HUMK’nun 416. maddesi; “Masarifi muhakemeyi berveçhi peşin tediye eden taraf haklı çıkarsa bu masraf diğer tarafa tahmil olunur.” hükmü yer almakta iken, Kanunun 417. maddesine göre, “Kanunen musarrah olan hallerden maadasında masarifi muhakemenin aleyhinde hüküm verilen taraftan istifa olunmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa mahkeme her birini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.
Hakim huzurunda tetkik olunan davalara ait masarifi muhakeme iki taraf beyninde mukaveleye göre ve böyle bir mukavele yoksa ahkamı sabıkaya tevfikan hükmolunur.”
Davanın esası hakkında lehine hüküm verilmiş olan tarafın yargılama giderlerinden sorumluluğu ise 1086 sayılı HUMK’nun 418. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Davanın esası hakkında lehine hüküm verilmiş olan taraf aşağıdaki hallerden birini yapmış ise masarifi muhakemenin tamamı veya bir kısmiyle mahküm edilebilir:
1–Davayı bililtizam uzatmak,
2–Lüzumsuz masraf yapmak,
3–Yedinde bulunup da hükme müessir olan vesikaları vakit ve zamaniyle hasmına bildirmemek.”
Öte yandan HMK’nın “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326. maddesinde;
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu kuralın istisnası, 6100 sayılı HMK’nun “Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 327. maddesinde;
“(1) Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.
(2) Bir kişi davada sıfatı olmadığı hâlde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi hâlinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, yargılama giderleri yönünden her iki Kanun uygulamasında paralellik bulunmakta olup, 6100 sayılı HMK’nun 326 ve 327. maddelerinin gerekçelerinde; her iki maddenin 1086 sayılı HUMK’nun 417 ve 418. maddelerinin günümüz Türkçesine uyarlanmış şekli olduğu, esaslı bir değişiklik içermediği ve istisnaî haller hariç olmak üzere yargılama giderlerinin haksız çıkan taraftan alınacağı hususunun maddenin birinci fıkrasında düzenlenmesi nedeniyle 1086 sayılı HUMK’nun 416. maddesinin düzenlemesine ihtiyaç duyulmadığı belirtildikten sonra, ayrıca 6100 sayılı HMK’nun 327. maddesinin gerekçesinde; “Davada dürüstlük kuralına aykırı davranan tarafın, lehine karar verilse dahi, yargılama giderlerinden sorumlu tutulabileceği hususu açıklığa kavuşturulmuştur.” açıklamasına yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen düzenlemeler uyarınca, yargılama giderleri kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK m. 417, HMK m. 326).
Bu yargılama giderleri, hem davayı kazanan tarafça daha önce peşin olarak ödenen hem de dava sonunda ödenmesi gereken harç ve masraflar ile yargılama gideri olan vekalet ücretidir. Mahkemenin, davayı kaybeden tarafı yargılama giderlerine mahkum etmesi için mutlaka karşı tarafça bir talepte bulunulmuş olması gerekmez; bu konudaki karar mahkemece kendiliğinden verilir (Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M., Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Yetkin, Ankara 2011, s:700 v.d.).
Vekalet ücreti de bir yargılama gideridir (HUMK m. 423/6, HMK m. 323/ğ). Bu nedenle, 29.05.1957 gün ve 4/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında yazılı olduğu şekilde, yargılama giderlerinden olan avukatlık parası, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden hükme bağlanır.
Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekalet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir (YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/18-92 E. 2004/107 K. sayılı kararı).Bundan başka, davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtasıyla takip etmiş ise, haksız çıkan (davayı kaybeden taraf) yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir.
Öte yandan, yargılama harç ve giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin ana kuralın bazı istisnaları vardır.
Davada haklı çıkmış (lehine hüküm verilmiş olan) taraf için, aşağıdaki hallerden biri sözkonusu ise, (davayı kazanmış olmasına rağmen) karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir (HMK m. 327).
a-Gereksiz yere davanın uzamasına sebep olmak,
b-Gereksiz yere gider yapılmasına sebebiyet vermiş olmak (Kuru, B; Arslan, R.; Yılmaz, E., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin, 22. Baskı, Ankara 2011, s:733, 734).
Görüldüğü üzere, bazı kötüniyetli ve yanıltıcı davranışların gerçekleşmesi durumunda davayı kazanan tarafın yargılama giderlerinin tümü veya bir bölümünden sorumlu tutulması da mümkündür. Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, lehine karar verilmiş olsa dahi, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamı ve da bir kısmını ödemeye mahkum edilir.
Bu hüküm, davanın sürümcemede bırakılmasına karşı verilecek mücadele bakımından önemli bir vasıta teşkil edecektir. (Üstündağ, S., Medeni Yargılama Hukuku, 6. Bası, İstanbul 1997, s:773).
Gerek 1086 sayılı HUMK, gerekse 6100 sayılı HMK’nda, bilerek veya bilmeyerek derdest dava açılması hususu, davayı kazanan tarafın yargılama giderlerinden sorumluluğunu gerektirir bir kıstas olarak öngörülmemiştir.
Özetle, davayı kazanan tarafın yargılama giderlerinden sorumluluğu için; gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olmasının kanıtlanması gerekmektedir